Tumgik
#bitkisel uyku ilacı
Text
Uyku Yapan Bitkiler Nelerdir?
Uyku Yapan Bitkiler Nelerdir?
Tumblr media
#Bitkiler, #BitkiselÇaylar, #BitkiselÇözümler, #BitkiselDestekler, #BitkiselIlaçlar, #BitkiselTakviyeler, #BitkiselTedaviYöntemleri, #BitkiselTedaviler, #BitkiselUykuÇayı, #BitkiselUykuÇözümleri, #BitkiselUykuÇözümü, #BitkiselUykuDesteği, #BitkiselUykuDestekleri, #BitkiselUykuHapı, #BitkiselUykuHapları, #BitkiselUykuIlacı, #BitkiselUykuIlaçları, #BitkiselUykuÖnerileri, #BitkiselUykuÖnerisi, #BitkiselUykuReçeteleri, #BitkiselUykuTakviyeleri, #BitkiselUykuTakviyesi, #BitkiselUykuÜrünleri, #BitkiselUykuÜrünü, #BitkiselUykuYardımcıları, #BitkiselUykuYardımı, #BitkiselUykuyaYardımcılar, #BitkiselYağlar, #ÇarkıfelekÇiçeği, #DoğalÇözümler, #DoğalRahatlamaYöntemleri, #DoğalTakviyeler, #DoğalUykuYardımcıları, #DoğalUykuyaGeçiş, #Gevşeme, #Ginseng, #Ihlamur, #Lavanta, #Melisa, #Nane, #NaneÇayı, #Papatya, #Passiflora, #RahatlatıcıBitkiler, #SağlıklıYaşam, #StresAzaltma, #StresleBaşEtme, #Uyku, #UykuAlışkanlıkları, #UykuDüzeni, #UykuDüzensizliği, #UykuHijyeni, #UykuKalitesi, #UykuÖncesiRitüeller, #UykuRutini, #UykuSorunları, #UykuSorunlarınaDoğalÇözümler, #UykuYapanBitkiler, #Uykusuzluk, #ValerianKökü https://is.gd/ltdaPD https://www.tibbivearomatikbitkiler.com/blog/uyku-yapan-bitkiler-nelerdir/
Uyku yapan bitkiler ile ilgili uyku kalitesini artırabilecek bitkilerden bahsedebiliriz. İlk olarak, melisa bitkisi uyku düzenini iyileştirmek için yaygın olarak kullanılan bir bitkidir. Melisa çayı veya yağı, rahatlatıcı özellikleriyle bilinir ve sakinleştirici bir etkiye sahiptir. Bu bitki, uykusuzlukla mücadelede ve stresin azaltılmasında etkili olabilir.
Bir diğer uyku yapan bitkiler için yardımcısı bir bitkide lavantadır. Lavanta, hoş kokusuyla tanınır ve gevşemeye yardımcı olabilir. Lavanta yağı, uyku öncesi kullanıldığında rahatlatıcı bir etki sağlayabilir ve daha derin ve kaliteli bir uykuya yardımcı olabilir. Ayrıca, lavanta çayı içmek de uyku öncesi stresi azaltabilir ve uyku kalitesini artırabilir. Bu bitkilerin uyku düzenini iyileştirmek için doğal ve güvenli bir seçenek olduğu düşünülmektedir.
İlginizi çekebilir: Gerçeği Öğrenin! Melisa mı? Limon Otu mu?
Uykusuzluk, modern yaşamın yaygın bir sorunudur ve birçok kişi doğal yöntemlere başvurarak uykularını düzenlemeye çalışır. Uyku düzenini sağlamak için kullanılabilecek birçok bitki bulunmaktadır. İşte uyku yapan bitkilerden bazıları:
Lavanta: Lavantanın hafif ve rahatlatıcı bir kokusu, uykuya dalma sürecini kolaylaştırabilir. Birkaç damla lavanta yağı, yastığa sürüldüğünde veya bir difüzörde kullanıldığında rahatlatıcı bir etki yaratabilir.
Melisa: Melisa bitkisi, sakinleştirici özellikleriyle bilinir. Çay olarak tüketildiğinde, sinirleri yatıştırabilir ve uykuya geçişi destekleyebilir.
Papatya: Papatya çayı, yatıştırıcı etkisiyle ünlüdür. Sindirim sistemini rahatlatır ve sinirleri yatıştırarak uykusuzluğa iyi gelebilir.
Nane: Nane çayı, rahatlatıcı bir etkisi olan bir diğer bitkisel çaydır. Sindirimi düzenler ve gevşemeye yardımcı olur.
Ginseng: Ginseng, stresle baş etmeye yardımcı olabilir ve enerji seviyelerini dengeleyebilir. Düzenli kullanımı, uyku kalitesini artırabilir.
Passiflora (Çarkıfelek Çiçeği): Passiflora bitkisi, sakinleştirici özelliklere sahiptir ve uykusuzlukla mücadelede yardımcı olabilir. Çay olarak veya takviye olarak kullanılabilir.
Valerian Kökü: Valerian kökü, yatıştırıcı etkisiyle bilinir ve uykuya geçişi hızlandırabilir. Ancak, kullanmadan önce bir uzmana danışmak önemlidir.
Ihlamur: Ihlamur, çiçekleri için yetiştirilen bir ağaçtır. uzun zamandır soğuk algınlığı ve grip tedavisinde kullanılır. Sakinleştirici ve gevşetici etkileri olan ve uykuya dalmayı kolaylaştırdığı bilinen flavonoidler ve tiliadin adı verilen bir bileşik içerir.
Bu bitkilerin kullanımıyla ilgili bireysel yanıtlar kişiden kişiye değişebilir. Herhangi bir bitki veya takviyeyi kullanmadan önce, bir sağlık uzmanına danışmak her zaman önerilir. Ayrıca, düzenli bir uyku rutini oluşturmak, sağlıklı bir yaşam tarzı sürdürmek ve uyku alışkanlıklarına dikkat etmek de uyku sorunlarıyla baş etmede önemli faktörlerdir.
Dikkat edilmesi gereken bazı ek ipuçları şunlardır
Herhangi bir bitkisel takviye almadan önce doktorunuzla veya eczacınızla konuşun.
Hamileyseniz veya emziriyorsanız, herhangi bir bitkisel takviye almadan önce doktorunuzla veya eczacınızla konuşun.
Bitkisel takviyeleri doktorunuzun veya eczacınızın reçete ettiği ilaçlarla etkileşime girebileceğinden, aldığınız tüm ilaçları doktorunuza veya eczacınıza bildirin.
Tavsiye edilen dozdan fazlasını almayın.
Uyku hijyeninizi iyileştirmeye yardımcı olabilecek bazı ek ipuçları şunlardır:
Her gün aynı saatte yatağa gidin ve kalkın.
Yatmadan önce kafein ve alkolden kaçının.
Yatmadan önce rahatlatıcı bir yatmadan önce rutini oluşturun.
Yatak odanızın karanlık, sessiz ve serin olduğundan emin olun.
Rahat bir yatak ve yastık kullanın.
Uyumadan önce elektronik cihazlardan kaçının.
Bitkilerin kullanımıyla ilgili bireysel yanıtlar kişiden kişiye değişebilir. Herhangi bir bitki veya takviyeyi kullanmadan önce, bir sağlık uzmanına danışmak her zaman önerilir. Ayrıca, düzenli bir uyku rutini oluşturmak, sağlıklı bir yaşam tarzı sürdürmek ve uyku alışkanlıklarına dikkat etmek de uyku sorunlarıyla baş etmede önemli faktörlerdir.
0 notes
olmuyorsblog · 5 years
Text
cehennem yılı.
beş ay. tam beş ay geçiriyorsun. sonra bir ay daha, altı oluyor. bir yılın yarısı. düşe kalka tam altı ay. sonra hissetmemeye başlıyorsun. duyuların tüm her şeye kendini kapatıyor. hissiz oluyorsun. yirmi dört hafta. dile kolay geliyor değil mi. bitkisel hayata giriyorsun çıkamıyorsun. beceremiyorsun. olmuyor elinden gelmiyor. ilaçların işe yaramıyor. sonra destekmiş destek alıyorsun tabii kime göre neye göre. boşluğa bakmaya da alışıyorsun. hiçbir şey duymamaya da. alışkanlıkların artıyor. ilk aylar kendini sürekli uykuya verip uyurken son aylarda gözünü kırpamıyorsun. uyku ilacı deniyorsun bu defa. o da olmuyor. vücudun kaldırmıyor ilaçları. hastanelerden nefret ettiğin hâlde çıkamıyorsun hastaneden. herkes delirdiğini düşünürken bir gram çaba harcamıyorsun ispatlamaya. kafandaki sesleri susturmaya çalışıyorsun susmuyorlar. onlarla konuşmaya alışıyorsun. bir banyonun zemine kıvrılıp geçsin diye fısıldıyorsun ama geçmiyor hep orada kalıyor. git desen de gitmiyor. kabullenme aşaması geliyor bir süre sonra buna herkes düzelmek diyor hiçbir şeyin farkında olmadan atıp tutuyorlar, gülüyorum. sonra ruhsuz diyorlar duvar diyorlar buz tutmuşsun diyorlar gülüp geçiyorum. sonra bir ses duyuyorum. sen acıya alışıksın, sen acıya aşıksın, diyor ben öylece kalıyorum. gözümden tek damla yaş düşüyor kaldırıyorum ellerimi siliyorum gözyaşımı ve gülümsüyorum.
142 notes · View notes
Photo
Tumblr media
Kansızlık için kür
Kansızlık insan sağlığı açısından çeşitli sağlık sorunlarına yol açan bir sağlık problemidir. Kansızlık hafife alınmaması gereken, doğru bir tedavi gerektiren ve bitki kürleri ile doğal bir şekilde desteklenmesi gereken bir hastalıktır.
Toplumda kansızlık olarak ifade edilen tıp literatüründeki asıl adıyla aneminin çok çeşitli nedenleri bulunmaktadır. Öncelikle anemi denilen hastalık kırmızı kan hücreleri olan alyuvarların sayısındaki ya da alyuvar hücrelerinin içinde bulunan ve kana kırmızı rengi veren hemoglobin sayısındaki azalma ile meydana gelir.
Bu alyuvarların ya da hemoglobinin azalması genelde demir eksikliğine bağlı nedenlerdir. Demir eksikliği ise; demir içerikli besinlerin yeterli tüketilmemesi, bazı sindirim problemleri, bağırsak hastalıkları, mide sorunları nedeniyle demirin bağırsaklar tarafından yetersiz emilip yine vücuda yetersiz seviyede geçmesi, bazı iç ve diğer kanamalar gibi nedenlerden dolayı meydana gelmektedir. Dolayısıyla vücudun sahip olması gereken demir oranı zaman zaman uzman doktorlar tarafından kontrol edilmelidir.
Demir eksikliği riski ile karşı karşıya kalma ihtimali sürekli bulunan biz insanların ise düzenli beslenmesi ve düzenli olarak demir seviyesine baktırması gereklidir. Bunun yanı sıra kendi fiziksel durumumuzu sürekli takip etmeliyiz. Zira demir eksikliği yaşayan kişide; ciltte solukluk, dudak kenarlarında çatlaklar, halsizlik, yorgunluk, sürekli uyku hali, tırnak diplerinde çatlaklar, kulakların sürekli çınlaması gibi semptomlar görülebilmektedir. Kansızlık çeken kişi öncelikle uzman bir doktor tarafından kontrol edilmeli, gerekli laboratuar testleri yapılmalı, kansızlığının ne derecede olduğu saptanmalı ve kansızlığın neden olduğu iyice araştırılmalıdır. Kansızlığın derecesine göre uzman doktorun tavsiye ettiği tedavi şekli uygulanmalıdır.
Kansızlığın tedavisi genellikle ağızdan demir takviyesi şeklinde gerçekleşir. İleri düzey demir eksikliklerinde kan iğneleri kullanılmalıdır. Kansızlık sorunu nedenine bağlı olarak uzun süreler boyunca tedavi edilmelidir. Çünkü kansızlık probleminin giderilmesi en az 2 ay olmak üzere bu süre birkaç yıla kadar çıkabilmektedir. Demir takviyesi uygulanışının hepsi aç karnına ve süt ve süt ürünleri tüketiminden en az 2 saat önce ya da sonra alınması şeklinde uygundur. Çünkü süt ve süt ürünleri demirin vücut tarafından emilimini azaltır.
Kansızlığa neden olan demir eksikliği genelde hamilelerde çok görülür. Gebe kadınların karnındaki bebek, anne karnında olduğu sürece kan ile beslenir dolayısıyla annenin kan depoları yetersiz kalabilir. Bundan dolayı özellikle gebe kadınların demir takviyesi alması hem kendi sağlığı hem de bebeğinin beslenmesi açısından çok önemlidir. Demir eksikliğinin sık görüldüğü bir diğer grup bebek ve çocuklardır. Anne sütü ile yeterli beslenmenin ardından ek gıdalar ile desteklenen beslenme programında demir içerikli besinlere yer vermek kansızlığın oluşmaması için çok önemlidir.
Fakat dengesiz ve yetersiz beslenen çocuklarda demir eksikliğine bağlı kansızlık sıklıkla görülebilmektedir. Kansızlık yaşayan çocukların tedavisi de şurup veya damla ile demir takviyesi şeklindedir. Demir ilacı kullanan bebek ya da çocuklarda kabızlık, kakada koyu renk, ağızda koku görülmesi normaldir ve bu durum geçicidir.
Aslında kansızlık çeşitli hastalıkların habercisi olabilir. Günümüzde kansızlığın kanser hastalığı göstergesi olabileceğine dair bilimsel araştırmalar mevcuttur. Dolayısıyla kansızlık hastalığı üzerinde önemle durulması gereken bir hastalıktır. Kansızlığa neden olan temel neden araştırılarak bu yönde bir tedavi uygulanmalıdır. Kansızlık hastalığı ile ilgili uzman doktor tarafından tavsiye edilen tedavi şeklinin uygulanmasının yanında bazı destekleyici bitkisel tedaviler de mevcuttur. Kansızlığa oldukça iyi gelebilecek bir kür ile karşınızdayız bu yazımızda.
Kansızlık İçin Kereviz-ıspanak kürü
Kereviz-ıspanak kürü Malzemeleri:
250 gram taze ıspanak
200 gr kabukları soyulmuş kereviz, yeşil yaprak ve sapları
1 litre su
Kereviz-ıspanak kürü Yapılışı:
Diğer adıyla kansızlık kürü olarak bilinen bu kürü yaparken öncelikle 1 litre suyu kaynatınız. Ardından kaynatmış olduğunuz 1 litre suyun içerisine incecik dilimlenmiş olan kerevizleri salarak, tencerenin kapağını kapatarak yaklaşık olarak 10 dakika kadar kaynatmaya devam ediniz.
Ardından kaynayan kerevizlerin içerisine ıspanakları da ekledikten hemen sonra 5 dakika daha beraberce kaynatın. Ve ocaktan alarak soğumaya bırakın.
Soğuyan Kereviz-ıspanak kürünü süzerek, temiz cam bir kavanoza koyunuz. Kansızlık kürü 2 gün boyunca dayanabilir. 2 günün ardından tüm yararları ortadan kalkar. Bu nedenle verilen ölçülerde ve 2 günde bir bu kür yenilenmelidir.
Artık içmeye hazır hale gelen kansızlık kürünü her sabah aç karnınıza ya da kahvaltıdan yaklaşık 1 saat sonra 1 su bardağı kadar içiniz.
Kansızlık kürünü düzenli bir şekilde 15 gün boyunca sabah akşam içmeye devam edin ve15 günün ardından 10. Günlük bir ara verin. 10 günün ardından yeni bir kür hazırlayarak 15 gün düzenli bir program ile tekrar sabah akşam içmeye devam edin.
Bu şekilde 30 günlük bir program ile kansızlık kürünü uygulayarak kansızlıkla ilgili sorunlarınızı büyük ölçüde ortadan kaldırabilirsiniz.
Kansızlık kürü için dikkat edilmesi gereken noktalar nelerdir?
Bu kürü uyguladığınız dönemde fazla tatlı ve çikolata tüketmemeli, çay kahve ve diğer şekerli içeceklerden uzak durulmalıdır. Aksi halde kür içerisinde bulunan faydalı vitamin ve mineral hücreleri yok edilebilir.
Bu süreçte, bol bol C Vitamini içerikli besinler tüketilmelidir. Çünkü C vitamini demir emilim oranını arttırır.
Önemli Not: Şeker hastaları bu kürü mutlaka hekime danışarak uygulamalıdır!
1 note · View note
musstuffsworld · 3 years
Text
Tumblr media
KANSIZLIK NEDİR? BELİRTİLERİ VE TEDAVİSİ NELERDİR?
Kansızlık nedir? Belirtileri ve tedavisi nelerdir?
Kansızlığın belirtileri nelerdir, kansızlık ile karşılaştığınızda ne yapmalısınız, kansızlığa karşı neler tüketilmeli? Cevabı uzmanlardan derlediğimiz bilgilerle yazımızda…
Eğer sabahları yorgun uyanıyorsanız, kendinizi devamlı halsiz ve yorgun hissediyorsanız, unutkanlığınızın arttığını, saçlarınızın zayıfladığını ve çarpıntı hali yaşıyorsanız, kansızlık yani anemi sizde de olabilir. Kansızlığın en önemli sebebi demir eksikliğidir. Kadınlarda özellikle demir eksikliği ve kansızlık oldukça yaygındır.
PEKİ NEDEN OLUR?
Kansızlık kadınlarda erkeklere oranla daha çok görülmektedir. Bunun en önemli sebebi kadınların özel günlerinde yaşadıkları kan kaybıdır. Kaybedilen kan yerine konulmuyorsa, yavaş yavaş bir kansızlık oluşur. Doğumda buna etki edebilmektedir. Demir eksikliğinin mutlaka giderilmesi gereklidir. Yeterli demir ile kansızlığın önüne geçmek mümkündür.
Zayıf ve erken doğam bebeklerde de kansızlık olabilmekte. Büyüme çağındaki çocuklarda da vücudun ihtiyaçları hızlı bir şekilde arttığı için kansızlık durumu ortaya çıkabilmektedir.
Araştırmalar gösteriyor ki, kadınların üçte birinde, erkeklerin ise beşte birinde demir eksikliği sebebiyle anemi oluşmakta. Demir eksikliği anemisi, yeterli demir almayan kişilerde kansızlığa sebep olarak kendini gösteriyor.
Bu sorunu beslenmenizi düzenleyerek kolay bir şekilde çözebilirsiniz. Demir, kandaki oksijeni taşıyan alyuvarlar içerisinde oksijenin bağladığı hemoglobinin temel elementidir. Hemoglobin, kan hücrelerine kırmızı rengini veren protein ve demir kompleksidir.
Kırmızı et ve hayvansan ürünleri tüketmeyenlerde kronik bir demir eksikliği olabilir.
Yetişkin bir insanın vücudunda toplam 5-6 gr kadar demir bulunur. Vücudun sürekli ihtiyacının karşılanması için günlük 3-4 mg demir alınması gerekir, bu miktarın demirden zengin sebzelerden karşılanması oldukça güç olduğu belirtilmektedir.
DEMİRDEN ZENGİN GIDALAR
Demir yönünden en zengin yiyecekler karaciğer ve dalak gibi sakatattır. 100 gramda 8-10 mg demir vardır. Daha sonra en yüksek demir, kırmızı ette mevcut.
Kırmızı etin 100 gramında 6-8 mg demir bulunur. Yumurtanın sarısı, balık, tavuk ve süt de kaliteli demir içeren gıdalardan. Kurubaklagiller (mercimek nohut fasulye vb.), kuruyemişler (fındık, badem), kuru kayısı, kuru üzüm ve özellikle ıspanak ile karnabahar gibi sebzeler yüksek oranda demir içerirler.
Ancak bitkisel gıdalardaki demirin vücuttaki emilimi daha az ve yavaştır. Medyada demirin vücuttaki emilimiyle ilgili bazı yanlış bilgiler de vardır. Aşırı çay-kahve tüketiminin demiri azalttığı doğru, ama kepekli ekmeğin demiri azalttığı klinik anlamda doğru değil.
Posalı gıdalarda demir emilimini azaltsa da bu oran olarak çok sınırlıdır. Demir emilimini artıran en önemli vitamin C vitamini. Bu nedenle et tüketiminin salatayla olması ya da yemekte alınan C vitamini demir emilimini artırır.
KANSIZLIĞIN BELİRTİLERİ
1- Sabah yorgunluğu, gün içinde halsizlik, enerji azlığı. 2- Renk solukluğu. 3- Soğuğa dayanıksızlık, normalden fazla üşüme. 4- Tırnaklarda kırılma, eğilme (kaşık tırnak).
5- Dilde düzleşme, kızarıklık, tahriş. 6- Çarpıntı, nefes darlığı, çabuk yorulma. 7-Ağız kenarında oluşan çatlak. 8- Sinirlilik. 9- Konsantrasyon bozukluğu. 10- Çabuk hastalanma, bağışıklık sisteminde zayıflık.
NE YAPMALI?
– Haftada 2-3 gün en az 100 gr kırmızı et yiyin. Koroner damarlarınızı korumak için eti abartmayın. – Kahvaltıda yumurta tüketmeye özen gösterin. En azından gün aşırı yemeye çalışın.
– Kurubaklagillerin de yoğun demir kaynağı olduğunu unutmayın. Haftada en az 2 gün bir öğününüzde kuru fasulye, nohut, mercimek, maş fasulyesi tüketin.
– Demir içeren besinlerin olduğu öğünde mutlaka bol yeşillikli ve limonlu salata tüketin. Yumurtalı kahvaltılarınıza bol limonlu roka, tere, maydanoz ilave edin. C vitamini, demirin emilimini artırır.
– Kırmızı etle birlikte yoğurt ve ayran tüketmemeye çalışın. Süt ürünlerindeki kalsiyum, demirin bağlanmasını ciddi ölçüde etkiler. – Ekmek tercihinizi kepek yerine çavdar ve tam buğdaydan yana kullanın.
– Günlük çay/kahve tüketiminizi azaltın. Çay ve kahveyi öğünlerden hemen sonra tüketmemeye çalışın. Özellikle kahvaltıdaki çayı açık ve limon dilimli tercih edebilirsiniz. – Tüm bunlara rağmen şikâyetleriniz sürüyorsa mutlaka bir hematoloji uzmanına görünün.ANEMİ NASIL ANLAŞILIR?
Kansızlığın birçok belirtisi var. Halsizlik, yorgunluk, hafif bir eforla bile ortaya çıkan nefes darlığı ya da kalp çarpıntıları en sık görülen işaretler.
Unutkanlık, uyku sorunları, saç dökülmeleri, tırnaklarda çatlamalar veya çukurlaşmalar, ağız köşelerinde yaralar, dilde aşırı kırmızılaşma ve düzleşme de önemli belirtiler.
Demir eksikliği bu genç hanımların öğrenmelerini, anlamalarını, okul başarılarını da önemli ölçüde etkiliyor. Demir ve B12 eksikliği olan annelerin doğuracağı bebekler de kansız oluyor. B12 vitamini eksikliği ile birlikte olan kansızlık sorununda unutkanlık, el ve ayak yanmaları, uyuşmaları, kramplar ve benzeri sorunlara da sık rastlanıyor.
ANEMİ NASIL ÖNLENİR?
Yıllık sağlık kontrolleri yapılırken özellikle doğurganlık çağındaki her kadına ve mümkünse herkese demir, B12 vitamini ve folik asit rezervleri yönünden de incelemeler yapmakta fayda var.
Sadece demire bakmak da yetmiyor. Ferritin, demir bağlama kapasitesi ve transferrinsatürasyonu testlerini de yaptırmanız gerekiyor. Bu bilgileri lütfen bir kenara not edin ve bir sonraki sağlık değerlendirmenizi yapacak doktora iletin.
Beslenmenizde mutlaka demir zengini besinler (kırmızı et, karaciğer, dalak, bakliyat, yeşil yapraklı sebzeler), B12 ve folik asit zengini yiyecekler (hayvansal ürünler, ceviz, bakliyat) yer alsın.
KANSIZLIĞA KARŞI 5 DOĞAL ÖNERİ
SİYAH ERİK: Kabızlık söz konusu olduğunda gerçek bir mucizedir. İster tazesini isterseniz kurusunu yiyin. Her ikisi de harikadır. Size etkili bir tarif de vermek istiyorum. Bol miktarda eriği haşlayın, komposto kıvamına geldiğinde soğumaya bırakın. Eriklerin çekirdeklerini çıkarıp blender’dan geçirin, akşamları birer su bardağı için. Hem çok ciddi bir antioksidan kaynağıdır, hem de doğal kabızlık ilaçları içinde en etkilisidir.
İNCIR Zengin lif içeriği sayesinde kurusu da tazesi de son derece etkilidir. Size iki haftalık bir kür önereyim: Üç-dört tane inciri akşamdan sıcak suya koyun, sabah kalktığınızda incirleri yiyin, hatta suyunu da için. Yalnız dört tane incirden toplam 200 kalori alacağınızı unutmayın.
KAYISI: Kayısının tazesi de, kurusu da tembel bağırsakları harekete geçirmek konusunda son derece başarılıdır.
KETEN TOHUMU: Bir-iki çay kaşığıyla başlayın. Zamanla miktarı artırın ama iki yemek kaşığını geçmeyin. Yoğurdunuza, çorbanıza, salatalarınıza ekleyin. Bol suyla içmeye de özen gösterin. Keten tohumu suyla temas ettiğinde şişerek bağırsak hareketini hızlandırır. Keten tohumu çok etkili bir kabızlık önleme ve tedavi aracıdır. Tavsiyem, karanlıkta saklamanız ve evinizde taze taze öğütmenizdir. Güneşi görünce, havayla temas edince çabucak bozuluverir.
KEFİR: İçindeki probiyotik bakteriler nedeniyle kabızlık ilacı gibi çalışır. Dışarıdan satın almak yerine kefir mayası bulun ve kendi kefirinizi kendiniz yapın...
0 notes
Text
Bilimin Desteklediği 13 Yoga Etkisi!
Tumblr media
Sanskritçe “yuji” kelimesinden türeyen yoga, zihni ve bedeni bir araya getiren eski bir uygulamadır.
Rahatlamayı teşvik etmek ve stresi azaltmak için tasarlanmış nefes egzersizleri, meditasyon ve pozlar içermektedir. Yoga kursu, hem zihinsel hem de fiziksel sağlık için birçok fayda sağladığı söyleniyor, ancak bu faydaların tümü bilim tarafından desteklenmemektedir.
Bu makalemiz, yoga kursunun kanıta dayalı 13 yararına anlatıyor.
1. Stresi Azaltabilir
Yoga, stresi hafifletme ve gevşemeyi sağlama yeteneği ile bilinmektedir.
Aslında, yapılan birçok çalışma, birincil stres hormonu olan kortizol salgılanmasını azaltabildiğini göstermiştir.
Bir araştırma, kendilerini duygusal olarak sıkıntılı algılayan 24 kadını izleyerek yoganın stres üzerindeki güçlü etkisini göstermiştir.
Üç aylık bir yoga programından sonra, kadınların önemli ölçüde daha düşük kortizol seviyeleri oluştu ve ayrıca daha düşük stres, endişe, yorgunluk, depresyon seviyelerine sahiplerdi.
131 kişiden oluşan bir başka araştırma da, 10 haftalık yoga stresi ve endişeyi azaltmaya yardımcı olduğunu gösteren benzer sonuçlar elde edildi . Aynı zamanda yaşam kalitesini ve ruh sağlığını iyileştirmeye yardımcı oldu.
Tek başına veya meditasyon gibi stresi hafifletmek için diğer yöntemlerle birlikte kullanıldığında, yoga stresi kontrol altında tutmanın güçlü bir yolu olabilmektedir.
ÖZET: Çalışmalar, yoganın stresi hafifletmeye yardımcı olduğunu ve stres hormonu kortizol seviyenizi düşürdüğünü göstermektedir.
Tumblr media
Yoga, pilates ve reformer pilates ile ortak sonuçlar yaratabilmektedir.
 Reformer Pilates Nedir Ve Faydaları Nelerdir? 
yazımızdan reformer pilates hakkında bilgilere ulaşabilir ve ortak faydaların neler olduğunu öğrenebilirsiniz. 
2. Kaygıyı Giderir
Birçok insan kaygı duygularıyla baş etmenin bir yolu olarak yoga yapmaya başlamaktadır. İlginçtir ki, yoganın kaygıyı azaltmaya yardımcı olabileceğini gösteren oldukça fazla araştırma vardır.
Bir araştırmada, anksiyete bozukluğu tanısı konulan 34 kadın, iki ay boyunca haftada iki kez yoga kursuna katıldı. Çalışmanın sonunda, yoga yapanlar kontrol grubuna göre anlamlı derecede düşük kaygı düzeylerine sahipti 
Başka bir çalışmada travma sonrası stres bozukluğu olan 64 kadını (TSSB) takip eden travmatik bir olaya maruz kaldıktan sonra şiddetli anksiyete ve korku ile karakterize edildi. 10 hafta sonra, haftada bir kez yoga yapan kadınların TSSB belirtileri daha azaldığı gözlemlendi.
Yoganın anksiyete belirtilerini nasıl azalttığı tam olarak belli değil. Ancak, şu anda var olmanın ve kaygıyı tedavi etmeye yardımcı olabilecek bir barış duygusu bulmanın önemini vurgulamaktadır.
ÖZET: Birkaç çalışma yoga uygulamasının kaygı semptomlarında bir azalmaya yol açabileceğini göstermektedir.
3. Enflamasyonu Azaltabilir
Akıl sağlığınızı iyileştirmenin yanı sıra, bazı çalışmalar yoga uygulamasının iltihabı azaltabileceğini göstermektedir.
Enflamasyon normal bir bağışıklık tepkisidir ancak kronik enflamasyon kalp hastalığı diyabet ve kanser gibi pro-enflamatuar hastalıkların gelişimine katkıda bulunabilir.
Bir 2015 araştırmasında 218 katılımcıyı iki gruba ayırmıştır: düzenli olarak yoga yapanlar ve yapmayanlar. Her iki grup daha sonra stresi indüklemek için orta ve yorucu egzersizler yaptı.
Çalışmanın sonunda, yoga yapan bireylerde, yapmayanlardan daha düşük seviyede inflamatuar belirteçler vardı.
Benzer şekilde, küçük bir 2014 çalışmasında 12 haftalık yoga, sürekli yorgunluğu olan meme kanseri sağ kalanlarında inflamatuar belirteçleri azalttığını göstermiştir.
Yoganın iltihaplanma üzerindeki yararlı etkilerini doğrulamak için daha fazla araştırmaya ihtiyaç duyulsa da, bu bulgular kronik iltihaplanmanın neden olduğu bazı hastalıklara karşı korunmaya yardımcı olabileceğini göstermektedir.
ÖZET: Bazı araştırmalar, yoganın vücuttaki inflamatuar belirteçleri azaltabileceğini ve proinflamatuar hastalıkların önlenmesine yardımcı olabileceğini göstermektedir.
4. Kalp Sağlığını Artırabilir
Tumblr media
Vücudun her yerine kan pompalamaktan dokulara önemli besinleri sağlamaya kadar, kalbinizin sağlığı genel sağlığın temel bir bileşenidir.
Araştırmalar, yoganın kalp sağlığını iyileştirmeye yardımcı olabileceğini ve kalp hastalığı için çeşitli risk faktörlerini azaltabileceğini gösteriyor.
Bir çalışma, beş yıl boyunca yoga yapan 40 yaş üstü katılımcıların kan basıncı ve nabız oranlarının düşük olanlara göre daha düşük olduğunu tespit etti.
Yüksek tansiyon, kalp krizi ve felç gibi kalp problemlerinin ana nedenlerinden biridir. Kan basıncınızı düşürmek, bu sorunların riskini azaltmaya yardımcı olabilir. Bazı araştırmalar, yogayı sağlıklı bir yaşam tarzına dahil etmenin kalp hastalığının ilerlemesini yavaşlatmaya yardımcı olabileceğini öne sürüyor.
Bir araştırmada, bir yıl boyunca yapılan yoga eğitimini içeren diyet yaşam tarzı değişiminin etkilerini ve diyet değişikliklerini ve stres yönetimini inceleyen 113 hasta takip edildi.
Yoganın, diyet gibi diğer faktörlere karşı ne kadar rol oynayabileceği net değildir. Yine de kalp hastalığına katkıda bulunanlardan biri olan stresi en aza indirebilir.
ÖZET: Yalnız veya sağlıklı bir yaşam tarzıyla birlikte, yoga kalp hastalığı için risk faktörlerini azaltmaya yardımcı olabilir.
5. Yaşam Kalitesini Artırır
Yoga, birçok insan için yaşam kalitesini iyileştirmek için yardımcı bir tedavi olarak giderek yaygınlaşmaktadır.
Bir çalışmada 135 yaşlı, altı aylık yoga, yürüyüş veya kontrol grubuna atandı. Yoga uygulamak, diğer gruplara kıyasla yaşam kalitesini, ruh halini ve yorgunluğu anlamlı derecede iyileştirdi.
Diğer çalışmalar, yoganın yaşam kalitesini nasıl iyileştirebileceğini ve kanserli hastalarda semptomları nasıl azalttığını incelemiştir.
Bir çalışmada, kemoterapi gören meme kanseri olan kadınlar izlendi. Yoga, bulantı ve kusma gibi kemoterapi semptomlarını azaltırken, genel yaşam kalitesini de arttırdı.
Benzer bir çalışmada, sekiz haftalık yoga, meme kanseri olan kadınları nasıl etkilediğine baktı. Çalışmanın sonunda, kadınlar, canlanma, kabul ve rahatlama seviyelerinde düzelme ile daha az acı ve yorgunluk yaşadılar.
Diğer çalışmalar, yoga'nın kanserli hastalarda uyku kalitesini artırmaya, ruhsal refahı arttırmaya, sosyal fonksiyonu iyileştirmeye ve anksiyete ve depresyon belirtilerini azaltmaya yardımcı olabileceğini buldu.
ÖZET: Bazı araştırmalar, yoganın yaşam kalitesini iyileştirebileceğini ve bazı durumlar için yardımcı tedavi olarak kullanılabileceğini göstermektedir.
6. Depresyon ile Mücadele Edebilir
Bazı çalışmalar, yoganın anti-depresan etkisine sahip olabileceğini ve depresyon belirtilerinin azalmasına yardımcı olabileceğini göstermektedir.
Bunun sebebi, yoga, genellikle depresyon ile ilişkili nörotransmiter olan serotonin seviyelerini etkileyen stres hormonu olan kortizol seviyelerini azaltabilmektedir.
Bir çalışmada, bir alkol bağımlılığı programına katılanlar ritmik nefes almaya odaklanan belirli bir yoga türü olan Sudarshan Kriya'yı uyguladılar.
İki hafta sonra, katılımcıların daha az depresyon semptomları ve daha düşük kortizol seviyeleri vardı. Ayrıca kortizol salınımını teşvik etmekten sorumlu bir hormon olan ACTH'nin daha düşük seviyelerine sahipti.
Diğer çalışmalar, yoga uygulamaları ile azalmış depresyon belirtileri arasında bir ilişki olduğunu gösteren benzer sonuçlara sahiptir.
Geleneksel tedavi yöntemleriyle birlikte depresyonla mücadeleye yardımcı olabilir.
ÖZET: Bazı araştırmalar, yoganın vücuttaki stres hormonlarının üretimini etkileyerek depresyon belirtilerini azaltabileceğini göstermiştir.
7. Kronik Ağrıyı Azaltabilir
Tumblr media
Kronik ağrı, milyonlarca insanı etkileyen kalıcı bir problemdir ve yaralanmalardan artritlere kadar bir dizi olası nedeni vardır.
Yoga yapmanın birçok kronik ağrı türünü azaltmaya yardımcı olabileceğini gösteren artan bir araştırma grubu var.
Bir çalışmada, karpal tünel sendromu olan 42 kişi ya bir bilek ateli aldı ya da sekiz hafta boyunca yoga yaptı.
Çalışmanın sonunda, yogada ağrıyı azaltmada ve el bileği tutuşundan daha kavrama gücünü arttırmada daha etkili olduğu bulundu.
2005 yılında yapılan bir başka çalışma, dizlerin osteoartriti olan katılımcılarda yoganın ağrıyı azaltmaya yardımcı olabileceğini ve fiziksel işlevi geliştirebileceğini göstermiştir.
Daha fazla araştırmaya ihtiyaç duyulsa da, yogayı günlük rutininize dahil etmek, kronik ağrı çekenler için faydalı olabilir.
ÖZET: Yoga, karpal tünel sendromu ve osteoartrit gibi durumlarda kronik ağrıyı azaltmaya yardımcı olabilir.
8. Uyku Kalitesini Artırabilir
Düşük uyku kalitesi diğer hastalıkların yanı sıra obezite, yüksek tansiyon ve depresyon ile ilişkilendirilmiştir.
Araştırmalar, yogaya rutininin dahil edilmesinin daha iyi bir uykunun desteklenmesine yardımcı olabileceğini göstermektedir .
2005 yılında yapılan bir çalışmada 69 yaşlı hasta ya pratik yoga, bitkisel hazırlık ya da kontrol grubunun bir parçası olarak görevlendirildi.
Yoga grubu daha hızlı uykuya daldı, daha uzun uyudu ve sabahları diğer gruplardan daha iyi dinlendi.
Başka bir çalışmada, lenfomalı hastalarda yoganın uyku üzerindeki etkileri incelenmiştir. Uyku bozukluklarını azalttığını, uyku kalitesini ve süresini iyileştirdiğini ve uyku ilacı ihtiyacını azalttığını buldular.
Çalışma şekli net olmasa da, yoga, uyku ve uyanıklığı düzenleyen bir hormon olan melatonin salgısını arttırdığı gösterilmiştir.
Yoga aynı zamanda anksiyete, depresyon, kronik ağrı ve stres üzerinde de önemli bir etkiye sahiptir;
ÖZET: Yoga, melatonin üzerindeki etkileri ve birkaç ortak katkıda bulunan uyku sorunlarına etkisi nedeniyle uyku kalitesini artırmaya yardımcı olabilir.
9. Esnekliği ve Dengeyi Geliştirir
Birçok insan esnekliği ve dengeyi geliştirmek için fitness rutinlerine yoga ekler.
Esnekliği ve dengeyi hedefleyen belirli pozlar kullanarak performansı optimize edebileceğini gösteren bu avantajı destekleyen önemli bir araştırma vardır.
Son zamanlarda yapılan bir çalışmada, 10 haftalık yoga çalışmasının 26 erkek üniversite sporcusu üzerindeki etkisi incelendi. Yoga yapmak kontrol grubuna kıyasla birkaç esneklik ve denge ölçüsünü önemli ölçüde arttırdı.
Başka bir çalışmada 66 yaşlı katılımcıya ya bir tür vücut ağırlığı egzersizi olan yoga ya da jimnastik uygulamaları verilmiştir.
2013 yılında yapılan bir çalışma, yoga uygulamasının yaşlı erişkinlerde denge ve hareketliliğin geliştirilmesine yardımcı olabileceğini buldu.
Her gün sadece 15–30 dakika yoga yapmak, esnekliği ve dengeyi artırarak performansı geliştirmek isteyenler için büyük bir fark yaratabilir.
ÖZET: Araştırmalar, yoga yapmanın dengeyi geliştirmeye ve esnekliği artırmaya yardımcı olabileceğini göstermektedir.
Tumblr media
İzmir Spor Salonu İle Form Kazanın! 
yazımızdan yoga eğitimi veren spor salonu hakkında detaylı bilgilere ulaşabilirsiniz.
10. Solunum Geliştirmeye Yardımcı Olabilir
Pranayama veya yojik nefes, yogada nefes alıştırmaları ve teknikleri yoluyla nefesin kontrolüne odaklanan bir uygulamadır.
Çoğu yoga tipi bu solunum egzersizlerini içerir ve birkaç çalışma yoga uygulamasının nefes almayı iyileştirmeye yardımcı olabileceğini bulmuştur.
Bir çalışmada, 287 üniversite öğrencisi 15 haftalık bir ders aldı ve burada çeşitli yoga pozları ve nefes alıştırmaları öğretildi. Çalışmanın sonunda, hayati kapasitede önemli bir artış vardı.
Hayati kapasite, akciğerlerden atılabilecek maksimum hava miktarının bir ölçüsüdür. Akciğer hastalığı, kalp problemleri ve astımı olanlar için özellikle önemlidir.
2009 yılında yapılan bir başka çalışmada, hafif-orta şiddette astımlı hastalarda yogik nefes alıştırması uygulamasının semptomları ve akciğer fonksiyonlarını iyileştirdiği bulunmuştur.
Solunumun iyileştirilmesi dayanıklılığın artırılmasına, performansı optimize etmenize ve ciğerlerinizi ve kalbinizi sağlıklı tutmanıza yardımcı olabilir.
ÖZET: Yoga, solunum ve akciğer fonksiyonlarını iyileştirmeye yardımcı olabilecek birçok solunum egzersizi içerir.
11. Migreni Rahatlatır
Migren, her yıl 7 Türk’ten 1'ini rahatsız eden şiddetli tekrarlayan baş ağrılarıdır.
Geleneksel olarak, migren semptomları hafifletmek ve yönetmek için ilaçlarla tedavi edilir.
Bununla birlikte, artan kanıtlar, yoganın migren sıklığını azaltmaya yardımcı olmak için yararlı bir yardımcı tedavi olabileceğini göstermektedir.
2007 yılında yapılan bir çalışma, migreni olan 72 hastayı üç ay boyunca bir yoga terapisine veya kendi kendine bakım grubuna ayırdı. Yoga yapmak, öz bakım grubuna kıyasla başağrısı şiddetinde, sıklığında ve ağrısında azalmalara yol açtı.
Başka bir çalışmada, yoga ile ya da yoga olmadan geleneksel bakım kullanarak migreni 60 hasta tedavi edildi. Yoga yapmak baş ağrısı sıklığında ve şiddetinde tek başına geleneksel bakımdan daha fazla azalma ile sonuçlanmıştır.
Araştırmacılar, yoga yapmanın migrenleri rahatlatmakta etkili olduğu gösterilen vagus siniri uyarmaya yardımcı olabileceğini öne sürüyorlar.
ÖZET: Çalışmalar, yoganın vagus siniri uyarabildiğini ve migren yoğunluğunu ve sıklığını tek başına veya geleneksel bakım ile birlikte azaltabileceğini göstermektedir.
12. Sağlıklı Beslenme Alışkanlıklarını Destekler
Tumblr media
Sezgisel yeme olarak da bilinen dikkatli yeme , yemek yerken o anda bulunmayı teşvik eden bir kavramdır.
Yemeğinizin tadına, kokusuna ve dokusuna dikkat etmek ve yemek yerken yaşayacağınız herhangi bir düşünce, duygu veya hissi fark etmekle ilgilidir.
Bu uygulamanın, kan şekeri kontrolüne, kilo kaybını artırmasına ve düzensiz yeme davranışlarını tedavi etmesine yardımcı olan sağlıklı beslenme alışkanlıklarını desteklediği gösterilmiştir.
Yoga, farkındalığa benzer bir önem verdiğinden, bazı çalışmalar sağlıklı beslenme davranışlarını teşvik etmek için kullanılabileceğini göstermektedir.
Bir çalışmada yoga, 54 hasta ile ayaktan hasta yeme bozukluğu tedavisi programına dahil edildi; bu, yoganın hem yeme bozukluğu semptomlarını hem de yiyeceklerle meşgul olmayı azaltmaya yardımcı olduğunu buldu.
Düzensiz beslenme davranışları olan ve olmayanlar için, yoga yoluyla dikkatli olma uygulaması sağlıklı beslenme alışkanlıklarının geliştirilmesine yardımcı olabilir.
ÖZET: Yoga, dikkatli yeme ve sağlıklı beslenme alışkanlıklarını teşvik etmek için kullanılabilecek farkındalığı teşvik eder.
13. Gücü Artırabilir
Esnekliği arttırmanın yanı sıra, yoga, güçlendirici faydaları için egzersiz rutinine mükemmel bir katkı sağlar.
Aslında, yoga gücünü artırmak ve kas inşa etmek için tasarlanmış belirli pozlar vardır.
Bir çalışmada, 79 yetişkin, 24 hafta boyunca 24 ısınma seansı gerçekleştirdi - ısınma olarak sıklıkla kullanılan bir dizi temel poz - 24 hafta boyunca haftanın altı günü.
Üst vücut gücü, dayanıklılık ve kilo kaybında önemli bir artış yaşadılar. Kadınlar da vücut yağ yüzdesinde bir düşüş yaşamıştı.
Bir 2015 çalışmasında da benzer bulgular vardı, 12 haftalık uygulamada 173 katılımcıda dayanıklılık, güç ve esneklikte iyileşmelere yol açtığını göstermiştir.
Bu bulgulara dayanarak, yoga yapmak, özellikle düzenli bir egzersiz rutini ile birlikte kullanıldığında, gücü ve dayanıklılığı artırmak için etkili bir yol olabilir.
ÖZET: Bazı çalışmalar, yoganın güç, dayanıklılık ve esneklikte bir artışa neden olabileceğini göstermektedir.
0 notes
sosyalmedyablog · 7 years
Text
New Post has been published on Kadın Sağlığı Rehberi
New Post has been published on http://saglikdoping.com/uykusuzluga-bitkisel-cozum/
Uykusuzluğa bitkisel çözüm
Geceleri uyumakta güçlük çekiyor, uykudan vefat etmek üzere olmanıza karşın yinede uykuya dalamıyorsanız tıp dilindeki adı insomnia olan uyku bozukluğu hastasısınız demektir. Tedaviyi doğada arayan uyku bozukluğu hastalarına muavenet etmek için…
Geceleri uyumakta zorluk çekiyor, uykudan vefat etmek üzere olmanıza karşın yinede uykuya dalamıyorsanız tıp dilindeki adı insomnia olan uyku bozukluğu hastasısınız demektir. Tedaviyi doğada arayan uyku bozukluğu hastalarına muavenet etmek için uykusuzluğa iyi gelen bitkiler hakkında bilgi vermek ve bu bitkileri nasıl kullanacaklarını anlatmak istedik. İşte sizler için yaptığımız ufak bir araştırma sonucu uykuya geçişinizi kolaylaştıracak bitkisel çözümler.
Uykusuzluğa iyi gelen bitkiler
Eksik daha sonra isimlerini sıralayacağımız tümör, uykusuzluk problemi yaşayan hastaların bu derdini ortadan kaldıracak, dar bir şekilde uykuya dalmalarına tezgâhtar olacak ve yorgun geçen günlerinin ardından bedenlerini dinlendirip onları sakinleştirecektir. Bilim adamlarının ilmi araştırmaları sonucunda da faydaları kanıtlanan bu ot gibi yaşama; kedinanesi, kediotu kökü, lavanta, ginseng kökü, kava, çarkıfelek ve papatyadır.
Tüm bu saydığımız bitkileri akarsu olarak hazırlayıp içmeniz uykusuzluk sorununuza asistan olacaktır. Bir kadeh sıcak suyun içine yukarıda saymış olduğumuz bitkilerden birini ekleyerek demleyin ve tüketin. Yaklaşık 2-3 hafta uyumlu tüketilen bu bitki çayları yaygın olarak kullanılmakta ve uykusuzluğa faydaları uzun yıllardır görülmektedir.
Anekdot: Gebe ve emziren kadınlar kullanmadan önce doktora danışmalıdır.
0 notes
Photo
Tumblr media
Sitemize "Uyku bozukluğuna doğal çözüm" konusu eklenmiştir. Detaylar için ziyaret ediniz. http://www.meslice.com/uyku-bozukluguna-dogal-cozum.html
0 notes
ebe123fed-blog · 11 years
Text
Siz de genç ve güzel görünmek istiyorsanız
Genç ve güzel görünmek kuşkusuz her yaştaki kadının en büyük hayalidir. Uzmanlar, genç bir cilde ve güzel bir görünüme sahip olmak için gerekli 6 ipucu veriyor. Siz de genç ve güzel görünmek istiyorsanız bu altı ipucunu dikkate almalısınız… Kuru saçlara muz Saçlarınızın çok kuru olduğundan yakınıyor, daha parlak görünmesini mi istiyorsunuz? İşte işe yarayacak bazı öneriler; - Bir muzu iyice ezin. Bir çay kaşığı bademyağıyla karıştırıp saçınızın diplerinden başlayarak uygulayın. 20 dakika beklettikten sonra durulayın. - Bir başka öneri ise şöyle; 1 yumurtayı, 1 çorba kaşığı sirkeyi, 2 çorba kaşığı bitkisel yağı karıştırın çırpın. Bu karışımı baş derinize ovarak iyice yedirin. Saçlarınızı tarayarak bütün karışımın saçlarınıza eşit yayılmasını sağlayın. 15 dakika böyle bekledikten sonra saçlarınızı yıkayarak durulayın. Salatalık sürün canlanın Salatalık ile cildinizi canlandırmaya ne dersiniz? A, B ve C vitaminleri ile fosfor, potasyum, demir, magnezyum ve gençlik iksiri olarak tanımlanan selenyum deposu salatalık, her türlü cilt sorununa iyi geliyor. Susuzluğu giderici özelliği ile cildin nem oranını dengeliyor. Canlandırıcı ve yumuşatıcı etkisi nedeniyle kozmetik ürünlerinin vazgeçilmez besinlerinden biri. Cildiniz için her gün 1 salatalık yiyin. Ayrıca salatalığın kabuğunu biraz kalın soyup yüzünüze sürün, cildinizde ani canlanma ve yumuşama etkisini hissedeceksiniz. İyi bir uyku çekin Cildimiz kendini onararak yenilenmek ve beslenmek için organizmanın derin uyku halini, yani geceyi bekler. Cilt, gece yarısından sonra hormonlar tarafından daha iyi sulanır; kılcal kan dolaşımı da aynı şekilde bu dönemde canlanır. Cildin uygulanan ürünlerden en yoğun olarak yararlandığı saatler ise sabahın dördüdür. Gecenin cildimize sunduğu en büyük hizmet sakinleşmektir. Yani gün boyunca kendisini güneşe, rüzgâra karşı savunurken, yaptığı strese bağlı ya da mimiklerle ilgili kırışmaların asıl nedeni olan adale kasılmaları gece boyunca sakinleştiğinde ortadan kalkar ve cilt rahatlar. Kırışıklıklara meyve Bilim adamları, güneş ışınlarından meydana gelen cilt kırışıklıklarının yiyeceklerle de ilgisi olduğunu açıkladı. Araştırmacılar; sebze, baklagiller, zeytinyağı ve bazı meyvelerin, güneş ışınlarının olumsuz etkisine karşı cildi koruduğunu belirtiyor. Cildi güneş ışınlarının etkisinden koruyan diğer anti-kanserojen besinler ise balık, erik, elma ve çay. Öte yandan ciltte kırışıklıkların, et, sütlü besinler, şeker, tereyağı ve margarin tüketenlerde daha fazla meydana geldiği gözlendi. Dudaklar balla parlasın Bal, içeriğindeki vitamin mineral, antioksidan ve aminoasitlerle değerli bir besin maddesi olmasının yanı sıra, tedavi edici özelliklere sahip. İşte çatlayan dudaklar için tedavi edici bir dudak parlatıcısı: 1 fincan tatlı badem yağını ve yarım fincan balmumunu, mikrodalga fırında balmumu eriyene kadar tutun. 2 kaşık balı ilave edip karıştırın. Soğumaya bırakın. Karışımı kapaklı minik kaplara döküp kullanın. Kuru cildin ilacı gül Yağlı cilt kadar kuru cilt de sorun yaratır. Özellikle soğuk aylarda kuru cilt yeteri kadar beslenmezse, çatlaklar ve tahrişlere açık hale gelir. Kuru bir cildiniz olduğundan yakınıyorsanız gülden yararlanabilirsiniz. Gül suyu ve gül yağı kozmetikte de oldukça yaygın olarak kullanılıyor. Üç damla gül yağını, üç damla lavanta yağı ile karıştırarak cildinize sürün. Cildinizin bir anda gerginlikten kurtulduğunu hissedeceksiniz.
0 notes
Text
Polikistik Over İçin Doğal Tedaviler
PKOS( Polikistik over sendromu ) İçin Doğal Tedaviler
Kilo verme, yapabileceğiniz en iyi şeylerden biridir. Periyotlarınızı daha normal hale getirir ve ayrıca saç büyümesini ve depresyonu azaltabilir.
Bu yazımızın amacı Polikistik over sendorumu bulunan kadınlarda Polikistik over sendorumu için doğal tedaviler için yapılması gerekenler açıklanmaktadır.
Bu nedenle Polikistik over sendorumu bir hastalık olmamakla birlikte ilaç tedavileride mümkündür, Polikistik over sendorumu bulunan kadınlarda muhakkak kendilerine iyi doktor ve sürekli gidip güvendiği doktorlar ile birlikte doğal tedavi yöntemlerinden de bahsedebilirler.
Ayrıca, şeker hastalarında olduğu gibi gıdaların kan şekerinizi ve insülini nasıl etkilediğine dikkat etmelisiniz.
Egzersiz yapmalısınız. Kaslarınızı güçlü tutmak için ağırlık kaldırma, hafif tempolu koşular, tempolu yürüyüşler kilonuzu ve stresinizi kontrol etmenize yardımcı olacaktır.
Kadınlarda Polikistik over sendorumu için doğal bitkisel çözümler, Polikistik over doğal tedavileri
Sigara içiliyorsa mutlaka bırakılmalıdır.
PKOS ( Polikistik over sendromu ) ve Gebelik
PKOS’lu kadınlarda kilo verildikten sonra gebelik şansı artmaktadır. Kilo verilmesi ile adet periyotları düzene girebilmektedir.
Polikistik over sendromu’ un neden olduğu kısırlık için kullanılan en yaygın ilaç olan klomifen, olgun yumurtaların salınmasını tetikler. Doktorunuz başka ilaçlar veya in vitro fertilizasyon önerebilir.
Doktorunuz sizi gebelik diyabeti, yüksek tansiyon, erken doğum ve doğum belirtileri konusunda izlemek isteyecektir. Yeni araştırmalar diyabet ilacı metforminin gebelikle ilgili sorunların önlenmesine yardımcı olacağını göstermektedir. Hastalığınız ile ilgili mutlaka doktor kontrolünde olmanız gerekmektedir.
PKOS( Polikistik over sendromu )’un neden olduğu bazı hastalıklar
Yüksek tansiyon ve kalp krizi dahil olmak üzere kalp hastalığına yol açabilen yüksek kolesterol
İnsülin direnci, metabolik sendrom ve tip 2 diyabet
Şişmanlık
Uyku apnesi
Depresyon ve bipolar bozukluk gibi duygu durum bozuklukları
Endometrial kanser, özellikle ileri yaşlarda oluşabilir.
Polikistik Over İçin Doğal Tedaviler
0 notes
hayattakirehber · 6 years
Text
Omega 3'ün yararları nelerdir?
Tumblr media
Omega 3'ün yararları nelerdir? Omega 3 vücut tarafından üretilmez. Çeşitli bitkisel ve hayvansal gıdalarda vücuda alınır. İşte omega 3 faydalarından bazıları: Depresyona iyi gelir. Depresyon günümüzdeki en yaygın psikolojik rahatsızlıklardan biridir. Konuşmak istememe, yemek yememe, sürekli üzüntü hali, halsizlik depresyon belirtileri arasındadır. Omega 3 depresyona yarar sağlar. Anksiyete ise sürekli endişe ve sinirlilik halidir. Anksiyete için faydalı bir yağ asididir. Omega yağ asitleri tüketen kişilerde zamanla depresyon ve anksiyete belirtilerinin azaldığı belirtilmiştir. Göz sağlığına fayda sağlar. İçeriğindeki DHA adlı bileşen sayesinde gözdeki maküler dejenerasyon riskini azaltır. Böylece körlüğe ve göz hasarına yakalanma oranı düşer. Hamilelik döneminde bebek için faydalı bir asittir. Bebeklerde beyin gelişimi için oldukça yararlıdır. İçeriğindeki DHA bileşeni beyin ve retinanın gelişimine katkıda bulunur. Hamilelik sırasında tüketilmesiyle bebeklerde daha iyi zeka gelişimi, daha iyi iletişim ve sosyal beceriler, otizm gibi rahatsızlıklara yakalanma oranında düşme, gelişememe riskinin azaldığı belirtilmiştir. Kalp hastalığına yakalanma riskini azaltır. Kalp krizi ve felç dünya üzerinde en yaygın ölüm sebepleri arasındadır. Araştırmalara göre balık yiyen kişilerde bu rahatsızlıklara bağlı olarak ölüm riski azalmaktadır. Bu yağ asidinin düzenli tüketilmesiyle kalp hastalıklarına sebep olacak faktörlerde azalma gözlemlenmiştir. Çocuklarda dikkat eksikliği ile hiperaktivite bozukluğunu engeller. Birçok çalışmada hiperaktivite bozukluğu olan çocukların daha az omega 3 yağ asidine sahip olduğu belirtilmiştir. Çocuklarda hiperaktivite, huzursuzluk ve saldırganlığı azaltır. Kanser türlerini önlemeye yardımcı olabilir. Çalışmalara göre omega 3 kullanan kişilerin %55 oranında daha az kolon kanserine yakalandığı belirtilmiştir. Ayrıca meme kanseri ve prostat kanserine yakalanma oranınını düşürdüğü bildirilmiştir. Yinede kesin sonuçlar için daha fazla araştırmaya ihtiyaç vardır. Astıma yakalanma riskini azaltır. Astım, nefes darlığı, hırıltı ve öksürük çeşitli akciğer rahatsızlıklarıdır. Akciğerlerin hava yollarındaki şişlik ve iltihaplanma sebebiyle astım ortaya çıkar. Yağ asidi tüketilmesiyle astıma karşı rahatlama sağlanabilir. Kemik ve eklem sağlığını korur. Düzenli tüketimiyle kemiklerdeki kalsiyum miktarını arttırarak kemik erimesi ve artrit riskini azaltır. Eklem ağrılarına iyi gelir. Uykusuzluğa iyi gelir. İyi uyuyamamak depresyon, diyabet ve obeziteye neden olabilir. Uyku kalitesini ve süresini arttırır. Cilde fayda sağlar. Hücre zarlarının sağlığına iyi gelir. Sağlıklı hücre zarı, esnek, nemli, yumuşak ve kırışıksız bir cilde sahip olmaya yardım eder. Cildin erken yaşlanmasını önler. Güneşin zararlı etkilerine karşı cildi korur. Akne oluşumunu engeller. OMEGA 3’ÜN SAĞLIĞA FAYDALARI NELERDİR? Kan basıncını düşürür. Bu sayede yüksek tansiyonu düşürücü özelliği vardır. İyi kolesterol seviyelerini yükseltir. Zararlı kan pıhtılarının oluşumunu engeller. Adet döneminde kasıklarda oluşan ağrıları azaltır. Atardamarları sertleştirebilecek plakların önlenmesini sağlar. Şeker hastalığına iyi gelir. Otoimmün hastalıkların riskini azaltır. Tip 1 diyabet, sedef hastalığı, ülseratif kolit, crohn hastalığı, romatoid artrit gibi çeşitli otoimmün hastalıklara karşı koruma sağlar. Şizofreni ve bipolar bozukluk gibi ruhsal hastalıklara karşı yarar sağlar. Alzheimer gibi yaşa bağlı olarak ortaya çıkan zihinsel rahatsızlıklara iyi gelir. Karaciğer yağlanmasını azaltması omega 3 faydaları arasındadır. OMEGA 3 NEDİR? Omega 3 yağ asidi üç çeşittir. Bunlar Alfa linolenik asit (ALA), Eikosapentaenoik Asit (EPA) ve Dokosaheksaenoik Asit (DHA) olarak isimlendirilir. Alfa Linolenik Asit (ALA): Bu asit daha çok bitkisel gıdalarda bulunur. Eikosapentaenoik Asit (EPA): Genellikle hayvansal gıdalarda bulunan bir asittir. Yağlı balıklarda, yosunda bulunur. Dokosaheksaenoik Asit (DHA): Balıklarda bol miktarda bulunur.
Tumblr media
Omega 3 içeren yiyecekler OMEGA 3 YAĞ ASİTLERİ HANGİ BESİNLERDE BULUNUR? Yeşil yapraklı bazı sebzeler, keten tohumu, keten tohumu yağı, avokado, chia tohumu, kanola, ceviz yağı, soya, taze fesleğen, kurutulmuş nane, asma yaprağı ve pişmiş brokoli alfa linolenik asit içeren bitkisel gıdalardan bazılarıdır. EPA ve DHA omega yağ asitleri özellikle soğuk su balıklarında bolca bulunur. Hamsi, lüger, alabalık, uskumru, sardalya, ton balığı ve Norveç somon balığı yüksek miktarda bu yağ asitlerini içerir. OMEGA 3 NASIL KULLANILIR? Haftada 2-3 gün balık tüketilebilir. Balık tüketmiyorsanız balık yağı kapsülü kullanabilirsiniz. Omega 3 kapsülü tüketilerek kullanılır. Gün içinde ceviz tüketilebilir. Salatalara keten tohumu ilave edilerek kullanılabilir. OMEGA 3 EKSİKLİĞİ NEDEN OLUR? İnsan vücudunda omega 3 üretilmez. Bu nedenle bu yağ asitlerini dışarıdan yediğimiz yiyeceklerde vücudumuza alırız. Herhangi bir hastalık durumunda depolanmış yağ asitleri kullanılır. Çeşitli hastalıklarla mücadele edilirken depolanmış yağ asitleri tükenerek omega 3 eksikliği görülebilir. OMEGA 3 EKSİKLİĞİ BELİRTİ NELERDİR? Omega-3 eksikliğinde Bağışıklık sistemi güçsüzleşir. Öğrenme güçlüğü oluşabilir. Bazı hastalıklara yakalandıktan sonra iyileşme süreci uzayabilir. Depresyona yakalanma riski artar. Çeşitli kalp hastalıkları ortaya çıkabilir. Kilo alımı görülebilir. OMEGA 3 KİLO ALDIRIR MI? Omega 3 kilo aldırmaz. Bilinenin tersine kilo vermeye yardım eder. Yağların vücutta depolanmasını azaltır. Uzun süre tok hissetmeyi sağlar. Yağ yakımını kolaylaştırır. OMEGA 3 VE BALIK YAĞI TAKVİYESİNİN ZARARLARI NELERDİR? Günde 3 gram balık yağı tüketilmesi önerilir. Aşırı miktarda tüketilirse bazı zararları görülebilir. Depresyon geçiren bazı kişilerde kullanımı depresyon şiddetinin artmasına sebep olabilir. Bu durumda mutlaka doktorunuza danışarak kullanmalısınız. Tansiyon ilacı ile birlikte alınırsa tansiyonun aşırı seviyede düşmesine sebep olabilir. Şeker hastaları tükettiğinde kan şekeri seviyeleri değişiklik gösterebilir. Karaciğerinde yara bulunan kişiler omega 3 tüketirse karaciğer kanaması görülebilir. Read the full article
0 notes
Text
Anti Depresyon Nedir ?
Anti Depresyon Nedir Anti Depresyon Nedir hakkında bilgiler; Çağın en yaygın sorunu olan depresyon bunalım halleri hemen hemen her yaşta görülmektedir.Depresyon halinde olan bir kişi herşeye olumsuz tarafından bakmaya öncesi sonrası diye herşeyi kıyaslamaya karamsar düşünceler içine girmeye başlar. Anti depresyon hakkında sitemizde bilgiye rastlanmamıştır Onun yerine depresyon hakkında merak ettiklerinizi bu makalemizde bulabilirsiniz.. Stres- depresyon tedavisinde etkili %100 bitkisel ürünlerimizi görmek ve bilgi almak için tıklayınız... 1. Depresyon nedir? Depresyon ruh halinizi, hislerinizi, davranışlarınızı, ve ruh sağlığınızı etkileyen bir hastalıktır. Depresyonun bir halsizlik kendi kendinize çözebileceğiniz bir sorun olmayıp, biyolojik temelli ve tıbbi olarak tedavi edilmesi gereken bir hastalık olduğunun bilinmesi gerekir. 2. Depresyon (çökkünlük) sanıldığı kadar sık mı? Genel klinik tıpta, depresyon en yaygın ruhsal bozukluktur. Hastalığın ortaya çıkışına neden olan etkenlerin belirlenmesi çalışmalarında ve klinik araştırmalar ayaktan izlenen hastaların % 12-36′sı ile, yatarak tedavi gören hastaların % 30-58′inde depresif belirtilerin geliştiğini göstermektedir. Yatan hastaların % 11-26′sında ise klinik anlamda depresyon tablosu gelişmektedir. Bu hastaların 9ö 25′inde depresyon fiziksel hastalık öncesinde ortaya çıkmakta iken, % 75′inde depresyon fiziksel hastalıktan sonra, hastalığa ve etkilerine tepki biçiminde gelişmektedir. 3. Depresif belirtiler ile depresyon farklı mıdır? Depresif belirtiler, genellikle günlük yaşam olayları sonrası kişilerin olumsuz etkilenmeleri ve buna karşı oluşturdukları, kendilerinden ve çevrelerinden hoşnutsuzluk duygusunun yarattığı belirtilerdir. Genellikle bu belirtilere yol açan neden ortadan kalktığında ya da kişi duruma uyum sağladığında geçicidir. Depresyon ise kişinin yaşam kalitesini düşüren (insan ilişkilerinde olumsuzluk, iş veriminde düşme vb), adeta yok olma biçiminde ortaya çıkan bir hastalıktır ve mutlaka tedavi gerekir. 4. Depresyonun ilk belirtileri nelerdir ? Öncelikle kişinin kendine saygısının azalması, aşırı yorgunluk, kendini suçlayıcı biçimde eleştirme ve uyku bozuklukları (aşırı uyuma, uykuya dalamama, uykuların bölünmesi gibi) ilk belirtilerdendir. Daha sonraki aşamalarda kişi hiçbir işe yaramadığı, hatta yaşamaya değmeyeceği düşüncesi ile intihar edebilir. 5. Depresyon kronikleşir mi? Depresyonun kronikleşme eğilimi saptanmıştır. Depresyon tanısı konduğunda, uygun olmayan tedavi depresyonun kronikleşme olasılığını arttırır. Özellikle kısa süreli (1 ay ya da daha az) Antidepresan tedavi sonrası hastalık belirtileri yatışsa bile, tedavinin sürdürülmesinde (6 ay) yarar vardır ve kronikleşme olasılığı düşer. 6. Depresyon sıklığında cinsiyetin önemi var mıdır? Depresyon, kadınlarda erkeklere göre daha sık görülür. 7. Antidepresanların depresyon dışında kullanımı gerekli midir? Antidepresanların büyük bir kısmında anksiyolitik özellikler de bulunur. Ancak her durumda, örneğin yakının ölümü, onkolojik bir hastalık, hipertansiyon vb. kullanımı kişiye yarar yerine zarar getirebilir. Uygunsuz antidepresan kullanımı, yakınını kaybetmiş kişilerde uzamış yas sendromuna, onkolojik hastalıklarda fizyolojik ruhsal savunuların oluşmamasına ve hipertansiyonda aritmilere neden olabilir. 8. Depresyona yol açan etkenler nelerdir? Son yıllardaki çalışmalar, depresyonun biyolojik kaynaklı bir rahatsızlık olduğuna işaret etmektedir. Özellikle majör depresyonda, genetik yatkınlık ve beynin biyolojik dengesindeki bozuklukların, ortaya çıkarıcı faktörler olduğu kanıtlamıştır. Ancak kişilerin yaşamı algılayış biçimleri ve kültürel etkenler de halen, en azından tetikleyici neden olarak önemini korumaktadır. Kısaca ruhsal hastalıkların hemen hepsinde olduğu qibi hastalığın ortaya çıkışına neden olan etkenlerde biyo-psikososyal etkenler önemlidir. 9. Depresyon ilaçlara bağlı ortaya çıkabilir mi ? İlaçlara bağlı, özellikle antihipertansiflerin (rezerpin, metildopa, propranolol, gustetidin, klonidin) depresyona yol açabildiği saptanmıştır. Bunların yanı sıra östrojen, progesteron, kortizon preparatları ile vinkristin, vinblastin gibi anti tümör ilaçların da depresyona yol açtığı bilinmektedir. O nedenle bu ilaçlar uygulanırken, depresyon konusunda uYanık olunmalıdır. 10. Her antidepresan, her tip depresyonu tedavi eder mi? Depresyon tedavisinde antidepresan seçimi önemlidir. Özellikle ayaktan izlenen olgularda, uygun antidepresan seçimi önemlidir. Çünkü uygunsuz ilaç, yan etkileri nedeniyle kişinin ilacı kullanmasını ve tedaviyi engeller .
0 notes
Text
Kalp Ritim Bozukluğu Nasıl Anlaşılır ?
Kalp Ritim Bozukluğu Nasıl Anlaşılır ?
Kalp ritim bozukluğunun tıp dilindeki isimi aritmidir. Aritmi, kalbin çok hızlı atması (taşikardi) veyahut çok yavaş atması (bradikardi) veya gayri muntazam atması gibi kalp ritim meselelerini ifade eder.
  Kalp ritim bozukluğunda kalbin her vakitki elektriksel ritminde bir kargaşa vardır. Aritmiler her yaşta ortaya çıkabilir ve çoğu zaman ciddi meselelere yol açmazlar.
Vücudun kalp adalelerinin adalemesini sağlaması tabii bir elektrik sistemine bağlıdır. Bu sistem kanın kalbe ve kalpten de vücuda akışını sağlar. Normalde elektrik kalp süresince belli bir yolu takip eder. Ancak elektriğin akışında bir problem ortaya çıkarsa kalp ritmi çok yavaşlayabilir, çok hızlanabilir ya da düzensizleşebilir. İstirahat esnasında kalp ekseriyetle dakikada 60 ila 100 defa atar. Ancak mesela egzersiz sırasında olduğu gibi, kalbin daha hızlı ya da daha yavaş attığı vaziyetler vardır.
Aşırı içki tüketimi, sigara içmek, stres ve yoğun egzersiz ufak çaplı bir aritmiye kapı aralayabilir. Ancak kalp ritim bozukluğunun en yaygın ve ciddi nedeni, baş tetikleyicileri arasında koroner arter hastalığı, kalp kapak işlev bozukluğu ve kalp yetmezliği olan, kalp hastalığıdır.
Kalp Ritm Bozukluğu Nedenleri
Normalde kalp akciğerlere ve vücudun geri kalanına kan taşıyan bir pompa gibi çalışır. Bunun gerçekleşmesi için kalbin düzenli şekilde adalemesini sağlayan bir elektrik sistemi vardır.
Kalpte adalemeleri başlatan elektriksel sinyal, sinüs düğümü denilen bir noktada başlar. Bu nokta kalbin doğal pili gibidir. Sinüs düğümünden çıkan sinyal kalbi dolaşır ve elektriksel bir yol oluşturur. Değişik sinir mesajları kalbin daha yavaş ya da hızlı atmasında belirleyicidir.
  Aritmiler kalbin elektriksel mesajım sistemi konusunda meselelerden kaynaklanır:
Ekstra sinyaller oluşabilir.
Elektrik sinyalleri, engellenebilir ya da yavaşlayabilir.
Elektrik sinyalleri kalpte değişik ya da yeni bir yol izlemeye başlayabilir.
Anormal kalp atışlarının diğer bir takım yaygın nedenleri şöyledir:
Potasyum veyahut diğer minerallerin anormal düzeyde oluşu
Kalp krizi veyahut geçmişteki bir kalp krizi yüzünden zarar görmüş kalp adalesi
Doğuştan gelen kalp hastalığı
Kalp yetmezliği veya kalp büyümesi
Akciğer hastalıkları
Kansızlık
Tiroit bezinin çok çalışması (Hipertiroidi)
Tiroit bezinin az çalışması (Hipotiroidi)
Yüksek tansiyon
Diyabet
Stres
Gebelik
Aritmiler ayrı olarak çeşitli ilaç veya maddeler hasebiyle de ortaya çıkabilir. Sözgelişi:
İçki, kafein veyahut amfetamin benzeri ikazcılar
Beta bloker ilaçlar
Sigara (nikotin)
Sinir sisteminin davranışlarını taklit eden ilaçlar
Çöküntü yada psikoz rehabilitasyonunda kullanılan ilaçlar
Bazı besin destekleri ve bazı bitkisel destekler
Aritmi rehabilitasyonunda kullanılan ilaçlar (tekliflen aritmi ilacı farklı türde bir aritmiye kapı aralayabilir)
Hava kirliliği
Kalp Ritim Bozukluğunun Belirtileri
Aritmi zaman zaman kendini gösteren veyahut devamlı süren bir rahatsızlık şeklinde ortaya çıkabilir. Aritmi belirtilerini hissetmemeniz veyahut yalnızca aktif olduğunuz vakitlerde hissetmeniz olasıdır. Dikkat çeken hiçbir belirti göstermediği için kalp ritim bozukluğunun fark edilmediği vaziyetler olabilir. Bu tip hastalarda doktorlar ritim bozukluğunu rutin bir kontrol esnasında fark ederler. Ancak genele bakıldığında aritmiler fark edilmesi zor olmayan belirtiler gösterir. Bu belirtileri şu şekilde sıralayabiliriz:
Hızlı kalp atışı / Çarpıntı
Yavaş kalp atışı
Gayri muntazam veyahut tekleme hissi veren  kalp atışı
Göğüs ağrısı
Soluk darlığı
Aşırı yorgunluk
Baş dönmesi
Bayılma
Soluk beniz
Terleme
Kalp Ritim Bozukluğu Türleri
Sinüs Taşikardisi: Kalp atışı düzenli ancak olması gerekenden hızlıdır. Egzersiz esnasında veyahut ateşiniz yükseldiğinde ortaya çıkması normaldir ancak ortada hiçbir neden yokken de olabilir. Tiroit bezinin çok çalışması veyahut kansızlık sinüs taşikardisine kapı aralayabilir.
Sinüs Bradikardisi: Kalp atışı düzenli ancak olması gerekenden yavaştır. Sporcular arasında sık görülür. Soğuğa maruz kalındığında, vücut ısısı düştüğünde, istirahat ya da uyku sırasında ortaya çıkabilir. Kalp hızı çok düşükse kendinizi bayılacak gibi ya da sersemlemiş hissedebilirsiniz.
Ektopik Kalp Atışları: Ekstra kalp atışları olmasıdır ancak bu atışlar kalpten kan pompalamazlar. Ektopik atışlarda sanki kalpte bir atış atlanmış gibi hissedilir ve sonraki kal atışı bir yumruk gibi, kuvvetli hissedilir. Birkaç kalp atışında bir ya da her kalp atışında ektopik atış hissediyor olabilirsiniz. Ektopik atışlar oldukça yaygındır ve seyrek kalp meselenine işaret ederler. Bilhassa dinlenme halindeyken daha barizdirler.
Atriyal Fibrilasyon: Oldukça sık görülen bir aritmi tipidir. Kalp kulakçıklarındaki elektrik hareketlerinde düzensizlik olur ve kalbin normal hızı ve ritmi geçersiz kılınır. Bu da kulakçıkların düzensiz şekilde adalemesine veya titremesine yol açar. Kalbinizin düzensiz ya da normalden hızlı attığını hissedebilirsiniz. Atriyal fibrilasyon atakları birkaç saniye ya da bir hafta gibi farklı müddetlerde yaşanabilir. Çarpıntı, yorgunluk, soluk daralması, sersemlik, göğüs ağrısı gibi belirtileri olabilir. Atriyal fibrilasyon kalpte pıhtıya kapı aralayabileceğinden tehlikeli olabilir.
Supraventriküler Taşikardi: Kalp kulakçıkları ve karıncıkları arasında bir ya da daha fazla elektrik akımı olduğunda ortaya çıkar. Elektrik uyarımları kalp çevreninde bir daire yapar ve karıncıklar yerine kulakçıklara geri döner. Bu tip taşikardi kalbin çok hızlı atmasına kapı aralar. Birkaç saniye, birkaç dakika ve ender olarak birkaç gün sürebilir.
Ventriküler Taşikardi: Elektrik uyarımları kalp karıncıklarından çok ivedi çıkar ve kanın her vakitkinden hızlı pompalanmasına kapı aralar. Karıncıkların gerektiği gibi kanla dolmalarına vakit kalmayabilir ve bu da kalbin vücuda kan pompalamayı durdurması mananına gelir. (Kardiyak Arest = Kalp Durması, Dolaşım Durması)
Ventiküler Fibrilasyon: Elektrik uyarımları çok hızlı ve gayri muntazam bir ritimde karıncıklardaki bir hayli yerden başlar. Bu vaziyette kalp düzgün şekilde atamaz, az kan pompalanır veyahut hiç kan pompalanamaz. Ölümcül olabilecek bir tür kalp durmasıdır. Şuur kaybı yaşanır ve nabız ile solunum durur. Acil müdahale gerektirir.
Kalp Bloğu: Elektrik uyarımlarının kalp kulakçıklarından kalp karıncıklarına eriştirilmesini etkileyen bir problem söz konusudur. Değişik belirtileri vardır ve vaziyetin ciddiyetine göre rehabilitasyona gerek olur veyahut olmaz.
Hasta Sinüs Belirtisi: Sinüs düğümü düzgün şekilde çalışmaz ve kalbin yavaş atmasına daha sonra hızlanmasına kapı aralar. kendinizi sersemlemiş hissetmenize sebep olabilir.
Kalp Ritim Bozukluğu Rehabilitasyonu
Çoğu aritmiler zararsız olarak kabul edilir ve rehabilitasyon gerektirmez. Doktorunuz aritmiyi teşhis ettikten sonra vaziyetin ciddiyetini, ileride size mesele olup oluşturmayacağını ve rehabilitasyon gerekip gerekmediği belirleyecektir. Aritmilerin teşhisinde ELEKTROKARDİYOGRAM (elektrokardiyografi), Holter ELEKTROKARDİYOGRAM, güç ELEKTROKARDİYOGRAM, ekokardiografi, kalp kateterizasyonu gibi çeşitli metotlar kullanılır.
Kalp ritim bozukluğu rehabilitasyonlarında aşağıdaki sonuçlar amaçlanır:
İnme rizikonunu azaltmak için kan pıhtılarının oluşmasını önlemek
Kalp hızını oranla normal düzeylere çekmek
Olasıysa, normal kalp ritmini tertip etmek
Aritmiye kapı aralayan kalp hastalığını rehabilitasyon etmek
Kalp hastalığı ve inme için riziko etkenlerini azaltmak
Ciddi bir aritmi mevzubahis olduğunda, kalbin normal ritmini geri getirmek için acil bir rehabilitasyon gerekebilir. Elektroşok rehabilitasyonu (defibrilasyon veya kardiyoversiyon), kısa müddetli kalp kalp pili, ağızdan verilen ilaçlar bu rehabilitasyon metotları arasındadır.
Aritmi yakıntılarında antiaritmik ilaçlar olarak adlandırılan ilaçlar da kullanılabilir. Bu ilaçlar aritminin tekrarlamasını önleyebilir veyahut kalp hızının çok hızlanmasını veyahut çok yavaşlamasını engelleyebilir. Doktorunuz tarafından reçete ilaçları gerektiği şekilde kullanmaya özen gösterin. Kendi kendinize ilacı bırakmaktan veyahut dozaj farklığı yapmaktan kaçının.
Anormal kalp ritimlerini rehabilitasyon etmek için kullanılan kalp pili, elektro şok aleti ve kardiyak ablasyon gibi başka alet veya metotlar de vardır. Bu rehabilitasyonlar meselenin kaynağına göre ancak doktorunuz tarafından önerilebilir.
Kalp Ritim Bozukluğu Nasıl Anlaşılır ?
0 notes
alternatif-tip · 7 years
Link
İlaç kullanımı sırasında tüketilen besinlerin ilaçların etkisini azaltıcı veya arttırıcı etkileri olabiliyor.Fayda beklerken ciddi derecede yan etkiler yaşanabiliyor. Çok dikkat edilmesi gereken bu durumlar ilaç kullanımı kesildikten sonra birkaç hafta bile sürebiliyor.
Kafein
Kahve, çay, kolalı içecekler, enerji içecekleri bazı soğuk algınlığı ilaçlarıyla beraber alınırsa sinirlilik, uykusuzluk, çarpıntı, kalp ritm bozukluğu, tansiyon yüksekliği, kabızlık, idrar artışı yapabiliyor. Bazı nefes açıcı bronşit ilaçlarının yan etkisi arttırarak ajitasyon, ritm bozukluğu yaratıyor. Ciprofloksasin isimli antibiotik, doğum kontrol hapları ve kortizon da kafeinin parçalanmasını geciktirerek kan düzeyinin artmasına neden oluyor.Proteinden zengin besinler Propranolol isimli betabloker grubu ilacın nefes darlığı, tansiyon ve nabız düşürücü etkisini arttırır. Parkinson ilacı carbidopa/levodopa ve astım ilacı teofilinin etkisini azaltır.
Süt ve süt ürünleri, kalsiyum içeren besinler
Florokinolon ve tetrasiklin grubu antibiotikler, sefuroksim isimli antibiotik, bifosfonat grubu kemik erimesi ilaçları, metotreksat isimli romatizma ilacı, kalsiyum içeren bu tip gıdalar ve ilaçlardan 2 saat önce veya 6 saat sonra alınmalıdır yoksa emilimi bozulur. Kansızlık için kullanılan demir ile süt ve süt ürünleri, pekmez, susam, fındık, fıstık, kurutulmuş meyveler, kuru baklagiller, yeşil yapraklı sebzeler aynı anda kullanılmamalıdır. Demir emilimi bozulmaması için en az 2 saat sonra tüketilmelidir.
Bol lifli besinler
Özellikle kolesterol düşürmek için tüketilen yulaf, kepekli ekmek gibi bol lifli besinler, şeker ilacı Metformin, guatr ilacı Levotiroksin, penisilin, kalp ilacı digoxin gibi ilaçların emilimini bozarak etkilerini azaltır.
C vitamini
C vitamini demir emilimini kolaylaştırır. C vitamini beraberinde kalsiyumdan zengin süt ve süt ürünleri gibi gıdalarla beraber alınırsa kendi emilimi bozulur, aç alınması önerilir. Bazı allerji ilaçlarıyla beraber alınırsa etkilerini azaltabilir.
Alkol
Mideyi tahriş edebilen C vitamini içeren asitli gıdalarla, metronidazole, tinidazole, and trimethoprim-sulfamethoxazole gibi antibiyotiklerle alınmamalıdır. Ateş basması, başağrısı, bulantı, kusma, çarpıntı yapabilir. Birçok kas gevşetici, antidepresan, uyku ve allerji ilaçlarının yan etkilerini arttırır.Koyu yeşil yapraklı sebzeler Kan sulandırıcı warfarin (coumadin) adlı ilacın etkinliği bu gıdalardaki K vitamininin bloke edilmesiyle sağlandığı için bu gıdaların günlük tüketimi hep eşit miktarda tutulmalıdır. Aksi taktirde kan ya çok sulanır ya da pıhtılaşmaya eğilim gösterir.
Potasyum içeren besinler
Potasyum tutucu bazı tansiyon ilaçları ve idrar söktürücü kullananlarda, patates, muz, kayısı, portakal suyu gibi potasyumdan zengin gıdalar kısıtlanmazsa ölümcül kalp aritmileri yaşanabilir.
Tiramin içeren besinler
Bu tür, eskitilmiş peynir, salam, sosis, sucuk, incir, bakla, lahana turşusu, soya sosu, tavuk veya dana ciğeri, şarap, tiramin proteini zengin besinler bazı antidepresanların yan etkisini çok arttırır ritm bozukluğu, tansiyon yüksekliği, başağrısı, kusma, terleme ve ateşe hatta ölüme neden olabilir.
Greyfurt suyu
Bu meyvenin kendisinin değil ama suyunun fazla miktarda tüketimi (günde 1 litre ve üzeri) özellikle statin grubu kolesterol ilaçlarının bazılarının barsakta parçalanmasını geciktirerek kan seviyelerini arttırıyor. Bu da kas ağrıları, kas krampları ve kas erimesi gibi yan etkilerin artışına neden olabiliyor. Kalsiyum antagonisti grubu tansiyon ilaçlarının etkisini arttırabiliyor bu da başta tansiyon düşüklüğü riski doğuruyor. Ayrıca kabızlık, kalp atışlarında yavaşlamaya neden olabiliyor. Erkeklerde sertleşme sorunu için kullanılan ilaçların etkisini arttırması tansiyon düşüklüğü, görme bozukluğu gibi şikayetleri ortaya çıkarabiliyor. Östrojen içeren doğum kontrol haplarının etkisini dolayısıyla yan etkilerini arttırabiliyor. Bazı antidepresan, psikiyatri, kalp ritm, kanser ilaçları da etkileşebiliyor.Sözün Özü: Yerinde kullanıldığında hayat kurtarıcı olan ilaçlar, yanlış besinlerle alınırsa ölüme kadar götürebiliyor. Uzm. Dr. Özgür Şamilgil Alternatif Tıp ve Alternatif Tedavi, bitkisel ürünler, sifamarket
0 notes
sosyalmedyablog · 7 years
Text
New Post has been published on Sevgili Bebeğim
New Post has been published on http://sevgilibebegim.com/gebelikte-rahat-bir-uyku-icin-yapmaniz-gerekenler/
Gebelikte rahat bir uyku için yapmanız gerekenler
Hamilelik hayatınızda sadece birkaç defa yaşayabileceğiniz en güzel ve özel dönem. Bu doğaüstü dönem belirli fakat bazı zorlukları da beraberinde getiriyor. Bunların başında dauyku problemleri geliyor. Bu dönemde nelere uyarı etmeniz gerektiğini ise Ferti-Jin Kadın Sağlığı ve Tüp Bebek Merkezi Klinik Direktörü Bayan Hastalıkları, Doğum ve Tüp Bebek Uzmanı Op. Dr. Seval Taşdemir anlatıyor.
SOS pozisyonu en ideali
Gebeliğin ilerleyen haftalarında çoğalan karnınız sebebiyle sırt üstü ve yüz üstü yatmakta zorlanabilirsiniz. Bu dönemde sol tarafa yatarak dizleri kıvırmak ve bacakların arasına yastık düzenlemek size bebeğinize en iyi yatış pozisyonunu verecektir. Bu yatış şekline ‘SOS’ pozisyonu denmektedir. Bu yatış şekli plasentaya en uygun olarak gıda imkanı sağlar. Bu pozisyon böbreğin gizli çalışmasını sağlayarak özellikle el ve dizlerde oluşabilecek ödemi azaltır.
Yüzüstü uyumayın
Gizli bir uyku için hamilelik yastığı uygulamak yardımcı olabilir. Bu yatış şekline zamanla alışabilirsiniz ve uyku sırasında pozisyonunuzu değiştirseniz bile endişelenmeden sol tarafınıza dönerek uygun olarak uyumaya devam edebilirsiniz. Sırtüstü yatmak gebelikte yerinde bir pozisyon değildir. Rahimin sırtınıza yapacağı tartma ağrılara sebep olabilir, bağırsakların damarlara uygulayacağı baskı kan akımında sıkıntılara ve hemoroide sebep olabilmekte. bununla beraber yüzüstü yatmak da rahime ve bebeğe zorlama uygulayacağı için uygun değildir.
Kahve ve kola içmeyin
Gebelik döneminde dinç ve uzun bir uyku için diyetinizden kola, kahve ve akarsu gibi içecekleri çıkarmalısınız. Gündüz saatlerinde bol istikrarsız alarak uyumadan 2-3 saat önce akışkan tüketmeyin ve ağır yemeklerden kaçının. Bulantılar için yatmadan ve kalkmadan önce bisküvi veya kraker yemek yemek faydalı olacaktır. Yatağa gitmeden önce ılık duş ve süt içmek iyi bir uyku için yardımcı olur. Gece uyanırsanız uykunuzu dağıtmayacak şeyler yapabilirsiniz; televizyon seyretmek veya müzik dinlemek gibi kitap okumak da etkin olacaktır. Fırsat buldukça gün içinde yarım saatlik kısa şekerlemeler de yardımcı olacaktır.
0 notes
alternatif-tip · 7 years
Link
BALIK OTU Sarmaşık | 3-10m | Ho, Na | Meyveleri | Çok Zehirli Balık otu, Kokkelskörner, Anamirta coculus  Balık sarmaşığı Syn: Cocculus indicus Vasıta otu Seyahat otu Familyası: Meni spermagillerden, Menispermagewâchse, Menispermeceae Drugları: Balık otu meyvesi; Cocculi anamirti fructus Balık otunun sadece meyveleri tentür ve natürel ilaç yapımında kullanılır. Çok zehirli olması nedeni ile çayı içilmez. Giriş: Balık otu Meni spermagillerin alt grubu olan Balıkotgillerden (Anamirta) olup bu gruba ait sadece bir bitki dahil olup bu da Balık otudur. Eskiden vatanı Hindistan olan bitki subtropik ılıman olan hemen her iklimde yetişir ve yahut da yetiştirilebilir. 15. yy.dan itibaren Venediklilerin daha sonraları da diğer Avrupa ülkelerinin denizcileri deniz tutmasına karşı kullanmışlardır. Ayrıca eskiden balık otu meyveleri Balık tutmada kullanılmıştır. Çünkü Balık otu meyvesini yutan balıklar sersem-leşerek dengelerini kaybederler ve bayılarak su üzerinde ters dönerler. Bu nedenle bu bitki Balık otu diye anılır. Vasıta tutmasına karşı kullanıldığından Vasıta otu ve seyahatlerde kullanıldığından Seyahat otu diye de anılır. Birçok bitkide olduğu gibi bu bitkide de Türk yazarları bilgi vermektedirler ve bu yanlışlardan en önemlisi Balık otuna fesleğen de¬meleridir. Bilindiği fesleğen (reyhan) genellikle yemek ve salatalara katılan bir baharat olup boyu 30-50 cm’i bulan bir bitkidir. Oysa Balık otu 3-10 m boyunda bir sarmaşıktır ve de zehirlidir. Bir yazarımız 30 gr Balık otunun haşlanarak içilebileceğini söylemekte yani insanları açıkça öldürmek istemektedir. İnşallah bu yazarın kitabını insanlarımız okuma¬mıştır.  Botanik: Balık otu 3-10 m boyunda bir sarmaşık olup genellikle sub��tropik ve tropik ülkelerde yabani olarak yetişse de Almanya gibi soğuk ülkelerde de yetişmektedir. Yaprakları kalp şeklinde, kenarları düz ve hafif dalgalı koyu yeşil veya sarımsı sarı ve yahut ta esmerimsi yeşil renkli ve üzeri damarlıdır. Çiçekleri oldukça küçük, beyaz ve salkım şeklinde topluca bir arada bulunur. Meyveleri grimsi kahverengi, siya¬hımsı esmer veya mor renkte 0,5-1 cm çapında küre şeklinde, içinde 10-20 adet çekirdek bulunur. Yetiştirilmesi: Eskiden vatanı Hindistan olan bitki zamanla tropik, subtropik ve ılıman iklimin hakim olduğu hemen her yerde yabani olarak yetişir. Günümüzde Almanya gibi soğuk sayılabilecek ülkelerde dahi yetişmektedir. Bu nedenle Türkiye’nin hemen her yöresinde yetiştirmek mümkündür. Birleşimi: Balık ot meyvesinin birleşimindeki maddeleri önemine göre şöyle sıralayabiliriz. a) Çok zehirli olan Sesguiterpen türevleri %1-1,5 oranında olup buna Picrotoxin denir. Pikrotoxin %50 Picrotoxinin ve %50 Picrotin’den oluşur. b) Meyve kabuğunda %2 oranında Alkaloit türevlerinden; Menispermin ve Paramenispermin içerir. c) Sabit yağlar %18-20 arasında olup bunun %inde Trigliyceridler ve %4ünde serbest yağ asitleri içerir. Araştırmalar: Balık ot meyvesi ile yapılan araştırmalar çok eskilere da-yanır, fakat bu araştırmalar günümüzdeki anlamda modern klinik araş-tırmaları olmayıp Homeopati doktorlarının yaptığı araştırmalardır. REIL sara, kolera ve romatizmaya; PLANAT sara, kolera ve eklem kramplarına ve de POTTER 1898’de Balık ot meyvesini sara, felç Hemipleji (yarı felç), Paralysis (inme), baş dönmesi ve baş ağrısı gibi rahatsızlıklara karşı kullanmışlardır. Uyku ilacı zehirlenmelerine karşı uyarıcı (analeptik) olarak kullanılmış ve FROHNE 1989’da yaptığı araştırmalarda denizcilerin deniz tutmasına karşı kullandıklarını gözlemlemiştir. (PP) Tabi ki bu çalışmalar yeterli olmayıp daha geniş çaplı ve ilmi araştırmalara ihtiyaç duyulmaktadır. (PP. 155) Tesir şekli: Sinirleri teskin edici, uyarıcı, kuvvet verici (vücuda), kramp çözücü ve iltihapları önleyicidir. Kullanılması:  a) Homeopati de başta seyahat esnasında vasıta tutması, baş dönmesi, baş ağrısı, migren, bulantı, uyku yetersizliği çekme, beyin yorgunluğu, uyuyamam, sara, başın boş olduğunu düşünme, titreme, kramplar, şişkinlik, geceleri uyanma gibi haller ve ağrılı ve sancılı adet görme, sürekli vardiya değiştirme nedeni ile dermansızlık ve halsizlik gibi hallerde kullanılır. Genellikle sabahları sabah uyuşukluğunu atabilmek için aşırı kahve içme yerine ondan daha etkili olan Balık ot meyve ten¬türü kullanılır. Çayı: Balık ot meyvesinin çayı içilmez zira oldukça çok zehirlidir. Homeopati de: Balık ot meyvesinden 10 gram bir şişeye konur ve üzerine 90 ml %70lik Alkol ilave edilir ve şişe iki günde bir çalkalandıktan sonra 4-6 hafta süzülerek Homeopati de <<Cocculus>> ismi ile anılan bir tentür elde edilir. Bu tentür çok zehirli olduğundan 10 ml’si 90 ml %70lik alkolle karıştırıldıktan sonra kullanılır. Cocculus’tan günde 3-5 defa 3-5 damla 4-6 hafta süreyle alınır. Yan tesirleri: Balık ot meyvesi çok zehirli olup 0,2 gramı zehirler, 2-3 gramı ise öldürebilir. Alternatif Tıp ve Alternatif Tedavi, bitkisel ürünler, sifamarket
0 notes
alternatif-tip · 7 years
Link
Üniversiteye girişte ilk adım olan YGS’de başarıyı yakalamak için hafıza ve konsantrasyon dopingi sağlayan bazı besinlerin tüketilmesi gerekiyor. Uzm. Dyt. Nilay Keçeci sınav öncesi sağlık problemlerini önleyen ve başarıyı artıran beslenme planı hakkında bilgi verdi.   Sınava kadar yeni tatlara kapalı olun Doğru ve dengeli beslenme; sınav sırasında dikkat dağınıklığının engellenmesini, soruların doğru okunup anlaşılmasını ve vücutta şeker dengesini sağlamaktadır. Bunun için öncelikle bu dönemde yeni tatlar denenmemelidir. Vücutta etkileri bilinmediği için bu zamana kadar tüketilmemiş besinlerden uzak durulmalıdır. Özellikle gaz içeriği yüksek brokoli, karnabahar, nohut, barbunya, kuru fasulye gibi yiyecekler ve gazlı içeceklerin tüketilmesi tavsiye edilmez. Yine çok tuzlu ve şekerli yiyecekler vücut dengesini olumsuz etkileyebileceğinden tüketilmemelidir.   Fiziksel ve zihinsel gücün kaynağı kahvaltı Çocukların fiziksel aktivitesinden zihinsel algılamasına kadar pek çok noktada kahvaltının etkisi büyüktür. Araştırmalar, kahvaltı yaparak sınava giren çocukların yapmayanlara göre daha fazla başarı gösterdiğini ortaya koymaktadır. Kahvaltıda aşırı şeker tüketmek, sınava girmeden önce şekerin yükselmesine, sınav esnasında ise düşmesine ve dikkatinin dağılmasına hatta bir süre sonrada uyku halinin başlamasına neden olabilir. Kahvaltıda peynir, yumurta, domates, salatalık ve tam bu��day esmer ekmek tüketilmelidir.   Doğal hafıza ilacı balık  Öğle ve akşam öğünlerinde özellikle fırın, haşlama ya da ızgara olarak balık tüketmek hafızayı canlı tutmayı sağlar. Haftada en az üç gün balık tüketilebilir. Besin değerini kaybetmemesi için kızartılmamalıdır. Doktor kontrolünde karar verilmişse balık yağı da kullanılabilir. Öğle ve akşam öğünlerinde bağırsak sistemini etkileyecek gıdalardan uzak durulmalıdır. Balık dışında et ya da tavuk da tüketebilirler. Protein içeren bu besinler zinde kalmayı ve enerjinin tamamen kullanılabilmesini, yağ asitleri ise beyin hücrelerinin etkin çalışmasını sağlar. Yanında mutlaka bir kaç dilim esmer ekmek ve bol yeşillikli salata tüketilmelidir. Salata, mide ve bağırsak sistemlerini dengede tutar ve toparlanmasına yardımcı olur. Kuru üzüm, kuru incir ve ceviz konsantrasyonu sağlar Şeker, çikolata gibi gıdaların sınav sırasında algı ve dikkati artırdığına yönelik yanlış bir inanış var. Sınav sırasında az miktarda çikolata, mutluluk vererek stresi azaltabilir; ancak fazla tüketimi konsantrasyonu da bozabilir. Sınav sırasında çikolata, şeker gibi kan şekerini hızlı yükselten besinler yerine kuru meyveler ve ceviz, fındık, badem gibi kuruyemişler tercih edilebilir. Stres, sınav sırasında başarıyı etkileyen en önemli faktörlerdendir. Bol miktarda magnezyum içeren ıspanak, stresi azaltmada etkilidir. Yine magnezyum kaynağı olarak diğer yeşil yapraklı sebzeler de stres ile mücadele sağlar.   Sınavdan önceki gece meyve tüketmeyin Özellikle yatmadan hemen önce meyve tüketmek sabah kalkıldığında şeker düşüklüğü yaratabilmektedir. Bu nedenle yatmadan önce sadece süt ve ya badem tarzında bir ara öğün ertesi gün olacak sınav programına hazırlanmaları sağlayabilir. Ancak sınavdan bir iki gün önce, gün içinde 3 orta boy büyüklükte meyvenin de tüketilmesi gerekir. Meyveler hem enerji sağlayacaktır. Sabah zinde uyanmak için… Gün içinde zindeliği ve sınavda performansı etkileyen en önemli faktörlerden biri de uykudur. Özellikle 22.00 ve 02.00 saatleri arasında büyüme hormonu en etkin şekilde salındığından bu saatlerde uykuda olmak kaliteli bir uykuyu sağlar. Bu kaliteli uyku sabah stressiz, daha dinç ve zinde uyanmayı sağlayacaktır. Sınav öncesinde kahve ve çayın fazla tüketilmesi uykusuzluk problemine neden olabilir. İçerdikleri kafein miktarı nedeni ile uyarıcı etki yapan bu içecekler tavsiye edilmemektedir. Sınav gününden önce tüketilmesi tavsiye edilen en önemli içecek sudur. Su 2 litreye yakın tüketilebilir. Alternatif Tıp ve Alternatif Tedavi, bitkisel ürünler, sifamarket
0 notes