Tumgik
#başı dik
jupiterliyazar · 11 months
Text
Sevgili gökyüzü ben kötü bir yazarım. Kötü bir eylemci. Berbat fikirsizliğim ve düşünemeyişlerimle durmak eyleminde bile bulunamıyorum. Bu başı dik bir acizlik.
27 notes · View notes
muhammetseyfullah · 3 months
Text
“İnsan hayatı,” dedi kafasını yukarı aşağı sallayarak, “Bu kadar ucuz olmamalı.”
Tüm sabahlardan bir sabahtı. Tanımadığım onlarca insanla burun buruna yaptığım otobüs yolculuğu nihayet bitmişti. Hava renksiz, griydi. Otobüsten inen yığınla birlikte koşarak minibüs durağına gitmiştim. Onlardan biri babamdı. Benden 40 yaş büyük babam, Hasan, hayatın tüm pisliklerine karşı tecrübeli olduğunu kanıtlarcasına yönlendiriyordu beni 28 yıldır. Tüm pislikleri iyi bilirdi. Çünkü bembeyaz kağıttaki en ufak nokta nasıl göze çarparsa, babam da bu dünyanın tüm kirlerini öyle gösteriyordu devasa cüssesinde. İyi biriydi. Bu dünya için fazla iyiydi. Bembeyazdı. Ve bembeyaz kağıda damlayan tüm kirler göze çarpardı.
O sabah yine koşuyorduk babamla mesai için. 9 vardiyasına yetişmemiz lazımdı. Otobüsten inip minibüs durağına gittik koşar adımlarla. Durakta yine insan yığını… İşe yetişmek için birbirini ezenler, boyu kısa ve vücudu sıska olsa da kurnazlığıyla insanların arasından minibüse binmeyi beceren tilkiler, ne olup bittiğini anlamaya çalışan genç kadınlar, sabahın köründe neden dışarıda olduklarını kendileri de anlayamayan yaşlılar… herkes minibüse binmek için uğraşıyordu. Bir de kalabalığın fotoğrafını çekip, “Bakın bu yüzden geç kaldım, lütfen kovmayın!” diye patronuna gösterecek olan şirket çocukları… Küçükçekmece’deki tekstil atölyesinde bedava denecek kadar az paraya çalışan zenciler de tuhaf ama sevimli aksanlarıyla hangi minibüse binlemeleri gerektiğini öğrenmeye çalışıyorlardı. Avazları çıktığı kadar bağırarak semt isimlerini peş peşe sıralayan ve söyledikleri asla anlaşılmayan minibüs kahyaları da minibüsçülerden aldıkları bahşişleri cebe indirip plastik bardaklarındaki çayı yudumluyor, hususi soru soran yolcuları rastgele bir araca bindiriyordu. Nasıl olsa yolda araç değiştirip doğru minibüse binerlerdi…
Bir an babamın durduğunu, acelesinin son bulduğunu ve o cendereden beni ve kendisini uzak tuttuğunu fark ettim. Girmemiştik kalabalığa. Evet, işe yetişmemiz gerekiyordu. Acelemiz vardı ama babamın yüzünde, çocukluğumdan beri bana ve abime aşıladığı, o entelektüel birikimi yüksek, okuyan ve yazan insanlara has eda vardı. Gözlerini kısmıştı, duyduğu rahatsızlığı tüm hüznüyle belli ederek. Dudaklarını büktü, kalabalığa doğru baktı. Ben de babama bakıyordum. “İnsan hayatı,” dedi kafasını yukarı aşağı sallayarak, “Bu kadar ucuz olmamalı.” Yüzü kalabalığa, kısık gözleri bana dönüktü.
Uzun, rengi solmuş siyah paltosunun cebine ellerini sokmuştu. Boynundaki atkıyı çapraz bağlamıştı yine. Kır saçları geriye doğru taranmıştı. Gözlükleri buğuluydu. Başı dik, kafası dumanlıydı. Babaydı. Tüm şehrin ceremesini çekip sefasını süremeyen babalar gibiydi. Tek farkı, zirveyi gördüğü halde bugün buralarda, Yenibosna’da minibüs kalabalığına girmek zorunda kalmasıydı. Bir gün bile yüzündeki hava değişmedi. Onu tanıdım tanıyalı aynı adamdı.
87 notes · View notes
elagozlubikiz · 6 days
Text
Hem ince ruhlu, duygulu; hem dediğim dedik, başı dik.
66 notes · View notes
nolifewithoutlavinia · 2 months
Text
Bazen bir şeyler yaşatıyor hayat insana. O yaşadığı şeylerden sonra insan tüm beklentisini kesiyor hayattan. Hiç bir umudu olmayan, hayaller kurmayan,beklenti içine girmeyen,aşılması imkansız duvarlardan ibaret olan bir kişiye dönüşüyor. Bir şeyler heyecanlandırmıyor, duyguları varsa da yokmuş gibi alıştırıyor kendisini. Benim duygum olamaz düşüncesini benimsiyor. Bir daha yıkılmamak bir daha eski haline dönmemek için böyle bir yol buluyor ama kapılıyor yine hayatın büyüsüne.. Yine aynı yolları geçiyor, aynı duyguları yaşıyor ama bu sefer korkmuyor başı dik bir şekilde adımlarını sağlam atıyor. Eskisinden daha güçlü çünkü o artık bir kız çocuğu değil*
39 notes · View notes
ros1995 · 2 months
Text
Başını daima dik tut unutma başı eğik olanın celladı çok olur :)
18 notes · View notes
xezal----47 · 2 months
Text
Sen kişiliğini el ile bir tutma,
Tutar isen kişiliğin yok olur.
Sen başını daima dik tut unutma,
Başı eğik olanın celladı çok olur.
youtube
BEN SIĞMADIM BU CİHANA,
SIĞMAZAM... 🇹🇷🇹🇷🇹🇷
31 notes · View notes
eylences-blog · 9 months
Text
Genç Misafirimiz Bölüm 3
Ertesi gün evde Selimle yalnızdık. “Tarık ağbi daha yakından seyretmek istemez miydin? “ dedi damdan düşer gibi. Tam ne dediğini anlayamadım. Aklıma onları seyretmem geldi. Aman allahım görmüş müydü beni dikizlerken. Anlamamış gibi yaptım. “Ağbi karşıda ayna vardı seni gördüm iki seferinde de “ Kıp kırmızı oldum. Ağzımı açamadım. Kontrolün kendisinde olduğunu farketti. "Istersen yanımıza gelebilirsin. Sibel bu konulara açık kız. Söyledim çok eğlendi yaptığını duyunca“ dedi. Rezil olmuştum. Tam bir rezalet. “Hayır canım olur mu hiç?” dedim sadece. "Aman ağbi nazlanma. Sibel'i kim seyretmek istemez. O kadar güzel kız. Taş gibi körpe. Ama ellemek yok haaa! Karışmadan.” dedi gülerek. Hayır demediğime göre kabul ettiğimi anladi. “Ağbiciğim anlamışsındır Dilek abladan ne kadar hoşlandığımı. Sen de bana onun kilotlarını falan elletirsin. Ne güzel olur aramızda erkek erkeğe bir dayanışma olur.” Diyecek bir şey bulamadim.
-Hadi, ağbi yatak odanıza gidelim. Ablamın kilotlarini görmek istiyorum.
Önden yürümeye başladı. Arkasindan yürüdüm engellemek için. Odaya girmişti bile. Çekmecekleri açıyordu. “Burda mı? Burda mı? “ diye sorarken buldu. Birini tutup çıkardı. Elinden almaya cesaret edemedim. Fena yakalanmıştım. Çocukla kavga etmeye niyetim yoktu. Bize maddi olarak da o kadar büyük bir refah sağlamıştı ki varlığı. Riske atmak istemedim yeni düzenimizi 
 -Ağbi çok güzel ya. Bunu içinde ne güzel görünüyordur ablam yaa!
Bir kaç tanesini daha çıkartıp tek tek yorum yaptı. Sonra birini önüne sürtmeye başladı. Ben sesimi çıkartmadıkça cesareti artıyordu. Gömleğini çıkardı. Üstünde kot pantolonuyla yatağımıza sırt üstü uzandı.
-Ağbi senden bir şey istiyeceğim. Lütfen beni kırma. Hayallerimin birazını yaşamama yardım et. Bak benim sayemde Sibel’i nasil seyrediyorsun.
Durumumu tekrar hatırlatarak elini güçlendiriyordu. 
 -Ben şimdi gözlerimi kapatacağım. Sen sanki Dilek ablaymışsın gibi yavaşça fermuarımı açacaksın. Ardından da kilodumu sıyıracaksın aşağıya. Benimki çıkınca da üstünde ablamın kilotunu hafif hafif sürtüp gıdıklayacaksın. Beni tahrik edeceksin.
Bunu söyleyip elime karimin kırmızı dantel kilotunu tutuşturdu. Tereddüt ettim. “Hadi ağbi, biz kankayız artık yaa” dedi. Isteksizce yanına yaklaştım. Bir elimde acemice tuttuğum kilot, öteki elimle pantolonunun düğmesini açtım. Erkekliğinin üstünde olduğumu düşündüğüm için fermuarın ucunu tutmak için biraz çekindim. Aşağıya doğru çektim. kilotunun içinde bir canavar olduğu besbelliydi artık. Tam serleşmemiş hissediyordu ama kilodunu doldurmuştu. Dokunmalarım tahrik etmiş olmalı ki gözlerimin önünde büyüdü. Ben kilotu sıyırmadan dışarıya çıkmaya başladı. Kocaman bir başı vardı gerçekten kızın korktuğu kadar vardı. 
 -İndir ağbi kilotumu. Rahatlasın biraz
Elimi erkekliğine değdirmeden, kilota parmağımı takıp aşağı doğru çektim. O kadar Kocaman bir şeydi ki ben de erkek miyim diye düşündüm.
-Ağbi pantolonumu biraz aşağıya çek. Kilotu da.”
Dediklerini sorgusuz yaptım. Şimdi taşaklarından göbeğine kadar uzanan kalın bir yarak duruyordu karşımda. Koyu renkli ve çok güzeldi. Dilek bunu görse tapardı.
-Hadi ağbi, başlasana.
Karımın kilotunu sağ elime alıp yüksekten tutarak hafif hafif Selim’in yarağına değdirmeye başladım. Aşağıdan yukarı, yukarıdan aşağı yavaşça gidip geliyordum. Selim kendinden geçiyordu.
-Ohhh! Zeynep abla sana bayılıyorum. Hastayım sana.
 Yarağı daha da sertleşiyordu. Onu böyle görmek beni de heyecanlandırmıştı. Karım için söylediklerine kızmama rağmen çok tahrik ediciydi. Daha arzuyla gezdirmeye başladım karımın kilotunu yarağının üstünde. Onu deli etmek istiyordum. Eğilip kulağına fısıldamaya başladım.
-Ohh! Selim, Zeynep ablan çırıl çıplak yatakta. Sana bunları yaparken dolgun memeleri dalgalanıyor. Uçları sim dik olmuş.
Selim zevklendikçe ben daha aşka geliyordum. Resmen bunları karımın ona yaptığını düşünüyordum. Dakikalarca bir birimizi azdırdık. Soluk soluk soluğaydık artık. Selim sert bir şekilde elimi yakaladı. Yarağını tutturdu.
-Asıl ağbi. 31 cektir bana. Boşalt beni Dilek Ablam için. Kilotunun üstüne fışkırayım. Ona giydir bu akşam.
Alev alevdi yarağı. Karım için yanıp tutuşuyordu bu çocuk. Boşaltmalıydım onu. Avucuma tükürdüm. Taş gibi yarağını kavradım. Elime zor sığıyordu. Aşağı yukarı sıvazlamaya başladım. O an onu kıskandım. Böyle bir şeyi tutmak bile çok güzel duyguydu. Benimki ne kadar küçükmüş. Ne kadar zayıf. Elimdeyken kıymetini bilmem lazım diye düşündüm. Öteki elimle de taşaklarını avuçlamak istiyordum ama karımın kilotunu deliğinin önünde tutmam gerekiyordu. Dölleri boşa gitmemeliydi. Hala karımla ilgili şeyler söylüyordum. Dakikalarca 31 çektirdim ona. Sonunda avucumda sarsılan bu canavarın deliğinden fışkıran döller karımın kırmızı kilotunun üstüne birikmeye başladı. 
 -OHHH! Ablam! Dilek ablam… Seni istiyorum. Senin için boşalıyorum. OHHHHHHH!
Bitmiyordu. Taşacaktı minik dantel parçasından. Avucumu açıp engellemeye çalıştım. Uzun bir ohh çektikten sonra durdu. Bir kaç saniye sonra Gözlerini açıp bana baktı gülerek. "Ağbi harikaydın” dedi nefes nefese. Ben de kendimden geçmiştim. Sessizce "iyiydi” dedim. Kendi sikimi düşünecek bir ortam değildi maalesef. Karımın kilotunu dikkatle sehpanın üstüne koydum.
-Ağbi ben biraz uzanıp dinleneyim burada
Yatağın karşısindaki koltuğa oturdum. Sakinleşmeye çalışırken gözlerimi yatakta uzanan Selim’den alamıyordum. O yatağa yakışıyordu bunu farkettim. O sabah ilk defa bu evin erkeği olmaya aday biri olarak gördüm onu ve korktum bu piç kurusundan.
 Devamı var
42 notes · View notes
h1issizbiradam · 2 years
Text
Kırgın, yorgun ama başı hep dik olan o kız
262 notes · View notes
leyya1453 · 6 months
Text
bekle çocuğum
uzanıyor namluya öpülesi eller
geliyor başı dik, kan pahası, can pahası
insanca yaşatmak isteyenler
-«çığlık içimde düğüm
çığlık gözümde yaş»
bekle çocuğum
yeni bir dünya için
verdiğim savaş…
Salih Mirzabeyoğlu
Tumblr media
20 notes · View notes
romanlar · 1 year
Text
bugün biraz konuşacağım. nefretimi kusacağım. belki de ucundan veda edeceğim.
lafımı bölme. ilk defa ağzımı açacağım. gözümü yummayacağım. üç sene geçti. bir şeyleri anlamaya başlayalı, koskoca üç sene. fazlasıyla yaş döktüğüm anlar oldu. ben kendimi tanımayı bıraktım. değiştim mi bilmiyorum. ben, ben değilim. en çok da bunun farkındayım.
ben dokuz. ben român. bazen teyze, bazen abla. zep veyahut nâde. herkesin seslendiği adımla zeynep. ben annem. ben babam. hangisiyim bilmiyorum. tek bildiğim, hepsinden nefret ediyorum. bedenim ve yaralarım var. üstüne toprak atılmış bir ruhum var. insanlardan asla hoşlanmam. hayatıma birilerini almayı sevmem. aldığım herkes bir bir gidiyor. bugün. bu tarih içerisinde. saat üçte veya beşte. akşamın sekizinde. kimsem kalmadı. hepsi tek tek çürüdü. önce tekmelediler sonra da gittiler. yalnızlığım kutsanmıştı. şimdi bu size bir veda mektubu, eski benden kalma.
her bitişin öncelikli bir başlangıcı vardır, derler. benim başlangıcım üç yılın bile urgandan silemediği o tarih. dokuz mayıs. ölümden döndüğüm ve baba'nın gözünün döndüğü gün. kendimi nasıl anlatmalıyım bi'haberim. cânımın acısı onlarca kadeh deviriyor, içi katran dolu. elimden hâlâ susmak geliyor. çünkü bana susmayı öğrettiler de diyemiyorum artık. susmazsam öleceğimi gösterdiler, susmazsan bitersin dediler. sustum. ben hep sustum. nefret kusmaktan başka hiçbir şey konuşamadım. konuşamadıkça sildi insanlar kendini benden. konuşmayı bilmiyorum diyemedim. ciddiyim! konuşmamamdan şikayetçi onlarca insan var. sessizsin, açıl biraz diye diretiyorlar. aptallar! bilmiyorum işte konuşmayı. ne desem soğumaz benden bu insanlar diye düşünmek kafamı yerinden koparıyor. olmuyor. bunu da yapamıyorum.
bugüne bugün kimseden sevgi dilenmek istemedim. annemin dizinde yatmak için yalvardım ancak ben bile buraya kadardım. kendimi seviyorum. aynadaki hâlini görmedikçe seviyorum bedenimi. izler dolu kollarımı ve bacaklarımı görmedikçe, çok güzelim ben. sağ yanağım çok sızlıyor ama solumdaki kalp kadar ağlatmıyor.
ağrıtan ellerinin vahşi savaşını görmesem, bugün elimi tutmaya çabalamanı iyiliğine yorardım. ama değilsin. kalbin taş olmuş senin. hepimizden nefret ediyorsun. ki biliyor musun? hepimiz de senden nefret ediyoruz. elimi elinden çektiğim için pişman değilim. bugüne bakıyorum. hâlâ ağlamama sebep oldukları için de asla pişman olmayacağımı biliyorum.
vedama leke bulaştırma. kendimi kurtaracağım bugün. bitecek. bitireceğim. azmettirici sen olacaksın. rahme düşmüş bir günahken, kurtuluşları için bi' sevap olarak kalacağım. çürüdükçe çürüttün. yalanlarını unutmayacağım. cümlelerimi açık seçik kurmayacağım. ben anlayacağım. anlattılarımı rüzgara bırakacağım.
günlerimi ölmek için harcadığımı bilmiyorsun. adımlarım amaçsız düşüyor yola. bugünün gelmesini ne kadar bekledim anlatamam. kendimi affedeceğimi, bu azabın biteceğini umuyorum. saçlarımı uzatmayacağım. onları bu hâlde kabullendim. ve ben buysam onlar da böyle kalmak zorunda. ben affedeceğim, sen azaptan gebereceksin.
en sevdiğim kitabı, sırf sen okudun diye elime almadım. altı çizili satırları yaktım. üzerlerini karaladım. iyi gelir sandım. oturdum, ağladım.
kaybedecek neyim var ki diyorum kendime. kaç hayalim hâlâ canlı ki ben yine çabalayacağım. büyüdüm. küçük değilim artık. ama o zamanlardaki ben olsa, bu kadar yıkık olur muydu bilmiyorum. gözleri dolduğunda bile başı dik duran birisi değilim artık. ağlıyorum her yerde. sokağın ortasında, okulun koridorunda, yurdun kuytu bir köşesinde. kediler korkuyor benden. daha çok ağlıyorum.
dizlerim bükülüyor. bacaklarım un ufak oluyor. çakıl taşına dönüşüyorum. ucundan savruluyorum. gülüyorum hâlime. kaç duman solumam lazım nefesimi kesmem için, unutuyorum. acımasız ve içten bir kalp ağrısı ücra şekilde kıvrandırıyor. bitirmek istiyorum.
her bitişin bir başlangıcı olması gerektiği gibi her bitişin, başka bir bitişi daha var. o bitişin kıyısındayım. atlamama ramak var. her şeyi kabullendim. nefretimi. nefretini.
kendimi kabullenemiyorum lakin. kafamı kuru bir gürültü kaplıyor. bu yüzden, en çok da kendimi tanıyamıyorum.
ben dokuz.
kağıtların tümü içimin katranıyla kaplı.
ben român.
annemin avuçları saçlarımda kaldı.
ben zeynep.
bitti. bitirdin.
55 notes · View notes
by-hulusi · 6 months
Text
Mağrur sevgimiz
Asil özlemimiz
Başı dik hüznümüzle
Yüreğimizin en derin yerinden
Selamlayacağız..
Tumblr media
10Kasım
20 notes · View notes
girifit · 7 months
Text
yalnızlık hissinin vurduğu bir gece yarısı, hastanede yapayalnız. kimse yok yanında. kolunda bir serum, ellerinde tırnak izleri. aile dediğin insanlara seslensen duymazlar. bir kedi yavrusu misali o iğrenç kokan hastane yatağında kıvrılıp ağlamak ne acı verici, bilir misin sen o acıyı. vurur her o hastane kokusunu içine çektiğinde. bir şeyler değişecek diye inandırmaya çalışırken kendini, bir sik değişmez. bilmiyor musun sanki, ne diye çabalayıp duruyorsun. o gece bitti. bir gün geçti. yeni bir gün doğdu. kaç paket içtin, saymadın. kaç kez ağlamaktan döndün, bilmiyorsun. susup gitmek değil dileğin. artık sesini duysunlar istiyorsun. bir şeyler olsun ve elini tutsunlar. çocukça bir istek bu. kandırma kendini. kimse sen düştün diye parçalanmış dizlerini öpmeyecek. kimse sen ağladın diye yaşlarını silmeyecek. bir sokak sonu veya başı, hiç fark etmez. kaçıncı dalın bu, kaçıncı intiharın. saymadın. ölüm arzusu filizlendi bak yine içinde. yine ağlamaklı oldun, yine titredi sesin, doldu gözlerin, büzüldü dudağın. çocuk değilsin sen, kendine gel. savaş, dik dur. ölüm kolay ama sana zor. duymasınlar sesini, duymazlar zaten hiç. kimse tanımaz seni. yaraların var, kimse öpmez. kandırma artık kendini, ölüm çözüm. ama korkaksın işte. ne ölmeyi bilirsin ne yaşamayı. sus ve gülümse şimdi. hayat böyle. uçurum güzel ama kendini atacak yürek yok sende. otur o uçurumun kenarına. ayaklarını salla. hiç çocuk olmadın sen. kimse seni salıncakta sallamadı. düştüğün an ağlamak gibi bir şansın olmadı. ağlamak hep yasaktı. şimdi ister yorgun ol ister bitik. hiçbir şey değişmeyecek. hep yalnızdın, yalnız kalacaksın. çocuk olma, hakkın yok. çiçek verilmez senin gibi kadınlara. rakı içip ağlarsın yalnızca. aç rakını, yak sigaranı. ölüm bir nefes kadar yakın artık sana.
50 notes · View notes
mnsrykt · 8 months
Text
"Gazze konusunda asıl büyük tehlike orada camilerimizin bombalanmasından daha çok, bizim dinimizden utanır hâle getirilecek ve çocuklarımıza İslâm'ı göğsümüzü gererek anlatamayacak olma ihtimalimizdir. Böyle bir ihtimal yaşanırsa başı dik durmayan, horlanan bir ümmet hâline gelmemiz de mukadderdir."
50 notes · View notes
kasimpasali-omer · 8 months
Text
Tumblr media
KALDIRIMLAR
III
Bir esmer kadındır ki, kaldırımlarda gece, Vecd içinde başı dik, hayalini sürükler. Simsiyah gözlerine, bir ân, gözüm değince, Yolumu bekleyen genç, haydi düş peşime der.
Ondan bir temas gibi rüzgâr beni bürür de, Tutmak, tutmak isterim, onu göğsüme alıp. Bir türlü yetişemem, fecre kadar yürür de, Heyhat, o bir ince ruh, bense etten bir kalıp.
Arkamdan bir kahkaha duysam yaralanırım; Onu bir başkasına râm oluyor sanırım, Görsem pencerelerde soyunan bir karaltı.
Varsın, bugün bir acı duymasın gözyaşımdan; Bana rahat bir döşek serince yerin altı, Bilirim, kalkmayacak, bir yâr gibi başımdan...
39 notes · View notes
obirfatih · 9 months
Text
Kırgın, yorgun ama başı hep dik.
21 notes · View notes
papatyahanimms · 11 months
Text
Kırgın, yorgun ama başı hep dik.
23 notes · View notes