Tumgik
#suudi arabistan
nevzatboyraz44 · 6 days
Text
Tumblr media
Siz ne düşünüyorsunuz 🤔
42 notes · View notes
birharabe · 2 years
Text
✨ Baksana manzaramız Arabistan ✨
19 notes · View notes
esbasoceanes · 2 years
Text
Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media
DUBAI 🥰
20 notes · View notes
teneres · 2 years
Text
MUHAMMED BİN ABDÜLVEHHAB, ARAPLAR, 1.DÜNYA SAVAŞI, İNGİLİZLER VE OSMANLILAR
Evvela şu konuda tarikatçılardan başka yazan çizen yok, onlarda 1'e 1000 katarak "iftira" atıyorlar.
En başta nasıl bilmediklerinin düşmanı olup vurun abalıya kafasıyla hareket ettiklerine bakalım;
Hemen her yerde şu fotoğrafı görmeniz mümkün. Google'da Muhammed bin Abdulvehhab bile yazsanız wikipedia resmi olaraj dahi şu ortada ayaktaki zevat çıkıyor. AMA BU İMKANSIZ.
Tumblr media
Çünkü adam 1792'de ÖLDÜ. Fotoğraf makinesinin icadını ise en fazla 1802'ye kadar geri götürebilirsiniz. Yaşamayan birinin, hele de genç halinin fotoğraf çekilmesi muhaldir.
Şimdi gelelim diğer efsanaye; "Lawrance" . Bu adam da 1888'de doğdu. Ölümüyle arasında neredeyse 100 yıl olan birini nasıl gidip "mezhep kurması" için ikna edebilirdi?
Meşhur sarı kapaklı İFTİRA kitabı olan "İngiliz Casusun İtirafları" kitabında ise Hempher adı geçmekte. Bu kitap ise baştan sona uydurma;
Her ne kadar kabirperestlerin tarihçilerinden olan Ekrem efendi konuyla alakalı birşeyler yazmış olsa da, hepsi çürük savunmalar, zira hem kitabın orjinali yok , çünkü "istihbarat raporları ortada gezmez" diyor hem de gazetede yayınlandı diyor :)))
Yani insan merak ediyor, orjinal İngilizce basımı, elyazması olmayan bir kitabın "varlığını" ve "doğruluğunu" nasıl savunabiliyorsunuz diye. Hele şu ben falancadan duydum, filanca şöyle dedi deyip, yine elle tutulur birşey ortaya koyamamaları :)
Gelelim bir Şii'nin "neden" böyle bir kitap uydurma ihtiyacı duyduğuna, el-cevap; Muhammed b. Abdulvehhab'ın tabiilerinin ilk saldırdığı yerlerden biri "Kerbela" olmuştur. Günümüzde hala Suud-İran gerginliği aleni bir durum. Tabii ki karalayacak, iftira atacak :)
Şimdi asıl meseleye gelelim, yani 1.Dünya Savaşı'nda İngilizlerle, Osmanlı'ya karşı ittifak kurup savaşanlara;
Tumblr media Tumblr media Tumblr media
Fotoğraf gördüğünüz zevatlar "Şerif Hüseyin ve oğulları"
Şerif Hüseyin, Rasulullah ﷺ'in soyundan geliyordu, bu yüzden "Şerif" unvanı var. Yavuz Sultan Selim'in Memlükler'i yenip, topraklarına hakim olmasından sonra Harameyn'de Osmanlı egemenliğine geçmişti. Ancak Osmanlı oraya vali atadığı gibi Harameyn'e özel bir statü vermiş ve Rasulullah ﷺ'in soyundan gelenler orayı yönetmeye devam etmiştir. Bu yöneticiler payitahttan atanıyordu. Şerif Hüseyin ve ailesi de İstanbul'da Osmanlı elitleri gibi büyümüş, klasik Osmanlı bürokratlarıyla aynı meşrepteydi. Ancak Şerif Hüseyin Arabistan'da hakim olmak istiyordu, bunun içinde bölgedeki diğer Osmanlı yöneticileriyle sürekli çatışma halindeydi. Evvelinde Osmanlı'ya isyan edip, bu sayede Mısır'da kendi özerkliğini ilan eden bir diğer aile olan Hidiv ailesine oğlu Abdullah'ı 1912'de Kahire'ye yolladı. Britanya temsilcisi Lord Kitchener ile de ilk defa burada temas kurdu. Bu sırada da Osmanlıları oyalama devam ediyordu.
Tumblr media
Savaş başladığında göndermesi gereken kuvvetleri çeşitli bahanelerle göndermediği gibi, 1915'te Hicaz'daki kuvvetlerin Kanal harekatı için Mısır'a kaydırılmasını fırsat bildi. Bu sırada oğlu Faysal'ı niyetini gizlemek için Suriye'ye Cemal Paşa'nın yanına yollamıştı.
Bu olaylar yaşanırken o çoktan tarihe McMahon-Şerîf Hüseyin mektupları adıyla geçen müzakereleri başlatmıştı (14 Temmuz 1915 - 30 Ocak 1916)
En nihayetinde İngilizlerle anlaştı, o sırada Mısır'da genç bir subay olan Lawrance'n Şerif Hüseyin'in yanına gönderilmesine karar verildi. Bilinenin aksine 1.Dünya Savaşı'nda Osmanlı, Suudlarla savaşmadığı gibi, Şerif ailesine karşı, başında Mehmet Akif Ersoy'un ve Kuşçubaşı Eşref'in olduğu bir heyet yollayarak, kendisine destek vermesini yahut en azından karşı durmamasını istedi. Ayrıntılar bu kitaplarda.
Tumblr media Tumblr media
Ki Eşref'in hayatını anlatan kitap, onun günlüklerinden, ailesine yazdığı mektuplardan ve yayınladığı hatıralarından. Medine Müdafaası kitabının yazarı ise o sırada Medine kalesinde hekimlik yapan bir subaydı. Bizatihi olayları içeriden gören birinin hatıraları yani.
Yine bu dönemle alakalı olarak, Lawrance ile yan yana teşrik-i mesaisi bir hayli bol olan oğul Abdullah'da bir hatırat yayınlamıştı, başlığı ise manidar "Biz Osmanlı'ya Neden İsyan Ettik" ihanet dememişte... :)
Tumblr media
Ayrıca Şerif Hüseyin penceresinden anlatılan bir kitap daha mevcut.
Hasılı kelam, bu zevat İngilizlerin kendisine gerçekten Arabistan'dan başlayıp Irak'a kadar uzanan bölgede bağımız bir Arap krallığı kurmasına izin vereceklerine inanıyordu :)
Savaş sonrası kendini Halife ilan edip, bağımsızlık isteğini açıktan belli edince, İngilizler O'nuda alaşağı ettiler.
Normalde düşmanlarına karşı desteklemeleri gerekirken, kendisine verilenle yetinmediği için ellerini çektiler ve zaten çatışma halinde olduğu Abdulaziz İbn Suud'a yenildi
Kıbrıs'a sürgün gönderildi ve öldüğü zaman oğlu Abdullah tarafından Kudüs'e gömüldü.
Bunlar olurken iki oğlu; Abdullah Ürdün Kralı, Faysal ise çoktan Irak Kralı yapılmıştı.
Faysal, Irak Kralı ilan edilirken. Sağ omzu üstündeki ise Lawrance.
Tumblr media
İhanetleri sadece Osmanlı'yla bitmeyen bu aile, daha sonra Filistin'de İsrail varlığına giden yolu açan kişiler olmuştur. Nitekim savaştan sonra Faysal ve daha sonra Dünya Siyonist Teşkilatı'nın başkanlığına gelecek olan Chaim Weizmann Ürdün'de buluşmuştu.
Faysal-Weizmann anlaşması olarak tarihe geçen bu anlaşma, 1.Dünya Savaşı'ndan kaynaklanan anlaşmazlıkların çözüme kavuşturulması amacı ile toplanan 1919 Paris Barış Konferansı kapsamında, 3 Ocak 1919 tarihinde imzalanmıştır.
Paris Konferansı'nda, Siyonistler tarafından teklif edilen Yahudi devletinin sınırlarını gösteren haritanın, günümüzdeki sınırlar üzerine yerleştirilmiş hali.
Tumblr media
Daha sonra Sykes-Pycot anlaşması, uygulanması, Siyonistlerin İngilizlere dahi karşı çıkartan açgözlülükleri ve onlara yaptıkları saldırılar, bu saldırılarda yer alan tanıdık isimler, İngilizlerin Suriyeli isyancıları Fransa'ya karşı desteklemesi ve yaşanan diğer olaylar için;
Kral Abdullah, Filistin'in bölünüp, içerisinde İsrail devleti kurulmasının da sorumlularındandır. Zira O, bölünmüş Filistin'de İsrail'in payından kalanların hepsinin kendisine bırakılacağını hesaplıyordu. Neticesinde Aksa'da Cuma namazı çıkışı bir Filistinli tarafından öldürüldü.
6 notes · View notes
belkidebirharfimben · 3 months
Text
Evveli tekfir olanın ahiri teşhir mi olur?
Fıkradır. Anlatılır. Riyad'ın bir mahallesinde, iki Vahhabi arkadaş, başlamışlar İslam dünyasını tenkide. Önce şiilerin mukim olduğu coğrafyalara bakıp İslam'dan hemen çıkarmışlar. Sonra sünnilerin yaşadıkları bölgelere yönelmişler. Türkiye, Mısır, Pakistan... Hiçbirisini beğenmeyerek dudak bükmüşler. Dinî yaşamaktaki zaaflarına dikkat çekip kapıya koymuşlar. Geriye sadece Suudi Arabistan kalmış. Fakat orada da duramamışlar. Yalnız Riyad kalana kadar her şehrin ahalisine bir kulp takmışlar. Özbir şehirlerinin içinde de sükûnet bulamamışlar tabii. Mahalleleri kalana kadar hemşehrilerini biçmişler. Sonra sokaklarına gelmişler. Sonra komşularına. Sonra... Hasıl-ı kelam: En nihayet dünyada ikisinden başka müslüman kalmadığına kanaat getirip rahatlamışlar. Bu rahatlığın verdiği sarhoşlukla belki de birisi ötekine demiş: "Görüyor musun, koca İslam âleminde önce ben, sonra da senden başka müslüman kalmamış!" Diğeri derhal kaşlarını çatıp cevap vermiş: "Senin de ayağın kaymaya başladı ha!"
Bu psikolojinin en iyi tahlilinin Sünuhat'ta olduğunu düşünürüm: "Bence, Tahtîeci, hubb-u nefisten neş'et eden inhisar zihniyeti illetiyle malûldür." İsabet! Fıkra da bunu anlatıyor işte. Oradaki iki arkadaş aslında âlem-i İslam'ı yermiyorlar. Ya? Kendilerini övüyorlar. İnhisarları hubb-u nefisten geliyor. Yermek övgünün perdelenmiş hali oluyor. Başkalarını küçük görmekle büyüdüklerini sanrılıyorlar. Tıpkı gıybet ayetinde buyrulduğu gibi: Kardeşlerinin etiyle besleniyorlar. Zaaflarını kapatmanın başka yolunu bilmiyorlar. (Bilseler de yürümek zahmetini istemiyorlar.) Kemal eksiklerini sairlerinin kemalsizlikleriyle(!) dolduruyorlar. Mürşidim devamında diyor ki: "Hem Tahtîecilik fikri, sû-i zan ve tarafgirlik hissinin menbaı olduğundan, İslâm'da lâzım olan tesanüd-ü ervâh, tevhid-i kulûb, tehâbbüb ve teâvüne büyük rahneler açmıştır. Hâlbuki hüsn-ü zanla, muhabbet ve vahdetle memuruz."
Evet. Ahirzamandır. Ne kadar şaşırsak yeridir. Ve de hakkımız vardır. Çünkü hergün, yeni yeni, acayibin de acayibi işler olmaktadır. İşte onlardan birisi: Suudi Arabistan 'Asya Güzellik Yarışmasına' katılma kararı almış. Oy, oy, oy... Fakat, bir saniye, isimler aldatıcı olabiliyor. Tashihini de yapalım. Doğrusu belki şöyle olmalıydı: Asya Göz Zinası Yarışması. Yahut da şöyle demeli: Asya Teşhir Yarışması. Sezdin mi şimdi Vahhabilerin hamiyetini? "Vay arkadaş!" diyerek hayretle damağını şaklatası geliyor insanın. Sen onca sene gözünün üstünde kaşı olana kâfir muamelesi yap. Sonra geldiğin nokta bu olsun. Onca sene millete 'gerçek tevhid' falan filan öğret. Sonra iş 'gerçek teşhir'de nihayet bulsun. Elbette karardan bütün Arabistan'ı mesul tutacak değilim. Nihayetinde müslüman insanlar. Ve ekseriya bu durumdan rahatsızdırlar. (Allah onlara mübarek buğzlarının ecrini versin.) Lakin yine, Bediüzzaman'ın haber verdiği bir sır zâhir olmaktadır ki, o da şöyle özetlenebilir: "Haddini aşan şey zıttına döner."
"Lâkayt Emevîlik, nihayet sünnet cemaate, salâbetli Alevîlik, nihayet Râfizîliğe dayandı. Hem zâlime karşı miskinliği esas tutan Hıristiyanlık, nihayat tecellüd; cebbarlıkta ve zâlime karşı cihad, izzet-i nefsi esas tutan İslâmiyet—eyvah!—nihayet miskinlikte karar kıldı. Hem mebdei, taassup derecesinde azîmet olsa, nihayeti müsaheleye; ruhsata taraftarsa, nihayeti salâbete müncer olur. Bir kısım Hanbelî, Hanefî gibi. Hatta en garibi, bir kısım mutaassıplar, mesleklerinin zıddına olarak, küffara karşı müsamaha dostluk ve lâkayt Jönler husumet ve salâbet taraftarı çıktılar. Güya mebde-i hürriyetteki mevkilerini becayiş ettiler."
İşte, arkadaşım, bir tür 'mevkilerini becayiş etme'ye daha şahit oluyor gibiyiz. Suudi Arabistan değişiyor. Herkesin müslümanlığına burun kıvırarak başlayan Vahhabilik, yaptığı ifrattan dolayı, zıttına inkılap etmeye başlıyor. Bozuluyor. Kirleniyor. Türkiye özelinde de benzer bir değişimin olduğunu düşünebiliriz. Biz de şiddetli bir reddediş döneminin ardından İslam'daki aslımızı bulmaya çalışıyoruz. Kemalist bir cebirle koparılan köklerimizi arıyoruz. Elbette daha yolun başındayız. Elbette her değişimin zamana ihtiyacı var. Ne Suudi Arabistan'daki dönüşüm ne de Türkiye'deki değişim bir anda yaşanmayacak. Belki de on yıllara yayılacak. Ancak Bediüzzaman'ın işaret ettiği kanun kendini tekrardan beyan edecek. Evet. Farklı yönlere doğru haddimizi aştık. Haddini aşan şey zıttına döner. Mutlaka dönecektir. Hüda'dan yolumuzu kolay eylemesini dileriz. Ve yine Bediüzzaman gibi deriz:
"Kadîr-i Külli Şey, bir dakikada, bulutlarla dolmuş cevv-i havayı süpürüp temizleyerek semânın berrak yüzünde ziyadar güneşi gösterdiği gibi, bu zulümatlı ve rahmetsiz bulutları da izale edip hakaik-i şeriatı güneş gibi gösterir ve ucuz ve dağdağasız verebilir. Onun rahmetinden bekleriz ki bize pahalı satmasın. Baştakilerin başlarına akıl ve kalblerine iman versin, yeter. O vakit kendi kendine iş düzelir."
0 notes
neredenalinir · 4 months
Text
Dünya basını Galatasaray ve F.Bahçe'nin Suudi Arabistan'a katılmamasını haber yaptı
Suudi Arabistan’da oynanacak Turkcell Süper Kupa maçının son anda iptal edilmesi Avrupa spor basınında geniş yer buldu.
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
tatilgez · 5 months
Text
İranlılar 8 yıl aradan sonra ilk kez umre için Suudi Arabistan'a gidebilecek
Tahran ve Riyad’ın diplomatik ilişkileri yeniden kurmasının ardından İranlılar ilk kez Suudi Arabistan’a umre için seyahat edebilecek. REKLAM İranlı hacılar, sekiz yıl aradan sonra ilk kez 19 Aralık’tan itibaren Suudi Arabistan’a düzenli olarak seyahat etmeye başlayacak. Yarı resmi Fars haber ajansı, İran’ın 10 havalimanından havalanacak uçakların yıl boyunca Umre ziyaretine katılacak…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
ismetgurbuz1994 · 5 months
Text
Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media
Yeşil Kubbe - Medine
0 notes
1disticaretkursu · 11 months
Text
Cidde Limanı Ve Ekonomik Etkileri
Tumblr media
Cidde Limanı, Suudi Arabistan'ın en önemli deniz limanlarından biridir. Cidde, ülkenin batı kıyısında, Kızıldeniz'e kıyısı olan bir şehirdir ve bu limanıyla stratejik bir konuma sahiptir. Cidde Limanı, Orta Doğu'nun en büyük limanlarından biri olarak kabul edilir ve bölgesel ve uluslararası deniz ticaretinde önemli bir rol oynar.Hamburg Limanı hakkında bilgi almak için tıklayın. Read the full article
0 notes
barkoturktv · 11 months
Text
İran’ın Riyad Büyükelçiliği 7 yılın ardından yeniden açıldı
İran ile Suudi Arabistan arasında varılan normalleşme anlaşması kapsamında İran’ın Riyad Büyükelçiliği 7 yılın ardından iki ülke yetkililerinin katıldığı resmi törenle yeniden açıldı. Törende, İran Dışişleri Bakanlığı Konsolosluk İşlerinden Sorumlu Bakan Yardımcısı Ali Rıza Begdeli ve İran’ın geçici Cidde Temsilcisi Hasan Zernagari hazır bulundu. İran Dışişleri Bakanlığından dün yapılan…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
elmain-lavliya · 1 year
Text
Hello to send international
Upt OPTION CoD ID. AO14624514
0 notes
nevzatboyraz44 · 8 months
Text
Stone-sized hail fell in Saudi Arabia...
.....
Suudi Arabistan'da taş büyüklüğünde dolu yağdı
52 notes · View notes
habersonik · 1 year
Text
Suudi Arabistan'da Herve Renard dönemi sona erdi
Suudi Arabistan Millî Futbol Takımı’nın Fransız teknik direktörü Herve Renard istifa. Suudi Futbol Federasyonu’ndan yapılan açıklamada, 54 yaşındaki Renard’ın sözleşmesinin feshedilmesi talebini yönetime ilettiği ve talebinin kabul edildiği belirtildi. Renard, Suudi Arabistan’ın Bolivya’ya 2-1 mağlup olduğu hazırlık maçı sonrası görevi bırakma kararını açıklayarak, “Bu ekiple ulaşabileceğimiz…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
lilaeustch · 1 year
Text
Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media
1 note · View note
traveltourstrips · 1 year
Text
New Post has been published on Lutars Turizm
New Post has been published on https://www.lutarsturizm.com/suudi-arabistanda-ingiliz-seyyah-philbynin-anisina-arap-yarimadasi-col-gezisi-yapiliyor.html
Suudi Arabistan'da İngiliz seyyah Philby'nin anısına Arap Yarımadası çöl gezisi yapılıyor
Tumblr media
İngiliz keşif ekibi, Suudi Arabistan’da 106 yıl önce yaşayan İngiliz seyyah ve siyaset adamı Harry St. John Bridger Philby’nin (Abdullah Philby) anısına deve sırtında Arap Yarımadası’nda 1300 kilometrelik çöl turuna çıktı.
Suudi Arabistan resmi haber ajansı SPA’da yer alan habere göre, İngiliz kaşif Mark Evans ve ekibi, 1917 yılında Arap Yarımadası’nın doğusundan batısına keşif gezisi yapan Abdullah Philby’nin anısını canlandırıyor.
Riyad makamlarının sponsorluğunda “Arap Yarımadasının Kalbi” sloganıyla 16 Ocak Pazartesi günü başkent Riyad’dan başlayan 1300 kilometrelik seyahat, Arap Yarımadası çölü ve ülkenin batısındaki Taif kentinden sonra Cidde’de tamamlanmış olacak.
Yaklaşık 2 hafta sürmesi beklenen gezide çöl koşulları ve tarihi yerlerle ilgili bilimsel çalışmalar yapmayı hedefleyen İngiliz keşif ekibinde, Suudi Arabistan vatandaşı Abdullah Philby’nin torunu Rim Philby de yer alıyor.
Geceleri çölde konaklayan ve gündüzleri yollarına devam eden keşif ekibi, 15 Kasım 2022’de Suudi Arabistan’ın doğusundan başkent Riyad’a gerçekleştirdiği ilk aşamanın devamı olarak gezisini tamamlamayı planlıyor.
“Çölde yıldızlar altında uyuyoruz”
Ekibin lideri İngiliz kaşif Evans, Suudi devlet televizyonu Al-Ekhbariya’ya yaptığı açıklamalarda, “Şu anda Riyad-Cidde arasında gerçekleşecek seyahatimizin ikinci aşamasındayız. Bazen yürüyerek, bazen develer sırtında ve bazen de araçlarla yolumuza devam ediyoruz. Muhteşem manzaralar görüyor ve çölde yıldızlar altında uyuyoruz.” dedi.
Cidde’ye ulaşarak tamamlayacakları gezileriyle Arap Yarımadası’nın doğusundan batısına kadar çölle ilgili verileri toplamayı hedeflediklerini söyleyen Evans, “Keşif ekibi, çölle ilgili verilerin zenginleştirilmesi için bu geziyi uluslararası araştırma projelerinde kullanacak.” ifadelerini kullandı.
Suudi Arabistan resmi haber ajansı, bu gezinin ayrıca Suudi Arabistan ile İngiltere arasındaki “tarihi ve kesintisiz” ilişkilere de ışık tuttuğunu kaydetti.
Abdullah Philby kimdir?
1885 doğumlu İngiliz seyyah ve siyaset adamı Harry St. John Bridger Philby veya Suudi Arabistan’da kullandığı adıyla Abdullah Philby, İngiltere’nin Hindistan’daki koloni yönetiminde memur olması hasebiyle Farsça ve Arapça’nın yanında Urdu, Pencabi ve Belüci dillerini öğrendi.
Osmanlı Devleti’ne karşı savaşan İngiliz ve Hint birliklerine katılmak üzere 1915’te Irak’ta görev alan Philby, 1917-1918 yıllarında Arabistan’a gönderildi.
Kasım 1921’de İngiltere’nin Ürdün temsilciliğine tayin edilen Philby, 1930 yılında Müslüman olduğu ve adını Abdullah olarak değiştirmesiyle Suudi Arabistan Kralı Abdülaziz bin Suud’un kendisine olan güvenini artırdı.
Arap Yarımadası’nı doğudan batıya kapsayan gezinin yanı sıra birçok uzun mesafeli seyahatler yapan Philby, gezilerinde bir dönem bölgenin İslam öncesi tarihi üzerine araştırmalarda yoğunlaştı.
Philby, seyahatlerinde topladığı arkeolojik kalıntıları, çok sayıda jeolojik bulguyu, flora ve fauna örneklerini çeşitli müzelere, tarih ve coğrafya derneklerine bağışladı.
Biri İngiliz ve biri Arap olmak üzere iki evlilik yapan Philby, 1960’ta öldüğü Lübnan’ın başkenti Beyrut’ta yer alan Müslümanların mezarlığında toprağa verildi.
0 notes
anzacday2015 · 1 year
Text
Suudi Arabistan'da İngiliz seyyah Philby'nin anısına Arap Yarımadası çöl gezisi yapılıyor
İngiliz keşif ekibi, Suudi Arabistan’da 106 yıl önce yaşayan İngiliz seyyah ve siyaset adamı Harry St. John Bridger Philby’nin (Abdullah Philby) anısına deve sırtında Arap Yarımadası’nda 1300 kilometrelik çöl turuna çıktı. Suudi Arabistan resmi haber ajansı SPA’da yer alan habere göre, İngiliz kaşif Mark Evans ve ekibi, 1917 yılında Arap Yarımadası’nın doğusundan batısına keşif gezisi yapan…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes