Tumgik
#28 Mayıs 1986
yurekbali · 1 year
Text
Tumblr media
edip: dip’te bir nüans / küçük İskender Paylaşılsın, paylaşılmasın / yaşansın, yaşanmasın herkesin Edip Cansever’le bir anısı mutlaka vardır. Mutlaka olmalıdır, olacaktır! Çünkü herkes, Edip kadar hayatın içinden hayata dair belgeler toplamak için dalmışsa eğer anlam’a, bu belgelerden bir dosya oluşturacak ve bu dosyasıyla kendini yeryüzüne kanıtlayacaksa, elimizin altında böylesi bir şairin olması daima faydalıdır. Hem okur adına, hem siyasi kimlik adına! Benim Edip Cansever’le örtüşmem çok geç oldu; yirmili yaşların, dönemin şaşaasıyla çatışması ve şiire devrimin haklı yuva kuruşu, aldığım sosyalist eğitim çerçevesinde benim gibi yeni yetme bir şair adayını çok farklı kulvarlardaki bir dize yapılanmasına ve imge kurgusuna sürüklemişti. Bu noktada Edip Cansever, fazlasıyla burjuva kokuyordu benim için; çünkü yazdıklarından hiçbir şey anlamıyordum! Kitaplarını duvarlara fırlattığımı ve şiiri savunma yolunda isyan ettiğimi hatırlıyorum. Ama Edip Abi, o kadar güçlü bir şairdi ki benim gibi at gözlüğünü politik kimlik sayan birini bile içten içe şiire, hayata çekebiliyor, bir yerlerimizden bize, bize has dokuya nüfuz edebiliyordu. Bu noktalardan biri ‘kim bakar uzaklara köpekleri saymasak’ çevresindeki garip, imgesel kaosu ruhumuza sokuşturan o büyük büyüydü. Güneye yolculuklarımdan birinde tren yolu üzerinde sabaha karşı gördüğüm, dağlara bakışlarını dikmiş bir köpekle karşılaşmam Edip’i yeniden okumaya itti beni. Kimdi bu adam?! Ömrün hücrelerini döküyordu sanki. Bilip bilmeden bıçak sallayacağına, tüm dokuyu öğrenerek cerrah olmuştu işte! Onunla tanışmak, onunla atışmak, bir şeyler öğrenip bir şeylerin ukalalığını yapmak tek hedefimdi âdeta. O adam, benim yazmak istediğimi yazıyor, o adam benim söylemek istediğimi söylüyor ve bunu ustalıkla yediriyordu şiirlerine. Bir dostum, doğum günümde bir kadeh rakı ısmarlamak için beni çektiği salaş meyhanede bu yeni saplantımı duyunca, ‘Saçmalama; önümüzdeki hafta, götürürüm seni Edip Abi’nin içtiği yere. Tanışırsınız!’ dedi. Coşkuyla döndüm evime. Coşkum çalan telefona dek sürdü. Arayan kişi, baş sağlığı diliyor ve Edip’in gittiğini bildiriyordu. Bu, en büyük cezaydı bana / en büyük işaret! Doğum günümde sevdiğim şairi tanışmadan, tanışmak üzereyken kaybediyordum. O yüzden her 28 Mayıs, biraz doğduğum, biraz öldüğüm bir tarih! Demin andığım Nahit Hanım’ın cümbüşlü evinde tesadüfen Edip’in iskemlesine oturmam ve Nahit Hanım’ın ‘Aynı Edip’e benziyorsun; sinirli, hırçın ve kendinden eminsin,’ deyişi de hatırımda! Ne diyelim, belki o, Edip, Türk Sanat Müziği’nin derinliklerinden gelen bir caz ezgisi gibi, beni de delirtti. Beni de ahengin ortasında kopan bir tel gibi yalnız bıraktı. Her şair, bir büyü yaratır. Her şair, yarattığı büyüden kendi de etkilenir ve o büyüyü reddetmeye çabalar. Edip Abi, yarattığı büyüyle şiirin bildik akışının büyüsünü bozdu. Büyünün bir metafizik uzantısı değil, bir aşk biçimi olduğunu belgeledi. Galiba, bu belgeydi hayattan ilk önce sökülmesi ve yaramaz insanların omuzlarına apolet niyetine dikilmesi gereken. Biz gerekeni yaptık sanıyorum. En azından seksenli yılların dize dizicileri / dize düzücüleri! İçimizdeki huzur, dışımıza kar yağdırdı! Meymenetsizliğimiz, metanetimizi arttırdı! Her şeyden ders aldık, hiç ders vermeye kalkışmadık! İşte size bizim neslin ifşası! - küçük İskender, edip: dip’te bir nüans (Eflatun Sufleler) - Görsel: Cemal Süreya’nın çizimiyle Edip Cansever * * * Ben orda, akşamına orospular dadanan Camlarında pis sinekler gezinen, ben orda Eskimiş bir tutuşla şarabını içiyor Kadınlarda oluyor kadınsız bakışlarla Başıyla öne düşmüş yüreğiyle beraber Ya Tanrı’ya inanır ya da isyana. Kimseye vermiyor ki acılardan atarsa Kuytular çıkarıyor sevişmeler onlardan Bu nasıl bir bakış ki dünyaya intiharla Ya da hep kar yağıyor da düşünmesi siyahtan Öyle ya kim sevişirdi acıları olmasa Kim bakardı uzağa köpekleri saymazsam. Orası bir ölümdür şarabımı doyuran Ölünen yüzler gibi bir bütündür adamlar Vaftizi gün ışığında bir garip protestan Tanrısıyla sevişir; herkes bilir sevişmeyi o kadar Kim ne derse desin ben bu günü yakıyorum Yeniden doğmak için çıkardığım yangından. - Edip Cansever, Phoenix (Sonrası Kalır / Bütün Şiirleri, 1 / Petrol)
18 notes · View notes
cihangir-uzunkaya · 10 months
Text
Tumblr media
ATATÜRK’ÜN MUHTEŞEM PROJESİ “SÜMERBANK” VE ÖZELLEŞTİRME ADI ALTINDA YAPILAN BÜYÜK İHANET..
Cumhuriyet ilan edildikten sonra ülkenin ekonomik açıdan hızla kalkınması için büyük önderin tasarladığı hayati projeler devreye sokulmuştu..
Zira Osmanlı’dan kalan dış borçlar kapatılacak ve Türkiye Cumhuriyeti’nin biran evvel müreffeh ülkeler arasında yer alması sağlanacaktı..
Bu hedefler doğrultusunda Atatürk’ün planladığı en büyük projelerinden biri Sümerbank’tı..
1931 yılında birinci sanayi planı yapılarak Sümerbank kurulmasının temeli atıldı..
Sümerbank, sanayi planı uygulanmasının öncüsü olarak diğer sanayi tesislerinin kurulmasına örnek olacaktı..
Lakin ülke savaştan yeni ve bitkin çıktığı için planlanan sanayi kuruluşlarını inşa etme imkanı henüz bulunmamaktaydı!
Sümerbank için İsmet İnönü 1932 yılında Sovyetler Birliğinden 8,5 milyon liralık kredi alarak ilk yatırım yapıldı..
Sümerbank A.Ş. tarafından neşredilen ve Murat Koraltürk tarafından kaleme alınmış olan, “Türkiye ekonomisinde bir öncü, Sümerbank” kitabındaki bilgiye göre; Sümerbank, Devlet Sanayi Ofisi’nden devraldığı Bakırköy, Defterdar, Hereke, Beykoz Deri, Uşak Şeker ve Tosya Çeltik Fabrikaları ve Unkapanı’ndaki değirmenin işletilmesi ile işe başlamıştır.
Hemen bu dönemde sanayinin geliştirmesi için “Birinci Beş Yıllık Sanayi Planı” hazırlanmıştır.
1934 yılında uygulamaya konan Birinci Beş Yıllık Sanayi Planı’nın ana hedef ve stratejisi, ülkenin yerüstü kaynaklarını değerlendirerek ithalata konu olan özellikle şeker, dokuma ve kağıt başta olmak üzere temel gereksinim maddelerinin yurt içinde üretilmesi, yerel veya bölgesel, tarımsal üretime ve doğal kaynaklara dayalı sınai üretim birimleri kurmaktı.
Sümerbank’ı tarihi kılan ilk görev, birinci planda yer alan projelerin gerçekleştirilme görevinin de Sümerbank’a verilmiş olmasıdır.
Planlanan projeler; dokuma, maden, selüloz, seramik ve kimya sanayi olmak üzere beş sektörel başlık altında toplanmıştır.
Dokuma, maden, selüloz ve kimya sanayine ilişkin yatırımlar Sümerbank tarafından gerçekleştirilirken Sömikok (Taşkömrünün çok yüksek olmayan bir sıcaklıkta damıtılmasıyla elde edilen kömür), Şişecam ve Kükürt sanayine ilişkin yatırımlar İş Bankası tarafından yürütülmüştür.
Bu plan kapsamında;
- 1934 yılında Bakırköy Bez Fabrikası, Keçiborlu Kükürt Fabrikası ve Isparta Gülyağı Fabrikası
- 1935 yılında Paşabahçe Şişe ve Cam Fabrikası, Kayseri Bez Fabrikası, ve Zonguldak Antrasit Fabrikası
- 1936 yılında İzmit Kağıt Fabrikası
- 1937 yılında da Ereğli ve Nazilli Bez Fabrikaları işletmeye alınmıştır..
Mustafa Kemal’in Sümerbank Merinos Fabrikası açılışında söylediği gibi her fabrika milli sevinci artırmaktadır.
Çünkü bu tesisler sadece üretmekle, milli ekonomiyi kalkındırmakla kalmamakta, yöreyi de baştan başa değiştirmekte ve yeni bir kimlik kazandırmaktadır..
Sümerbank, kuruluşundan 2001 yılına kadar başta Türk Silahlı Kuvvetleri ve Emniyet Genel Müdürlüğü’nün eğitim elbisesi, iç çamaşırı, postal, çadır, paraşüt, çarşaf, battaniye, havlu vb tüm ihtiyaçlarını karşıladığı gibi, Azerbaycan, Ürdün, Arnavutluk, Bosna Hersek vb ülkelerin ordu ve polis teşkilatlarının ihtiyaçlarını da karşılamıştır.
Ancak 1980’li yıllarda Türkiye’nin batı etkisi altında özelleştirme rüzgarına kapılması, ülkeyi hızla üretim çizgisinden uzaklaştırmış ve bu politikalar felaketin miladı olmuştur..
28 Mayıs 1986 tarih ve 3291 sayılı Kamu İktisadi Teşebbüslerinin Özelleştirilmesi Hakkında Kanun çerçevesinde 11 Eylül 1987 tarih, 12184 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile Sümerbank’ın özelleştirilmesine karar verilmiştir..
Özelleştirme sürecinde şirket yeniden yapılandırılarak, bankacılık birimi ayrılmış, sanayi sektöründe faaliyetlerine devam eden bölümü Sümer Holding A.Ş. adını almıştır.
Özelleştirme sürecinde:
Türkiye Yapağı ve Tiftik A.Ş., Erhaz, Sihaz, Tümosan, Turban, Türkiye Zirai Donatım Kurumu gibi pek çok kuruluşu bünyesinde eriten Sümerbank; TÜPRAŞ, Erdemir, Telekom gibi son dönemde yapılan özelleştirmeler hariç, Türkiye’nin 8 milyar $ civarında olan toplam özelleştirme gelirinin 881 milyon $’lık (yaklaşık % 11’lik) bölümünü kendi bünyesinde yine kendi varlıklarını özelleştirerek yapmıştır.
1988 yılında kurulan Sümerbank Holding’in bankacılık birimi 1993 yılında ‘Yüksek Planlama Kurulu’ kararıyla Sümerbank adı altında yeniden yapılandırılmış ve 24 Ekim 1995'te Garipoğlu şirketler grubuna 103.4 milyon dolara satılarak özelleştirilmiştir.
Daha sonra Hayyam Garipoğlu'nun Malki cinayeti ve Türkbank skandalına adının karışması, Sümerbank'ın elinden alınmasına neden olmuştur.
Sümerbank 21 Aralık 1999'da TMSF'ye devredilmiş, ardından 9 Ağustos 2001 tarihinde Oyak Grubuna satılmıştır. Oyakbank A.Ş.'ye 11 Ocak 2002 tarihinde tescil edilmiştir.
Adı Cumhuriyet’le özdeşleşmiş ve Atatürk’ün örnek projesi olan Sümerbank’ın özelleştirilmesi Türkiye için hem maddi hem de manevi anlamda büyük bir kayıp olmuştur..
Cumhuriyetin ilk yıllarından itibaren milli kimliğimizi oluşturan bu ve benzeri eserler pervasızca özelleştirilmiş ve daha sonra da yabancı firmalara peşkeş çekilmiştir.
En büyük arzum; ülke yönetimine milli bir iktidarın gelmesi, emperyal esarete son verilmesi, yıllardır süren ihanete dur denmesi, çözülen milli düğümlerin yeniden atılması, başta Sümerbank ve köy enstitüleri olmak üzere yok edilen tüm eserlerin bilim ve modern teknolojinin gerektirdiği şekilde yeniden inşa edilerek yerine konması ve ülkenin ait olduğu fabrika ayarlarına geri dönmesidir..
Bunun için canımız pahasına mücadele edeceğiz..
Dr. Vecdet Öz
2 notes · View notes
kitaptiryakisi · 2 years
Text
Gitmek Durmadan gitmek Ne ölümünü bilsinler ne yaşadığını
Edip Cansever, (d. 8 Ağustos 1928, İstanbul - ö. 28 Mayıs 1986, İstanbul)
26 notes · View notes
aykutiltertr · 8 days
Video
youtube
Aldırma Gönül - Edip Akbayram ✩ Ritim Karaoke Orijinal Trafik (Hicaz Seb...  ⭐ Video'yu beğenmeyi ve Abone olmayı unutmayın  👍 Zile basarak bildirimleri açabilirsiniz 🔔 ✩ KATIL'dan Ritim Karaoke Ekibine Destek Olun (Join this channel to enjoy privileges.) ✩ ╰┈➤ https://www.youtube.com/channel/UCqm-5vmc2L6oFZ1vo2Fz3JQ/join ✩ ORİJİNAL VERSİYONU Linkten Dinleyip Canlı Enstrüman Çalıp Söyleyerek Çalışabilirsiniz. ⭐ 🎧 ╰┈➤ https://youtu.be/QU1W_LVvKxA ✩ (MAKE A LIVE INSTRUMENT ACCOMPANIMENT ON RHYTHM IN EVERY TONE) ✩ Aykut ilter Ritim Karaoke Ekibini Sosyal Medya Kanallarından Takip Edebilirsiniz. ✩ İNSTAGRAM https://www.instagram.com/rhythmkaraoke/ ✩ TİK TOK https://www.tiktok.com/@rhythmkaraoke ✩ DAILYMOTION https://www.dailymotion.com/RhythmKaraoke ⭐ Aldırma Gönül Aldırma - Edip Akbayram ✩ Ritim Karaoke Orijinal Trafik (Hicaz Sebare Türkçe Rock) ŞARKININ ADI: ALDIRMA GÖNÜL ALDIRMA (BAŞIN ÖNE EĞİLMESİN) SÖZ GÜFTE ŞİİR: SABAHATTİN ALİ BESTE MÜZİK: KEREM GÜNEY B                                    Am Başın öne eğilmesin aldırma gönül aldırma     x2 Em                                  B Ağladığın duyulmasın aldırma gönül aldırma C                                       Am          B                         Aldırma gönül aldırma gönül aldırma           B                                   Am Dışarda deli dalgalar gelip duvarları yalar     x2 Em                                 B Seni bu sesler oyalar aldırma gönül aldırma C                                         Am        B Aldırma gönül aldırma gönül aldırma B                                    Am Kurşun ata ata biter yollar gide gide biter    x2 Em                                     B Mahpus yata yata biter aldırma gönül aldırma C                                         Am        B Aldırma gönül aldırma gönül aldırma   B                                        Am Dertlerin kalkınca şaha bir sitem yolla Allah'a     x2 Em                                        B Görecek günler var daha aldırma gönül aldırma C                                         Am        B Aldırma gönül aldırma gönül aldırma Edip Akbayram Genel bilgiler Doğum Ahmet Edip Akbayram 29 Aralık 1950 (73 yaşında) Gaziantep, Türkiye Tarzlar Anadolu rock, Türk halk müziği, Özgün Müzik Etkin yıllar 1970-günümüz Müzik şirketi Bayşu Müzik (1988-1996) Emre Plak (1996-1998) Prestij Müzik (1998-2001) Müyada Müzik (2001-2002) Mod Müzik (2002-2008) Seyhan Müzik (2012) Eş Ayten Akbayram (e. 1979) Çocukları 2 Ahmet Edip Akbayram (d. 29 Aralık 1950, Gaziantep), Türk müzisyen. Diskografi Albümleri (LP/MC/CD) Mayıs (2012) Söyleyemediklerim (2008) Dün ve Bugün 3 (2005) Dün ve Bugün 2 (2004) 33'üncü (2002) Selam Olsun (2001) İlk Günkü Gibi (1999) Dün ve Bugün (1998) Yıllar (1997) Güzel Günler Göreceğiz (1996) Türküler Yanmaz (1994) Bir Şarkın Olsun Dudaklarında (1993) Unutamadıklarım (1992) Hava Nasıl Oralarda? (1991) Senden Haber Yok (1991) Şahdamar (1990) Özgürlük (1988) Yeni Gelen Güne Türkü (1986) Dostlar 1985 (1985) Dostlar 1984 (1984) Nice Yıllara Gülüm (1982) Nedir Ne Değildir? (1977) Edip Akbayram (1974) 45'likleri Kendim Ettim Kendim Buldum - Çiçeklerin Dili (Siyah Örümcekler) (1970) Kükredi Çimenler - Boşu Boşuna (1972) Anam Ağlar Başucumda Oturur - Sev Beni Beni Deniz Üstü Köpürür - Dumanli Dumanli Oy Bizim Eller (1973) Değmen benim Gamlı Yaslı Gönlüme - Yakar İnceden İnceden İnce İnce Bir Kar Yağar - Dağlar Dağladı Beni (1974) Garip - Kaşların Karasına Kolum Nerden Aldın Sen Bu Zinciri - Gam Üstüne Gam Yapılır (1975) Mehmet Emmi - Affetmem Seni (1976) Zalim Zalim - Kahpe Felek Aldırma Gönül - Sen Açtın Yarayı (1977) Analara Kıymayın Efendiler - Adiloş Bebe (1978) Eşkiya Dünyaya Hükümdar Olmaz - Gidenlerin Türküsü (1979) Bugün Bizde Bayram Var - Bu Yıl Benim Yeşil Bağım Kurudu (1981) Edip Akbayram 1971 yılında Barış Manço'nun Moğollar'la doldurduğu İşte Hendek İşte Deve - Katip Arzuhalim plağını Nejat Taylan Orkestrası ile kaydetti. Plak Nejat Taylan Orkestrası adına piyasaya sürüldü. Kaynakça ^ "Member List". MSG. 28 Eylül 2015 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 2 Şubat 2015. Discogs'ta Edip Akbayram diskografisi Edip Akbayram Stüdyo albümleri Edip Akbayram · Nedir Ne Değildir? · Nice Yıllara Gülüm · Dostlar 1984 · Dostlar 1985 · Yeni Gelen Güne Türkü · Özgürlük · Şahdamar · Senden Haber Yok · Hava Nasıl Oralarda? · Unutamadıklarım · Bir Şarkın Olsun Dudaklarında · Türküler Yanmaz · Güzel Günler Göreceğiz · Yıllar · Dün ve Bugün · İlk Günkü Gibi · Selam Olsun  · 33'üncü · Dün ve Bugün 2 · Dün ve Bugün 3 · Söyleyemediklerim · Mayıs Kategori: Yaşayan insanlar1950 doğumlularGaziantep doğumlu sanatçılar1970'lerin şarkıcıları1980'lerin şarkıcıları1990'ların şarkıcıları2000'lerin şarkıcıları2010'ların şarkıcıları2020'lerin şarkıcılarıAnadolu rock müzisyenleriTürk halk müziği ses sanatçılarıPrestij Müzik sanatçılarıSeyhan Müzik sanatçıları Kiss Müzik sanatçılarıEmre Plak sanatçıları20. yüzyılda Türk erkek şarkıcılar 21. yüzyılda Türk erkek şarkıcılar Protest müzik şarkıcıları
0 notes
netbilge · 1 year
Text
İzzet Uzyel Kimdir, Nerelidir? İzzet Uzyel Hayatı ve Biyografisi
İzzet Uzyel Kimdir, Nerelidir? İzzet Uzyel Hayatı ve Biyografisi
İzzet Uzyel Kimdir, Nerelidir? İzzet Uzyel Hayatı ve Biyografisi Mayıs 1986’da, 28 yaşındaki eşi ve çocukları İzzet 6 ve Joelle, 4 ile Mammoth Lakes, Kaliforniya’dan dönerken ölümcül bir kalp krizi geçiren 40 yaşındaki Rafael Uzyel’in ölümüydü. Çift, 1979’da İsrail’de evlenmişti ve daha sonra, Rafael’in üreticilere satmak üzere kumaş ithal eden başarılı bir iş yürüttüğü Los Angeles’a taşındı.…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
erenist · 5 years
Text
yeşil ipek gömleğinin yakası büyük zamana düşer. her şeyin fazlası zararlıdır ya, fazla şiirden öldü edip cansever.
4 notes · View notes
doriangray1789 · 2 years
Text
EDİP CANSEVER'İ TANIRMISINIZ
Yeşil ipek gömleğinin yakası Büyük zamana düşer Her şeyin fazlası zararlıdır ya Fazla şiirden öldü Edip Cansever Demiş Cemal Süreya onun için…Üstadı bir kaç şiiriyle anmak istedim, Çağırılmayan Yakup'tan başlayacaktım ancak yer müsait değildi, zaten fazla okumayı sevmeyen bir de hal var.Üstadı bu sıkıntılara kurban etmeden yavaş adımlarla başlayalım... Hiç böyle ısınmamıştım Daldaki vişneye, Vitrindeki aydınlığa, Salça kokusuna mutfağımın, Akan dereye, uçan buluta, Hiç böyle ısınmamıştım yaşamaya. “Her yalnızlık bir ihtilaldir.” diyen Edip Cansever, 8 Ağustos 1928’de İstanbul’da doğdu. İstanbul Erkek Lisesi’ni bitirdi. Kapalıçarşı’da turistik eşya ve halı ticareti yapmaya başladı. 1976’dan sonra yalnızca şiirle uğraştı. Bodrum’da tatildeyken beyin kanaması geçirdi, tedavi için getirildiği İstanbul’da 28 Mayıs 1986’da yaşamını yitirdi. Sevda bir ateş buldu sende, eğilip öptü seni Artık kimse denizi bilmiyor. Dirseklerini masaya koyuşundan belli Gelip geçen bir günü bitirmek istemediğin Sevda bir umut buldu sende. Ey bir yolcu listesinde bir ölüyü arayan Artık kimse gözlerini bilmiyor. Şunu imzala Bir mektup, bir telgraf alındısı değil Unutulmuş bir sevdadır kapını çalan Ve sevimsiz bir terlik gibi duran odan Kimse artık bir şey giymek istemiyor. Sonra bir pencereden kendine Ay ışığı gibi vuran sen Ne sana ne başkasına benziyor. Ve işte bir dip balığı su boşluğunda Çırparaktan yüzgeçlerini Hiç kimseye uymayan bir mevsim öneriyor “Açık kumral saçlı, zayıf mı zayıf, kaburga kemikleri sayılabilen küçük bir çocuk olan Edip, uçaklar hakkındaki resimli bir kitap dışında, hiç kitap olmayan bir evde büyür… Ortaokulun ikinci sınıfında ilk şiirlerini yazar ve bir çocuk dergisinde çıkar ilk şiiri… Seni Günlere Böldüm eni günlere böldüm, seni aylara Daha yıllara, yüzyıllara böleceğim Ve her zaman söyleyeceğim ki beni anla Böyle eskitilmiş de olsa bu kalbi Minesi çatlamış bir diş gibi durduracağım karşısında. 17-18 yaşlarındayken, komşuları Nigar Hanım’ın kardeşi Ahmet Hamdi Tanpınar’a ilk şiirlerini gösterir… Onun “Bu şiirler çok güzel, hepsi de güzel, ama hiçbiri şiir değil” deyişinden sonra, kendisine uzun uzun resme nasıl bakılacağını anlatır Tanpınar… Onun yanından ayrılır ayrılmaz gidip bir sürü resim alır. Sonradan yayımladığına pişman olduğu “İkindi Üstü” şiirini yazar. Bitti O Sevda Bitti o sevda kesildi çığlıkları martıların Su gibi bitti, suya karşıt gibi bitti İtti kıyıyı adına deniz dediğimiz bir şey Unuttuk ikimiz de her türlü yetinmezliği Kaybetti kumarda gözlerim Kaybetti kumarda gözleri. On dokuz yaşında evli, yirmisinde çocuğu olan bir genç! Hem ev geçindirmek zorunda, hem de şiire tutkun. Kapalıçarşı’daki babadan kalma küçük dükkanda halı ticareti yapıyor pek de sevmemesine rağmen, bir yandan da şiirler yazmaya devam ediyor, 1954’teki yangına kadar…
Tumblr media
Ben Bu Kadar Değilim Güneşi sormuyorum lekelenmiş dallardan Dalları sormuyorum dallardan daha iyi Yüzümü istiyorum bir süvari alayından Ne yapsam istiyorum, ama istiyorum Bir kişi bile değilim yalnızlıktan. Bir kişi bile değilim yalnızlıktan Gözlerim ormanlara asılı Ağaçlar, kırlar ve şehirler geçiyor kaputumdan O kadar geçiyorlar ki, sadece duruyorum Bir an bir yerde ölümü tanımazlığımdan. Ben bu kadar değilim Kışlada ölü bir zaman. Şiir dışındaki işini; “Yıllar önce insanların güzel diye yaptıklarını, o güzellik karşısında şaşıran, gülen, sevinen insanlara satıyorum.” diye tanımlasa da, bu ticaret işini hiç sevmemiştir şair. Kapalıçarşı’yı “Sınıf ayrımının en belirgin, en somut olarak görülebildiği bir küçük ülkeydi orası, herhangi bir eşyaya sadece para değerini düşünerek bakan koleksiyoncuların o kendisine özgü jestlerini, mimiklerini izlemeliydiniz. Ne güzel senaryolar çıkardı kim bilir.” diye anlatır.
Tumblr media
Masa da Masaymış Ha Adam yaşama sevinci içinde Masaya anahtarlarını koydu Bakır kaseye çiçekleri koydu Sütünü yumurtasını koydu Pencereden gelen ışığı koydu Bisiklet sesini çıkrık sesini Ekmeğin havanın yumuşaklığını koydu Hayatının en önemli olayının 1954 yılında çıkan Büyük Kapalıçarşı Yangını olduğunu söyler. Bu yangında dükkanı tamamen yanar. Sigortadan aldığı para yeni bir işyeri açamayacak kadar az olduğu için de kendine bir ortak bulur. Birkaç ay sonra ortağı, alım satım işleriyle kendisinin uğraşabileceğini söyleyerek ona asma kattaki odasında istediği kadar çalışabileceğini müjdeler. Edip Cansever dokuz kitabını Kapalıçarşı’da, Sandal Bedesteni’ndeki bu küçük dükkanın asma katında bulunan çalışma masasında yazar. “Bugün düşünüyorum da ya o yangın olmasaydı?” der. Gül Kokuyorsun gül kokuyorsun bir de amansız, acımasız kokuyorsun gittikçe daha keskin kokuyorsun, daha yoğun dayanılmaz bir şey oluyorsun, biliyorsun hırçın hırçın, pembe pembe öfkeli öfkeli gül gül kokuyorsun nefes nefese.
Tumblr media
“Benim için tek mutluluk şiir yazmaktır, oysa bir şiirin verdiği mutluluk olsa olsa bir gün sürer… Olsun. Belki de bütün mutlulukların toplamı bu kadarcıktır.” der şair şiiri için. Gidemeyiş Güz ve kış ve ilkbahar geçti Yaz çarçabuk geçti Hepsi tekrar tekrar geçtiler Bu bana uzun geldi Gecem avurtlarım gibi çöktü Ve çöktüm Sabahım, sabahlarım Kabından taşan sütler gibi büyüdü Ve taştım Gün güne taşındı, yıl yıla Gitmedim, gidemedim… Sadece şiir yazan bir şairdir Edip Cansever, şiir dışında hiçbir şey yazmamış ve hatta neredeyse başka hiçbir şey yapmamıştır. Şiir yazmadığı zamanlarda, yani “mutsuzluk” zamanlarında “Hemen hemen okumaktan başka olumlu bir şey yapmam, yapamam.” der.
Tumblr media
O Mavilik Derdi Beni uykudan uyandırır uyandırmaz Dünyanın bütün huyları yüzünde Ben bunlardan birini seviyorum en çok Sana bir nar kesip uzatıyor ya doğa Tutsam tanelerini Sevincin gözyaşları derdim buna. Edip Cansever’in şiiri için çok şey söylenebilir. Kendi deyimiyle “düşüncenin şiiri” mesela… Türkiye’nin en kentli şairiydi o. Şiir, onun vatanıydı, şiiri hayattan, hayatı da şiirden özümseyebilmişti. “Kaybola” adlı şiirinde, “Yapılan bir şeydir şiir, yuvarlak, kırmızı, geniş / En genişi en kırmızısı o ezilmişler katında” der… Doğanın bana verdiği bu ödülden Çıldırıp yitmemek için İki insan gibi kaldım Birbiriyle konuşan iki insan. “Edip’in şiirleri insanı hayal kırıklığına uğratmaz, ama sesini duyamadığınız noktada uğraşmanız da yararsızdır. O size konuşana kadar, o da eğer konuşursa…” diye anlatır bir dostu onun şiirlerini.
Tumblr media
Yüzümü Size Çeviriyorum Yüzümü size çeviriyorum, siz misiniz? Elimi suya uzatıyorum, siz misiniz? Siz misiniz, belki de hiç konuşmuyorum. Belki de kim diye sorsalar beni Güneşe, çarşıya, kadehe uzatacağım ellerimi Belki de alıp başımı gideceğim Biliyorsunuz ya bir ağrısı vardır gitmenin Nereye, ama nereye olursa gitmenin Hüzünle karışık bir ağrısı. Şiirlerinde bireyin arayışlarını, umutsuzluklarını, uyumsuzluğa varan yaşam ilişkilerini yansıtmaya çalışmıştır. Çevresindeki insanların yaşayışlarını etkileyecek, dünyaya bakışlarını değiştirecek bir şiirin aranışı içinde, kapalı bir imge anlayışına yaslanan, bu yüzden yadırganan, “anlamsız” diye nitelenen yapıtlar vermiştir. Öyledir Her sevda başlangıçtır bir yenisine Öyledir, her yoğun günün sonu Ezip geçer yalnızlığın burukluğunu. Gerçi şiirselliği düşüncenin alaca bölgelerinde ararken kapalı söyleyişlerin sınırında dolaşıyordu ama kesinlikle anlamsızlıktan yana değildi. Tersine şiirlerinde anlatmaya, hatta öykülemeye büyük yer veriyor, düz yazı olanaklarından, oyunlardan, konuşmalardan bol bol yararlanıyordu. Çağdaş şiir akımlarındaki gelişmelerle birlikte, yazdıklarının büyük oranda aydınlığa çıktığı görülerek bir düşünce şairi olarak nitelendi hep.
Tumblr media
Gözleri anki hiçbir şey uyaramaz İçimizdeki sessizliği Ne söz, ne kelime, ne hiçbir şey Gözleri getirin gözleri. Edip Cansever, şiir serüveni boyunca, Türkçenin kullanımındaki yetersizlikten hareketle, yeni söyleyiş biçimleri yaratmaya çalışarak katkıda bulunmuştur dilimize. İlk anda okuyucuyu şaşırtan bu söyleyiş biçiminin önemi, söz dizimi değiştirildiğinde, başka bir şiir cümlesi kurulduğunda, Cansever’in verdiği anlamın yitimiyle karşı karşıya kalınmasından kaynaklanmaktadır. Cansever, Türkçedeki sözcük çeşitlerine yeni kullanım alanları açmayı başarmış bir şairimizdir Yerçekimli Karanfil Biliyor musun az az yaşıyorsun içimde Oysaki seninle güzel olmak var Örneğin rakı içiyoruz, içimize bir karanfil düşüyor gibi Bir ağaç işliyor tıkır tıkır yanımızda Sen o karanfile eğilimlisin, alıp sana veriyorum işte Sen de bir başkasına veriyorsun daha güzel O başkası yok mu bir yanındakine veriyor Derken karanfil elden ele. 1957’de yayımlanan“Yerçekimli Karanfil” adlı kitabıyla 1958 Yeditepe Şiir Armağanı’nı, 1976’da yayımlanan “Ben Ruhi Bey Nasılım” adlı kitabıyla 1977 Türk Dil Kurumu Şiir Ödülü’nü, 1981’de bütün şiirlerini bir araya getiren “Yeniden” adlı kitabıyla da 1982 Sedat Simavi Edebiyat Ödülü’nü almıştır
Tumblr media
Ölü Bir Deniz Yıldızı Ey sonbahar! ey düşsel yolculuk! seni Dolaştım yaz sıcaklarında, bekledim Duydum ki benim değildi artık, doğanın Kalbiydi uçurumlar toplamı kalbim. De bana, anlat bana, öyleyse neden hatırlıyorum onu O fırtına kuşunu gölgesini yere düşüren Gittiydi geldiği yere, uzaklığına Döner mi bir daha dönmez mi bilmem Yüklenip yittiydi gözden onca çırpınışları Ne sevinç bıraktıydı içimde, ne keder, ne acı Bir sen kalmıştın sen, ey sonbahar ilimi, dörtnala gelen Bir atın kalkışı gibi kalkıp da gözlerimden. Parlar ki şimdi ara sıra geceleri Diplerde, derinlerde, yalnızlığımda Ölü bir deniz yıldızıdır mutluluk O nedensiz mutluluk, olsa da olur olmasa da. Edip Cansever’i, 1986 Mayısı’nda yitirdik. Cemal Süreya’nın dediği gibi belki de “Fazla şiirden öldü Edip Cansever” gerçekten de…
-alıntı yazıdır-
17 notes · View notes
yener-1 · 4 years
Text
Tumblr media
Asıl adı, Tarık Tahsin Üregül olan oyuncu 13 Aralık 1949 yılında İstanbul'da bir abla ve bir ağabeyden sonra üçüncü çocuk olarak doğmuştur. Akan, bir dönem subay olan babası Yaşar Üregül'ün görevi nedeniyle Erzurum, Dumlupınar'da yaşamıştır. Babasının başka bir yere tayini üzere Kayseri'ye taşındılar ve Akan ilkokulunu da burada tamamladı. Babasının emekliliği üzerine İstanbul'a tekrar taşındılar ve Bakırköy'e yerleştiler. Bakırköy'e taşındıktan sonra ortaokul ve liseyi burada tamamlamıştır. Lise'yi bitirdikten sonra, Yıldız Teknik Üniversitesi'ne girdi ve burada makine mühendisliği bölümünü okudu. Sinemaya geçmeden önce Bakırköy'deki plajlarda can kurtaranlık yapmaya başladı. Aynı zamanda sokaklarda işportacılık da yapmaya başladı. Yıldız Teknik Üniversitesi'nde, Makina Mühendisliği okuduktan sonra Gazetecilik Yüksek Okulu'na girdi ve bu okuldan mezun oldu. 1969 yılından sonra, 1970 yılında Ses dergisinin düzenlediği Sinema Artist Yarışması adlı yarışmaya katılarak birinci oldu. Yarışmada birinci olduktan sonra 1971 yılında ilk kez Filiz Akın ve Ekrem Bora'nın başrol oynadığı sinema filmi Emine ile oyunculuk kariyeri başlamış oldu. 1979 yılında askerlik görevini yedek subay olarak Denizli'de yaptı. Sinemacılığın kötü gittiği 1978-1981 yılları arasında ticari taksi alarak kiralama sistemi ile ticaret hayatına devam etti. Tarık Akan, 1980 yılında 12 Eylül Darbesi'nde 12 yıl hapis cezası ile yargılanmış ancak 2.5 ay hücre hapsi cezası almıştır. 7 Ağustos 1986 tarihinde Yasemin Erkut ile evlenmiştir. Bu evlilikten 1986 yılında Barış Zeki Üregül dünyaya gelmiştir. Ardından 1988 yılında ikiz olan Yaşar Özgür ile Özlem dünyaya gelmişlerdir. 1991 yılında Bakırköy'de olan Taş Mektep adlı ilkokulun ortaklarından birisi olmuştur.
1995 yılında Aziz Nesin'in vefatından sonra görevini devralan oğlu Ali Nesin'den Nesin Vakfı başkanlığını devralmıştır. 2002 yılında Anne kafamda bit var isimli bir kitap çıkarmıştır. Kitabında 12 Eylül Darbesi'nden sonra yaşadıklarını kaleme almıştır.
Yazları fırsat bulduğunda Bodrum, Akyarlar'da Manço kulüp yanında taştan bir Rum evini restore edip dostlarını da ağırladığı yazlık evinde kalmayı tercih etmiştir.
Akciğer kanseri olan Akan, tedavisini İstanbul'da sürdürmekteyken 16 Eylül 2016 tarihinde hayatını kaybetti. Cenazesi için 18 Eylül 2016 tarihinde Muhsin Ertuğrul Tiyatrosu'nda düzenlenen anma etkinliği sonrasında, Teşvikiye Camii'nde kılınan cenaze namazının ardından Bakırköy Zuhuratbaba Mezarlığı'na defnedildi.
Siyasi görüşü ve 1980 darbesi
Tarık Akan, siyasi görüşünü şu ifadeler ile açıklamaktadır. "Sanatçı dediğin andan itibaren; dünyaya bakışı, yaşamı, görüşleri, her şeyi politiktir. Bu politik düşünce hiçbir zaman gerici, muhafazakâr, tutucu bir politika değildir."1978 yılından itibaren Maden (film) filmi ile sosyal mesaj içerikli filmlerde ağırlıklı rol almaya başladı. Özellikle, Yılmaz Güney'in projeleri olan Sürü ve Yol filmleri ile politik filmlerde oynayabileceğini göstermiştir.
Türkiye Cumhuriyeti tarihinde yaşanan darbelere ilişkin "27 Mayıs ve 28 Şubat darbe değildir. Birincisi önümüzü açtı, yeni düşüncelerle tanışmamızı sağladı. Çünkü laik Cumhuriyet'ten uzaklaşmamızın önünü kapattı. 1971 darbe teşebbüsü ve 1980 Darbesi faşist darbelerdir. Türkiye'yi bugünkü noktaya taşıyan hareketler. 1980 son vuruştur emperyalizm için. TSK bu ülkenin her şeye rağmen en önemli kurumu." ifadeler söylemiştir.
1979 yılında İzmir'de Nazım Hikmet'in doğum yıl dönümüne katılmak ve Barış Derneği’ne üye olmak suçlarından yine yargılanır. Spor salonunda yapılan o doğum yıl dönümüne binlerce insan katılmışken bir tek Tarık Akan'a dava açılmıştır. 1987 yılında davadan beraat etmiştir.Tarık Akan, 1980 darbesinden sonra, Almanya'da yaptığı bir konuşma sonrası yurda dönüşünde tutuklandı ve 2,5 ay ceza evinde kaldıktan sonra 31 Mart 1982’de beraat etmiştir. 2013 yılında yapılan Gezi Parkı protestoları destek vermek için protestolara iştirak etmiştir.
3 notes · View notes
Text
Tumblr media
Kuş olsun, insan olsun.
yalnızlık sevmeyi bilmeyenlerin icadı.
#EdipCansever
(8 Ağustos 1928 - 28 Mayıs 1986)
1 note · View note
sybllll · 4 years
Photo
Tumblr media
“Edip Cansever” anısına... (8 Ağustos 1928, İstanbul - 28 Mayıs 1986, İstanbul) “Birileri az az içinde yaşıyordu; aşkı duyunca bir başına kalıyordu. “Bir pencere az, bir pencere çoğala çoğala.” Şairim bir pencerenin önünde bir karanfile gülüyordu, karanfil ona.” (Yılmaz Odabaşı, Sesi Kaldı) İnsanın içine hüzün yerleştiren Yerçekimli Karanfil’imiz, Edip Cansever... İmgesel öğeleri belki de en başarılı şekilde kullanan şairimiz... Şiirlerinin anlaşılması zor olmasına rağmen o şiirlerden anlam çıkarmanın harika olduğu ve yüreğimizi anlatan ve acıtan ama okşayan şairimiz... “Hepimiz tanrı kaldık, kimse mutluyum demesin.” “Oysa pencerelerden sarkan ışıklar bile her biri başka başka, acılar başka başka, her günkü sözler, her günkü konuşmalar, aynı plaklarda aynı şarkılar tutmuyor hiç birbirini ve mutluluk bir kibrit çöpü ne kadarcık yanarsa. (...) Kim kimi sevdi? Kim kimle yaşıyor ki? (...) Bitti yalnızlıklar, bir büyük yalnızlık var artık.” - Edip Cansever, Manastırlı Hilmi Beye Dördüncü Mektup Askerlik süresi dışında şiirden hiç kopmadı Edip Cansever, şiiri sürekli gündeminde tuttu, şiir için ve şiirin içinde yaşadı. 1954 yılında “Dirlik Düzenlik” adlı şiir kitabı yayınlandığında, bu kitapta bulunan “Masa da Masaymış Ha” şiiri Türk şiirinin en çok bilinen şiirleri arasında oldu. Ve bu şiirden de yaşamı boyunca kurtulamadı. Antolojilerde bu şiir yayınlandı, şiir sevenlerin dilinde bu şiir okundu, yabancı dillere şiir mi çeviriyorlar, ille de bu şiiri çevrildi. Bir gün Ankara'da Ahmet Muhip Dıranas'ın da bulunduğu bir masada “Masa da Masaymış Ha” şiiri konuşulur ve Dıranas şiiri övmeye başlar. Bunun üzerine Edip Cansever, “Üstad, ben o şiirden bıktım” der, “benim başka şiirlerim de var.” Dıranas gülümseyerek, “Eh, ben de Fahriye Abla şiirimden bıktım, ne yapalım, her şairin bıktığı bir şiiri vardır.” “Yerçekimli Karanfil” kitabı Edip Cansever'in şiirinde bir dönüm noktası olarak kabul edilir. Yerçekimli Karanfil’de “kuşa bin türlü bakmasını bilen” bir şairdir artık O. Kitaba adını veren “Yerçekimli Karanfil” şiiri de Edip Cansever'in ezbere bilinen şiirleri arasındadır. Bu şiiri ezbere bilmeyenlerin bile en azından iki dize belleklerinde yer etmiştir. Yerçek https://www.instagram.com/p/CAufoJ-j00t/?igshid=1lbpk3e3vuamp
1 note · View note
aydinrehberi · 2 years
Text
Günlük planlarını yapan vatandaşlar hava durumuna nazaran fkent aydın haberleriliyetlerini planlıyor ve buna nazaran hazırlık yapıyorlar. Pekala, MGM Meteoroloji 14 Mayıs 2022 Cumartesi Aydın hava durumu nasıl, yağış var mı? Bugün yağmur var mı? Bugün ve yarın hava kaç derece? Hafta sonu hava nasıl olacak? İşte, bugünün hava durumu kestirim raporu ve merak edilen başka detaylar… Aydın bugün hava nasıl, sorusunun karşılığı merak edilen mevzular ortasında yer alıyor. Mevsim şartlarına nazaran tertiplerini kuran vatandaşlar, günlük planlarını hava durumunu göz önünde bulundurarak şekillendiriyor. Pekala, MGM Meteoroloji 14 Mayıs 2022 Cumartesi Aydın hava durumu nasıl, yağış var mı? Bugün hava nasıl? Hafta sonu hava nasıl olacak? İşte, hava durumu hakkında merak edilenler…14 MAYIS 2022 CUMARTESİ AYDIN HAVA DURUMU NASIL?Meteoroloji Genel Müdürlüğü, günlük hava durumu iddialarını yayınlayarak vatandaşlara değerli bilgileri paylaşıyor. Yağmur, kar ve başka yağış durumlarını ayrıntılı grafiklerle açıklayan MGM, bugünün hava durumunu paylaşıyor. Bugün hava 28 derece olarak açıklandı. Hava bugün GüneşliBugün en yüksek sıcaklığın 28 derece olacağının altı çizilirken, en düşük sıcaklığın ise 11 derece olacağı belirtildi.AydınGüneşli28° En Yüksek28° En Düşük11° Hissedilen24°Çiy Noktası0°Nem Oranı14°Basınç0 mbPazar29°Pazartesi31°Salı32°Çarşamba31°Vatandaşlar hava durumu bilgileri ile hayatlarını düzenlediği üzere birebir vakitte ilgili iş kolları ve tarım kesimi de iklim şartlarına nazaran planlarını güncelliyor.HAFTA SONU HAVA DURUMUNU ÖĞRENMEK İÇİN METEOROLOJİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ HAKKINDAMeteoroloji Genel Müdürlüğü, Türkiye için hava durumu kestirimleri ve ihtarları yapan bir devlet kuruluşudur. Etraf, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı'na bağlıdır.Türkiye'deki birinci meteoroloji kuruluşu, 12 Kasım 1925'te Etlik'te kurulan Rasâdât-ı Cevviye Müessesesi'dir. İlerleyen periyotlarda meteorolojik hizmetlerin tek elden ve tertipli bir formda yürütülmesi istenmiş ve 10 Şubat 1937'de 3127 sayılı kanunla Türkiye Cumhuriyeti Başbakanlığı'na bağlı olarak Devlet Meteoroloji İşleri Genel Müdürlüğü, o zamanki ismiyle Meteoroloji Umum Müdürlüğü kurulmuştur. 15 Mayıs 1957'de 6967 sayılı kanunla kuruluş Tarım Bakanlığı'na bağlanmıştır. 8 Ocak 1986'da da 3524 sayılı kanunla bugünkü ismini almıştır. 11 Ekim 2021 tarihinde Etraf, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı'na bağlanmıştır.Hava Durumu,Meteoroloji,Müdürlüğü,Hava ve daha fazla aydın haber yazıları okumak için Vilayet Haberleri > Aydın sayfasını ziyaret edebilirsiniz. https://rehberaydin.com/14-mayis-2022-aydin-hava-durumu-nasil-meteoroloji-aydin-bugun-ve-yarin-kac-derece-hafta-sonu-hava-nasil-olacak/?_unique_id=627f390861035
0 notes
1970-fa-re · 3 years
Text
Edip Cansever
Ömer Edip Cansever, (d. 8 Ağustos 1928, İstanbul – ö. 28 Mayıs 1986, İstanbul), Türk şairdir. Tam adı Ömer Edip Cansever olsa da, Ömer adını ilk şiirleri ve ilk şiir kitabı dışında hiç kullanmadı.Edip CanseverDoğum8 Ağustos 1928İstanbul, TürkiyeÖlüm28 Mayıs 1986 (57 yaşında)İstanbul, TürkiyeMeslekŞairVatandaşlık TürkiyeEğitimİstanbul Erkek LisesiDönem1944-1986Edebî akımİkinci YeniÖnemli…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
otagcomtr · 4 years
Text
Ertelenen Filmler ve Vizyon Tarihleri
Tumblr media
Tüm eğlence sektörü son birkaç aydır resmen fişleri çekti. Film dünyası söz konusu olduğunda da elbette ertelenen filmler oldu. Film endüstrileri sadece konvansiyonlar, festivaller ve konserler kapatılmakla kalmıyor, aynı zamanda film endüstrisi de büyük bir darbe aldı. Sinemalar dünya çapında kapanırken, büyük kitleler tarafından beklenen birçok üretim ve yayınlar gecikmeye sebep oldu.. Top Gun: Maverick, No Time to Die, F9 ve diğerleri. Bundan etkilenen yapımların kesin listesini sizler için bir araya getirdik. Kimse karantina süresinin ne kadar uzayacağını bilmeyeceğinden, mümkün olduğunda, bazılarının olası yayın seçenekleriyle birlikte güncellenmiş yayın tarihlerini de ekledik. Not: Aşağıdaki ertelenen tarihler bile büyük olasılıkla daha fazla revizyona tabi tutulacaktır.
Tumblr media
Gecikmiş Sinema Bültenleri ve Ertelenen Filmler
Top Gun: Maverick - Paramount'un 1986 prodüksiyonunun merakla beklenen devamı  Top Gun. Çıkış tarihi, Noel için tam zamanında 23 Aralık 2020'ye ertelendi. Hızlı ve Öfkeli 9 (Fast and Furious 9) - Serinin bu yeni filmi, John Cena da dahil olmak üzere birçok yeni mürettebat üyesini beraberinde getiriyor. Bu film, belki de çıkış tarihlerindeki en büyük değişikliklerden biri oldu, vizyon tarihi bu yılın Mayıs ayından 2 Nisan 2021'e kadar ertelendi. Görevimiz Tehlike 7 - İtalya, virüsü en sert yaşayan ülkelerden biri olduğu için İtalya'da çekim 24 Şubat'ta durduruldu. 2021 Temmuz'un çıkış tarihi 19 Kasım 2021'e ertelendi. Wonder Woman 1984 - Son derece başarılı olan Wonder Woman'ın devamı olacak film,  5 Haziran 2020'de piyasaya sürülecekti, ancak en son alınan kararla 14 Ağustos 2020'de piyasaya sürülecek. A Quiet Place Part II  - John Krasinski tarafından yazılan ve yönetilen bu gerilim filmi, Nisan ayında da piyasaya sürülecekti, ancak sinemanın kapanması nedeniyle 4 Eylül 2020'ye ertelendi. No Time to Die - Klasik James Bond filmlerinden 27.si, Nisan ayında gösterime girdi, ancak 25 Kasım'a ertelendi. Daniel Craig'in son yapıtı muazzam bir açılış rekoru kıracağından emin, bu nedenle stüdyo Kasım ayında tüm tiyatroların sadece ABD'de değil, küresel olarak da yeniden açılmasını umuyor. Mulan - Klasik Disney filminin canlı aksiyon versiyonu 27 Mart'ta vizyona girecekti. Şimdi 24 Temmuz'da açılması bekleniyor. Disney çoğu zaman hayırsever değildir (özellikle gişe bölünmeleri söz konusu olduğunda) ve stüdyoya ek olarak parklar, oteller ve seyir hatları kapatılmış krizler arasında en sert hit şirketlerden biridir. Black Widow - Bu film, başlayacak MCU'nun 4. aşaması,  2020 yılının 1 Mayıs - 7 Kasım tarihleri ​​arasında ertelendi. Burada yine, Disney'in daha büyük bir küresel açılış hedefi olmasa bile, en azından ABD ülke çapında geniş bir açılımla vizyona gireceği düşünülüyor. The New Mutants - Marvel'in bu X-Men spin-off'u Belçika ve Şili de dahil olmak üzere diğer ülkelerde piyasaya sürüldü, ancak Amerika Birleşik Devletleri'ndeki koronavirüs salgını korkusu nedeniyle ertelendi. Spiral: From the Book of Saw - Testere serisindeki dokuzuncu film, Chris Rock ve Samuel L.Jackson'ın oynadığı bu yaklaşan korku filmi, 15 Mayıs 2020 tarihi pandemiye denk geldiğinde orijinal olarak Lionsgate yayın programından çekildi, yayın tarihi şimdi 21 Mayıs 2021 olarak belirlendi. Jurassic World: Dominion - Jurassic serisinde bir sonraki filmin üretimi, koronavirüs endişeleri nedeniyle durduruldu. Şu andan itibaren yayın tarihi hala 11 Haziran 2021 için ayarlandı, ancak üretim yakında yeniden başlayamazsa ve durgun filmlerin ve TV başlıklarının artan birikmişliği göz önüne alındığında düzenleme / yayınlama tesislerinin durumuna bağlı olarak, bkz. tarih en az 2021 tatil sezonuna, hatta 2022 yazına kadar. Matrix 4 - Matrix serisinin dördüncü filmi Mart ayında diğer Warner Bros filmleriyle birlikte üretimi durduruldu. The Batman - Bu Warner Bros filmindeki prodüksiyon da virüs endişeleri nedeniyle durdu. Çıkış tarihi Haziran 2021'den 1 Ekim 2021'e ertelendi. Avatar 2 - Zoe Saldana ve Vin Diesel'in oynadığı çalışmalarla orijinal Avatar'ın devamı. Son birkaç ay içinde  üretimi durdurdu. 17 Aralık 2021 tarihinde beklenen yayınlanma tarihinde henüz ilan edilmiş bir değişiklik olmamıştır. Jungle Cruise -  Film, 30 Temmuz 2021'de planlanıyorken Disney tarafından bir yıl boyunca beklemeye alındı. Örümcek Adam 3 - 5 Kasım 2021 için planlandı. Sing 2 - 22 Aralık 2021'de yayınlanması planlanıyor Peter Rabbit 2: The Runaway - Şimdi 15 Ocak 2021'de planlanıyor The Eternals - Şu anda 12 Şubat 2021 için planlandı Shang-Shi and the Legend of the Ten Rings - 7 Mayıs 2021'e taşındı Doctor Strange in the Multiverse of Madness - Şu anda 25 Mart 2022 yayınlanacak. Fantastic Beasts 3 - Şimdi 12 Kasım 2021 için planlandı Kral Richard - Kasım 2020'den 19 Kasım 2021'e ertelendi Free Guy - 3 Temmuz 2020'den 11 Aralık 2020'ye kadar ertelendi. Thor: Love and Thunder - 11 Şubat 2022'de piyasaya sürülmesi bekleniyor. Kara Panter 2 - 8 Mayıs 2022 için planlandı Captain Marvel 2 - Önceden tarihsiz idi, şimdi 8 Temmuz 2022 için planlandı John Wick: Bölüm 4 - 27 Mayıs 2022'de yayımlanması planlanıyor. The Hitman's Wife's Bodyguard - 20 Ağustos 2021'e taşındı Morbius - Şimdi 19 Mart 2021 için planlandı. Hayalet Avcıları: Ölümden Sonra Yaşam -5 Mart 2021'de yayınlanacak Minions: The Rise of Gru- 2 Temmuz 2021'e kadar ertelendi Venom: Let There Be Carnage  - 25 Haziran 2021 için planlandı. Shazam! 2 - Şu anda 4 Kasım 2022 yayın tarihi olarak belirlendi
Ek Tiyatro Gecikmeleri
Blue Story - Prodüksiyon Durduruldu - - Mevcut çıkış tarihi yok The Artist Wife - Prodüksiyon Durduruldu - - Mevcut çıkış tarihi yok Fatale - Şu anda 30 Ekim 2020 için planlandı The Truth - Şu anda 3 Temmuz 2020 için planlandı Voyagers - Şu anda 25 Kasım 2020 için planlandı Ron's Gone Wrong - 23 Nisan 2021 Antlers - Prodüksiyon Durduruldu - - Mevcut çıkış tarihi yok Tom Hanks Elvis Biopic - Şu anda 5 Kasım 2021 The Nightingale - Prodüksiyon Durduruldu - - Mevcut çıkış tarihi yok Cennet Kuşları - Prodüksiyon Durduruldu - - Mevcut çıkış tarihi yok Flint Strong - Prodüksiyon Durduruldu - - Mevcut çıkış tarihi yok The Man from Toronto- Prodüksiyon Durduruldu - - Mevcut çıkış tarihi yok Official Competition - Prodüksiyon Durduruldu - - Mevcut çıkış tarihi yok Samaritan - Prodüksiyon Durduruldu - - Mevcut çıkış tarihi yok Kül Kedisi - Prodüksiyon Durduruldu - - Mevcut çıkış tarihi yok The Card Counte - Prodüksiyon Durduruldu - - Mevcut çıkış tarihi yok First Cow - 6 Mart 2020'de sınırlı sürüm yayınlandı, daha sonra 2020'de daha geniş sürüm için bekletiliyor. Deerskin - Güncel tiyatro çıkış tarihi yok - 1 Mayıs 2020 için sanal sinema açılışı planlanıyor Uncharted  - Üretim gecikti - Şimdi 8 Ekim 2021'de yayınlanması planlanıyor The Climb - Mevcut çıkış tarihi yok David Copperfield'in Kişisel Tarihi - Mevcut çıkış tarihi yok The Woman in the Window  - Mevcut çıkış tarihi yok Boğa - Mevcut çıkış tarihi yok - 1 Mayıs 2020 VOD sürümü için planlandı In the Heights  - 18 Haziran 2021 The Asset -  23 Nisan 2021 için planlandı Barb and Star Go to Vista Del Ma -  16 Temmuz 2019 Malignant  - Yaz sonu için planlandı Jesus Revolution - Mevcut çıkış tarihi yok Greyhound  - Mevcut çıkış tarihi yok Wicked  - 22 Aralık 2021'den itildi - Güncel çıkış tarihi yok Candyman  - 25 Eylül 2020 Praise This - 25 Eylül 2020'den ertelendi - Güncel çıkış tarihi yok Sünger Bob Filmi: Sünger Koşuyor - 22 Mayıs 2020'den 7 Ağustos 2020'ye ertelendi The French Dispatch - 24 Temmuz 2020'den 16 Ekim 2020'ye ertelendi Indiana Jones 5 - 29 Temmuz 2022'ye ertelendi Nobody - 14 Ağustos 2020'den 26 Şubat 2021'e ertelendi Soul - 20 Kasım 2020'ye ertelendi Raya and the Last Dragon - 12 Mart 2021'e ertelendi Infinite  - 7 Ağustos 2020'den 28 Mayıs 2021'e ertelendi The Many Saints of Newark - Eylül 2020'den 12 Mart 2021'e itildi Zindanlar ve Ejderhalar - 27 Mayıs 2022'ye ertelendi Jackass 4 - 2 Temmuz 2021 için planlandı The Tomorrow War -  23 Temmuz 2021 için planlandı American Underdog: The Kurt Warner Story  -  10 Aralık 2021 için planlandı Disney - Yukarıda bahsedilenlerin ötesinde, Disney tüm canlı aksiyon filmlerini durdurdu: Netflix - Üretimleri ve piyasaya sürülmeleri şüphesiz ertelenecek bir çok film ve dizi projesi mevcut, önümüzdeki yıllarda Netflix orijinallerinden iyi şeyler görmeyi bekliyoruz.
Yalnızca Dijital Olarak Yayımlanacak Filmler
Setlerin ve sinemaların kapanması nedeniyle yaşadığımız tüm üretim ve yayın gecikmelerine rağmen bazı filmlerin dijital akış platformlarına beklenenden daha erken geldiğini görme olasılığımız yüksek. Önümüzdeki aylarda piyasaya sürülmesi beklenen filmlerin bazıları bu platformlara satın alma veya ücretsiz dijital görüntüleme için piyasaya sürülecek Aşağıda dijital olarak yakında piyasaya sürülecek yapımların bir listesi verilmiştir. Trolls World Tour - Pixar animasyonu, sinema yayını kısa kesildikten sonra 3 Nisan itibariyle Disney + 'da mevcuttu. Ayrıca diğer akış sitelerinden 19,99$ fiyatıyla dijital olarak satın alınabilir. Bad Boys For Life - Franchise'daki bu 3. film, 17 Ocak'ta sinemalarda gösterime girdi. Gişede iyi yaptıktan sonra, 31 Mart'ta satın alınması için hızla dijital olarak piyasaya sürüldü. DC's Birds of Prey - Margot Robbie'nin oynadığı bu DC İntihar Kadrosu spin-off 7 Şubat'ta sinemalarda piyasaya sürüldü, ancak diğerleri gibi kısa kesildi ve 24 Mart'ta satın alınması için hızla dijitale itildi. 7 Nisan'da dijital kiralama için kullanılabilir hale geldi. Bloodshot - Vin Diesel'in oynadığı bu yeni aksiyon filmi 24 Mart'ta satın alınmak üzere dijital olarak piyasaya sürüldü. Sonic the Hedgehog - Sinemalar kapandıktan sadece bir ay sonra, hızlı bir şekilde dijital akışa geçti ve şimdi satın alınabilir. The Lovebirds - Romantik komedi 3 Nisan orijinal çıkış tarihinden sonra Paramount tarafından piyasadan çekildi. Stüdyo, yeni bir tiyatro sinema yapmak yerine, filmi 22 Mayıs 2020'de piyasaya sürecek olan Netflix'e sattı. My Spy -  Amazon Studios'a satıldı. Amazon henüz platformunda film için bir çıkış tarihi belirlemedi. Küresel gişe karanlık kalırken seyirciler evlere kapanıyor, stüdyolar ve özellikle sinemalar acı çekiyor. Film hayranları büyük ekranda büyük filmleri görmek için kesinlikle açlar ve sinemalartekrar açıldığında şölen yapacak insanlar var. Diğer içeriklerimize göz atmak için buraya tıklayın. Ayrıca, bizi Instagram ve Twitter üzerinden takip etmeyi unutmayın. Read the full article
0 notes
hafizacoplugu · 4 years
Text
Dünyanın En Popüler 5 Kadını
Tumblr media
Dünyadaki en popüler 5 Kadın , popüler yaşamın her alanında dünyanın hızını belirlediler. Dünyadaki en popüler 5 kadın dünyadaki birçok insana ilham veriyor. Nasıl bu kadar ünlü olmayı başardıklarını ve hangi kapsam alanına dahil olduklarını öğrenin.
Oprah Winfrey
Tumblr media
Oyuncu, yapımcı, TV talk-show 'The Oprah Winfrey Show' (1986-2011). Forbes dergisine göre Oprah, 2005 yılında en etkili kadınlar arasında 9. ve 2007'de 1. sırada; 2009 yılında şov dünyasında en baskın kişi oldu. 2010-2013 yıllarında Oprah dünyanın en 'güçlü' ünlüsü idi. Serveti 2,8 milyar dolar, bu da diğer tüm gösteri iş kadınlarından daha fazla. Oprah Winfrey aynı zamanda en başarılı medya uzmanı: Bir video yapım şirketi, 'The Oprah Magazine' dergisi, ticari olarak kârlı bir kaynak Oprah.com, bir radyo ağı ve OWN kablolu televizyon istasyonu (Oprah Winfrey Ağı) var.
Lana Del Ray
Tumblr media
İlk single'ı 'Video Games' Lana'yı hemen ünlü yaptı. 2012'de yeni bir hit Summertime Sadness' remix herkesi fethetti. Bugünlerde 4. albümde çalışmaya devam ediyor. Şüphe yok , 5 kadın ünlünün ikinciliğini hak ediyor
Rihanna
Tumblr media
(20 Şubat 1988, Barbados) Amerikalı bir R&B, pop şarkıcısı ve aktris. Şarkı kariyerine 16 yaşında ABD'ye taşındığında başladı. İlk albümden sonra aniden ünlendi. Tüm zamanların en çok satan sanatçısı olarak kabul ediliyor çünkü 20 milyondan fazla albüm kopyası ve 60 milyon single satıldı. 7 'Grammys', 6 'Amerikan Müzik Ödülü', 18 'Billboard Müzik Ödülü' ve 'Icon Award' için özel olarak ödüllendirildi. Açıkçası, dünyanın en popüler insanlarından biri.
Cher (Cherilyn Sarkisian)
Tumblr media
(10 Mayıs 1946, California) Amerikalı pop şarkıcısı, şiir, oyuncu, film yönetmeni ve müzik yapımcısıdır. Eşsiz bir kişiliği var. 'Oscar', 'Grammy', 'Emmy' ve 3 'Altın Küre' ödülü kazandı. Kariyeri 17 yaşında başladı. İlk başarı 'Sonny and Cher' düetinde gerçekleştirilen 'I Got You Babe' şarkısı oldu. Sonuç olarak, Cher kendisini solist kanıtladı.
Lady Gaga
Tumblr media
(28 Mart 1986, New York) O gerçek bir yıldız! Lady Gaga'nın yetenekli bir şarkıcı ve oldukça iyi bir oyuncu olduğunu biliyoruz. Ayrıca DJ, yapımcı, tasarımcı olarak çalıştı. Sesi diğerleri arasında tanınabilir ve görünüşü her zaman öngörülemeyen spesifik ve şatafatlıdır. Lady Gaga, 'Just Dance,' Telephone ',' Paparazzi ',' Bad Romance 'vb. Şarkılarla ünlendi. Kaynak: UGC Read the full article
0 notes
gazetefisilti · 4 years
Text
Kalem ve fırçanın koleksiyonu buluşması
Tumblr media
Kalem ve fırçanın koleksiyonu buluşması, usta sanatçılar Selim İleri ve Ali Kotan ile Folkart Galeri'de, özel sergide gerçekleşiyor. Folkart Gallery'de 'GECE SİRENLERİ' Türk edebiyatının ustası ve ileri ismi Selim İleri'nin fırtınalı düzyazı serüveni, Türk resminin ustası ressamı Ali Kotan'ın köpüğü, tablolara dönüştü. Ali Kotan'ın tablolarını usta yazar Selim İleri de, özel kısa metinlerle yorumladı. Folkart Galerisi için iki büyük ünitedeki eşlerinin eserlerinden ilham alıyor, üç yıl önce hazırlamaya başladığı sergi, 18 Ekim'de İzmirliler ile buluşacak. Sergi, 'iyi ve güzelden yana imge ve harflerin tanıklığından' oluşuyor. KARŞILIKLI İLHAM Folkart Gallery, yeni, iddialı bir sergiye evini yapıyor. Usta edebiyatının usta, değerli ismi yazar, senarist ve eleştirmen Selim İleri'nin düzyazı serüveninden yansıyanlar ile usta ressam Ali Kotan'ın, İleri'den esinlendiği eserleri Folkart Gallery'de özel olarak buluşuyor. Serginin en değerli özelliklerilerinden biri, Ali İleri / Metin İleri'nin metinlerinden Ali Kotan'ın ; Selim İleri'nin de Ali Kotan'ın resimlerinden ilham alarak, etkilenmeyle yarattıkları ortak eserler. Tamamen bir Folkart Gallery prodüksiyonu olarak, Proje Direktörü Fahri Özdemir'in yaklaşık 3 yıl önce başlatılan “GECE SİRENLERİ” adlı sergide, sergide, sergide, sanatın farklı disiplinlerinde üretimde bulundu . 'Gece Sirenleri' isimli sergi, 18 Ekim 2019 tarihinde ziyarete açılacak. Serginin 19 Ocak 2020 tarihine kadar açık kalması planlanıyor. Sergi Pazartesi günleri hariç haftanın 6 günü ziyaret edilebilecek. GALERİNİN 14. SERGİSİ Folkart Gallery, 14. sergisi olan 'Gece Sirenleri' iki farklı sanat dalının birbiriyle etkileşine evinde yapacak. Sanatseverlerin, iki farklı sanat dalının etkileşini araştırması ve değerlendirme fırsatı bulacağı sergi ,, Selim İleri ve Ali Kotan 3 yıldır devam ediyor. Sergide 85 eser yer alıyor. Ali Kotan'ın resimleri Selim İleri'ye; Selim İleri'nin metinleri ise Ali Kotan'a emanet edildi. İki usta isim, izole edilmiş eserlerde hissettiklerini, gördüklerini, algıladıklarını, kendi sanat dallarında eserleriyle yorumlanırkenttttılar. Yaz hayatının çok önemli ismi Selim İleri ile resim sanatının usta köpüğü Ali Kotan bu projeyi, 'metin ve imgenin dünya karşısındaki çevre ve hiçlik kavgası' olarak betimliyor. İyi ve güzelden yana imge ve harflerin tanıklığından oluşan sergi, iki odaklı hayata karşı çıkıyorlarını sergiliyor. İkibaşlıca izleyiciyi bambaşka bir farkındalık çizgisine taşıdığı bu ortak sergi; bir bakıma yaşamda çektiğimiz acılarla yüzleşmemizi de yapabilirsiniz. Sergi, kalem ve fırçanın ortak dansında, içi içine sığmayan, çoşkulu bir hayal gücünün ortaklaşan yoğunluğunu ve saflığın, temizliğin dünyasını temsil ediyor. FOLKART GALERİ ZİYARET SAATLERİ Hafta içi Saat: 10.00-19.00 (Pazartesi hariç. Haftanın 6 günü ziyarete açık) Hafta sonu Saat: 10.00-18.00 EDİTÖRE NOTLAR: SELİM İLERİ KİMDİR? 949'da İstanbul'da doğdu. 19 yaşında Cumartesi Yalnızlığı isimli ilk öykü kitabı yayımlandı. İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi'ndeki Öğrenimini 1972'de yarım bıraktı. 1976'da Dostlukların Oğlu Günüy'le Sait Faik Hikaye Armağanını, 1977'de Her Gece Bodrum'la Türk Dil Kurumu Roman Ödülü'nü aldı. Romanları ve öyküleriyle edebiyatın geniş yankılar uyandırdı. Yaşarken ve Ölürken (1981) Milliyet Sanat dergisince yılın romanı seçildi. Kırık Bir Aşk Hikâyesi adlı senaryosu 1982-83 mevsiminin en iyi senaryosu ödülüne layık görüldü. Mavi Kanatlarınla Yalnız Benim Olsaydın (1991) Türkiye Yazarlar Birliği Roman Ödülü'nü aldı. 1997 yılında Allahaısmardılar Cumhuriyetçi oyunu 1997'de hem Afife Jale hem de Avni Dilligil Ödüllerini aldı. İleri'ye 1999 yılında, Türkiye Gazeteciler Cemiyeti “televizyon” alanında Kül-tür-Sanat Ödülü verdi. Radyo yayınları yapıldı aynı yıl Dialog Medya Ödülü'nü aldı. 2001'de Bu Yaz Ayrılığın İlk Yazı Olacak yayımlandı ve 2002 Orhan Kemal Roman Armağanı'yla ödüllendirildi. Sedat Simavi Edebiyat Ödülü'nü, 2005 yılında İstanbul'un Sandık Odası adlı kitabında Selan Simavi Edebiyat Ödülü'nü, 2005 yılında İstanbul'da Sandık Odası'nın kitabını seçti, Aydın Doğan ödülünü aldı. Aynı yıl Cumhurbaşkanlığı Kültür ve Sanat Büyük Ödülü'ne layık görüldü. 2018 Tüyap Onur Yazarı seçildi. 2005 yılında İstanbul'un Sandık Odası adlı kitabında TYB'nin Hatıra-Gezi tarafından ödülünü, 2012'de ise Aydın Doğan ödülünü aldı. Aynı yıl Cumhurbaşkanlığı Kültür ve Sanat Büyük Ödülü'ne layık görüldü. 2018 Tüyap Onur Yazarı seçildi. 2005 yılında İstanbul ' TYB'nin Hatıra-Gezi adlı ödülünü seçtiği, Sandık Odası adlı kitabında, 2012'de Aydın Doğan ödülünü aldı. Aynı yıl Cumhurbaşkanlığı Kültür ve Sanat Büyük Ödülü'ne layık görüldü. 2018 Tüyap Onur Yazarı seçildi. ALİ KOTAN KİMDİR? 1959'da Ankara'da doğdu. Ankara Gazi Eğitim Enstitüsü Resim İş Bölümü'nü bitirdi. Bağımsız çizgisini koruyarak grupların başında kaldı. Ali Kotan'ın insanın tükenmezliği ve dayanışma gücü karakter anlamdaki resimlerinde, dışdesel formların anlatımcı bir ifadeyle insan ve ortak insanlık enerjisini dışa vurduğu gözlemlenir. Kotan, toplumsal dinamizmin etki alanlarını özgün bakışıyla ele alır. Boyaya yönelik işlem etmeyen, özgürlükçü yöntemiyle devinimi aşkın odaklanma hakkında gerçekçiliğin reddine yönelmeyen bir sorgulama daima daima anlaşıldı. Şimdiye kadar 52 kişisel sergi sergileyen sanatçı, önemli bir bölüm yurtdışında olmak üzere 150'yi aşkın etkinliğe katıldı. Ali Kotan, 1986-1988 arası 7 ulusal ödüle layık görüldü. 2017 Ankara Sanat Kurumu Övgüye Değer Sanatçı, *** FOLKART GALERİ SERGİLERİ Türkiye'nin en büyük sanat galerisi olma unvanı ile 2015 yılında yapılan tarihi Folkart Galeri'de, bugüne kadar 13 ayrı sergi sanatseverlerle buluştu. 1-Ellerin Büyüsü-Prof. Hans Zilch Koleksiyonu (8 Şubat 2015 - 15 Mart 2015) 2-Bir Hürriyet Türküsü-Çanakkale Savaşları (18 Mart 2015 - 31 Mayıs 2015) 3-İşçiler-İşçi / Sebastiao Salgado (1 Ekim 2015 - 29 Kasım 2015) 4-Kara Afrika Sanatı-Hıfzı Topuz Koleksiyonu (18 Aralık 2015 - 14 Şubat 2016) 5-Kanın Beyaz Sesi-Robert Çapa (4 Mart - 15 Mayıs 2016) 6-Kan Kırmızı-Adonis / Habip Aydoğdu (26 Ekim - 25 Aralık 2016) 7-Sevmek Güzel Meslek Reis-Bedri Rahmi Eyüboğlu Retrospektif Sergisi (13 Ocak - 12 Mart 2017) 8-Türk Resminin Köşe Taşları (24 Mart - 28 Mayıs 2017) 9-Varlığın Yeniden İnşası-Jorge Marin (13 Ekim 2017 - 20 Mayıs 2018 / Süre uzatımı 20 Eylül 2018) 10-Dizelerin Renkleri (13 Ekim - 10 Aralık 2017) 11-Suskun Bakışın Aykırı Çığlığı-Chema Madoz (22 Aralık 2017 - 25 Şubat 2018) 12-Düşsel Detaylar-İvan Marchuk (9 Mart - 20 Mayıs 2018) 13-BÜYÜK DAHİ / Gazi Mustafa Kemal (19 Ekim 2018 - 26 Mayıs 2019) Read the full article
0 notes
dugunsalonlarifiyat · 5 years
Text
TÜRKİYAT ARAŞTIRMALARI ENSTİTÜSÜ VE TÜRKİYAT MECMUASI
TÜRKİYAT ARAŞTIRMALARI ENSTİTÜSÜ VE TÜRKİYAT MECMUASI
Doç. Dr. Murat A. Karavelioğlu
İstanbul Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü, 1924 yılında Ord. Prof. Dr. M. Fuad Köprülü tarafından kurulmuş olup, Türkiye Cumhuriyetinde Bakanlar Kurulu kararı ile kurulan ilk ve tek ilmî enstitüdür.[1] Türklerin yarattığı zengin medeniyeti ve kültürü araştıracak resmî bir kurumun yokluğu fark edilince, Gazi Mustafa Kemal, böyle bir enstitünün kurulabilmesi için çalışmalara başlanmasını istemiştir. Böylelikle, diğer ülkelerde çoktan kurulmuş olan bir merkezin, Türkiye’de de kurulması sağlanır. Bu kurum için, bizzat Atatürk tarafından bir de amblem tespit edilir. Bu amblem, elinde meşale tutan bir bozkurttur. Enstitünün altıncı müdürü olan Ahmet Caferoğlu’na göre, Atatürk’ün ‘bozkurt’ amblemini seçmesinin nedeni, bu sembol ile Türklüğün yeniden doğuşunu kastetmesidir. Meşale ise ilim ateşi olarak değerlendirilmiştir.[2]
İstanbul Dârülfünûnu Edebiyat Fakültesi’ne bağlı olarak faaliyetine başlayan enstitünün 12 Kasım 1924 tarihli talimatnamesinde, enstitünün Türklükle ilgili ilimlerde araştırma ve yayın yapacağı, bir müdürü, kâtibi, ihtiyaca göre asistan, muhafız ve hademelerinin olacağı belirtilmiş, enstitü tarafından basılacak eserlerin ücretlerinin de Maarif Vekâleti bütçesinden temin edileceği gibi hususlara yer verilmiştir. Bu talimatnamenin altıncı maddesinde enstitünün bir mecmuasının olacağı ve bu mecmuanın basımında Edebiyat Fakültesi mecmuası talimatnamesine uyulacağı belirtilmiştir.[3]
Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü, ilk olarak İstanbul Üniversitesi Merkez binasının içinde yer alan bugünkü Profesörler Evi’nde faaliyetine başlamıştır. Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü için bu kadar gösterişli ve göz önünde olan bir binanın tahsis edilmesi, Atatürk’ün kültür milliyetçiliğinin bir delili olarak görülür.[4] Fakat enstitü hep bu binada kalmaz. 1948 senesinde Edebiyat Fakültesi’nin yanındaki Seyyid Hasan Paşa Medresesi’ne geçen kurum, 1989’da Rektör Cem’i Demiroğlu döneminde Saraçhane Horhor’da müstakil bir binaya taşınır. Enstitü, faaliyetlerine halen bu binada devam etmektedir.
Enstitünün binası gibi ismi de aynı kalmamış, değişmiştir. Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü adı ile faaliyete başlayan kurum, 2547 sayılı Yüksek Öğretim Kanunu ile birlikte Türkiyat Araştırma Merkezi,[5]  16 Ocak 1991’de kabul edilip 24 Ocak 1991 tarihinde Resmi Gazetede yayımlanan 3699 sayılı kanunla da Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü adını almıştır.
Enstitünün müdürlüğünü sırasıyla Ord. Prof. Dr. Mehmed Fuad Köprülü, Ord. Prof. Dr. Reşit Rahmeti Arat, Prof. Dr. İsmail Hikmet Ertaylan, Prof. Dr. Cavit Baysun, Prof. Fahir İz, Prof. Dr. Ahmet Caferoğlu, Prof. Dr. Mehmet Kaplan, Prof. Dr. Sadeddin Buluç, Prof. Dr. Mehmet Kaplan, Prof. Dr. Ali Alparslan, Prof. Dr. Mertol Tulum, Prof. Dr. Kemal Eraslan, Prof. Dr. Mertol Tulum, Prof. Dr. Osman Fikri Sertkaya, Prof. Dr. Musa Duman yapmışlardır. Bugün bu görev, Prof. Dr. Kemal Yavuz tarafından yürütülmektedir.
Tumblr media
Faaliyetler
          Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü’ne hususi bütçenin verilmesiyle, 1926 tarihinden itibaren ciddi çalışmalar başlatılır, enstitü bünyesinde ilmî bir kadro oluşturulur ve yayın faaliyetine geçilir.[6] Enstitü kütüphanesinin kurulması da bu bağlamda önem taşır. Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü Kütüphanesinin temellerini atan, Hakas Türklerinden olan Türkolog Nikolay Katanov’un 7325 ciltlik kütüphanesidir. Bu kütüphane 1914’de Rusya’ya giden Sait Halim Paşa veya o tarihlerde hayatta olan Tevfik Paşa tarafından devlet adına satın alınarak İstanbul Darülfünunu’na ve ardından da Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü’ne geçmiştir.[7] Necat Birinci’nin Ahmet Caferoğlu’ndan aktardığı bilgiye göre Katanov, bu kitapları Azerbaycan’da kurulacak olan İlimler Akademisinin Türkoloji Bölümü için bir araya getirmiş; fakat ölümü üzerine kitapları eşi tarafından satılmıştır.[8] Katanov’un kütüphanesi o tarihe kadar çıkmış Türkoloji konusundaki bütün Rusça yayınların yanı sıra aynı konuda başka dillerde yazılmış eserleri de kapsamaktadır.[9] Bu haliyle bu koleksiyonun enstitünün kütüphanesine büyük katkı sağladığı şüphesizdir. Bunun dışında Hüseyin Sadettin Arel, Prof. Dr. Hamit Ongunsu, Halid Ziya Uşaklıgil, Sultan Beg, Ahmet Hamdi Tanpınar, Mehmet Behçet Yazar gibi kimselerin bağışladıkları kitaplar da kütüphanenin gelişmesini sağlamıştır. İlk kurulduğu zaman 7.000 cilt kitaba sahip olan Enstitü Kütüphanesi, 1931 yılında 10.000 ve bu saydığımız bağışlar sonucunda da 50.000 kitaba sahip olmuştur.[10] Fakat enstitü, Seyyid Hasan Paşa Medresesi’nde faaliyet gösterirken, kütüphanedeki kitaplardan bir kısmı, medrese üzerindeki kurşunların kısmen çalınması sebebiyle rutubet alıp zarar görmüştür.[11] Mertol Tulum’un müdürlüğü zamanında tahrip edilmiş kitaplar özenle tamir ettirilmiştir. Kütüphane son yıllarda Prof. Dr. Oktay Aslanapa, Prof. Dr. Osman Nedim Tuna, Prof. Dr. Muharrem Ergin’in bağışlarıyla daha da zenginleşmiştir.[12] Enstitü Kütüphanesi’ndeki yazma eserlerin Mehmet Zeren ve İsmail Güleç tarafından katalogları yapılmıştır. Bu katalogda Prof. Dr. Osman Nedim Tuna tarafından bağışlanan eserler dışında, kütüphanenin bütün yazma eserleri tasnif edilerek listelenmiş ve yazmaların tamamı hakkında geniş bilgi verilmiştir.[13]
Bunlardan başka Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü’nün kütüphanesinde 2400 civarında doktora ve mezuniyet tezi ile 76 adet disiplin travayı mevcuttur.[14] Bu eserlerin bibliyografyası Kâzım Yetiş’in çalışmaları sonucunda konularına göre tasnif edilerek yazarların soyadlarına göre alfabetik olarak sıralanmıştır.
Enstitü kütüphanesinde şu an 7359 kitap ve derlemenin olduğu Katanov kitapları, 2557 tez ve 9671 bağış kitap bulunmaktadır.[15]
Enstitünün kendi bünyesinde yayımladığı eserler de vardır. Bunlardan ilki, 1927 senesinde Barthold’un Orta Asya Türk Tarihi Hakkında Dersler adlı eseridir. Enstitü daha sonra Kilisli Rifat’ın Maniler’ini (1928), Aziz bin Erdeşir Esterâbâdî’nin Bezm ü Rezm’ini (nşr. Kilisli Rifat, 1928), Gibbons’un Osmanlı İmparatorluğu’nun Kuruluşu’nu (trc. Ragıb Hulusi, 1928), Hasluck’un Bektaşilik Tedkikleri’ni (trc. Ragıb Hulusi, 1928), müellifi meçhul El-kavâninü’l-külliyye li-zabti’l-Türkiyye isimli eseri (nşr. Kilisli Rifat, 1928), Köprülüzade M. Fuad’ın Milli Edebiyat Cereyanının İlk Mübeşşirleri ve Divan-ı Türkî-i Basit (1928), Erzurumlu Emrah (1929), Gevherî (1929), Influence du Chamanisme Turco Mongol Sur Les Ordres Mystiques Musulmans (1929), Pir Sultan Abdal (1929), Kayıkçı Kul Mustafa ve Genç Osman Hikâyesi (1930), On Altıncı Asır Sonuna Kadar Türk Saz Şairleri (1930), Türk Halk Edebiyatı Ansiklopedisi I (1935) adlı eserlerini, Barthold’un Uluğ Bey ve Zamanı’nı (1930), Hamilton A. R. Gibb’in, Orta Asya’da Arab Fütuhatı’nı (trc. M. Hakkı,1930), Ahmet Refik’in Anadolu Türk Aşiretleri (1930) ve Osmanlı Devrinde Türk Madenleri (1931) adlı eserlerini, Max Silberschmidt’in Venedik Membalarına Nazaran Şark Meselesi’ni (trc. Ahmed Celâl, 1930), Pertev Nailî’nin Köroğlu Destanı’nı (1931), Abdülbâki (Gölpınarlı)’nın Melâmîlik ve Melâmîler’ini (1931), Abû Hayyân’ın Kitâb al-idrâk li-lisân al-Atrâk’ini (nşr. Ahmet Caferoğlu, 1931), Türk Hukuk ve İktisat Tarihi Mecmuası I-II’yi (1931-1939), Ahmet Caferoğlu’nun Uygur Sözlüğü I-III’ü (1934, 1937, 1938), Ömer Lutfi Barkan’ın Osmanlı İmparatorluğunda Ziraî Ekonominin Hukukî ve Malî Esasları-Kanunlar c. I (1945) adlı eserini ve Osman F. Sertkaya, Yıldız Kocasavaş, Erol Çetin ve Yavuz Tiryaki’nin birlikte hazırladıkları Balkanlarda Türk Mührü (1998) adlı kitabı yayımlamıştır. Bunların dışında Türkiyat Mecmuası, enstitünün süreli yayını olarak yayımlanmıştır. Kilisli Rifat, Ragıp Hulusi, Ahmet Caferoğlu, M. Hakkı, Ahmet Cemal ve Akdes Nimet de tercüme ettikleri eserlerle bu yayın faaliyetinin içinde yer almışlardır.
1950’lerden sonra enstitünün yayın faaliyetlerinde gerileme görülür. Bunun sebebi olarak, Atatürk’ün ölümünden sonra konuya kayıtsızlık gösterilmesi ve maddî desteğin esirgenmesi gösterilmektedir.[16]
Yayın faaliyetinin düştüğü dönemlerde, enstitüde farklı bir faaliyet kendini gösterir. Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü millî ve milletler arası pek çok kongreye ev sahipliği yapmaya başlar. Millî kongreler 1978’den itibaren 1979, 1980, 1981, 1983, 1984, 1986, 1987 yıllarında; milletler arası kongreler ise 1973, 1976, 1979, 1982, 1985, 1988 yıllarında yani üç yılda bir yapılmıştır. 1973-1988 arasında yapılan bu kongrelerde Türk kültürü, tarihi, dili, edebiyatı, sanatı gibi konularda tebliğler sunulmuştur. Yerli ve yabancı araştırmacıların sundukları bu tebliğler, alanlarına büyük katkı sağlamıştır. Bulgaristan’da yok edilmek ve yok sayılmak istenen Türk varlığı ile ilgili birçok bildiri metni bizzat Bulgar Türkologlar tarafından bu kongrelerde sunulmuştur.[17]
          1988 yılından itibaren ise Türkiye ile SSCB arasında yapılan mutabakat çerçevesinde Türkoloji Kolokyumları düzenlenmeye başlanmıştır. 1988-1992 yılları arasında her yıl düzenli olarak yapılan bu kolokyumlarda sunulan bildiriler ayrıca Türk Dili Araştırmaları Yıllığı-Belleten’de yayımlanmıştır.
          Enstitüde, bunların dışında 28 Mayıs 1997’de Fatih Sultan Mehmed Han ve İstanbul’un Fethi, 25 Aralık 1997’de Seyyid Mehemmed Hüseyin Behçet Tebrîzî Şehriyâr’ın doğumunun 90. Yıldönümü Anma Toplantısı, 17 Nisan 1998’de 100. Doğum Yılı Dolayısıyla Prof. Dr. Ahmet Caferoğlu’nu Anma Toplantısı yapılmış, ayrıca 1997, 1998 yıllarında IX. ve X. Milli Türkoloji Kongreleri, yine 1998’de II. Milletler Arası Dede Korkut Kolokyumu, 1999’da VII. Milletler Arası Türkoloji Kongresi, 2000’de İkinci Milletler Arası Göktürk Anıt ve Yazıtları Kolokyumu, 2002’de Doğumunun 140. Ölümünün 80. Yıl dönümü Dolayısıyla Nikolay Fedoroviç KATANOV Konferansları, 2004’te Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü’nün Kuruluşunun 80. Yıl Dönümü Töreni, 2005’de Tataristan’da Türk-Tatar Kültür İlişkileri Konferansı, 2006’da Cengiz Han ve Oğullarının İcraatlarının Türk Dünyasındaki Akisleri Konferansı, 2009’da İ.Ü. Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü ve Türk Dil Kurumu ile birlikte Doğumunun 990. Yılında Yusuf Has Hacib ve Eseri Kutadgu Bilig Uluslararası Sempozyumu, 2011’de Vefatının 25. Yılında Prof. Dr. Mehmet Kaplan'ı Anma Toplantısı gibi faaliyetler düzenlenmiştir.
Türkiyat Mecmuası
Enstitünün süreli yayınlarına baktığımızda ise, Türkiyat Mecmuası ile Türk Hukuk ve İktisat Mecmuası’nı görürüz. Türk Hukuk ve İktisat Mecmuası yalnızca iki cilt yayımlanabilmiştir. Bunlardan ilki 1931, ikincisi de 1939 yılında Köprülüzade Mehmet Fuad’ın müdürlüğü döneminde çıkmıştır.
Türkiyat Mecmuası ise 1925’ten 1997’ye kadar 20 cilt olmak üzere yayımlanmıştır. Mecmuanın ilk iki cildi Arap harfleriyle, diğer ciltleri ise Latin harfleriyle basılmıştır. İlk altı cilt, Köprülüzade Mehmed Fuad’ın müdürlüğünde, VII-VIII. cilt Reşit Rahmeti Arat’ın, IX-XIII. ciltler Cavid Baysun’un, XIV. cilt Fahir İz’in, XV-XVII. ciltler Ahmet Caferoğlu’nun, XVIII. cilt Mehmet Kaplan’ın, XIX. cilt Sadeddin Buluç’un ve son olarak XX. cilt de Kemal Eraslan’ın müdürlüğü döneminde hazırlanmış, ancak 1997 yılında basılmıştır.
Mecmuanın yayımlandığı yıllar ve ciltleri şu şekildedir:
I. cilt, Ağustos 1925, İstanbul, 1925.
II. cilt, 1926, İstanbul, 1928.
III. cilt, 1926-1933, İstanbul, 1935.
IV. cilt, 1934, İstanbul, 1934.
V. cilt, 1935, İstanbul, 1936.
VI. cilt 1936-1939, İstanbul, 1939.
VII-VIII. cilt, cüz I, 1940-1942; cüz II, (1943-1945), İstanbul, 1945.
IX. cilt, 1946-1951, İstanbul, 1951.
X. cilt, 1951-1953, İstanbul 1953.
XI. cilt, 1954, İstanbul, 1954.
XII. cilt, 1955, İstanbul, 1955.
XIII. cilt, 1958, İstanbul, 1958.
XIV. cilt, 1964, İstanbul, 1965.
XV. cilt, 1968, İstanbul, 1969.
XVI. cilt, 1971, İstanbul, 1971.
XVII. cilt, 1972, İstanbul, 1972.
XVIII. cilt, 1973-1975, İstanbul, 1976.
XIX. cilt, 1977-1979, İstanbul, 1980.
XX. cilt, 1997, İstanbul, 1997 (iç kapakta 1996)
Mecmua düzenli olarak çıkmadığı gibi, bazı yıllarda mecmua tarihi ile basım tarihi arasında farkların olduğu görülür. Örneğin enstitünün kuruluşunun 70. yılına armağan edilen 20. cildi, 1997 tarihinde yayımlanmıştır. XIX. cilt ile XX. cildin basımı arasında 17 yıllık bir zaman olduğu gibi, XX. cilt iki yıl boyunca basım sırası beklemiştir.
Mecmuanın bazı ciltleri, kimi olaylara ve kişilere ithaf edilmiştir. Bunlar şu şekilde sıralanabilir[18]:
IV. cilt, 18 Ağustos 1934’te Dolmabahçe Sarayı’nda toplanan İkinci Dil Kurultayı’na armağan edilir.
X. cilt, Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü ve Mecmuasının kurucusu Prof. Dr. Fuat Köprülü’ye 60. doğum yıldönümü için ithaf edilir.
XV. cilt, yine kurucu Fuat Köprülü’nün hatırasına armağan edilir.
XVII. cilt, Malazgirt Meydan Savaşı’nın 900. yıldönümüne ithaf edilir.
XVIII. cilt, Türkiyat Mecmuası’nın yayın hayatına başlayışının 50. yılına ithaf edilir.
XX. cilt, Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü’nün kuruluşunun 70. yılı dolayısıyla başta kurucu Köprülü olmak üzere vefat etmiş olan mensuplarının hatıralarına ithaf edilir.
Kaynak: Murat Ali Karavelioğlu, Murat Karavelioğlu
0 notes