Tumgik
#önceki günün adası
yorgunherakles · 6 months
Text
hayat da zaten uzun süre güzel giden şeylerin böyle birden enkaza dönüşmesi gibi değil mi?
umberto eco - önceki günün adası
8 notes · View notes
dahayirmisinde · 11 months
Text
Tumblr media Tumblr media
"Ateş için rüzgâr neyse, yokluk da aşk için odur: Küçüğünü söndürür, büyüğünü alevlendirir."
| Önceki Günün Adası, Umberto Eco
0 notes
hassas-kalbim · 3 years
Text
Eğer aşk her acıyı daha büyük bir acıyla tedavi eden bir ilaç ise, acaba aşkı aşırılığıyla öteki tüm acıları dindiren, böylece kendisi dışında her şeyin çaresi haline gelen bir acı olarak göremez miyim?
Önceki Günün Adası, Umberto Eco
Günaydın
41 notes · View notes
ciddenciddibirblog · 6 years
Quote
Hayattayken cehennemin sonsuz umutsuzluk yeri olduğuna inanıyorduk çünkü bize böyle öğretmişlerdi. Ah hayır, cehennem her gün bir öncekinden daha kötü hale gelen tükenmez bir umudun yeri, çünkü bizde canlı tutulan bu susuzluk asla giderilmiyor.
Umberto Eco- Önceki günün adası
1 note · View note
orabooks · 4 years
Photo
Tumblr media
Önceki Günün Adası - Umberto Eco Can Yayınları | 12TL | #orabooks #okumak #kitap #book #books #turkey #istanbul #kadıköy #moda #sahhaf #klasik #classic #koleksiyon #şiir #yazar #edebiyat #şair #kütüphane #roman #sahaf #söz #okumak #kitaplık #orabook #bookstore #nadirkitap #literature #poem https://www.instagram.com/p/B_sXNoEANMN/?igshid=cttc3ldd52wk
0 notes
muraks · 5 years
Text
Tumblr media
Büyük bir spor mağazasının su sporları bölümünde dolaşırken şişmiş halde bir rafta duran kocaman yeşil-siyah kanoyu ilk kez gördüm. Daha önce hiç ilgim ya da hiçbir tecrübem olmayan bu oyuncağı gördüğüm an kafamda belirsiz bir proje proje beliriverdi. “Ben bu kanoyla giderim…”
Birkaç kez durgun suda deneyip, denizde kısa mesafeler yaptıktan sonra artık gerçek bir yolculuğun zamanı geldi.
Rota Planlaması:
Google Earh ilk başvuru adresi. Alternatif rotalar:
Ayvalık-Cunda koyları ve adaları
Hisarönü Körfezi
Göcek koyları ve On İki Adalar
Planlamaya başlamadan birkaç hafta önce, Çınarcık-Esenköy rotasında yaklaşık 7.5 mili (12 km) genelde durgun suda ve rüzgarsız bir havada 4 saat gibi bir sürede tamamladım. Süre ve kondisyon planlamamı bunu dikkate alarak yaptım. Mesafe ve süreleri karşılaştırdığımda Göcek başlangıç için mükemmel gözüküyordu.
Rota     : Göcek ve On İki Adalar
Mesafe: 30-35 Mil (50-55 km)
Süre     : 5-6 gün
Göcek rotasını seçmemde etkili olan diğer neden ise bu bölgenin Kapıdağ yarımadası ve On İki Adalarla çevrili bir iç deniz gibi olması, bunun sonucu olarak da rüzgar ve dalgalara karşı korunaklı birçok koyun bulunması oldu.
Tumblr media
Yolculuk:
Gün: Göcek-Boynuz Bükü 5 Mil (8 km)
28 Ağustos Çarşamba sabah 09.30’da aracımla Göcek’e ulaştım. Hiç vakit kaybetmeden 20 dakikada Migros’tan 4 günlük yiyecek-içecek alışverişimi tamamladım.
Arabayı denize 20-30 m mesafede sakin bir sokağa park ettim ve eşyaları sahile taşıdım. Kanoyu şişirdim, tüm eşyaları yerleştirdim ve saat 10.30 gibi denize çıktım.
Yolculuğun ilk kısmı biraz stresliydi. Öncelikle inanılmaz bir trafiği geçip, o günkü hedefim olan Boynuzbüküne gidebileceğim rota üzerindeki ilk dinlenme noktası olan Rixos’un plajına ulaşmam gerekiyordu.
Göcek koyu inanılmaz bir trafiğe sahip. Yelkenliler, motoyatlar, katamaranlar, neredeyse tüm bunların sayısının toplamı kadar sürat tekneleri, günlük gezi tekneleri, balıkçı tekneleri, market, gözlemeci, dondurmacı vb. tekneler, deniz taksileri,  jetskiler, zodyaklar ve su sporları için deniz araçları.
Öğleden sonra saat 5 gibi Boynuzbükü’ne vardığımda bitmiştim. Evde hesapladığım performans, süre ve mesafe hesabı tutmadı. Saat 12 gibi ilk dinlenme noktam olan Rixos’tan ayrıldıktan sonra Boynuzbükü’ne varmam yaklaşık 5 saat sürdü. 5 saatte 6 km. Facia.
Bir ara dalgalarla boğuşurken sahilde bir ağaca baktım, yaklaşık 10 dk kürek çektikten sonra tekrar baktım ve ağaç hala aynı yerdeydi. Dalgalar karşıdan geldiği için insan gittiğini sanıyor ama nafile.
Boynuz büküne varınca, ilk iş kendimi muhteşem denize attım, çıkıp hamağı kurdum, biraz dinlendim, birşeyler yedim ve durumu gözden geçirdim. Yola geç çıkmıştım, rüzgar saat 12 gibi ben Rixos’tayken güneybatıdan yani ta karşıdan esmeye başladı. Oraya gelene kadar gayet rahattım ama günün geri kalanını dalga ve rüzgara karşı kürek çekerek geçirdim. Bir sonraki gün yola erken çıkıp rüzgar başlayana kadar yolun büyük kısmını gitmeliydim. Öyle de yaptım…
2. Gün: Boynuzbükü-Bedri Rahmi Koyu 5,5 Mil (9 km)
Sabah 7’de uyandım, kahvaltıyı yapıp, toparlanıp 08.30’da yola çıktım.
Önceki gün yaptığım plan tuttu, oldukça durgun bir denizde ve esintisiz havada öğleden sonra 2 gibi Bedri Rahmi Koyuna geldim. Yolda neredeyse hiç yorulmadım, muhteşem koylarda sık sık durup denize girdim.
Bedri Rahmi Eyüboğlu’ nun bu koya sık sık gelip kafa dinlediği söyleniyor. Koyun bir bölümünde bir kaya üzerindeki balık resmini de kendisi çizmiş.
Akşam 6 gibi koya Migros’un yüzen marketi geldi. Koyda demirli yatlardan ve yakınlardaki koylarda ayrılan onlarca sürat teknesi resmen yüzen markete hücum etti. Elbette ben de mütevazi hızımla yanaşıp alışverişe çıktım. Çıplak ayak, ıslak şort, elde alışveriş sepeti, 360 derece deniz manzaralı bir ortamda alışveriş yapmak ilginç bir deneyimdi.
         3. gün : Boynuzbükü-Gobun 11 Mil (17 km)
Muhteşem bir havada kısa molalarla 2 saatte Kleopatra koyuna ulaştım. Önce Adaia Restoranın sahibi ile sahilde biraz sohbet ettikten sonra denize girdim, duş aldım ve koyun karşı kıyısındaki batık Kleopatra hamamına doğru yola çıktım.
Kleopatra hamamı, tur teknelerinin de uğrak noktalarından biri. Yaklaşık 1 saat yüzdüm, su altındaki duvarların üzerinde yürüdüm, dinlendim, fotoğraf çektim ve bir şeyler yedim.
Saat 2 gibi yola çıktım, önce Martı Koyuna uğradım, ardından Merdivenli Koy ve son olarak Gobun (Yavan Su). Burası yarımadanın en ucunda bulunan tamamen korunaklı bir koy. Tekneler arasında oldukça populer olduğu belli. Güzel ama oldukça pahalı bir de restoran var.
Sahili, duşu ve tuvaleti kullandım, insanlarla biraz sosyalleşip bir şeyler yedim, akşam maç seyrettim, elektronikleri şarj ettim ve kampımı kurup gece 12 gibi yattım.
4. Gün : Gobun – Göcek Adası 9,5 Mil (15 km)
Sabah 9’da güzel bir kahvaltının ardından yola çıktım. geçmem gereken iki kanal, irili ufaklı birçok ada ve koy vardı. Önce küçük kanal, sonra Domuz Adası ile Tersane adası arasındaki büyük kanal, Akvaryum koyu ve sonra da ilk ve en uzun açık deniz geçişi.
Tersane adası ve Hacıhalil adası arasındaki açık geçişi yaklaşık 40 dk’da tamamladım ve Yassıca adalara ulaştım. Buradaki irili ufaklı adaları ve bakir kouları acele etmeden geçerek Yassıca adaya geldim.
Muhteşem bir ada grubu, koylar ve plajlarla dolu bu bölge aynı zamanda tur teknelerinin en çok uğradığı yer.
Kanomu bağlayıp, değerli eşyaları yanıma aldıktan sonra adada yürüyüşe çıktım, fotoğraf çektim dönüp denize girdim ve kamp için bir koy aradım. Planım burada kalmaktı ama kalabalık olduğu için vazgeçtim.
Deniz oldukça dalgalıydı ve rüzgar gene Güneyliydi. Buna da güvenerek Göcek adasına ulaşabileceğimi gözüme kestirip yola çıktım.
Güneş batmadan önce Göcek adası batı koyunda kampımı kurmuştum.
5. Gün : Göcek Adası – Göcek sahil 2,5 Mil (4 km)
Tek kişilik koyumda uyanıp, kahvaltımı yaptım, biraz yüzdüm, toparlandım ve 9’da yola çıktım.
Ada’dan Ana karaya kürek çektim, D-Marin’in önünden geçip, trafiğe daldım, tüm marinayı ve limanı geçip sahile doğru kürek çekerken son 100 m’de yanından geçtiğim bir yelkenlide kahve içen iki kişi beni de kahve içmeye davet ett. Geri çeviremedim.
Cem’in teknesinde arkadaşı Murat ve ben neredeyse 2 saat harika sohbet ettikten sonra izin isteyip ayrıldım. Cem bana harika bir kitap hediye etti. “Hayallerime Yelken Açtım” Böyle bir yolculukta bundan daha güzel bir hediye olamazdı herhalde. Cem’in hayali de teknesiyle dünya turu yapmak. Umarım o da bir gün hayaline yelken açar.
Notalar:
Yaptığım en güzel yolculuklardan biriydi.
Sabahları yüzümü yıkamadım. Yüzdüm.
O an tamamen bana ait olan ve karadan ulaşılamayan, dünya harikası koylarda kaldım.
Daha önce hiç görmediğim türde balıklar, yengeçler ve kuşların ne kadar mutlu yaşadığını gördüm.
Denizin ortasında ya da uzak bir koyda, üzeri yüklü bir kano ile beni görenler genellikle şaşırıp sohbet etmeye çalıştılar. birçok insanla tanıştım.
Güneş yağımı unuttuğum için ilk gün bir teknedeki aileden rica ettim, 4. gün yanıma bir sürat teknesi geldi ve kaptanı bana krem uzattı. Daha önce karşılaştığımız teknedeki bayan, beni uzaktan görüp krem, birkaç meyve, soğuk su ve kola göndermiş. İyi insanlar hep var.
Kürek çekerken uzun kollu beyaz üstüm, şapkam ve bacaklarımı örten ince mikrofiber battaniyeyi hiç ihmal etmedim.
Çapam olmadığı için genelde ipi ağır bir taşa bağlayıp suya attım, kanonun diğer ucundaki ipi karada bir noktaya bağladım. Çapa mutlaka lazım.
Migros, Carrefour ve lokal bir yüzen market sayesinde arada sırada denizin ortasında bile dondurma ve soğuk içecek gibi lükslerim oldu.
İki kez duş alma olanağım oldu genelde denizden çıkar çıkmaz kurulandığım için tuzlu su hiç rahatsız etmedi.
Bir sabah bir nefes sesiyle uyandım, gözümü açtım, küçük bir domuz yavrusu ile aramda sadece 20 cm ve çadırın filesi vardı.
Ateş yakmadım, çöplerimi taşıdım ve bazı ada ve koylarda bulunan konteynırlara attım, sinek ilacını ve uyku tulumunu hiç kullanmadım.
5 günde toplam 15 lt su içtim. birkaç kutu kola, meyve suları, birkaç küçük süt, kahve ve çaylar bunun dışında.
Yola çıkmadan önce çalışmış olmak çok işime yaradı. Hangi burunun arkasında hangi koy olduğunu bilmem ve kamp yapabileceğim koyları telefonuma kaydetmiş olmam işimi çok kolaylaştırdı.
Arabayı park ettiğim yerde karaya çıktım ve toplanıp yola çıkmam çok kolay oldu.
Göcek’e arabayla ulaşımı saymazsak; 5 gün için, yeme, içme, konaklama ve Türkiye’nin en güzel koylarına deniz yoluyla ulaşım giderlerinin toplamı sadece 30 Euro. (130 TL Göcek Migros, 30 TL yüzen marketlerden alışveriş, 35 TL Gobun Restoranda 1 bardak 33cl fıçı bira)
  Ekipman:
Itiwit 2 kişilik şişme kano
1.5 LT pompa
Can yeleği
30 LT su geçirmez çanta
2 adet 7m ip
2 parçalı kürek
Canon 70D Fotoğraf makinesi
Gopro Hero3
Selfie çubuğu
Su geçirmez telefon kılıfı
Powerbank
Çadır
Uyku tulumu
Mat
Hamak
Kamp sandalyesi
Mutfak ekpimanı
Kafa lambası ve Pil
Uzun kollu beyaz ince bir üst
Geniş kenarlıklı bir şapka
Sinek ilacı
Polar battaniye
Kıyafetler
Yiyecek ve içecek
Koruyucu güneş kremi (Almayı unutmuştum)
Çapa (Yanımda yoktu ama olmazsa olmaz)
    Kano ile Göcek Koyları ve On İki Adalar Büyük bir spor mağazasının su sporları bölümünde dolaşırken şişmiş halde bir rafta duran kocaman yeşil-siyah kanoyu ilk kez gördüm.
0 notes
akinonergulce · 5 years
Text
Sıkılmanın faydaları...
Sonuna kadar okuyun...
Kaynak:  https://evrimagaci.org/caniniz-mi-sikiliyor-birakin-biraz-sikilsin-7670/amp?utm_campaign=Bundle&utm_medium=referral&utm_source=Bundle
Canınız mı Sıkılıyor? Bırakın Biraz Sıkılsın!
Yazar:
Fatih Birinci
“Öf, canım sıkıldı”.
Günlük hayatımızda sıklıkla karşılaştığımız bir ifade bu. Bu cümleyi sarf etmişsek demek istediğimiz şey, o anda çevremizdeki şeylerin bizi yeterince eğlendirmediği, zihnimizin veya bedenimizin daha fazla meşguliyete ihtiya�� duyduğudur. Öyle ya, kimse bir kuyrukta yarım saat beklemek istemez. Ya da randevulaştığınız birinin geciktiğini düşünün. Bunlar sıkıcı durumlar. Ancak bazı insanlar, bizim sıkıcı olarak gördüğümüz şartların çok daha şiddetlisini yaşadılar.
Hawaii’deki Mauna Loa volkanının yakınlarındaki altı bilim insanı, tam bir yıl mutlak izolasyon içinde kaldılar. Bu deneyin amacı, olası Mars gezginlerinin deneyimlerinin neler olabileceğine ilişkin gözlem yapmaktı. İçinde kaldıkları iki katlı yapının alanı 110 metrekare idi.
Günlerinin çoğunu birbirleriyle konuşarak, bir şeyler okuyarak, haberleri takip ederek ya da e-posta atarak geçiriyorlardı. Günün sadece kısa bir bölümü dışarıda kalıyorlardı. Dışarıda kaldıklarında ise volkanik kayaçlar üzerinde, ıssız ve izole bir yerde bulunuyorlardı. Sanki başka bir gezegende gibi görünen bu durumda uzay giysisi giymiş olmaları da zorunluydu. Altı kez farklı kişilerle tekrarlanan bu deneyde şu ana dek en uzun kalan ekip tam bir yıl orada bulundu.
Bir yıl sonra deney bittiğinde açıklama yapan bilim insanları karşılaştıkları en büyük güçlüğün can sıkıntısı olduğunu söylediler.
Gerçekten sıkıcı görünüyor, değil mi? O zaman bir de şu ifadelere bakalım.
Kollarımı iki yana doğru uzattığımda yan duvarlara dokunabiliyordum. Bundan eminim, çünkü sayısız kez yaptım. Hücrem 180 santimetreye 300 santimetre uzunluğundaydı. Tam üç yıl boyunca tek başıma bu hücrede kaldım. Diğer insanlarla konuşmam ya da hobi niteliğinde şeylerle uğraşmam yasaktı. Üç yıl boyunca tek yapabileceğim şey düşünmek ve hayal etmekti...
Eski bir mahkum olan Johnny Perez, Rikers Adası Cezaevindeki hücre hapsinden böyle bahsediyor (Neilson, 2016). Elbette ki bir hücre mahkumunun günü, 110 metrekarede yaşayan ve arada dışarı da çıkabilen 6 kişininkinden çok daha sıkıcı olmalı. Yıllarca kimseyle konuşmadığınızı, kaldığınız aşırı derecede sade odaya hiçbir materyal girmediğini düşünün.
Günlük hayatımızda sıkıntı ise bu gibi durumlardan daha hafif bir deneyimdir. Başka insanların bizden belirli konularda daha kötü durumlarda olduğunu bilmek, bizim can sıkıntımızı gidermez elbette.
Sıkıntı sadece insana özgü değildir; birçok hayvan türünde, özellikle daha zeki hayvan türlerinde de gözlenmiştir. Tutsak hayvanlarda yoğun olarak gözlenen sıkıntının davranışsal, hatta sağlıkla ilgili sorunlara yol açtığı bilinmektedir (Burn, 2017).
Sıkıntı Nedir?
Türk Dil Kurumu “sıkıntı” kelimesini “İşsizlik, tekdüzelik, bezginlik vb. sebeplerden doğan ruhsal yorgunluk, cefa, eziyet” olarak tanımlıyor. Kelime günlük hayatımızda çok kullanılmasına rağmen, bir psikolojik fenomen olarak çok fazla incelenmemiş. Sıkıntının ne olduğuna ilişkin bilimsel bir tanımlama yapmaya çalışan Eastwood ve arkadaşları sıkıntıyı “memnuniyet verici aktivitede bulunma isteğine karşın, bulunamamakla karakteristik nahoş deneyim” olarak tanımlıyor (2012).
Örneğin bankada oturmuş, sıranın size gelmesine daha 25 kişi olduğunu görüyorsunuz. Canınız sıkılıyor, etrafta dikkatinizi çeken hiçbir şey yok; sadece sıradan bürokratik süreçlere ilişkin konuşmalar, çeşitli insanlar, duvarda yelkovanı bir türlü ilerlemeyen saat... Mevcut aktivite düzeyinizden memnun olma gibi bir imkânınız yok, çünkü zaten bir aktiviteniz yok.
Peki, gerçekten öyle mi? Gerçekten bir bankada sıranızı beklerken boş boş etrafa mı bakınırsınız? Cevap çok büyük olasılıkla “Hayır”. Çünkü muhtemelen cep telefonunuzu elinize alır bir sürü değişik şeyle uğraşırsınız. Burada günlük hayatımızda sıkıntıyla ilgili, daha doğrusu sıkıntıya karşı çok önemli bir faktör devreye giriyor: Ekran zamanı.
Ekran Zamanı ve Teknoloji Kullanımı
Canı sıkılan bir insanın kolaylıkla erişebileceği memnuniyet verici bir etkinlik varsa ona yönelmesi beklenir, çoğunlukla da olan budur. Günümüzde bir çoğumuz hatırı sayılır bir süreyi TV, bilgisayar, cep telefonu, tablet gibi ekranlar karşısında geçiriyoruz. Ekran erişimi hiçbir çaba harcamamıza gerek olmadan kullanımımıza açık durumda. Sıkıntıyı bertaraf etmenin bu kadar kolay ve kısa yoldan temini, bizlerin diğer memnuniyet verici aktivite türlerine erişimini engelliyor gibi görünüyor. Ekran öncesi dönemde kişilerin sıkıldıkları durumda yaptıkları diğer eylemler, artık bizim için hazzın ertelenmesi ve daha fazla çaba göstermek anlamına geliyor. Örneğin evde oturmaktan sıkıldığınızda çıkıp bir yürüyüş yapmak, sinemaya gitmek, resim yapmak, bir şeyler yazmak gibi sizi doğrudan eyleme yönelten eğilimler, daha kolay erişilebilir bir haz kaynağı yüzünden hep erteleniyor.
Sıkıntının bu kadar kolay erişilebilir bir kaynakla, bir ekranla engellenebiliyor olması sadece boş zamanlarımızı nasıl geçirdiğimizi de etkilemiyor. Bir insanın işinden çok sıkıldığını düşünün. Bu insan normal şartlar altında, boş kaldığı zamanlarda buna odaklanacak ve daha fazla haz alabileceği işlere odaklanacaktır. Ya da kişi sosyal çevresinden hoşlanmıyorsa kendisi için yeni bir sosyal çevre oluşturmaya çabalayacaktır. Ancak boş kalıp odaklanabileceği anlarda, hayatındaki bu türden daha geniş kapsamlı değişiklikler yerine anlık ufak doyum noktalarına odaklanması, sürekli olarak bu kapsamlı değişiklikleri ertelemesine ve hayatını aynı sıkıcı şekliyle devam ettirmesine yol açacaktır. O doğa yürüyüşü derneğine hiç üye olunmayacaktır, çünkü Facebook'ta durum güncellenmelidir. O gitar hiç çalınmayacaktır, çünkü Whatsapp gruplarına laf yetiştirilecektir. O spor salonuna hiç gidilmeyecektir, çünkü Instagram'da fotoğraflar beğenilecektir. Bu iş, bu ev, bu arkadaş grubu hiç değişmeyecektir, çünkü kısa ve çok sayıda haz anları, köklü ve kalıcı hazlara tercih edilmektedir.
Endüstri devriminden önceki zamanlardaki insanların yaşantısını düşünün. Evinizde bırakın interneti, radyonun ya da televizyonun bile olmadığı zamanları zihninizde canlandırın. “Ekran” kelimesi sizin için bir şey ifade etmiyor. Canınız sıkıldığında tek yapabileceğiniz şey yürüyüş yapmak, ağaçlara bakmak, hayvanlarla ilgilenmek, ailenizle ya da arkadaşlarınızla sohbet etmek. Daha sonra hayatımızda kitaplar yaygınlaştı, radyo ve televizyon hemen her eve girdi. Yine de internet öncesi devirde bile sıkılmaktan kaçınma etkinlikleri yukarıdakilerden çok farklı değildi. Yetmişli yıllardaki durumu düşünün. Çocukların kendilerine oyuncak ürettiği, hayal ettiği, farklı malzemeleri bir araya getirerek oyunlar oynadıkları zamanlar günümüzden çok da uzak değil.
Günümüzde uzun yola, arabanın arka koltuğunda bir çocukla çıktığınızda çocuğun elinde bir ekran olmadığını düşünmek bile zor. Peki birkaç on yıl önce bu çocuk ne yapıyordu? Muhtemelen konuşuyor, koltuktaki çıkıntılarla oynuyor, yol kenarındaki evlere ve ağaçlara bakıyordu.
Anne babalar artık çocuklarının canlarının hiç sıkılmamasını kendilerine misyon edinmiş durumdalar. Çocuklar canlarının sıkıldığını söyleyince anne babalar hemen çocuğu eğlendirecek bir şeyler bulmaya çalışıyor. Bu da günümüzde maalesef büyük oranda tablet, telefon, laptop vb. vasıtasıyla, kısaca ekranlar ile oluyor.
Erken yaşlarda canlarının sıkılmasına hiç izin verilmemiş çocuklar, okula başladıklarında bayağı şaşırıyorlar; çünkü canları sıkılıyor! Öğretmen de bu durumda bir şeyler öğretmekten çok, çocukları eğlendirmeye çalışıyor. Elbette okul aynı zamanda bir eğlence ve aktivite merkezi olmalı, ancak okul zamanının büyük kısmını canlarının sıkıntısıyla başa çıkamayan öğrencilerin dikkatini toplamak, öğretmenler için de zor olmalı.
Aslında sıkıntı belki de kendisinden hemen kurtulmamız gereken bir şey değil de, deneyimlememiz gereken bir şey olarak görülebilir.Hayat esasen birbiri ardı sıra gelen, sanal eğlence anlarından oluşmak zorunda değil. Kimi zaman ekranın olmadığı bir oda ya da bir kalem-kağıt ikilisi, yaratıcılığı geliştirmek için çok ilham vericidir. Sıkıntıdan kurtulmaya çalışan bir çocuk için bisiklet sürmek, gökyüzündeki bulutları şekillere benzetmeye çalışmak, hayal kurmak gibi etkinlikler yaratıcılığı teşvik etmek ya da kendini geliştirmek için değerli kaynaklar olabilir.
Çocukların sıkılmasına izin vermek önemlidir. Bu bir sorun değildir. Sıkıldıkları zaman çocukları hemen eğlendirmeye çalışmak pek de faydalı olmayabilir.
Muhtemelen yaşı daha ileri olan insanların şu söylemine şahit olmuşsunuzdur: “Bizim zamanımızda kendi oyuncağımızı kendimiz yapardık”. Bu büyük ölçüde gerçeklik içeren bir ifade. Bir çocuk sıkıldığında sıkılmasına izin verilirse, bir süre sonra kendisine yapacak bir şeyler bulacaktır. Bunun için çocuğa fırsat tanımalısınız. Tabii kendinize de...
Sıkıntının Faydaları
Mann ve Cadman (2014), sıkılmanın yaratıcılık üzerindeki etkisini güzel bir deneysel düzenle incelediler. Deneye katılanların 80’inden, bir telefon rehberindeki numaraları bir deftere yazmalarını istediler. Bu da gayet sıkıcı bir süreçtir. Bunu takiben sıkıcı görevi yerine getiren ve getirmeyen herkesten, iki kağıt bardakla neler yapabileceklerini listelemeleri istendi. Sonuçlar karşılaştırıldığında, sıkılan insanların sıkılmayanlara göre bardaklarla ilgili daha yaratıcı işlevler buldukları gözlendi. Örneğin küpe, telefon, müzik aleti, hatta Madonna tarzı bir sütyen yapma fikrine ulaşanlar bile oldu.
Gaspar ve Middlewood (2014) da benzer bir çalışma yaptılar. Katılımcıların bir kısmına ilgi çekici kısa videolar izletilirken, diğer kısmına izletilmedi. Daha sonra iki gruba da ilk bakışta ilgisiz görünen üçer kelime verildi ve bu kelimelerin üçüyle de ilgili dördüncü bir kelimeyi bulmaları istendi. Video izletilmeyen (sadece oturup, bekletilerek sıkılan) grup daha başarılı oldu. Aynı araştırmada bu gruplara bir de kategori sunularak, bu kategoriye örnek vermeleri istendi. Örneğin “ulaşım aracı” deniliyordu ve katılımcıların nelerin ulaşım aracı olabileceğine ilişkin örnekler vermeleri isteniyordu. Sıkılan grup yine daha başarılı oldu. Örneğin sıkılan grupta yer alan biri, bu kategori ile ilgili ilk aklına geleni “deve” olarak ifade etmişti.
Konuyla ilgili bu tür araştırmaları inceleyen Louisville Üniversitesi'nden Andreas Elpidorou (2014) ulaştığı sonuçları şöyle özetliyor:
Sıkıntı, kişiye günlük aktivitelerinin anlamlı ve önemli olup olmadığını sorgulamasında yardımcı olur. İnsanı kendi hedeflerine yönlendirici bir etkisi vardır. Sıkıntının yokluğunda kişi kendisini, kendi hedefleriyle uzlaşmayan, geçici haz veren aktivitelerin tuzağına kaptırır. Hiç sıkılmayan kişi aslında duygusal, bilişsel ve sosyal olarak daha anlamlı deneyimlerden uzak kalıyor demektir. Sıkıntı bizi uyarır, bize aslında yapmak istediğimiz şeyi yapmadığımızı, hedeflerimizi ve alışkanlıklarımızı değiştirmemiz gerektiğini hatırlatır. Sıkıntı bizi keşfetmeye, alternatifleri denemeye ve yeniliklere yönlendirir.
Sıkıntı, bir deneyimden almanız gereken hazzı almış olduğunuzu ve artık almadığınızı gösterir. Sıkıldığınız bir kitaptan, filmden zevk almıyorsunuz demektir. Israrla devam etmeniz muhtemelen sadece vakit kaybı olacaktır. Sıkıldığınız bir ilişkiyi belki de bitirmenizin vakti gelmiştir. İşinizden sıkılıyorsanız, belki kendinize yeni iş alternatifleri aramalısınız. Sıkıntı kişiyi, sıkıcı olmayan bir alternatife yöneltir (Bench ve Lench, 2013).
Oysa dikkat dağıtıcı etkinlikler, günümüzde özellikle cep telefonları, sıkıntının bu “alternatife yöneltme” işlevini köreltmektedir. Hayatınızda sıkıldığınız önemli şeyler olmasına karşın, akşam evde oturup bunu düşünüp buna odaklanmanızı engeller. Sıkıcı bir ilişkiyi ya da işi sorgulamanız, eğer sorgulayabileceğiniz boş anlarınızda sürekli Instagram ve Twitter hesabınızı kontrol ediyorsanız imkânsız hale gelir.
Elbette ki teknolojinin ve ekranların kullanımı kontrollü kullanıldıklarında zararlı değildir, hatta oldukça faydalı oldukları söylenebilir. Ekranın nasıl kullanıldığı da önemlidir. İnternetten çok güzel yazılar, faydalı siteler takip ediyor olabilirsiniz (hatta şu an tam olarak bu durumdasınız!). Ancak ekran zamanı sizin hayatınıza bir yenilik katmıyorsa, bilakis kendinizi geliştirmenize zarar veriyorsa, durup bazen hayatınızı genel olarak sorgulamanızı engelliyorsa, kendinizi kontrol etmeye başlamanız gerekiyor demektir. Araştırmalardan gördüğümüz gibi, belirli bir süre sıkıntı yaşadıktan sonra dünyaya daha farklı ve sıra dışı açılardan bakmaya başlayabiliyoruz.
Kişisel deneyimler de araştırmaları destekliyor. 3 yıl boyunca hücre hapsinde, kendi deyimiyle “kutuda" kalan Johnny Perez, sıkıntıyla nasıl başa çıktığını şöyle anlatıyor:
Bedenen tam olarak izole edilmiştim, ancak zihnen kendimi özgür hissediyordum. Yatağıma uzanıp gözlerimi kapardım. Bazen geçmişimi, bazen geleceğimi zihnimde canlandırırdım. Senaryolar kurardım, hatta onları neredeyse yaşıyordum. Bunun, bir olayı birkaç dakika zihninizde canlandırdığınız kısa süreli hayaller gibi olduğunu sanmayın. Saatler boyu hayal kurardım. Bir gün zihnimde zamanda yolculuk yapar, geçmişe gider, Hitler’e suikast düzenlerdim. Zihnimde o günü anbean yaşardım, yani sabah kalkar, yüzümü yıkar, üzerimi giyinir, silahımı hazırlardım. Kaldığım evden çıkışımı, yolda yürüyüşümü, yanımdan geçenleri, konuşmaları, her şeyi en ince ayrıntısıyla imgelerdim. Bu neredeyse gerçekten yaşamaya benziyordu. Başka bir gün yine suikasta girişir ancak başarısız olur, idam edilirdim. Başka bir gün yine yatakta uzanır geleceğe gidip bir gün yaşardım, diğer gün ise bir uzay gemisinde seyahat ederdim. Her gün, bir sonraki güne dair kuracağım hayalin kaba senaryosunu yazar, ertesi gün onu uygulardım. Dışarı çıktığımda kendimi, içeri girdiğimden daha iyi bir insan, daha gelişmiş bir insan olarak hissettim.
Sıkıntının farklı ölçeklerde faydaları mevcuttur, ancak bunları deneyimlemeniz için kendisine biraz zaman tanımanız gerekmektedir.
https://www.bundlehaber.com/detay/7a1b0bfa-7de1-4703-91c1-e3f391e3dc4a 
0 notes
losinmyself · 3 years
Text
Çok önemli biri olup, zaman zaman çok önemsiz biriymiş gibi görünebilmelisiniz. Devekuşu, havalanmaya heves edip de benzeri görülmemiş bir düşüşle karşı karşıya bırakmaz kendisini: Yavaş yavaş, tüylerinin güzelliğinin fark edilmesini sağlar.
Önceki Günün Adası, Umberto Eco
3 notes · View notes
wepicy · 4 years
Text
Umberto Eco - Önceki Günün Adası 19 Adet Kitap Alıntıları
Umberto Eco – Önceki Günün Adası 19 Adet Kitap Alıntıları
“Bu konu hakkında hiçbir şey bilmediğimi itiraf etmeliyim.” Umberto Eco – Önceki Günün Adası
“Siz her hastalığın bir çaresi bulunduğunu, merhemsiz yara, tiryaksız öksürük olmadığını görmeye alışmışsınız.” Umberto Eco – Önceki Günün Adası
“Kendisi ile gerçeklik arasında ne çok Başkası vardı.” Umberto Eco – Önceki Günün Adası
“Tanrı aşkına, en yağlı tavuğu kesip pişiririz,” Umberto…
View On WordPress
0 notes
Photo
Tumblr media
TUR PROGRAMI
1.GÜN İSTANBUL – KUALA LUMPUR
İstanbul Atatürk Havalimanı Dış Hatlar Terminalinde Tur başlangıç tarihinden bir önceki gece saat 23.00'de buluşma. Bilet ve gümrük işlemlerinden sonra THY'nin TK060 seferi ile gece saat 01.30'da Malezya'nın başkenti Kuala Lumpur'a uçuş. Uçuşumuz direk olup 10 saat 25 dakika sürecektir. Geceleme uçakta*
2.GÜN KUALA LUMPUR
Yerel saat ile 16.55'te KLIA Kuala Lumpur Uluslararası Havalimanı'na iniyoruz. İnişimize takiben Malezya'nın tropik ormanlarını seyrederek 45 dakikalık bir süre içinde şehir merkezine ulaşıyoruz. Otelimize transfer olmadan önce Kral'ın sarayını görüp resim çektikten sonra panoramik şehir turumuza takiben otelimize varış. Yerel ve uluslararası lezzetleri tadabileceğiniz otel restorantında akşam yemeğimizi yedikten sonra şehir merkezinde serbest zaman. Konaklama otelimizde20
3.GÜN KUALA LUMPUR – SHAH ALAM – KUALA LUMPUR
Otelimizde alacağımız sabah kahvaltımızın ardından Kuala Lumpur şehir turumuza şehrin simgesi Petronas İkiz Kuleleri'yle başlıyoruz. Sabah saat 8.30'da ziyaretçi kabul eden bu kulenin 44. Katındaki kuleleri bağlayan Skybridge ve çıkılabilecek en yüksek kat olan 88. Katına çıkmak isteyen misafirlerimiz özel yapılmış hızda asansörüyle 170 metreyi birkaç dakika içinde 88. kata çıkıp tüm şehri buradan seyredip fotoğraflayabilirler. Kulelere çıkmak arzusunda olmayan misafirlerimiz ise İkiz Kulelerin önünde fotoğraf çekebilir, Suria KLCC Alış veriş merkezinde vakit geçirebilir, yılın her sezonu indirim uygulayan mağazalardan uygun fiyata alış-veriş yapabilirler. Belirtilen vakitte buluştuktan sonra Hindular için kutsal olan Batu Mağaralarını görmek için İkiz Kuleler'den hareket. Kuala Lumpur'un 15 km kuzeyinde yer alan Batu Mağarası, dünyanın en büyük Hindu mağara tapınağı olarak geçiyor. Yer seviyesinden yaklaşık 100 metre yüksekte, 400 milyon yaşındaki dik kireç taşı kayalıklarının içerisindeki mağara kompleksi, Temple Cave, Dark Cave ve Art Gallery Cave olmak üzere 3 bölümden oluşuyor. Dünyanın en büyük heykeli olan 43 metre yüksekliğindeki LordMurugan heykeli, Batu Mağarasının önünde yükseliyor. Batu mağaralarından Cuma namazı için Ulusal Cami'ye hareket ediyoruz. Namaz molasından sonra Kuala Lumpur Merdeka (Özgürlük) Meydanına doğru ilerliyoruz. Ulusal Müze, Kuala Lumpur Şehir Galerisi,Sultan Abdul Samad Binası ve İslam Sanat Kitaplarının yer aldığı Kütüphanesi ve 7000'de fazla esere ev sahipliği yapan İslam Sanat Müzesine geziyoruz. Öne çıkan özellikler arasında, Hindistan'daki Tac Mahal, Mekke'deki Mescid-i Haram'ın ve Özbekistan'daki Emir Timur Mozolesi gibi ünlü binaların reprodüksiyonlarının sergilendiği İslam Mimarisi Galerisine hayran kalacaksınız. Ziyaretimizi tamamladıktan sonra 1963 yılında kurulan Malay Kültürünü ve tarihini yakında tanıyacağımız Malezya Milli Müzesi'nin gezilmesi. Ardından hediyelik eşya alışverişi için Central Market'e hareket.Beklentiyi çok fazla yüksek tutmamakla birlikte Malezya'ya özgü hediyelik eşyalar bulabileceğiniz bu güzel çarşıda alışveriş için serbest zaman. Central Market'te karikatüristler, ressamlar, ahşap oymacılar ve tarçın kabuğundan yapılan süs eşyaları satan yegane mağazalar göreceksiniz. Belirtilen saatte toplanma ve Shah Alam şehrine hareket. 1988 yılında açılan, ve 4 minaresiyle görenleri kendisine hayran bırakan Sultan Salahuddin Aziz Shah Camiinin görülmesi. Bu camii, dünyadaki en büyük camilerden biri, uzakdoğunun ikinci büyük camisidir. Aynı zamanda mavi renkler kullanılan mimarisi ise Sultanahmet Camiinin turistler tarafından söylenildiği gibi 'Blue Mosque' (Mavi Cami) olarak da anılır. Akşam yemeği sonrası otelimize dönüş ve konaklama.21
4.GÜN KUALA LUMPUR – MELAKA - KUALA LUMPUR
Otelimizde alacağımız sabah kahvaltımızın ardından Melaka şehrine hareket. Melaka turumuza bölgenin en ihtişamlı camisi Melaka Camisi'nden başlıyoruz. Bu cami, uzakdoğunun tarihi ticari açıdan en stratejik bölgesi olan Malacca boğazının kenarında yer alır. Turumuza A'famosa kalesinde Malezya'nın nasıl sırasıyla Japon, Portekiz, Hollanda ve İngiliz kolonisine girdiğini, Malezya'yı almak için nasıl birbirleri ile savaştıklarını rehberimizden dinliyor, bölgeye hakim olmak isteyen bu her ülkenin Malezya'da bıraktığı farklı kültür ve izleri görmek için Stadhuys ve St. Paul Kilisesi'ne gidiyoruz. Konuklarımızdan arzu edenler meydanda bulunan Trishaw ismi verilen süslü-yöresel bisiklet-araba tarzındaki araçlarla cüzi bir miktar karşılığında, Malay müzikleri dinleyerek kısa şehir turu yapabilirler. Melaka'da Çinli nüfusun yoğun olması nedeniyle Nyonya (baba) kültürü hakimdir. Bu kültürü yakından tanımak için Baba &Nyonya Müzesi'ni ziyaret edip Çinlilerin yaşadığı JonkersWalt'a geçiyoruz. Dileyenler JonkersWalt'ın hemen yakınındaki ChengHoonTeng isimli Taoizm ve Konfiçyüs ilkelerinin ikisinin birden yerine getiren dünyadaki ender tapınaklardan birini ziyaret edebilir. Aynı zamanda, eski zamanlarda Çinliler'in güzellik uğruna giyindikleri tek parmak ayakkabılarını aile mesleği olarak idame ettirip halen üreten Mr. WahAikNyonyaOneFingerShoe mağazasını da ziyaret edebilirsiniz. Melaka'ya turumuz küçük bir tekne turu ile devam ediyor. Tur boyunca nehrin kenarında yer alan yerel ve tarihi Malay evlerini görüyoruz. Melaka şehir turumuzu tamamladıktan sonra otele dönüş ve konaklama.22
5.GÜN KUALA LUMPUR – PUTRAJAYA – KUALA LUMPUR
Sabah kahvaltısının ardından belirtilen saatte buluşup Malezya'nın gelecek başkenti olan Putrajaya'ya doğru hareket ediyoruz. Putrajaya şehri, Malezya'nın mimarisini özenle hazırlayıp, gelecekte başkenti Kuala Lumpur'dan tamamen bu şehre aktaracağı en düzenli şehridir. Şehir turu başlangıcımızda, her biri farklı bir ülkeden alınmış simgesel köprülerin şehri süslediğini gözlemliyor, bir tanesinde durup fotoğraf çekiliyoruz. Malezya Turizm Bakanı'nın da dediği gibi, dünyanın her özel simgesel köprülerini görmek için sadece bu şehre gelmeniz yeterli. Daha sonra PICC' ne çıkıp şehre tepeden bakıyoruz. Buradan sonraki durağımız Putrajaya Camii. İç ve dış mimarisinde ağırlıkla pembe renk kullanılan bu camii açılmış bir çiçeği andırırken aynı zamanda Pembe Camii olarakta adlandırılır. Putra Meydanı'nda biraz dinlendikten sonra, 2009'da açılan Tuanku Mizan Zainal Abidin Camii'ne gidiyoruz.Bu camiinin yeri ve mimarisi kendini diğer camilerden farklı kılar. 6000 ton paslanmaz çelikten inşa edilen camide sesler yankı yapmaz. Camii göl kenarında, arka tarafında ise şeriat mahkemesi vardır. İçerde namaz kıldığınızda bir tarafa selam verdiğinizde gölü, diğer tarafınıza selam verdiğinizde ise mahkemeyi görürsünüz. Mimarinin özellikle bu ikisinin arasına inşa edilmesinin sebebi ise hem dünyayı hem ahireti hatırlatma amaçlıdır. Putrajaya'dan Kuala Lumpur'a 45 dk süren bir yolculuk sonunda varıyor ve dünyanın en büyük açık alan kuş parkına gidiyoruz. Hornbiller, tavuskuşları ve birçok farklı kuş türünün eşliğinde bu büyük parkı geziyor, çıkışta istersek maymunları besliyoruz. Ardından akşam yemeği için Malezya kültürünün tanıtıldığı Saloma Restaurant'tayeyip otelimize dönüyoruz.23
6.GÜN LANGKAWI
İç hatlar uçuşumuzda sabah Langkawi Adası'na varıyoruz. Varışımızı takiben turumuza Mahsuri'nin kabrini ziyaret ederek başlıyoruz. Mahsuri, Langkawi adası efsanesinin baş kahramanıdır. İftira edilmesinin üzerine adaya 7 jenerasyon boyunca kimse gelmesin, bereket olmasın diye lanet etmiştir. Ve gerçekten de Langkawi bu süreçten sonra yavaş yavaş turist çeken ada halini almıştır. Yolumuza pirinç tarlalarının güzel manzarasını seyrederek devam ediyoruz. Dünyanın en dik teleferiği ile çıkıp Langkawi'ye kuş bakışı bakıyoruz. Ardından adanın simgesi olan Eagle Square'e gidiyoruz. Langkawi ismini kırmızımsı kahverengi türü olan ve sadece bu bölgede yaşayan kartallardan alır. Eagle Squareden sonra ise KuahTown ve Oriental Village'de serbest zaman. Telega Harbour'da The Loaf Restaurant'ta akşam yemeği otelimize hareket ve konaklama.24
7. GÜN LANGKAWİ
Sabah kahvaltısının ardından Mangrove Ormanları & Mağaralar Turu için otelimizden hareket. Bu turumuzda, bölgeye özgü Mangrove ağaçları nehir boyunca manzaraya eşlik ediyor. Eko sistemin tüm güzelliklerinin bir arada bulunduğu bu 100 Km2'lik doğal parkta; nehirlerin kıvrımlarında süzülüp, lagünlerin ormanla birleşmesine şahit olabiliyoruz. Yarasa mağarası, timsah mağarası ve balık çiftliğine uğradıktan sonra adanın adını aldığı kızıl kartalların yaşadığı bölgede teknemizle durarak, kartalların avlanmak için suya pike yapmalarına tanık olma fırsatı bulacağız. Buradan Batik Merkezi'ne hareket. Sadece Malezya'ya özgü bu sanat Malayların el boyama kumaş sanatını bire bir seyredip, istersek uygulamalı öğrenebilir veya mağazadan alış-veriş yapabiliriz. Ardından tekneyle 2 buçuk saat boyunca Andaman Denizi'ne açılıp burada Tayland sınırından geçerek Ayakkabı Adası ve Hamile Kadın Adası'nı görerek hayatınızda göreceğiniz ender gün batımı manzarasıyla akşam yemeğimizi yiyeceğiz. Hamile Kadın Efsanesinde çocuğu olmayan kadınların bu denize girerek hamile kaldıkları söylenir. Buradan misafirlerimizi Malezya'nın meşhur gece pazarını görmeleri için hareket ediyoruz. Güzel bir günün ardından otelimize dönüş ve konaklama. 25
8.Gün LANGKAWI- SİNGAPUR
Sabah kahvaltısının ardından Singapur uçuşumuz için havalimanına transfer oluyoruz. Varışımızı takiben panoramik şehir turuna katılıyoruz. Botanik Bahçesi, Orkide Bahçesi, Çin Mahallesi, meşhur alışveriş caddesi Orchard Road gibi şehrin tarihi ve turistik yerleri görülecek yerler arasındadır. Singapur'un en güzel camiisi Sultan Camii'nde namaz kılıyoruz. Turumuzun ardından otelimize transfer ve odalara yerleşme. Akşam belirtilen saatte otelden Gece Safarisi için jeeplerle hareket. Açık hava bir hayvanat bahçesi olarak düşünebileceğimiz bu parkta keyifli bir gezinti. Parkın en büyük özelliği hayvanlarla insanlar arasında çitler bulunmaması fakat doğal engellerle güvenliğin sağlanması. Park içinde gezinti trende yapılacaktır. Safariyi tamamladıktan sonra otelimize dönüş ve konaklama.26
9.Gün SİNGAPUR
Sabah kahvaltı sonrası Sentosa Adası turu için otelden hareket. Singapur'un en yüksek tepesi olan Mount Faber'den teleferik ile geçerken dünyaca ünlü Singapur Limanını görebilme şansına sahibiz. Sentosa Adasına vardıktan sonra Singapur'un ilk yerleşimini ve tarihini anlatan İmages of Singapore müzesi, Asya'nın en büyük tüp akvaryumlarından birinin bulunduğu deniz altı dünyasında yunus gösterilerini izleyebilir onlarla yüzüp fotoğraf çektirebilirsiniz ve de son olarak ses, ışık ve lazer gösterilerinin yapıldığı müzikli çeşmeyi göreceğiz. Daha sonra, Singapur'da bulunan camileri gezmeye başlıyoruz. Sultan Cami, Hacı Muhammed Cami, Temenggong Daeng İbrahim Cami, Ömer Cami ve bazı Osmanlı eserlerininde korunduğu Ba'alwie Camisi (Soyu Osmanlılara dayanan Alataş ailesi tarafından 1954 yılında yaptırılmış ve 3 kuşaktır yaşatılmaktadır.) göreceğimiz yerler arasında. Ardından Abdulhamid hanın son elçisi ilk Singapur Türk Başkonsolosu olan Ahmed Ataullah Efendi'nin kabrinin ziyaret edilmesi. Ziyaretlerimizi tamamladıktan sonra otele hareket akşam yemeği ve konaklama. otele dönüş ve konaklama.27
10.Gün SİNGAPUR- İSTANBUL
Sabah kahvaltı sonrası isteyen misafirlerimize dünyaca ünlü filmlerin nasıl çekildiğini görmek için Universal Studios'a hareket. Bugün ki turumuz daShrek, Maadagascar ve Revenge of theMummy gibi filmlerin nasıl çekildiğini, film hilelerini ve çeşitli film karakterlerini görme imkanı bulacağımız ünlü Universal Film Stüdyoları'nda keyifli bir gün sizleri bekliyor. Tur sonrası kararlaştırdığımız saatte buluşarak İstanbul uçuşumuzu gerçekleştirmek üzere havalimanına transfer oluyoruz. Pasaport ve gümrük işlemlerimizin ardından THY'nin TK055 numaralı uçuşuyla saat 23.20'de İstanbul'a hareket ediyoruz. 11 saat 5 dakika süren uçuşumuzda geceyi uçakta geçiriyoruz*28
11.Gün İSTANBUL
Türkiye saati ile sabaha karşı saat 05.25'de İstanbul'a varış ve keyifli turumuzun sonu.
Not; Rehberimiz acentamızın onayı ile programda değişiklik yapma ve hava durumuna ve/veya mücbir sebebe bağlı olarak gezi noktalarında bulunan bazı yerleri iptal etme hakkına sahiptir. Turumuza katıla tüm misafirlerimiz bunu kabul etmiş sayılır.
FİYAT TABLOSU
TurTarihTek Kişi Fiyatıİki Kişi FiyatıÜç Kişi Fiyatı0 - 2 Yaş2 - 6 Yaş6 - 12 YaşMalezya Singapur Turu20.07.2017 - 28.07.20172.440EUR4.380EUR6.570EUR290EUR1.690EUR1.990EUR
GENEL BİLGİLER
Ücrete Dahil Olan Hizmetler •    İstanbul>Kuala Lumpur - Singapur>İstanbul Ekonomik sınıf Uçak bileti •    Programda belirtilen tüm çevre gezileri •    Gezi boyunca kullanılacak ulaşım araçları •    Türkçe Rehberlik Hizmeti •    4*Otelde 8 Gece yarım pansiyon konaklama •    Tüm transferler, havalimanı, terminal vergileri •    8 kahvaltı ve 8 akşam yemeği •    Programda adı geçen ören yerlerin girişleri •    Otel, restoran ve Bagaj taşıyıcı bahşişleri •    Kuala Lumpur – Langkawi uçak bileti ve vergileri
•    Langkawi – Singapur uçak bileti ve vergileri
Ücrete Dahil Olmayan Hizmetler
•    Tüm Öğle yemekleri •    Yurtdışı Çıkış Harcı 15 TL •    Yemeklerde alınan içecekler •    Bahşişler     •    Kişisel Harcamalar •    Ücrete Dahil olarak belirtilmeyen tüm harcamalar
UYARILAR NOTLAR
Mutlaka Okuyunuz
Turumuzla İlgili Önemli Notlar;
Genel Şartlar tur programının ayrılmaz bir parçasıdır ve tur programından bağımsız düşünülemez.
Rehberimiz acentamızın onayı ile programda değişiklik yapma ve hava durumuna ve/veya mücbir sebebe bağlı olarak gezi noktalarında bulunan bazı yerleri iptal etme hakkına sahiptir. Turumuza katıla tüm misafirlerimiz bunu kabul etmiş sayılır.
Gezimiz, minimum 20 kişi katılım şartı ile düzenlenmektedir. Yeterli katılım sağlanamadığı takdirde, son iptal bildirim tarihi gezi hareket tarihinden 5 gün öncesidir ve acenteniz tarafından iletilecektir. Yurt dışı turlarımızda %35 ön ödeme ile rezervasyon alınabilmektedir.
Acentamız, hava yolu ile yolcu arasında aracı kurum olup, 28.09.1955 Lahey Protokolü ne tabidir. Tarifeli ve özel uçuşlarda rötar riski olabilir veya mevcut gezi ve uçuş öncesinde saatler değişebilir. Acentamız, bu değişiklikleri en kısa sürede bildirmekle yükümlüdür. Yolcu saat değişme riskini kabul ederek geziyi satın almıştır. 0-2 yaş arası çocuklar alan vergisi ve alan hizmetleri bedeli ödemezler.
Tur programında ki oteller tahmini otel listesidir. Bölge müsaitliğine göre aynı standartlarda başka otellerde kalınabilir. 3 kişilik odalar, otellerin müsaitliğine göre verilmektedir. 3 kişilik odalarda ilave yatak uygulaması olup, 3. yatak standart yataktan küçüktür. Çocuk indirimleri sadece 2 yetişkin yanında konaklayan çocuklar için geçerlidir. Otellerde sunulan kontinental kahvaltı tereyağı, reçel veya bal, ekmek, çay veya kahve ile meyve suyundan oluşmaktadır. Grup kahvaltıları ayrı bir salonda servis edilebilir.
Pegasus ve Türk Hava Yolları uçuşlarında her kişinin 1 bagaj ve 20 kilo hakkı vardır. 20 kiloyu geçen bagajlar için ücret farkı ödenmesi gerekmektedir. Airarabia Havayollarında sadece 10 kilo el bagajı hakkınız bulunmaktadır. (Harici bagaj için ekstra ücret talep edilmektedir.) Eşli - çocuklu dahi olsa 20 kilo sınırı aşılamamakta ve fark ödenmesi gerekmektedir. Bu sebeple her kişi için 1 bagaj tavsiye edilir. El bagajları maksimum 7 kilo olmalıdır.
Vize ile ilgili önemli notlar;
T.C vatandaşları için vize uygulaması yoktur. Geziye katılabilmek için  seyahat bitiş tarihinden itibaren 6 ay geçerli pasaport yeterlidir. Pasaport geçerlilik süresini kontrol etmek misafirlerimizin sorumluluğundadır. Pasaport süresi bitmiş veya 6 aydan az kalmış yolcularımızın tura katılamaması veya ülkeye giriş yapamaması durumunda acentamız sorumlu tutulamaz.  Pasaport polisinin sizi ülkeye sokmama yetkisi vardır. Bu durumdan Acentamız sorumlu değildir, sorumluluk yolcuya aittir.
T.C. yeşil pasaportu ile seyahat edecek misafirlerimizin, eğer pasaportlarının alınış tarihi 10 yıldan eski ise; pasaportlarını yenilemeleri gereklidir. Aksi halde gidecekleri ülkeye kabul edilmeyebilirler ve/veya Türkiye'den havayolu firması tarafından uçuşları gerçekleştirilmeyebilir. Böyle bir durumda sorumluluk yolcuya aittir. Yırtık, yıpranmış, ıslanmış ve/veya benzeri tahribat(lar)a uğramış pasaportlar nedeniyle ziyaret edilecek ülke sınır kapısında gümrük polisi ile sorun yaşanmaması adına ; anılan pasaportların yenilenmesi ve T.C. vatandaşlarına vize uygulayan bir ülke ise ilgili vizenin yeni pasaportta olması gerekmektedir. Aksi durumda sorumluluk yolcuya aittir.
BİLMENİZ GEREKENLER
Sağlık:
Malezya'ya ve Singapur'a girişlerde aşı zorunluluğu bulunmuyor. Yemeklerde sağlığınıza etki edecek bir sorun olacağını düşünmüyoruz. Musluk suyu kullanmamanızı, kapalı şişe suyu tüketmenizi öneriyoruz. Yanınıza gerekiyorsa mide ve ishal ilaçları, vitaminler, baş dönmesi, kusma, baş ağrısı, soğuk algınlığı ve tansiyon has- talıklarına karşı ilaçlarınızı almayı unutmayınız.
Vize Bilgileri:
Malezya'ya ve Singapur'a girişlerde Türk vatandaşlarına vize uygulaması yoktur. Pasaport geçerliliğinin seyahat bitim tarihinden itibaren 6 ay olması ve giriş çıkış damgası için boş sayfası bulunması gerekmektedir. Başka bir ülke pasaportu ile seyahat etmeyi düşünüyorsanız lütfen BinrotaTurizm satış departmanı ile iletişime geçin.
Uçuş Süreleri:
İstanbul - Kuala Lumpur arası uçuş süresi 10 saat 20 dakikadır. Kuala Lumpur – Langkawi iç hat uçuşumuz yaklaşık 1 saat sürmektedir.
Para Birimi:
Malezya'nın para birimi Ringgit'tir. 1 USD yaklaşık 3,25 Ringgit, 1 Euro yaklaşık 4,5 Ringgit'tir. 1 TL 1.21 Ringgit'tir. Singapur para birimi Singapur dolarıdır. Dolar veya Euro her ikisi de kullanılabilir para birimleridir.
Saat Dilimi:
Malezya ile Türkiye arasında –5 saat, Singapur ile 6 saat fark bulunmaktadır. Türkiye'de saat 12.00 iken Malezya'da saat 17.00.
Telefon Kullanımı:
Cep telefonu hattınız uluslararası aramalara (roaming) açık ise kullanılmaktadır.
Kıyafet ve Gerekli Eşyalar:
Önemli: Kadın misafirlerimizin diz altı şortları ve dirseklerine kadar örtecek kıyafetler giymelerini rica ederiz. Kolayca giyilip – çıkarıla- bilecek tişört, kısa ve uzun kollu gömlekler, pamuklu pantolonlar, şort, rahat yürüyüş ayakkabıları, akşamları için ince bir mont ve ince bir kazak almanızı öneririz. Bunun dışında; şapka, güneş gözlüğü, güneş kremi, olası gürültüye karşı kulak tıkacı, fotoğraf makinesi, video kamera ve bunların şarj aletleri ve yedek hafıza kartları da getirebilirsiniz.
Yemek Kültürü:
Malezya ve Singapur Avrupa, Çin, Hindistan mutfakları ile kendi yemek kültürlerini harman- lamış bir ülkedir. Pirinç, deniz ürünleri, tropik meyveler, tavuk ve dana eti, körili ve acılı soslar sofralardan eksik olmayan ürünlerdir.
Elektrik:
Malezya'da elektrik 240 volttur ve Singapur'da 230 volttur. Değişik bölgelerde değişik prizler kullanılmak tadır. Ülkede kullanılan örnek prizleri linkten inceleyebilirsiniz. http://www.iec.ch/worldplugs/typeM.htm
Alışveriş:
Malezya ve Singapur'da her türden alışverişin gerek AVM'lerde gerek sokak arası dükkanlarında rahatlıkla yapılabildiği bir ülkedir.
İletişimAdres : Çengelköy mah. Çengelköy cad. No: 34/1 Üsküdar / İstanbulTel : 0216 3189112 - 0533 7797986Fax : 0216 5575152Email : [email protected]
1 note · View note
yorgunherakles · 11 months
Text
kitle insanı yalnız yaşayamaz.
umberto eco - yanlış okumalar
17 notes · View notes
Photo
Tumblr media
İyi ki doğdun Umberto Eco 🌸🌷🌿🎆🎉🎊(5 Ocak 1932) Dünya kamuoyunun gündemine Gülün Adı ve Foucault Sarkacı gibi romanlarıyla giren İtalyan yazar, aynı zamanda Orta Çağ estetiği ve göstergebilim dalının ustalarındandır. Eco, 1971'de Bologna Üniversitesi'nde profesör olarak çalışmaya başladı.Yapısalcılık sonrası göstergebilim gelişmelerine önemli katkılarıyla tanınmaktadır. Eco, yüksek lisans ve doktora çalışmalarınıThomasçılık akımı ve bu akımın estetik anlayışı üzerine yaptı. Tarihçi, filozof, Orta Çağ uzmanı,James Joyce üzerine derin araştırmalar yapmış bir yazar. Yazarın ilk romanı Gülün Adı 1980'de yayımlandı.  1962'de Torino Üniversitesi'nde doçent, 1969'da ise Floransa Üniversitesi'nde görsel iletişim dalında profesör oldu.1971'de Bologna Üniversitesi'ne geçti ve 1975 yılında bu üniversitenin Gösteri ve İletişim Bilimleri Enstitüsü'nün başına getirildi.
Eco'nun çalışmaları 1960'ların ortasından itibaren avantgarde yapıtlara, kitle kültürüne yönelmiştir. Son dönemlerde ise, güncel olay ve olguları da ele alan çalışmalar yapmaktadır. Bu çalışmalar arasında edebiyat eleştirileri, tarih ve iletişim yazıları önemli bir yer tutmaktadır. Eco özellikle tarih bilgisiyle süslediği eserlerinde tam bir ustalık gösterir. Özellikle Baudolino adlı eserindeBizans ve IV. Haçlı Seferi hakkındaki anlatılar sürükleyicidir. İstanbul'a geniş yer ayırdığı bu eserini yayınlamadan kısa bir süre önce 1998 yılında İstanbul'u ilk kez ziyaret etmiştir. Beş gün süren ikinci ziyaretini ise sanat tarihçisi Dr. Sedat Bornovalı eşliğinde 2013 yılında gerçekleştirmiştir.  Bu ziyareti sırasında Boğaziçi Üniversitesi'nde yazar Orhan Pamuk'la bir söyleşiye de katılmıştır.
Roland Barthes'tan sonra, “ayrıntıların anlamı” ya da “ayrıntıların sosyolojisi” adı verilen bir anlayışın önemli köşe taşlarından birisi olan Umberto Eco'nun pek çok eseri Türkiye'de yayınlandı.
Kasım 2005 ve Haziran 2008 tarihlerinde ABD'den Foreign Policyve İngiltere'den Prospect dergilerinin internet üzerinden okuyucu anketleri ile oluşturduğuDünyanın ilk 100 entelektüelilistelerinde, 2005 yılında 2., 2008 yılında 14. sırada yer almıştır. Takma ismi Dedalus'tur. Bir süredir kanser tedavisi gören ünlü yazar19 Şubat 2016 tarihinde saat 22.30 sıralarında evinde yaşamını yitirdi. Umberto Eco ölmeden önce bir arkadaşına söylediği vasiyetinde “Ölümümden sonra 10 yıl boyunca benim adımı kullanarak etkinlikler düzenlemeyin” şeklinde bir istekte bulunmuştur.
Eserleri Gülün Adı (Can Yayınları, 1986) Alımlama Göstergebilimi (Düzlem Yayınları, 1991) Foucault Sarkacı (Can Yayınları, 1992) Günlük Yaşam'dan Sanata (Adam Yayıncılık, 1993) Önceki Günün Adası (Can Yayınları, 1995) Anlatı Ormanlarında Altı Gezinti(Can Yayınları, 1995) Avrupa Kültüründe Kusursuz Dil Arayışı (Afa Yayınları, 1995) Ortaçağı Düşlemek (Can Yayınları, 1996) Yorum ve Aşırı Yorum (Can Yayınları, 1996) Somon Balığıyla Yolculuk (Can Yayınları, 1997) Yanlış Okumalar (Can Yayınları, 1997) Beş Ahlak Yazısı (Can Yayınları, 1998) Ortaçağ Estetiğinde Sanat ve Güzellik (Can Yayınları, 1998) Açık Yapıt (Can Yayınları, 2001) Zamanların Sonu Üstüne Söyleşiler(Yapı Kredi Yayınları, 2001) Baudolino (Doğan Kitap, 2003) İnanç ya da İnançsızlık (1001 Kitap, 2005) Kraliçe Loana'nın Gizemli Alevi(Doğan Kitap, 2005) Cecü'nün Yer Cüceleri (Yapı Kredi Yayınları, 2006) Güzelliğin Tarihi (Doğan Kitap, 2006) Çirkinliğin Tarihi (Doğan Kitap, 2009) Kitaplardan Kurtulabileceğinizi Sanmayın (Umberto Eco ve Jean-Claude Carriere'in Sohbetleri) (Can Yayınları, 2010) Prag Mezarlığı (Doğan Kitap, 2011) Sıfır Sayı (Doğan Kitap, 2015) Efsanevi Yerlerin Tarihi (Doğan Kitap, 2015)
0 notes
yorgunherakles · 2 years
Quote
tek başına olduğunu fark ediyordu. bu kez sonsuza dek.
umberto eco - önceki günün adası
63 notes · View notes
yorgunherakles · 1 year
Text
onlar benim ışığımda yaşıyorlar, bense karanlığın dayanılmaz parıltısında yaşıyorum.
umberto eco - foucault sarkacı
15 notes · View notes
yorgunherakles · 2 years
Quote
aristoteles'e göre mutluluk, asıl "kuramsal bir hayat"tır, yani araştırmaya, incelemelere ve gayesi bilgi olan faaliyetlere adanmış bir hayattır. bu tür bir hayat kendi kendisinin gayesidir, kendine yeterlidir ve tanrıların hayatına benzer.
umberto eco - antik yunan
23 notes · View notes
yorgunherakles · 2 years
Quote
...çünkü yunan matematiği sonsuzluktan korkardı ve pythagorasçular sonsuzluk ve sınır konamayan şeyler karşısında derin bir korkuya kapılır, sayılar yoluyla gerçekliği sınırlamaya, düzenlemeye ve anlaşılır kılmaya çalışırlardı.
umberto eco - antik yunan
17 notes · View notes