Evin büyük çocuğu olmak benim için bir yük olurmuştur her zaman. Evin büyük çocuğu herkesin arkasını toparlar, aile üyelerinin iyiliği için bir robot misali çalışır, kalbi kırılmaz, üzülmez, canı yanmazdı. Yanmazdı yanmazdı da, gerçekten yanmaz mıydı? İlk gözden çıkarılan kişi olur bu çocuklar. En çok fedakarlık yapan kişi olmalarına karşın hep unutulan kişilerdir. Göz ardı edilir, umursamadı. Neden böyle olurdu peki? O çocuklar neden hiç düşünülmez?
Biz cahil dediğimiz zaman, mektepte okumamış olanları kastetmiyoruz. Kastettiğimiz ilim, hakikati bilmektir. Yoksa okumuş olanlardan en büyük cahiller çıktığı gibi, hiç okumak bilmeyenlerden de hakikati gören gerçek alimler çıkabilir..
Her geçen gün yokluğu ve özlemi artan ve onu anlamamış, anlamak istemeyenlerin Atatürk'cüyüm ben dediği dönemlerdeyiz. Mustafa Kemal azimdir, cesarettir, düşüncedir, fikirdir..
"Bir gün kalkacağız ve hep hayal ettiğimiz şeyleri yaşamaya vakit kalmamış..."
Şimdi tam zamanı!
Harekete geçelim!
Hayal ettiğimiz tüm güzellikleri yapmaya, yaşamaya vaktimiz, fırsatımız varken değerlendirelim.
Geri kalmış, sömürülen, kültürü ve toprağıyla, tarihi ve tekmil gelenekleriyle yok edilmeye çalışılan bir memlekettir Türkiye. Türkiye'yi yok etmeye çalışan sömürgecilerin uşaklarının adı da: Milliyetçi. Diyeceksiniz ki, nasıl olur? Milliyetçi dediğin, kendi kültürünü, geleneklerini yozlaştırmaya çalışanlara karşı kültürünü,
geleneklerini korumaz, onlarla birlik olur mu? Milliyetçi dediğin, toprağı öldürülürken durur da öylecene bu ölümü seyreder mi? Bu sorular da yanlış, yani hafif. Milliyetçi dediğin milletini topyekun yok etmeye çalışan sömürgecinin uşağı, maşası, ortağı olur mu? Olmaz, olmaz ama, işte onların adı milliyetçi.
Sevgili gökyüzü ben kötü bir yazarım. Kötü bir eylemci. Berbat fikirsizliğim ve düşünemeyişlerimle durmak eyleminde bile bulunamıyorum. Bu başı dik bir acizlik.