Tumgik
Text
Kuşkonmaz Tarımı Nasıl Yapılır?
Kuşkonmaz Tarımı Nasıl Yapılır?
Tumblr media
#KuşkonmazBakımı, #KuşkonmazBesinDeğeri, #KuşkonmazBeslenmeDeğeri, #KuşkonmazÇeşitleri, #KuşkonmazDikimi, #KuşkonmazEkimZamanı, #KuşkonmazEkimi, #KuşkonmazFidanı, #KuşkonmazFideFiyatları, #KuşkonmazFiyatları, #KuşkonmazFiyatları2023, #KuşkonmazHasatSüresi, #KuşkonmazHasatZamanı, #KuşkonmazHasatı, #KuşkonmazIklimIsteği, #KuşkonmazIlaçlama, #KuşkonmazKışlık, #KuşkonmazKökü, #KuşkonmazKurutma, #KuşkonmazMeyvesi, #KuşkonmazNasılPişirilir, #KuşkonmazNasılSaklanır, #KuşkonmazNasılYetiştirilir, #KuşkonmazNeIşeYarar, #KuşkonmazNeredeYetişir, #KuşkonmazPazarlama, #KuşkonmazPişirme, #KuşkonmazSağlık, #KuşkonmazSağlıkFaydaları, #KuşkonmazSatışı, #KuşkonmazSuIsteği, #KuşkonmazSulama, #KuşkonmazTarifleri, #KuşkonmazTarımTeknikleri, #KuşkonmazTarımı, #KuşkonmazTicareti, #KuşkonmazTohumFiyatı, #KuşkonmazTohumFiyatları, #KuşkonmazTohumları, #KuşkonmazTohumlarıNeredenAlınır, #KuşkonmazTohumu, #KuşkonmazTohumuFiyatı, #KuşkonmazToprakIsteği, #KuşkonmazÜretimi, #KuşkonmazVerimi, #KuşkonmazYemekleri, #KuşkonmazYetiştiriciliği, #KuşkonmazYetiştirme, #KuşkonmazYetiştirmeKoşulları, #KuşkonmazınÖzellikleri, #KuşkonmazınYararları, #KuşkonmazınZararları https://is.gd/IEFI0M https://www.tibbivearomatikbitkiler.com/blog/kuskonmaz-tarimi-nasil-yapilir/
Kuşkonmaz tarımı, lezzeti ve besin değeriyle bilinen ve sağlık açısından da oldukça faydalı olan bir tarım pratiklerinden biridir. Kuşkonmaz bitkisi, toprak ve iklim koşulları açısından belirli gereksinimlere sahiptir.  Kuşkonmaz tarımında genellikle fide veya kök parçaları kullanılarak üretim yapılır. Fide veya kök parçaları, daha hızlı büyüme sağlayarak hasat sürecini hızlandırabilir. Bununla birlikte, tohumdan da üretim mümkündür ancak daha uzun bir süreç gerektirebilir ve ilk hasadın alınması daha uzun zaman alabilir.
Toprak İsteği
Kuşkonmaz bitkisi, iyi drenaj sağlanmış ve humusça zengin toprakları tercih eder. Toprağın pH değerinin 6,5 ila 7 arasında olması idealdir. Ayrıca, toprağın tuzluluktan arındırılmış olması önemlidir.
İklim İsteği
Kuşkonmaz, ılıman iklimleri tercih eder. Soğuk kışlar ve sıcak yazlar, bitkinin gelişimi için uygun koşullardır. Özellikle ılıman bölgelerde yetiştirilmesi önerilir.
Tohumdan mı, Fideden mi Üretmek Daha Mantıklı
Kuşkonmaz, genellikle tohumlarla değil, fide ya da kök parçalarıyla üretilir. Fide veya kök parçaları daha hızlı büyüyebilir ve hasat almak için daha kısa süre gerektirebilir. Bu nedenle, genellikle ticari üretimde fide veya kök parçalarının kullanılması tercih edilir.
İlginizi çekebilir: Sarmaşık Kavurması (Kuşkonmaz Kavurması)
Hasat Süresi
Kuşkonmaz bitkisi, ekildikten sonra ilk hasadın genellikle 2-3 yıl sonra yapılması gerekebilir. Bu süre, bitkinin kök sistemini güçlendirmek ve sağlıklı bir şekilde büyümesini sağlamak için gereklidir. Daha sonra her yıl hasat yapılabilir ve bitki yaşlandıkça hasat miktarı artabilir.
Kuşkonmaz tarımı, uygun toprak ve iklim koşulları sağlandığında verimli olabilir. Ancak, yetiştirme sürecinde dikkatli olmak ve bitkinin ihtiyaçlarını karşılamak önemlidir. Bu şekilde, sağlıklı ve bol verimli bir kuşkonmaz hasadı elde etmek mümkün olacaktır.
Hasat ve Pazarlama
Kuşkonmaz bitkisinin hasat zamanı, genellikle ilk bahar aylarında, Nisan-Mayıs döneminde gerçekleşir. İlk hasat, bitkinin kök sistemini güçlendirmek için 2-3 yıl beklenir ve sonrasında her yıl hasat yapılabilir. Hasat edilen kuşkonmazlar, taze olarak pazarlanabileceği gibi, kurutularak veya dondurularak da saklanabilir. Taze kuşkonmazlar, marketlerde, manavlarda veya doğrudan üreticiden tüketicilere satılarak tüketiciye ulaştırılabilir.
Kuşkonmaz tarımı, doğru toprak ve iklim koşullarının sağlanmasıyla, doğru üretim yöntemlerinin kullanılmasıyla ve doğru hasat ve pazarlama stratejilerinin uygulanmasıyla verimli hale getirilebilir. Bu şekilde, hem ticari hem de evsel amaçlarla başarılı bir kuşkonmaz üretimi mümkün olacaktır.
Türkiye’de kuşkonmaz pazarı, özellikle Akdeniz, Ege ve Karadeniz bölgelerinde yoğunlaşmaktadır. Bu bölgelerin iklim ve toprak koşulları, kuşkonmaz yetiştiriciliği için uygun ortamlar sunmaktadır. Kuşkonmaz üreticileri genellikle bu bölgelerde tarım yapmaktadırlar ve ürünlerini genellikle yerel pazarlarda, manavlarda, hipermarketlerde ve restoranlarda satışa sunmaktadırlar. Ayrıca, kuşkonmaz üretimi artan bir trend olduğundan, Türkiye’de bu ürünün pazar payı ve talebi de artmaktadır. Özellikle sağlık bilincinin artmasıyla birlikte, kuşkonmazın besin değeri ve sağlık faydaları hakkında bilgi sahibi olan tüketicilerin talebi de artmaktadır. Bu nedenle, Türkiye’deki kuşkonmaz pazarının gelecekte daha da büyümesi beklenmektedir.
0 notes
Text
Hodan (Kaldırıkotu)
Hodan (Kaldırıkotu)
Tumblr media
#AromatikBitkiler, #BitkiÇayları, #BitkiSalataları, #BitkiTentürleri, #BitkiselIlaçlar, #DoğalTedaviYöntemleri, #DoğalYaşamAlanıYönetimi, #DoğalYaşamÇeşitliliği, #DoğalYaşamKoruma, #EkosistemKoruma, #HodanBitkisi, #HodanBitkisiÇayı, #HodanBitkisiFaydaları, #HodanBitkisiIklimi, #HodanBitkisiKullanımı, #HodanBitkisiSalatası, #HodanBitkisiSulama, #HodanBitkisiTentürü, #HodanBitkisiToprağı, #HodanBitkisininDoğalYaşamAlanları, #HodanBitkisininEkolojikÖnemi, #HodanBitkisininIklimIsteği, #HodanBitkisininSağlıkFaydaları, #HodanBitkisininSuIsteği, #HodanBitkisininToprakIsteği, #HodanBitkisininTürkiyeDekiYeri, #HodanBitkisininYetişmeKoşulları, #TıbbiBitkiler, #TürkiyeDeDoğalBitkiler, #TürkiyeDeYaygınBitkiler https://is.gd/SqVH5p https://www.tibbivearomatikbitkiler.com/bitkiler/hodan-kaldirikotu/
Hodan bitkisi, Boraginaceae ailesinden gelen, çoğunlukla ılıman bölgelerde yetişen ve Türkiye’nin çeşitli bölgelerinde doğal olarak bulunan bir bitki türüdür. Bu bitkinin toprak, iklim ve su istekleri, Türkiye’deki yeri ve doğal yaşam alanlarına katkıları gibi konuların yanı sıra insan sağlığına faydaları ve kullanımı da önemlidir.
İnsan Sağlığına Faydaları: Hodan bitkisi, geleneksel tıpta çeşitli sağlık sorunları için kullanılmaktadır. Özellikle yaprakları, içerdiği bazı bileşenler sayesinde sağlık açısından faydalı olabilir. Hodanın yaprakları, antioksidan özelliklere sahip bileşikler içerir ve anti-inflamatuar etkileri ile bilinir. Ayrıca, bazı araştırmalar hodanın bağışıklık sistemini güçlendirebileceğini ve sindirim sağlığını destekleyebileceğini öne sürmektedir.
Nasıl Kullanılır: Hodan bitkisinin kullanımı genellikle bitki çayı veya tentür olarak gerçekleşir. Hodan yaprakları, kurutulduktan sonra çay yapılarak tüketilebilir. Bu çay, sağlık için faydalı bileşenlerin vücuda alınmasını sağlayabilir. Ayrıca, bazı yörelerde hodanın yaprakları salatalara veya yemeklere katılarak da tüketilebilir.
Hodan çayı: Hodan yaprakları kurutularak demlenir ve çay olarak tüketilir. Günde birkaç fincan hodan çayı içmek sağlık için faydalı olabilir.
Hodan salatası: Hodan yaprakları, yeşil salatalara doğranarak veya diğer sebzelerle birlikte kullanılarak salata yapılabilir. Bu şekilde tüketildiğinde, hodanın sağlık için faydalı bileşenlerinden yararlanılabilir.
Hodan tentürü: Hodan yaprakları alkol veya sirke ile ekstrakte edilerek yapılan bir tentür, sağlık takviyesi olarak kullanılabilir. Özellikle sindirim sorunları için destekleyici olarak kullanılabilir.
Doğal yaşam alanlarında bulunmasıyla değerli bir bitki türüdür ve insan sağlığına çeşitli faydalar sağlayabilir. Yapraklarından hazırlanan çaylar, salatalar veya tentürler aracılığıyla tüketildiğinde sağlık için destekleyici olabilir. Ancak, herhangi bir sağlık sorunu için hodanın kullanımı öncesinde bir uzmana danışmak önemlidir.
Toprak İsteği: Bu bitki genellikle iyi drene edilmiş ve humusça zengin toprakları tercih eder. Ayrıca, hafif asidik veya nötr topraklarda da iyi gelişim gösterebilir. Toprağın nemli olması, hodanın sağlıklı bir şekilde büyümesi için önemlidir, ancak aşırı sulama veya su birikimi bitkinin köklerine zarar verebilir.
İklim İsteği: Hodan bitkisi ılıman iklimleri tercih eder ancak serin ve güneşli bölgelerde de yetişebilir. Özellikle yaz aylarında sıcaklığın yüksek olması ve güneş ışığının bol miktarda olması hodanın büyümesi için uygun koşullardır. Ancak aşırı sıcak veya kurak hava bitkinin gelişimini olumsuz etkileyebilir.
Su İsteği: Hodan bitkisi düzenli sulamayı tercih eder ancak su birikimi veya aşırı sulama bitkinin köklerinin çürümesine neden olabilir. Genellikle haftada bir düzenli sulama yapmak yeterlidir ve toprağın nemli ancak suyu durgun olmamalıdır.
Türkiye’deki Yeri
Hodan bitkisi Türkiye’nin çeşitli bölgelerinde yaygın olarak bulunur. Özellikle kıyı bölgeleri, dağlık alanlar ve ormanlık alanlarda sıkça görülebilir. Doğal yaşam alanları arasında Karadeniz bölgesi, Ege bölgesi ve Marmara bölgesi yer alır. Ancak, hodanın doğal yaşam alanları zamanla insan faaliyetleri nedeniyle azalmış olabilir.
Doğal Yaşam Alanlarına Katkıları
Doğal yaşam alanlarında çeşitli canlı türlerine barınak ve besin kaynağı sağlayabilir. Ayrıca, toprak erozyonunu önlemeye yardımcı olabilir ve ekosistemde çeşitliliği destekleyebilir. Bu nedenle, hodanın doğal yaşam alanlarının korunması ve sürdürülebilir bir şekilde yönetilmesi önemlidir.
Bu bitki, sağlıklı büyümesi için uygun toprak, iklim ve su koşullarını tercih eder. Türkiye’nin çeşitli bölgelerinde doğal olarak bulunan bitki, insan sağlığına çeşitli faydalar sağlayabilir ve doğal yaşam alanlarına katkıda bulunabilir.
0 notes
Text
Atriplex spp. Çalı Bitkilerinin Büyükbaş-Küçükbaş Hayvancılıkta Hayvan Yemi Olarak Değerlendirilmesi
Atriplex spp. Çalı Bitkilerinin Büyükbaş-Küçükbaş Hayvancılıkta Hayvan Yemi Olarak Değerlendirilmesi
#Atriplex, #AtriplexBakımı, #AtriplexBesinDeğeri, #AtriplexBitkisi, #AtriplexBitkisininÖzellikleri, #AtriplexÇalıBitkileri, #AtriplexÇalıBitkileriTarımı, #AtriplexÇalıBitkisi, #AtriplexÇayırTarımı, #AtriplexÇeşitleri, #AtriplexCinsininÖzellikleri, #AtriplexDoğalYemBitkileri, #AtriplexEkimi, #AtriplexEkolojikFaydaları, #AtriplexFide, #AtriplexHalimus, #AtriplexHayvanBesleme, #AtriplexHayvanBeslemeYöntemleri, #AtriplexHayvanBeslenmesi, #AtriplexHayvanYemi, #AtriplexHayvanYemiÇeşitleri, #AtriplexIklimIsteği, #AtriplexKabaYem, #AtriplexKullanımAlanları, #AtriplexKullanımı, #AtriplexMeraTarımı, #AtriplexNummularia, #AtriplexOtlatma, #AtriplexOtlatmaYöntemleri, #AtriplexÖzellikleri, #AtriplexSpp, #AtriplexSulama, #AtriplexTarımTeknikleri, #AtriplexTarımı, #AtriplexTohumlama, #AtriplexToprakAdaptasyonu, #AtriplexToprakIsteği, #AtriplexToprakStabilizasyonu, #AtriplexTürleri, #AtriplexTuzluBitki, #AtriplexTuzluÇalı, #AtriplexÜretimi, #AtriplexVerimlilik, #AtriplexYemBitkileri, #AtriplexYemBitkisi, #AtriplexYemBitkisiÇeşitleri, #AtriplexYetiştiriciliği, #AtriplexYetiştirmeKoşulları, #Çalı, #HayvanBesleme, #KabaYem https://is.gd/18Nhmb https://www.tibbivearomatikbitkiler.com/makaleler/atriplex-spp-cali-bitkilerinin-buyukbas-kucukbas-hayvancilikta-hayvan-yemi-olarak-degerlendirilmesi/
Atriplex çalı bitkileri chenopodiaceae familyasından olup, tek yıllık, iki yıllık veya çok yıllık otsu-çalımsı, dik veya yarı dik büyüme şekline sahip kuraklığa ve tuzluluğa dayanıklı bitkilerdir. Gen merkezi Avustralya kıtasıdır. Atriplexlerin 400’den fazla türü tanımlanmıştır. Dünyanın hemen hemen her yerinde Atriplex türlerine rastlanmaktadır. Hayvancılıkta özellikle A. Nummularia, A. Canescens ve A. halimus en yaygın olarak kullanılan türlerdir.
Bu türlerden A. Nummularia, ve A. halimus Akdeniz ülkelerinde kaba yem amacıyla kullanılmaktadırlar. A. Canescens ise daha çok soğuk iklimlere adapte olmaktadır. Atriplex türleri halofit bitkiler grubuna girmektedir. Tuzlu topraklarda yaşamaya uyum sağlamış cins 200-500 mm aralığındaki NaCI konsantrasyonlarında yaşamlarını sürdürebilmektedir. Atriplexlerin bazı yerlerde kültürleri yapılmakta yaygın olarak meralarda otlatma amacıyla ve tuzlu toprakların plantasyonu için kullanılmaktadır. Atriplex türleri mineral içerikleri bakımından oldukça zengin, yüksek miktarda ham protein (%15.3-21.3) ve kül (%23.11-28.03) içeriğine sahiptirler.
Bitkinin yem olarak tüketilen kısımları (taze sürgünler, yaprak ve saplar) Ca, P, Na, Mg, Cu, ve Fe açısından oldukça zengindir. Atriplexle beslenen hayvanların etlerinde güçlü bir antioksidan olan ve etlerin raf ömrünü uzatıp görünüşlerine parlaklık veren E vitamini oranı iki katına çıkmaktadır. Türkiye’nin kurak ve yarı kurak alanlarda hayvancılıktaki mevcut yem açığının giderilmesinde tüm yıl yeşilliğini kaybetmeyen Atriplex’ler kullanılabilir. Bu çalışma Atriplex çalılarının büyükbaş-küçükbaş beslemede kullanım olanaklarının araştırıldığı çalışmaların değerlendirmesini kapsamaktadır.
Giriş
Ülkemizde kaliteli kaba yem, çayır-mera tarımı ve yem bitkileri tarımı olmak üzere iki önemli kaynaktan üretilmektedir. Bu kaynaklardan doğal çayır ve meralarımız, uzun yıllardır devam eden erken ve aşırı otlatma, geç otlatma ve bakım işlerinin yapılamaması nedeni ile önemli ölçüde tahrip olmuşlar ve verim güçlerini kaybetmişlerdir. Ülkemizde mevcut hayvan varlığımızın kaba yem ihtiyacını karşılamak için alternatif yem bitkilerine ihtiyaç duyulmaktadır.
Atriplex çalı bitkileri, tarımının kolay yapılması, çayır ve meraların üzerindeki aşırı otlatma baskısını hafifletmesi, meraların toprak yapısının bozulmasını durduracak nitelikte olması, maliyetinin düşük olması, dünya genelinde sorunlu alanlarda (tuzlu, kurak, eğimli, ağır metal toksititesi olan vb.) kullanılıyor olması gibi avantajları nedeniyle alternatif bir yem bitkisidir.
Bu derleme Atriplex cinsinin büyükbaş-küçükbaş hayvan beslemede kullanım olanaklarının araştırıldığı çalışmaların değerlendirilmesini kapsamaktadır.
Atriplex bitkisinin özellikleri: Chenopodiaceae familyasından olan Atriplex’lerin 400’den fazla türü deniz suyunda dahi yaşayabilmektedir (Osman 1996). Atriplex türleri 2 m yüksekliğe ve 2.4 m genişliğe ulaşabilen dik veya yarı dik büyüme formuna sahiptir. Yapraklar oval çoğunlukla yuvarlak gri renkte 2 cm veya üzeri uzunlukta tüm veya loblu karşılıklı veya almaşık dizilmiş üçgenden ok ucu şekilliye kadar değişen biçimlerde, kenarları dişli veya düzdür. Çiçekleri küçük ve yeşil renkte olup, tepe çiçek durumunda salkım formundadır. Meyve her iki taraftan basık üçgen prizma şeklinde 1-2 cm boyundadır. (Abou El Nasr ve ark., 1996).
Bitkide küçük ve gösterişsiz hem erkek hem de dişi çiçekler bulunmakta, generatif ve vejetatif olmak üzere 2 yolla çoğaltılabilmektedir (Anonim 1999).  Malan ve Rethman (1997) A. ummularia’nın ilkbaharda sürgün çelikleriyle çoğaltılabileceğini, sürgün çelikleri alırken taze sürgünlerin kök gelişiminin yaşlı sürgünlere kıyasla daha iyi olduğunu ve çoğalma işleminin yaz mevsiminde yapılmasının patojenlerden dolayı başarısız olduğunu bildirmektedir.
Hayvan beslemede yaygın olarak kullanılan atriplex türleri
Atriplex canescens (Dört kanatlı tuz çalısı): Çok yıllık polimorfik bir tür olup, iklime bağlı olarak herdem yeşil (sıcak iklimlerde) veya yaprak döken (soğuk iklimlerde) bir özellik sergiler. Boyu 30-250 cm kadar gelebilir. Yaprakları yıl boyunca çiftlik hayvanları ve yabani hayvanlar için yarayışlı ve besleyici bir yemdir. Diğer tuzculardan farklı olarak soğuk bölgelere uyum sağlayabilir. Kışa ve kurağa dayanıklıdır. Su baskılarına dayanamaz drenajı iyi olan arazileri sever. Geniş bir toprak adaptasyonuna sahiptir. Dört kanatlı tuz çalısı ilkbaharın sonundan kış aylarına kadar otlatılmak suretiyle kullanılabilir. Fakat sadece kış aylarında otlatılırsa maksimum performans verir ve değeri daha yüksek olur. Bu aylarda yüksek karoten ve protein oranına (%18) sahiptir.
Protein, yağ ve karbonhidrat seviyesi yoncayla kıyaslanabilecek durumdadır. Otlatmaya dayanıklıdır. Rotasyon dahilinde otlatıldığı zaman bitkilerin 8 yıl boyunca zarar görmediğini  belirlemişlerdir. (Cibils ve ark. 1998)
Atriplex nummularia (Yaşlı adam tuzçalısı): Tuzlu alanlarda vejetatif örtü oluşturabilecek uygun yem bitkisi türlerinden birisidir. Çalı formunda 2 m kadar boylanabilir. Yapraklarında bulunan yüksek oranda protein nedeniyle kış aylarında koyunlar için iyi bir yemdir. Ham protein oranı %18.2, ham kül oranı %22.7 sindirim oranı ise %70’in üzerindedir (Aganga ve ark., 2003).
Atriplex halimus (Akdeniz tuzlu çalı): Derin kök sistemi sayesinde toprak stabilizasyonu, kurak bölgelerde toprak erozyonu azalır. A. halimus protein bakımından zengin olması geviş getiren hayvanlarda, özellikle koyun ve keçiler için önemli bir kaba yem türüdür. Bu çok yönlü bir bitki türlerinin potansiyel yeni kullanım alanları iz elementler ile kirlenmiş toprakların Fitoremediasyon ve yenilenebilir bir enerji kaynağı olarak kullanılabileceği belirtilmiştir(Walker ve ark. 2014).
Yapılan çalışmalar
Tunus, G. Afrika ve İspanya’dan toplanan 6 tür ile yapılan kompozisyon çalışmasında Tablo:1’deki sonuçlar ele alınmıştır (Colomer ve ark., 1990). Tablo 1’de olduğu gibi protein oranı yoncaya yakın , lif ve selüloz oranı düşük ve mineralleri yüksektir. Ayrıca enerji  yönünden zayıf bir yem üretir. Türler arasındaki protein oranı %5.6-24.2 arasında değişmiştir.
Tablo 1: Atriplex ve yonca kuru otununkimyasal kompozisyonu (%)
Tablo 2: A. nummalaria’da Ham kül, Ham protein, ADF, NDF, Lignin ve Ham yağ oranları (g/kg).
Tablo 2’de 4 farklı biçim sonucu elde edilen A. nummalaria yaprak ve saplarının kül, ham protein, asit deterjan fiber, nötral deterjan fiber, lignin, ve ham yağ oranları verilmiştir. Atriplex türleri yüksek miktarda ham protein ve kül içeriğine sahiptir. Atriplex nummalaria’nın protein oranı yüz gramlık taze yaprakta 4.70 gr iken kurutulmuş materyalde bu miktar 18.70 gr olmaktadır (De Mucciarelli ve ark., 1985). A. nummalaria’da protein içeriği %18.2, kül içeriği %22.7 A. halimus’da ise %28.3 olmaktadır (El Aich, 1987; Abu-Zanat ve ark., 2003).
Bitkinin yem olarak tüketilen kısımları Ca, P, Na, Mg, Cu ve Fe açısından zengindir (Abu-Zanat 2003). Tablo 3’de A. nummalaria’nın 4 farklı biçimden elde edilen materyalin sodyum (Na), kalsiyum (Ca), potasyum (K), magnezyum (Mg), fosfor (P), ve azotun (N) potasyuma oranı verilmektedir.
Tablo 3: A.nummalaria’da sodyum (Na), kalsiyum (Ca), potasyum (K), magnezyum (Mg), fosfor (P), ve Azotun (N) potasyuma oranı.
Atriplexlerle beslenen hayvanların ürettikleri ette bulunan E vitamini oranı oldukça yüksektir. E vitamini güçlü bir (yağ çözücü) antioksidan olup, üreticiler için istenen bir özellik olan raf ömrünü uzatırken tüketiciler için istenen bir özellik olan ete parlaklık kazandırmaktadır. Atriplexlerle beslenen hayvanların etlerindeki E vitamini oranı 2.5 mg/kg dan 6.5mg/kg çıkmaktadır (Wulf ve ark. 1995).
Atriplex türleri genel olarak her toprakta, özellikle derin, iyi drene edilmiş kumlu tepelerde, çöllerde, yüksek kayalıklarda ve eğimli yüzeylerde rahatlıkla yetişebilir. Tuzlu toprakların ıslahında rahatlıkla kullanılabileceğini, kullanıldığında tatminkar yem verimi sağladığı saptamıştır (Osman ve Ghassaeli 1997; Hopkins Nicholson 1999). 24 kuzuyu 4 gruba ayırmış, ayrılan gruplara arpa samanı, üre ile muamele edilmiş saman , Atriplex Nummularia, arpa-buğday kepeği ve cactüs (Opuntia ficus-india f. inermis) yemlerini belirli oranlarda vermiş ve sonuç olarak Atriplex N. ve Cactüs bitkilerinin kurak ve yarı kurak bölgelerde koyun için bir acil yem olarak kabul edilebilir olduğu sonucuna varılmıştır (Ben Salema ve ark. 2001).
Atriplex halimus’un mera ıslahı için kullanılan önemli bir tür olduğunu, Yaprak ve dallarının mevsimlere göre kimyasal bileşimine bakıldığını, Haziran ve Ekim aylarında kuru madde miktarının yüksek Ağustosta ise zirve yaptığını, Ham protein içeriği ise nisanda maksimuma ulaştığını, Ekim –Aralık döneminde % 14 düştüğünü, besleme gereksinimini tamamlamak, yaz ve sonbahar aylarında tahıl takviyelerine ihtiyacı en aza indirmek için proteini yüksek kuraklığa dayanıklı alternatif bir kaba yem olarak kullanılabileceğini belirtmiştir (Moh’d Khaır 2002).
Atriplex türlerinin sindirilebilirligi ilkbaharda % 59 iken yazın % 46 ya düşmektedir. Bostwana’nın kurak bölgeleri için yem bitkisi olarak A. Nummularia’nın potansiyelini belirlemek üzere yapılan çalışmada ham selüloz oranını % 20.5, protein oranını %15.5-21.3, ham selüloz oranını %20.5, sindirilebilirlik oranı %39.4-52 olarak saptanırken protein sentezi için gerekli karakteristik besin elementleri nitrojen ve fosforun yüksek düzeylerine sahip bulunması, tuzlu alanlarda yetişebilmesi, besin değerinin yüksek oluşu gibi sebeplerle ümit verici olduğu belirlenmiştir (Aganga ve ark. 2003).
Atriplexlerin kül, makro ve mikro besin elementleri kapsamını araştırdıkları çalışmada, A. Halimus’un kül miktarını %28.3, A. Nummularia’nınkini ise %23.11 olarak bulmuşlardır. Her iki atriplex türünün sonbahar gelişimi sonucu ortaya çıkan yeşil aksamdan elde edilen kül miktarı ilkbahar gelişimi sonucu ortaya çıkan yeşil aksamdan elde edilen kül miktarlarından fazla olmuştur. Her iki türde ilkbaharda yüksek miktarda P, K ve Mg sonbaharda düşük miktarda Ca ve Na kapsamaktadır. A. Nummularianın yapraklarında Fe, Cu, Mn ve Se oranı A.Halimustan daha yüksektir. Biçilen çalıların yapraklarındaki Ca, P, Na, Mg ve Fe konsantrasyonu azalmıştır. Her iki türünde mineral madde kapsamı koyun ve keçilerin beslenmesi için uygun bulunmuştur (Abu zanat ve ark. 2003).
A.Nummularia ve A. Halimus türleri ile beslenen ivesi koyunlarının kanlarındaki mineral madde konsantrasyonunun değişiminin saptanması amacıyla yapılan çalışmada koyunların kanlarında P ve Se seviyelerinde önemli artış tespit edilmiştir (Alazzeh ve ark. 2003). Lübnan’da Atriplexlerin kimyasal kompozisyonlarındaki değişimi tespit etmek istedikleri çalışmada A. Nummularia’nın Akdeniz ikliminin hüküm sürdüğü bölgede uzun ve kurak dönemlerde yeterli yem üretebildiğini, özellikle yaprakların ve yeni sürgünlerin en fazla kuru maddeyi Temmuz ayından Ekim ayına kadar geçen sürede üretip, Ağustos ayında üretimini en üst seviyesine çıktığı, ham protein oranının yaprakta %17.7 ve genç sürgünlerde %21.3 olup, en yüksek değere Şubat ayında ulaştığı, ham protein oranının Temmuz-Ekim ayı arasındaki periyotta en düşük seviyede olduğu, yaprak ve genç sürgünlerdeki lif oranının %27.0’i geçmediğini belirtmişlerdir (El-Shatnawi ve ark. 2003).
Pearce ve ark. tarafından yapılan çalışmada koyundaki E vitamininin miktarını artırmak ve et kabuk ömrünü iyileştirmek için Atriplexsin E vitamini açısından potansiyeli araştırılmıştır. 50 adet (2*25) 18 aylık ortalama 48 kg canlı ağırlıktaki Merinos koçlarında denenmiştir. Sonuç olarak potansiyel bir E vitamini kaynağı olduğunu belirtmişlerdir (Pearce ve ark. 2005).
Çöl bölgesinde yetiştirilen Atriplex halimus ile yapılan çalışmada 3 keçi 3 koyun kullanılmıştır. Kuru madde sindirimi 20.40-22.74 arasında değişmektedir. Atriplex H. koyun ve keçilerde iyi beslenme sonucu vermiştir. Hayvan beslemede besleyici değerinin iyi olması, pratik kullanımı ve maliyetinin ucuz olması nedeniyle kullanılabileceğini belirtmişlerdir (El-Rahman ve ark. 2006).
Kuraklığa dayanıklı Atriplex Nummularia-Atriplex Canescens çalı türlerinin in vitro gas üretim tekniği kullanılarak sindirimine bakılmıştır. Yenilebilir yem, NDF, parçalanabilirlik parametreleri ve in vitro gas üretimini kaydetmek için 72 saat inkübe edilmiştir. Sonuç olarak kullanılan Atriplex Türleri Cassia Sturtii’e kıyasla geviş getiren hayvanlarda yem olarak değerlendirilebileceğini ve kurak mevsimlerde alternatif yem olarak kullanılabileceğini belirtmişlerdir (Niekerk ve ark. 2006).
Yapılan çalışma Atriplex sp. tuz çalısını içeren bir diyetle beslenen Awassi koyunlarının süt verimi ve kuzuların canlı ağırlık kazanımı üzerine etkisi araştırmak amacıyla yapılmıştır. Diyette konsantre yeme ek Atriplex ve arpa samanı kullanıldığını, atriplexlerin süt üretimine, doğum ağırlığı, sütten kesim ağırlığı ve kuzu büyütme oranı üzerinde anlamlı bir etkisi olmadığını, ancak arpa samanı yerine kullanımının olabileceği kaba yem maliyetini düşürebileceğini belirtmişlerdir (Abu-Zanat ve ark. 2006).
Sığır, koyun ve keçi gibi geviş getiren hayvanlarda otlama sırasında ham protein, fosfor, yemek tuzu ve farklı sınıf bitkilerin mineral bileşimi ve değerlerini değerlendirmek amacıyla yapılmıştır. Bu çalışmada Atriplex Nummularia, Atriplex lentiformis ve Atriplex halimus kullanılmıştır. Ham protein oranı %14.57 olarak bulunmuş, Na, Ca, K, Fe, Mn ve Cu mineral madde içerikleri geviş getiren hayvanlar için yeterli düzeyde olduğu belirtilmiştir (Sameni ve ark. 2007).
Kochia, Atriplex, Sueda ve Gamanthus toplanan örneklerde Kuru Madde, Ham Protein, Eter Extract, NDF, ADF, Ca, P, Na, K, Cl, Mg, Fe, Cu ve Se bakılmıştır. Özellikle Atriplex ve Kochianın kimyasal kompozisyonunu Sueda ve Gamanthus göre önemli farklılık bulunmuştur. Tuzcul bitkilerde Na, K, Cl, Cu ve Se konsantrasyonu yüksek, Ca, P ve Mg ise düşük bulunmuştur. Kuru Madde ve Ham Protein değerleri Kochiada sırasıyla 444 ve 517 g/kg Atriplexte 472 ve 529 g/kg olarak tespit edilmiştir.
Sonuç olarak Atriplex ve Kochia Bitkilerinin besleyici bileşenleri ve sindirilebilirlik değerleri diğer bitkilerden daha faydalı bulunmuştur (Riasi ve ark. 2008). Atriplex spp. Hayvanlar için son derece lezzetlidir. Meksika’da bitki bazında yapılan çalışmada atriplexlerin tercih edip aşırı otladıklarını, sığır keçi ve koyunların Atriplexleri eşit oranda otladıklarını belirtmiştir (Pieper ve Donart 1978; Moh’d ve ark. 2009).
Idaho’da A. canescens’i mera karışımına sokmanın merada bulunan buğdaygillerin yoğunluğunu ve verimini azaltmadığını tespit etmiştir (Moh’d ve ark. 2009 ). Kuzey Meksika’da keçi ve koyunlarda naylon kese tekniği kullanılarak yapılan çalışmada, çalı bitkileri kullanılmıştır. Çalı bitkilerinin ham proteini ortalama %14 kuru madde sindirimi ise %56 olduğu tespit edilmiştir. Sonuç olarak çalılar besin değeri ve bitki çeşitliliği açısından kullanılabilir olacağını belirtmişlerdir (Guerrero ve ark. 2009).
Aşırı otlatma, meraların kötü yönetimi, iklim değişikliği, kuraklık ve toprakların tuzlanma problemlerini ortadan kaldırmak ve alternatif yem olarak kullanılabilecek bitkiler bulmak için yapılmıştır. Kuraklık, toprak tuzluluğu alternatif hayvan yemi olarak değerlendirilebileceği ve küçükbaş hayvanlarda tatmin edici büyüme performansları olduğunu hayvan beslemede çalı bitkilerinden faydalanabileceğini belirtmiştir (Ben Salema ve ark. 2010).
Yapılan bu çalışmada koyun ve keçi eti üretiminde Atriplex gibi halofitik yem çalılarının rollerini incelemiştir. Çalışma sonucunda atriplexlerin koyun ve keçilerde daha yüksek canlı ağırlık kazanımı sağladığı ve ayrıca koyun kaslarında E vitamini düzeylerinde bir yükselmenin olduğunu tespit etmişlerdir (Pearce ve ark. 2010). Yapılan çalışmada koyunlarda mineral eksikliğine karşı atriplexlerin kullanım olanağını araştırmışlar. On sekiz aylık kanül takılı merinos koyunlarına 4 diyet uygulanmış, buna göre rumendeki mineral madde miktarları ölçülmüştür. Atriplex diyetiyle beslenenlerde mineral madde dengesinin tam olarak tespitinin yapılabilmesi için daha fazla araştırma yapılması gerektiğini belirtmişlerdir (Mayberry ve ark. 2010).
Yapılan çalışmada koyunlar tarafından tüketilen Atriplex halimus dallarının ve yapraklarının kimyasal bileşimi, su alım miktarının, vucüt ağırlığı ve kan parametreleri incelenmiştir. Atriplex halimus yapraklarının yüksek protein (% 16.16) ve mineral (%23.51) içerdiği, NDF- ADF (sırasıyla %69.28 ve %40.60) seviyelerinin yüksek olduğunu bildirmişlerdir. Atriplex halimusun hayvanlar tarafından sevilerek yendiğini, vucüt ağırlık değerlerinin yüksek olduğunu ve kandaki minerallerin istenilen düzeyde olduğu belirtilmiştir (Otal ve ark. 2010).
Atriplex spp. çayırları Avustralya’nın Akdeniz iklim bölgelerindeki çiftçiler tarafından sonbahar besleme boşluğu boyunca hayvancılık için yem olarak kullanılmakta olduğunu, özellikle Atriplex nummularia oranı yüksek olan otlaklarda otlayan koyunların iki haftada bir canlı ağırlık artışı, yünlerinin kalitesi ve besleyici değerine bakılmıştır. Sonuç olarak Atriplex spp. Olan otlaklarda otlayan hayvanların canlı ağırlık kazanımı olduğu ve büyüme üzerine pozitif etki yarattığını, yün kalitesi ve yünün uzamasında da olumlu etki yaptığını tespit etmişlerdir (Norman ve ark. 2010).
Atriplex halimus arpa samanı, fiğ samanı, mercimek samanı ve kurutulmuş zeytin yaprakları ile yapılan çalışmada yem değerleri araştırılmış, test yemlerinde organik madde 690-916, ham protein 43-169 ve lif içeriği 258- 672 olarak tespit edilmiştir. Atriplex’in yaprakları özellikle Na bakımından zengin ve organik madde sindirimi en yüksek bulunmuştur. Genel olarak fiğ samanı enerji ve protein oranı bakımından en değerli yem olduğunu, mercimek samanı ve zeytin yaprakları arpa samanına göre biraz daha üstün olduğunu ve Atriplex halimusun yaprakları arpa samanı yerine kullanılabileceğini belirtmişlerdir. (Abbeddou ve ark. 2011).
Atriplex halimus kurak akdeniz bölgelerinde kullanılan çalımsı değerli bir yem bitkisidir. Güneydoğu İspanyada 3 yıllık bir deney yapılmış ve bu deneyde koyunlar kullanılmıştır. Atriplex halimus çalı bitkisinin mevsimsel otlatmalar karşısındaki etkisini analiz etmek için yapılmıştır. Mevsimsel otlatmalara çok olumlu yanıt verdiği belirtilmiştir(Ruiz ve ark. 2011).
Yapılan bu çalışmada da bitki örnekleri
Meksika da 4 eyaletten yedi yerde 2 yıl üst üste yaz ve kış mevsiminde toplanmıştır. Bu bitkiler (Atriplex canescens) mineral madde içeriğini tahmin etmek karşılaştırmak için toplanmıştır. Tüm makro mineraller ve elementler her bitki grubu içinde bitkiler arasında önemli ölçüde farklı bulunmuştur. Çoğu bitkinin Ca, Mg, K, Fe ve Mn içeriği gereksinimi karşılamak için yeterli miktarda olduğu, bununla birlikte P, Na, Cu ve Zn yetersizliğe neden olduğunu tespit etmişlerdir (Guerrero ve ark. 2012).
Tuzcul bitkilerden Atriplex (Atriplex Dimorphostegia) ve Kochia sindirimi fermentasyonu ve protein sentezi bakılmıştır. İki tuzcul bitkinin asetat ve propiyonatlarında önemli bir fark bulunamamıştır. Kochia tuzcul bitkisin ise bütirat ve valenat kontrasyonu Atriplexten 2 kat fazla bulunmuştur. Atriplex ve Kochia bitkilerinin Kuru Madde ve Ham Protein sindirimi benzer bulunmuştur. Atriplex Organik Madde ve NDF oranları yüksek, Kochia bitkisin ise Protein sentezi ve ADF daha yüksek bulunmuştur. (Riasi ve ark. 2012).
Mevsimsel yem türlerini belirlemek amacıyla yapılan bu çalışmada Atriplex canescens çalı bitkisi merada otlayan keçilerde kullanılmıştır. Özellikle atriplex gibi otsu bitkiler hayvan besleme diyetlerinde önemli bir bileşeni oluşturmaktadır. Atriplex çalı bitkilerinin meraları yeşillendirme amaçlı kullanılabileceği ve hatta yaz aylarında bile yeşil olması keçi beslenmesinde kaba yem olarak değerlendirilme olanağını artırdığını belirtmişlerdir (Melladoa ve ark. 2012).
Meksikada yürütülen bu çalışma, 2 yıl üst üste dört ilçede bulunan 7 noktadan kuru ve ıslak mevsimlerde toplanan bitki örnekleri üzerinde yapılmıştır. Tüm makromineral ve iz elementler her grup içindeki bitkiler arasında önemli derecede farklı bulunmuştur. Kullanılan yem örneklerinin Ca, K, Fe, Mn ve Mg içeriği yetişkin aralığı gereksinimlerini karşılamak için yeterli miktarda vardı; Ancak, P, Na, Cu ve Zn içeriği ise yeterli olmadığını belirtmişlerdir (Juarez 2013).
Bandırma Koyunculuk araştırma istasyonu tarafından yapılan çalışmada çalılardan 3 dönem halinde örnekler toplanmıştır. Çalıların ilkbahar dönemi besin madde içerikleri sonbahar ve kış dönemlerinden yüksek bulunmuştur (Hanoğlu ve ark. 2014).
Geçit kuşağı Tarımsal Araştırma Enstitüsü tarafından yapılan çalışmada mevsimsel olarak yaş ve kuru ot verimleri saptanmış, bazı çalımsı bitkilerin koyunlar tarafından tercih edilebilirlikleri belirlenmiştir. Bu otlatma çalışmasında izlenmek istenen tercih edilebilirlik değerlendirilmiş olup, skala hazırlanmıştır. Bu hazırlanan skalada Atriplex canescens sık tercih edilenler arasında ilk sırada yer aldığı belirtilmiştir (Aygün ve ark. 2014).
Yapılan çalışmada mısır samanı, Atriplex nummularia ve Acacia saligna karışımı ile barki kuzularının 70 günlük kuzu performansına bakılmıştır. Otuzaltı kuzuya 4 grup şeklinde besleme yapılmış, 1. Grup kontrol, 2. Grup %70 konsantre + %30 mısır samanı, 3. Grup A.nummularia + A.saligna ve 4. Grup A.nummularia + A.saligna 0,5 g/kg kuru madde hesabına göre beslenmiştir. Sonuç olarak işlenmemiş halofit karışımları performans üzerinde olumsuz etkiye sahip olmadan mısır samanı yerine kullanılabileceğini belirtmişlerdir (Ahmed ve ark. 2015).
Yapılan çalışmada besleme değeri farklı olan yemler koyun ve keçi performansını öğrenmek için kullanılmıştır. Her gruba adlibitum tek yem yonca otu veya Atriplexnummularia verilmiştir. Koyunlarda yonca otu ile beslenenlerin yem alımı ve sindirilebilirliği keçilere daha yüksek olduğunu, keçilerde ise brüt enerji alımı ve organik madde miktarı daha fazla olduğunu bildirmişlerdir. Keçilerin bu tür çalımsı bitkileri daha iyi tükettiğini belirtmişlerdir (Askar R. Ve ark. 2016).
Sonuç
Ülkemizde aşırı otlatma sonucu zarar görmüş meralar ile kurak alanlardaki meraların ıslahında kullanılabilecek olan “ATRİPLEX” türleri ekilebilir alanların dışında çorak ve sorunlu topraklarda yetiştirilmektedir. Uzun süre yeşil kalabilen, kışın yapraklarını dökmeyen bu tür çalımsı bitkiler, aynı zamanda rüzgar ve toprak erozyonuna karşı kullanılmaktadır. Rüzgar erozyonunu önleyerek topraktaki nem miktarını korumakta ve böylece zamanla toprak yapısını olumlu yönde değiştirerek organik madde miktarını ve bitki çeşitliliğini artırmaktadır. Aşırı otlatmaya ve kuraklığa karşı toleranslı olan bu bitkilerin, ham protein ve enerji miktarları da yüksektir. Gerek bölgemizde gerekse Ülke hayvancılığındaki kaba yem sorununu bir nebzede olsa azaltmak için bu tür çalımsı bitkilerin alternatif kaba yem olarak kullanılması gereklidir.
Hayvan beslemede alternatif bir kaliteli kaba yem kaynağı olarak kullanılması, yem değeri düşük, selülozca zengin sap, saman, kavuz gibi kaba yemlerin hayvan beslemede kullanım düzeyini azaltacaktır. Böylelikle birim hayvandan elde edilen verimlerde iyileşmeler gözlenecek ve ülkemizin kaba yem sorununa alternatif bir çözüm sunabilecektir. Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığına bağlı Tarımsal Araştırmalar ve Politikalar Genel Müdürlüğü tarafından yapılan çalışmalar devam etmektedir. Ancak Ülkemiz için özellikle kurak-yarı kurak alanlarda, çorak topraklarda ve kaybolmaya yüz tutmuş aşırı zarar görmüş meralarda kullanımı yaygınlaştırılmalı, Orman ve Su işleri Bakanlığı ile ortak çalışmalar yapılmalıdır.
0 notes
Text
Uyku Yapan Bitkiler Nelerdir?
Uyku Yapan Bitkiler Nelerdir?
Tumblr media
#Bitkiler, #BitkiselÇaylar, #BitkiselÇözümler, #BitkiselDestekler, #BitkiselIlaçlar, #BitkiselTakviyeler, #BitkiselTedaviYöntemleri, #BitkiselTedaviler, #BitkiselUykuÇayı, #BitkiselUykuÇözümleri, #BitkiselUykuÇözümü, #BitkiselUykuDesteği, #BitkiselUykuDestekleri, #BitkiselUykuHapı, #BitkiselUykuHapları, #BitkiselUykuIlacı, #BitkiselUykuIlaçları, #BitkiselUykuÖnerileri, #BitkiselUykuÖnerisi, #BitkiselUykuReçeteleri, #BitkiselUykuTakviyeleri, #BitkiselUykuTakviyesi, #BitkiselUykuÜrünleri, #BitkiselUykuÜrünü, #BitkiselUykuYardımcıları, #BitkiselUykuYardımı, #BitkiselUykuyaYardımcılar, #BitkiselYağlar, #ÇarkıfelekÇiçeği, #DoğalÇözümler, #DoğalRahatlamaYöntemleri, #DoğalTakviyeler, #DoğalUykuYardımcıları, #DoğalUykuyaGeçiş, #Gevşeme, #Ginseng, #Ihlamur, #Lavanta, #Melisa, #Nane, #NaneÇayı, #Papatya, #Passiflora, #RahatlatıcıBitkiler, #SağlıklıYaşam, #StresAzaltma, #StresleBaşEtme, #Uyku, #UykuAlışkanlıkları, #UykuDüzeni, #UykuDüzensizliği, #UykuHijyeni, #UykuKalitesi, #UykuÖncesiRitüeller, #UykuRutini, #UykuSorunları, #UykuSorunlarınaDoğalÇözümler, #UykuYapanBitkiler, #Uykusuzluk, #ValerianKökü https://is.gd/ltdaPD https://www.tibbivearomatikbitkiler.com/blog/uyku-yapan-bitkiler-nelerdir/
Uyku yapan bitkiler ile ilgili uyku kalitesini artırabilecek bitkilerden bahsedebiliriz. İlk olarak, melisa bitkisi uyku düzenini iyileştirmek için yaygın olarak kullanılan bir bitkidir. Melisa çayı veya yağı, rahatlatıcı özellikleriyle bilinir ve sakinleştirici bir etkiye sahiptir. Bu bitki, uykusuzlukla mücadelede ve stresin azaltılmasında etkili olabilir.
Bir diğer uyku yapan bitkiler için yardımcısı bir bitkide lavantadır. Lavanta, hoş kokusuyla tanınır ve gevşemeye yardımcı olabilir. Lavanta yağı, uyku öncesi kullanıldığında rahatlatıcı bir etki sağlayabilir ve daha derin ve kaliteli bir uykuya yardımcı olabilir. Ayrıca, lavanta çayı içmek de uyku öncesi stresi azaltabilir ve uyku kalitesini artırabilir. Bu bitkilerin uyku düzenini iyileştirmek için doğal ve güvenli bir seçenek olduğu düşünülmektedir.
İlginizi çekebilir: Gerçeği Öğrenin! Melisa mı? Limon Otu mu?
Uykusuzluk, modern yaşamın yaygın bir sorunudur ve birçok kişi doğal yöntemlere başvurarak uykularını düzenlemeye çalışır. Uyku düzenini sağlamak için kullanılabilecek birçok bitki bulunmaktadır. İşte uyku yapan bitkilerden bazıları:
Lavanta: Lavantanın hafif ve rahatlatıcı bir kokusu, uykuya dalma sürecini kolaylaştırabilir. Birkaç damla lavanta yağı, yastığa sürüldüğünde veya bir difüzörde kullanıldığında rahatlatıcı bir etki yaratabilir.
Melisa: Melisa bitkisi, sakinleştirici özellikleriyle bilinir. Çay olarak tüketildiğinde, sinirleri yatıştırabilir ve uykuya geçişi destekleyebilir.
Papatya: Papatya çayı, yatıştırıcı etkisiyle ünlüdür. Sindirim sistemini rahatlatır ve sinirleri yatıştırarak uykusuzluğa iyi gelebilir.
Nane: Nane çayı, rahatlatıcı bir etkisi olan bir diğer bitkisel çaydır. Sindirimi düzenler ve gevşemeye yardımcı olur.
Ginseng: Ginseng, stresle baş etmeye yardımcı olabilir ve enerji seviyelerini dengeleyebilir. Düzenli kullanımı, uyku kalitesini artırabilir.
Passiflora (Çarkıfelek Çiçeği): Passiflora bitkisi, sakinleştirici özelliklere sahiptir ve uykusuzlukla mücadelede yardımcı olabilir. Çay olarak veya takviye olarak kullanılabilir.
Valerian Kökü: Valerian kökü, yatıştırıcı etkisiyle bilinir ve uykuya geçişi hızlandırabilir. Ancak, kullanmadan önce bir uzmana danışmak önemlidir.
Ihlamur: Ihlamur, çiçekleri için yetiştirilen bir ağaçtır. uzun zamandır soğuk algınlığı ve grip tedavisinde kullanılır. Sakinleştirici ve gevşetici etkileri olan ve uykuya dalmayı kolaylaştırdığı bilinen flavonoidler ve tiliadin adı verilen bir bileşik içerir.
Bu bitkilerin kullanımıyla ilgili bireysel yanıtlar kişiden kişiye değişebilir. Herhangi bir bitki veya takviyeyi kullanmadan önce, bir sağlık uzmanına danışmak her zaman önerilir. Ayrıca, düzenli bir uyku rutini oluşturmak, sağlıklı bir yaşam tarzı sürdürmek ve uyku alışkanlıklarına dikkat etmek de uyku sorunlarıyla baş etmede önemli faktörlerdir.
Dikkat edilmesi gereken bazı ek ipuçları şunlardır
Herhangi bir bitkisel takviye almadan önce doktorunuzla veya eczacınızla konuşun.
Hamileyseniz veya emziriyorsanız, herhangi bir bitkisel takviye almadan önce doktorunuzla veya eczacınızla konuşun.
Bitkisel takviyeleri doktorunuzun veya eczacınızın reçete ettiği ilaçlarla etkileşime girebileceğinden, aldığınız tüm ilaçları doktorunuza veya eczacınıza bildirin.
Tavsiye edilen dozdan fazlasını almayın.
Uyku hijyeninizi iyileştirmeye yardımcı olabilecek bazı ek ipuçları şunlardır:
Her gün aynı saatte yatağa gidin ve kalkın.
Yatmadan önce kafein ve alkolden kaçının.
Yatmadan önce rahatlatıcı bir yatmadan önce rutini oluşturun.
Yatak odanızın karanlık, sessiz ve serin olduğundan emin olun.
Rahat bir yatak ve yastık kullanın.
Uyumadan önce elektronik cihazlardan kaçının.
Bitkilerin kullanımıyla ilgili bireysel yanıtlar kişiden kişiye değişebilir. Herhangi bir bitki veya takviyeyi kullanmadan önce, bir sağlık uzmanına danışmak her zaman önerilir. Ayrıca, düzenli bir uyku rutini oluşturmak, sağlıklı bir yaşam tarzı sürdürmek ve uyku alışkanlıklarına dikkat etmek de uyku sorunlarıyla baş etmede önemli faktörlerdir.
0 notes
Text
Yer Örtücü Bitkiler Nelerdir?
Yer Örtücü Bitkiler Nelerdir?
Tumblr media
#BahçeAlanı, #BahçeBakımı, #BahçeBitkileri, #BahçeBitkileriAvantajları, #BahçeBitkileriFaydaları, #BahçeBitkileriKullanımı, #BahçeBitkileriSulama, #BahçeBitkisiÖnerileri, #BahçeBitkisiSeçimi, #BahçeÇeşitliliği, #BahçeDekorasyonu, #BahçeDüzenleme, #BahçeDüzenlemeIpuçları, #BahçeDüzenlemeÖnerileri, #BahçePeyzajı, #BahçePeyzajıFikirleri, #BahçePlanlama, #BahçeTasarımı, #BahçeTrendleri, #BakımKolaylığı, #BitkiÇeşitleri, #BitkiKaplama, #BitkiÖrtüsü, #BitkiSeçimi, #BitkiYetiştirme, #BodurYabanMersini, #ÇimAlanı, #ÇimAlternatifleri, #DoğalBahçe, #DüşükBakımBitkileri, #ErozyonKontrolü, #EstetikGörünüm, #GörselÇekicilik, #KayaBahçesiBitkileri, #ÖrümcekÇiçeği, #PeyzajTasarımı, #PeyzajTrendleri, #Sarmaşık, #Sedum, #SuTasarrufu, #ToprakKalitesi, #ToprakÖrtücüleri, #ToprakStabilizasyonu, #YabanMersini, #YerÖrtücüBitkiBakımı, #YerÖrtücüBitkiÇeşitleri, #YerÖrtücüBitkiDikimi, #YerÖrtücüBitkiler, #YerÖrtücüBitkilerAvantajları, #YerÖrtücüBitkilerSulamaIhtiyacı https://is.gd/6NBVKA https://www.tibbivearomatikbitkiler.com/blog/yer-ortucu-bitkiler-nelerdir/
Yer örtücü bitkiler nelerdir ve ne için kullanılır? Bahçelerde ve peyzaj düzenlemelerinde sıkça tercih edilen, toprağı örten ve genellikle zeminde yayılan bitki türleridir. Bu bitkiler, bahçenin güzelliklerini ve toprak kalitesini artırırken aynı zamanda erozyonu önlemeye yardımcı olurlar. Yapraklarını sıkıca bir araya getirerek toprağı örten ve genellikle göz alıcı çiçekleriyle bahçelere renk katan bu bitkiler, peyzajın estetik görünümünü tamamlar.
Yer örtücü bitkilerin çoğu, düşük bakım gereksinimleri ve yayılmacı büyüme özellikleri ile bilinir, bu da onları bahçe düzenlemesi için ideal bir seçenek haline getirir. Yer örtücü bitkiler, genellikle zeminin yüzeyini kaplayarak toprak erozyonunu önleyen, güzellik katan ve peyzaj tasarımına katkı sağlayan bitkilerdir. Bu bitkiler genellikle düşük büyüme formuna sahiptir ve sıklıkla örtücü, yarı örtücü veya bodur ağaççık formlarını içerir. Yer örtücü bitkiler nelerdir sorusunu yaygın olarak kullanılan bitkiler ile yanıtlayalım.
Yaygın olarak kullanılan bazı yer örtücü bitki türleri 
Sedum (Taşkın Bitkisi): Sedum türleri, renkli yaprakları ve dayanıklılığı ile bilinen popüler yer örtücülerdir. Çeşitli renk ve boyutlarda mevcuttur.
Aubrieta (Menekşe Yaprak): Aubrieta, mor, pembe ve beyaz çiçeklere sahip, kaya bahçelerinde ve yamaçlarda yaygın olarak kullanılan bir yer örtücüdür.
Thyme (Fesleğen): Fesleğen türleri, hoş kokulu yapraklara sahip olup, genellikle taş duvarlarda veya yürüme yollarının kenarlarında kullanılır.
Vinca (Güzellik Otu): Vinca, yoğun ve parlak yeşil yapraklara sahip, mavi veya mor çiçekleri olan bir yer örtücü bitkidir.
Pachysandra (Japon Bodur Dutu): Pachysandra, özellikle gölge alanlarda iyi bir şekilde büyüyen, bodur bir yer örtücüdür.
Ajuga (Yaprak Güğüm): Ajuga, renkli yaprakları ve düşük büyüme formu ile dikkat çeker. Mor, pembe, beyaz gibi çeşitli çiçek renklerine sahiptir.
Ivy (Sarmaşık): Bazı sarmaşık türleri yer örtücü olarak kullanılabilir. Duvarları veya zeminleri kaplayarak dekoratif bir görünüm sağlarlar.
Liriope (Süs Döşlük): Liriope, dar yaprakları ve çiçek başlarıyla bilinen, gölgeli alanlarda sıkça kullanılan bir yer örtücüdür.
Creeping Jenny (Yürüyen Jenny): Sarı renkli yapraklarıyla dikkat çeken bu bitki, sarkık bir büyüme şekline sahiptir.
Ground Morning Glory (Yer Sabahtan Güneşi): Genellikle mavi veya mor çiçeklere sahip olan bu bitki, güneşli bölgelerde iyi bir yer örtücü olarak kullanılır.
Yer örtücü bitkiler, peyzaj düzenlemelerinde toprak kontrolü, estetik ve bakım kolaylığı sağlamak için kullanılır. Seçim yaparken iklim koşulları, güneş ışığı ve toprak tipi gibi faktörlere dikkat etmek önemlidir.
İlginizi çekebilir: Osmanlı Çimi Nedir? Osmanlı Çimi Nerelerde Kullanılır?
Yer örtücü bitkiler, peyzaj düzenlemelerinde yaygın olarak kullanılan ve çeşitli avantajlar sunan bitki türleridir. Bunlar genellikle bahçe zeminini kaplayarak toprağı örterler ve görsel çekicilik sağlarlar. Bu bitkilerin pek çok çeşidi bulunmakla birlikte, bazıları özellikle belirli iklim koşullarına veya toprak tiplerine daha uygun olabilir. İşte yer örtücü bitkilerin faydaları ve yaygın kullanılan türlerinden bazıları:
Erozyon Kontrolü: Yer örtücü bitkiler, toprağı sıkıca tutarak erozyonu önlerler. Özellikle eğimli arazilerde ve dik yamaçlarda erozyonun etkilerini azaltmada önemli bir rol oynarlar.
Toprak Kalitesini Artırma: Yer örtücü bitkilerin kökleri toprağı havalandırır ve besin maddelerini artırır. Bu, toprağın verimliliğini ve bitkilerin sağlığını artırır.
Su Tasarrufu: Yer örtücü bitkiler, toprağı kaplayarak suyun buharlaşmasını azaltır ve sulama ihtiyacını azaltır. Bu, bahçe bakımında su tasarrufu sağlar.
Estetik Görünüm: Yer örtücü bitkiler, çeşitli renklerde ve dokularda gelirler, bu da bahçenin görsel çekiciliğini artırır. Bahçede dengeli ve hoş bir görünüm sağlarlar.
Bakım Kolaylığı: Genellikle az bakım gerektiren ve yayılmacı bir büyüme şekline sahip oldukları için, yer örtücü bitkiler bahçe bakımını kolaylaştırır ve bahçenin bakımlı görünmesini sağlar.
Yer örtücü bitkiler arasında sıkça tercih edilen bazı türler arasında sedum, yaban mersini, bodur yaban mersini, örümcek çiçeği, sedum, sarmaşık ve kaya bahçesi bitkileri bulunmaktadır. Bu bitkiler farklı iklim ve toprak koşullarına uyum sağlayabilir ve bahçenin gereksinimlerine göre seçilebilir.
Yer örtücü bitkiler bahçe düzenlemesinde önemli bir rol oynar ve peyzajın estetik görünümünü tamamlar. Erozyon kontrolü, toprak kalitesini artırma, su tasarrufu ve bakım kolaylığı gibi pek çok avantaj sağlayarak bahçe sahiplerine pratik ve çekici bir seçenek sunarlar.
0 notes
Text
Sinek Kapan Bitkiler
Sinek Kapan Bitkiler
Tumblr media
#AvcıBitkiler, #AvlanmaStratejileri, #Bataklıklar, #BesinZinciri, #BitkiAvcıları, #BitkiAvcılığı, #BitkiAvıStratejileri, #BitkiEtkileşimi, #BitkiGüzellikleri, #BitkiKoruma, #DoğaKeşfi, #DoğaMeraklıları, #DoğaMucizeleri, #DoğalÇeşitlilik, #DoğalDenge, #DoğalDengeninParçası, #DoğalHabitatlar, #DoğalYaşamAlanları, #Ekosistemler, #HabitatKoruma, #SinekKapanBitkiler, #SulakAlanlar, #VenusSinekKapanı, #YamyamlıklaBeslenenBitkiler https://is.gd/lyzSyqM https://www.tibbivearomatikbitkiler.com/blog/sinek-kapan-bitkiler/
Sinek kapan bitkiler, doğanın karmaşık dünyasında, bazı bitkiler beslenme ihtiyaçlarını karşılamak için sıra dışı yöntemlere başvururlar. Sinek kapan bitkiler, bu özel stratejilerden birini benimseyen doğanın nadir güzelliklerinden biridir. Sinek kapan bitkiler, genellikle topraklarında besin maddeleri eksik olduğunda ve bunları tedarik etmek için gelişmiş bir avlanma yeteneğine ihtiyaç duyduklarında bulunurlar.
Bu bitkiler, yamyamlıkla beslenen bitkiler olarak da bilinir ve sundukları fırsatları değerlendirmek için yaratıcı ve etkili avcılık stratejilerine sahiptirler. Sinek kapan bitkiler, genellikle nemli habitatlarda bulunurlar ve bu ortamlarda genellikle sivrisinekler, sinekler, örümcekler ve hatta küçük kertenkeleler gibi küçük omurgasızları avlamak için özel olarak adapte olmuşlardır.
Bu bitkilerin en ünlü türlerinden biri olan Venus Sinek Kapanı (Dionaea muscipula), yapraklarının içinde bulunan özel tüyler ve hızlı kapanma mekanizmasıyla sinekleri yakalar. Bir sinek kapan bitkisinin yapraklarına konan bir böcek, tüyleri tetikler ve yapraklar anında kapanarak avını yakalar. Bu kapanma mekanizması, böceklerin sindirim sürecine başlamadan önce yakalanmalarını sağlar.
Sinek kapan bitkilerinin diğer bir türü olan Sarracenia, tuzaklarını özel bir sıvı dolu yaprak şeklinde geliştirir. Böcekler bu sıvıya çekilir ve daha sonra sindirilir. Bu bitkiler, özellikle böceklerin bulunma olasılığının yüksek olduğu bataklık ve sulak alanlarda sıklıkla bulunur.
Nepenthes bitkisi ise, genellikle yağmur ormanlarında bulunur ve yapraklarında özel bir sıvı dolu kapanlar geliştirir. Bu kapanlara konan böcekler, sıvının sindirici özellikleriyle temas eder ve sindirilerek bitki tarafından besin olarak kullanılır.
Sinek kapan bitkiler, doğanın avcıları olarak bilinir ve doğal dengenin bir parçası olarak önemli bir rol oynarlar. Bu bitkiler, besin zincirine katkıda bulunurken aynı zamanda kendilerini de besin maddeleriyle beslerler. Bu karmaşık avlanma stratejileri, doğanın çeşitliliğini ve zenginliğini korumak için hayati öneme sahiptir. Sinek kapan bitkiler, doğanın mucizevi ve ilginç yanlarından sadece bir tanesidir, onları incelemek ve anlamak, doğanın sırlarını keşfetmek için heyecan verici bir yol sunar.
Sinek kapan bitkiler, doğanın avcıları olarak bilinir ve doğal dengenin bir parçası olarak önemli bir rol oynarlar. Bu bitkiler, besin zincirine katkıda bulunurken aynı zamanda kendilerini de besin maddeleriyle beslerler. Bu karmaşık avlanma stratejileri, doğanın çeşitliliğini ve zenginliğini korumak için hayati öneme sahiptir. Sinek kapan bitkiler, doğanın mucizevi ve ilginç yanlarından sadece bir tanesidir, onları incelemek ve anlamak, doğanın sırlarını keşfetmek için heyecan verici bir yol sunar.
Bu doğa mucizesi bitkiler, yalnızca avcı olmalarıyla değil, aynı zamanda estetik güzellikleriyle de dikkat çekerler. Özellikle Venus Sinek Kapanı’nın etkileyici yaprakları ve avlanma mekanizması, birçok doğa meraklısını büyüler. Yapraklarının hızla kapanması ve avlarını yakalaması, doğanın işleyişine ve bitkilerin hayatta kalma stratejilerine dair merak uyandırıcı bir örnektir.
Sinek kapan bitkileri, genellikle çevrelerindeki habitatlarla da etkileşim halindedirler. Örneğin, sulak alanlarda ve bataklıklarda bulunmaları, bu tür habitatlarda yaşayan böceklerin ve diğer küçük canlıların varlığına bağlıdır. Dolayısıyla, sinek kapan bitkileri ve çevreleri arasındaki ilişki, ekosistemlerin işleyişinde önemli bir rol oynar.
Bununla birlikte, sinek kapan bitkileri, doğal habitatlarında bazen tehdit altında olabilirler. İnsan faaliyetleri, sulak alanların ve bataklıkların tahrip edilmesine neden olabilir, bu da bu bitkilerin yaşam alanlarını daraltabilir ve popülasyonlarını etkileyebilir. Bu nedenle, doğal yaşam alanlarının korunması ve sinek kapan bitkilerinin habitatlarının korunması, bu benzersiz bitkilerin hayatta kalması için önemlidir.
Sinek kapan bitkileri doğanın eşsiz ve ilginç bir parçasıdır. Hem avlanma stratejileri hem de estetik güzellikleriyle dikkat çekerler ve doğal yaşamın zenginliğine katkıda bulunurlar. Ancak, bu bitkilerin korunması ve yaşam alanlarının sürdürülebilirliği, doğanın çeşitliliğini ve dengesini korumak için önemlidir. Sinek kapan bitkileri, doğanın büyüleyici ve önemli unsurlarından biridir ve onları keşfetmek, doğa tutkunları için her zaman heyecan verici bir macera olacaktır.
0 notes
Text
Bitkiler kendi besinini üretebilir mi?
Bitkiler kendi besinini üretebilir mi?
Tumblr media
#BitkiAdaptasyonu, #BitkiAnatomisi, #BitkiBesinMaddeleri, #BitkiBeslenmesi, #BitkiBiyokimyası, #BitkiBiyolojisi, #BitkiÇeşitliliği, #BitkiÇevresi, #BitkiCoğrafyası, #BitkiDokuları, #BitkiEkolojisi, #BitkiEnerjiÜretimi, #BitkiEvrimi, #BitkiFizyolojisi, #BitkiGelişimi, #BitkiHücreleri, #BitkiKoruma, #BitkiMetabolizması, #BitkiMühendisliği, #BitkiSağlığı, #BitkiTürleri, #BitkiVerimliliği, #BitkiYaşamı, #BitkiYetiştiriciliği, #Bitkiler, #BiyolojikSüreçler, #ÇevreselFaktörler, #DoğalYaşam, #Ekosistem, #Fotosentez, #GüneşEnerjisi, #IklimDeğişikliği, #KarbonDöngüsü, #Klorofil, #Tabiat, #Tarım, #TarımsalTeknoloji https://is.gd/oR2j0b https://www.tibbivearomatikbitkiler.com/blog/bitkiler-kendi-besinini-uretebilir-mi/
Bitkiler kendi besinini üretebilir mi? Bitkiler, fotosentez adı verilen biyokimyasal bir süreç sayesinde kendi besinlerini üretebilirler. Fotosentez, bitkilerin güneş ışığını, karbondioksiti ve suyu kullanarak organik bileşikler üretmesini sağlayan temel bir metabolik olaydır. Bu süreç, bitkilerin hayatta kalması ve büyümesi için temel bir gerekliliktir.
Fotosentez, bitkilerin yapraklarında bulunan kloroplast adı verilen hücresel organellerde gerçekleşir. Kloroplastlar, bitkilere yeşil rengini veren klorofil pigmentini içerir. Güneş ışığı klorofil tarafından emilir ve bu enerjiyi kimyasal enerjiye dönüştürmek için kullanılır. Karbondioksit atmosferden veya suyun parçalanmasıyla elde edilen karbonhidratlar bitki tarafından fotosentez reaksiyonunda kullanılır.
Fotosentez, bitkiler için yaşamsal bir süreçtir çünkü bu süreç sayesinde bitkiler, oksijen üretir ve organik bileşikler sentezlerler. Oksijen, bitkilerin yaşamı için gerekli olan solunum sürecinin bir parçasıdır. Ayrıca, bitkiler fotosentez yoluyla glikoz gibi karbonhidratlar üretirler, bu da bitkilerin enerji kaynağıdır ve hücresel işlevlerin gerçekleştirilmesi için kullanılır.
Bitkiler, fotosentez yoluyla kendi besinlerini üretirken, aynı zamanda topraktan su ve mineralleri kökleri aracılığıyla alırlar. Bu su ve mineraller, bitkilerin büyümesi ve metabolik işlevlerinin sürdürülmesi için gerekli olan besin maddelerini sağlar.
Ancak, bazı durumlarda bitkilerin fotosentez yoluyla ürettikleri besin miktarı, ihtiyaç duydukları miktarı karşılamayabilir. Özellikle zorlu çevresel koşullar altında veya yetersiz ışık, su veya besin maddeleri gibi faktörlerin etkisi altında, bitkilerin büyüme ve gelişmeleri olumsuz yönde etkilenebilir.
Fotosentez süreci, bitkilerin yaşamlarını sürdürebilmeleri için kritik bir öneme sahiptir. Bu süreç, bitkilerin kendilerini beslemelerini sağlamanın yanı sıra, ekosistemlerdeki diğer organizmaların beslenme zincirine de katkıda bulunur. Bitkilerin ürettiği organik bileşikler, diğer canlılar tarafından besin olarak kullanılır ve ekosistemdeki enerji döngüsünün devamlılığını sağlar.
Fotosentez, bitkilerin evrimsel olarak gelişmiş bir özelliğidir ve bitkilerin çeşitli ortamlarda yaşama yeteneklerini sağlayan önemli bir adaptasyon mekanizmasıdır. Bitkiler, fotosentez sayesinde güneş enerjisini kullanarak kendi besinlerini üretebilirler, bu da onların bağımsız yaşamalarını sağlar.
Özellikle tarım alanında, fotosentez sürecinin anlaşılması ve optimize edilmesi, bitki verimliliğini artırmak için önemlidir. Tarım endüstrisinde, bitkilerin fotosentez kapasitesini artırmak için gübreleme, sulama, ışıklandırma ve genetik mühendislik gibi yöntemler kullanılarak bitkisel verimliliği artırmak amaçlanmaktadır.
Bununla birlikte, çevresel faktörlerin fotosentez üzerindeki etkisi göz önünde bulundurulmalıdır. İklim değişikliği, hava kirliliği, habitat kaybı ve toprak erozyonu gibi faktörler, bitkilerin fotosentez kapasitesini olumsuz yönde etkileyebilir ve bitki türlerinin dağılımını ve popülasyonlarını değiştirebilir. Bitkilerin fotosentez yoluyla kendi besinlerini üretebilme yetenekleri, doğadaki yaşamın sürdürülebilirliği için temel bir öneme sahiptir. Bu süreç, bitkilerin büyümesi ve gelişmesi için gerekli olan enerjiyi sağlar ve ekosistemlerdeki diğer organizmaların yaşamını destekler.
Ancak, çevresel değişikliklerin etkisiyle, fotosentez süreci üzerindeki baskılar artabilir ve bu da doğal dengenin bozulmasına neden olabilir. Bu nedenle, bitkilerin fotosentez sürecini korumak ve desteklemek, doğal çevrenin ve insanlığın geleceği için önemlidir. Bitkiler fotosentez süreciyle kendi besinlerini üretebilirler. Bu süreç, bitkilerin hayatta kalması ve ekosistemlerdeki diğer organizmalar için önemli bir kaynak olan oksijenin üretilmesini sağlar. Ancak, fotosentezin etkinliği çeşitli faktörlere bağlıdır ve bitkilerin sağlıklı büyüme ve gelişme için uygun çevresel koşullara ihtiyaçları vardır.
0 notes
Text
Türkiye'de Nesli Tükenen Bitkiler
Türkiye'de Nesli Tükenen Bitkiler
Tumblr media
#BitkiBiyolojisi, #BitkiÇeşitleri, #BitkiÇeşitliliği, #BitkiEkolojisi, #BitkiKaybı, #BitkiKoruma, #BitkiTürleri, #BitkiTürlerininKorunması, #Biyoçeşitlilik, #BiyoçeşitlilikKoruma, #BiyolojikÇeşitlilik, #Biyosfer, #ÇevreBilinci, #DoğaKoruma, #DoğalHabitatlar, #DoğalKaynaklar, #DoğalYaşam, #EkolojikÇeşitlilik, #EkolojikDenge, #Ekosistemler, #EndemikBitkiler, #Flora, #HabitatKaybı, #HabitatTahribatı, #HabitatYokOlması, #KorumaAltınaAlmak, #NesliTükenenBitkiler, #TehditAltında, #Türkiye https://is.gd/YXxsWb https://www.tibbivearomatikbitkiler.com/blog/turkiyede-nesli-tukenen-bitkiler/
Türkiye’de nesli tükenen bitkiler ile ilgili bir çok araştırma yapılmakta ve Türkiye, biyoçeşitlilik açısından zengin bir ülke olmasına rağmen, doğal yaşam alanlarının azalması, habitat kaybı, iklim değişikliği ve insan faaliyetleri gibi faktörler nedeniyle bazı bitki türlerinin nesli tehdit altındadır. Bu bitkiler, nadir bulunan ve koruma altına alınması gereken önemli türler arasındadır. Türkiye’de nesli tükenen bitkilerin belirlenmesi ve korunması, biyoçeşitliliğin sürdürülebilirliği açısından büyük önem taşır.
Türkiye’de nesli tükenen bitkilerin birçoğu endemik türlerdir, yani sadece Türkiye’ye özgüdürler ve dünya genelinde başka bir yerde bulunmazlar. Bu endemik bitkilerin nesli tükenme riski, habitat kaybı ve bölgesel olarak azalan popülasyonlar nedeniyle artmaktadır. Özellikle tarım, kentleşme, endüstriyel faaliyetler ve ormansızlaşma gibi insan faaliyetleri, birçok bitki türünün doğal yaşam alanlarını tehdit etmektedir.
Bazı nesli tükenen bitki türleri arasında orkide çeşitleri, anemonlar, lalalar ve nergisler gibi çiçekler bulunmaktadır. Bu bitkiler genellikle özel ekosistemlerde, dağlık bölgelerde veya sulak alanlarda yetişirler ve doğal olarak korunmaları gereken hassas habitatlarda bulunurlar. Ancak, tarım alanlarının genişlemesi, ormansızlaşma ve kentsel gelişim gibi faktörler, bu bitkilerin yaşam alanlarını daraltmakta ve nesillerinin tehlikeye girmesine neden olmaktadır.
İlginizi çekebilir: Nesli Tükenmiş Bitki Türlerini Yeniden Keşfetti!
Nesli tükenen bitkilerin korunması için çeşitli önlemler alınmaktadır. Bunlar arasında habitat restorasyonu, koruma alanlarının oluşturulması, yasadışı avlanmanın ve bitki toplamanın önlenmesi, endemik türlerin izlenmesi ve bilimsel araştırmaların desteklenmesi yer alır. Ayrıca, toplumun bu konuda bilinçlendirilmesi ve yerel halkın katılımı da koruma çabalarının başarılı olması için önemlidir.
Türkiye’de nesli tükenen bitkilerin korunması, biyoçeşitliliğin sürdürülebilirliği ve ekosistemlerin sağlığı için kritik bir öneme sahiptir. Bu bitkilerin yok olması, doğal yaşamın dengesini bozabilir ve ekosistemlerde çeşitliliği azaltabilir. Bu nedenle, yerel ve ulusal düzeyde alınacak koruma önlemleri, Türkiye’nin biyoçeşitliliğini korumak ve gelecek nesillere aktarmak için hayati öneme sahiptir.
Kardelen (Galanthus elwesii): Türkiye’nin kuzey ve batı bölgelerinde yaygın olarak bulunan kardelen, soğuk iklimlerde yetişen endemik bir bitkidir. Ancak, aşırı otlatma, habitat kaybı ve kaçak bitki toplama gibi faktörler nedeniyle nesli tehdit altındadır.
Porsuk (Rhododendron ponticum): Karadeniz bölgesinde doğal olarak yetişen porsuk, yaprak dökmeyen ve çiçekli bir çalı türüdür. Ormanlık alanlarda ve yaylalarda sıklıkla görülürken, ormansızlaşma ve tarım faaliyetleri nedeniyle habitatı daralmış ve nesli tehlikeye girmiştir.
Anadolu Yaban Gülü (Rosa canina subsp. anatolica): Anadolu’nun çeşitli bölgelerinde yaygın olan bu yaban gülü türü, kırmızı meyveleriyle bilinir. Ancak, tarım alanlarının genişlemesi ve kentsel gelişim nedeniyle doğal yaşam alanları azalmış ve nesli tehdit altına girmiştir.
Gümüş Çalı (Salix acutifolia): Akarsu kenarlarında ve nemli habitatlarda yetişen gümüş çalı, sulak alanların tahrip edilmesi ve tarım faaliyetleri nedeniyle nesli tehlike altındadır. Bu türün nadir bulunması ve özel yaşam alanlarına olan gereksinimi, korunmasını önemli kılar.
İncir (Ficus carica subsp. sylvatica): Karadeniz ve Akdeniz bölgelerinde yaygın olan bu incir türü, orman yangınları ve ormansızlaşma nedeniyle habitat kaybı yaşamaktadır. Yabani incir ağaçlarının nesli tehdit altında olup olmadığına dair detaylı araştırmalar devam etmektedir.
Daha fazla bilgi: Dünyada ve Türkiye’de Nesli Tükenen ve Tehlikede Olan Bitkiler
Bu listede yer alan bitki türleri, Türkiye’nin biyoçeşitliliği açısından önemli bir kaynak oluştururken, koruma altına alınmaları ve habitatlarının restore edilmesi büyük önem taşır. Bu türlerin yok olmasının, ekosistemlerin dengesini bozabileceği ve biyolojik çeşitliliğin azalmasına yol açabileceği unutulmamalıdır.
0 notes
Text
Toprak Solucanlarını Sınıflandırma Terimleri Üzerine Bir Değerlendirme
Toprak Solucanlarını Sınıflandırma Terimleri Üzerine Bir Değerlendirme
#Anecic, #AnecicSolucanlar, #AnecicSolucanlarTürkçe, #Endogeic, #EndogeicSolucanlar, #EndogeicSolucanlarTürkçe, #Epigeic, #EpigeicSolucanlar, #EpigeicSolucanlarTürkçe, #Solucanlar, #ToprakBiyolojisi, #ToprakEkosistemi, #ToprakIşleyenCanlılar, #ToprakSolucanı, #ToprakSolucanlarıAraştırmaları, #ToprakSolucanlarıEkolojikSınıflandırma, #ToprakSolucanlarıEkosistemHizmetleri, #ToprakSolucanlarıSınıflandırması, #ToprakSolucanlarıTerminolojisi, #ToprakSolucanlarıTürkiye, #ToprakSolucanlarıVeBiyoçeşitlilik, #ToprakSolucanlarıVeÇevre, #ToprakSolucanlarıVeEkosistem, #ToprakSolucanlarıVeEkosistemDinamikleri, #ToprakSolucanlarıVeTarım, #ToprakSolucanlarıVeToprakKalitesi, #ToprakSolucanlarıVeToprakSağlığı, #ToprakSolucanlarınınEkolojikRolü, #ToprakSolucanlarınınEtkileri, #ToprakSolucanlarınınÖnemi, #YeraltıCanlıları, #YeraltıEkolojisi, #YeraltıFaunası https://is.gd/S0Czfy https://www.tibbivearomatikbitkiler.com/makaleler/toprak-solucanlarini-siniflandirma-terimleri-uzerine-bir-degerlendirme/
Toprak solucanlarını sınıflandırma, toprak solucanlarını toprak içindeki faaliyetlerine ve buna bağlı olarak da toprak içinde ve üzerinde bulunuşlarına göre “epigeic”, “endogeic” ve “anecic” terimleri kullanılarak sınıflandırılmaktadır. Bu çalışmada; solucanların topraktaki işlevlerinden ve ekofizyolojik özelliklerinden yola çıkılarak topraktaki bulunuş yerlerine ait muhtemel birer Türkçe karşılık oluşturulmaya çalışılması ve bilim yazınına sunulması hedeflenmiştir. Elde edilen sonuçlar çizelge 4 ve 5’te toplu olarak sunulmuştur. Varılan bu karşılıkların solucanlar da dâhil olmak üzere toprakta bu tür faaliyet gösteren diğer canlı gruplarının isimlendirilmesinde de faydalı bir esin kaynağı ve dayanak oluşturması temenni edilmektedir.
Toprak Solucanlarını Sınıflandırma Terimleri Üzerine Bir Değerlendirme – Giriş
Toprak solucanları toprağı iyi bir şekilde işleyen canlılar olarak bilinmektedir. İçinde bulundukları ekosistem üzerinde pek çok yönden belirleyici bir işleve sahiptirler. Bunların başında toprağın pH’sı üzerindeki etkileri gelmektedir. Nitekim solunum sistemlerinin çalışma prensibi itibariyle (Robertson 1936) toprakta kalsiyum karbonat olarak bilinen kalsitlerin (CaCO3) miktarını arttırarak toprağın pH’sı üzerinde asitliği tamponlayıcı yönde bir etkiye sahiptir (Lambkin ve ark. 2011). Toprak solucanlarının toprak üzerinde olumlu etkileri olduğuna dair genel bir kanı bulunmakla birlikte, istilâcı olan türleri toprak üzerindeki organik maddeyi yiyerek doğrudan ölü örtünün azalmasına, Ahorizonunun kalınlaşmasına ve gençliğin çimlenmesi için gerekli ortamın kalitesinin düşmesine yol açarak ormanların geleceğini tehdit edebilmektedirler (Hale ve ark. 2008, Görres ve Melnichuk 2012). Solucanlar oluşturdukları kanal sisteminde diğer mikro canlılar için de uygun bir yaşama ortamı sağlayarak bir çeşit besin adaları oluştururlar (Savin ve ark. 2004).
Toprak solucanları üç ana ekofizyolojik grupta bulunmaktadır: (ı) ölü örtü ve/veya kompostları yiyen “epigeic” solucanlar, örneğin; Eisenia fetida (foetida); (ıı) üst toprak veya orta derinlikteki topraklarda yaşayan “endogeic” solucanlar, örneğin; Allolobophora caliginosa (ııı) toprağın 50-150 cm derinliklerine kadar kalıcı olarak kanallar açan ve zaman zaman da yaprak veya besin maddesi olabilecek bitkisel artıklara ulaşmak için yüzeye çıkan “anecic” solucanlar; örneğin; Lumbricus terrestris grupları vardır (Şekil 1) (Edwards ve ark. 2011).
Türkçe bilim dilinin son yıllarda yaşadığı önemli sorunlardan birisi de yabancı dilde üretilen terimlerin bu çalışmanın konusunu oluşturan terimlerde olduğu gibi zaman zaman Türkçe okunuş şeklinde(Sevgi 2004) veya tıpkı yazımı şeklinde alınması olmaktadır. Bu durum hem bilim insanlarının birbirleri arasındaki, hem bilim insanları ile toplum arasındaki ve hem de eğitim sürecinde bilim insanları ile öğrenciler arasındaki iletişimin kalitesini düşürmektedir. Yabancı dildeki terimlerin Türkçeye aktarılması sırasında yaşanan sorunlar daha önce çok daha ayrıntılı bir biçimde ele alınmıştır (Sevgi ve Tecimen 2008). Bu çalışmada da aynı hassasiyetin bir uzantısı olarak yukarıda da italik olarak verilmiş olan “epigeic”, “endogeic” ve “anecic” kelimeleri için Türkçe karşılık üretilmesi gayreti hedeflenmektedir.
Bu çalışmada; solucanların yukarıda bahsedilen işlevlerinden ve ekofizyolojik özelliklerinden yola çıkılarak solucanların topraktaki bulunuş yerlerine ait muhtemel birer Türkçe karşılık oluşturulmaya çalışılması ve bilim yazınına sunulması hedeflenmektedir. Çalışmamızın sonucu olarak önerilen terimler değiştirilemez olmayıp öncelikle bir öneri niteliği taşımaktadır.
Toprak Solucanlarını Sınıflandırma Terimleri Üzerine Bir Değerlendirme – Yöntem
Doğrudan toprak solucanları ile ilgili olarak Türkçe yazılmış bilimsel makaleler ve tek kitap olan “Toprak Solucanları Biyolojileri, Ekolojileri ve Türkiye Türleri” (Mısırlıoğlu 2011) kaynakları incelenerek bu kaynaklarda ilgili sınıflandırma terimleri taranmış ve karşılaştırılmıştır. Solucanların ekolojisi üzerine yapılan çalışmalardan alıntılar aynen aktarılarak ve Türkçeye çevrilerek bulgular bölümünde sunulmuş ve tanımların ışığında Türkçedeki uygun karşılıklar hakkında irdeleme yapılmıştır. Sınıflandırma için kullanılan kelimelerin Latinceden / Yunancadan alınan kökleri ve kısımları incelenerek Türkçede olabilecek en doğru karşılık aranmaya çalışılmıştır.
Toprak Solucanlarını Sınıflandırma Terimleri Üzerine Bir Değerlendirme – Bulgular
“Epigeic” kelimesi Brady ve Weil (2008) tarafından “the relatively small epigeic earthworms live in the litter layer or in the organic-rich soil very near the surface. Epigeic earthworms, which include the common compost worm, Eisenia foetida hasten decomposition of the litter but do not mix it into the mineral soil.” olarak tanımlanmıştır. Bu tanıma istinaden Brady ve Weil’e (2008) göre “epigeic” solucanlar “Nispeten küçük solucanlar olup ölü örtü içinde veya yüzeye çok yakın organik maddece zengin toprak içinde yaşamaktadır. Pek çoğu örneğin Eisenia foetida gibi kompost solucanlarındandır ve bunlar ölü örtünün ayrışmasını hızlandırırlar ancak toprağa karıştırılmasında rol oynamazlar” denilmektedir. “Endogeic” türler Brady ve Weil (2008)’e göre “endogeic earthworms, such as the pale, pink Allolobophora caliginosa (known as red worm) live mainly in the upper 10 to 30 cm of mineral soil where they make shallow, largely horizontal burrows.” olarak tanımlanmıştır. Bu tanımdan da anlaşılacağı üzere Brady ve Neil’e (2008) göre “endogeic” türler soluk pembe bir tür olan Allolobophora caliginosa (kırmızı solucan olarak bilinmektedir) gibi mineral toprak içinde yüzeyden 10-30 cm derinlikte yaşarlar ve sığ ve çoğunlukla yatay tüneller açmaktadırlar. “Anecic” türleri için ise Brady ve Weil (2008)’de “the relatively large anecic earthworms make vertical, relatively permanent burrows, often covering the entrance to their burrow with a midden of leaves.” olarak tanımlanmıştır. “Anecic” türleri tanımlayan Brady ve Weil (2008) bu solucan türlerinin daha büyük boyutlarda olduğunu, düşey ve nispeten kalıcı tüneller açtıklarını ve tünellerinin ağızlarını genellikle öğütülmüş yapraklarla kapattıklarını belirtmişlerdir. “Anecic” türler için Görres ve ark. (2001) da yarı-kalıcı tüneller oluşturduklarını kaydetmiştir. Bouché’nin (1972) yaptığı gözlemlere göre solucanların birbirinden ayrılan belirgin morfolojik (dışyapısal) ve ekofizyolojik (çevreye bağlı değişen vücut işlevleri) özellikleri bulunmaktadır (Çizelge 1)
Bailey’den (1999) alınan Yunanca ve Latince kökler listesinden elde edilen bilgilere göre “epigeic”, “endogeic” ve “anecic” kelimelerini oluşturan kökler aşağıdaki gibidir (Çizelge 2). Stearn (1983) de Bailey (1999)’a paralel olarak “epi-“ ön ekinin Yunancada “üstüne, üstünde” anlamında ve “endo-“ önekinin “içinde” anlamında kullanıldığını belirtmiştir.
Şekil 1. Toprak solucanlarının bulundukları derinlik ve tünel özelliklerine göre sınıflandırılması (Anon. 2013).
Çizelge 1. Toprak solucanlarının bazı morfolojik ve ekofizyolojik özellikleri (Bouché 1972) Çizelge 2. İngilizce köklerin anlamları, etimolojisi ve bazı örnekler (Bailey 1999)
Türkçe kaynaklarda ise bazen Aydın (2006) gibi bir kaynağa atıf yapmaksızın toprak solucanlarının derinliğe göre bir sınıflandırması yapılmış, bazen de Mısırlıoğlu (2011) gibi atıf yapılarak tanımlama yapılmıştır. Aydın (2006) toprak solucanlarının ekolojik sınıflandırmalarında kullanılan terimleri “Toprak solucanları, ekolojik yönden bulundukları katmanlara göre; epijeik, endojeik ve anesik olmak üzere üç grupta toplanır. Epijeik türler yüzeye yakın; endojeik türler daha altta, mineral toprak katmanında ve anesik türler ise daha derin toprak katmanında yaşarlar. Epijeik türler genellikle yüzeydeki bitki artıklarıyla beslendiklerinden; kirleticiler endojeik türlerde epijeik türlere göre daha yoğun düzeyde bulunur” kullanmış ancak bu terimleri İngilizce okunuşlarıyla kullanmıştır. Mısırlıoğlu (2011) Bouché’ye (1972) atfen solucanların topraktaki yaşam katmanları başlığı altında “epijeik” türlerin mineral tabakanın üzerinde yüzeye yakın yaşadığını ve yüzey organik maddeleriyle beslendiğini, “endojeik” türlerin mineral toprak horizonunda (üstten 20 cm) yaşayan türler olduğunu ve “anesik” türlerin derin galeri açan türler olduğunu ve ancak bunların da yine yüzey organik maddeleriyle beslendiğini belirtmiştir. Mısırlıoğlu (2011) yine aynı eserinde toprak katmanlarından ayrı olarak boyutları bakımından da toprak solucanları hakkında bir değerlendirme yapmış ve büyük türlerin (örneğin Lumbricus terrestris) “anesik” ve küçük türlerin ise “epijeik” ve “endojeik” olduğunu bildirmiştir.
Toprak Solucanlarını Sınıflandırma Terimleri Üzerine Bir Değerlendirme – Tartışma ve Sonuç
Yıldız ve ark. (2005) tarımsal bitki ve hayvan öldürücü ilaçların etkilerini inceledikleri yayınlarında toprak solucanlarından ve etkilerinden bahsederken bulundukları toprak ortamını “özellikle besin maddesince zengin olan toprağın 30-45 cm derinliklerinde bulunur” solucanların ekolojik sınıflandırmalarında kullanılan isimleri yerine doğrudan metrik bir derinlikle ifade etmişlerdir. Çakır ve Makineci (2011) solucanları işlevleri açısından değerlendirirken “ekosistem mühendisleri” olarak tanımlamışlardır. Az da olsa yazılmış bulunan Türkçe kaynaklarda da görüldüğü üzere bazı yazarlar başta Mısırlıoğlu (2011) olmak üzere yabancı dilden terimlerin aktarılması sırasında çoğunlukla başvurulan okunuşunu yazma yöntemini kullanmış, bir kısmı ise bu terimleri hiç kullanmadan doğrudan yaklaşık bir derinlik kademesi vererek bu sınıflandırma özelliklerini ve solucanların işlevlerini derinlemesine ele almaktan kaçınmıştır (Yıldız ve ark. 2005). Bunun nedeni çalışmanın ana konusunun doğrudan solucanlar üzerine olmaması olabilir.
Ancak, Türkçede bu konunun işleniş biçimlerinden örnekler sunması bakımından bu yayınlar tartışma konusu edilmeye değer bulunmuştur. Kelimelerin köklerinden ve kök anlamlarından yola çıkılacak olursa harfi harfine kök ve ekler bir araya getirildiğinde Türkçe dilinin yapısı, estetiği ve kelimelerin işlerliği bakımından pürüzler içeren sonuçlar elde edilmektedir (Çizelge 2 ve 3). Şöyle ki; “epigeic” terimi için: üst-(epi: upon > üst) – Kara, yer, toprak (geo: earth > Kara, yer, toprak) yapılarından: üstkara / üstyer / üsttoprak “endogeic” terimi için: iç-(endo: in > iç) – Kara, yer, toprak (geo: earth > Kara, yer, toprak) yapılarından: içkara / içyer / içtoprak ve “anecic” terimi için: Hariç / değil / dışında / -sız -(an: not > Hariç, değil, dışında, -sız) –ev (eco: home > ev) yapılarından (en uygununu oluşturacak olursak): dışev sonucuna ulaşılmaktadır.
Çizelge 3. Köklerin orijinal anlamlarından yola çıkılarak üretilen karşılıklar
Takdir edilir ki; Türkçenin dil yapısı bu şekilde işlememektedir ve kelimelerin oluşumunda eylemler veya anlamlar kökte yer almakta, tanımlayıcı ekler ise sona gelmektedir. Büyükkantarcıoğlu’nun da (2000) bildirdiği gibi “Geleneksel sözcük çekimi modeli, özellikle Latince ya da eski Grekçe gibi iç-bükümlü dillerde sözcüğün durumlara göre çekim paradigmalarını ele aldığı için sözcüğü temel birim olarak tanımlamıştır. Oysa üretimsel dilbilgisinde sözcüğün temel alınmasının nedeni, dilde ek-kök bileşmelerinin amacının sözcük oluşturması ve bu süreçte de dilsel yetinin önemli bir rol oynaması” önemli olmaktadır. Ayrıca “…öncelik-sonralık kurallarına ve sesdizimsel ve sözdizimsel beklentilere uyulmadığı zaman, ortaya çıkan biçimbilimsel yapılar dilbilgisel olmamaktadır. … sözcük, ister türetim, ister çekim ekleri ile, isterse de var olan biçime yeni anlam yüklemeleriyle oluşmuş bir sözcük (semantic neologism) olsun oluşumu ve kullanımı içinde dilin tüm kurallarına uygunluk göstermek zorundadır.” ilkeleri de göz önüne alındığında oluşturulan “üstkara / üstyer / üsttoprak”, “içkara / içyer / içtoprak” ve “dışev” terimleri bu kuralların dikte ettiği unsurları tümüyle yansıtmamaktadır.
Türkçenin yapısına daha uygun olması ve toprak biliminde kullanılan kulağa daha aşina gelebilecek terimlerin oluşturulması sonucu aşağıdaki (Çizelge 4) seçeneklere ulaşmak mümkündür. Bunların dışında Bouché (1972)’de verilen bazı morfolojik ve eko-fizyolojik özellikler ve Brady ve Weil (2008)’deki tanımlarla birleştirilerek ele alındığında ilgili terimlere uygun karşılıklar üretmek bakımından çizelge 5’teki seçenekler öne çıkmaktadır.
Sonuç olarak, incelenen terimlere Çizelge 4 ve 5’te bazı karşılıklar önerilmiş ve toprak solucanı ve terim uzmanlarının dikkatine sunulmuştur. Solucanlar üzerine yapılan çalışmalar ve ilgi arttıkça bu terimleri kullanması ve yenilerinin üretilmesi ihtiyacı daha da artacaktır. Bu çalışmanın solucanlar da dâhil olmak üzere toprakta bu tür faaliyet gösteren diğer canlı gruplarının isimlendirilmesinde de faydalı bir esin kaynağı ve dayanak oluşturması temenni edilmektedir.
0 notes
Text
Bitkiler Nasıl Boşaltım Yapar?
Bitkiler Nasıl Boşaltım Yapar?
Tumblr media
#BitkiAdaptasyonu, #BitkiAnatomisi, #BitkiBiyolojisi, #BitkiBoşaltımı, #BitkiÇevreselEtkileşim, #BitkiÇevreselUyum, #BitkiEkolojisi, #BitkiEkosistem, #BitkiFizyolojisi, #BitkiFotosentezi, #BitkiGazDeğişimi, #BitkiHayattaKalmaStratejileri, #BitkiHücreselAtıkÇıkarma, #BitkiHücreselAtıkKontrolü, #BitkiHücreselDenge, #BitkiKesecikleri, #BitkiMineralYönetimi, #BitkiÖzHücreleri, #BitkiStomaları, #BitkiSuAlışverişi, #BitkiSuDöngüsü, #BitkiSuKullanımı, #BitkiSuTasarrufu, #BitkiTranspirasyonu, #BitkiYaşamsalSüreçler, #Fotosentez, #GazAlışverişiBitkilerde https://is.gd/jPuAsl https://www.tibbivearomatikbitkiler.com/blog/bitkiler-nasil-bosaltim-yapar/
Bitkiler nasıl boşaltım yapar, çok merak edilen sorulardan biri.. Doğa, bitkilerin hayatta kalabilmeleri için geliştirdikleri bir dizi karmaşık mekanizma ile doludur. Bu mekanizmalardan biri de bitkilerin boşaltım sistemidir. Bitkiler, sudan ve minerallerden beslenirken, aynı zamanda fazla su ve atık maddeleri dışarı atmaları gerekmektedir. Bitkilerin boşaltım mekanizması, genellikle stomalar aracılığıyla gerçekleşen bir dizi süreçten oluşur.
Fototropizma ve geotropizma gibi hareketlerin yanı sıra, bitkilerin çevreleriyle olan etkileşimlerinin önemli bir yönü de boşaltım süreçleridir. Stomalar, bitkilerin dış ortamla su ve gaz alışverişini düzenleyen mikroskopik gözeneklerdir. Bu gözenekler, bitkilerin atmosferden karbon dioksit (CO2) almasını ve fotosentezle oksijen üretmesini sağlar. Ancak, aynı zamanda bu gözenekler, su buharının da dışarı atılmasına olanak tanır, bu sürece transpirasyon denir.
Bitkilerin yapraklarındaki hücrelerde su, bitkinin kökleri tarafından topraktan çekilir. Bu su, bitkinin yapraklarından buharlaşarak atmosfere geri salınır. Transpirasyon, bitkinin su alımını, su taşımasını ve fotosentezi düzenleyen önemli bir süreçtir. Ayrıca, stomaların açılıp kapanması, bitkinin su tasarrufunu sağlamak için su kaybını minimize eder.
Bununla birlikte, sadece su değil, aynı zamanda bitkilerin boşaltımında önemli bir rol oynayan gazlar da bulunmaktadır. Fotosentez sırasında bitkiler atmosferden CO2 alır ve oksijeni atmosfere geri verir. Bu gaz alışverişi, stomaların düzenlediği bir süreçtir ve bitkilerin enerji üretimi için gerekli olan fotosentezi mümkün kılar.
Ayrıca, bazı bitkiler özel boşaltım organlarına sahip olabilir. Örneğin, kaktüslerin su kaybını minimize etmek için suyu depoladığı ve geceleyin oksijen salgıladığı özel dokulara sahip olması gibi.
Bitkilerin boşaltım mekanizması, bitkilerin çevreleriyle etkileşimde bulunmalarını, su ve gaz alışverişini düzenlemelerini sağlayan karmaşık bir sistemdir. Bu mekanizmalar, bitkilerin hayatta kalmaları ve çevreleriyle uyum içinde yaşamaları için kritik öneme sahiptir.
Bitkiler Nasıl Boşaltım Yapar? Bitkilerde Boşaltımın Diğer Yönleri
Bitkilerde boşaltım sadece su ve gaz alışverişi ile sınırlı değildir. Bitkiler aynı zamanda hücresel atıkları ve fazla mineralleri de ortadan kaldırmak için çeşitli mekanizmalara sahiptir. Özellikle yapraklarda bulunan hücresel atıklar, bitkinin yaşamsal organlarını korumak adına dışarı atılır.
Bitkiler, özellikle öz hücreleri ve kesecikler aracılığıyla atıkları depolar. Bu yapılar, bitkilerin boşaltım sistemini tamamlayan ve hücresel düzeyde kontrolü sağlayan özel bölgelerdir. Hücresel atıkların dışarı atılması, bitkinin sağlıklı kalmasını ve hücresel düzeyde dengeyi sürdürmesini sağlar.
Bitkiler ayrıca, topraktan alınan minerallerin bir kısmını kullanır ve geri kalanını depolar veya dışarı atar. Bu, bitkinin topraktan aldığı besinleri dengeli bir şekilde kullanmasını ve çevresine zarar vermeden büyümesini sağlar.
Boşaltımın Önemi
Bitkilerdeki boşaltım mekanizmaları, bitkinin sağlıklı bir şekilde büyümesini, hayatta kalmasını ve çevresiyle uyum içinde yaşamasını sağlar. Su alışverişi, bitkinin suyunu etkili bir şekilde kullanmasına ve su tasarrufu yapmasına yardımcı olur. Gaz alışverişi, fotosentez ve solunum gibi temel yaşamsal süreçleri mümkün kılar. Hücresel atık kontrolü ve mineral yönetimi ise bitkinin hücresel düzeyde dengeyi sürdürmesine katkı sağlar.
Bu boşaltım mekanizmaları, bitkilerin çeşitli çevresel koşullara uyum sağlamalarını ve değişen ihtiyaçlarına cevap vermelerini mümkün kılar. Ayrıca, bitkilerin ekosistemdeki dengede tutulmalarına ve diğer organizmalarla etkileşimde bulunmalarına da katkıda bulunur.
Bitkilerin boşaltım mekanizmaları, doğanın karmaşık bir parçasını oluşturur. Bu mekanizmalar, bitkilerin yaşamlarını sürdürebilmeleri ve çevreleriyle etkileşimde bulunmaları için gereklidir.
0 notes
Text
Bitkiler Nasıl Hareket Eder?
Bitkiler Nasıl Hareket Eder?
Tumblr media
#BitkiAdaptasyonu, #BitkiAnatomisi, #BitkiBesinAlımı, #BitkiBiyolojisi, #BitkiBüyümesi, #BitkiÇevreselTepkiler, #BitkiÇevreselUyum, #BitkiÇiçeklenme, #BitkiDavranışları, #BitkiDoğaDansı, #BitkiEkolojisi, #BitkiEtkileşimi, #BitkiFizyolojisi, #BitkiGenetikKodu, #BitkiHareketleri, #BitkiIşıkTepkileri, #BitkiRekabeti, #BitkiSuAlımı, #BitkiTepkileri, #BitkiTohumOluşturma, #BitkiToprakEtkileşimi, #BitkiYaşamDöngüsü, #Bitkiler, #EkosistemDengesi, #Fotoperiyodizm, #Fototropizma, #Geotropizma, #NastikHareketler, #Tigmotropizma https://is.gd/usynGm https://www.tibbivearomatikbitkiler.com/blog/bitkiler-nasil-hareket-eder/
Bitkiler nasıl hareket eder hiç düşündünüz mü? Doğa, sonsuz bir zenginlikte gizem barındırır ve bitkilerin hareket etme şekli de bu gizemlerden biridir. Bitkiler, çoğunlukla hareketsiz gibi görünse de, çeşitli tepkiler ve hareketlerle çevreleriyle etkileşimde bulunurlar.
Fototropizma, bitkilerin ışığa olan duyarlılıklarını ifade eder. Işığa doğru yönelme eğiliminde olan bitkiler, bu özellik sayesinde en uygun ışık koşullarını elde ederler. Gün boyunca güneşin hareketine uyum sağlayarak fotosentezi maksimize ederler.
Geotropizma veya gravitropizma, bitkilerin yerçekimine karşı olan tepkisidir. Kökler genellikle yerçekimine doğru büyürken, gövdeler ve yapraklar genellikle yerçekimine karşı büyür. Bu, bitkilerin toprakta daha iyi sabitlenmelerine ve güneşe daha iyi yönlendirilmelerine yardımcı olur.
Tigmotropizma ise bitkilerin dokunma veya fiziksel temas sonucu gösterdiği tepkiyi ifade eder. Sarmalanan bitkiler, bir destek yüzeyine dokunduklarında bu yüzeye sarılır ve destek bulma ihtiyaçlarına cevap verirler.
Bunların yanı sıra, bazı bitkiler de çevresel uyarılara hızlı tepkiler gösterebilir. Venus sinek tuzağının tuzak yaprakları, böcekleri yakalamak amacıyla hızla kapanabilir, bu da bitkilerin avcılık yeteneklerini sergiler.
Bitkilerin hareketleri genellikle otomatik ve yavaş olsa da, bu hareketler doğanın sessiz dansının bir parçasını oluşturur. Doğa, bitkilerin çeşitli tepkileri aracılığıyla çevreleriyle nasıl etkileşime girdiğini gözler önüne serer, bu da bitkilerin karmaşık ve harika bir biyolojik sistem olduğunu ortaya koyar.
Fotoperiyodizm, bitkilerin gün uzunluğuna veya kısalığına tepki olarak çeşitli süreçleri düzenleme yeteneklerini ifade eder. Bu özellik, bitkilerin çiçek açma, tohum oluşturma ve üreme gibi önemli yaşamsal fonksiyonlarını çevresel değişikliklere uyum sağlama konusundaki esnekliklerini vurgular.
Bitkilerin bu çeşitli hareketleri, onların çevresel uyum yeteneklerini gösterir. Örneğin, bir bitkinin kökleri, su ve besin alımını artırmak amacıyla toprakta belirli bir yönde büyüyebilir. Bu, bitkinin yaşaması için gereken kaynaklara daha etkili bir şekilde ulaşmasına yardımcı olur.
Ayrıca, bitkilerin bu tepkileri, ekosistemlerde dengeyi sağlamalarına da katkıda bulunur. Örneğin, bir bitkinin fototropik tepkisi, bitki türlerinin rekabet ettiği bir ortamda daha iyi bir konum elde etmelerini sağlar. Bu şekilde, bitkiler arasındaki rekabet, doğal dengenin korunmasına ve ekosistemin sağlıklı bir şekilde işlemesine katkıda bulunur.
Bitkilerin hareketleri, doğanın muazzam bir karmaşıklığını yansıtan bir dizi tepki ve uyum mekanizmasıdır. Bu hareketler, bitkilerin yaşam alanlarına adapte olmalarını, kaynakları en etkili şekilde kullanmalarını ve ekosistemdeki diğer organizmalarla etkileşimde bulunmalarını sağlar. Doğanın bu sessiz dansı, bitkilerin hayatta kalmalarını ve çeşitli çevresel koşullara uyum sağlamalarını sağlar.
Bitkiler Nasıl Hareket Eder?
Bir bitkinin gün içindeki hareketleri
Sabah güneşi doğar doğmaz, çiçekli bir güller grubu toprağın yüzeyine doğru eğilir. Fototropizma özelliği, güneşin ışığına doğru yönelmelerine sebep olur. Bu sayede, çiçekler gün boyunca en fazla güneş ışığını alarak fotosentezlerini en üst düzeye çıkarabilirler.
Öğle saatlerinde, rüzgarın hafif esintisiyle birlikte, bitkilerin yaprakları hareket eder. Tigmotropizma, bitkilerin dokunmaya tepki gösterme yeteneğini ifade eder. Yapraklar, hafif dokunuşlara tepki vererek rüzgarın etkisiyle hafifçe salınabilir. Bu, bitkinin fotosentezi optimize etmesine ve hava değişimini sağlamasına yardımcı olur.
Öğleden sonra, bitkinin kökleri yer altında toprak içinde gelişir. Geotropizma sayesinde, kökler yerçekimine karşı büyüyerek bitkinin sağlam bir temel oluşturmasına yardımcı olur. Bu süreç, bitkinin topraktan su ve mineral emmesini kolaylaştırır.
Gün batımında, bitkinin yaprakları kapanmaya başlar. Bu hareket, birçok bitkide görülen “nastik hareketlerden” biridir. Yapraklar, gün boyunca biriken enerjiyi depolamak ve dış etkenlere karşı koruma sağlamak amacıyla kapanır.
Gece boyunca, bitki genellikle sessizdir. Ancak, bazı bitki türleri özellikle geceleyin çiçek açabilir. Bu, bitkinin çevresel koşullara ve kendi genetik koduna bağlı olarak değişebilir.
Bu örnek, bitkilerin bir gün içinde çeşitli doğal faktörlere tepki gösterme yeteneklerini yansıtmaktadır. Bitkiler, karmaşık bir şekilde çevreleriyle etkileşim kurarak yaşamlarını sürdürme ve çeşitli ekolojik rollerini yerine getirme yeteneğine sahiptirler.
0 notes
Text
Makine öğrenmesi yöntemleri kullanılarak toprağın şifalı bitkilere uygunluğunun haritalandırılması
Makine öğrenmesi yöntemleri kullanılarak toprağın şifalı bitkilere uygunluğunun haritalandırılması
#AşırıHasat, #BitkiBiyokütlesi, #BitkiGenotipleri, #BiyolojikÇeşitlilik, #CBSAraçları, #Çeşitlilik, #CoğrafiBilgiSistemleri, #EkosistemHizmetleri, #FenotipikÖzellikler, #GelenekselTıp, #GMPGIS, #GübrelemeOranı, #HabitatKaybı, #HasatSüresi, #IklimDeğişikliği, #IlaçKeşfi, #JeoUzaysalVeriler, #KoropletHaritası, #KuantumCoğrafiBilgiSistemi, #MakineÖğrenimi, #MekansalAnaliz, #Metabolitler, #NesliTükenmekteOlanBitkiler, #QGIS, #ŞifalıBitkiBüyümesi, #ŞifalıBitkiDağılımı, #ŞifalıBitkiler, #SulamaProgramı, #SürdürülebilirYönetim, #Sürdürülebilirlik, #TıbbiBitkilerinKorunması, #ToprakUygunluğuHaritalandırması, #UzaktanAlgılama, #VeriAnalizi, #VeriMadenciliği, #Verimlilik https://is.gd/VEi5H5 https://www.tibbivearomatikbitkiler.com/makaleler/makine-ogrenmesi-yontemleri-kullanilarak-topragin-sifali-bitkilere-uygunlugunun-haritalandirilmasi/
Makine öğrenmesi yöntemleri kullanılarak toprağın şifalı bitkilere uygunluğunun haritalandırılması ile ilgili makaleyi ilgisini çekecek akademik çalışma meraklıları için çevrildi.
Tıbbi bitkilerin yetersiz korunması verimliliklerini etkileyebilir. Geleneksel değerlendirmeler ve stratejiler genellikle zaman alıcıdır ve hatalarla bağlantılıdır. Bitkilerin kullanımı yüzyıllardır geleneksel tıp sisteminin ayrılmaz bir parçası olmuştur. Ancak iklim değişikliği, aşırı hasat ve habitat kaybı nedeniyle sürdürülebilirliği ve korunması kritik önem taşıyor. Çalışma, makine öğrenimi algoritmalarının, haritalama ve mekansal analiz için güçlü bir araç olan coğrafi bilgi sistemlerinin (GIS) ve toprak bilgilerinin, gerçek öngörü için hızlı karar verme yaklaşımına nasıl katkıda bulunabileceğini ve belirli bölgelerdeki hassas şifalı bitkilerin verimliliğini nasıl artırabileceğini ortaya koyuyor ilaç keşfini teşvik etmek.
Toprak, şifalı bitkiler ve CBS bilgileri üzerinde makine öğrenimi ve veri madenciliği tekniklerine dayanan veri analizi, bitkilerin büyümesini besleyecek bir harita üzerinde hızlı ve etkili sonuçları tahmin edebilir. Çalışma, kuantum coğrafi bilgi sistemi aracını kullanarak yeni bir veri kümesinin oluşturulmasını içeriyor ve ekstra ağaç sınıflandırıcı (EXTC), rastgele orman, torbalama sınıflandırıcı, aşırı gradyan artırma ve k en yakın komşu gibi farklı denetlenen algoritmalar uygulayarak savunmasız bitkileri tavsiye ediyor.
EXTC kullanılarak kullanıcıya iki benzersiz yaklaşım önerilmektedir; birincisi, belirli bir alt bölge türü için uygun toprak sınıfları, ikinci olarak kullanıcı tarafından toprak türü için ilgili alt bölge etiketleri ortaya çıkarılmakta ve son olarak potansiyel şifalı bitkiler ve bunların korunma durumları ortaya konulmaktadır. sınıflandırılmış toprak/alt bölge için koroplet haritası kullanılarak görselleştirilmiştir.
Araştırma, EXTC’nin sırasıyla %99,01 ve %98,76 doğruluk oranıyla diğer modellerle karşılaştırıldığında hem toprak hem de alt bölge sınıflandırmalarında olağanüstü performans sergilediği sonucuna varıyor. Yaklaşım, haritalar aracılığıyla toprak mevcudiyetine veya belirli bölgelere dayalı olarak şifalı bitkileri korumakla ilgilenen genel halk, biyoloji bilimi araştırmacıları ve korumacılar için kapsamlı ve hızlı bir referans olarak hizmet etmeye odaklanıyor.
Nesli tükenmekte olan şifalı bitkiler, aşırı hasat, habitat kaybı, iklim değişikliği, istilacı türler, hastalıklar ve zararlılar gibi birçok faktör nedeniyle yok olma tehlikesiyle karşı karşıyadır. Ayurveda, Siddha, Unani ve Tibet tıbbı gibi geleneksel Hint tıbbı sistemlerinde köklü olan bu bitkiler, hem geleneksel hem de modern farmasötiklerde büyük değere sahiptir. Önemli sağlık yararları sağlıyorlar ve onlara bağımlı olan milyonlarca insana gelir fırsatları sunuyorlar. Bu tür nesli tükenmekte olan bitkilerin örnekleri arasında Saussaurea lappa (Kuth), Picorrhiza kurroa (Kutki), Ginkgo biloba (Kız kılı ağacı), Swertia chirata (Chirayata), Gymnema sylvestre (Gurmar), Tinospora cordifolia (Giloy), Salaca oblonga (Salak), Holostemma yer alır. (Jivanti), Celastrus panikulata (Malkangni), Oroxylum indicum (Shyonaka), Glycyrrhiza glabra (Meyankökü), Tylophora indica (Antamul), Bacopa monnieri (Brahmi) ve Rauwolfia serpentina (Sarpagandha). Bu bitkiler, anti-inflamatuar, anti-diyabetik, anti-mikrobiyal, anti-kanser, nöroprotektif, hepatoprotektif ve immünomodülatör etkiler arasında değişen çeşitli tıbbi özelliklere sahiptir. Ek olarak, Snakeroot’tan reserpin ve Himalaya Porsukağacından paklitaksel gibi farmasötiklerde kullanılan değerli bileşik kaynakları olarak da hizmet ederler . Ayrıca, bu bitkilerden birkaçı, Jatamansi yağı ve Red Sanders ahşabı 1 gibi aromatik veya kereste nitelikleri nedeniyle takdir edilmektedir .
Bu bitkilerin toplanması ağırlıklı olarak vahşi doğada, özellikle de sert koşullara dayandıkları ve yavaş yenilenme oranları sergiledikleri Himalayaların dağlık bölgelerinde meydana gelir. Son yıllarda doğal ve bitkisel ürünlerin popülaritesinin artması nedeniyle iç ve dış pazarda bu bitkilere olan talep artmıştır. Sonuç olarak, sürdürülemez hasat uygulamaları ve aşırı kullanım, bu bitkilerin doğal ortamlarında hayatta kalmalarına ciddi tehditler oluşturmaktadır. IUCN (Uluslararası Doğayı Koruma Birliği) ve TRAFFIC (Birleşik Krallık’ta kayıtlı sivil toplum kuruluşu) 2 tarafından hazırlanan yakın tarihli bir rapora göre Hindistan, Asya’da doğadan toplanan bitki ilacı endüstrisi için bir merkez konumundadır. Bununla birlikte, iç ve dış ilaç pazarlarının taleplerini karşılamak için aşırı toplama nedeniyle bazı hayati türlerde kayda değer düşüşler yaşanmıştır.
Bu bitkileri hedef alan koruma çabaları3 , tıbbi özelliklerine bağlı olarak milyonlarca kişinin refahı ve geçimi için büyük önem taşıyor. Ayrıca bu bitkilerin korunması biyolojik çeşitliliğin korunması ve ekosistem hizmetlerinin sürdürülmesi açısından hayati öneme sahiptir. Bununla birlikte, türlerin durumu ve dağılımına ilişkin yetersiz veri, yetersiz yasal ve politika çerçeveleri, mevcut düzenlemelerin optimal düzeyde uygulanmaması ve icrası, yerel topluluklar ve paydaşlar arasında yetersiz katılım ve farkındalık, sınırlı fon ve teknik destek gibi çeşitli zorluklar etkili koruma girişimlerini engellemektedir. ve arazi kullanımında çatışan çıkarlar. Bu nedenle, devlet kurumları, araştırma kurumları, koruma kuruluşları, endüstri birlikleri, tüccarlar, koleksiyoncular, şifacılar, tüketiciler ve medya gibi çeşitli paydaşlar arasındaki acil işbirliği eylemleri, bu bitkilerin sürdürülebilir yönetimini ve kullanımını sağlamalıdır.
Makine öğrenimi (ML), şifalı bitkilerin çeşitli parametrelerde büyümesine aktif olarak katkıda bulunur. Çok azı bitki biyokütlesi ve metabolitlerinin verimini, kalitesini ve çeşitliliğini artırma sürecindedir. Genetik, çevre ve biyotikler de dahil olmak üzere birçok faktör şifalı bitkilerin büyümesini etkiler. ML teknikleri yukarıdaki faktörlerin analiz edilmesine ve şifalı bitkilere yönelik yetiştirme koşullarının ve uygulamalarının optimize edilmesine yardımcı olabilir. Örneğin ML, fenotipik ve fizyolojik özelliklerine göre tıbbi bitkiler için en uygun hasat süresini, sulama programını, gübreleme oranını, haşere kontrol stratejisini ve hasat sonrası işlemleri tahmin etme yeteneğine sahiptir4 . ML algoritmaları, genetik ve moleküler belirteçlere dayalı olarak çeşitli iklim bölgeleri ve toprak türleri için optimum bitki türlerini veya genotiplerini belirleyebilir. Sistematik bir inceleme, farklı ML tekniklerinin birinci sınıf mahsullerdeki özellikleri nasıl seçebildiğini ortaya koyuyor 5 . Ayrıca dijital görüntüleri kullanarak şifalı bitkileri yapraklarının renk, damar, şekil gibi özelliklerine göre kategorize edebiliyor. Derin öğrenme kavramlarının uygulanması Hindistan’ın şifalı bitkilerini tanımayı oldukça destekler 6 . Kışlık buğday ve sarımsak gibi mahsuller , çok kaynaklı uzaktan algılama bilgilerine dayanarak tanımlanır7 .
Kuantum Coğrafi Bilgi Sistemi (QGIS) gibi CBS (Coğrafi Bilgi Sistemi) araçlarıyla birleştirilmiş makine öğrenimi teknikleri, coğrafi verileri ve toprak türlerini dikkate alarak belirli bölgelerde şifalı bitkilerin büyümesine büyük ölçüde yardımcı olabilir 8 . Jeo-uzaysal veriler, belirli bir alandaki farklı değişkenler arasındaki mekansal kalıpların ve ilişkilerin anlaşılmasında, belirli şifalı bitkilerin yetiştirilmesi için uygun bölgelerin belirlenmesinde ve hedeflenen yönetim stratejilerinin uygulanmasında önemli bir rol oynar9 . CBS aracı, coğrafi verilerin düzenlenmesi, analiz edilmesi ve görselleştirilmesi için sağlam bir çerçeve sağlar. Bilim adamları, açık kaynaklı bir araç olan QGIS’in, çeşitli veri türlerinin entegre edilmesine ve görselleştirilmesine olanak sağladığını ortaya koyuyor. QGIS’te şekil dosyalarını kullanarak katmanlar ekleyerek, araştırmacılar birden fazla veri kümesini kolaylıkla birleştirebilir ve şifalı bitkilerin 10 dağılımına ilişkin mekansal analiz gerçekleştirebilir . Araştırmacılar 11 ekolojik olarak uygun bölgelerin çevresel bilgilerini analiz etmek ve böylece şifalı bitkilerin korunmasına ve tanıtılmasına rehberlik etmek için bir GMPGIS (Küresel Tıbbi Bitki Coğrafi Bilgi Sistemi) geliştirmeyi tartışıyorlar.
Şifalı bitkilerin bilgisi, potansiyel kullanımları ve sessizce yok olmaları halk tarafından değil yerli kullanıcılar tarafından bilinmektedir. İlaçlar yoluyla dolaylı kimyasalların tüketiminden kaçınarak yan etkilere neden olan sağlıklı bir bitkisel yaşam sürdürebilmek için bu eksikliğin giderilmesi çok önemlidir. Ancak en iyi yaklaşım, bitkilerden elde edilen uygun maliyetli ilaçlara güvenmektir. Çalışma, potansiyel şifalı bitkileri (savunmasız şifalı bitkiler) toprak türü ve ilgi bölgesi bilgisiyle tanımlayarak büyümelerini artıracak bir çözümü hedeflemeye odaklandı. Her şifalı bitkinin bulunduğu toprak türü ve uygun bölge, şifalı bitkilerin tüm tıbbi özelliklerini koruyarak yüksek kalitede yetiştirilmesi için çok önemlidir. Yukarıdaki faktörlerin kapsamlı bir şekilde anlaşılması, büyümenin arttırılmasında hayati bir rol oynar. Araştırma, toprağın dokusal türleri ile tıbbi bitkilerin dağılımı arasındaki ilişkiyi anlamak için güçlü bir yaklaşım olarak makine öğrenimi algoritmaları, QGIS gibi CBS araçları, coğrafi veriler ve toprak bilgilerini içeren yeni bir kombinasyon önermektedir. Paydaşlar, bu teknikleri kullanarak şifalı bitkilerin yetiştirilmesi ve yönetimi konusunda kolay kararlar alabilir, sonuçta sürdürülebilir uygulamaları ve tedavi edici bitki kaynaklarının korunmasını destekleyebilirler. Bu çalışma, şifalı bitkilerin, potansiyel kullanımları paydaşları tarafından bilinmeden önce sessizce ortadan kaybolması konusuna odaklanmak açısından çok önemlidir.
Mevcut araştırmanın motivasyonu, doğal çözümlerin ve sürdürülebilir uygulamaların son derece değerli olduğu bir çağda hassas bitkileri yetiştirmek için tavsiye prosedürünü optimize etme konusundaki otoriter ihtiyaçtan kaynaklanmaktadır. Haritada ideal konuma sahip bitkilerin doğru şekilde tanınması için çok önemlidir. Bu nedenle, denetimli öğrenmeden, CBS’den ve toprak bazlı analizden yararlanmak, nesli tükenmekte olan tıbbi bitki örtüsünün sürdürülebilir kullanımı, hasadı ve yetiştirilmesinde devrim yaratma konusunda büyük bir potansiyele sahiptir.
Potansiyel üretim bölgelerini vurgulamak için toprak tipini ve CBS bilgilerini temel parametreler olarak kullanan bir bölgedeki hassas şifalı bitkilerin büyümesi için denetimli bir öğrenme (karar ağacı) algoritması kullanan bir öneri modelinin tasarımı için önerilen metodolojinin başlıca katkıları (1) Enlem, boylam, toprak türü ve bölge gibi nitelikleri çıkararak QGIS kullanarak belirli bir ilgi bölgesi (Karnataka, Hindistan’ın güney eyaleti) için 160.492 satırlık özel veri kümesinin oluşturulması. (2) Seçilen bir bölgenin (Hindistan) nesli tükenmekte olan şifalı bitkilerine odaklanan, korunma durumları, toprak tipi ve bölge adı gibi niteliklere sahip yeni bir özel veri tabanı oluşturun. (3) Tasarlanan yaklaşım, belirli bir bölgedeki belirli bir toprak türü için yerleri ve potansiyel tıbbi bitki türlerini tavsiye eder ve ayrıca belirli bir seçim bölgesi için toprak türünü ve potansiyel tıbbi bitki türlerini önerir. (4) Tahmin edilen sonuçlar, paydaşlar arasındaki bilgiyi harita üzerinde görüntüleyerek geliştirmek için koroplet haritasını kullanan önerilen şifalı bitki(ler)i ortaya koymaktadır.
Makalenin organizasyonu şu şekildedir: İlgili çalışmalar bölümünde, farklı çalışmaların, çeşitli teknikler kullanılarak şifalı bitkilerin tanımlanmasına nasıl katkıda bulunduğu anlatılmaktadır. Metodoloji bölümü, hassas bitkileri haritalar üzerinde konumlandırarak önerilen sistemi tasarlamak ve geliştirmek için önerilen stratejiler hakkında kısa bilgiler vermektedir. Sonuçlar ve tartışma bölümü, karar ağacı tekniğinden ve CBS tabanlı modellerden elde edilen sonuçların ilgili bölge (Karnataka bölgesi) üzerinde doğrulanmasını açıklamaktadır. Önerilen sistem, etkinliğini ortaya koymak için ilgili diğer çalışmalarla karşılaştırılmıştır. Son olarak sonuç bölümü, önerilen yaklaşımın (nesli tükenmekte olan) şifalı bitkilerin büyümesi üzerindeki etkisini ve bunların dünya için önemini ortaya koymaktadır.
Hindistan dünyanın “Tıp Bahçesi” olarak bilinen bir ülkedir 12 . Hindistan, etnobotanik açıdan kayda değer 9.500 tür ve yerli sağlık uygulamaları ve modern tıp sistemi için tıbbi değeri olan 7.500 şifalı bitki türünden oluşan zengin bir biyolojik çeşitliliğe sahiptir 13 , 14 . Antik dönemden bu yana, Hint şifalı bitkileri Hindistan’ın geleneksel sağlık sistemi için ana hammadde kaynağı olmuş ve bu nedenle Hindistan’ın muazzam nüfusunun 15 geçimini sağlamıştır . Hindistan’da şifalı bitkileri korumak için yalnızca hassas bitkileri listeleyerek çeşitli yaklaşımlar benimsenmiştir. Araştırmacılar, bu şifalı bitkilerle ilgili ayrıntılara kolay erişim sağlamanın öneminin altını çiziyor; çünkü paydaşların bu bitkilerin büyümesini ve bilgilerini geliştirmesi çok önemli 16 . Tıbbi bitkilerin verimli şekilde yetiştirilmesi ve gelecek nesillere aktarılması için farklı taktiklerin geliştirilmesi büyük önem taşımaktadır. Şifalı bitkilerin neslinin tükenmesi genel bitki türlerine göre daha yüksek oranda artıyor. Geleneksel yaklaşımın yorucu, verimsiz ve hataya açık olması nedeniyle bu şifalı bitkilerin uygun toprakta, bölgede ve diğer çevresel faktörlerde yeniden yetiştirilmesi bilgisi paydaşlar için kritik öneme sahiptir.
Küresel bir tıbbi bitki coğrafi bilgi sistemi (11) , hem toprak hem de iklim değişikliklerini dikkate alarak tıbbi bitkileri korumak ve tanıtmak için uygun bölgeler hakkındaki çeşitli bilgileri analiz eden küresel bitkilere ilişkin coğrafi bilgileri kullanır. Dünya çapında bitki yetiştirme potansiyeli yüksek bölgeleri sergilediler. Herhangi bir ilgi alanı için şekil dosyalarının (GIS katmanları) çıkarılması ve şifalı bitkiler ile rakım arasındaki korelasyonun çizilmesi yoluyla GIS verilerinin 17 kullanılması . CBS teknikleri, küresel öneme sahip şifalı bitkileri vurgulayarak kuzeybatı Ürdün bölgesi için tehdit altındaki bitki noktalarının ve olası koruma sıcak noktalarının tanınmasına yardımcı olur. CBS araçları, araştırma çalışmasını geliştirmek için farklı ilgi alanlarına genişletilebilir. Araştırmacılar18 , daha düşük bir maliyetle halk için COVID-19’u denetlemek amacıyla nutrasötik olarak hizmet edebilecek olası şifalı bitkilere ( Angelica keiskei, Ecklonia cava, Torreya nucifera ve çok daha fazlası) odaklandı. Çalışma, SARS-CoV 3CL’yi iyileştirmek için tıbbi bitki bileşiklerinin kullanımı ve bunların önleyici etkileri hakkında bilgi almak için Scopus, Web of Science, PubMed ve Google Scholar gibi birden fazla kaynaktan (arama motorları) elde edilen gerçeklerin derlenmesini sunuyor. Toplanan şifalı otlar geleneksel olarak hastalık (SARS-CoV) enfeksiyonunu hafifletmek için kullanılıyor ve bildirilen bileşikler SARS’a karşı anti-ilaçlar elde etmek için kullanılıyor. Bu doğrultuda güvenli kaynak olan bu tür şifalı bitkilerin bir an önce korunması ve bir ülkenin ekonomik ürünü olarak bol miktarda yetiştirilmesi gerekmektedir.
Araştırmacılar , doğadaki çeşitli türlerin korunmasını kontrol etmek için birkaç koruma telafisi ve farklı çerçevelerin avantajlarını önerdiler19 . Bitki türlerinin tanınmasında tercih edilen seçenek olarak şifalı bitkileri yaprak görüntülerinden tanımlamak için bir tanıma sistemi tasarlamak ve geliştirmek önemli ve devam eden bir araştırmadır 20 . Bilim adamları, bitki türlerini karmaşık arka planlara sahip yaprak görüntülerinden tanımlamak için verimli bir sistem tasarladılar 21 . Yaprak görüntülerini kullanarak bitki türlerini tanımlamak için hesaplama açısından verimli bir mimari önerildi22 . Çeşitli görüntü işleme ve makine öğrenme teknikleri kullanılarak, verilen giriş görüntüsünden birçok özellik türü otomatik olarak çıkarılabilir. Şifalı bitkilerin güçlü sınıflandırıcılar geliştirilerek sınıflandırılması, güvenilir ve etkili ML algoritmaları 23 kullanılarak türlerin gerçek zamanlı olarak tanınmasına yardımcı olur . İnceleme, yaprağın özelliklerini çıkarmak için kullanılan farklı görüntü işleme yaklaşımlarını ve bunların otomatik olarak tanınmasına yardımcı olan kamuya açık bitki yaprağı veritabanlarını sunmaktadır. Tıbbi bitkilerin sınıflandırılması ve korunmasına yönelik araştırma alanı belirgin bir şekilde devam etmektedir ve bunun geliştirilmesi için bir dizi fırsat mevcuttur. Bununla birlikte, otomatik bir sınıflandırma sistemi ve bitki konumunun haritalarda belirlenmesi, yerel nüfus için şifalı otların büyümesini artırmak için en uygun çözüm olacaktır.
Bangladeş’in Khulna bölgesi için toprak serilerinin tahmini ve belirli bir toprak için uygun ürün verimine ilişkin öneriler sunulmaktadır24 . Rastgele orman, kNN (k en yakın komşu) ve SVM (destek vektör makinesi) gibi benimsenen makine öğrenimi sınıflandırıcıları, toprak sınıflandırmasında daha iyi doğruluk gösterir. DVM modeli %94,95 doğruluk oranıyla diğer iki teknikten daha iyi performans gösterdi. Önerilen sistem, seçilen toprak etiketlerini sınıflandırmış ve birden fazla veri tabanını birleştirerek uygun mahsuller önermiş ve gelecekteki kapsam olarak farklı ilgi alanlarının dikkate alınmasını önermiştir.
Brezilya bölgesindeki tıbbi bitkileri sınıflandırmaya yönelik otomatik bir sistem, tıbbi bitkileri yaprak görüntülerinden tanımada iyi bir sınıflandırma doğruluğu sergilemek için karar ağacı algoritması ve rastgele orman tekniği 25 gibi denetlenen öğrenicileri benimsemiştir. Rastgele orman sınıflandırıcısı, bitkileri renk ve doku özellikleri gibi benzersiz özelliklerine göre tanımlamak için en yüksek doğruluk oranını ve düşük tahmin süresini gösterdi. Araştırmacılar26 , potansiyel büyüme bölgesinin tanınması için ideal bir çözüm sağlayan CBS ve uzaktan algılama verilerini birleştirerek Taxus baccata bitkisini kanser karşıtı yeteneklerle beslemenin önemini ortaya koydu . Bir çalışma27 , atığı taşıyan kamyon için en uygun rotayı vurgulayarak Güney Kore’deki atığı yönetmek için QGIS’i görsel analiz olarak kullanan bir yaklaşım önerdi. Önerilen yaklaşım, atık yönetimi operasyonlarının planlanması ve optimize edilmesinde daha iyi performans analizi gösterdi. Şifalı bitkilerin özel gereksinimlere sahip olması nedeniyle arazi veya toprak uygunluğu, şifalı bitkileri korumak için potansiyel büyüme noktalarının belirlenmesinde önemli bir rol oynar 28 , 29 .
Ankette, hassas bitkilerin korunması ve yetiştirilmesi konusunda geniş bir kapsamın olduğunun vurgulanması dikkat çekicidir. Quantum GIS tekniği ve toprak bilgisinin birlikte bitkilerin korunması ve potansiyel üretim noktalarının belirlenmesine etkili bir şekilde katkıda bulunduğu açıktır. CBS’yi mekansal veri tabanı olarak kullanmak ve QGIS’ten elde edilen toprak bilgilerini kullanmak, hassas şifalı bitkilerin büyümesini desteklemek için sistematik bir yaklaşım olabilir. Yukarıdaki teknikleri makine öğrenimi algoritmalarıyla birleştiren otomatik, kullanıcı dostu bir sistemin, IUCN kırmızı listesinde yer alan tıbbi bitkilerin yok olma durumuna ulaşmadan önce kritik öneme sahip olduğu kanıtlanmıştır.
Çalışma alanı
Hindistan’ın güneybatı bölgesinde yer alan Karnataka eyaleti, Dünya Jeodezik Sistemi (WGS) 84 verilerine göre 11° 30ʹ Kuzey enlemleri ile 18° 30ʹ Kuzey enlemleri ve 74° Doğu ila 78° 30ʹ Doğu boylamları ile sınırlandırılmıştır. Bölge toplam 191.791 km² yüzölçümüne sahip olup, ülke toplam yüzölçümünün yaklaşık %5,83’ünü oluşturmaktadır. Yaklaşık 400 x 750 km’lik coğrafi genişliğe sahip Karnataka, Hindistan’ın batı ve doğu ghatlarının kesiştiği Deccan yarımadasının batı kesiminde yer alıyor. Karnataka, ovalar, tepeler, platolar ve kıyı alanlarının karışımından oluşan farklı topografya nedeniyle çeşitli iklimlere sahiptir. Mevcut farklı toprak doku türleri arasında kil, tınlı, killi tınlı, kumlu tınlı ve kumlu killi tınlı bulunmaktadır . Şekil 1 Karnataka’nın konumunu ve toprak dağılımını göstermektedir.
Önerilen çalışma alanı, Karnataka, Hindistan ve toprak doku türleri.
Veri toplama
Veri toplama sürecinin ilk adımı, FAO (Gıda ve Tarım Örgütü) web kaynağından bir şekil dosyası oluşturmayı içerir. Şekil dosyası, ESRI (Environmental Systems Research Institute, Inc.) tarafından geliştirilen ve coğrafi bir veri kümesini ve onun coğrafi-uzamsal niteliklerini temsil eden birden fazla dosyadan oluşan bir formattır. Noktalar, çizgiler ve çokgenler gibi coğrafi özellikler hakkında bilgi depolayan standart bir jeouzaysal vektör verisidir. Şekil dosyası QGIS 3.30’s-Hertogenbosch’a aktarılır. QGIS, coğrafi verileri etkili bir şekilde yöneten ve işleyen, yaygın olarak kullanılan ve saygın bir açık kaynaklı yazılımdır. Kullanıcıların, şekil dosyaları da dahil olmak üzere farklı formatlardaki coğrafi verileri içe aktarmasına, görselleştirmesine, analiz etmesine ve değiştirmesine olanak tanır.
Verilerin ön işlenmesi
Toprak türü analizi bağlamında FAO şekil dosyası, farklı toprak doku türlerini veya sınıflarını temsil eden çokgenlerin yanı sıra bunların özelliklerini tanımlayan nitelik verilerini içerir. İçe aktarılan şekil dosyası, ilgilenilen belirli bölgeyi, bu durumda Karnataka bölgesini izole etmek için kırpılır. Karnataka’nın taslağı, ülkeye özgü coğrafi veri kümeleri sağlayan bir web kaynağı olan DIVA-GIS’ten alınmıştır. Hindistan’ın jeo-uzamsal dosyasının “idari alanı”, QGIS’e aktarılarak ve Karnataka bölgesini FAO’nun dünya toprak haritasından çıkarmak için bir maske katmanı olarak kullanılarak kullanılıyor.
Yukarıdaki süreç, arzu edilen ilgi alanının analizine odaklanır. Karnataka bölgesine karşılık gelen kırpılmış katman, seçilen bölgeye göre uyarlanmış ayrı bir veri kümesi sağlayarak yeni bir katman olarak dışa aktarılır. Dışa aktarılan bu katman, konuma göre birleştirme nitelikleri gibi jeouzaysal araçlar ve teknikler kullanılarak daha fazla işlenir ve analiz edilir . Veri toplamanın ayrıntılı adımları Algoritma-01’de açıklanmıştır.
Algoritma-01: Veri toplama
Girdi: FAO’dan alınan şekil dosyası
Çıktı: Enlem, boylam, bölge ve toprak türü gibi nitelikleri içeren CSV (virgülle ayrılmış değerler) dosyası
Adım 1: Şekil dosyasını FAO web kaynağından edinin.
Adım 2: Şekil dosyasını QGIS’e aktarın.
Adım 3: Belirli bir bölgeye (Karnataka, Hindistan) karşılık gelen katmanı kırpın ve yeni bir katman olarak dışa aktarın.
Adım 4: QGIS’i kullanarak seçilen bölgenin enlem ve boylamlarını kırpılmış katmandan çıkarın.
Adım 5: Dışa aktarılan katmanı geopandas kitaplığını kullanarak işleyin ve coğrafi veri çerçevesini bir CSV dosyası olarak dışa aktarın.
Adım 6: Veri kümesindeki nitelik sütunları, belirli bir bölgenin enlemini, boylamını, bölgesini ve toprak tipini içerir.
Adım 7: Dışa aktarılan CSV, karar ağacı algoritmalarının sınıflandırmayı gerçekleştirmesi için veri kümesi görevi görecektir.
QGIS kullanılarak, çıkarma işlemi için coğrafi birim görevi gören 0,01 derece enlem çözünürlüğüne sahip ızgara tabanlı bir yaklaşım kullanılarak 160.492 satırdan oluşan kapsamlı bir veri kümesi oluşturulur. Bu ince taneli ızgara, Karnataka bölgesini temsil eden şekil dosyası üzerine bindirilerek, her ızgara hücresi içindeki veri noktalarının hassas bir şekilde tanımlanmasına ve çıkarılmasına olanak tanır. Çıkarılan veri kümesindeki her veri noktası, enlem ve boylam koordinatlarıyla tanımlanan belirli bir konuma karşılık gelir. Ek olarak veri seti, Karnataka’daki belirli alanlar hakkında bağlamsal bilgi sağlayan alt bölge adlarını da içerir. Ayrıca, toprak özelliklerine ilişkin değerli bilgiler her veri noktasıyla ilişkilendirilerek daha sonraki toprak tipi analizi ve araştırmasını kolaylaştırır.
Izgara kaplama tekniğinden elde edilen kapsamlı veri setinden yararlanılarak, toprak özelliklerinin yerel düzeyde ayrıntılı bir şekilde araştırılması mümkün hale gelir. Karnataka bölgesi içindeki mekansal bilginin bu gelişmiş tanecikliliği, (1) Kil , (2) Tınlı , (3) Killi tınlı , (4) Kumlu tınlı , (5) Kumlu gibi çeşitli toprak doku türlerinin detaylı coğrafi analizine ve araştırılmasına olanak tanır. killi balçık ve (6) Su . QGIS kullanılarak çıkarılan Karnataka alt bölgeleri şunlardır: (1) Bidar , (2) Gulbarga , (3) Belgaum , (4) Bijapur , (5) Bagalkot , (6) Raichur , (7) Koppal, ( 8) Uttar Kannand , ( 9) Shimoga , (10) Udupi , (11) Chikmagalur , (12) Dakshin Kannad , (13) Hassan , (14) Kodagu , (15) Gadag , (16) Dharwad , (17) Bellary , (18) Haveri , (19) Davanagere , (20) Chitradurga , (21) Tumkur , (22) Mysore , (23) Mandya , (24) Chamrajnagar , (25) Bangalore Rural , (26) Kolar , (27) Bangalore Urban . Tablo 1 , Karnataka bölgesi için toprak ve konum gibi özellikleri içeren veri seti-1 örneğini detaylandırmaktadır.
Tablo 1 İncelenen bir bölge için konum ve toprağın istatistiksel özelliklerini oluşturan veri seti-1 örneği.
# Latitude (N) Longitude (E) Soil type Region in Karnataka 1 17° 42′ 18.432ʹʹ 76° 41′ 47.4972ʹʹ Clay Bidar 2 17° 26′ 42.432ʹʹ 77° 11′ 47.4972ʹʹ Clay loam Gulbarga 3 15° 17′ 6.432ʹʹ 76° 39′ 23.508ʹʹ Loam Bellary 4 13° 58′ 30.432ʹʹ 75° 26′ 11.508ʹʹ Sandy clay Loam Shimoga 5 14° 17′ 6.432ʹʹ 74° 28′ 35.508ʹʹ Sandy loam Uttar Kannad
Tıbbi bitkilerde doğru veri toplanması, onların botanik özelliklerinin ve korunma durumlarının anlaşılmasında çok önemli bir rol oynar. Sivil toplum ve hükümet kuruluşlarının üye olduğu bir birlik olan IUCN, botanik adları ve korunma durumları da dahil olmak üzere tıbbi bitkilerin kapsamlı ve küresel olarak tanınan bir listesini sağlar. Nesli tükenme riskini ve tür dağılımını sağlayan tehdit altındaki türlerin kırmızı listesini oluşturmuştur30 . IUCN’deki kırmızı liste, türlere (a) DD olarak veri eksikliği, (b) EN olarak tehlikede, (c) LC olarak en az endişe verici, (d) NE olarak değerlendirilmedi, (e) Tehdide yakın gibi sıralı bir tehdit kategorisi atar. NT olarak ve (f) Yok olma riski göstergelerine dayanan niceliksel kriterlere göre değerlendirme yoluyla VU olarak Hassas . Tablo 2’de şifalı bitkiler, korunma durumları ve toprak tipiyle birlikte örnek veri seti-2 gösterilmektedir.
Tablo 2 İncelenen koruma durumu için şifalı bitkileri ve toprak türünü oluşturan veri seti-2 örneği.
# Toprak tipi Tıbbi bitkinin botanik adı Koruma durumu 1 Kumlu killi balçık Aphanamixis polistachya LC 2 balçık Cinnamomum macrocarpum VU 3 Kil Plectranthus caninus LC 4 Kumlu balçık Jatropha gossypiifolia LC 5 balçık Zinnia Peruviana kuzeydoğu 6 Killi toprak Exacum iki renkli TR 7 Kumlu balçık Carica papaya GG
Karar ağacı algoritması
Birçok makine öğrenimi algoritması türünden denetimli ve denetimsiz öğrenme algoritmaları, makinenin verileri nasıl topladığı ve öğrendiğine bağlı olarak tipik olarak ayrılan iki ana türdür. Önerilen çalışma, girdi ve çıktı gösterimine sahip bir veritabanındaki kodlanmış öğrenme akışının makine deneyimini elde ettiği denetimli öğrenme algoritmalarını göstermektedir. Veritabanındaki numuneler olarak bilinen gözlemler, girdi olarak özelliklerden ve çıktı olarak hedef etiketlerinden oluşur. Denetimli algoritmaların temel amacı, girdileri ilgili çıktılara yüksek doğrulukla eşlemektir. Tüm denetlenen algoritmalar Denklem 2’de gösterildiği gibi özetlenmiştir. ( 1 ) düzenli ampirik risk minimizasyonu konusunu açıklamaktadır.
Burada Kayıp , y i gerçek değerini, xi giriş değişkenli ( f ) modelinden elde edilen değerle karşılaştıran kayıp fonksiyonunu ifade eder . İlk terim uyumun kalitesini ölçer, ikinci terim ise karmaşık modellerde aşırı uyumu önlemek içindir. Karar ağaçları (DT), bu çalışmada benimsenen denetimli bir algoritmadır.
DT, ampirik risk minimizasyonu ve dikdörtgen bölgelerde benimsenen açgözlü buluşsal mantık olarak kayıpların karelerinin toplamını kullanır. Esas olarak sürekli ve kategorik girdi ve çıktı değişkenleri dahil olmak üzere sınıflandırma konularına yoğunlaşmaktadır31 . Öncelikle örnekleri ayıran özellikler dikkate alınarak örnekler homojen kümelere ayrılır. DT’de benimsenen terminoloji kök (sadece tüm örnekleri içeren giden oklarla ağacın başlangıcı), yapraklar (kararın tamamlandığı terminal düğümü), düğümler, dal ve budamadır (aşırı uyumu önlemek için ağacın bir kısmının kaldırılması). ). Numuneler, bilgi kazanımı, Gini, varyansın azaltılması ve ki-kare 32 gibi çeşitli tekniklere dayanarak aşamalı olarak bölünür .
Entropi, belirli bir özelliğin sınıflandırılmasıyla ilişkili belirsizlik düzeyini ölçer. Tüm öğeler tek bir sınıfla özel olarak hizalandığında, entropi, kesin ve kesin sınıflandırmayı gösteren bir saflık durumuna ulaşır. Entropi metriği 0 ile 1 arasında değişir; 0, tüm öğelerin belirli bir sınıfla veya tekil bir hakim sınıfla belirgin bir şekilde ilişkili olduğu mükemmel sınıflandırma saflığını temsil eder. Tersine, 1’lik bir entropi değeri, maksimum belirsizlik seviyesini belirtir ve çeşitli sınıflar arasında öğelerin rastgele ve ayrım gözetmeyen bir dağılımını gösterir. Matematiksel olarak Entropi Eşitlik 2’de gösterildiği gibi ifade edilir. ( 2 )
Alternatif olarak Gini safsızlığı olarak da adlandırılan Gini Endeksi, rastgele seçilen belirli bir özellik için yanlış sınıflandırma olasılığını ölçer. Tüm unsurlar yalnızca tek bir sınıfla ilişkilendirildiğinde kusursuz bir sınıflandırma anlamına gelen bir saflık durumuna ulaşır. Entropiye benzer şekilde, Gini endeksi 0 ile 1 arasındaki sayısal aralığı kapsar. 0 değeri, tüm öğelerin belirli bir sınıfa atandığı veya tekil bir sınıfın geçerli olduğu kusursuz sınıflandırma saflığını belirtir. Tersine, 1 değeri, öğelerin farklı sınıflar arasında gelişigüzel dağılımını belirtir. 0,5’lik bir Gini Endeksi değeri, öğelerin birden fazla sınıfa eşit bir şekilde dağıtıldığını gösterir. Matematiksel olarak Gini İndeksi Eşitlik 2’de gösterildiği gibi ifade edilir. ( 3 )
Ağaç tabanlı algoritmalar, doğruluk parametresini geliştirmek için topluluk tekniğini benimser. Topluluk yöntemi, zayıf öğrenenleri güçlü, yüksek performanslı öğrenenlere ulaşmak için birleştirir33 . Torbalama ve güçlendirme, topluluk öğreniminde iki tür tekniktir. Torbalama, aynı birincil veri kümesinin bir alt örnek serisi için birden fazla sınıflandırıcı sonucunu birleştirir. Örneklerin rastgele seçilip tekrarlanmasıyla çeşitli alt veri kümeleri oluşturulur. Her alt veri kümesi için bir model oluşturulur ve tüm model yanıtlarının ortalaması, modu veya medyanı hesaplanarak nihai tahmin oluşturulur. Elde edilen sonuçlar birincil olanlardan daha sağlamdır. Torbalama kapsamındaki teknikler kümesi rastgele orman ve ekstra ağaçlar algoritmasıdır.
Güçlendirme tekniği, zayıf öğrencileri güçlü öğrencilere dönüştürür. Nihai tahmin, ağırlıklı ortalama yaklaşımını kullanarak diğer tahminleri birleştirir. Torbalamadan kritik fark, öğrenenlerin sırayla oluşturulmasıdır. Torbalamada yapılan her ağaç bağımsız olurken, güçlendirmede ağaçlar yanlış sınıflandırılan örnekler dikkate alınarak oluşturulur ve ağırlıklar daha sonraki alt kümelerdeki zor durumlar dikkate alınarak yeniden dağıtılır. Güçlendirme tekniği örnekleri Ada boost ve XGBoost’tur.
Rastgele orman
Ekstra ağaç sınıflandırıcısı, rastgele orman (RF) ve XGBoost gibi DT algoritmaları, topluluk öğrenme yöntemlerinden ortaya çıkan ML teknikleridir. RF, sınıflandırmayı gerçekleştirmek için her ağacın giriş vektörünün en çok yinelenen bant değerlerine oy verdiği karar ağaçlarının bir birleşimidir. Tahmine dayalı ağaçlar, torbalama veya güçlendirme yoluyla girdi veri kümesinden rastgele büyütülür. Giriş veri kümesi, sınıf etiketleri arasındaki farklılığı en üst düzeye çıkarmaya ve böylece alt kümeler oluşturarak en iyi bölünmeyi tanımlamaya yardımcı olan Gini indeksi veya bilgi kazancı gibi ölçümler kullanılarak bölünür. RF hakkında daha fazla ayrıntı Refs’te bulunabilir. 34 , 35 .
Ekstra ağaç sınıflandırıcısı
Son derece rastgeleleştirilmiş bir ağaç olarak da bilinen ekstra ağaç sınıflandırıcı (EXTC) 36 , sınıflandırma için bağımsız karar ağaçları oluşturur ve sınıflandırma modelinin varyansını azaltmak için sağlam rastgeleleştirme yöntemleri içerir. RF ve EXTC arasındaki kritik farklar şunlardır: (a) EXTC, her bir ağacı oluşturmak için eğitim setinin tamamını kullanırken RF, torbalama tekniğini uygular. (b) Düğümler (değişken ve değişken indeks) EXTC’de rastgele seçilir. Buna karşılık, RF en iyi bölme, değişkenlerin ve değişken indeksinin rastgele bir değişken alt kümesinden optimize edilmesiyle gerçekleştirilir, bu da ağaçların ilişkisiz ve çeşitlendirilmiş olmasını sağlar.
EXTC, RF’ye kıyasla hesaplama verimliliği açısından belirgin bir avantaj sunar. Rastgeleleştirme yaklaşımı, RF’ye kıyasla karar ağaçlarının daha hızlı oluşturulmasını sağlar. RF, en uygun olanı belirlemek için çok sayıda potansiyel bölmeyi değerlendirir ve önemli miktarda hesaplama kaynağı tüketirken, EXTC, kapsamlı bir değerlendirme olmaksızın rastgele bölmeler kullanır ve bu da daha hızlı eğitim sürelerine yol açar. Bu hız avantajı, EXTC’yi özellikle kapsamlı veri kümelerinin veya hesaplama verimliliğinin öncelikli olduğu senaryoların işlenmesi için uygun hale getirir.
XGBoost
DT tekniğini temel alan popüler bir ML algoritması olan aşırı degrade güçlendirme (XGBoost) 37 , birçok DT içeren bir orman oluşturur. Bu teknik, daha zayıf tahmincileri entegre etmek ve güçlü tahmincileri gerçekleştirmek için seri veri seti eğitim prosedürünü kullanır. Aşırı uyum sorunu, modelleme prosedürü sırasında düzenlileştirme teriminin getirilmesiyle hafifletilir. Hedef fonksiyonunu en düşük değere ulaşana kadar (eğitim durur) optimize etmek için art arda eğitim veren bir topluluk tekniğidir.
Torbalama sınıflandırıcı
Torbalama olarak bilinen Bootstrap AGGregatING, sınıflandırıcıları orijinal eğitim seti T  =  t 1 , t 2 ,…t n üzerinde rastgele eğiten bir topluluk tekniğidir ; burada i’inci örneği ve n — toplam örneği temsil eder . Teknik, ortalama alma veya oylama yöntemini benimseyerek her tahmini nihai tahminde birleştirir. Torbalama sınıflandırıcısı modelin varyansını azaltır ve böylece aşırı uyum sorununu azaltır. Torbalama sınıflandırıcı topluluğu Denklem 2’de gösterildiği gibi temsil edilebilir. ( 4 )
Önerilen yöntem
Ana amaç, Karnataka bölgesi için toprak ve CBS verilerini kullanarak hassas şifalı bitkileri ve bunların potansiyel büyüme noktalarını korumak için önerilerde bulunmaktır. Yaklaşım, Karnataka bölgesinin 27 alt bölgesini ve altı toprak doku tipini dikkate aldı; burada kullanıcılar toprak tipini veya önerilen sistemin verimli bir şekilde yetiştirilebilecek potansiyel şifalı bitkileri önerdiği ilgi alanını seçebiliyor. Önerilen yaklaşım üç aşamadan oluşmaktadır: veri toplama, sınıflandırma ve öneri. Önerilen yöntemin veri toplama aşaması iki farklı aşamayı içermektedir; enlem, boylam, alt bölgeler ve bunlara karşılık gelen topraklar gibi nitelikleri içeren veri seti-1 ve hassas tıbbi bitki botanik isimleri, korunma durumları ve uygun toprak gibi nitelikleri içeren veri seti-2 doku türleri. Şekil 2 , önerilen sistemi ( GeoHerb ) oluşturmak için benimsenen yaklaşımın ayrıntılı akışını göstermektedir . Sınıflandırma aşamasında, kullanıcı girdisine (toprak türü veya bölgesi) dayalı olarak, ilgili çıktıyı sınıflandırmak için ML modeli geliştirilir (girdi olarak toprak türü için hedef etiket, onun alt bölgesidir ve girdi olarak alt bölge için hedef, uygun toprak türü). Bu nedenle, çıktı etiketlerini tahmin etmek için iki ML modeli tasarlanmıştır. Karar ağacı tabanlı modellerin dışında benimsenen alternatif bir yaklaşım da kNN sınıflandırma algoritmasıdır. Algoritma, özellik noktası mesafesini ölçmek için Öklid mesafesini uygulamaktan oluşur. Algoritma k (en yakın komşu) değerine göre farklı davranışlar gösterir. Çalışmada k=5 için varsayılan parametre kullanılmıştır.
Şekil 2: GeoHerb için önerilen yaklaşım.
Üçüncü aşamada (öneri), sınıflandırma aşamasından türetilen önerilen bitki türleri, tahmin edilen toprak doku türlerinin mekansal dağılım modellerini tasvir etmek için renk kodlu alanlar kullanan bir jeo-uzaysal görselleştirme tekniği olan koroplet haritaya kusursuz bir şekilde entegre edilir ve ilişkili bitki toplulukları. Bu coğrafi görselleştirme tekniği, tematik gölgeleme ve renk gradyanlarından yararlanarak, ilgilenilen bölgedeki bitki bolluğunun, tür zenginliğinin ve ekolojik bölgelemenin görselleştirilmesine olanak tanır. Kullanıcılar harita ile etkileşim kurarak bitki simgelerine tıklayarak detaylı botanik bilgilere ulaşabiliyor. Bu, toprak özellikleri, bitki uygunluğu ve coğrafi bağlam arasındaki karmaşık ilişkilerin daha iyi anlaşılmasını sağlar. Choropleth haritası, bitki-çevre etkileşimlerini araştırmak ve analiz etmek, ekolojik yönetim ve arazi kullanımı planlama çabalarında bilinçli karar vermeyi kolaylaştırmak için değerli bir araçtır.
Araştırma, tıbbi bitkilerin büyümesine yüksek oranda katkıda bulunan toprak, CBS bilgileri, tıbbi bitki botanik adları ve koruma durumu gibi özellikleri seçerek yeni veri kümeleri oluşturmanın zorluğunu araştırıyor. Araştırmada ele alınan şifalı bitkiler IUCN kayıtlarına göre hassastır. Rastgele orman, XGBoost, kNN, torbalama sınıflandırıcı ve ekstra ağaç sınıflandırıcı gibi ML modelleri ile geliştirilen sistem, belirli toprak veya bölgeye verimli bir şekilde yetişmeye uygun şifalı bitkileri yüksek doğruluk oranıyla tahmin etmektedir. Önerilen ekstra ağaç sınıflandırıcısı, önerilen diğer modellerden daha yüksek bir doğruluk oranı sergiliyor.
Çalışmanın amacı, nesli tükenme tehlikesiyle karşı karşıya olan şifalı bitkiler sorununun üstesinden gelmek için topluma hizmet etmek ve bu bitkilerin büyümelerini artırma konusunda halka ve paydaşlara büyük ölçüde yardımcı olmayı amaçlıyor.
Sonuçlar ve tartışma
Önerilen bu yaklaşım, (a) girdi olarak verilen alt bölge için toprak tipini ve (b) verilen toprak tipi girdisi için en uygun alt bölgeyi tahmin etmeyi amaçlamaktadır. Tahmin edilen değerler, o bölgenin veya toprak tipinin büyümesini ve gelişmesini artırmak için uygun şifalı bitkileri göstermek üzere haritada gösterilir. Araştırma, toprak haritalarından coğrafi verileri çıkarmak için QGIS’i kullanarak veri kümesi-1 ve veri kümesi-2’nin oluşturulmasını kolaylaştırdı. Şekil 3, Karnataka bölgesinde mevcut olan çeşitli toprak tipi dağılımlarının yüzdesini açıkça göstermektedir. Benzer şekilde Şekil 4 , Karnataka’nın farklı alt bölgeleri için toprak doku türlerinin dağılımını göstermektedir. Veri seti-2’de ele alınan 150 şifalı bitkinin dağılımı ve bunların IUCN’den alınan ilgili koruma durumları Şekil 5’te gösterilmektedir . Pek çok bitkinin tehlike altında olduğu, değerlendirilmediği veya hassas olduğu açıktır. Bu nedenle, bitki koruma acil bir ihtiyaçtır.
Karnataka bölgesi için altı toprak türünün yüzde dağılımı.
Şekil 4: Karnataka bölgesinin yirmi yedi alt bölgesi için toprak dağılımı.
Şekil 5: Hindistan’ın Karnataka bölgesi için şifalı bitkilerin korunma durumlarına göre dağılımı.
Önerilen tahmin RF, EXTC, torbalama, XGBoost ve kNN gibi birçok sınıflandırıcının uygulanmasını içermektedir. Her sınıflandırıcı algoritma, iyi bir tahmin performansı sağlayacak şekilde ayarlanması gereken bir dizi parametreye sahiptir. Ayarlanan parametrelerden bazıları şunlardır: (a) RF ve EXTC sınıflandırıcısı: n tahmin edici  = 100; kriter  = gini; minimum örnek bölünmesi  = 2 ve minimum örnek yaprağı  = 1. (b) XGBoost: güçlendirici  = gbtree, öğrenme oranı  = 0,3, gama  = 0, maksimum derinlik  = 6 ve minimum çocuk ağırlığı  = 1. (c) Torbalama Sınıflandırıcısı: n tahmin ediciler  = 10, maksimum örnekler  = 1,0, maksimum özellikler  = 1,0. Performans metriklerine göre en iyi model seçilir. Tablo 3 , sınıflandırma modellerinin performans ölçümlerini göstermekte ve belirli alt bölgeler içindeki toprak doku türlerini kategorize etmedeki doğruluk ölçümlerine ilişkin bilgiler sunmaktadır. Benzer şekilde Tablo 4 , sınıflandırma modellerinin performans ölçümlerini sergileyerek, bunların toprak dokusal türleri için alt bölgeleri sınıflandırmadaki doğruluğu hakkında değerli bilgiler sağlar. Tablo 3 ve 4 , 80:20 oranında (tren seti — 128.393 satır ve test seti — 32.099 satır) bölünmüş veri seti için değerleri gösterir ve modellerin kategorize etmedeki etkinliğini vurgulayan temel bir referans görevi görür.
Tablo 3 Verilen alt bölge için toprak tipinin sınıflandırılmasına yönelik performans ölçütleri.
Model F1 score (%) Precision (%) Recall (%) Accuracy (%) Training Testing Random forest 98.74 98.77 98.70 100 98.27 EXTC 98.77 98.83 98.71 100 99.01 XGBoost 97.83 97.66 97.99 98.57 97.44 kNN 98.86 98.87 98.85 99.69 97.58
Tablo 4 Verilen toprak tipi için alt bölgelerin sınıflandırılmasına yönelik performans ölçütleri.
Model F1 score (%) Precision (%) Recall (%) Accuracy train (%) Accuracy test (%) Random forest 98.53 98.53 98.53 100 98.05 EXTC 98.63 98.63 98.63 100 98.76 Bagging 98.54 98.54 98.54 99.89 97.94 kNN 98.62 98.62 98.62 99.48 97.29
Tablo 3 ve 4’te sunulan sınıflandırma modellerini değerlendirirken , tüm modeller için farklı parametrelerin kullanıldığının, sırasıyla toprak tipi ve alt bölgenin sınıflandırılmasında elde edilen dikkat çekici performansın altının çizilmesi dikkat çekicidir. Farklı parametre konfigürasyonu, manüel ayarlama veya kişiselleştirmeden yoksun olarak modelin kendine özgü yeteneklerini yansıtır. Buna rağmen, f1 puanı, hassasiyet, doğruluk ve geri çağırma gibi elde edilen performans ölçümleri, toprak doku türlerinin alt bölgeler içinde (ve bunun tersi) kategorize edilmesinde dikkate değer oranlar ve etkinlik sergiliyor.
En iyi performansı sergileyen modeller vurgulanmıştır ve Tablo 4’te XGBoost’un, ilk değerlendirmedeki ortalamanın altındaki performansından dolayı verilen toprak doku türlerine göre alt bölgeleri sınıflandırmak için kullanılmadığı, sonuçlarının istenen doğruluk seviyesini gösteremediği ve Diğer modellerle karşılaştırıldığında verimlilik. Buna karşılık, torbalama sınıflandırıcısı , birden fazla hedef sütunu (toprak dokusal türleri) desteklememe sınırlaması nedeniyle Tablo 3’te gösterilen alt bölgeler içindeki toprak tipi sınıflandırmasında kullanılmaz . Yukarıdaki sonuç, diğer modellerle karşılaştırıldığında doğru ve güvenilir sınıflandırmayı sağlamak için EXTC ve RF’nin seçildiğini göstermektedir.
Ancak kNN algoritması, karar ağacı tabanlı modellerin her iki sınıflandırmasında da rekabetçi doğruluk göstermiştir. Özellikle EXTC sınıflandırıcısı çapraz doğrulama puanlarında diğer tüm modellerden daha iyi performans gösterdi. EXTC tarafından tutarlı bir şekilde elde edilen yüksek doğruluk, veri kümesindeki temel kalıpları ve varyasyonları, verilerin farklı katmanlarında yakalama ve kullanma konusundaki etkinliğini göstermektedir. Bu nedenle, mevcut araştırma tahminleri açısından diğer sınıflandırıcılarla karşılaştırıldığında en iyi performansı gösteren EXTC ile yola devam edildi.
Şekil 2’deki sonuçlar. Şekil 6 ve 7, sırasıyla toprak ve alt bölgenin sınıflandırılması için EXTC modelinin sağlamlığını ve güvenilirliğini vurgulamaktadır. Benimsenen çapraz doğrulama süreci, 5’lik k-kat değerini kullanmıştır; bunun için EXTC, alt bölgeler içindeki toprak doku türlerini sınıflandırmak için %99,01 ve toprak doku türlerine dayalı olarak alt bölgeleri kategorize etmek için %98,76’lık tutarlı bir üst doğruluk göstermiştir. Çapraz doğrulama puanlarının gösterdiği sağlamlık ayrıca, incelenen sınıflandırma modellerinin alt bölgeler içindeki toprak doku türlerini ve bunun tersini etkili bir şekilde sınıflandırabileceği ve bu modellerin jeo-uzaysal analiz, çevresel çalışmalar ve ilgili alanlarda değerli araçlar haline gelebileceği fikrini desteklemektedir.
Şekil 6: Zemin sınıflarının sınıflandırılmasına yönelik EXTC’nin test doğruluk oranının diğer modellerle karşılaştırılması.
Şekil 7: Alt bölge sınıflarının sınıflandırılması için EXTC’nin test doğruluk oranının diğer modellerle karşılaştırılması.
Araştırma, kullanıcı tarafından seçilen toprak tipine veya alt bölgeye göre en uygun şifalı bitkiyi önermek için geliştirilen EXTC sınıflandırıcı algoritmasına sahip ML modeli olan iki veri kümesi kullanılarak sonuçlandırılmaktadır. EXTC ve RF sınıflandırıcılarının en iyi performans gösteren modeller olarak ortaya çıktığı titiz bir değerlendirme sonucunda belirlendi. EXTC, çeşitli ölçümlerde sürekli olarak yüksek doğruluk sergileyerek sınıflandırmadaki sağlamlığını ve güvenilirliğini vurguladığından, çalışmadaki en iyi model olarak seçilmiştir. Bir koroplet görselleştirmesi, sonuçların kapsamlı bir şekilde anlaşılmasını sağlayarak, toprak ve bitkiler için anlamlı renk temsiliyle haritalarda sonuçların sezgisel ve bilgilendirici bir şekilde temsil edilmesini sağlar.
Şekil 8, EXTC modelinin kullanıcı tarafından seçilen belirli alt bölgeler içindeki toprak dokusal türlerinin dağılımına ilişkin performansını ve koruma durumlarına göre karşılık gelen şifalı bitkinin tavsiyesini elde etmek için yürütülen farklı deneylerden elde edilen değerli bilgiler sunan grafiklerden oluşan bir kolajı göstermektedir. . Şekil 8a’daki grafik, kullanıcı tarafından seçilen alt bölge ( Belgaum ) içindeki toprak dağılımını gösterir ve farklı toprak dokusal türlerini ve mekansal kapsamını vurgular. Şekil 8b , Belgaum alt bölgesi içindeki killi toprakta yetişen, LC olarak koruma statüsüne sahip önerilen şifalı bitkileri belirterek yukarıdaki bilgiyi tamamlamaktadır .
Şekil 8: ( a ) Belgaum alt bölgesindeki toprağın dağılımı . ( b ) Belgaum alt bölgesindeki LC bitkilerinin grafiği.
Şekil 9, Karnataka bölgesindeki kullanıcı tarafından seçilen toprak tipi ( killi tınlı ) için şifalı bitki önerilerinin ayrıntılarını vermektedir . Şekil 9a’daki grafik , Karnataka’daki killi-tınlı toprağın dağılımını göstermektedir. Şekil 9b , Dakshin Kannad alt bölgesi içindeki killi-tınlı toprakta yetişen EN olarak koruma statüsüne sahip şifalı bitkilerin tavsiyesini belirterek yukarıdaki bilgiyi tamamlamaktadır .
Şekil 9: ( a ) Karnataka’daki killi tınlı toprağın dağılımı . ( b ) Dakshin Kannad alt bölgesinde potansiyel olarak yetiştirilebilen EN otlarının grafiği .
Tablo 5 ve 6’da ayrıntıları verilen yanlış sınıflandırma sonuçlarından , EXTC modelinin aşırı uyum sorununun üstesinden gelmesi ve yüksek bir orana genelleme yapmasıyla ilgili gözlemler aşağıdadır. Toprak sınıflandırmasında fark edilen yanlış sınıflandırma, iki toprak doku tipinin sınırındadır. Örneğin, Belgaum bölgesindeki dağınık toprak doku türleri, Şekil 8a’da görüldüğü gibi kil, killi tınlı ve kumlu killi tınlıdır . Benzer şekilde, Tablo 6’da gözlemlenen birkaç yanlış sınıflandırılmış sonuç, ortak sınırı paylaşan alt bölgelerden kaynaklanmaktadır. Örneğin, Karnataka bölgesindeki killi-tınlı toprağın dağınık dağılımı Şekil 9a’da görülmektedir . Belirli bir toprağa veya bölgeye ait potansiyel şifalı bitkiler son kullanıcılara koroplet harita kullanılarak gösterildiğinden bu yanlış sınıflandırmalar önemsizdir.
Tablo 5 Toprak sınıflandırmasına ilişkin yanlış sınıflandırma analizi.
# Toprak tipi Toplam numuneler # Doğru sınıflandırma # Yanlış sınıflandırma Hata (%) 0 Kil 9396 9314 82 0.87 1 Killi toprak 13.849 13.676 173 1.25 2 balçık 665 637 28 4.21 3 Kumlu killi balçık 7895 7843 52 0,66 4 Kumlu balçık 145 134 11 7.59 5 su 149 143 6 4.03 Toplam 31.950 31.589 361 3
Tablo 6 Alt bölge sınıflandırmasına ilişkin yanlış sınıflandırma analizi.
# Alt bölgeler # Örnekler # Doğru sınıflandırma # Yanlış sınıflandırma Hata (%) 1 Bagalkot 1081 1067 14 1.30 2 Bangalor Kırsalı 937 910 27 2.88 3 Bangalor Kentsel 360 346 14 3.89 4 Belgaum 2252 2234 18 0.80 5 Bellary 1435 1420 15 1.05 6 Bidar 916 910 6 0,66 7 Bijapur 1693 1682 11 0,65 8 Çamrajnagar 947 939 8 0,84 9 Çikmagalur 1252 1230 22 1.76 10 Çitradurga 1388 1374 14 1.01 11 Dakshin Kannad 746 736 10 1.34 12 Davanagere 1027 1003 24 2.34 13 Dharwad 729 717 12 1.65 14 Gadağ 806 789 17 2.11 15 Gülbarga 2734 2721 13 0,48 16 Hasan 1184 1161 23 1.94 17 Haveri 793 772 21 2.65 18 kodagu 693 681 12 1.73 19 Kolar 1406 1396 10 0.71 20 Koppal 975 953 22 2.26 21 Mandya 820 805 15 1.83 22 Mysore 1047 1032 15 1.43 23 Raichur 1422 1407 15 1.05 24 Şimoga 1295 1267 28 2.16 25 Tümkur 1811 1786 25 1.38 26 Udupi 678 670 8 1.18 27 Uttar Kannad 1672 1659 13 0,78 Toplam 32.099 31.684 415 1.5
Yukarıdaki sonuçlar, mevcut araştırmada tasarlanan yaklaşımın, belirli bölgelerin veya ilgili toprağın şifalı bitkileri hakkında geniş bilgi sağladığını açıkça belirtmektedir. Dolayısıyla model, sessizce yok olan hassas bitkilerin büyümesini teşvik etmeyi vaat ediyor. Yukarıdaki bilgilerin yayılması şifalı bitkilerin paydaşlarına ulaşmada en iyi yaklaşımlardan biridir.
Tablo 7 önerilen sistem sonuçlarını ilgili çalışmalarla karşılaştırmaktadır. Önerilen EXTC modelinin, zemin sınıflandırmasına yönelik diğer ilgili çalışmalarla karşılaştırıldığında daha iyi doğruluk gösterdiğini açıkça göstermektedir. GeoHerb’in sınırlaması, bitki türlerini tahmin etmek için bölgenin iklim koşullarını dikkate almamasıdır. Çalışmanın tüm bulguları, maruz kalan şifalı bitkilerin toprak ve bölge sınıflandırmasından tavsiye edilmesine ilişkin karar verme süreçlerini desteklemek için coğrafi analiz ve makine öğrenimi tekniklerini birleştirmenin potansiyel yönünü göstermektedir.
Tablo 7 Önerilen sistemin toprak sınıflandırmasına ilişkin çalışmalarla karşılaştırılması.
# Referanslar Yöntem Kesinlik (%) 1 Aydın ve ark. 38 Karar ağacı sınıflandırıcısı (CART) 90.66 2 Azmin ve ark. 39 Rastgele orman 97.23 3 Önerilen sistem EXTC 99.01
Çözüm
Araştırma, CBS ve makine öğrenimi tekniklerini kullanarak belirli bölgelerdeki hassas tıbbi bitkilerin başlıklarını tahmin etme olanaklarını araştırıyor. Tahmin, hastalıkları tedavi etmek ve yeni ilaç keşfine yardımcı olmak için ana kaynak oldukları için şifalı bitkileri korumayı ve büyümelerine yardımcı olmayı amaçlıyor. QGIS aracı, GIS ve toprak bilgilerini FAO web kaynağından alır. Hassas bitkilere ve bunların korunma durumlarına ilişkin veri seti IUCN kayıtlarından alınmıştır. Metodoloji, özellikle örnek olay çalışması olarak seçilen Hindistan’ın güney bölgesi Karnataka’ya uygulanmıştır. Bölge 27 alt bölge ve altı farklı toprak doku tipinden oluşmaktadır.
GeoHerb tarafından tasarlanan sistem aracılığıyla kullanıcıya, verimli bir şekilde yetiştirilebilecek potansiyel şifalı bitkileri (hassas) tahmin etmek için girdi olarak toprak tipini veya ilgilenilen alt bölgeyi sağlama seçeneği sunulur. Rastgele orman, ekstra ağaç sınıflandırıcı, torbalama sınıflandırıcı, XGBoost ve kNN gibi basit sınıflandırma algoritmalarının yanı sıra çok az karar ağacı tekniği kullanılmaktadır. Önerilen veri kümeleri, toprak bilgilerinin yer aldığı 160.492 satırlık konum ve koruma durumlarıyla birlikte 150 bitkiden oluşuyor. Veri kümesindeki beş makine öğrenimi modeli denemesi, rekabetçi doğruluk oranlarını sergiledi. Özellikle, ekstra ağaçlar sınıflandırıcısı her iki model için de (sırasıyla alt bölge etiketleri ve toprak tipi etiketleri tahmini) %98,76 ve %99,01 doğruluk sunmuştur.
CBS’nin ve makine öğrenimi algoritması tarafından yönlendirilen toprak analizinin yakınsaması, hassas şifalı bitkilerin anlaşılmasında, ihtiyaçlarının karşılanmasında ve sürdürülebilir kullanımında devrim yaratıyor. Öngörülen tasarım, toplumun ve sağlık uygulamalarının iyileştirilmesini teşvik eden modern teknikler ile geleneksel yaklaşımlar arasındaki boşluğu doldurduğu için en son teknolojiye sahip bir yaklaşımdır. Benimsenen yöntem, şifalı bitkilerin haritalar aracılığıyla hızlı bir şekilde analiz edilmesini sağlar. Pek çok şifalı bitki ülkenin ekonomik ürünü olduğundan paydaşlarının birçoğu büyük oranda faydalanmaktadır. Çalışma, makine öğreniminde diğer öğrenme algoritmalarını uygulamak ve hassas bitkilerin büyümesine ve genel mahsullerin üretimine katkıda bulunan farklı ülkelerde CBS’yi uygulamak ve uygun iklim ve coğrafi konum bilgilerini çıkarmak için QGIS’e birçok katman eklemek üzere genişletilebilir. otlar için.
Veri kullanılabilirliği
Mevcut çalışma sırasında kullanılan ve/veya analiz edilen veri kümeleri, makul talep üzerine ilgili yazardan temin edilebilir.
0 notes
Text
Gana'nın ilk yardımda kullanılan şifalı bitkileri tehdit altında
Gana'nın ilk yardımda kullanılan şifalı bitkileri tehdit altında
Tumblr media
#AmamaShelterbeltOrmanRezervi, #AşırıHasat, #AsukeseOrmanRezervi, #BitkiÇeşitleri, #BitkiTıbbıAraştırmaMerkezi, #BitkiTıbbıBilimselAraştırmaMerkezi, #BitkiselAcıÜretimi, #BitkiselIlaçlar, #BiyoçeşitlilikKaybı, #EtnobotanikBilgi, #FarmakolojikEtki, #GanaGelenekselTıp, #GanaOrmanları, #GanaOrmansızlaşmaOranları, #GanaŞifalıBitkiler, #GanaDaBitkiselIlaçKullanımı, #GanaDaŞifalıBitkiler, #GanaDakiYerelTopluluklar, #GanaNınEtnobotanikGelenekleri, #GelenekselBitkiBilgisi, #GelenekselTıp, #KorumaProgramları, #ModifiyeTaungyaSistemi, #OrmanRestorasyonu, #OrmanYangınları, #Ormansızlaşma, #OrmansızlaşmaEtkileri, #TarımsalGenişleme, #YerelBilgi, #YerelTopluluklar https://is.gd/lX8YHo https://www.tibbivearomatikbitkiler.com/haberler/gananin-ilk-yardimda-kullanilan-sifali-bitkileri-tehdit-altinda/
Gana’nın ilk yardımda kullanılan şifalı bitkileri tehdit altında, yakın zamanda yapılan bir araştırmaya göre, güneybatı Gana’daki orman toplulukları, 83’e kadar rahatsızlığı tedavi etmek için 70 şifalı ağaç türü kullanıyor. Bu bitkiler, farmakolojik faydaları olan yüksek düzeyde biyoaktif bileşikler içerir, ancak birçoğu aynı zamanda aşırı hasat ve büyük ölçekli ormansızlaşmaya neden olan bölgedeki tarımsal genişleme gibi faktörler tarafından da tehdit altındadır. Batı tıbbına ve kültürel algılara erişim eksikliği nedeniyle geleneksel tıp, orman kenarındaki birçok topluluk için birincil tedavi kaynağıdır. Yazarlar, hükümet öncülüğündeki koruma programlarının ve geleneksel bilginin korunmasının, bu şifalı ağaç türlerinin korunması açısından önemli olduğunu söylüyor.
Yeni bir araştırmaya göre, Gana’nın güneybatısındaki geleneksel tıbba erişimi olmayan kırsal topluluklar, 83’e kadar rahatsızlığı tedavi etmek için düzinelerce şifalı ağaç türü kullanıyor . Ancak çalışmanın yazarları, bu ağaç türlerinin çoğunun aynı zamanda aşırı hasat ve tarımsal genişleme gibi faktörler nedeniyle de bölgede ormansızlaşmaya yol açtığını söylüyor.
Heliyon dergisinde yayınlanan çalışma, Asukese Orman Rezervi ve Amama Shelterbelt Orman Rezervi’nin kenarlarındaki toplulukların 33 taksonomik aileden 70 tür şifalı ağaç kullandığını ortaya çıkardı. Bu ağaçlara atfedilen ilk beş farmakolojik etki, anti-inflamatuar, anti-sıtma, anti-mikrobiyal, anti-bakteriyel ve üremeyi artırıcı özelliklerdir.
Gana Enerji ve Doğal Kaynaklar Üniversitesi Orman Bilimleri Bölümü’nde öğretim görevlisi olan ortak yazar Michael Asigbaase, “Bitkisel ilaç, kırsal toplulukların ‘ilk yardımı’ gibidir ve bazı uzak bölgelerdeki tek yardımdır” dedi. “Bütün topluluklarda şifalı bitkiler var. Hatta bazı durumlarda klinik ve hastanelerden yardım bulamayan insanlara da yardım edebildiler.”
Araştırma yazarları, bölgedeki şifalı ağaçların kullanımını anlamak için Yerli Akan-Bono halkı ve Kusaasi ve Waala gibi kuzey kabileleri de dahil olmak üzere dört topluluktan 88 katılımcıyla röportaj yaptı. Bulgular, toplumun bitki özellikleri, iyileştirici etkileri, çeşitleri ve yan etkileri hakkındaki bilgisini değerlendiren bir Yerli bilgi endeksi de dahil olmak üzere beş parametre kullanılarak değerlendirildi. Parametrelerin geri kalanı, bilimsel literatürde tıbbi özelliklerin ne sıklıkta belirtildiğine, türlerin ve bitkilerin parça değerlerine ve bunların aile içindeki kullanımına baktı.
Gana’daki uzak yerel topluluklar için şifalı ağaçlar, ormanların kenarlarında yaşayan toplulukların kolayca erişebildiği göz önüne alındığında birincil tedavi kaynağıdır. Batı geleneksel tıbbındaki son gelişmelere rağmen, Afrika’daki birçok ülkede geleneksel tıbba bağımlılık, geleneksel tıbbın nispeten yüksek maliyeti, sınırlı sağlık hizmeti kapsamı ve sağlık personeli sayısı ve geleneksel tıbbın kültürel olarak normalleşmesi nedeniyledir.
Asigbaase, Mongabay’a şöyle konuştu: “Gana’daki pek çok topluluk bitkisel ilaçları geleneksel [Batı] tıbbından daha etkili olarak algılıyor çünkü bunlar mevcut, uygun fiyatlı ve bunların nasıl hazırlanacağı ve uygulanacağı konusunda ortak bilgi var.” Gana’daki geleneksel şifacılar, çeşitli tıbbi türleri kullanarak sağlık hizmetlerinin tahminen %70’ini sağlıyor . Sonuç olarak Ganalı kabileler, temel sağlık ihtiyaçları için toplam 1.360 şifalı bitki türüne ilişkin geleneksel tıp bilgilerini topladı.
Araştırmaya göre dul katılımcıların evli veya bekar katılımcılara göre şifalı bitkiler hakkında daha fazla bilgi sahibi olduğu ortaya çıktı. Yazarlar, bunun, çok sayıda bakmakla yükümlü oldukları kişilerin olması veya eşlerini kaybetmiş olmaları nedeniyle sınırlı gelir veya Batı tıbbı kaynaklarına erişimle ilişkili olduğunu söylüyor.
Yaygın olarak neem ağacı olarak bilinen Azadirachta indica, en sık alıntı yapılan şifalı ağaç türüydü.
Asigbaase, “Fabaceae, Apocynaceae, Arecaceae [aileleri] ve bunların yakından ilişkili familyalarının bitki türlerinin genellikle farmakolojik değeri olan yüksek düzeyde biyoaktif bileşikler içerdiği rapor edilmiştir” dedi.
“Bulgularımızla tutarlı olarak, bazı çalışmalarda çeşitli ağaçların insan, bitki ve hayvan hastalıklarının tedavisinde kullanımına ilişkin etnobotanik bilgiler rapor edilmiştir.”
Riskli bir tedavi
Yaygın olarak kabul edilen tıbbi değerlerine rağmen, bu ağaçlar topluluk üyeleri tarafından başka amaçlar için de kullanılmaktadır. Bunlar arasında yakıt olarak odun kömürü yapımı ve inşaat ve marangozlukta kereste olarak kullanılması da yer alıyor; bu kullanımlar ağaç türlerinin korunmasına tehdit oluşturuyor. Çalışmada, tarımsal genişleme, ağaç kesimi, madencilik, kentleşme ve iklim değişikliği gibi daha geniş tehditlerin de ormansızlaşma nedeniyle şifalı ağaç türlerinin kaybına katkıda bulunduğu belirtildi.
Birleşmiş Milletler Kalkınma Programına göre, Gana’daki mevcut ormansızlaşma ve orman bozulma oranı her yıl 135.000 hektardır (333.600 dönüm). Heliyon makalesinde yer alan Asigbaase ve birkaç meslektaşının Asukese ve Amama orman rezervlerinin yakınında gerçekleştirdiği bir başka çalışma , adı geçen şifalı bitki türlerinden yedisinin neslinin tükenme tehlikesiyle karşı karşıya olduğunu gösteriyor.
Temel olarak doğadan elde edilen bu bitkilerin aşırı hasadı, çalışma alanındaki şifalı bitki kaybının en önemli nedenleri arasında yer alıyor. Bu çalışma için görüşülen sakinlerin algısına göre, şifalı bitkiler on yıl içinde yerel olarak yok olacak.
Gana’nın etnobotanik gelenekleri üzerine yapılan başka bir çalışmanın araştırmacıları, bu türlerin kaybının geleneksel bilgilerinin, maneviyatlarının ve tarihlerinin silinmesi anlamına geldiğini söylüyor . Enerji ve Doğal Kaynaklar Üniversitesi’nde ekoloji dersi veren Bismark Ofosu-Bamfo’ya göre, Gana’daki çoğu kabilede ağaçlar ve kültür arasında güçlü bağlar var.
“Odumase gibi bazı kasaba isimleri kelimenin tam anlamıyla ‘Odum ağacının altında’ [ Milicia excelsa ] anlamına gelebilir. Perşembe günü doğan bir erkeğe verilen ad ve aynı zamanda bir isim olan Onyina gibi bir isim [Yaw Onyina], Ceiba pentandra’nın yerel ismiyle aynı “ dedi.
Ofosu-Bamfo, Afrika maunu olarak da bilinen Khaya türünün kabuğu gibi ağaçlara olan talebin çoğunlukla bitkisel acı üreticilerden yüksek olması nedeniyle bitkisel ilaçların sürdürülebilir hasadının önemli bir zorluk olduğunu söyledi. Mide ülserlerinin tedavisi için araştırılan Khaya grandifoliola gibi bitkilere olan talep bazen ağaçların tamamen kesilmesine ve kabuklarının soyulması ile sonuçlanmaktadır .
Ofosu-Bamfo, “Bitkisel ilaç kullanıcılarının yerelden endüstriyel ölçeğe kadar koruma taahhüdüne ihtiyaç var” dedi. “Ağaçlara alternatifler, bazıları aynı tıbbi koşullar için kullanılan ağaçlarla aynı ailede olan, yakın akraba odunsu tırmanıcılarda (lianas gibi) mevcut olabilir.”
1975 yılında hükümet Bitki Tıbbı Bilimsel Araştırma Merkezi’ni (CSRPM) kurdu ve daha sonra Bitki Tıbbı Araştırma Merkezi (CPMR) olarak yeniden adlandırıldı. Asigbaase ve meslektaşlarına göre hükümet, Gana toplumunda geleneksel tıbbın öneminin farkında.
Araştırmada “CPMR’nin faaliyetleri ve bu tür bitkisel ilaçların etkinliğini doğrulayan diğer bilimsel çalışmalar, Gana’da bitkisel ilaçların kullanımını daha da teşvik etti ve artırdı” diyor.
Çalışma alanındaki toplulukların şifalı ağaçları korumaya çalışmasının yollarından biri, bölgede sık sık yaşanan orman yangınlarını hedef alan, hükümetin öncülüğünde orman restorasyonu ve koruma programlarıdır. Bu programların etkileri henüz değerlendirilmemiştir.
Asigbaase, “Yerel topluluklar ilk yangınla mücadelede kritik bir rol oynuyor ve erken tespite, yangını kontrol altına almak için sınırların temizlenmesine ve ağaç dikilmesine yardımcı oluyor” dedi.
“Topluluklar aynı zamanda yenilikçi bir orman restorasyon aracı olan Modifiye Taungya Sistemine [MTS] de katılıyor. Katılımcılara, ağaçların gölgesi kapanana kadar mahsul yetiştirmeleri için bozulmuş orman arazilerinin bir kısmının verildiği bir tarımsal ormancılık sistemidir.”
Geleneksel bitki bilgisinin nesiller boyunca azaldığını gösteren benzer çalışmaların bulgularının aksine, yazarlar farklı yaş, cinsiyet, din ve eğitim düzeyleri arasında benzer düzeyde etnobotanik bilgi buldular. Bu, türlerin korunmasında rol oynayabilecek yerel topluluklardaki bireyler arasında etkili bir bilgi aktarımı olduğunu göstermektedir.
Asigbaase, “Bu etnobotanik bilgi aktarımı, ebeveynlerin eğitimi ve kulaktan kulağa tavsiyeler aracılığıyla topluluk bilgisinin paylaşılması yoluyla mümkün oldu” dedi.
“Yerel topluluklarda ‘Hastaysan susmamalısın’ şeklinde tercüme edilebilecek bir söz vardır” diye ekledi. “Böylece topluluk [üyeler], birikmiş etnobotanik bilgilerini paylaşarak sağlık sorunlarına çözümler keşfediyorlar.”
0 notes
Text
Açık Tohumlu Bitki Ne demek?
Açık Tohumlu Bitki Ne demek?
Tumblr media
#AçıkTohumluBitki, #AçıkTohumluBitkiAdaptasyonu, #AçıkTohumluBitkiNedir, #AçıkTohumluBitkiÖzellikleri, #AçıkTohumluBitkiler, #AçıkTohumluBitkilerÖrnekler, #AçıkTohumluBitkilerÖzellikleri, #AçıkTohumluBitkilerVeEkonomi, #Ardıç, #BiyolojikÇeşitlilik, #Çam, #Çamgiller, #ÇevreselAdaptasyon, #ÇevreselDeğişikliklereUyum, #Dayanıklılık, #DoğalEkosistemler, #DoğalYaşamdaAçıkTohumluBitkiler, #DoğayaAdaptasyon, #EkonomikKullanım, #EkonomikÖnem, #Ekosistem, #EkosistemDirenci, #EkosistemdeAçıkTohumluBitkiler, #EkosistemdeAçıkTohumluBitkilerinRolü, #EkosistemdekiRol, #EndüstriyelKullanım, #EndüstriyelKullanımAçısındanAçıkTohumluBitkiler, #Gymnospermae, #KağıtEndüstrisi, #KağıtHamuru, #Karaçam, #Kereste, #KeresteEndüstrisi, #Köknar, #Kozalak, #KuraklıkDirenci, #Mobilya, #Odun, #OdunEndüstrisi, #OdunluBitkiler, #PeyzajDüzenlemeleriIçinAçıkTohumluBitkiler, #PeyzajTasarımı, #RüzgarlaTohumYayma, #SoğukHavaDirenci, #SüsBitkisi, #YapıMalzemeleri https://is.gd/9py4Qv https://www.tibbivearomatikbitkiler.com/blog/acik-tohumlu-bitki-ne-demek/
Açık tohumlu bitki veya bitkiler, Gymnospermae olarak adlandırılan bir bitki grubunu ifade eder. Bu bitkiler, tohumlarını açık kozalaklar üzerinde taşıyan ve çıplak tohumlara sahip olan bitkilerdir. Açık tohumlu bitkiler, kapalı tohumlu bitkilerden (Angiospermae) farklı olarak çiçekleri ve meyveleri genellikle barındırmazlar.
Bu bitki grubu, genellikle soğuk ve ılıman iklimlerde yaygın olarak bulunur. Öne çıkan örnekler arasında çamgiller sınıfına ait olan çam, karaçam, köknar, ardıç gibi ağaç türleri bulunur. Açık tohumlu bitkilerin tohumları, kozalaklar üzerinde açıkça görülebilen bir şekilde bulunur ve genellikle rüzgar tarafından taşınarak çevreye yayılır.
Bu bitkiler, dayanıklı ve uzun ömürlü odunlu gövdeleriyle dikkat çeker. Odunları genellikle endüstriyel amaçlar için kullanılır; mobilya, yapı malzemeleri, kağıt hamuru gibi ürünlerin üretiminde değerlidir. Ayrıca, açık tohumlu bitkiler peyzaj tasarımında da kullanılır ve rekreasyonel alanlarda estetik değer katmak için tercih edilir.
Açık tohumlu bitkilerin çevresel adaptasyon yetenekleri, çeşitli ekosistemlerde başarıyla varlık göstermelerini sağlar. Ancak, bu bitki türleri genellikle çiçek ve meyve eksikliği nedeniyle süs bitkisi olarak tercih edilmezler. Genel olarak, açık tohumlu bitkiler, doğanın çeşitli alanlarında kendine özgü özellikleri ve ekonomik önemi ile bilinirler.
Açık tohumlu bitkiler, diğer birçok bitki türünün aksine çiçek ve meyve olmamasına rağmen biyolojik çeşitlilikte önemli bir rol oynarlar. Tohumlarını rüzgarla taşıyarak yayma yetenekleri, farklı habitatlarda kolayca yayılmalarını sağlar. Özellikle soğuk ve dağlık bölgelerde, açık tohumlu bitkilerin dirençli yapısı ve kışa dayanıklılıkları, bu bölgelerdeki ekosistemlerde belirleyici bir faktördür.
Açık tohumlu bitkiler, çevresel değişikliklere adapte olma kabiliyetleriyle de bilinirler. Farklı iklim koşullarına uyum sağlama yetenekleri, ekosistemlerinde uzun vadeli varlıklarını sürdürebilmelerini sağlar. Bu bitkiler, kuraklık, soğuk hava ve yüksek rakımlı alanlar gibi zorlu koşullara karşı dayanıklılık gösterirler.
Ekonomik açıdan, açık tohumlu bitkilerin odunları ve keresteleri endüstriyel kullanım için önemlidir. Odunları, dayanıklılığı ve uzun ömürlülüğü nedeniyle yapı malzemeleri, mobilya ve kağıt endüstrisinde yaygın olarak kullanılır. Ayrıca, peyzaj düzenlemelerinde estetik değeri ve dayanıklılığı nedeniyle süs bitkisi olarak da kullanılabilirler.
Açık tohumlu bitkiler, doğada çeşitli ekosistemlerde başarıyla varlık gösteren, dayanıklı ve ekonomik olarak önemli bitki türleridir. Ekosistemlerdeki biyolojik çeşitliliği desteklerlerken, endüstriyel kullanımlarıyla da insanların günlük yaşamında etkili bir şekilde yer alırlar.
0 notes
Text
Kapalı Tohumlu Bitki ne demek?
Kapalı Tohumlu Bitki ne demek?
Tumblr media
#Aromaterapi, #AromatikBitkiler, #BitkiBilimi, #Biyoçeşitlilik, #ÇevreselTehditlerVeKapalıTohumluBitkiler, #DikotiledonNedir, #DikotiledonÖrnekleri, #Dikotiledonlar, #EkosistemSürdürülebilirliği, #GelenekselTıp, #KapalıTohumluBitki, #KapalıTohumluBitkiÇeşitleri, #KapalıTohumluBitkiKoruma, #KapalıTohumluBitkiNedir, #KapalıTohumluBitkiÖrnekleri, #KapalıTohumluBitkiÖzellikleri, #KapalıTohumluBitkiSınıflandırması, #KapalıTohumluBitkiler, #KapalıTohumluBitkilerNelerdir, #KapalıTohumluBitkilerÖzellikleri, #KapalıTohumluBitkilerinEkosistemdekiEtkileşimleri, #KapalıTohumluBitkilerinEkosistemdekiRolü, #KapalıTohumluBitkilerinEvrimselÖnemi, #KapalıTohumluBitkilerinÖnemi, #KorumaÇabaları, #MonokotiledonNedir, #MonokotiledonÖrnekleri, #Monokotiledonlar, #TarımVeKapalıTohumluBitkiler, #TıbbiBitkiler https://is.gd/IOvcEi https://www.tibbivearomatikbitkiler.com/blog/kapali-tohumlu-bitki-ne-demek/
Kapalı tohumlu bitki veya bitkiler, botanik dünyasında önemli bir sınıflandırma kategorisini oluşturan bitki gruplarından biridir. Bu terim, bitkilerin tohum yapısı üzerinden sınıflandırılmasında kullanılan bir anahtar özelliktir. Kapalı tohumlu bitkiler, iki ana grupta incelenir: Monokotiledonlar (tek çenekli) ve Dikotiledonlar (iki çenekli).
Monokotiledonlar, tohumlarında sadece bir çıkma (cotyledon) bulunduran bitkileri ifade eder. Bu grup genellikle dar ve uzun yapraklara, paralel damarlı yapraklara, çiçek organlarında üçlü sayı düzenine ve gövde yapılarında dağılmış vasküler demetlere sahiptir. Örneğin, buğday ve mısır gibi tarım ürünleri, monokotiledon bitkilere örnektir.
Dikotiledonlar ise tohumlarında iki çıkma (cotyledon) bulunduran bitkileri içerir. Bu gruptaki bitkiler genellikle geniş yapraklara, dallanmış damarlı yapraklara, çiçek organlarında dörtlü veya beşli sayı düzenine ve gövde yapılarında halkalı vasküler demetlere sahiptir. Güller, meşe ağaçları ve fasulye bitkileri, dikotiledon bitkilere örnektir.
Kapalı tohumlu bitkilerin sınıflandırılması, bitkilerin evrimsel ilişkilerini anlamamıza ve biyolojik çeşitliliği incelememize yardımcı olur. Bu sınıflandırma sistemi, bitkilerin morfolojik ve anatomik özelliklerini temel alarak bilim dünyasına büyük bir içgörü sağlar.
Kapalı tohumlu bitkilerin sınıflandırılması, bitki bilimine önemli bir temel oluşturur ve bitkilerin evrimsel geçmişi ve çeşitliliği hakkında derinlemesine bir anlayış sunar. Bu sınıflandırma sistemi, bitkilerin biyolojik özelliklerini anlamamızı ve doğal dünyadaki rolünü değerlendirmemizi sağlayarak tarım, ekoloji ve peyzaj tasarımı gibi alanlarda da uygulama bulur.
Tarım açısından bakıldığında, kapalı tohumlu bitkiler, insanların temel besin ihtiyaçlarını karşılamada kilit bir rol oynarlar. Bu bitkiler, tahıllar, sebzeler, meyveler ve diğer birçok tarım ürününün ana kaynağını oluşturur. Bu nedenle, tarım endüstrisi ve gıda güvenliği açısından büyük bir öneme sahiptirler.
Kapalı tohumlu bitkilerin ekosistemdeki diğer canlılarla etkileşimleri, herbivorlar ve polen taşıyan böcekler gibi organizmaları içerir. Bu etkileşimler, ekosistemdeki dengeleri ve çeşitliliği koruma açısından kritik öneme sahiptir. Ancak, çevresel değişiklikler, habitat kaybı ve iklim değişikliği gibi tehditler, kapalı tohumlu bitkilerin ve dolayısıyla ekosistemlerin sağlığını olumsuz yönde etkileyebilir. Bu nedenle, koruma çabaları, biyoçeşitliliğin ve ekosistemlerin sürdürülebilirliğinin sağlanmasında kritik bir rol oynar.
Kapalı tohumlu bitkiler arasında tıbbi ve aromatik bitkilere örnekler şunlar olabilir: papatya (Matricaria chamomilla), biberiye (Rosmarinus officinalis), lavanta (Lavandula angustifolia), adaçayı (Salvia officinalis), kişniş (Coriandrum sativum), rezene (Foeniculum vulgare), fesleğen (Ocimum basilicum), nane (Mentha), melisa (Melissa officinalis), ve ıhlamur (Tilia). Bu bitkiler, geleneksel tıpta ve modern aromaterapide çeşitli sağlık yararları için kullanılırlar.
0 notes
Text
Hızlı Yaşlandıran Yiyecekler Nelerdir?
Hızlı Yaşlandıran Yiyecekler Nelerdir?
Tumblr media
#AntioksidanEksikliği, #BeslenmeVeYaşlanma, #DoymuşYağlarVeYaşlanma, #GençKalmakIçinBeslenme, #Glikasyon, #HızlıYaşlanma, #HücreselHasarÖnleme, #OksidatifStres, #SağlıklıBeslenmeIpuçları, #SağlıklıYaşlanma, #SağlıklıYaşlanmaIpuçları, #SağlıksızBeslenmeEtkileri, #TıbbiBitkiler, #TıbbiVeAromatikBitkiler, #TransYağlarVeYaşlanma, #YaşlanmaBelirtileri, #YaşlanmaKarşıtıBeslenme, #YaşlanmaSüreci, #YaşlanmayıErtelemek, #YaşlılıkEtkileri https://is.gd/87Pg6A https://www.tibbivearomatikbitkiler.com/blog/hizli-yaslandiran-yiyecekler-nelerdir/
Hızlı yaşlandıran yiyecekler hangileri hiç düşündünüz mü? Yediklerimiz, yaşlanma sürecini etkileyen bir dizi faktörü tetikleyebilir. Özellikle yanlış beslenme alışkanlıkları, vücudumuzun sağlıklı fonksiyonlarını sürdürmesini zorlaştırabilir ve hızlı yaşlanmaya katkıda bulunabilir. İşlenmiş gıdaların, şekerin, doymuş yağların ve tuzun aşırı tüketimi, metabolik sorunlara, iltihaplanmaya ve oksidatif stresin artmasına neden olabilir.
Hızlı yaşlandıran yiyecekler, yüksek şeker içeren besinler, glikasyon adı verilen bir süreci tetikleyerek, vücuttaki protein ve lipid moleküllerini hasara uğratabilir. Bu, cilt elastikiyetini kaybetmesine ve kırışıklıkların oluşmasına yol açabilir. Ayrıca, şeker ve işlenmiş karbonhidratlar kan şekerini hızla yükseltip düşürerek enerji dalgalanmalarına ve insülin direncine neden olabilir, bu da yaşlanma belirtilerini hızlandırabilir.
Hızlı Yaşlandıran Yiyecekler Nelerdir?
Tuz: Fazla alınan tuz; içeriğindeki sodyum sebebi ile hücre tampon sistemini bozarak, sağlıksız, hızlı yaşlanan hücre sayısını artırır. Potasyum ve kalsiyum mekanizmalarını bozarak kalp, damar, böbrek ve kemik sistemini alt üst eder. Tuz tüketimini en aza indirmekte fayda var. Çünkü vücudun tuza olan ihtiyacı çok az.
İşlenmiş Buğday, Un, Ekmek: Beyaz undan yapılan mamullerin, vücudunuzda faydalı olduğu hiç bir mekanizma yok. Aksine faydası olmadığı gibi yüzlerce yan etkisi var. İşlenmiş un ürünleri sindirilirken hem sindirim sistemini yorar hem de içeriği kalori nedeniyle zarar verir. Ayrıca; sağlıklı mayalanmamış ürünler bağırsak florasına zarar verir. İçerdiği gluten nedeni ile bazı bünyelerde çeşitli sorunlar çıkmasına neden olur.
Rafine Şeker: Beyaz Şeker yine içeriğinde hiç vitamin, mineral, protein bulunmayan sadece enerji veren ve açlık hissini bastıran değersiz bir üründür. Ayrıca lifsiz olduğundan çok kolay sindirilir. Bunun sonucunda ise kandaki şeker oranınız çok hızlı yükselir. Çabuk sindirildiğinden kan şekeri aniden düşme yönünde bir refleks verir. Bu durumda acıkmış oluruz. Vücudumuz hazır enerji kaynaklarına alıştığından gözümüz tatlıdan başka bir şey görmez. Bu esnada tüm metabolizmanız bu yüklenme sebebiyle hasar görür. Rafine şeker tüketimini sıfıra yakın azaltmanızda fayda vardır.
İlginizi çekebilir: Şeker Pancarından Şeker Nasıl Üretilir?
İşlenmiş Et ürünleri: Salam, sosis, sucuk gibi işlenmiş ürünler içinde zamanla oluşan nitrat bileşikleri vücut için çok zararlıdır. İşlenmiş et ürünleri hele hele uygun şartlarda hazırlanmamışsa tam bir kanserojen ve serbest radikal deposudur.
Fastfood: Yukarıda saydıklarımızın hemen hepsini içeren bonus olarak da bir büyük bardak bol glikoz şuruplu kola armağan eden bol kalorili bir besin. İçinde tuz, artı bazen çin tuzu (iştah açıcı bir lezzet katmak için), bol hamur, işlenmiş et ve şeker içeren bir menüyü her gün tüketmek demek ileride kanda yüksek trigliserit, yüksek kolesterol, kalp rahatsızlıkları anlamına geliyor. Ülkemizde kitlesel fastfood beslenme tarzının geçmişi 20 yılı henüz geçmedi. Bu nedenle fastfood ile beslenen nesil göreceli olarak çok yaşlı değil. Önümüzdeki yıllarda toplulumuzda bazı hastalıkların artması ile arasında bir bağlantı veya korelasyon görülebilir.
Kızartmalar: Yiyecekleri kızartarak pişirmek çok ilkel bir yöntemdir. Kızartma esnasında; yağın ve besinin sağlıklı içeriği yok olmakla kalmaz bu sağlıklı içerikler yerine zehirli maddeler açığa çıkar. Bu nedenle her tür kızartmadan uzak durmakta fayda var. Et ve sebzeleri pişirmenin en sağlıklı yolu haşlama veya buğulamadır. Bu şekilde besinlerin içeriği bozulmaz ve daha lezzetli, sindirimleri daha kolay olur. Özellikle kızartılmış etlerden uzak durmak gerekir.
Yaşlanma Karşıtı Yiyecekler Nelerdir?
Hızlı yaşlandıran yiyecekler, yaşlanmak kişinin cilt görünümünde ve iskelet sisteminde meydana gelen değişiklik olarak görülebilir. Yaşlanma; vücudumuzdaki hücrelerin kendi kendini yenilememesi olarak da algılanabilir. Bu süreci hızlandırmak veya yavaşlatmak kişiye bağlı bir durumdur. Sağlıklı organlar sağlıklı bir cilt ve kemik sistemi anlamına gelir. Özellikle karaciğer, beyin, mide, böbrek ve bağırsakların sağlıklı olması kişinin daha zinde olmasını sağlar.
Bazı yiyecekler vücudun genel sağlığına olumlu etki gösterirler. Öğünlerimizi bu besinlerden oluşturursak bunun olumlu yansımasını görmememiz imkansız. Nedir bu besinler?
Sebzelerden; Başta enginar, kereviz, soğan, sarımsak, marul,lahana, karnabahar, ısırgan otu, karahindiba, maydanoz, dere otu, ıspanak, kenger otu, deve dikeni, sinir otu, pırasa, çiriş, kara havuç, havuç, turp, kırmızı pancar, ışkın olmak üzere yenebilir hemen hemen tüm sebzeler.
Meyvelere dikkat etmek gerekir; aşılı veya hormonlu meyveler yerine dağ ve orman meyveleri çok faydalıdır. Fruktoz içeriği az meyveler iyi bir tercih nedenidir. Dut, kara dut, kara üzüm, doğal çilek, doğal incir, yabani armut, alıç, böğürtlen, yaban mersini, dikenli incir, taze ayı üzümü, turna yemişi, yabani kayısı (zerdali), kiraz, vişne, kızılcık, kuşburnu, limon sayılabilir.
Kuruyemiş olarak; ceviz, badem, fıstık, yer fıstığı, ay çekirdeği, fındık sayılabilir. Kuruyemişler bayat olmamalıdır. Az miktarlarda tüketilir.
Hayvansal besinlerden; yoğurt, kefir, kemik suyu, yumurta, çökelek, az yağlı veya yağsız kırmızı et, doğal tavuk veya diğer kuş cinsi etler ve balık sayılabilir.
Balık tüketimi çok önemlidir. Omega-3 alımı en iyi balıklar sayesinde olmaktadır. Hiç bir besin Omega-3 ihtiyacını karşılayamamaktadır. Özellikle tükettiğimiz sıvı yağlar Omega-3 bakımından yoksun ancak Omega-6 bakımından zengindir. Omega-3 olmadan vücuda alınan Omega-6 ve diğer omega türleri kalp ve damar sorunlarına zemin hazırlayabilmektedir. Ceviz ve keten tohumu gibi bitkilerde Omega-3’ün bitkisel versiyonu yoğun oranda bulunsa da bitkisel kaynaklardan gelen Omega-3’ün %1 lik bir kısmı vücut tarafından emilmektedir.
Yağlar; en iyi yağ zeytinyağıdır. Tüketebiliyorsak sızma türü zeytinyağları tercih edilmelidir.
0 notes
Text
Akciğerlere İyi Gelen Bitkiler
Akciğerlere İyi Gelen Bitkiler
Tumblr media
#AkciğerEnfeksiyonlarınıTedaviEtmekIçinTıbbiVeAromatikBitkiler, #AkciğerFonksiyonlarınıArtırmak, #AkciğerFonksiyonlarınıIyileştirmekIçinTıbbiVeAromatikBitkiler, #AkciğerHastalıkları, #AkciğerHastalıklarınaIyiGelenTıbbiVeAromatikBitkiler, #AkciğerHastalıklarındanKorunmakIçinÖneriler, #AkciğerHastalıklarındanKorunmakIçinTıbbiVeAromatikBitkiler, #AkciğerHastalıklarınıÖnlemekIçinTıbbiVeAromatikBitkiler, #AkciğerKanseriRiskiniAzaltmakIçinTıbbiVeAromatikBitkiler, #AkciğerSağlığı, #AkciğerSağlığıIçinBitkiÇayları, #AkciğerSağlığınaIyiGelenTıbbiVeAromatikBitkiler, #AkciğerSağlığınıIyileştirmekIçinTıbbiVeAromatikBitkiler, #AkciğerSağlığınıKorumakIçinÖneriler, #AkciğerSağlığınıKorumakIçinTıbbiVeAromatikBitkiler, #AkciğerTemizlemeBitkileri, #AkciğerlerIçinBitkiselÇözümler, #AromatikBitkiler, #DoğalAkciğerTedavisi, #SolunumSistemiHastalıkları, #TıbbiBitkilerinAkciğereFaydaları https://is.gd/TzeCAL https://www.tibbivearomatikbitkiler.com/blog/akcigerlere-iyi-gelen-bitkiler/
Akciğerlere iyi gelen bitkiler öncesinde akciğer vücudumuzun solunum sisteminin en önemli organlarından biridir. Oksijenin vücuda alınması ve karbondioksitin vücuttan atılmasından sorumlu olan akciğerler, çeşitli hastalıklara karşı da hassastır. Akciğer hastalıklarından korunmak ve tedavi etmek için doğal yöntemlere başvurmak isteyenler, tıbbi ve aromatik bitkilerden faydalanabilir.
Akciğerlere İyi Gelen Tıbbi Bitkiler
Ekinezya: Bağışıklık sistemini güçlendirmeye yardımcı olan ekinezya, soğuk algınlığı, grip ve enfeksiyonların tedavisinde kullanılır. Ekinezya, ayrıca iltihabı azaltmaya ve ağrı kesici özelliklere sahiptir.
Zerdeçal: Antioksidan ve antienflamatuar özellikleri ile bilinen zerdeçal, akciğer sağlığını korumaya yardımcı olur. Zerdeçal, ayrıca akciğer kanseri riskini azaltmaya yardımcı olabilir.
Kantaron yağı: Antiseptik ve antibakteriyel özellikleri ile bilinen kantaron yağı, solunum yolları enfeksiyonlarının tedavisinde kullanılır. Kantaron yağı, ayrıca akciğer fonksiyonlarını iyileştirmeye yardımcı olabilir.
Adaçayı: Antiseptik, antienflamatuar ve antioksidan özellikleri ile bilinen adaçayı, solunum yolları enfeksiyonlarının tedavisinde kullanılır. Adaçayı, ayrıca akciğer fonksiyonlarını iyileştirmeye yardımcı olabilir.
Meyan kökü: Balgam söktürücü ve antienflamatuar özellikleri ile bilinen meyan kökü, solunum yolları enfeksiyonlarının tedavisinde kullanılır. Meyan kökü, ayrıca akciğer fonksiyonlarını iyileştirmeye yardımcı olabilir.
Akciğerlere İyi Gelen Aromatik Bitkiler
Okaliptüs: Antiseptik ve antibakteriyel özellikleri ile bilinen okaliptüs, solunum yolları enfeksiyonlarının tedavisinde kullanılır. Okaliptüs, ayrıca akciğer fonksiyonlarını iyileştirmeye yardımcı olabilir.
Lavanta: Antiseptik, antibakteriyel ve sakinleştirici özellikleri ile bilinen lavanta, solunum yolları enfeksiyonlarının tedavisinde kullanılır. Lavanta, ayrıca akciğer fonksiyonlarını iyileştirmeye yardımcı olabilir.
Kekik: Antiseptik, antibakteriyel ve balgam söktürücü özellikleri ile bilinen kekik, solunum yolları enfeksiyonlarının tedavisinde kullanılır. Kekik, ayrıca akciğer fonksiyonlarını iyileştirmeye yardımcı olabilir.
Nane: Antiseptik, antibakteriyel ve balgam söktürücü özellikleri ile bilinen nane, solunum yolları enfeksiyonlarının tedavisinde kullanılır. Nane, ayrıca akciğer fonksiyonlarını iyileştirmeye yardımcı olabilir.
Akciğer Sağlığı İçin Tıbbi ve Aromatik Bitkilerin Kullanımı
Tıbbi ve aromatik bitkileri akciğer sağlığı için kullanmak için çeşitli yöntemler kullanılabilir. Bu yöntemlerden bazıları şunlardır:
Çay: Tıbbi ve aromatik bitkilerden çay demleyerek içilebilir.
Kapsül ve tablet: Tıbbi ve aromatik bitkilerden kapsül ve tablet şeklinde alınabilir.
Yağ: Tıbbi ve aromatik bitkilerin yağları, solunum yollarına buhar şeklinde çekilerek kullanılabilir.
Tentür: Tıbbi ve aromatik bitkilerden tentür yapılarak kullanılabilir.
”Tıbbi ve aromatik bitkileri kullanmadan önce mutlaka bir doktora danışmak gerekir. Bu bitkiler, bazı kişilerde alerjik reaksiyonlara veya diğer yan etkilere neden olabilir.”
Akciğer Sağlığını Korumak İçin Öneriler
Akciğer sağlığını korumak için aşağıdaki önerilere uymak faydalı olabilir:
Sigarayı bırakın.
Düzenli egzersiz yapın.
Sağlıklı beslenin.
Kirli ortamlardan uzak durun.
Bu önerilere uymak, akciğer hastalıklarına yakalanma riskinizi azaltmaya yardımcı olabilir.
0 notes