Tumgik
#Mamak Cezaevi
yurekbali · 29 days
Text
Tumblr media
üç yaprak sallanır ipte seher vakti başkentte açar açar kanatlarını    uçamaz halkım dün boynuma boynuma gün boynuma boynuma ahına ah vahına vah yandı yürek eyvallah    seher vakti başkentte üç ata dolanır dışarda seher vakti başkentte iki canın olsa da versen birini    şişer yürek dağ gibi dün boynuma boynuma gün boynuma boynuma ahına ah vahına vah yandı yürek eyvallah seher vakti başkentte üç ana çırpınır dışarda seher vakti başkentte tutunmaya çalışır    üç ana karanlığa ne sorarsın adlarını be adam ne yazarsın kitaplara be kardeş ahına ah vahına vah yandı yürek eyvallah    seher vakti başkentte sararmadan üç yaprak sallanır ipte üçü de yeni girmiş yirmidördüne güneşli çayırlarda üç delişmen tay tırnakları papatyalı kekikli burunları fırtınalı üç delişmen tay    seher vakti başkentte dün boynuma boynuma gün boynuma boynuma ahına ah vahına vah yandı yürek eyvallah seher vakti başkentte - Hasan Hüseyin, Üç Yaprak (Tohumlar Tuz İçinde) - Fotoğraf: Yusuf Aslan, Deniz Gezmiş, Hüseyin İnan (“Üç Fidan”a ait bu son fotoğraf, idamlarından 1 gün önce, 5 Mayıs 1972’de Mamak Cezaevi’nde görevli bir asker tarafından çekilmiştir.)
9 notes · View notes
rewendi-blog · 6 years
Photo
Tumblr media
“Sanki bir gün yaşamın sona erecekmiş gibi basit, Çay, Simit ve Peynirle…..”
33 notes · View notes
nesrin-c · 4 years
Text
Tumblr media
12 Eylül Celladı ve işkencecisi Mehmet Sırrı Şuşut Marmaris'te öldü.
Mamak Cezaevi zalimi Raci Tetik'in yardımcısı ve köpeği Şuşut çürüyerek geberdi. Gebermeden önce ailevi sebeplerden tüm servetini kaybetti, yoksullukla perişan oldu. Bir oğlu intihar etti. Yıllarca acı ve korku içinde süründü. Peyder pey iki bacağı kangren oldu, defalarca kesildi. Sonunda yıllarca yatağa çakılı kaldı, anırarak geberdi hamdolsun.
Masum ve mazlumların ahı arşa ulaşınca kurtuluş yok. Cümle zalimlere duyurulur...
76 notes · View notes
Photo
Tumblr media
İYİ Partili vekil Ahmet Çelik Ülkücülerin tercümanı oldu “Hakkımızı helal etmiyoruz. Mekanı cehennem, ateşi bol olsun" Habererk.com'un yayınladığı habere göre 12 Eylül döneminde Mamak Askeri Cezaevi Müdürü olan işkenceci Albay Raci Tetik'in Şakirin Camisi'ndeki cenazesinde protesto gösterisi düzenlendi.
0 notes
dramatik-buluntular · 3 years
Photo
Tumblr media
“Toplu gezmek yok, aşağıya bak!.. Aşağıya bak…” 
Polis, okuldan çıkıp kaldırımda yürüyen üniversite öğrencilerine söylüyor bunları. O esnada keskin nişancılar üniversite karşısında nişana yatmış alanı gözlüyor.
Birden Ankara Mamak Cezaevi anıları depreşti hafızamda. Koğuştan havalandırma avlusuna 15 dakikalığına hava almaya çıkarken, elleri coplu asker mangaları tutuklu ve tutsaklara böyle bağırıyordu. “Tek tek dolaşılacak!... Tek tek dolaşılacak… Yere bakın!... Yere bakın!..”  Bir de meşhur Mamak Cezaevi Komutanı Albay Raci Tetik, koğuşun önünden geçerken veya herhangi bir rütbeli asker cezaevi avlusuna girdiğinde askeri manga bas bas bağırırdı: “Duvara dön!.. Duvara dön!.. Yere bakın! Yere bakın!..” O esnada nöbetçi kulübelerinde makineli tüfekli askerler koğuşlara nişan almış vaziyette gün 24 saat cezaevi avlusunu gözlüyordu.
40 yıl önce 12 Eylül Askeri Faşizmiyle birlikte Ankara Mamak-Diyarbakır ve Metris cezaevlerinde bir fiil denenmiş bir uygulama bu, demek istediğim. Gerçekte ise, çok daha önceleri “Almanya Nazi Faşizmi” döneminde denenmiş; alın tarih kitaplarını okuyun, göreceksiniz. Şimdi açık alanda, sokakta yürüyen öğrencilere söyleniyor bu sözler.
Amaçlanan çok açık, insanın onurunu kırmak, onu yalnızlaştırmak, yaşamdan yalıtmak!..
O çocukların babaları, hatta dedeleri, bu tür uygulamalar neticesinde yıldı mı? Hayır. Her daim başları dik durdular, durmaya da devam ediyorlar. 
Verilen emirleri koşulsuz yerine getirenler, 12 Eylül’cüler tarafından aferinle, taze tahin ekmekle, bir kepçe daha fazla yemekle ödüllendiriliyorlardı bize karşın.
  “Tarih tekerrürden ibarettir” derler; önemli olan geçmişin bilgisinden doğru olanı bulup çıkarmaktır. Zaman sürekli ilerleyen dinamik bir etmen; bu süreçte geçmişe takılıp kalmak, oradan medet ummak acizliktir. 12 Eylül Faşizmi de denedi üniversitelere atama ve kayyum uygulamalarını. Ne oldu?.. Öğrencileri tek tip düşünme modeliyle elimine etmeye ne kadar zaman güç yetirebildiler. 3- 5 sene ancak!..
Su akar yolunu bulur. Bunu kimse engelleyemez. Dökme suyla değirmen dönmez, bunun farkında olmak gerekir, önemli olan da budur. Yani 2x2= bir kere 5 ettirilir, ama eninde sonunda yine 4 çıkar!..Görsel: 
("Gizli Bir Yaşam" filminden bir sahne)
-Osman Günay
14 notes · View notes
ulkunun · 4 years
Text
Tumblr media
4 yıl öncesinden bir anma yazısı. belki yeniden hatırlamak ve hiç unutmamak için...
'küçük kızımı uyandırmaya kıyamadım...'
arif mostarlı 
"İlhan, İlhan!" diye seslendi ağabeyi Muzaffer, "İlhan, İlhan!" Ses çıkmadı... Ranzaya yığılıp kalmıştı İlhan Erdost; dayanabileceği en son sınıra gelmişti çünkü; gelip baktılar sonra, "ölmüş bu" dediler, bir battaniyeye sarıhp götürdüler...
36 yıl önce öldürdüler onu; Mamak'ta, döve döve... Yayıncılıktan başka bir suçu yoktu ve bu yaşadığımız topraklarda bugün olduğu gibi dün de en ağır suçtu!
Tokat, Artova'da doğmuştu İlhan, 17 Aralık 1944’te. İlkokulu bitirdikten sonra çalışmaya başlamış, daha sonra ağabeyi Muzaffer İlhan Erdost ile birlikte Ankara'ya yerleşmişti. Lise, üniversite derken düşünceleri sola yakın bir çizgiye oturdu. Ankara Hukuk'ta okurken ağabeyi Muzaffer'in Sol Yayınları'nda çalıştığı için okulu bitiremedi.
Daha sonra abisi 12 Mart 1971'de tutuklanınca, Sol Yayınları ve Onur yayınları'nın sorumluluğunu üstlendi ve daha sonra bütün enerjisini bu alana verdi. İki kardeş, neredeyse bütün Marks-Engels, Lenin ve diğer eserleri yayınlayarak Türkiye'deki marksist aydınlanmanın öncüleri oldular. Bu sırada eşi Gül Erdost ile evlendi ve Türküler ile Alaz isimli kızları doğdu.
Mamak, kanlı Mamak!
Sonra, 12 Eylül 1980 günlerine gelindi. Herkesi susturmak isteyen cunta, Sol Yayınları'nı nasıl unutabilirdi?
İlhan Erdost, 7 Kasım 1980'de ağabeyiyle birlikte gözaltına alındı. Mamak Askeri Cezaevi A-Blok'ta fotoğrafları çekildi, C-Bloka götürülmek üzere, cezaevi arabasına tekme tokat bindirildiler. Astsubay Şükrü Bağ, "On yaşındaki bebeleri zehirlediniz, içerisi sizin zehirlediklerinizle dolu!" diye bağırıyordu. Aynı astsubay, erlere de "Bunlar birer yılandır, analarını ağlatmazsanız ben sizin ananızı ağlatırım!" diyor ve dayak başlıyordu. İki kardeşi hazırola getiren dört er, cop, tekme ve tokatla dövmeye başlamıştı. Bir ara İlhan yüzükoyun düşmüş, cop ve tekmeler altında zorlukla doğrulmuştu.
C-Blok'ta araçtan indirildiler. Dayak yeniden başladığında İlhan, astsubaya, "Küçük kızımı uyandırmaya kıyamadım... Bizi daha fazla dövdürmeyin" dedi. Aldığı cevap ise "Bunu daha önce düşünseydiniz!" oldu. Dört er iki kardeşi olanca hırslarıyla dövüyorlardı.
İlhan bir kez daha yüzükoyun düştü. Zorlukla doğruldu.
Tel örgüler önünde hazırola getirdiler. Astsubay, "Bir patlatılmadık hayalarınız kaldı, şimdi onu da patla­tırlar!" diyerek yeniden emir veriyor ve dayak devam ediyordu.
Demir parmaklıklı kapıya doğru yürüttükleri sırada, arkalarından "Kaçma lan itoğlu it!" diyerek koşan erler kapının giriş boşluğuna sıkıştırdıkları iki kardeşi yeniden dövme­ye başladılar.
İlhan, yine düştü. Yine güçlükle doğruldu.
Alıp götürdüler öylece
Koğuşa alındıklarında Muzaffer Erdost oradakilerden su istedi. Kimse yerinden kımıldayamıyordu. İlhan oturduğu yerden kalktı bu kez, avluya bakan pencerenin önüne doğru gitti. Koğuştakiler onu durdurmak istediler, korku içindeydiler. Muzaffer, kardeşine baktı, yüzü ve paltosu kan içindeydi.
"Midem bulanıyor, kusacağım!" diye bağırdı İlhan Erdost. Yere yığılırken, kollarından kaldırıp bir yatağa uzattılar.
Sağ dizi üstüne çömeldi İlhan, kolları sarktı, başı hafif öne düştü. Ağabeyi, "İlhan, İlhan!" dedi, bir daha yineledi, İlhan ses vermedi.
Yatağa uzattılar. Biri nabzına baktı, "Bunun nabzı durmuş" dedi. Tıp öğrencisi Vahap, yapay solunum yaptırdı. Biraz sonra geldiler, baktılar, "Ölmüş bu" dediler, uzattıkları battaniye ile aldı götürdüler İlhan Erdost'u.
Çok sonraları bir dava açıldı tabii; Ankara Sıkıyönetim Komutanlığı Askeri Savcılığı dört er hakkında kasten adam öldürmek, astsubay hakkında ise kasten adam öldürmeye azmettirmek suçlarından iddianame hazırladı. Görevli üç er, ayrı ayrı 10 yıl 8 ay ağır hapis cezası aldı. Bir başka ere, 8 yıl verildi. Astsubay ise önce 10 yıl 8 ay hapis cezası aldı ama döne döne sonunda ceza 6 aya bağlandı.
Ağıt ve saygı...
36 yıl geçti aradan...
Bir kuşağın sol kültüründe yer edinmiş, herkesin mayasında bir parça katkısı olan o kalın kara bıyıklı adamı nasıl unutalım biz şimdi?
Hani şu 'hepimizi zehirleyen' ve iyi ki de 'zehirleyen' o güzel insan...
Şimdi, onca yıl sonra, o küçücük puntolu kitapları basarak bizi daha çok insan yapan o güzel insanların önünde bir saygı duruşundayız.
Okuyanlar bilir, 'Bülbülü Öldürmek' romanının bir yerinde, bütün baskılara aldırmadan siyahları savunan Atticus Finch, mahkemeden çıkarken, balkonda mahkemeyi izleyen bütün siyahlar ayağa kalkarak selama dururlar. Durumu anlayamayan Atticus'un küçük oğluna ise şöyle açıklar biri: "Babanız geçiyor..."
Ayağa kalkalım lütfen...
(13 kasım 2016, özgürlükçü demokrasi)
4 notes · View notes
gazetelinkmedya · 5 years
Text
Ülkücüleri ve devrimcileri aynı dilekte buluşturdu! İYİ Partili vekil: "Albay Raci Tetik’in mekanı cehennem, ateşi bol olsun!"
Ülkücüleri ve devrimcileri aynı dilekte buluşturdu! İYİ Partili vekil: “Albay Raci Tetik’in mekanı cehennem, ateşi bol olsun!”
İYİ Partili vekilden işkenceci albay Raci Tetik’e: Mekanı cehennem, ateşi bol olsun!
12 Eylül askeri darbesinin işkenceci isimlerinden olan Mamak Cezaevi’nin Müdürü Emekli Albay Raci Tetik, 2012 yılından bu yana kaldığı Çamlıca Bakım ve Rehebilitasyon Merkezi’nde 88 yaşında iken hayatını kaybetti.
Selimiye Cami’nde yapılması planlanan ancak daha sonra Karacaahmet Şakirin Cami’nde gerçekleştirilen…
View On WordPress
0 notes
dewhaber · 5 years
Text
Avukat Turgut Kazan ‘Türkiye gerçeği’ diye paylaştı; Mümtaz Soysal ve koğuş arkadaşı aydınların Mamak Cezaevi hatırası
Avukat Turgut Kazan ‘Türkiye gerçeği’ diye paylaştı; Mümtaz Soysal ve koğuş arkadaşı aydınların Mamak Cezaevi hatırası
Tumblr media
Avukat Turgut Kazan, dün yaşamını yitiren eski Dışişleri Bakanı, Anayasa Profesörü Mümtaz Soysal’ın  Mamak Cezaevi’ndeki fotoğrafını paylaştı. 
 – Prof. Mümtaz Soysal hayatını kaybetti
Mümtaz Soysal’ın “Anayasaya Giriş” kitabı nedeniyle tutuklandığını söyleyen Kazan, “Hep demokrasi ve hukuk devleti için çalıştı. Anayasal düzeni kurabilecek milyonlar yarattı. Güle güle Mümtaz Abi. Işıklar içinde…
View On WordPress
0 notes
operasyon · 5 years
Photo
Tumblr media Tumblr media Tumblr media
12 Eylül...
Türkiye’nin bu gün yeniden savrulduğu karanlıkta önemli bir kilometre taşı.
Kenan Evren bu günleri görse Türkeş’in cezaevindeyken söylediği sözü kendisi için tekrar edebilirdi.
“ Fikrimiz iktidarda biz içerdeyiz”
Ağızlarından dillerinden düşürmedikleri bir “Türk-İslam sentezi” lafı vardı. Hayalleri  iki sağ parti ikitidarında solun güçsüz ve muhalefette kaldığı bir yönetim şekliydi.
İşte hayalleri fiilen hayata geçirildi.
**
12 eylül bir ülkenin kendi kendisini boğmasının resmidir.
Dün bile yakındığım “İnsan kalitesindeki kaybın” bence en önemli nedeni 12 Eylülün başarıya ulaşması.
**
Emperyalizmin hizmetinde bir ordunun kendi ülkesinin en parlak zekalarıyla en yiğit gençleriyle, en bilgili, en aydın insanlarıyla giriştiği bir savaştı ve çok kolay kazandılar.
**İlk resme de tesadüfen geçenlerde ölen Mamak askeri cezaevi  komutanı Raci Tetik’in fotoğrafı düştü. Sırrı Süreyya Önder’in ilginç bir macerası var komutanla, googla yazarsanız okursunuz.
Mecliste görüşmüşler...Sırrı süreyya da o konumda bile albayın dalga geçmelerine maruz kalmış. 
İşte kutsal bir yumruk orda gerekliydi bence.
İnsan bazen tarihe geçme fırsatı yakalar. Sırrı Süreyya Önder değerlendirememiş.
0 notes
gggmedya · 5 years
Photo
Tumblr media
"Eski Mamak Cezaevi Müdürü Raci Tetik'in Cenazesinde Ülkücüler Slogan Attı" , https://yoog.be/41hVUFt0
0 notes
melih-asik · 7 years
Text
Tek tip anısı!
“Tutuklulara tek tip elbise” lafı ortaya atılınca akla ilk gelen görüntülerden biri 12 Eylül mahkemelerinde don-atlet yargılanan devrimci subayların unutulmaz fotoğrafı, o fotoğrafın başındaki Rahmi Yıldırım’ın görüntüsüdür. 17 Ocak 1984 günü günü rahmetli Deniz Teztel’in çektiği fotoğraftaki Rahmi Yıldırım, TSK’dan atılmış genç bir teğmendir. Bugün aramızda meslektaşımız olarak görev yapan Rahmi Yıldırım’a o günleri sorduk.
“12 Eylül Cuntası, cezaevine attığı devrimcileri bir türlü susturamıyor, sindiremiyordu. Tek tipi uygulamaya kalkmalarının asıl nedeni buydu. Bu uygulamaya karşı Diyarbakır ve Mamak cezaevlerinde büyük direnişler oldu, pek çok arkadaşımız ya işkencede öldü ya da intihar etti. Direnişini yok edemedikleri tek yer bizim de yattığımız Metris Cezaevi kalmıştı. Tek tipi reddettiğimiz için elbiselerimiz elimizden alınmış, buz gibi soğuk koğuşlarda pijamalarla yaşamak zorunda bırakılmıştık. 17 Ocak 1984 günü koğuşlarımız basıldı, ellerimiz kelepçelendikten sonra zorla tek tip elbiseler giydirildi. O halde mahkemeye götürüldük. Mahkeme heyeti yerini almadan duruşma salonuna getirildik, kelepçelerimiz çözüldü. Aramızda kararlaştırdığımız üzere mahkeme heyeti salona girer girmez üzerimizdeki tek tip elbiseleri parçalayarak attık, iç çamaşırlarıyla kaldık. O görüntü Türkiye’de ve dünyada büyük yankı uyandırdı. Sonunda kazanan biz olduk, egemenler mecburen tek tip elbise inadından vazgeçtiler ama geri büyük acılar kaldı.”
CİHAT
Dinimizde “cihat” varmış, dolayısıyla bunun müfredata konulup öğrencilere öğretilmesinden rahatsız olmaya gerek yokmuş. Tam tersi, yer verilmemesi durumunda talep edilmesi gerekirmiş.
Ders kitaplarına “cihat”ın konmasını bu sözlerle savunan Milli Eğitim Bakanı İsmet Yılmaz’a yüksek müsaadeleriyle bir kaç soru yöneltelim;
Bildiğimiz kadarıyla İslam dininde sadece cihat yok. Ahlaklı ve dürüst olmak, yalan söylememek, kimseye haksızlık yapmamak, adalete riayet etmek, kul hakkı yememek, haramdan uzak durmak, beytülmal’e el uzatmamak, emanete ihanet etmemek, dini kişisel çıkarlar için kullanmamak vb. gibi tavsiye ve emirler de var. Üstelik bunlar yine bildiğimiz kadarıyla, ticari ya da siyasi değil, gerçek İslam’ın cihattan çok daha fazla önem ve öncelik verdiği hususlardır. Eğitimde ille de İslam dininde yer alan hususlar referans alınacaksa... Ahlaksızlığın, adaletsizliğin, haksızlığın, yalanın dolanın kol gezdiği günümüz Türkiye’sinde öncelikle yer verilmesi gereken emir ve tavsiyeler bunlar olmamalı mıydı?
Dinin, işinize gelen yönlerini dikkate alır da (her nedense!) işinize gelmeyen yönlerini görmezden gelirseniz kimse sizin “dinimizde var” gerekçeniz inanmaz. En başta dinini bilen gerçek dindarlar bıyık altından “manidar manidar” gülerler.
Tek bir lider...
Adı; Arnold Ludwig; ABD’li bir Psikiyatri Profesörü...
Bir kitap yazmış, kitabın adı; “KING of the MOUNTAIN”…
Dünyada ülke yönetmiş politikacılarla ilgili bir kitap…
20. yy’da Dünya liderleri ile ilgili bir seri araştırmayı kapsıyor kitap… Dünyadaki liderler arasında 2000 (iki bin) kişiyi belli ama aynı ölçütlere göre değerlendirmiş…
Ülkeleri yönetmiş, Saddam’dan Kaddafi’ye, Mao’dan Roosevelt’e, De Gaulle’den Nehru’ya, Churchill’den Hitler’e, Mussolini’den Mandela’ya, Stalin’den Nasır’a ve Arafat’a hepsini incelemiş. Kitap çalışması 18 yıl sürmüş…
Bu kapsamlı araştırma sonunda öne çıkan belli başlı 377 devlet adamını değerlendirmiş… Onlara 200 kadar değişik kıstas uygulamış, bu kıstaslara göre, 1’den 31’e kadar değişken puanlar verip değerlendirmiş ve bir sıralama yapmıştır…
Örneğin; en çok Roosevelt ve Mao 30’ar puan almışken, Nehru 25, Churchill 22, Golda Meir 12, Fidel Castro 23, Lenin 28, Khomeini 23, Kennedy 15 puan almışlar.
Sadece tek bir lider; 31 puanla ilk sırayı almış… Bu lider de “Visionary” sıfatıyla, 20. yy’ın gelmiş geçmiş en büyük devlet adamı unvanına layık görülmüş… Kim olabilir diye merak ettiniz haklı olarak; evet işte o lider devlet adamı, Mustafa Kemal ATATÜRK...
(Prof. Vural Cengiz, PhD. Gurbetteki Atatürkçü Bilim Adamları Derneği)
***
● İnsanları özgür kılan gerçek, genellikle insanların duymak istemedikleri gerçektir.
Herbert Agar
● İnsanlar korktuklarına karşı sevdiklerinden daha hoşgörülüdürler.
Edgar Watson Howe
***
HDP
HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş PKK tarafından öldürülen öğretmen Necmettin Yılmaz’ın katledilmesini kınamış. Dikkat buyurun! HDP asker, polis ve korucu cinayetlerini kınamıyor...
Çünkü onlara göre bu ölümler özgürlük savaşı kapsamındadır.
HDP cephesinde değişen fazla bir şey yok!
1 note · View note
hildeiazam · 7 years
Photo
Tumblr media
MAMAK CEZAEVİ Gardiyanların ayak sesleri koğuşun kapısında son buldu, getirdikleri genç bir mahkumu bıraktılar ve gittiler. Yeni gelen genç içeridekilere selam verdi ve kendisine gösterilen boş yere oturdu. Koğuştakiler ona hoş geldin, geçmiş olsun dediler. İçlerinden en yaşlı ve olgun olanı gencin yanına yaklaştı ve ona ilgi gösterdi, bir anlamda sahiplendi. Çünkü selam verişinden ve simasından bu gencin nasıl biri olduğunu hemen anlamıştı. Genç oldukça yorgun ve bitkin görünüyordu, epeyce bir müddet konuşmadı. Daha sonra yaşlı adamdan bir seccade istedi ve kıblenin ne taraf olduğunu sordu. Sonra kalktı ve yavaş yavaş ikindi namazını kıldı. Yaşlı adam gencin namazını bitirmesini bekliyordu, onunla enine boyuna tanışmak istiyordu. Fakat genç ikindi namazını bitirdiği halde daha namaz kılmaya devam ediyordu, sonunda bitirdi ve yerine geçip oturdu. Yaşlı adam biraz daha yanına yaklaştı. -Nedir o fazladan kıldığın namaz? Biliyorsun ikindi namazından sonra kılınan nafile bir namaz yoktur? Delikanlı bir müddet cevap vermedi, daha sonra sakin bir sesle: -Kaza namazı dedi. -Ne zaman kazaya bırakmıştın? dedi yaşlı adam. -Gözaltındayken, dedi. Çok yavaş bir şekilde söyledi bunu, daha sonra da gözleri uzaklara dalıp gitti. Yaşlı adam onu konuşturarak ve bir şeyleri hatırlatarak üzmek istemiyordu. Fakat yine de kendine hakim olamadı. -Ne kadar tuttular göz altında? -Yirmi dokuz gün. -Allah Allah, yirmi dokuz gün öyle mi? -Evet, yirmi dokuz gün. O yirmi dokuz günlük namazımı kaza edeceğim. -Kılamamışsındır, kıldırmamışlardır herhalde? Delikanlı bir müddet sustu ve sonra yaşlı adama döndü: -Aslında namazlarımı kıldım, bir tek vaktimi bile kaçırmadım fakat… -Fakat ne? -Fakat namazın şartlarını yerine getiremedim, hep eksikti. Çoğu zaman abdest alamadım, teyemmüm ettim. -Olsun, teyemmümle olsun, kabul değil mi? -Fakat toprak bulamadım teyemmüm edecek, bazen beton duvara, bazen de demir kapıya ellerimi sürerek teyemmüm ettim, kabul olur mu? -Ne demek kabul olmaz, elbette olur. -Kıbleyi de bilmiyordum, rica ettim söylemediler. Hem bu arada namazın diğer rükünlerini de yerine getiremiyordum, askıdaydım, hem ellerim hem ayaklarım bağlıydı, çoğu zaman zorla rükuya gidebiliyordum, hele hiç secde yapamıyordum. -Olsun, olsun yine de kabuldür senin kıldığın bu namaz, dedi yaşlı adam. Fakat ses tonu gittikçe değişiyor, ağlamaklı bir hal alıyordu. -Sen öyle hep kabul kabul diyorsun ama… dedi ve bir müddet sustu genç adam. Daha sonra değişik bir ses tonuyla devam etti. -Biliyor musun, gözaltında bulunduğum o yirmi dokuz günün on beş günü anadan üryandım, çırılçıplaktım, soymuşlardı beni. Yalvarıyordum onlara, ne olur Allah için bir tek külotumu bana verin, hiç olmazsa namaz kılacağım vakit verin diyordum, fakat vermiyorlardı. İşte o şekilde kıldım namazlarımı. Mümkün olduğu kadar toparlanıp avret yerlerimi örtmeye çalışıyordum. Fakat bazen onu da yapamıyordum, bu şekilde namaz kılıyordum… Ortalığı epeyce bir müddet sessizlik kaplamıştı, delikanlı yaşlı adamdan cevap bekliyordu, bu namazları kaza etmesi gerekmiyor muydu? Yaşlı adam kafasını kaldırdığında gözyaşlarının baştan sona yüzünü ıslattığını gördü, ağlıyordu, ağlıyordu. Sonra birden doğruldu ve delikanlının omuzlarından kuvvetlice tuttu ve kendine çekti: -Bana bak delikanlı! Anlıyor musun, o namazları asla kaza etmeyeceksin. O namazları alıp Allah’ın huzuruna varacaksın. “ Allah’ım, sana bunları getirdim.” diyeceksin. Biliyor musun, belki hayatında kıldığın en önemli namazlar, senin bu namazların olacak. Yaşlı adam sordu adın ne nerelisin ne iş yaparsın,Suçun ne Delikanlı ? Adım MUHSİN YAZICIOĞLU Suçum Ülkücü olmak...  
1 note · View note
Text
Ülkücüler işkenceci Raci Tetik'i tabutu başında protesto etti!
Ülkücüler işkenceci Raci Tetik'i tabutu başında protesto etti!
Habererk.com’un yayınladığı habere göre
12 Eylül darbe döneminde Mamak Cezaevi’nde işkence emirlerini verdiği iddia edilen emekli Albay Raci Tetik için Şakirin Camii’nde cenaze töreni düzenlendi. 12 Eylül darbe döneminde Mamak Cezaevi’nde işkence emirlerini verdiği iddia edilen emekli Albay Raci Tetik için Şakirin Camii’nde cenaze töreni düzenlendi. Tetik’in tabutuna Türk bayrağı sarılırken,…
View On WordPress
0 notes
halktelekom · 4 years
Video
CEZAEVI TELEFON ŞİFRESI NEREDEN VE KİMDEN ALINIR. ? "" ARAMAYIN "" Yurtiçi Yurtdışı en ekonomik tarifelerle doya doya konuşun. Formaltesiz. Uygulamalarla kolaylık. Cezaevlerinin koşulsuz en alternatifsiz Telefon Karti. Almasi kolay Konuşması çok. @ halk_medyasi @keçiören Tel. 0312 4234702 Tel. 0312 4672657 Tel. 0212 2115352 Tel. 0232 2230773 Tel. 0242 3737373 Cep. 0532 6988081 www.halk.net.tr ***Sayfamızı Takib edin. Kampanya ve indirimlrden anında haberiniz olsun.*** - #cezaevi #19mayısmah #ovacık #batıkent #ostim #keçiören #etlik #tepebaşı #esertepe #çankaya #piyangotepe #basınevleri #danişment #sanatoryumcad #ufuktepe #bağlum #kuşcağız #atapark #şentepe #yenimahalle #karargahtepemahallesi #kızlarpınarıcaddesi #yunusemrecaddesi #pursaklar #mamak #tepebaşı #türkiye (Halk Medya) https://www.instagram.com/p/CBXfKrrgDrS/?igshid=g8w8coiq5xe
0 notes
captain-hasan-kaya · 4 years
Text
Bir ölüm orucu anısı | Halit Çelenk
İnfazlar yaklaşıyor. Ölüm cezasına hükümlü Deniz Gezmiş, Yusuf Arslan ve Hüseyin İnan bunu biliyor ve infazların hiçbir yolla önlenemeyeceğine inanıyorlar. Mamak Cezaevinde yaptığımız görüşmelerde bu inançlarını ve infazlar hakkındaki düşüncelerini açıkça söylüyorlar. Buna rağmen yaşamlarını, cezaevi koşulları içinde ve inançları doğrultusunda sürdürmekten geri durmuyorlar.
18.4.1972 gününde…
View On WordPress
0 notes
gazetelinkmedya · 5 years
Text
12 Eylül’de Mamak Cezaevi’ni yöneten işkenceci Tetik, öldü
12 Eylül’de Mamak Cezaevi’ni yöneten işkenceci Tetik, öldü
“Hakikaten zulüm etmekten, işkenceden zevk alıyordu” 12 Eylül’de Mamak Cezaevi’ni yöneten işkenceci Tetik, öldü
12 Eylül darbesi döneminde Mamak Askeri Cezaevi Komutanı olan emekli Albay Raci Tetik, 88 yaşında İstanbul’da vefat etti. Tetik, 12 Eylül döneminde 4 yıl yönettiği Mamak Askeri Cezeaevi’nde yapılan işkencelerin baş sorumlusu olarak gösteriliyordu.
Cumhuriyet’ten Alican Uludağ’ın…
View On WordPress
0 notes