“Ölmek için gençsin.” Yaşamak için bitkinim, nefes almak için yetersizim, sevmek için beceriksizim ama kahverengiyi üstümde bir türlü benimseyemedim, gidemedim.
Özlüyorum ama geri gelsin istemiyorum. Konuşmak istiyorum ama yazmak istemiyorum. Umrumda değil ama aklıma geldiğinde üzülüyorum. Seviyor muyum? Unutuyor muyum? bilmiyorum. Yürümeye ikna edip yol ortasında öylece bıraktığınız herkesin gölgesi başka yerlerde önünüze düşecek umarım zaman sana hayatın boyunca yanında olmasına ihtiyaç duyacağın kişiyi geçmişinde nasıl yok ettiğini gösterir...
..ama sanırım bana karşı içinde buzdan dağlar var. Onları eritemeyeceğimi biliyorum. Pekala, o dağları aşmayı denersem? O dağların ötesinde olana ulaşırsam? Ulaşabilir miyim ki? Sahi ne var orada? Benim ısrarla ulaşmayı hatta sahip olmayı istediğim şey ne?
Bazen yanında biri olsun istersin onunla konuşmak, birlikte gülmek istersin, ama artık o kadar yalnız kaldın ki, güvenemezsin içini bir kurt kemirmeye başlar, her sözünde bir ima ararsın. Şüphe evet bu duygu şüphe.
-Neden?
-Neden seni sevsin ki?
-Şimdiye kadar çirkin olduğun için seni kimse sevmedi neden o sevsin?
+Ama ya gerçekten iyi biriyse? Ve benimle arkadaş olmak istiyorsa?
Sezai Karakoç'un muazzam sözü:
"Anlamak masraflı iştir; emek, gayret, samimiyet ister. Yanlış anlamak kolaydır oysa. Biraz kötü niyet, biraz da cahillik kâfidir."