Tumgik
#Son Fotoğraf
yurekbali · 1 month
Text
Tumblr media
üç yaprak sallanır ipte seher vakti başkentte açar açar kanatlarını    uçamaz halkım dün boynuma boynuma gün boynuma boynuma ahına ah vahına vah yandı yürek eyvallah    seher vakti başkentte üç ata dolanır dışarda seher vakti başkentte iki canın olsa da versen birini    şişer yürek dağ gibi dün boynuma boynuma gün boynuma boynuma ahına ah vahına vah yandı yürek eyvallah seher vakti başkentte üç ana çırpınır dışarda seher vakti başkentte tutunmaya çalışır    üç ana karanlığa ne sorarsın adlarını be adam ne yazarsın kitaplara be kardeş ahına ah vahına vah yandı yürek eyvallah    seher vakti başkentte sararmadan üç yaprak sallanır ipte üçü de yeni girmiş yirmidördüne güneşli çayırlarda üç delişmen tay tırnakları papatyalı kekikli burunları fırtınalı üç delişmen tay    seher vakti başkentte dün boynuma boynuma gün boynuma boynuma ahına ah vahına vah yandı yürek eyvallah seher vakti başkentte - Hasan Hüseyin, Üç Yaprak (Tohumlar Tuz İçinde) - Fotoğraf: Yusuf Aslan, Deniz Gezmiş, Hüseyin İnan (“Üç Fidan”a ait bu son fotoğraf, idamlarından 1 gün önce, 5 Mayıs 1972’de Mamak Cezaevi’nde görevli bir asker tarafından çekilmiştir.)
9 notes · View notes
japonyamesken · 8 days
Text
Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media
..
Dünya bisiklet gününü arkadaşımla iki saat bisiklet sürerek kutladık. CyclingCafe ismini vermeye karar verdim bu etkinliklere, bir süredir görüşememiştik, güzel bi catchup oldu.
Kampüsün bu kısmına da gelmiyordum uzun zamandır. Çadırlar kurmuşlar, ben Belçikadayken bizim bölümün bütün hocalarının da katıldığı bir gösteri yapılmış. Çadırlarda kalanlar var sanırım, bir gün kek yapıp (ya da alıp) yanlarına gitmek istiyorum (ve bazı sorularım var, her zamanki gibi)
----
Havanın geç kararması yaşarken yorucu yazmıştım ya hiç öyle değilmişsjsjddk, oturup tez yazmanız gerekirken yorucuymuş.
Geçen hafta sınavlar ve deadlinelardan dolayı hiçbir şey anlayamamıştım ama baya özlemişim ben minik şehrimi. Ay ben burayı seviyorum sanırım🥲 Mesela geçen hafta çalışmam gerektiği için hava çok kötüydü ve bugün beni teselli edercesine çiçek gibiydi 🌸
Bu yazı güzel bi planlamayla çok tatlı hatıralarla geçirebiliriz umarım, sağlıkla ve huzurla 💫
20 notes · View notes
yazingecesi · 1 month
Text
Tumblr media
Ve gün gelir
Konuşmak yerine susmanın,
Yaklaşmak yerine mesafe koymanın,
Beklemek yerine unutmanın,
Seni daha az incittiğini öğrenirsin.
14 notes · View notes
thisismabell · 1 year
Text
Birini sevmem için karşılık beklemem.
Zaten sevdiğim hiçbir şarkı da benim için bestelenmedi.
10 notes · View notes
photographynature · 2 years
Text
Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media
12 notes · View notes
blacklyocean · 2 years
Text
Tumblr media
Bu zalim sistemin, kötü huylu kütlenin
Emrinde ufolar var
4 notes · View notes
hatiralarmi · 8 months
Text
BİRGENCLİKMEDYA - MEGA+
Tumblr media
Birgenclikmedya, havadan görüntüleme konusunda çığır açan bir drone çekimi hizmeti sunarak olağanüstü hava fotoğrafçılığı ve video çekimi sağlıyor. Yaratıcılık, hassasiyet, verimlilik ve yatırım getirisi açısından sayısız fayda sunduğundan, havadan çekim ve fotoğraf çekmek için drone kullanımı son yıllarda giderek daha popüler hale geldi. İşletmeler, yüksek teknoloji ürünü drone'lar sayesinde ürünlerini, hizmetlerini ve gayrimenkul projelerini benzersiz bir bakış açısıyla sergileyerek hedef kitlelerinin dikkatini çekerek görsel içeriklerini zenginleştirebiliyor. Birgenclikmedya aynı zamanda işletmelere ve markalara yönelik tanıtım filmi üretiminde de uzmanlaşmıştır. Bu filmler markanın, şirketin veya ürünün video ve fotoğrafları gibi kapsamlı görseller sunarak izleyicilerin kuruluş ve sundukları hakkında daha fazla bilgi edinmesine yardımcı olur. Tanıtım videosunun son halinin web sitelerinde, sosyal medya kanallarında ve diğer pazarlama materyallerinde kullanılabilmesi, etkileşimi ve ürün satışlarını artırmada etkili bir araç haline gelebilir. Birgenclikmedya, drone çekimi ve tanıtım filmi prodüksiyonunun yanı sıra, işletmelerin dijital varlıklarını güçlendirmelerine yardımcı olmak için sosyal medya yönetimi hizmetleri de sunuyor. Sosyal medya, markaların dijital pazarlama ortamında rekabetçi kalabilmeleri için çok önemli bir platform haline geldi. Birgenclikmedya'nın profesyonel ekibi, işletmelerin hedef kitleleriyle etkileşime girmesine, çevrimiçi varlıklarını ve etkileşimlerini artırmalarına ve pazarlama hedeflerine ulaşmak için reklam bütçelerini verimli bir şekilde kullanmalarına yardımcı olur. Birgenclikmedya'nın web tasarım gibi kapsamlı hizmet yelpazesiyle işletmeler çevrimiçi varlıklarını geliştirebilir ve markalarını hedef kitlelerine etkili bir şekilde tanıtabilirler.
1K notes · View notes
cninzihni · 1 year
Text
Uzunumsu soru postu
Klasik sorularla başlayalım ama birbirinize sorarken aynı kısır döngüdeki soruları sorup durmayın lütfen, birazcık farklı bakalıım. Eski soruları da tuttum. Yeni-eski artık hangisini isterseniz onu sorarsınız. Sevgileer.
Adını paylaşır mısın?
Kaç yaşındasın?
Bugün nasıl hissediyorsun? Bu hissinin sebebini de paylaşır mısın?
En büyük hayalin nedir?
En büyük korkun nedir?
Tüm evreni bir duygudan arındırma şansın olsa bu hangi duygu olurdu?
Gözün kapalı önerebileceğin bir kitap paylaşır mısın?
"Bunu da beğenmeyen zevksizdir." dediğin bir film var mı?
Tekrar tekrar dönüp izlediğin bir dizi var mı?
Şiir okumayı sever misin? Eğer seviyorsan en beğendiğin şiirlerden birini paylaşabilir misin?
Günlük tutan biri misin? Bunu düzenli mi yapıyorsun?
En sevdiğin müzik türü ve parçayı paylaşabilir misin? (Çorba dinleyici olsan da baskın olan bir tür vardır djfgfjd)
Astroloji hakkında ne düşünüyorsun? İnanıyor musun?
İçedönük biri misin yoksa dışadönük biri mi?
Partnerinle gerçekleştirmeyi en çok istediğin aktivite nedir? (Karavanla gezmek, sahilde yürümek, sessizce oturmak vb.)
Kendinde en sevdiğin özellik nedir?
Kendinle ilgili en sevmediğin şey nedir?
Geniş bir arkadaş çevresi mi tercihin yoksa daha dar bir çevre mi?
Doğum günün ne zaman? Kutlanmasını sever misin?
Mucizelere inanan biri misin?
Eğer inanıyorsan en büyük mucizen neydi?
Bir mevsim seçmen gerekse bu hangisi olurdu ve neden o mevsim?
Çiçek yetiştirmeyi başarabiliyor musun?
En sevdiğin çiçek hangisi, neden o çiçek?
Okuduğun kitaplardaki kahramanlardan hangisinin yerinde olmak isterdin, neden?
Bir süper gücün olsa bu ne olurdu?
En sevdiğin yemek nedir?
Dünya üzerinde en çok görmek istediğin yeri paylaşır mısın?
Aklına geldikçe pozitif bir his besleyen bir anını bizimle paylaşabilir misin?
Evcil hayvanın var mı?
Hayalindeki evi anlatır mısın?
Nazar, büyü gibi kavramlara inanır mısın?
10 yıl önceki kendine bir tavsiye verebilecek olsan bu ne olurdu?
10 yıl sonraki kendine ufak bir mektup yazabilir misin? (Bunu paylaşmak zorunda değilsin tabi ki ama bir kağıda yazıp saklamanın güzel bir deney olacağını düşündüüm)
İstediğin herhangi bir konuda bir üniversite dersi verebilirsen, bu ders ne hakkında olurdu?
Mitolojiye ilgin var mı?
Herhangi bir mitolojiden herhangi bir karakter olsan kim olurdun, neden?
Yağmurlu havalarda yapılan yürüyüşler hakkında ne düşünüyorsun?
Bize bir şiir ya da metin seslendirir misin?
Aldığın (biri tarafından ya da kendine) en güzel hediye neydi?
Groundhog Day (Bugün Aslında Dündü) filminde olduğu gibi bir günü sürekli yeni baştan yaşamak zorunda kalsan ama bu günü seçebilsen, hangi günü seçerdin?
En son hangi filmde ağladın?
Rüya görebilen biri misin? Eğer öyleyse ağırlığı güzel rüyalar mı yoksa kabuslardan mı oluşuyor?
Aynada, ön kamerada gördüğün bireye tüm dürüstlüğünle bir şey söylesen bu ne olurdu?
Fotoğraf çekmeyi, çekilmeyi seven biri misin? Bizimle en sevdiğin fotoğraflardan birkaç tanesini paylaşır mısın?
Issız bir adaya düşsen "kesin yanımda bunlar olurdu hiç ayırmam" dediğin beş şeyi söyler misin? (bu klişeyi sormazsak olmaz çünkü)
Hayat temponu nasıl tanımlardın?
Bize bir gününü kısaca anlatır mısın?
Yazdığın şeylerden bazılarını kimse bulamasın diye anonim bir blog açıp orada paylaşmayı hiç düşündün mü, yaptın mı?
İsmini değiştirme şansın olsa ne yapardın?
Hangi yeteneğe sahip olmak isterdin?
Tumblr'a eklenmesini istediğin üç özellik neler?
Hangi dizide, hangi karakterin yerine geçmek isterdin, neden?
Türkiye'nin yeni cumhurbaşkanı sen olsaydın ve istediğini yapabilecek bir konumda olsaydın yapacağın ilk şey ne olurdu?
Kendinde değiştirebileceğin herhangi bir şey olsaydı bu ne olurdu?
Hala izlerim dediğin bir çizgi film var mı?
Uzay senin için ne anlam ifade ediyor?
Aşk senin için ne anlam ifade ediyor?
Geçmişe gidip değiştirebileceğin bir olay olsa, hangi tarih değiştiren olayı değiştirirdin ve neden?
Paralel evrenler hakkında ne düşünüyorsun?
Ömrünün sonuna kadar sadece bir oyun oynayabilecek olsaydın bu hangi oyun olurdu?
Seni en çok etkileyen kitaptan bize biraz bahsedebilir misin?
İnsanlık tarihine kalıcı bir eser bırakma şansın olsa bu ne olurdu?
Kullanıcı adının bir hikayesi, anlamı var mı? Paylaşır mısın?
Tüm yorgunluğunu alan aktivite nedir?
Son zamanlarda en çok güldüğün meme(miim)lerden birini paylaşır mısıın?
Aklında yer etmiş bir alıntıyı bizimle paylaşır mısın?
Sağlıklı bir ilişkinin temelinde ne olmalı?
Filmleri seçerken konularına göre mi, oyuncularına göre mi, yönetmenlerine göre mi seçer izlersin? Neden?
Hayatın bir kitap olsa tanıtım/özet kısmında ne yazardı?
Hayatın bir kitap olsa, nasıl bir tema baskın olurdu?
Bir günlüğüne görünmez olsan, ilk yapacağın şey ne olurdu?
Ölümsüz olmayı ister miydin? Neden?
Hayatına yeniden başlamak için bir şehir seçebilsen bu hangi şehir olurdu? Neden?
Şu sıralar sürekli diline takılan, mırıldandığın parça hangisi?
Takip ettiğin ve önerebileceğin podcastler neler?
Tvye ya da Youtube'a bir program oluşturman için sınırsız bütçe verseler nasıl bir program yapardın?
5 yıl geriye gitsen neleri farklı yapardın? (bitcoin zenginliği hariç djdfgjdfg)
Fotoğrafın sesi var dediğin bir fotoğrafı paylaşır mısın?
Alaaddin'in cinine sen rastlasaydın üç dilek hakkını nasıl kullanırdın? (Sınırsız ya da daha fazla dilek dilemek kural dışı jdfgjfdj)
Yapacağın bir sonraki eylem ne olursa olsun sana bir sorumluluk ya da olumsuz bir dönüt oluşturmayacak. Bu ne olurdu?
Hayatın bir film olsa başrolünde kim oynardı?
Hayatın bir dizi olsa kaçıncı sezona kadar giderdi?
Hayatını anlatmak için üç renk seçecek olsan bunlar hangi renkler olurdu ve neden?
Ölüm şeklini ve zamanını öğrenebilecek olsan öğrenir miydin?(sonucu değiştiremeyeceksin)
Sonsuz servetin olsaydı, alacağın ilk şey ne olurdu?
Sence bir insanın çevresine bırakabileceği en büyük miras nedir?
Tanrı ile konuşma fırsatın olsa soracağın ilk soru ne olurdu?
Evrenin oluştuğu tarihten bu yana istediğin herhangi bir tarihte yaşama imkanın olsa hangisi olurdu?
Durup dururken söylediğin bir replik, söz, alıntı var mı? Eğer varsa nedir?
Düzenli bir programa mı inanırsın yoksa gerçek düzenin kaostan ibaret olduğuna mı?
Bir kitabın okur ile bağ kurabilmesinin en önemli sebebi sence nedir?
İkisi arasında seçim yapabilecek olsan mental yorgunluğu mu seçerdin yoksa fiziksel yorgunluğu mu?
Hangi sosyal medya platformlarını kullanıyorsun? (stalkerlar için amme hizmeti soru gibi oldu bu jfdgkfdg)
İdeal bir ev neleri barındırmalı, ne gibi özellikleri olmalı?
Yaşam kaliteni etkileyen olumsuz durumların üstesinden gelmek için neler yapıyorsun?
Seni etkileyebilecek romantik bir jest ne olurdu?
Evrenin oluşumu esnasında insanlar için habitatı başka bir gezegende kurma şansın olsa bunu yapar mıydın?
Kültürlü bir bireyi nasıl tanımlarsın?
Sevgi nedir? Birine karşı beslediğimiz hissin sevgi ya da hoşlantı olduğunu nasıl ayrıştırabiliriz?
Kahve mi, çay mı?
Beypazarı mı, Kızılay mı?
Film mi, dizi mi?
Basılı dergi/kitap mı, dijital mi?
Kitap mı, film/dizi mi?
Yemek mi, uyku mu?
Bir sezonu tek oturuşta bitirmek mi yoksa her hafta yeni bölümü beklemek mi?
Şiir mi, deneme mi?
Nazım Hikmet mi, Necip Fazıl mı?
Evrim Ağacı mı, Bebar Bilim mi?
George Orwell mi, Aldous Huxley mi? (Bu soru biraz daha hangisi daha isabetli bir distopyayı anlattı olarak da sorulabilir, cevaplayana kalmış)
Kamp mı, otel mi?
TV mi, radyo mu?
Spotify mı, Youtube Music mi?
Netflix mi, Disney+ mı?
Bilgisayar mı, telefon mu?
Oyun mu, kitap mı?
Marvel mı, DC mi?
Nolan mı, Kubrick mi?
HIMYM mi, Friends mi?
Birbirinize güzel güzel sorun, fikirlerinize de saygı gösterin, kalp kırın diye değil köprü görevi görsün diye bu sorular. Sevgileer.
918 notes · View notes
noksanbiri · 3 months
Text
çok uzun uzun yazmak istemiyorum. bir yaş daha yaşlandım. yıllar geçtikçe insanın heyecanı başka yere kayıyormuş. bugün izinliydim uzun bi süreden sonra.. en sevdiğimin ortalama yaklaşık 1 seneden beri hep istediği ve dillendirdiği bir şeyi almaya gittik. ve bu plânladığımız bir şey değildi. Eskişehir’de olmadığı için Bozüyük’e gittik ve orada da umduğumuz gibi olmayınca üretildiği yere Sakarya’ya kadar yol gittik. aldık. ama yemin ederim gözlerinde olan ışıltı her şeye bedeldi. hatta dönüş yolunda takıldım durmadan haydi yine iyisin doğum günü çocuğu olan ben değilde sensin diye. hemen sağımda oturuyordu arabada 'fırının çok güzel oldu' dediğimde bana balık gülümsemesi bütün dünyalara bedeldi benim için. yol boyunca yapacağı şeyleri anlattı. şöyle ekmek yapacağım böyle lahmacun yapacağım vs vs. ee yeter da oruçluyuz dedim. en son öyle susturabildim. yani yazımında en başında demiştim heyecanlarım artık kendim için değil. sevdiklerim için. ailem için. galiba bu duyguyu bu sene daha ağırlıklı olarak yaşıyorum. şaka maka yaşlanmışlık hissi bu. sadece bu yıl değil. bütün ömrüm boyunca bu heyecanlı halim hiç geçmesin. kendime çok güzel bir ömür diliyorum. hiçbir canlıyı incitmediğim. benliğimi unutmadığım. sevdiklerinle beraber sağlıklı ve huzurlu olduğum. içimde olan filizleri her daim büyütme sözü veriyorum kendime. inşallah. Amin. birkaç fotoğraf karesiyle sonlandırıyorum. anonimden doğum günümü kutlayan herkese ise sonsuz teşekkür ediyorum. her daim sevgiyle kalın. hoşça. 🌺
Tumblr media Tumblr media Tumblr media
164 notes · View notes
murat-o41 · 1 month
Text
GENİŞ (2)
Kaldığım yerden devam edeyim anlatmaya..
Ertesi gün uyandığımda unutmak istediğim herşey olduğu gibi yine aklımdaydı. Melih’in Hale ablamı siktiği gerçeği. Gün boyu oturup düşündüm. Sinirimi bir şeyden çıkarmam lazımdı. Bu Melih olamazdı çünkü onu dövmenin bana fayda sağlayacağını düşünmüyordum. Onu neyin acıtacağını düşündüm. Ne yaparsam Melih’in hayatını sikerim diye düşündüm. Akşamüstüne doğru artık düşünmekten beynim çatlamak üzereydi. Annem’in işten geldiğini duydum. İşte o anda şimşekler çaktı Melih’in bu hayatta en çok sevdiği şey annesiydi. Okulda herkes onunla “ana kuzusu” diye dalga geçerdi. Peki annesine ne yapabilirdim? Gülüzar’ı baştan çıkarmaya çalışmak komik olurdu. Hayatımda gördüğüm en güzel kadının 17 yaşında bir ergenin tavırlarından etkilenmesini beklemek gerizekalılıktı. Biraz daha düşündüm ve Gülüzar’ın çıplak fotolarını bulma fikri geldi aklıma. Kadınların ölümsüzleşme arzuları asla körelmiyordu. Bu kadar güzel bir kadının vücudunu ölümsüzleştirdiğine emindim. 
Dedemi arayıp evde olup olmadığını sordum, Gülüzar’la birlikte yemeğe gittiklerini söyledi. Swarm’ı kontrol edip Melih’in nerede olduğuna baktım. Bir kafede aşık olduğu ama asla ona bakmayacak bir kızla oturuyordu, vakit müsaitti. Koşarak evden çıktım ve soluğu dedemin kocaman malikane gibi evinde aldım. Kapıyı hizmetçileri açtı. Dedemin alet takımından alacağım birşey olduğunu söyleyerek içeri girdim. Aile toplantılarından alışık oldukları için hizmetçi gelişimi garipsemedi ve işine koyuldu. Ben de harıl harıl dedem ve Gülüzar’ın ortak kullandıkları bilgisayarı aradım. 
Çok çabalamadan buldum ve karıştırmaya başladım. Dedemin teknolojiyle arası iyi olmadığı için dosyalarını iyi gizleyebildiğini düşünmüyordum. Gezinmeye devam ettim ve içinde bir sürü klasör olan bir dosyaya rastladım. Bu klasik porno saklama yöntemlerinden biriydi. Tıklamaya devam ettim, “Fotoğraflar” diye bir klasör buldum. Dosyaya girmemle doğru yerde olduğumu anlamıştım. Rastgele bir fotoğrafa bastım ve işte oradaydı. Bütün ihtişamı, kocaman yuvarlak memeleri şahane götüyle Gülüzar yatakta uzanmıştı. oklara basarak devam ettim artık göreceğimi gördüğüm için hızlı davranıyordum, bu fotoğrafları internete koyduğumda Melih’in yüzünün alacağı hali çok merak ediyordum. Fotoğrafları geçmeye devam ederken birden duraksadım. Gözlerimi faltaşı gibi açmıştım. Bugüne kadar gördüğüm en iğrenç şeyi görmüştüm. Dedem ayakta Annem Hale ve Ayşe ise önünde diz çökmüşlerdi, dedemin eli sikindeydi, annem Hale ablam ve Ayşe’nin ise ağızları açık üstleri çıplaktı. Dedem, annem ve iki ablamın ağzına veriyordu… İlerlemeye devam ettim. Birkaç fotoğraf sonra yaşadığım şok ikiye katlandı. Babam Gülüzar’ı kanepenin üzerinde domaltmış sikiyor annesinin yanında koltuğa oturmuş olan Melih de sikini sıvazlıyordu…
Ben ne görmüştüm? Bu dünya gerçek miydi? Bu bir rüya olmalıydı. Cebimden çıkarmaya hazırlandığım flash disk elimden düştü, olduğum yere yığıldım kaldım. Başım dönüyordu. Bir süre öylece kaldım fotoğraftan gözümü alamıyordum. Dedemin sikine ve onu kavrayan eline, annemin gözlerindeki ifadeye, Ayşe’nin terden yapışmış saçlarına ve Hale ablamın gülümsemesine boş boş bakıyordum. Orada ne kadar kaldım bilmiyorum. Biraz olsun kendime geldiğimde bilgisayarı kapatıp yerine koydum. Başım dönüyordu. Yavaş adımlarla evden çıktım. Yine yürüyordum ancak bu kez yüküm daha ağırdı ve bunu kaldırabilir miyim bilmiyordum. Ben nerede yaşıyordum? Annem, babam, ablalarım… kimdi onlar? Dayım ve yengem bu işin neresindeydi. Ben kimdim? 
Cevabı olmayan sorularla gece geç saatlere kadar yürüdüm. Eve girdiğimde herkes odasına çekilmişti. Özellikle bu saate kadar beklemiştim kimsenin yüzünü görecek halim yoktu. Son 4-5 günde olanlara aklım ermiyordu. En büyük derdi üniversiteye gitmek olan ben dedemin annem ve ablalarımı siktiğini gözümle görmüştüm. Gerizekalı da değildim bu iş bundan daha karmaşıktı. 
Ertesi gün yine evde kimsenin olmadığı bir anı kovaladım ve annemlerin odasına girdim. Ortak kullandıkları bilgisayarı asla diğer odalara götürmezlerdi. O bilgisayarı bulmalıydım ve bu işin gerçek yüzünü öğrenmeliydim. Bilgisayarı buldum, şifre koymuştu babam. Çözmem zor olmadı çünkü babam arkadaşım gibiydi muhtemel şifrelerinin hepsini biliyordum. Yine dosyaların içinde kayboldum. Babam emlakçılık yaptığı için bilgisayarında bir sürü kontratlar, dosyalar vardı. Aralarında bir dosya dikkatimi çekti “Meleğim” yazıyordu. Tıkladım. Bu dosya da şifreliydi birkaç denemeden sonra şifreyi çözdüm ve gezmeye başladım. Sadece fotoğraflardan oluşmuyordu günlük gibi, tarih atılmış dosyalar da vardı. Fotoğraflara bakmaya gönlüm el vermedi önce günlükleri açtım.
Bu dosyalar günlükten çok babamın fantezilerinin kağıda dökülmüş halleriydi. Annemle yaptığı ve yapmak istediklerini anlatıyordu. İlerledikçe işler sertleşmeye başladı. Dosyalardan birinde babamın annemi bir zenciyle sevişirken görmek istediğini okudum… Galiba bünyem üst üste şoklara alışmıştı. Bu olayı resmen normal karşılayıp başka şeyler bulmaya çalıştım. Ancak ne dedemle ne Gülüzarla ne de ablalarımla ilgili hiçbir şey yoktu. Fotoğrafları gezdiğimde annemi iki zencinin arasında gördüm, tahammül sınırımı aşmıştım, bilgisayarı kapatıp odama döndüm.
Yaşadığım şokun etkisi geçmeye başlıyordu galiba, çünkü yaşadığım onca duygunun arasında en göze çarpanı merak haline gelmişti. Sadece merak ediyordum. Bu iş ne kadar ileriye gitmişti. Mithat dayım, Pemra yengem, Leyla da dahil olmuşlar mıydı? En nihayyetinde ben de bir ergendim. Onsekizinci yaşına 10 gün kalmış bir ergen. Bazen Leyla’yı düşleyen bir ergen. Penisimin hareketlendiğini fark ediyor ve ona hemen inmesini söylüyordum. Bazen sözümü tutuyor bazen de Melih’in üstünde inleyen Hale ablamı görüp şahlanıyordu. Kendime inanamıyordum. İğrençliğin içine düşmüş gibiydim.
Arada geçen günler odamdan tuvalet ve yemek haricinde hiç çıkmadım. Evdekilerin yüzüne az da olsa bakabiliyordum. Günde 15 dakika en fazla. Dedemin annemi ve ablalarımı, babamın Gülüzar’ı, zencilerin annemi siktiğini öğrenmemin üzerinden 10 gün geçti ve doğum günüm geldi çattı. 
Annem her zamanki gibi bu olayı da büyütmüş ve tüm aileyi öğleden sonra için mangal yapmaya çağırmıştı. İstemeye istemeye aşağı indim ve birbirlerini siken ailemin arasına karıştım. Evden çıkmadığım için bembeyazdım. Bunun sebebi sadece evden çıkmamam da olmayabilir tabi. Başımla insanlara selam vererek yürüdüm ve arka bahçedeki kocaman masadaki yerime geçtim. Benim haricimde herkes gülüp eğleniyor şakalaşıyordu. Dedem mangalın başında etlerle ilgileniyor, babamın karışmasına asla izin vermiyordu. Bir süre sonra bir şeyler yemeye başladım vakit de geçmiş oldu böylece. Kimse bana bulaşmıyor diye düşünürken Gülüzar; “Umutcuğum, ne bu halin ya.” dedi. Masadaki herkes bana döndü. Genelde böyle durumlarda soruları annem göğsünde yumuşatır ben de “ehe ehe” der geçerdim. fakat bu kez annem hiçbir şey demediği gibi “Hakikaten oğlum neyin var senin?” diye sordu. Birden masadaki herkes bu anı bekliyormuş gibi bana sorular sormaya başladılar. Kızları mı düşünüyosun? Sevdiğin mi var? Okulu bir şekilde halledersin… Hiçbirinin onların birbirlerini siktiğini bildiğimden haberleri yoktu. Git gide sinirlenmeye başlıyordum. Elimdeki bıçak ve çatalı sıkıp duruyordum. Artık dayanamadım ve patladım;
– Herşeyi biliyorum.
Masadaki herkes donakaldı, annem çabucak toparlanarak;
– Ne diyorsun sen Umut? – Bilmemi istemediğiniz herşeyi.
Israrla anlamamış gibi davranıyorlardı. Nereye kadar kaçabileceklerini sanıyorlardı ki. Hepsinden nefret ediyordum.
– Oğlum bizim ailemizde gizli saklı olmaz biliyorsun. – Biliyorum anne, kendinizi dedemden de saklamıyorsunuz.
O anda masanın ortasına gökten bir öküz düşmüş gibi oldu. Herkes oturduğu yere yapışıp kaldı, tedirgin gözlerle birbirlerine bakıyorlardı. İlk toparlanan yine annem oldu;
– Demek buraya kadarmış, sana bunu biz anlatmak istiyorduk. Çünkü diğer herkes bu şekilde öğrendi ve zorluk çekmedi. Sana da anlatmanın sırası geldi…
Annem masadan kalkıp içeri gitti ve bir defter ve albümle geri döndü. Günlük annemin genç kızken tuttuğu günlüktü. Albüm de eski aile albümlerine benziyordu.
– Anlattıklarıma inanmazsan ve kanıt istersen diye bunları da getirdim. Şimdi beni dikkatle dinle. Anneanneni az da olsa hatırlıyorsun. Dedenle sen çok küçükken boşanmışlardı. Mithat dayın ve ben güzel bir çocukluk geçirdik. Dedeni çok çalıştığı için pek göremezdik ama anneannen bizim her ihtiyacımızı karşılar bizi hep mutlu ederdi. Ancak anneannenin alışılmamış bir huyu vardı; evde hep çıplak gezerdi. Bizi de bu şekilde büyüttü. Okula gidene kadar başka insanların evlerinde kıyafet giydiklerini bilmiyorduk bile. Bizim için çok normaldi. Ben 11 Mithat dayın 10. sınıftayken anneannen dedenle birlikte bizi karşısına oturttu. Deden bazen anneannene katılıp çıplak gezse de fazla karışmazdı. Zaten pek evde de değildi. Anneannen bizi karşısına oturtup vücutlarımızın geliştiğinden artık birer ergen olduğumuzdan, bir takım ihtiyaçlar duymaya başlayabileceğimizden bahsetti. Tabi ki ne demek istediğini biliyorduk ama o güne kadar hiç deneyimimiz olmamıştı. Anneannen de bunu bildiği için ilk deneyimimizin birbirimizle olması gerektiğini söyledi. Biz şaşırdık tabi ki. Anneannen kendi ilk deneyimini de ağabeyiyle yaşadığını ve bu hissiyatın çok güzel olduğunu söyledi. Sen pek görmedin onun çok ikna edici bir tarafı vardır. Bir süre sonra Mithat dayın üzerimdeydi. İlk deneyimimizi bu şekilde yaşadıktan sonra aile olarak daha sıkı bağlara sahip olduk. Bazen deden de bize katıldı ve çok güzel zaman geçirdik. Ancak bu durum benim bir seks manyağına dönüşmeme neden oldu. Okuldan sonra sürekli seks ihtiyacıyla hareket ettim. Babanla da sandığın gibi okulda değil bir seks partisinde tanıştık. Hale ablana hamile kalınca da evlendik. Bu noktadan sonra ben daha dengeli hareket edip sizleri de birer seks manyağına dönüştürmemek amacıyla her birinizin 18 yaşına kadar bu durumdan haberdar olmamanızı sağladım. Deden Gülüzar’la evlenirken Mithat dayın da Pemra yengenle evlenirken onlara bu durumu söylediler ve bu sayede sırrımız devam etti. Ailedeki herkes birbirleriyle özgürce cinselliğini yaşıyor, sen de artık bir yetişkin olduğuna göre aramızda seni de görmeyi bekliyoruz.
Masadaki herkesin rahatladığını görebiliyordum. Bu sefer yerine çivilenen bendim. Boş boş anneme bakıyordum. Annem ise bir yandan gülümsüyor bir yandan elimi okşuyordu. Hızlı bir hamleyle yerimden kalkıp kapıya yöneldim. Ancak fazla ilerleyemedim olduğum yere çöküp ağlamaya başladım. Neden ağladığımı bilmiyordum günlerdir peşinde olduğum sırrı artık öğrenmiştim ancak öğrenmemle birlikte aileme olan nefretim geçmişti. Şimdi onların arasında olmak istiyordum fakat içimde birşey hala bunun iğrenç olduğunu söylüyordu. Bunları düşünmek bile kendimden nefret etmeme sebep oluyordu. Sanırım bu yüzden ağlıyordum. Sümüklerim aka aka 2 saat kadar evin önünde ağladım. Kimse de yanıma gelip napıyorsun demedi. 
İki saatin sonunda zihnimde bazı şeyler berraklaşmıştı. Ben bu ailenin bir ferdiydim ve onlardan farklı değildim. İçimde bu dürtüyü taşıyordum bununla yüzlşmeliydim. Yoksa ömür boyu kendimden nefret edecektim. Kendimle barışmak en doğrusuydu. Yerimden doğruldum derin bir nefes aldım. Sanki haftalardır ilk kez nefes alıyordum. Eve doğru yürüdüm kapıyı açtım koridor boyunca ilerledim. İçeriden gelen sesleri tanıyordum. Koridor birince başımı sağa çevirdim ve ilk acayip manzarayla karşılaştım. Pemra yengem ve leyla üstlerini çıkarmışlardı ve koltukta arkası bana dönük olan Mithat dayımın önünde kıkırdıyorlardı. Kafamı sağa çevirdiğimde ise mutfak masasına dayalı Ayşe ablamı gördüm. Arkasında Melih vardı, terlemişti ve güçlükle Ayşe Ablamı sikmeye çalışıyordu, bir nebze başarılıydı da. 
Koridordan geri dönüp üst kata doğru yöneldim annemlerin odasının kapısı aralıktı, içeri girdim ve yüzü bana dönük domalmış annemi ve arkasında onu siken dedemi gördüm. Yatağın baş tarafına doğru uzanmış olan babam bir yandan Hale ablamı sikerken bir yandan da yüzüne oturmuş olan Gülüzar’a oral yapıyordu. Bu kadar pronografik bir manzarayı beklemiyordum. Annem eliyle gel işareti yaptı.
– Biraz düşünüp doğru kararı vermen için seni yalnız bıraktık. Görüyorum ki doğru kararı vermiş benim oğlum. Annesinin oğlu.
Annem dedemden kurtulup bana doğru geldi. Tişörtümü çıkardı kotuma yöneldi. Kemerimi çözüp beni boxer’ımla bıraktıktan sonra elimden tutup beni yatağa doğru çekti. Yatağın ucuna oturttu ve vücuduma dokunmaya başladı. Daha önce seks yapmıştım, mevzua aşinaydım ancak annemin vücuduma dokunması bütün sinir uçlarımın yanmasına sebep oluyordu. Başım istemsizce geri gidiyordu. Annem boxer’ımı da çıkaıp penisimi eliyle tuttuğunda sanki gözümde şimşekler çaktı. Kalbim deli gibi atıyordu. Arkamda bir el daha hissettim kafamı kaldırdığımda Gülüzar’ı gördüm. Görkemli memeleri sırtıma değiyor elleri vücudumda geziyordu.
– “Hoşgeldin” dedi.
Ağzımı açamıyordum bile. Bir ara dönüp babama baktım Hale ablamın bacaklarının arasına geçmiş ileri geri hareket ederken bir gözüyle de bana bakıyordu. Göz göze geldiğimizde yüzündeki gurur ifadesini gördüm. Tedirginliğim biraz azalmış kendimi olaya kaptırmıştım. Annemin saçlarını topluyor bana oral yapmasını kolaylaştırıyordum. Gülüzar da memelerini ağzıma dayamıştı. Yatağa iyice uzandım ve Gülüzar’ın üzerime oturmasına izin verdim. Amı karşımdaydı işte, sırılsıklamdı. Dilimi dudakları arasında gezdirmeye başladım, yavaş yavaş klitorisini buldum. Parmaklarım da boş durmuyordu ufak ufak Gülüzar’ın amını zorluyordum. Annem tamam oldu bu dedi. Başımı kaldırdığımda dimdik penisimle karşılaştım. Yatakta biraz daha geri çıktım. Tarihi bir andı. Annemi sikmek üzereydim. Gülüzar üzerimden çekilip bu ana tanıklık etmek istedi. Annem üzerime geldi ve amının penisimin başına temas ettiğini hissettim. İnanılmaz sıcaktı. Usta bir hareketle vücudunu kaydırdı ve penisimi içine aldı. Tamamen annemin içindeydim artık, sanki o yatakta değil de bulutların üzerindeydim. Belinin kıvrak hareketleri beni adeta çıldırtıyordu. Bir elimden Gülüzar diğerinden ise Hale ablam tutuyordu. Babam da Hale ablamı bırakıp bizi izliyordu. Birkaç dakika boyunca dünyayla iletişimim kesildi. Annem üzerimde inip kalkıyordu sıcaklığı bütün vücuduma yayılmıştı. Babam, Gülüzar ve Hale ablamın bakışları altında annemin içine boşaldım. Annemden gelen DNA’larımı ona geri vermiştim. Bir nevi borcumu ödemiştim.
– “Hadi aşağı inelim” dedi annem.
Hepimiz hemfikir olup çırılçıplak aşağı indik. Aşağıda muazzam bir manzara vardı. Pemra yengem Melih’in üstünde kanepede yanlarında ise dedem Ayşe ablamın arkasına geçmiş pompalıyor Mithat dayım ise Ayşe Ablamın ağzına veriyordu. İnlemeler ve ıslak amların şırıltısı birbirine karışıyordu. Annem muzaffer bir tavırla önden yürüyor sırasıyla ben Gülüzar babam ve Hale ablam onu takip ediyorduk. Aşağı indik, Gülüzar hemen Pemra yengemin omzuna dokunarak ondan yer istedi. Pemra yengem de onu kırmadı. Annesinin oğluyla sevişmesine izin verdi. Gülüzar zaten kalkık olan Melih’in penisini kolayca içine aldı ve zıplamaya başladı. Bizi gören dedem de;
– “Nihayet hep beraber yapabileceğiz ha” dedi.
Annem “evet” diye yanıt verdi ve dedemin dudağına bir öpücük kondurdu. Ayşe Ablam da dedemin önünden kalkarak yanıma geldi.
– “Hale, artık küçük kardeşimiz artık bizimle olduğuna göre bunun tadını çıkarmamız gerek” dedi 
Elimden tutarak beni odanın ortasına getirdi ve önümde diz çöktü. Hale ablam da aynısını yaptı ve ikisi birlikte henüz annemin içine boşalmış penisimi diriltmek için var güçleriyle çalıştılar. Biri taşaklarımı yalarken diğeri başını uyarıyordu. Bunu daha önce babama, dedeme, Mithat dayıma, Melih’e yapmış olabilirlerdi. Demek ondan bu kadar rahatlardı. Penisim yeterli sertliğe ulaşınca Hale ablam domalıp kalçasını kaldırdı, belini indirdi. Bütün şehrin sikmek için can attığı am karşımdaydı. Biraz uğraştıktan sonra içine girdim ve gidip gelmeye başladım. Ayşe ablam da beni destekliyor, öpüyor ve beni uyanık tutuyordu. 
Ellerimi Hale ablamın kalçalarına koyup elimden geldiği kadar hızlı ve sert gidip gelmeye çalışıyordum. Sağıma baktığımda babam ve Mithat dayımı Pemra yengemi sikerken gördüm. Yengemin mutluluğu yüzünden okunuyordu. Melih de annesini sikiyor gözünü dahi açmıyordu. Annem ise dedemin inmeye başlamış olan penisini ağzına alarak ona can veriyordu. Ayşe ablam sıranın kendisine geldiğini söyleyerek Hale ablamın yanına uzandı ve bacaklarını ayırdı. Hale ablamın sıcacık amından çıktım ve Ayşe ablamın henüz taze amını zorlamaya başladım. Biraz uğraşsam da içeri girmeyi başardım. Ayşe ablamın yaşına göre gereksiz büyüklükte memeleri vardı. Uçları küçük ve pembbeydi. Ellerimle iki memesini sıkarak gidip gelmeye başladım. Bu sırada Hale ablam da dedemin penisini kaldırma çalışmalarında anneme yardıma gitmişti. Ayşe ablamı bir müddet siktim, bu kez boşalmadım çünkü annemin içine boşaldıktan sonra kendimi daha kontrol edebilir hale gelmiştim. Ayşe ablamı öylece yerde bırakıp Melih’in yanına gittim.
-Sana bi önerim var. Yan yana birbirimizin annesini sikelim. -Kabuul
Annem de Gülüzar da duymuştu bunu. Bir çırpıda pozisyon alıp kanepenin üstünde bacaklarını açtılar. Gülüzar’ın biraz yıpranmış esmer amına kolayca girdim ve sertçe sikmeye başladım. Hemen yanımda Melih de yorulmasına rağmen bana ayak uydurmaya çalışıyor annemi güzelce sikiyordu. Bu kadarı benim için fazlaydı birkaç gidiş gelişten sonra Gülüzar’ın içinden çıktım ve vücuduna boşaldım. Dizlerim tutmuyor ve başım dönüyordu. Olduğum yere yığıldım. Ayşe ablam yanıma gelip sokuldu ve “günaydın” dedi. Yüzüne anlamsızca baktım…
82 notes · View notes
issoaring · 2 years
Text
https://megaresim.com/ - Pro+
Hızlı resim yükleme siteleri toplamda 20 megabayta kadar fotoğraf upload ederek, saklamayı mümkün kılan bir platformdur. Kullanımı da oldukça basit olan web sayfası, basit bir kaç adım ile son derece hızlı ve kolay yükleme olanağı yaratır. Hızlı resim yükle hizmetlerinden faydalanmak içinse yapılması gerekenleri çok iyi bilmek gerekiyor. Bunun yanı sıra fotoğraf yükle seçeneklerini kullanarak gelişmiş paylaşım özellikleriyle de e posta başta olmak üzere birbirinden farklı forumlar, Facebook, Twitter ve de İnstagram gibi büyük sosyal medya ağlarında da paylaşım gerçekleştirmek mümkün olacaktır. Resim yükleme sitesi genel olarak resimleri istenilen süre boyunca depolamayı da olanaklı hale getirir.
Fotoğrafı linke çevirme hizmeti veren platformlar, tamamen ücretsiz olarak hizmet verir. Yüklenen resimler internette, bloglarda, web sayfalarında ve birbirinden farklı ağlarda en güzel haliyle paylaşılabiliyor. Resmi linke çevirme işlemi doğru web sayfası tercih edildiğinde saniyeler sürer. Fakat işlemin güvenilir tamamlanabilmesi adına fotoğraf yükleme sitesi doğru seçilmelidir. Böylece hesap güvenliğini riske atmadan, en kaliteli fotoğrafları istenilen alanlarda yayınlamak da kaçınılmaz olacaktır.
2K notes · View notes
egeantonio · 1 month
Text
2 ay tam iki ay geçmişti aldığı ilk resimin üzerinden. 7 fotoğraf vardı elinde nereden geldiği bilinmeyen. Kimin getirdiği kimin çektiği bilinmeyen. Parçaları birleştirmeye çalışıyordu her fotoğrafta. İlk gelen fotoğrafta gökyüzü vardı. İkinci gelen fotoğrafta bir çanta vardı, bir diğerinde bir parfüm şişesi, bir meyve suyu kutusu, bir kolye, ve yine gökyüzü son fotoğrafta ise çiçek resimleri. Bir birinden bağımsız fotoğraflardı hepsi. Ne getiren belliydi ne çeken kişi. Bu fotoğrafların tek ortak noktası vardı hepside paloroid fotoğraf makinesiyle çekilmişti. Son gelen fotoğrafın üzerinden 7 gün geçmişti. Ve bu 2 ayda sadece 1 iletişim kurabilmişti. O da iletişim sayılmazdı ya. Çiçek resimleri olan fotoğrafın altına bir yazı topluluğu hakimdi. “Ben birini mutlu etmek için cinayet işleyecek kalbe sahip değilim. Bir çiçek kesip verebilirdim iki günde solup giderdi, onun yerine ömür boyu saklaman için çektim bunu” diyordu bu toplulukta. 2 aydır tek düşündüğü bunları yollayan kişiydi. Bazen çantasında bazen evinin önünde bazen posta kutusunda buluyordu bu fotoğrafları. Belkide hiç tanımadığı biri yolluyordu bunları belkide nefesinden bile yakın olduğu biri. Her gün yeni bir fotoğraf gelecek mi umuduyla uyanıyor, her gün onu bulacak mı diye geziyordu etrafta. Yaşadıkları bir kitabın başı mıydı yoksa birinin ufak bir oyunu mu bilmiyordu ama pekte umurunda değildi. eskiz defterinde bir sayfa bile olsa bu ona ait bir yazının kaleminden dökülen mürekkeplerdi.
30 notes · View notes
ilmiyyat1453 · 2 months
Text
Tumblr media
Hüseyin Tiryaki Hocaefendi:
"Selamünaleyküm kıymetli hocalarım yıllar önce hızır Efendi hocamız yatsı namazı müteakip İhvana Talebelere Mektubat ve tefsir fıkıh dersleri okurdu Bizler de Katılırdık hoca arkadaşlarımız iyi bilir işte ozaman efendi hazretlerimizin durumu soruldu HIZIR EFENDİ HOCAMIZ Cevap olarak söylemişti bende aciz ane genelde not alırdım mektubatımın Yan kayd olarak aldığım nottur.. İHVANA DUYURULUR"
Sayfanın Kenarındaki Not:
"Arkadaşlar Efendi Hazretlerimiz son halkadır. 36. mühürü. Bu iş Hz Mehdi'ye teslim edilecek."
Hızır Hoca, Yatsı Dersi 1996
Fotoğraf ve yazı alıntıdır. Olduğu gibi düzeltme yapmadan paylaşıyoruz.
29 notes · View notes
yurekbali · 2 months
Text
Tumblr media
Yaşar Abi’yle anılar... anılar... Yaşar Abi aslında çocuk gibidir. Çabuk kırılır, çabuk küser. Ama içinde kötülük yoktur. Fakat kendine yapılanı da hiç unutmaz. Zaten hiçbir şeyi unutmaz ya, neyse. Şimdi sizlere bu konuyla ilgili birkaç anekdot anlatmak istiyorum. (...) Aziz Nesin, Yaşar Kemal ve Çiçek Arif Madem konu küslükten, dargınlıktan açıldı, o zaman bir de Yaşar Kemal Aziz Nesin hikâyesi anlatmalıyım size. Aziz Abi bir yazısında mı, yoksa bir sohbette mi ne Yaşar Abi’yle ilgili bir laf söylemiş. Yaşar Abi de bunu duymuş ve selamı sabahı kesmiş onunla; konuşmuyorlar. Türk edebiyatının ve kültürünün tepesinde oturan, uluslararası ünleri olan bu iki devin küslüğünden herkes rahatsız. Özellikle de dostları, arkadaşları tabii. Kimse de cesaret edip onları bir araya getiremiyor. Böyle de sürüp gidiyor bu durum. Bir akşamüstü Yaşar Abi, ben, Karanlık Cengiz ve Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın hem danışmanı hem basın sözcüsü, Büyükelçi Kaya Toperi dostumuzla Çiçek Bar’da muhabbeti kurmuşuz. Gülmecenin, fıkranın bini bir para. Erken bir saat olduğu için barda kimseler yok. Biz gülmekten kırılıyoruz. Tam tanımıyla yerlerdeyiz. Biz kahkahalara boğulurken bahçe kapısından Aziz Nesin girdi içeri. Yanında, son zamanlarda beraber olduğu kadın arkadaşı. Ölümünden üç beş ay önce olsa gerek. Artık, barda yalnız değiliz. Seslerimize çekidüzen verip biraz kısarak sohbetimize devam ettik. Ne de olsa barın sahibiyiz. İşin gereği bile olsa, ki o yüzden değil, gerçekten saygı duyduğum bir abi olarak Aziz Abi’ye hoş geldiniz demek için masadan kalktım. Aziz Abilerin masasına gidip, “Hoş geldiniz” dedim. Kısa bir süre için de olsa masalarına oturdum. Hoşbeşten sonra, lafı da döndürüp dolaştırıp, Yaşar Abi’yle olan dargınlıklarına getirdim ve niye konuşmadıklarını sordum. Aziz Abi de dargın olmadığından, bir konuşmasından dolayı Yaşar Abi’nin alınganlık gösterdiğinden söz etti. Aziz Abi’nin beni sevdiğini bildiğimden de cesaret alarak sordum: “O zaman Yaşar Abi’yi alıp masanıza getirsem bana kızmazsınız değil mi abi?” “Niye kızayım ki canım. O bizim küçük kör ayıcığımızdır” dedi. Bunun üzerine masadan izin isteyerek kalktım. Kafamda acele bir plan geliştirdim. O zamanki Çiçek Bar’ın şefi Cafer’i çağırıp, soğukluktan bir şişe Cordon Rouge şampanya çıkarıp, servise hazır hâle getirmesini söyledim. Çalışanlardan birinden de fotoğraf makinesini hazır etmesini istedim. Ben işaret ettiğimde hemen harekete geçersiniz, dedim. Sonrasında da gidip kendi masamıza oturdum. Oturur oturmaz da Yaşar Abi, “Aziz ne anlatıyor?” diye sordu. Ben de, o anda yazdığım senaryoyu okudum Yaşar Abi’ye. “Diyor ki Aziz Abi, ‘Ne o, bir şey mi var da Yaşar bana selam vermiyor. Hoş geldin demiyor? Sen bilirsin Arif?’ diye sordu” diyorum. “Peki sen ne dedin?” “Ben de bilmediğimi söyledim tabii.” “Hadi lan ordan. Aziz böyle şeyler söylemez. Düpedüz yalan söylüyorsun.” “Ben niye yalan söyleyeyim abi. Niye uydurayım ki? Ben, bana ne söylediyse onu söylüyorum.” “Beni kandırmaya kalkmıyorsun değil mi?” “Haddime mi düşmüş abi sizi kandırmak.” Yalandan kim ölmüş? Yemin billah ederek doğru söylediğimi, hatta, vakit geçirmeden masasına gitmemiz gerektiğini, yoksa çok ayıp olacağını söyledim. Kaya Abi de Karanlık Cengiz de beni desteklediler. Bana inanmasa da Aziz Abi’ye bir merhaba deme gereği duydu sanırım. “Hadi o zaman, yürü. Beraber gidiyoruz ulan” dedi. Masadan kalkarken bizim şef Cafer’e işareti çakıyorum. Bana tam inanmamış, ikircimli bir hâlde yürürken;
“Bak Arif, yanlış bir şey olursa seni asla affetmem. Bunu bilesin” dedi. “Bilmez olur muyum abi? Tamam, affetme” diyerek yüreklendirdim onu. Ama onun bu konularda bana pek güvenmediğini de biliyordum. Bu yüzden beni tehdit ederek, giderayak işin doğru olup olmadığını öğrenmeye çalışıyordu. Ne kadar yalan söylemeyen adamı oynasam da Yaşar Abi yine de benim işgüzarlık yapabileceğimi biliyor. Benim yaptığım da riskli bir iş ya, neyse. Aslında ben, Aziz Abi’nin sevgisine ve bilge kişiliğine güvenerek buna yeltenmiştim. Yapacak bir şey yoktu artık. Aziz Abi’nin masasına gelmiştik bile... Arkamızdan şef, garsonlar, komiler eşliğinde şampanya tepsisi geliyordu. Yaşar Abi; "Vay Aziz! Hoş geldin!” deyince, Aziz Abi de, "Nasılsın Yaşar?” dedi ve kucaklaştılar. Aynı anda şampanya da bütün gürültüsüyle “bom” diye hemen arkamızda patladı. Onların ürkmüş, şaşkın bakışları arasında bizim masadan bir alkış koptu. O sırada bir yandan da fotoğraflar çekiliyor. Daha sonra Kaya Toperi de gelerek Aziz Abi ile Yaşar Abi’yi kutladı. Şampanyalar içtik. Böylece uzun zamandır süren küskünlük de son bulmuş oldu. Bu işe en çok sevinenin ben olduğunu söylememe gerek yok sanırım. Neyse bu kez, kazasız belasız çıktık işin içinden. Bu olaydan üç beş ay sonra Aziz Abi’yi kaybettik. Türkiye büyük bir değerini yitirmişti. Yaşar Abi, Aziz Abi’nin ölüm haberini alır almaz bana geldi. Üzgün... "Aferin ulan Arif. Ne iyi ettin de Aziz’le beni barıştırdın. O gün söylediklerinin hepsinin yalan olduğunu biliyordum. Ama bak Aziz öldü. Sen bizi o gün barıştırmasaydın, bugün birbirimize küs gidecektik. Bu da benim için daha büyük bir acı demekti. Sağ ol lan Hasan Emmimin oğlu. Yalan malan ama iyi ettiğin belli” deyip boynuma sarıldı. Dokunsalar ağlayacak hâldeydi. O an yüreğinden kopmuş gelen iki damla gözyaşı, kirpiklerinin arasından yere düşmek için sabırsızlanıyordu... Aziz Abi’nin yokluğuna alışmak hepimiz için zor oldu. Hâlâ ülkenin çözümsüz sorunlarına, ondan gelecek çözüm önerilerini bekler dururum. Kimsesiz çocuklar için kurduğu vakfının bahçesinde, nerede yattığı bilinmeyen mezarında, ışıklar içinde yat Aziz Abi! Tüm çiçekler üstüne açsın. Yıldızlar üstüne yağsın! - Arif Keskiner, Yaşar Kemal’li Anılar / Binbir Renk Binbir Çiçek - Fotoğraf: Yaşar Kemal, Aziz Nesin, Arif Keskiner
24 notes · View notes
cninzihni · 1 year
Text
Kısa soru postu
Klasik sorularla başlayalım ama birbirinize sorarken aynı kısır döngüdeki soruları sorup durmayın lütfen, birazcık farklı bakalıım.
Adını paylaşır mısın?
Kaç yaşındasın?
Bugün nasıl hissediyorsun? Bu hissinin sebebini de paylaşır mısın?
En büyük hayalin nedir?
En büyük korkun nedir?
Tüm evreni bir duygudan arındırma şansın olsa bu hangi duygu olurdu?
Gözün kapalı önerebileceğin bir kitap paylaşır mısın?
"Bunu da beğenmeyen zevksizdir." dediğin bir film var mı?
Tekrar tekrar dönüp izlediğin bir dizi var mı?
Şiir okumayı sever misin? Eğer seviyorsan en beğendiğin şiirlerden birini paylaşabilir misin?
Günlük tutan biri misin? Bunu düzenli mi yapıyorsun?
En sevdiğin müzik türü ve parçayı paylaşabilir misin? (Çorba dinleyici olsan da baskın olan bir tür vardır djfgfjd)
Astroloji hakkında ne düşünüyorsun? İnanıyor musun?
İçedönük biri misin yoksa dışadönük biri mi?
Partnerinle gerçekleştirmeyi en çok istediğin aktivite nedir? (Karavanla gezmek, sahilde yürümek, sessizce oturmak vb.)
Kendinde en sevdiğin özellik nedir?
Kendinle ilgili en sevmediğin şey nedir?
Geniş bir arkadaş çevresi mi tercihin yoksa daha dar bir çevre mi?
Doğum günün ne zaman? Kutlanmasını sever misin?
Mucizelere inanan biri misin?
Eğer inanıyorsan en büyük mucizen neydi?
Bir mevsim seçmen gerekse bu hangisi olurdu ve neden o mevsim?
Çiçek yetiştirmeyi başarabiliyor musun?
En sevdiğin çiçek hangisi, neden o çiçek?
Okuduğun kitaplardaki kahramanlardan hangisinin yerinde olmak isterdin, neden?
Bir süper gücün olsa bu ne olurdu?
En sevdiğin yemek nedir?
Dünya üzerinde en çok görmek istediğin yeri paylaşır mısın?
Aklına geldikçe pozitif bir his besleyen bir anını bizimle paylaşabilir misin?
Evcil hayvanın var mı?
Hayalindeki evi anlatır mısın?
Nazar, büyü gibi kavramlara inanır mısın?
10 yıl önceki kendine bir tavsiye verebilecek olsan bu ne olurdu?
10 yıl sonraki kendine ufak bir mektup yazabilir misin? (Bunu paylaşmak zorunda değilsin tabi ki ama bir kağıda yazıp saklamanın güzel bir deney olacağını düşündüüm)
İstediğin herhangi bir konuda bir üniversite dersi verebilirsen, bu ders ne hakkında olurdu?
Mitolojiye ilgin var mı?
Herhangi bir mitolojiden herhangi bir karakter olsan kim olurdun, neden?
Yağmurlu havalarda yapılan yürüyüşler hakkında ne düşünüyorsun?
Bize bir şiir ya da metin seslendirir misin?
Aldığın (biri tarafından ya da kendine) en güzel hediye neydi?
Groundhog Day (Bugün Aslında Dündü) filminde olduğu gibi bir günü sürekli yeni baştan yaşamak zorunda kalsan ama bu günü seçebilsen, hangi günü seçerdin?
En son hangi filmde ağladın?
Rüya görebilen biri misin? Eğer öyleyse ağırlığı güzel rüyalar mı yoksa kabuslardan mı oluşuyor?
Aynada, ön kamerada gördüğün bireye tüm dürüstlüğünle bir şey söylesen bu ne olurdu?
Fotoğraf çekmeyi, çekilmeyi seven biri misin? Bizimle en sevdiğin fotoğraflardan birkaç tanesini paylaşır mısın?
Issız bir adaya düşsen "kesin yanımda bunlar olurdu hiç ayırmam" dediğin beş şeyi söyler misin? (bu klişeyi sormazsak olmaz çünkü)
Hayat temponu nasıl tanımlardın?
Bize bir gününü kısaca anlatır mısın?
Yazdığın şeylerden bazılarını kimse bulamasın diye anonim bir blog açıp orada paylaşmayı hiç düşündün mü, yaptın mı?
İsmini değiştirme şansın olsa ne yapardın?
Hangi yeteneğe sahip olmak isterdin?
Tumblr'a eklenmesini istediğin üç özellik neler?
Hangi dizide, hangi karakterin yerine geçmek isterdin, neden?
Türkiye'nin yeni cumhurbaşkanı sen olsaydın ve istediğini yapabilecek bir konumda olsaydın yapacağın ilk şey ne olurdu?
Kendinde değiştirebileceğin herhangi bir şey olsaydı bu ne olurdu?
Hala izlerim dediğin bir çizgi film var mı?
Uzay senin için ne anlam ifade ediyor?
Aşk senin için ne anlam ifade ediyor?
Geçmişe gidip değiştirebileceğin bir olay olsa, hangi tarih değiştiren olayı değiştirirdin ve neden?
Paralel evrenler hakkında ne düşünüyorsun?
452 notes · View notes
sezginer35 · 2 months
Text
Tumblr media
Gerçek Osmanlı Torunları...
Babası Kato Davut bey, Annesi Ayşe Hanım'dır. 24 Nisan 1911 tarihinde Sultan Vahdettin ile evlendi. 1912 yılında Şehzade Mehmed Ertuğrul Efendi'yi doğurmuştur. San Remo'da Vahdettin'e eşlik etti. 1929 yılında Vahdettin'in vefatından sonra İskenderiye'ye yerleşerek burada bir evlilik daha yaptı. 1948 yılında Türkiye'ye döndü. 1950 yılında Çengelköy'de vefat etti. Zarif ve şık bir hanımefendi olarak biliniyordu
Tumblr media
Fotoğraf 1931 yılında Fransa'da çekildi. Son Halife'nin kızının elbisesini din-i İslam'a aykırı bulmadığı gözüküyor. Ayrıca kendisinin şıklığı da çağdaş daireye gösterdiği adaptasyonun ipuçlarını veriyor. Yazdığı 35 sayfalık bir makalede Osmanlı Padişahlarını tahlil etmiş, İkinci Bayezid'in içkiye düşkünlüğü yüzünden sefil, İkinci Selim'in 'sefih bir sarhoş' olduğunu ifade etmiştir. Abdülmecid Üçüncü Murad ve Üçüncü Mehmed'den 'Osmanlı Devleti'nin amansız cellâdı' olarak bahsederken, Dördüncü Murad için ise 'geleceğin en büyük hükümdarı olmaya namzet iken içtiği rakının kurbanı olmuş; devletin talihini ve geleceğini İbrahim gibi akıl noksanı ve anlayıştan mahrum bir şahsa terk ederek dünyadan çekilmişti' demektedir. Üçüncü Ahmed'in sefahat tarafından ele geçirildiğini söyleyen Halife, Sultan Abdülmecid'in 'içki müptelalığı yüzünden hayatını kaybettiğini' belirtecektir.
Tumblr media
Sürgün yıllarında çekilen bu fotoğrafta Ömer Faruk Efendi, Sabiha Sultan ile birlikte görülüyor.
Tumblr media
1923 yılında doğan Hanzade Sultan, son Osmanlı padişahı Sultan Vahdettin ve son halife Abdülmecit Efendi’nin torunudur. Mısır Hanedanı mensuplarından Mehmet Ali İbrahim ile evlenen Sultan, dünya sosyetesinin en güzel kadınlarından birisi olarak ün yapmıştır. Fotoğrafta kızı Prenses Fazile ile birlikte.
Tumblr media
Arkada yer alan portredeki Padişah, 'Tanzimatçı' ve 'Gazi' olarak bilinen Abdülmecid'dir. 1839'dan 1861'e kadar hükmetti. 3 Kasım 1839'da Osmanlı demokratikleşmesinin ilk adımı olan (Gülhane Hatt-ı Şerif-î) Tanzimât Fermânı’nı yayımladı, 18 Şubat 1856'da (Islâhat Hatt-ı Hümâyûn-u) Islâhat Fermânı’nı ilân etti.
Tumblr media
Osman Selahaddin Osmanoğlu, Osmanlı şehzadesidir. Ali Vâsıb Osmanoğlu'nun oğludur. İngiltere’de yaşayan Osmanoğlu, İstanbul’da bir ev aldı. TRT için hazırlanan ’Osmanlı Hanedan Ailesi’ belgeseline danışmanlık yaptılar.
Tumblr media
Fotoğrafta yer alanlar, Osman Selahattin Osmanoğlu'nun kızı Ayşe Gülnev Osmanoğlu'nın çocukları, son jenerasyon Osmanlılar. Soldan sağa, Prens Lysander Cengiz, Prenses Tatyana Aliye, Prens Maximillian Ali, Prens Ferdinand Ziya ve Prens Cosmo Tarık. Hepsini sevgiyle selamlıyoruz
Ve .. çakma Osmanlı torunları 😂😂😂
Tumblr media
youtube
33 notes · View notes