Tumgik
#bir eflatun ölüm
yurekbali · 1 year
Text
Tumblr media
edip: dip’te bir nüans / küçük İskender Paylaşılsın, paylaşılmasın / yaşansın, yaşanmasın herkesin Edip Cansever’le bir anısı mutlaka vardır. Mutlaka olmalıdır, olacaktır! Çünkü herkes, Edip kadar hayatın içinden hayata dair belgeler toplamak için dalmışsa eğer anlam’a, bu belgelerden bir dosya oluşturacak ve bu dosyasıyla kendini yeryüzüne kanıtlayacaksa, elimizin altında böylesi bir şairin olması daima faydalıdır. Hem okur adına, hem siyasi kimlik adına! Benim Edip Cansever’le örtüşmem çok geç oldu; yirmili yaşların, dönemin şaşaasıyla çatışması ve şiire devrimin haklı yuva kuruşu, aldığım sosyalist eğitim çerçevesinde benim gibi yeni yetme bir şair adayını çok farklı kulvarlardaki bir dize yapılanmasına ve imge kurgusuna sürüklemişti. Bu noktada Edip Cansever, fazlasıyla burjuva kokuyordu benim için; çünkü yazdıklarından hiçbir şey anlamıyordum! Kitaplarını duvarlara fırlattığımı ve şiiri savunma yolunda isyan ettiğimi hatırlıyorum. Ama Edip Abi, o kadar güçlü bir şairdi ki benim gibi at gözlüğünü politik kimlik sayan birini bile içten içe şiire, hayata çekebiliyor, bir yerlerimizden bize, bize has dokuya nüfuz edebiliyordu. Bu noktalardan biri ‘kim bakar uzaklara köpekleri saymasak’ çevresindeki garip, imgesel kaosu ruhumuza sokuşturan o büyük büyüydü. Güneye yolculuklarımdan birinde tren yolu üzerinde sabaha karşı gördüğüm, dağlara bakışlarını dikmiş bir köpekle karşılaşmam Edip’i yeniden okumaya itti beni. Kimdi bu adam?! Ömrün hücrelerini döküyordu sanki. Bilip bilmeden bıçak sallayacağına, tüm dokuyu öğrenerek cerrah olmuştu işte! Onunla tanışmak, onunla atışmak, bir şeyler öğrenip bir şeylerin ukalalığını yapmak tek hedefimdi âdeta. O adam, benim yazmak istediğimi yazıyor, o adam benim söylemek istediğimi söylüyor ve bunu ustalıkla yediriyordu şiirlerine. Bir dostum, doğum günümde bir kadeh rakı ısmarlamak için beni çektiği salaş meyhanede bu yeni saplantımı duyunca, ‘Saçmalama; önümüzdeki hafta, götürürüm seni Edip Abi’nin içtiği yere. Tanışırsınız!’ dedi. Coşkuyla döndüm evime. Coşkum çalan telefona dek sürdü. Arayan kişi, baş sağlığı diliyor ve Edip’in gittiğini bildiriyordu. Bu, en büyük cezaydı bana / en büyük işaret! Doğum günümde sevdiğim şairi tanışmadan, tanışmak üzereyken kaybediyordum. O yüzden her 28 Mayıs, biraz doğduğum, biraz öldüğüm bir tarih! Demin andığım Nahit Hanım’ın cümbüşlü evinde tesadüfen Edip’in iskemlesine oturmam ve Nahit Hanım’ın ‘Aynı Edip’e benziyorsun; sinirli, hırçın ve kendinden eminsin,’ deyişi de hatırımda! Ne diyelim, belki o, Edip, Türk Sanat Müziği’nin derinliklerinden gelen bir caz ezgisi gibi, beni de delirtti. Beni de ahengin ortasında kopan bir tel gibi yalnız bıraktı. Her şair, bir büyü yaratır. Her şair, yarattığı büyüden kendi de etkilenir ve o büyüyü reddetmeye çabalar. Edip Abi, yarattığı büyüyle şiirin bildik akışının büyüsünü bozdu. Büyünün bir metafizik uzantısı değil, bir aşk biçimi olduğunu belgeledi. Galiba, bu belgeydi hayattan ilk önce sökülmesi ve yaramaz insanların omuzlarına apolet niyetine dikilmesi gereken. Biz gerekeni yaptık sanıyorum. En azından seksenli yılların dize dizicileri / dize düzücüleri! İçimizdeki huzur, dışımıza kar yağdırdı! Meymenetsizliğimiz, metanetimizi arttırdı! Her şeyden ders aldık, hiç ders vermeye kalkışmadık! İşte size bizim neslin ifşası! - küçük İskender, edip: dip’te bir nüans (Eflatun Sufleler) - Görsel: Cemal Süreya’nın çizimiyle Edip Cansever * * * Ben orda, akşamına orospular dadanan Camlarında pis sinekler gezinen, ben orda Eskimiş bir tutuşla şarabını içiyor Kadınlarda oluyor kadınsız bakışlarla Başıyla öne düşmüş yüreğiyle beraber Ya Tanrı’ya inanır ya da isyana. Kimseye vermiyor ki acılardan atarsa Kuytular çıkarıyor sevişmeler onlardan Bu nasıl bir bakış ki dünyaya intiharla Ya da hep kar yağıyor da düşünmesi siyahtan Öyle ya kim sevişirdi acıları olmasa Kim bakardı uzağa köpekleri saymazsam. Orası bir ölümdür şarabımı doyuran Ölünen yüzler gibi bir bütündür adamlar Vaftizi gün ışığında bir garip protestan Tanrısıyla sevişir; herkes bilir sevişmeyi o kadar Kim ne derse desin ben bu günü yakıyorum Yeniden doğmak için çıkardığım yangından. - Edip Cansever, Phoenix (Sonrası Kalır / Bütün Şiirleri, 1 / Petrol)
18 notes · View notes
gundemarsivi · 2 months
Text
Tumblr media
Herkes Ölüyor – M. Mahzun Doğan
✍🏻 Ali Erkan Güneri
https://www.gundemarsivi.com/herkes-oluyor-m-mahzun-dogan/
“HERKES ÖLÜYOR”
M.Mahzun Doğan (*)
Mehmet Mahzun Doğan’ın son şiir kitabı “Herkes Ölüyor” Alba Yayınları- Meda Kitap’tan 2023 Aralık ayında çıktı. Ancak kavuştum. Başladım, bitti.
Biter mi hiç aldı götürdü beni nerelere.
Ne çok ölmüşüz be Mahzun, öle öle kavuşuyor insan, tüm dostları yolladık, tüm sevdiklerimizi. Ve böyle bir yolculukta, tam da doğum günümdü 3 Ağustos….
2017 Yılında Osman Bolulu öğretmenimizi uğurlamak üzere Karşıyaka Mezarlığına giderken tanıştık seninle. Bir “ölüm” bizi tanıştırdı. Bolulu’ya saygıyla. Sonrasında mutlu etti bizi. Yıllar öncesinden tanışan, çok sonra karşılaşıp kaldığı yerden aynı duygularla başlayan dostlar gibiydik. Senin deyiminle de “…aynı kentte olmasa da bu nedenle sık sık görüşemesek de hep yan yana gibiydik. Yüreklerimiz yan yana çarpıyordu çünkü…”. Biten ömürler ve bir ömürdü yaşanan, yaşandı, yaşanıyor.
Yazarımız Mehmet Mahzun Doğan, şiirin de bir büyük ustası. Okumaya başlayınca ayrılamıyorum, dibine dek okuyor, dalıyorum O’nunla gökyüzüne, çıkıyorum dağlara, ıslanıyorum o güzel sularda. Onun şiirini anlatmak boyumu aşar. O nedenle sadece birkaç dizesiyle tanıtmaya çalıştım sizlere. Bir ara baktım kitabı aynen geçiriyorum kâğıda hepsini görün istedimse de hemen engelledim kendimi, azı da yeter tanıtmaya, kitabı keyifle okumak için. Sadece korkmuştum isminden “Herkes Ölüyor” acısıyla tatlısıyla doğmuş bir dolu şair yeniden, coştum okurken güzelliklerle…
“…Söküp sözcükleri göğün saçakaltından
Damlatarak yeryüzünün kalbine…”
“…Yağmurlu bir ikindiyle geçtim de
Yıkamaya korkarım göğü
Silinir diye güvercin lekeleri…”
“…Demokrasi defterinden
12 Eylül’den
alacaklı
son bakış…”
“…Ölüm kuşu ah!
Yine yanlış adres…”
Onda dipnot bile şiir kokuyor:
“…‘Kal dersen kalırım,
Git dersen…’: Behçet Aysan’ın ‘Bir Eflatun ölüm’ şiirinden sessizce alınmıştır…”
Son sözüm de arka kapaktan:
“…Kim öldü ki
bütün köylerin tabelalarında
yüzü annemin, kavak yapraklarını okşuyor rüzgâr da…”
Ne yazık ki “Herkes Ölüyor”, bize ise anılarıyla avunmak kalıyor. M. Mahzun Doğan da bu anılarla çok insanı içine alan öyküler yazmış bence. Bu şiirlerde çok insana rastladım ve andım. Umarım çiçekleri, suları, ışıkları eksik olmaz o insanların. Kayboluyoruz yaşamın orta yerinde, yapayalnız…
Ali Erkan Güneri
(*) “HERKES ÖLÜYOR”
M. Mahzun Doğan
Alba Yayınları – Meda Kitap
2023 Aralık 101 Sayfa
#AliErkanGüneri #MMahzunDoğan #HerkesÖlüyor #Ölüm #Yas
0 notes
birazyazi · 2 months
Text
KİTAP İNCELEMESİ
FARKINDALIK
İnsanlar ailelerini, dinini, dilini, ırkını birçok şeyini seçerek doğmaz. Bunu herkes bilir. Fakat yine herkes bu farkındalığını yaşam içinde eritir gider. Bu yanıbaşımızdaki kişilerin, sahip olduğumuz değerlerin, şansların farkında olmadan yaşamamız gibi bir şeydir. Onları da yaşarken unutur ve sürekli bir şeylerden yakınırız. İnsanoğlu yaşama kapıldığından gözü hiçbir şeyi görmez halde. Halbuki etrafındaki güzelliklerin, farklılıkların yarattığı cümbüşün, bilmenin, öğrenmenin, keşfedebilmenin, sevmek ve sevilmenin tadını başka hiçbir canlı bizim gibi alamaz. Artık sevgiler basitleşti, dost sayıları gittikçe azalıyor, bilgiye ulaşmak tek parmağın ucuna bakıyor, insanlar birbirlerinin acılarını film izler gibi izlemekle yetiniyor.  Kısacası bence hayatı kaçırarak yaşıyoruz. Peki hayatın anlamı ne? Yunus Emreler, Mevlanalar, Hz. Muhammed bu dünya da yaşamadı mı yoksa? Bu koşturmacalar, çabalar ne için, nereye yetişmek için? Bu soruları bir süredir kendime soruyordum. Bu yüzden kitapta özellikle "hayatın anlamı, hayat" bölümleri dikkatimi çekti. Yine de düşüncelerim sadece bu iki bölümden ibaret değildir, diğer bölümlerin bir kısmını da karşılamaktadır.
"hiç şiir okumamış gibi kötüsünüz,
bir köpeğin başını hiç okşamamış,
hiç bayram şekeri dağıtmamış,
çocukla çocuk olmamış gibi kötüsünüz!
sevinince kötüsünüz,
korkunca kötüsünüz,
korkunçca ve korkakça kötüsünüz!
bu topraklardan hiç turgut uyar geçmemiş gibi kötüsünüz."
Bu dizelerin sahibi Cem Uslu diye birisiymiş, tanımıyoruz. Fakat bildiğim bir şey var, böyle güzel anlatılamazdık! Kötüyüz. Bize verilen güzelliklerin değerini anlayamayacak kadar da körüz. Kendimizden başka kimse için yaşamıyor gibiyiz. Benciliz hepimiz bir yerde. Etraftaki yoksulluğun, savaşların, ölen çocukların, gencecik fidanların hepsinin suçlusu biziz. Hayatı adaletsiz yapanlar yine biz ve bizim büyüttüklerimiz değil mi? Eğitimde öğretilenler kalıplaşmış düşünceler... Bizi din, dil, ırk olarak ayıran gördüğümüz eğitim değil mi yine? Neye göre, kime göre yaşıyoruz? Durup düşünmüyoruz. Çünkü fırsatımız olmuyor. Çünkü yaşamımızı bir televizyon karesi gibi hızlı geçirmemiz isteniyor. Doğduğumuzdan beri hep bir koşturmaca içinde sürüklenip gidiyoruz. En iyi şeylere sahip olmaya çalışıyoruz. Bu en iyiler uğruna kendimize ve çevremizdekilere zarar veriyoruz. Fakat yine kime göre neye göre hareket ediyoruz, sorgulamıyoruz. Eflatun insanoğlu için "Yarından endişe ederken bu günü unuturlar. Dolayısıyla ne bu günü ne de yarını yaşarlar. Hiç ölmeyecekmiş gibi yaşarlar. Ancak hiç yaşamamış gibi ölürler. " demiş, ne güzel demiş. Sürekli dünü, yarını düşünürken bugünün kıymetini bilemiyoruz. Oysa dünyadaki hiçbir şey bize kalmayacak ki...
Modern yaşamda giderek duygusuzlaşırken, bir yanda diğer insanları duygusuzlaştırıyoruz. Onları farklı sebeplerden eziyoruz, hor görüyoruz, kendi isteklerimiz için evinden barkından ailesinden ediyoruz. Bunları hep birlikte yapıyoruz. Çünkü hepimiz birbirimizden şekilleniyoruz. Gördüğümüz çoğu insan da aslında gerçek değil, tepkileri, mimikleri konuşmaları bir rol aslında. Sen bile gerçek değilsin, ben bile. Sosyal medyadaki kaçı göründüğü kadar mutlu ki? Büyük bir kandırmaca içindeyiz. Kendi kendimize zarar veriyoruz. Yetmezmiş gibi kendi isteklerimiz doğrultusunda, rahatımız için, doğaya zarar verip diğer canlılara da dünyayı dar ediyoruz. Gerçektenden canlıların en kötüsü biz insanlarız!  
Albert Camus'un Veba eserini merak ettiğimden o bölümü de okuduğumda, onun da hayatla alakalı, hayatın içinden yazarın deyimiyle 'yaşamın saçmalığı ve belirsizliğine karşı insandaki onurlu direniş duygusunu anlatan bir kitap' olduğunu öğrenmiş oldum. Bu eserde hastalığın halka, hükümete, kurumlara etkileri anlatılmaktaymış. Aklıma henüz bitiremediğim "Ölüm bir varmış bir yokmuş" adındaki Jose Saramago romanı geldi. Bu romanda da ölüm bir anda ortadan kalkmaktadır. Artık insanlar ölmemektedir. Bu durum Veba'da olduğu gibi hükümet, halk ve kurumlarda değişikliklere neden olmaktadır. İnsanların durumu vebadaki gibi fırsata çevirmeye çalıştığı göze çarpmaktadır. Hayatımızda aslında Veba'daki gibi belirgin bir hastalık olmasa da biz de yalnızlık, çaresizlik, sevgisizlik, duyarsızlık hastalıklarına yavaş yavaş kapılıyoruz. Oysa sonumuz belli, -yazması kolay, düşünmesi zor bir kelime- "ölüm".Ölüm bir varmış bir yokmuş romanındaki gibi bizi terk etmedi de. Her anı son günümüzmüş gibi sadece kendimiz için de değil başkaları için, başkalarını mutlu ederek yaşamalı.
Hayatta kimi için para, kimi için aile kimi için çocukları kimi için arabası en önemlidir. Ama dikkatli bakınca hepsinde sevginin varlığını görebiliriz. Yani aslında sevgidir bizi ayakta tutan, yaşama bağlayan, odur. Ama önemli olan bir şeye, bir kimseye sevgi duymak değil, herkese her şeye sevgi duyabilmek. Ancak o zaman yaşam güzelleşecek ve anlamlı hale gelecektir."Bir gün veba çekip gider, geride iyilik ve sevgi kalır..." der yazar Veba romanını anlatmayı bitirirken. Thomas Mann Büyülü Dağ kitabında da insanlığın kurtuluşununun sevgide olduğunu söyler. Genç Weither'ın acısı ve intiharının sebebi bir kadına duyduğu sevgidir yine. Kafka modern yaşamdaki sevgisizlikten, samimiyetsizlikten yakınır, çözümü yabancılaşmada bulur.
İşte böyle bir dünyada yaşadık yaşıyoruz. Söylediğim gibi her şeyin sorumlusu biz ve körelen kalbimiz. Oysa herkes sevgiyle yaşasa şu dünyada! Ölümün varlığını unutmasa! Ölüm varmış, yine varmış, hep varmış. Bu yüzden her günü son günüymüşcesine yaşamalı insan. Sevgisini belli etmekten çekinmemeli, yapılacak iyi işleri erteleyip durmamalı, o çok sevdiğinden giyemediği kırmızı kazağını dolabının kuytusundan çıkarmalı, kalp kırmamaya uğraşmalı, kırılmışsa gönül almalı.... Çünkü ölüm her anımızda, her an yanımızda.
0 notes
ggoodbyefall · 1 year
Text
Uyusaydım
Bu katı bu sert kente gelmeseydim
Giydiklerin öyle ölümsüz büzülmüş ki
Seni bir bardakta kanayan
Abıhayat sandım
Elim uzandığı yerde kaldı.
Şimdi Ayı bekliyorum
Ay doğunca onu yerime gözcü bırakacağım
..
Aradığım bu ülkede de yok
..
Taşlar hatıra yazılamayacak kadar
Fazla kararmış
Ama siz kağıttakileri ve kelimelerdekini ve sözlerdekini nasıl sileceğimi öğretmediniz
Sayıklayan çiçekleri taşıyacaklar yüreklerinde
Şahitler: bütün oğularım
Yüzü yeni gelmiş bir vahiy gibi
Konuşması Hint ilahisi
Ürküntüsü çocuk çilesi
Ay kaç kere tanıklık etti
Taşıdığım yoksul kadınlar tabutuna
Meleğe öykünen
Bir gülü yetiştirmek için
Yaratılmışız
Şükür Tanrıya
Doğu sabahları
Işıldayan meşaleler
Çocukları gece yarısı
Ayakları ters dönük
Çağıran ve sonsuz kar çöllerine alıp götüren
Melek surlarına yaklaştık,,
İşte o vakit kadınlar belirdi
Hepsinin adı Meryemdi
Bu ölü hangi batmış imparatorluğun bayrağı
Tutunacaksın doğurmamış bir anne gibi hurma ağacına
Ey en yumuşak isimli kardeşim
Ben kışın kefen gelini
Çanların diri ölüm toplumundan da
Üzüm kürelerinin benzerliğindeki yalnızlığından da asmaların
Kurtulmuşum kaynayan bir çölüm belki
Birden doğup büyüyen içine insan sesi karışmış
Sonra ansızın küçülüp kaybolan
Kum tepeleri
Genellikle ben oyarım göğe minareleri
Hep gece kutsar beklenmedik bir çeşmeyi
Geceleri namazım
Sabahları ezanım
Ama ben karanlıklarda yittim
Musa ışığa vardı
Baharı gecikmiş kentler
Ey gece, ayını ve yıldızlarını yak
Saçlarım yağmurda uzar
Yaraya dayanmak sanatı
Güzü mü andırır göz bebekleri?
Bir Tanrı mahkumunu arar
İğde ve gül kokuları, çeşme gümüşleri
Güneşin kovaladığı bir yol
Bunlar kır papirüsleri
Bir şiirin ipek sayfalarıdır
Uykumuzu en ulu ders olarak anlatacaklar çocuklara
-sizi bir alacakaranlık uykusuna çağırırım
Hepimizin çocuğu geri dönecektir
Bir külün içinde yüzyıllarca duran
Biçimini yakalayıp geri dönecektir
Uyudular uyuyarak nardıları
Işıttılar insan yüreğini
Islak bir ortaçağ yolunu andıran iç sokaklar
Peşinden sürüklediğin lanetleri bir kitap yaprağına çevirmek
Gün gelecek su kıyısındaki o türbe ışıyacaktır.
Bozulmuş saatleri ölümle iyi etmek
Yorgun bir şam öğlesi
Şemsin ayrılığı
Kuran okuyan yüreğinden bir ışık koparabilir miyiz
Durmamacasına açılmış bir kabiriz
Surlara işlemiş bir ölüyüz
Kendini kutsal yapraklar gibi
Uçuşur sanan değil miyiz
Eflatun büyüsünün yankısı
Çevresinde bir darağacının
Koparabilir miyiz acaba
Etinden çileli etinden
Döğmeli ciğerinden bir parça
En çetin savaşımı verdim o gece
İki dünya savaşı ondan bir yapraktı neredeyse
İlkin anne ölümünü kullanarak geldi üstüme
Sonra aklı kınamış bir kardeş yedeğinde
Ne anne anneydi ne kardeş kardeşti gerçekte
Anne ve kardeş biçiminde
Bilmem hangi ülkeden devşirilmiş iki imge
Kendi hayalinden iki kesitti belki de
Ama ben güvenmedim bu belgelere
Teslim olmadım yine de
Eridi kollarım ayaklarım en yılışık asitte
Cama çevirip gövdemi de
Okumaya çalıştı en yılgın kuşkularımı
Ama bir nokta kaldı ki
Yüreğimin yüreğimin yüreğimin yüreğinde
Öyle baştan çıkarıcıydı ki yüzü
{Yeni cennetten sürülmüş diyebilirdiniz}
*yeni sürülmüş diyebilirdiniz cennetten*
Deniz kıyısında duruyormuşçasına
Bakan çocukların
Kalp çarpınıtısı
Bir kızın son hayali
Birinci Cihan Savaşının
Rastladığı bir kız entarisine
Siler bengisudan arı
Gözyaşlarını
Anlat anlat bu gözyaşlarını anlat
Bir gül gibi açan
Her çocukta
Vakti gelince
Biri çöle dönüktü
Çöl uzayan bir gençlikti
Yeni bir şiire acıkmışçasına
Develer de aya bakmaktaydılar
..biz dudaklarımızla değil
Yüreklerimizle fısıldayalım
Ey ay bölün ey dolunay bölün
Doğudan batıdan
Birden görün
..sana okuduklarımı anladıysan
…bölün
Ay çarpışmaları
Ay bölün
..
Baharda 
Tanrı aşkına bölün 
...
Ay ayrılır
Ay akar 
İncir yaprağındaki süt gibi 
iki elimize
Ay savaş gömleğidir 
Yırtılır kılıcımızın ucundaki 
bir hız buğusundan 
Ay yayılır 
Doğumumuzun doğusuna 
...
Ay yeni doğmuş
Ölü anneli
Bir çocuk gibi 
Teslim edilmiştir bize 
Biz ölümden 
Ve yalımdan arıttık 
Ay yerleşecektir 
Yerimize 
Manastır damından ayı gözleyen 
Çocuklar gündüzün
Bıraktığını ararken ağaçlarda
Bir güneş daha batmada
Bir gün daha solmada
Heykeller yaprak yaprak kurumada
Ay bir iftar gibi üzüm salkımında
Dolaşan bir mimar mermer bir mimberde
Döne döne inen
Bir minareden
Ayın bölünmesinden doğan Elhamra
Ay bir zeytin dalı Kurtubada
Mısırda ışıklı bir hurma
Öyle bir içki içildi ki
Kırılan ay bardağında
Ağaran gün tılsımı
Haziran iğreti bir mevsim bu yerlerde
Bu yıllarda
Bir kadın ölmektedir
Peygamberler de
Birer deniz avcısı değil miydi
Bir çöl önünde yalnız kalan peygamber
Bizans sarayında kristal bir kadeh kırıldı
Ay bölen bir bilginin dili
Tanrı sesi
Tanrı deyişi
Şairlerin örtüsüne özendiği
Gölgesiz peygamber
Bu üşütme ne güz ne bahar üşütmeleri
Çile mağarası
Gök çiğinin tüveyçleri çocuklar
Yeni bir yürüyüşün
Yer sarsan gök titreten
Yürek yumuşatan bir yürüyüşün marşıyla
—Bir gün doğdu üstümüze ay doğdu
Ufuktan
Yükselen ve hep parlayan—
Annesinin ölümünden önce tabutlaşan
Karyolasının başı ucunda
Ağlama duvarından
Ağlayarak çekilen
Bir gül ansızın patlayıp açılacak bir saksıda
..
Ve ışık ışık ışık
Arkasında solunda ve sağında
Ve uzatacak ellerini dışarıya
Ah bu ne beyaz ne beyaz
Musanın elleri
Ve yüzü İsa yüzünün benzeri
Doğmamış ve ölmeyen
Gelmemiş ve gitmeyen
HIZIRLA KIRK SAAT, sezaikarakoç
1 note · View note
yollarvekorlar · 1 year
Text
Bir eflatun ölüm, Behçet A.
Şiir
0 notes
birdenizsalman · 2 years
Video
youtube
#aşk #şiir #sevda BEHÇET AYSAN'DAN HARİKULDE DİZELER: "BİR EFLATUN ÖLÜM".
0 notes
artiikyok · 3 years
Text
Tumblr media
Cem Karaca'nın eşine yazdığı mektup...
1. Hayat her şeye rağmen güzeldir.
2. Seni bu dünyada çok sevdim...
1K notes · View notes
livxsss · 2 years
Text
Tumblr media
4 notes · View notes
hewtia · 2 years
Text
hiç yorulmuyorsunuz değil mi doğrusunu bildiğiniz yalanların doğrusunu duymak için hesap sormaya ah duygularına yönetilen insanlar 🤦🏻
2 notes · View notes
zuzzu-zu · 3 years
Text
Sol yanımdaki eksikliği şimdi hangi yanım tamamlayabilir
30 notes · View notes
Text
Tumblr media Tumblr media
"Birine sadık kalabilmek için yan yana olmak gerekmez"
129 notes · View notes
tozluraflarperisi · 4 years
Text
"Önceden fırtırtınalardan sağ çıkardım, şimdi bi rüzgar esse toparlayamam. "
40 notes · View notes
yeryuzugokyuzu · 3 years
Text
...
"söylenmemiş sahipsiz bir şarkıyım"
...
3 notes · View notes
bilmukabele · 3 years
Text
Tumblr media Tumblr media
Beni ölü bir çiçeğin hüznünde ara
4 notes · View notes
ssimsiyah · 4 years
Text
Tumblr media
Eskiiyor bütün bedenler. Ama acı çeken yüreği var ise bir bedenin, daha hızlı çürüyor o beden. Benim acı çeken bir yüreğim var.
11 notes · View notes
gulsumyildiz · 3 years
Text
Tumblr media
3 notes · View notes