Bazen susmak, bazen konuşmak bazense ölmek ama gitmek hiç değil. Sevseydi gitmezdi. Gitti... Sevseydi kırmazdı kırdı... Sevseydi hissettirirdi. Hissettirdi ama acıyı nadirende değerli olmayı... Değer verdi karşılık olarak işe yaramaz sevgimi aldı işine yaramadı ama. Aşk bu işte kullanıldığını bilsende " yar mutlu olsunlar bana hiçbir şey olmaz" dersin. Dersinde gece sessiz hıçkırıkların yastığınla yuvan oluverir. Aşk işte kimine umut tohumları kimine hayal kırıklıkları...
Bazen herşey o kadar üstüme geliyor ki . Diyorum ben bu kadar güçlümüyüm ki bu kadar yük var omzunda . Bazen dik duramıyorum sorumluluk çok . Yalnız hissediyorum yükümü paylaşan yok . Kendime yeterim ama bu yükleri daha fazla taşıyamayacağı mı biliyorum. İçime sızan bir korku göz pınarlarımda biriken yaşlar güçsüzlüğü mü bağırsada arkamdaki ailemi mutlu etmek için taktığım bir maske var.
Sabahtan beri çok agresiftim. Hayata karşı negatiflik vardı üzerimde, hiç keyfim yoktu. Uzun yıllar tek yaşayan birisi olduğum için özel alanım kalmadı. 1 aydır annemle babam bende kalıyor. Her şeye müsamaha göstermekten inanılmaz yoruldum. Haftasonu Ş ile birlikte abimin yanına gittik tanışmaya. 3 gün aynı ilde idik. İlk gün görüştük, 2. Gün görüşmedik abimle. 3. Gün de Şye kahvaltıya gidelim dedim. 2 kere söyledim bunu oralı olmadı. Sonra ben de tamam sen bilirsin dedim. Annemle babam bir sürü laf etti. Benim de ister istemez moralim bozuldu ve Şye söyledim. Tartıştık 2 3 saat. Sonra barıştık. Eve geldim, bugün de babamla tartıştık. Sebebi de Ş. Sürekli eleştiriyor, yargılıyor. Tam bir ruh hastası gibi davranıyor. Öyle de zaten. Bu konudan çok bunaldım, çenesini kapatmasını söyledim. Yarıyolda bırakıp gittim. Eve gidip kavgayı büyütüp evlerine gitmelerini söyleyecektim. Şimdi bir parkta tek başıma göz pınarımda düşmeyen gözyaşı ile oturuyorum. Hiç çalışmayıp ev hanımı olduğumu hayal ettim bir an. Kendi rutinimde, kendi tempomda. Bilmiyorum ne kadar süre yapabilirdim. İnanılmaz yorgunum. Mental olarak sürekli bir tartışma ve savaş halindeyim. Kimseye derdimi anlatamıyorum. Psikolojik destek almayı düşünüyorum o kadar özel alanım yok ki nerede konuşacağım evde bilmiyorum. Kendi evliliği çok başarılı olmuş gibi sürekli benim ilişkim ile ilgili yorum yapıyor babam. Bir hastalığı var mı? Hastalığı varsa olmaz diyor. Çok komik değil mi? 30uma 2 yıl kalmış bir kadın olarak babamı bu konuda ikna etmemi bekliyor. Ne acı. Asıl ruh hastasının kendisinin olduğunu bilmiyor, sürekli gelecekten korkuyor. Başına bir şey gelir korkusu var. Dahası bunu bana empoze etmeye çalışıyor. Bu hep böyle oldu, yıllarca sürdü. Hayata karşı korkarak yetiştirdi. Şimdi gelmiş evlilik ile ilgili tavsiyeler veriyor. Ben yıllarca annemle babam boşansın diye dua ettim. Anneme sorsan da bizim için boşanmamış. Benim öyle bir talebim olmadı ki? Kendi düzenim bozulmasın, elalem ne der diye boşanmadı. Başka bir sebebi yok. Her gün evde kavga gürültü, küfür kıyamet. Birbirlerine karşı bizi şahit gösteriyorlardı. Geçen anneme bunları unutmadığımı söyledim. Hemen demagoji yapmaya başladı.
Aile sadece uzaktayken güzel. Bu hep böyle olmuştur. Benim ailemse? Varlığında da yokluğunda da hep dert oldu.
Ne eksik ne fazla. Kainattaki herşey bir ahenk içinde. Gönlümüzün gözümüzün fikrimizin şifaları hem de öyle harika bir sanatla bize sunulmuş ki es geçemiyor insan, alakasız kalamıyor. Durup kocaman şükredip vecde gelmekten kendisini alamıyor....
“Sâliha kadın, kocası yüzüne baktığı zaman onu sevindirir, kocasının meşrû isteklerini yerine getirir ve onun olmadığı yerde hem malını, hem de nâmusunu muhafaza eder.”