Tumgik
traveltourstrips · 1 month
Text
New Post has been published on Lutars Turizm
New Post has been published on https://www.lutarsturizm.com/afrikanin-kuzeydeki-kapisi.html
Afrika’nın Kuzeydeki Kapısı
Tumblr media
Resmi adı Cezayir Demokratik Halk Cumhuriyeti. Sıradanlıktan uzak, katalog gezi güzergâhlarıyla alakasız, tarihi, kültürü ve kimliği farklı bir ülke Cezayir. Dünyanın 16’ncı petrol, 10’uncu en fazla doğalgaz çıkarılan ülkesi. Para birimi Cezayir dinarı (DZD). 1 lira yaklaşık 5 DZD. Benzinin litresi yaklaşık 9 lira ve suyun 10 lira olduğunu düşünürseniz gerçekten sudan ucuz. Ekonomi iyi, ülke varlıklı sayılabilir ama bireylerin çoğu fakir. Fakat bu durum onların güler yüzünü hiç etkilemiyor. İyimserliğin ulusal bir özellik olarak kabul edildiği Cezayir’de halk misafirperverliğe aşırı önem veriyor. Milli içecekleri nane çayı. Bir misafirliğe gittiğinizde çay ve hurma ikramı ‘hoşgeldiniz’ demek. Hatta misafirden en az 3 bardak çay içmesi bekleniyor. Bu arada bir evde yemek yediğinizde, yemeğin bir kısmını tabakta bırakmalısınız; bu, ev sahibinin sizi yeterince doyurduğunu gösterirmiş.
Tumblr media
Bu kadar pozitif ve yardımsever olmaları ara sıra ‘acaba bir iş mi gelecek başımıza’ dedirtmiyor değil! Sürekli ikram ve ısrarla yardım etme çabalarının yanında, nakit yardımı önerecek kadar cömert insanları görünce ne kadar da önyargılıymışız diye utandığımızı itiraf etmeliyim.
Mağrip’in kalbindeki ülkeyle aynı adı taşıyan başkent Cezayir’i gezmek için 3 gün yeterli. 267 metre yüksekliğiyle dünyanın en yüksek minaresi ve Afrika’nın en uzun yapısı Djamaa el Djazaïr ile başlayın tura. Burası bir camiden fazlası. Yapımı 1 milyar dolardan fazlaya mal olmuş, ibadet yerinin yanısıra, müze, kütüphane, tiyatro, otel, AVM ve eğlence parkı bile var.
Fazla gezmiyoruz burada; modern binaları görmek için değil, gerçek Mağrip ruhunu hissetmek için en çok vakti Kasbah’a ayırdık. Kasbah; geleneksel mimarinin etrafında köklü bir topluluk duygusuyla varlığını sürdüren kentsel yapı demek… 1500’lerde Osmanlılarca etrafı surlarla çevrilen, dar sokakların otantik evleri birbirinden ayırdığı, ortak kullanım alanlarına sahip bir yer Kasbah. İç içe geçmiş her bina birbirinden güzel ayrıntılara sahip. Surların sağlam olduğu dönemde Kasbah’a girmek için 5 ya da 6 farklı kapı kullanılır ve her gece biri açık tutulurmuş. İçeride yaşayanlar o kapıyı bilir, farklı bir kapı deneyen kişilerse öldürülürmüş. Kasbah Fransa’ya verilen bağımsızlık mücadelesinin ana üssü olmuş; ayrıca UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde.
Tumblr media
Kasbah’tan sonra misyonerlik döneminden kalan ve siyahi tasvir edilen İsa figürüyle farklı bir önemi olan Notre Dame d’Afrique Kilisesi’ni gezin. Buradan da fayans duvarları, ahşap oyma işçiliğinin nadide örnekleri ve harikulade mermerleriyle Osmanlı izleri taşıyan 1576’da yapılmış görkemli saray Palais des Rais’e geçebilirsiniz. Her yerini fotoğraflamak isteyeceksiniz. Yakınında yine UNESCO tescilli müthiş bir tarihi eser olan Keçiova Camisi var.
Gezerken kentin her yerinden görülen 90 metrelik üç tane palmiye yaprağı anıtı dikkatinizi çekecek. Bağımsızlık mücadelesinde ölen Cezayirliler anısına dikilmiş. Sömürgecilik tarihinde yaşananların gözler önüne serildiği Ulusal Mücahit Müzesi bu anıtın altında. Ziyaret ederken hassaslaşmamak mümkün değil.
Cezayir yazları aşırı sıcak bir ülke. Bu nedenle ekimden mayıs ayına dek plan yapmak için çok uygun.
Tumblr media
  KİRAZ VE HURMA ÜLKESİ
Müze geziniz biter bitmez El Hamma Botanik Bahçesi’ne geçin ve belki de Fransızların bu ülkeye yaptığı tek iyilik olan bu cennet bahçesinde ruhunuzu sakinleştirin. Yemyeşil ağaçlar, yürüyüş yolları, çeşmeler ve müzelerin olduğu 54 hektarlık dev bir bahçe. Büyük ölçüde çöl olan ülkede böylesine büyük yeşil alan görmek gerçekten şaşırtıcı. Aslında şaşırtıcı olan Cezayir’in ilginç coğrafyası; bir yanı Akdeniz’e dayanan ülkenin bir kısmı neredeyse hiç yağmur almazken bazı bölgelerde Londra’dan daha fazla yağış var. Hatta bu durumdan ötürü Cezayir’e ‘kiraz ve hurma ülkesi’ diyorlar. Bu arada ülkeye has ‘deglet nour’ dünyanın en iyi hurması, dönerken bol bol getirin.
Ülkenin bambaşka yüzü Sahra Çölü’nü ve orada yaşayan Berberi halkları, turizm cenneti Oran’ı, köprüleriyle ünlü Konstantin’i ve M’zab Vadisi’ni görmeden buralardan ayrılmayın. Cezayir, Afrika’nın ne kadar kuzeyinde olursa olsun yazları aşırı sıcak bir ülke. Bu nedenle ekim ayından mayısa dek, yani bugünlerde plan yapmak için çok uygun. Birçoğunuzun listesinde olmayan bir ülke Cezayir, bizim de öyleydi ama gördüklerimiz, dinlediklerimiz ve hissettirdikleriyle iyi ki gitmişiz dedirtti…
Tumblr media
  ‘BALIKLARIN ECELİYLE ÖLDÜĞÜ TEK YER’
– Tarım olanakları kısıtlı, bolca yetişen iki ürün bakla ve incir.
– 1.200 kilometre kıyısı olmasına rağmen balıkçılık yaygın değil. Bu nedenle de “Akdeniz’de balıkların eceliyle öldüğü tek ülke Cezayir’dir” diyorlar…
– Restoranlarında alkol servisi yasak. Oteller bu kapsamın dışında.
– Ülkede iki resmi dil var; Arapça ve Berberice. Herkes Fransızca konuşuyor. Dünyadaki en büyük 2’nci Frankofon ulus. Resmi dil olmamasına rağmen dergiler, gazeteler ve pek çok televizyon kanalı Fransızca yayın yapıyor.
– Cezayirli hâkimlerin yüzde 60’ı, avukatların yüzde 70’i, ülkedeki öğrenci nüfusunun yüzde 60’ından fazlası kadın.
0 notes
traveltourstrips · 1 month
Text
New Post has been published on Lutars Turizm
New Post has been published on https://www.lutarsturizm.com/kultur-varliklari-nasil-korunuyor.html
Kültür varlıkları nasıl korunuyor?
Tumblr media
Dr. Av. Muhammed Hardalaç – Yürürlükte olan 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu 3. Maddesi “Kültür varlıkları tarih öncesi ve tarihi devirlere ait bilim, kültür, din ve güzel sanatlarla ilgili bulunan veya tarih öncesi ya da tarihi devirlerde sosyal yaşama konu olmuş bilimsel ve kültürel açıdan özgün değer taşıyan yer üstünde, yer altında veya su altındaki bütün taşınır ve taşınmaz varlıklardır” demek suretiyle kültür varlıklarının tanımını yapmıştır. Söz konusu tanım içerisinde kalan varlıkları, arkeoloji bilimine uygun biçimde gün yüzüne çıkarmak için yapılan çalışmalara arkeolojik kazı denir. Kazılar; bölgede yaşamış toplulukların yaşayış biçimi, kullanmış olduğu malzeme biçimleri ve hatta beslenme alışkanlıkları hakkında dahi bizi aydınlatıp tarihe ışık tutar. Topraklarımızda varlığını sürdüren medeniyetlerin sosyo-ekonomik, kültürel tüm özellikleri hakkında bilgi sahibi olabilmek için taşınır ve taşınmaz kültür varlıklarını ortaya çıkarmak üzere araştırma, sondaj ve kazı yapma yetkisi Kültür ve Turizm Bakanlığına aittir. Bu konuda yapılacak çalışmaların usul ve esasları Kültür ve Tabiat Varlıklarıyla İlgili Yapılacak Yüzey Araştırması, Sondaj ve Kazı Çalışmalarının Yürütülmesi Hakkında Yönerge ile düzenlenmiştir. Bakanlığın izin verdiği kazı çalışmalarının yasalara ve mevzuata uygunluğunu sağlamak amacıyla Bakanlık adına, Bakanlık Yetkili Temsilcisi görevlendirilir. Roma İmparatorluğu da topraklarımızda pek çok eser bırakmıştır. Bu kültür varlıklarımızdan biri de medeniyetlerinin mimari geleneğine uygun olarak, düz bir alanda tonozlar üzerinde yükselen tek örnek olan tiyatro binasıdır. Bursa’nın İznik ilçesinde gerçekleştirilen İznik (Nicaea) Roma Tiyatrosu Kazı ve Restorasyon Çalışmaları da Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından verilen izin ve destekler ile sürdürülüyor.
Su altından bir örnek
Kültür varlıkları İznik (Nicaea) Roma Tiyatrosu gibi yer üstüne olabileceği Aziz Neophytos adına yapılan bazilika gibi sular altında da kalmış olabilir. Bazilikanın İznik Gölü’nün sularına M.S. 740 yılındaki depremle gömüldüğü tahmin ediliyor. Yapı, havadan fotoğraflama çalışmaları sırasında, İznik Gölü’nün kıyıdan yaklaşık 20 metre açığında tespit edilmiştir. Bu anıtsal yapı, yaklaşık 600 metrekarelik kapalı bir alanı kaplamaktadır. İncelemeler, Roma İmparatorluğu toprakları genelinde yaygın olarak uygulanan Erken Hristiyanlık Dönemi kiliselerinden biri olduğunu göstermektedir. Bazilikaya ilişkin çalışmalar tıpkı aynı medeniyete ait tiyatro gibi Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından verilen izin kapsamında ve yönergelere uygun olarak yapılıyor. Var olduğumuz topraklar, şu an bizim hayatımıza şahitlik ettiği gibi arkeolojik keşifler ile ortaya çıktığı üzere pek çok medeniyete de şahitlik etmektedir. Arkeolojik keşifler insan yaşamını gözler önüne sermekte olup tüm insanlık için geçmişin gün yüzüne çıkarılmasında oldukça önemlidir. Ülkemizde her yıl onlarca keşif yapılıyor. Bu keşiflerde yapılacak arkeolojik çalışmalar hukuksal düzende korunuyor ve tüm insanlığa ışık tutmak üzere ortaya çıkarılıyor.
0 notes
traveltourstrips · 1 month
Text
New Post has been published on Lutars Turizm
New Post has been published on https://www.lutarsturizm.com/asik-veyselsiz-51-yil.html
Aşık Veysel'siz 51 yıl...
Tumblr media
Aşıklık geleneğinin önemli temsilcilerinden biri olan ve soyu Horasan Türkmenlerine dayanan Aşık Veysel, Gülizar ve Ahmet Şatıroğlu çiftinin çocuğu olarak 25 Ekim 1894‘te Sivas’ın Şarkışla ilçesinin Sivrialan köyünde dünyaya geldi. Sanatçı, hayatının büyük bölümünü Sivrialan’da, zorlu yaşam koşullarında geçirdi.
İki kız kardeşi çiçek hastalığına yakalanarak yaşamını yitiren Aşık Veysel, aynı hastalık nedeniyle 7 yaşında sol gözünü kaybetti. Bir gün, inek sağan babasının yanına giden halk ozanı, ters bir hareketten ürken öküzün boynuzunun sağ gözüne girmesiyle tamamen görme engelli oldu. Geçimini güçlükle sağlayan ailesi, Aşık Veysel’in gözlerini tedavi ettiremedi.
Halk ozanları ve aşıklık geleneğiyle tanınan Emlek yöresindeki Sivrialan’a sık sık aşıklar gelir, sohbet, muhabbet ve cem yapardı. Henüz çocukken bu toplantılara katılan Şatıroğlu, aşıklardan deyişler dinleyip, onların paylaştığı bilgilerden faydalandı.
Tumblr media
BABASI, ÇOCUKKEN AŞIK VEYSEL’E ÖZEL BİR BAĞLAMA YAPTIRDI
Oğlunun şiire, saza ve söze merakını fark eden Ahmet Şatıroğlu, Aşık Veysel‘e özel bir bağlama yaptırdı. Aşık Veysel, babasının da teşvikiyle ilk saz derslerini köyün saz ustalarından Çamşıhlı Ali ve Molla Hüseyin’den aldı. Gittikçe daha iyi bağlama çalan sanatçı, Pir Sultan Abdal, Karacaoğlan, Yunus Emre ve Aşık Agahi gibi birçok usta ismin eserlerini yorumladı.
İlk evliliğini 1919’da Esma Hanım ile yapan Aşık Veysel’in bu evlilikten bir kızı, bir de oğlu oldu. Oğlu henüz 10 günlükken, kızı da 2 yaşındayken hayatını kaybetti. Usta sanatçı, kızı henüz 6 aylıkken, eşi Esma Hanım tarafından terk edildi. Aşık Veysel’in annesi Gülizar Hanım 1921’in şubatında, babası ise annesinden 8 ay sonra yaşamını yitirdi.
Unutulmaz halk ozanı, bir dönem Sivas Zara çevresindeki köylerde 3 ay kadar kaldı. O süreçte Hafik ilçesinin Karayaprak köyündeki Yalıncak Baba Tekkesi‘ne uğrayan Şatıroğlu, tekkenin temizliğini yapan Gülizar Hanım‘la 1928’de evlendi.
Usta ozanın bu evlilikten de Zöhre, Ahmet, Hüseyin, Menekşe, Bahri, Zekine ve Hayriye adlarını verdiği 7 çocuğu dünyaya geldi. Çocuklarından Hüseyin birkaç aylıkken hayatını kaybetti. Ozanın büyük oğlu Ahmet Şatıroğlu, 2018’de 84 yaşındayken, büyük kızı Zöhre Başer 2020’de 85 yaşında, Bahri Şatıroğlu ise 2021’de yaşama veda etti.
HALK ŞAİRLERİ BAYRAMI’NDA BİRİNCİ OLDU
Sivas’ta öğretmenlik ve Milli Eğitim Müdürlüğü görevlerinde bulunan şair ve oyun yazarı Ahmet Kutsi Tecer’in 1931’de organize ettiği Sivas Halk Şairleri Bayramı’na katılan Aşık Veysel, etkinlikte gerçekleşen yarışmada birinci geldi.
Aşık Veysel 1933’e kadar usta ozanların şiirlerini seslendirdi, bu dönemden sonra ise kaleme aldığı şiirleri besteleyerek, müzikseverlerin beğenisine sundu.
Ömrü yoksulluk ve mücadeleyle geçen Aşık Veysel, Cumhuriyet’in 10. yılı için yazdığı destanın yayınlanması ve Sivas Aşıklar Bayramı’ndaki başarısı ile dikkati çekti. “Atatürk’tür Türkiye’nin ihyası/Kurtardı vatanı düşmanımızdan” dizeleriyle başlayan şiiri Atatürk’e okumak amacıyla bir arkadaşıyla 3 ay yürüyerek Ankara’ya ulaştı ve Hakimiyeti Milliye gazetesine gitti.
Gazeteciler, Aşık Veysel’in yazdığı şiiri not etti ve şiir 2-5 Nisan 1934’te Hakimiyeti Milliye gazetesinde 3 gün yayınlandı. Ancak Veysel, Atatürk’e ulaşamadı.
Tumblr media
Aşık Veysel, Sivrialan köyündeki elma bahçesinde kızkardeşi ve torunuyla.
SAZIYLA TÜRKİYE’Yİ DOLAŞTI
Geçimini saz ile sağlayan Aşık Veysel, 1933’ten itibaren Cört İbrahim’le Türkiye’yi dolaşmaya başladı. Bu süreç 1940’a kadar devam etti ve Cört İbrahim’in yerini oğlu küçük Veysel aldı. Bir süre sonra İstanbul’a gidip plak da dolduran Veysel, radyo konserleri verdi. Usta ozan, oğlu Hüseyin’in vefatından sonra diğer oğlu Ahmet’le önce Erzurum’u, ardından Erzincan, Malatya, Kahramanmaraş, Adıyaman ve Ankara’yı dolaştı.
Ankara’da Ülkü mecmuasını çıkaran Ahmet Kutsi Tecer’le görüşen Veysel’e burada İsmail Hakkı Tonguç ve Ferit Oğuz Bayır tarafından köy enstitülerinde ders vermesi teklif edildi. Aşık Veysel hiç düşünmeden teklifi kabul etti. Halk ozanı, 1941’de Adapazarı Arifiye Köy Enstitüsü, 1942’de Hasanoğlan Köy Enstitüsü, 1943’te Eskişehir Çifteler Köy Enstitüsü, 1944’te Kastamonu Gölköy Enstitüsü, 1945’te Yıldızeli Pamukpınar Köy Enstitüsü, 1946’da ise Samsun Ladik Akpınar Köy Enstitüsü’nde çalıştı.
Şatıroğlu, “Toprak” adlı unutulmaz eserini, Çifteler Köy Enstitüsü’ndeyken kaleme aldı ve türkü olarak besteledi.
Balıkesir, Erzurum, Malatya, Kırklareli ve Adana’da da köy enstitülerinde konserler veren sanatçı, böylece binlerce gence bağlama dinletti.
Çiftçiliğin yanında bahçe işleriyle de uğraşan Aşık Veysel, köydeki ilk meyve ağaçlarını yetiştirerek, köylülere de örnek oldu. 1950’den sonra ünü tüm Türkiye’ye yayılan usta ozan için 13 Mayıs 1952’de bir jübile yapıldı. Halkın salonu tıklım tıklım doldurduğu jübilede Ahmet Kutsi Tencer, Bedri Rahmi Eyüboğlu, Eflatun Cem Güney ve Behçet Kemal Çağlar birer konuşma yaptı.
Aşık Veysel Şatıroğlu, 1950’de senaryosunu Eyüboğlu’nun yazdığı, Metin Erksan’ın yönettiği “Karanlık Dünya” adlı filmin son bölümünde rol aldı.
Tumblr media
SON KONSERİNİ 1971’DE VERDİ
Sivas’ta 30 Ekim 1964’te 2. Sivas Aşıklar Bayramı’na yarışmacı olarak katılan Şatıroğlu, 28-30 Ekim 1967’de gerçekleşen 2. Konya Aşıklar Bayramı’nda da jüri üyesi oldu. Uzun yıllar çeşitli vesilelerle düzenlenen programlara katılan Aşık Veysel, son konserini 1971’de Nevşehir’in Hacıbektaş ilçesinde gerçekleştirdi.
“Birbirinizle, konu komşuyla iyi geçinin, dirliğiniz, düzeniniz bozulmasın”, “Kürt’ü Türk’ü ne Çerkez’i/ Hep Adem’in oğlu, kızı/ Beraberce şehit, gazi/ Yanlış var mı ve neresi” dizeleriyle birlik ve beraberliğe vurgu yapan ünlü halk ozanı, şiirlerinde yaşama sevinciyle hüznü, iyimserlikle umutsuzluğu işledi.
Yunus Emre’den etkilenen ozan, Türk edebiyatının ve saz şiiri geleneğinin büyük ustalarından biri olarak hafızalara kazındı.
Türkiye Büyük Millet Meclisi, anadil ve milli birliğe yaptığı hizmetlerden ötürü 1965’te özel bir kanunla halk ozanına 500 lira aylık bağladı.
Aşık Veysel, akciğer kanseri nedeniyle 21 Mart 1973’te Sivrialan’da hayatını kaybetti, vasiyeti üzerine köyüne defnedildi. Sanatçının evi Kültür ve Turizm Bakanlığınca müze olarak düzenlendi.
UNUTULMAZ ESERLERİ MİRAS BIRAKTI
Çocukken iki gözünü de kaybetmesine rağmen şiirlerine yansıttığı vatanseverlik, hoşgörü, yaşama sevinci, sevgi, birlik ve beraberlik mesajlarıyla hem kendi dünyasını aydınlatan hem de bugünlere ışık tutan halk ozanı, hafızalara kazınan eserler bıraktı.
Eserlerinde “Veysel”, “Sefil Veysel” ve “Veysel Şatır” gibi mahlaslar kullanan Aşık Veysel, bir şiiri hariç, bütün şiirlerini dörtlüklerle aktardı. “Sazımdan Sesler” ile “Dostlar Beni Hatırlasın” adlı şiir kitapları bulunan ozanın tüm eserleri, 1984’te “Bütün Şiirleri” adlı kitapla okuyucuya sunuldu.
“Uzun İnce Bir Yoldayım”, “Dostlar Beni Hatırlasın”, “Güzelliğin On Par Etmez”, “Atatürk’e Ağıt”, “Beni Hor Görme”, “Beş Günlük Dünya”, “Derdimi Dökersem Derin Dereye”, “Kahpe Felek” ve “Kara Toprak” adlı eserlere imza atan sanatçı, Türkçeyi yalın kullanımıyla dikkati çekti.
Ozanın eserleri pek çok sanatçı tarafından tekrar yorumlanırken birçok yabancı sanatçının da dikkatini çekti. ABD’li elektrogitar virtüözü Joe Satriani, 2008’de çıkardığı albümde “Aşık Veysel” isimli, kendi bestelediği enstrümantal bir esere yer verdi.
Aşık Veysel, 2022’de “vefa” kategorisinde Cumhurbaşkanlığı Kültür ve Sanat Büyük Ödülüne’ne layık görüldü. Aralık 2022’de yayımlanan Cumhurbaşkanlığı genelgesi ile vefatının 50. yılı nedeniyle 2023 yılı Türkiye’de “Aşık Veysel Yılı” olarak kutlandı.
1 note · View note
traveltourstrips · 1 month
Text
New Post has been published on Lutars Turizm
New Post has been published on https://www.lutarsturizm.com/iznik-roma-tiyatrosu.html
İznik Roma Tiyatrosu
Tumblr media
BURSA (İGFA) – Makedonya Kralı Büyük İskender‘in kumandanlarından Antigonius Monophthalmos tarafından M.Ö. 316’da kurulan, Bithynia, Roma, Bizans, Selçuklu ve Osmanlı medeniyetinin izlerini bugün bile hala belirgin olarak taşıyan Bursa’nın İznik ilçesinin her köşesinden tarih fışkırıyor.
2015 yılından bu yana Bursa Büyükşehir Belediyesi’nin sponsorluğunda kazı çalışmalarının sürdüğü İznik tiyatrosu da Roma dönemine ait Anadolu’nun ayakta kalan en görkemli eserlerinden biri konumunda. Düz bir alana inşa edilerek tonozlarla yükseltilmesi sebebiyle mimari açıdan Türkiye’deki tek örnek olan tiyatro, MS. 2’nci yüzyılda Roma İmparatoru Trajan tarafından Bithynia Valisi olan tarihçi ve yazar Plinius’a yaptırıldı. Bir dönem gladyatör dövüşlerine ev sahipliği yapan tiyatro, Hristiyanlığın ardından tiyatronun yasaklanmasıyla birlikte dini alan olarak kullanıldı. 358, 362 ve 368 yıllarındaki büyük depremlerde zarar görüp onarılan tiyatro, İznik’in savunulması için feda edilirken, tiyatrodan sökülen parçalar surların güçlendirilmesinde kullanıldı. Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın izniyle ilk olarak 1980 yılında kazı çalışmalarının başladığı Roma Tiyatrosu’ndaki kazılar, Bursa Büyükşehir Belediyesi’nin devreye girmesiyle 2015 yılından itibaren Dokuz Eylül Üniversitesi Arkeoloji Bölümü’nün başkanlığındaki bir ekip tarafından sürdürülüyor.
Tumblr media
Öte yandan İznik‘te yapımına Bitinya döneminde M.Ö. 4’üncü yüzyılda başlanan ve antik yazarlardan Strabon‘un verdiği bilgiye göre 2,5 kilometre uzunluğunda olan İznik Surları, Kuzey Avrupa’da yaşayan barbar kavimlerden Gotların 258 yılındaki saldırıları sonrasında güçlendirilip, uzatılarak bugünkü hali olan 4 ana ve 12 tali kapı ile 4970 metre uzunluğa ulaşmış. Tarih boyunca yaşanan kuşatmalar ve büyük depremlere rağmen günümüze kadar ulaşmayı başaran tarihi surlar ile İstanbul Kapı ve Yenişehir Kapı, Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın izni ile İznik Müzesi Başkanlığında Bursa Büyükşehir Belediyesi tarafından restore ediliyor.
Tumblr media
Tarihi bölgedeki restorasyon çalışmalarının tamamlanmasının ardından İznik Roma Tiyatrosu, İstanbul Kapı ve Yenişehir Kapı, düzenlenen törenle tekrar ziyarete açıldı. Tören öncesinde Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Abdülkadir Uraloğlu, Bursa Milletvekilleri Mustafa Varank ve Refik Özen, Büyükşehir Belediye Başkanı Alinur Aktaş, AK Parti İl Başkanı Davut Gürkan, İl Kültür Turizm Müdürü Kamil Özer, İznik Belediye Başkanı Kağan Mehmet Usta tarihi Roma Tiyatrosu’nu gezdi. İznik Müze Müdürlüğü başkanlığında yapılan kazılara başkanlık eden Dokuz Eylül Üniversitesi Arkeoloji Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Aygün Ekin Meriç tarafından çalışmalar hakkında bilgilendirilen protokol üyeleri, tarihi yapıyı yakından inceledi.
“GÜZEL ORGANİZASYONLARA EV SAHİPLİĞİ YAPACAĞIZ”
Törende konuşan Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Alinur Aktaş, tarihimize ışık tutan önemli eserlerin restorasyon çalışmalarının tamamlanmasıyla tekrar ziyarete açıldığını söyledi. İznik’in tarihî dokusu, doğal güzelliklerinin yanında Roma, Bizans, Selçuklu, Osmanlı dönemini yansıtan eserleriyle göz kamaştıran bir zenginliğe sahip olduğunu belirten Başkan Aktaş, geçmişe açılan camiler, göz kamaştırıcı mozaiklerle süslü kiliseler, muhteşem tarihî eserler ve sur duvarlarıyla çevrili antik şehrin her bir taşının altında binlerce senenin hikâyesinin yattığını ifade etti. Sokakları dolaşırken atılan adımların tarihin izleriyle birleştiğini dile getiren Başkan Aktaş, “Selçuklu başkenti İznik ilçemiz sadece Bursa için değil, ülkemiz hatta dünya için de önemli yerlerden biridir. Maalesef özellikleri çok fazla ortaya çıkaramıyordu. İlçemiz, Kültür ve Turizm Bakanlığı’mızın çalışmalarıyla 2014 yılında Dünya Mirası Geçici Listesi’nde yerini aldı. 80’lerden beri bölgede çalışmalar yapılıyordu ama işin yüzde 5’ini tutmayacak çalışmalardı. 2017’ten itibaren Bursa Büyükşehir Belediyesi olarak çalışmaları daha ciddi noktalara getirdik. Bugün de İznik’in Unesco Dünya Mirası Listesi’ne girmesi için yaptığımız önemli çalışmaları görüyoruz ve bunun gururunu yaşıyoruz. Bahar aylarından itibaren buralarda çok güzel organizasyonlara ev sahipliği yapacağız. Yabancı sanatçıları getirerek farklı programlar düzenleyerek burayı tanıtmak istiyoruz. Bu da İznik’in her bir köşesine yansıyan unsur haline dönüşecek. Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı da güzel bir Çevre yolu yapıyor. Hızlı tren çalışmaları da yakın zamanda bitecek. Ulaşım, bu işin önemli kısmıdır. Başka kazı ekibine ve emeği geçenlere teşekkür ediyorum. Tarihi yapıların açılışları hayırlı olsun” dedi.
Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Abdülkadir Uraloğlu, Türkiye’yi tarif ederken en değerli arazi yapısı olarak Bursa’yı gösterdiğini belirtti.
Tumblr media
İpek Yolu’ndan modern ulaşım yollarına kadar tüm ulaşım koridorlarının geçtiği merkez olarak tanımlayan Bakan Uraloğlu, “Bu tarihi yapılar da bu kıymetin yapı taşlarıdır. Tarihi tiyatroyu yakından görme fırsatı bulduğum için çok mutlu oldum. Tarihi bölgelerde emek harcayan başta kazı ekibi olmak üzere herkesi tebrik ediyorum. İnşaat mühendisi olarak bu tür yapıları fırsat buldukça geziyorum. Buradaki iç içe giren kemerlerin nasıl kesiştiğini ve düz bir arazide nasıl tonozlarla bir yapının yükseltildiğini gördüm. Çok mutlu oldum. Bu eser bir gayretin neticesinde ortaya çıkarıldı. Biz ülkemizin tarihine sahip çıkıyoruz. Büyükşehir Belediye Başkanı Alinur Aktaş, 2017’den bu yana sadece insana dokunmamış, tarihe de dokunmuş. Bu eserin gün yüzüne çıkmasına büyük katkı sunduğu için Başkanımız Alinur Aktaş’a da teşekkür ediyorum. Bunlar insanlık tarihinin eseridir. Korumak da bize yakışır. Cumhurbaşkanımız da bu tür çalışmalara önem veriyor. Bizler de bu şiarla çalışıyoruz. Hayırlı uğurlu olsun” diye konuştu.
0 notes
traveltourstrips · 1 month
Text
New Post has been published on Lutars Turizm
New Post has been published on https://www.lutarsturizm.com/yurt-disindan-ev-alirken-nelere-dikkat-edilmeli.html
Yurt Dışından Ev Alırken Nelere Dikkat Edilmeli?
Tumblr media
Artan enflasyonla yurt içinde yükselen ev fiyatları yurt dışındaki artışı kat be kat aşarken son aylarda yükselişinde frene basmak zorunda kaldı. Ev alarak yatırım yapan kişilerin, yurt içindeki fiyatlar ve kira sınırlaması nedeniyle yurt dışına yönelmesi dikkat çekerken, hangi ülkeler öne çıkıyor, gelin birlikte bakalım.
Türkiye’de ev fiyatlarının artmasıyla gayrimenkul yatırımlarından parası olan vatandaşların rotası yurt dışı oldu.
Tumblr media
Merkez Bankası verilerinde, yurt dışı gayrimenkul yatırım miktarı 2023 yılında yüzde 173 oranında bir artmıştı.
Tumblr media
Bazı ülkelerin, altın vize ya da oturum izni gibi uygulamaları nedeniyle de tercih edilen yurt dışında ev alma trendinde, sektör hareketli olurken, konutta yurt dışı yatırım talebi neden artıyor ve hangi ülkeler yatırımcının odağında yer alıyor?
Avrupa’da Portekiz, Yunanistan, İspanya ve Malta gibi ülkelerin 5-10 yıl süreli “Golden Visa” programıyla oturum izni vermesi, bu ülkelerde ev alımlarında etkili oluyor.
Tumblr media
Ekonomist’in aktardığına göre, gayrimenkul alımıyla oturum izni sonrası vatandaşlık için de başvuru yapılabiliyor.
Yatırımla Golden Visa veren ülkelere 2019’da Dubai de katılırken, ABD de 800 bin dolar yatırıma, yatırımcı vizesi ve Green Card sunuyor.
Tumblr media
Suudi Arabistan, gayrimenkul yatırımına süresiz yaşam programı başlatırken, Macaristan da bu yıl en az 250 bin euroya Golden Visa programı başlatacak.
Türkiye’de de yabancılara yatırımla oturum ve vatandaşlık programı uygulanırken, Antigua, Dominica, Grenada, St. Kiss and Nevis, St. Lucia, Avusturya, Malta, Vanuatu da bu programları uygulayan ülkeler içinde yer alıyor.
Tumblr media
Türkiye’den de yurt dışında gayrimenkul yatırımları hızlanırken, Mars International CEO’su Hakan Bucak, yerli yatırımcıların ilgisinin de hızla arttığını belirtti. 
Bucak, Merkez Bankası’nın 2023 Ödemeler Dengesi İstatistiklerinde, Türk vatandaşlarının yurtdışındaki gayrimenkul yatırımlarındaki artışın görüldüğünü belirtirken, 2022’de 701 milyon dolar olan yatırımın, 2023’te 2 milyar 86 milyon dolara çıkarak yüzde 173 oranında arttığını vurguladı.
Türkiye’de konut satışları TÜİK verilerin göre, 2023’te son 10 yılın en düşük seviyesine gerilerken, yabancılara konut satışları da son 1 yılda yüzde 48,1 oranında azaldı.
Tumblr media
Türk vatandaşları ise yurt dışından konut almaya başladı. Hem daha iyi getiri, hem de vize programları etkili oldu. 
Türkiye’den gayrimenkul için en çok gidilen ülkeler arasında İngiltere, Portekiz, Yunanistan, İspanya, ABD ve BAE öne çıkıyor.
Türk vatandaşlarının bu ülkelere yönelmelerinde ana etkenin kira olduğunu vurgulayan Bucak, ardından da “döviz odaklı yatırım” olduğunu belirtti.
Tumblr media
Daha ‘stabil’ ekonomilere yatırım yapma isteği olduğu görülürken, yurt dışında da yaşam ve iş imkanlarının öne çıktığı belirtiliyor. Eğitim ve farklı sosyoekonomik avantajlar sağlayan gayrimenkul yatırımlarında dikkate alınması gereken unsurlar da bulunuyor.
Yurt dışında gayrimenkul alırken dikkat edilmesi gerekenlerde şu maddeler de öne çıkıyor:
Tumblr media
Ülkeyi tanıyan ve bilen bir gayrimenkul danışmanı, avukat ya da mali müşavirle çalışmak gerekiyor. 
Sözleşmeler ve faturalar dikkatlice incelenerek, para transferlerinde resmi kaynakların kullanılması gerekiyor. 
Satın alma sürecinde hukuk, konum, maliyet, finansman, yatırım getirisi gibi ve ayrıca dil ile kültür farklılıklarının da iyi incelenmesi gerekiyor.
0 notes
traveltourstrips · 1 month
Text
New Post has been published on Lutars Turizm
New Post has been published on https://www.lutarsturizm.com/fifprodan-trabzonspor-fenerbahce-maciyla-ilgili-aciklama-saldirganlar-hesap-vermeli.html
FIFPRO'dan Trabzonspor-Fenerbahçe maçıyla ilgili açıklama: 'Saldırganlar hesap vermeli'
Tumblr media
Profesyonel Futbolcular Birliği (FIFPRO), Trabzonspor – Fenerbahçe karşılaşması sonrasında çıkan olaylarla ilgili resmi internet sitesi üzerinden açıklama yaptı.
FIFPRO’nun açıklamasında şu ifadelere yer verildi:
“Kamu otoriteleri ve futbol liderlerinin, futbolcuların sahada güvenliğini ve refahını koruma sorumluluğu vardır.
Bizler, dün Trabzonspor taraftarları tarafından uygulanan şiddete karşı mümkün olan en güçlü tedbirlerin alınmasını bekliyoruz. Oyunculara cisimler fırlatan ve rakip takım oyuncularıyla çatışmak üzere sahaya giren saldırganlar, profesyonel futbolun hiçbir alanında şiddetin kabul edilemez olduğunun altını çizmek üzere, eylemlerinden sorumlu tutulmalıdır.
Maç sırasında sürekli saha içine madde atılması ve işaret fişeklerinin yakılması da, maçın bitiş düdüğünden sonra saldırganlıklar tırmanmadan önce tatil edilip edilmemesi gerektiğinin de ayrıca değerlendirilmesi gerekmektedir.
Profesyonel futbolun hiçbir alanında şiddetin kabul edilemez olduğunun altını tekrar çiziyoruz.”
(SPOR SERVİSİ)
0 notes
traveltourstrips · 1 month
Text
New Post has been published on Lutars Turizm
New Post has been published on https://www.lutarsturizm.com/hikayeler-yaratan-ev.html
Hikâyeler Yaratan Ev
Tumblr media
Nâzım’ın dizelerinde, Şeyh Bedrettin Destanı’nda tanımıştık, kıyısında çıplak ayaklı bir kadının ağladığı İznik Gölü’nü; çocuk yaştaydık, sonra büyüdük. Zihnimizde ve gönlümüzdeki bu tanışmadan yıllar sonra toprağına ayak bastık İznik’in. 1993 yılı, bir kasım gününde İznik, Çamoluk köyü, Harmancık mevkiinde dâhil olduk hikâyeye.
Hani ’93 Harbi diye bildiğimiz 1877-78 Osmanlı-Rus Savaşı vardı ya, Kafkaslardan, Balkanlardan, uzun ve mihnetli göç yollarından binlerce insan Anadolu’ya akmıştı; hani yakılan türkülere, ağıtlara, nine-dede hikâyelerinin girişine yerleşen o iç yarası 93 Harbi… İşte ta o yıllarda Kafkasya’dan göçen kimi kavimler, çokçası Gürcüler, İznik’te yurtlandırılırlar. Ne ki, dağ insanları göl iklimine ve sıtmaya yabancıdır. Kırılmaya başlayınca, doğaları yükseklere çıkmayı emreder, öyle de yaparlar.
İznik’in dağ eteklerinde yaylalarında, asırlık meşe ormanlarının olduğu yerlere yerleşirler. Baltayla, keserle ama illâki imeceyle meşeleri keser, yontar, ağaç çivilerle üst üste bağlarlar. Kurulur evler, hayatlar yaşanır içlerinde, 100 yıl böyle geçer. Sonra düzen değişir, o eski ata yadigârı ağaç evler yerini modern zamanların beton evlerine bırakır. Sökülen meşeler fırınlara, hamamlara satılır ve yakılır. Anılar da izler de yanar kül olur… Günlerden bir gün Elmalı köyünde 120 yaşında yaşlı ve yorgun bir ev satışa çıkarılır. Kırgındır. Bir İstanbullu talip olur. Boğaz çocuğu, Beylerbeyli Zeki Salıcı evi, ev de onu görür. Bakışırlar. Aşk düşer gözlerden gönüllerine…
Birer birer sökülür güngörmüş meşeler. Sıraları balta ucuyla çentik atıp işaretlenir, kamyonlara yüklenir. Ta karşı tepelere, kamyon lâstiğinin iziyle tanışmamış patikalardan Çamoluk’taki yeni topraklarına taşınır. Yalnızlık çekmesinler diye aynı dili konuşan Gürcü yapı ustaları bulunur civardan, Hasan Usta, İsmail Usta… Ağaçlar yeniden ayağa kaldırılır.
Mevsimler geçti, Salıcı Evi, “evimiz” altı senede bitti. Yüz yıllık ağaçlarla yeni bir ev kuruldu. Ne zorlukla, ama ne sevgiyle. Tanığı olmadığımız hayatların hatıraları artık bize emanetti, uzak yıllar ötesinden gelen nefesleri nefeslerimize karıştı. Hayalin sahibi Zeki Salıcı idi, yılmadı, vazgeçmedi. “Su çıkmaz” raporlarına karşın -Zeki jeologdu- o havalide su buldu. Dost, arkadaş annelerinin sandıkları açıldı, nakışlar, danteller yerlerini buldu. Böyle bir güzellik paylaşmadan yaşanmazdı, en iyi bildiğimiz de buydu. Evin hikâyesi, el değmemiş doğa, yurttaşlarımız ve dünyanın dört yanından gelenlerle paylaşıldı.
Leyleklerin göçünü, tilkilerin, sansarların yuvalarını, kartalların hakikaten yüksekten uçtuğunu, adam boyu karda mahsur kalmayı, kuş sesleriyle uyanıp ayın önünden akıp giden bulutlara bakarak uyumayı, güneşin her batışta karşı tepeleri başka renge boyadığını, tabiata hürmeti, ona ait olmayı ve daha pek çok şeyi öğrenerek, dostlarla paylaşarak yıllarca yaşadık, müteşekkirim. O günlere ve Zeki Salıcı’ya hasretle…
0 notes
traveltourstrips · 1 month
Text
New Post has been published on Lutars Turizm
New Post has been published on https://www.lutarsturizm.com/balkan-ekspresi.html
Balkan Ekspresi
Tumblr media
Geçen ay, Bulgaristan Turizm Bakanlığı’nın davetiyle küçük bir grup gazeteci Sofya’ya gittik. Davetin en çekici kısmı gidiş yolculuğunun trenle yapılacak olmasıydı. Bir süredir denemeyi düşündüğüm ve merak ettiğim bir rotaydı. Cuma akşamı saat 19.30’da Halkalı Tren İstasyonu’nda buluştuk. Kalabalık değil; birkaç dakikalık bilet kontrolü sonrası kompartımanımızdayız. Tam 20.00’de kalkıyor. İstanbul sınırlarından çıkana kadar bir türlü oturamıyoruz, heyecan dorukta! Biraz yerleşiyor, biraz manzaraya dalıp çocuksu bir mutlulukla etrafa bakıyor, biraz yan kompartımanlara kulak kabartıyoruz.
Tumblr media
Bulgar sınırını geçer geçmez kar başlıyor.
Bu nostaljik seyahatin birçok eksisi de var ama yola çıktığınız anda tıkır tıkır rayların sesi, uzaklardaki kasabaların sarı ışıkları bütün o negatiflikleri alıp gidiyor. Sandviçler, kekler hazırlanmış, termoslar çay-kahveyle dolu, şişe sular çantalarımızda. Yiyip, içip etrafı seyrederken bir yorgunluk basıyor yahut trenin huzurlu mırıltıları gözkapaklarımızı ağırlaştırıyor. Fakat derinlere dalmayın, gece yarısı civarı karanlıklar bir anda aydınlanıyor, sınıra geliyoruz. Sıcacık kompartımandan çıkıp Kapıkule soğuğunu yiyince pasaport kontrol binasına koşarak atıyoruz kendimizi. Türk polisi çıkış mühürlerini vuruyor. Biraz hareket edip yine duruyoruz, bu kez Bulgar polisi tek tek kompartımanları gezip pasaportları topluyor. Gümrük memurları da derken yaklaşık 1 saatte çıkıyoruz sınırdan. Kar başlıyor lapa lapa, sarı ışıkları geride bıraka bıraka bembeyaz bir karanlığa ilerliyoruz. Trenden sabah 8.00 civarı ineceğimiz söyleniyor ama feci bir rötar oluyor ve lokomotif arızası nedeniyle biz 3-4 saat Dimitrovgrad İstasyonu’nda milim kıpırdamadan kalıyoruz. Öğleden sonra varabildiğimiz Sofya bizi öyle sıcak karşılıyor ki tüm bu yaşananları o anda unutuyoruz.
Tam bir müzeler kenti
İstasyon merkezde, otomobille otele geçerken etrafı izliyoruz. Klasik bir Avrupa başkenti Sofya ancak Rus döneminin gri blokları, bir tabloya gelişigüzel atılmış lekeler gibi…
Tumblr media
Otelimizin odaları meydana bakıyor.
Çar 2. Aleksandr’ın at üzerindeki heykelinin tam ortasında durduğu tarihi meydana bakan Sofia Intercontinental Oteli’ne çantalarımızı bırakıp koşarak çıkıyoruz. Heykeli nirengi noktası kabul edip geniş caddeleri turlayarak, tüm gün yürüyerek en önemli tarihi yapılarını görebilirsiniz. Burası bir müzeler kenti; hepsini ziyaret etmek isterseniz 3 gün kalmalısınız.
Tumblr media
Aziz Aleksandr Nevski Katedrali
Türk rehberimiz Aylin, kentin tek ibadete açık camisi Banyabaşı’na götürüyor bizi. Mimar Sinan eseri olduğu iddia ediliyor ama değilmiş. 20’den fazla cami, 13 mescit ve 10 tekkeyle Sofya’nın ‘Osmanlı görünümü’ 1878’de yönetimi geçici olarak alan Rus Prens Dondukov’u rahatsız etmiş… Belediye Başkanı Mosollov’a uygun yapılara ve minarelere bombalar yerleştirtmiş. Gök gürültülü bir gecede, bombalar patlatılıp minareler, kimi tekkeler yıkılmış ve suç yıldırımlara atılmış. Balkanlar’ın en büyük camisinin minareleri de o zaman yıkılmış; Koca Mahmud Paşa Camisi… Bugün Ulusal Arkeoloji Müzesi olarak hizmet veriyor. Banyabaşı’nın arkasındaki Tarihi Türk Hamamları da bugün Sofya Bölge Tarih Müzesi. Buz gibi havada önündeki fıskiyelerden sıcacık şifalı sular akıyor. Biraz daha yürüyüp Tsentralni Hali’ne varıyoruz. Neo-Rönesans etkili, sütunlu kemerli yapı bildiğiniz şehir hali. Halin karşısında metro inşaatıyla gün yüzüne çıkan Serdika Antik Kenti var. MÖ 7’nci yüzyılda kurulan Trak kentini MÖ 27’de işgal eden Romalılar büyütüp bir geçiş yolu haline getirmiş. Gündelik hayatın hızlıca akıp geçtiği meydanda atılan her adım arası bin yıl gibi… Metro geçidinden karşıya geçtiğimizde kutsal bilgelik anıtı Sofya Ana heykelinin dibindeyiz. Bir elinde baykuş, bir elinde defne var. Her bir köşesinde cami, kilise ve havra olan üçgene Hoşgörü Meydanı diyorlar. Bu üçgenin uzak ucunda Sofya’nın simgesi haline gelen Aziz Aleksandr Nevski Katedrali’ni geziyoruz. Geniş bir meydan ve etrafı park. “Keşke bu meydana karşı bir fincan kahve içebilsek” diye diye yürümeye devam ediyoruz. Bizim vaktimiz yoktu ama siz her meydanda, her parkta mola verin, burası aynı zamanda bir parklar kenti.
İstikametimiz bakanlıkların olduğu bölge. Tarihi binada cumhurbaşkanlığı, bakanlıklar sıralı; orta bahçede Sofya’nın en eski yapısı Aziz George Kilisesi var. Bakanlık çalışanı takım elbiselilerle turistlerin aynı avluda koşuşturduğu ilginç bir yapı. Buradan çıkıp 1800’lerde yapılan bir Osmanlı konağı olan Ulusal Sanat Galerisi ve bugün merkez bankası olan Komünist Parti Binası’nı ziyaret ediyor, ardından girişini ünlü Bulgar aslanı heykellerinin süslediği Ayasofya Bazilikası’nda kısa bir mola veriyoruz. Burada bir Meçhul Asker Anıtı var ve ülkesi için kahramanlık yapan askerleri anmak üzere sönmeyen bir ateş yanıyor. Gün bitiyor, bizim yürüyüşümüz bitmiyor… Aziz Nedalya Kilisesi, Rus Kilisesi gibi tarihi yapıların yanından geçerek otelimize dönüyoruz.
Sofya kesinlikle kışın görülmesi gereken bir kent. Bulgaristan’ın kayak kasabaları ünlü ama Sofya’daki Vitosha Dağı hem tarih hem kayak sporu gezisini bir arada sunduğu için çok daha işlevsel. Kayak yapmıyoruz ama yine de Vitosha’ya çıkıyoruz çünkü UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde de olan Boyana Kilisesi’ni göreceğiz. Kilisedeki fresklerin Rönesans’a ilham verdiği düşünülüyor. Hatta duvardaki yüzünün yarısı gülen, yarısı somurtan ve gözleriyle sizi takip ettiği algısı yaratan kadın freskinin Mona Lisa’nın öncülü olduğu kabul ediliyor. Küçücük bir kilise ama çok etkileyici.
Tumblr media
Aziz Aleksandr Nevski Katedrali
Tüm bir günü geçirmek istediğim yerse buradan sonra uğradığımız son komünist başkan Todor Jivkov’un konutu oldu. Görkemli kelimesinin cılız kaldığı yapı, bugün Ulusal Tarih Müzesi ve içinde orijinal Trak hazineleri, altın takılar ve kadehler gibi etkileyici parçalarla bütün bir Bulgar tarihini görebiliyorsunuz. Son durağımız Sosyalist Sanat Müzesi’nde sadece geçici sergi alanı açıktı ama bahçesindeki -kentten kaldırılıp toplanmış- dönemin simge heykelleri; her açıdan bizi izleyen boy boy Leninler, çeşitli partizan yoldaşlar ve 1989’da Demirperde yıkılırken parti binasının tepesinden helikopterle indirilmiş ikonik kızıl yıldızla mutlaka görülmesi gereken bir yer…
Kuşetli veya yataklı kompartımanlar var, yemek vagonu yok
◊ İstanbul’da uluslararası bilet gişelerinden (Sirkeci, Halkalı, Haydarpaşa) detaylı bilgi alabileceğiniz Sofya treni için internet üzerindeki bilgilerle hareket etmeyin. Sık değişiklik oluyor. Yazın Bükreş seferleri yeniden düzenleniyormuş. ◊ İki tip kompartıman var. Kuşetlide dört, yataklıda iki yatak var. Yataklı tek kişi, tek yön 35; kuşetli 30 euro. Farkı ödeyip mutlaka kompartımanı kapatın, o dar alanda tanımadığınız kişilerle rahat edemezsiniz. ◊ Yemek vagonu yok. Hazırlıklı olun. ◊ Schengen ya da Bulgar vizesi gerekli. Bulgar vizesi Schengen’den kolay ve uygun fiyatlı. Yeşil ve gri pasaportaysa vize yok. ◊ Euro bölgesine girmediği için leva kullanılıyor. Kredi kartları sorunsuz çalışıyor. Yemek ve konaklama fiyatları uygun. ◊ Kayak için kar otelinde kalmak zorunda değilsiniz. Sofya’da şehirde kalıp pistlere çıkabilir, kayak dönüşü dağın eteklerindeki geleneksel restoranlarda yiyebilirsiniz.
0 notes
traveltourstrips · 1 month
Text
New Post has been published on Lutars Turizm
New Post has been published on https://www.lutarsturizm.com/egirdir-ve-beysehir-golleri.html
Eğirdir ve Beyşehir Gölleri
Tumblr media
Türkiye’de karın hâlâ bolca yağdığı zamanlarda, 2006 ve 2010 yılları arasında, Kış Ortası Sukuşu Sayımları (KOSKS) için Beyşehir ve Eğirdir dahil Göller Bölgesi’ndeki tüm gölleri araştırıyorduk. Amacımız kışın en soğuk zamanlarında sukuşlarını saymaktı. Kış, sukuşlarının en hareketsiz dönemi. Bu sayımlar tüm Batı Palearktik’te (Avrupa, Asya ve Kuzey Afrika’yı içine alan bölge) eşgüdümlü yapılıyor. Sabah ayazı, kar ve sayılması gereken yüz binlerce sukuşu… İnanılmaz bir deneyim ama fiziksel olarak da müthiş bir mücadele. İşte bu dönem Göller Bölgesi’yle ilişkimizin zor zamanlarıydı. 2013’ten sonra bu kez içsu balıkları, kuşlar ve sürdürülebilir turizm planlamaları kapsamında kış mevsimi dışında bölgeye gitme şansım oldu ve zaten aşkımız da böyle başladı. Adasını ayrı sevdim, suyunu, dağını ayrı. Bir evdeki iki kardeş gibi olan Beyşehir (küçük kardeş) ve Eğirdir (büyük kardeş) gölleriyle çevresini ziyaret etmek isteyen ya da bu yazıyı okuduktan sonra niyetleneceklere kısa bir rehber hazırladım.
Toroslar’ın hemen ardındaki Beyşehir Gölü biricikliğini hem Orta Anadolu hem de Akdeniz’den alıyor. Konya sınırlarında. Sadece göl değil, Beyşehir ilçesi de önemli bir cazibe merkezi. Gölün ortasındaki Mada Adası, üzerinde yerleşim olan neredeyse tek örnek. Son yıllarda Mada Adası’nın yerli halkın yaşamını konu alan birçok belgesel çekildi. Ama gidip yerinde görmek, deneyimlemek daha farklı tabii.
Gölde toplam 32 ada var. Kış aylarında su donduğunda, yerli halkın rehberliğinde bazı adalara yürüyerek gidebilirsiniz. Buna Mada Adası da dahil. Bu mevsimde gölün manzarasına doyum olmuyor.
Eğer ilkbaharda yolunuz düşerse daha da şanslısınız çünkü göl ve çevresinde bambaşka bir hareketlilik sizi bekliyor. Elbette leyleklerden bahsediyorum. Leylekler ülkemizin hemen her yerinde, çoğu zaman dağınıkken Beyşehir Gölü çevresindeki Yeşildağ ve Adaköy bölgesinde koloni şeklinde yaşıyor, çok sayıda ürüyor. Bu nedenle de yöreye Leylekler Vadisi adı verilmiş.
Göl, mevsimlerle uyumlu şekilde dönüşürken yaz ziyaretçilerine de sürprizler hazırlıyor. Sıcak günlerde özellikle gölün daha sığ bölümlerinde göl soğanı ve nilüfer türleri çiçekleniyor. Burası yüzmeye açık plajlarıyla yaz ziyaretçilerine farklı bir deneyim de yaşatıyor. Benim en sevdiğim aktiviteyse geleneksel mimarisini korumuş çevre köyleri ziyaret etmek.
Konya’ya bağlı Beyşehir ilçesinin merkezi ve çevresi özellikle Selçuklu dönemi ve Eşrefoğlu Beyliği’ne ait eserlerle bezeli. Eşrefoğlu Camisi ve hamamı, Kubadabad Sarayı, Bedesten ve Taş Medrese sadece birkaçı. Beyşehir Gölü çevresindeyse Eflatun Pınarı kesinlikle keşfetmenizi önerdiğim yerlerden biri. Ayrıca son yıllarda popüler olan, Anadolu ve Orta Asya’ya özgü kerpiç mimari örneklerini görebileceğiniz Sonsuz Şükran Köyü’nü de ziyaret edebilirsiniz.
Yüzbinlerce kuş konaklıyor
Göller Yöresi’nin büyük kardeşi Eğirdir Gölü ülkemizin en büyük ve en derin gölleri arasında. Beyşehir ve Kovada göllerine son derece yakın. Beyşehir Gölü’nde olduğu gibi Eğirdir Gölü’nde de adaları hemen farkedeceksiniz. Ön plana çıkanlarsa Can Ada ve Yeşil Ada. Karayoluyla anakaraya bağlandıkları için yarımada desek de yerinde olur.
Beyşehir Gölü gibi koruma altında olan Eğirdir Gölü, yeni yerler keşfetmeyi seven seyahat okurları için güzel manzaralar sunuyor.
Tumblr media
Göl biyolojik çeşitlilik açısından da son derece kıymetli. Özellikle kış aylarında hem ülkemizin hem de Avrupa ve Avrasya’nın kuzeyinden gelen yüz binlerce kuş Eğirdir Gölü’nde konaklıyor. Yüz binlerce derken abartmıyorum zira KOSKS’larda bu gözler 300 bin sukuşu saydı. Neler var derseniz; sakarmeke ve ördek türleri ön plana çıkıyor. Elmabaş patka, tepeli patka ve macar ördeği gibi dalıcı ördeklerle birlikte fiyu, kaşıkgaga ve çamurcun gibi yüzey ördeklerini rahatlıkla görebilirsiniz. Doğal hayat fotoğrafına meraklı seyahat tutkunları için biçilmiş kaftan yani. Kuğu ve kaz türleri ve diğer sukuşlarını da içeren bir ‘şampiyonlar ligi’ gölde arzı endam ediyor ve sizi bekliyor.
Sazan dolmasının tadına bakın
◊ Beyşehir ve çevresinde gastronomi açısından son derece büyük sürprizlerle karşılaşacaksınız. Gölün sunduğu sazan, levrek ve kadife balığı menülerde sıklıkla karşınıza çıkacak. Balık yahnisi ve balık kapama gibi çok sayıda ünlü balık tarifini deneyebilirsiniz. Ben özellikle balık (sazan) dolmasını tavsiye ediyorum. ◊ Eğirdir çevresi sarp dağlarla çevrili. Ulaşımın zor olduğu yıllarda, bu bölge çevresinden epeyce izole olmuş. Bu durum da beraberinde çok özel yaşam pratiklerini ve kültür mirasını getirmiş. Coğrafi yapının yansımalarını özellikle bölgenin mimarisinde ve geleneksel yemeklerinde görmek mümkün. Köyden köye tarifi farklılaşabilen helva ve pestiller, çarşaf böreği gibi hamurişleri uzunca bir listenin önde gelenleri. Yine sazan dolması ve göl balıklarından çok sayıda tarif sizi bekliyor.
0 notes
traveltourstrips · 1 month
Text
New Post has been published on Lutars Turizm
New Post has been published on https://www.lutarsturizm.com/egirdir-ve-beysehir-golleri.html
Eğirdir ve Beyşehir Gölleri
Tumblr media
Türkiye’de karın hâlâ bolca yağdığı zamanlarda, 2006 ve 2010 yılları arasında, Kış Ortası Sukuşu Sayımları (KOSKS) için Beyşehir ve Eğirdir dahil Göller Bölgesi’ndeki tüm gölleri araştırıyorduk. Amacımız kışın en soğuk zamanlarında sukuşlarını saymaktı. Kış, sukuşlarının en hareketsiz dönemi. Bu sayımlar tüm Batı Palearktik’te (Avrupa, Asya ve Kuzey Afrika’yı içine alan bölge) eşgüdümlü yapılıyor. Sabah ayazı, kar ve sayılması gereken yüz binlerce sukuşu… İnanılmaz bir deneyim ama fiziksel olarak da müthiş bir mücadele. İşte bu dönem Göller Bölgesi’yle ilişkimizin zor zamanlarıydı. 2013’ten sonra bu kez içsu balıkları, kuşlar ve sürdürülebilir turizm planlamaları kapsamında kış mevsimi dışında bölgeye gitme şansım oldu ve zaten aşkımız da böyle başladı. Adasını ayrı sevdim, suyunu, dağını ayrı. Bir evdeki iki kardeş gibi olan Beyşehir (küçük kardeş) ve Eğirdir (büyük kardeş) gölleriyle çevresini ziyaret etmek isteyen ya da bu yazıyı okuduktan sonra niyetleneceklere kısa bir rehber hazırladım.
Toroslar’ın hemen ardındaki Beyşehir Gölü biricikliğini hem Orta Anadolu hem de Akdeniz’den alıyor. Konya sınırlarında. Sadece göl değil, Beyşehir ilçesi de önemli bir cazibe merkezi. Gölün ortasındaki Mada Adası, üzerinde yerleşim olan neredeyse tek örnek. Son yıllarda Mada Adası’nın yerli halkın yaşamını konu alan birçok belgesel çekildi. Ama gidip yerinde görmek, deneyimlemek daha farklı tabii.
Gölde toplam 32 ada var. Kış aylarında su donduğunda, yerli halkın rehberliğinde bazı adalara yürüyerek gidebilirsiniz. Buna Mada Adası da dahil. Bu mevsimde gölün manzarasına doyum olmuyor.
Eğer ilkbaharda yolunuz düşerse daha da şanslısınız çünkü göl ve çevresinde bambaşka bir hareketlilik sizi bekliyor. Elbette leyleklerden bahsediyorum. Leylekler ülkemizin hemen her yerinde, çoğu zaman dağınıkken Beyşehir Gölü çevresindeki Yeşildağ ve Adaköy bölgesinde koloni şeklinde yaşıyor, çok sayıda ürüyor. Bu nedenle de yöreye Leylekler Vadisi adı verilmiş.
Göl, mevsimlerle uyumlu şekilde dönüşürken yaz ziyaretçilerine de sürprizler hazırlıyor. Sıcak günlerde özellikle gölün daha sığ bölümlerinde göl soğanı ve nilüfer türleri çiçekleniyor. Burası yüzmeye açık plajlarıyla yaz ziyaretçilerine farklı bir deneyim de yaşatıyor. Benim en sevdiğim aktiviteyse geleneksel mimarisini korumuş çevre köyleri ziyaret etmek.
Konya’ya bağlı Beyşehir ilçesinin merkezi ve çevresi özellikle Selçuklu dönemi ve Eşrefoğlu Beyliği’ne ait eserlerle bezeli. Eşrefoğlu Camisi ve hamamı, Kubadabad Sarayı, Bedesten ve Taş Medrese sadece birkaçı. Beyşehir Gölü çevresindeyse Eflatun Pınarı kesinlikle keşfetmenizi önerdiğim yerlerden biri. Ayrıca son yıllarda popüler olan, Anadolu ve Orta Asya’ya özgü kerpiç mimari örneklerini görebileceğiniz Sonsuz Şükran Köyü’nü de ziyaret edebilirsiniz.
Yüzbinlerce kuş konaklıyor
Göller Yöresi’nin büyük kardeşi Eğirdir Gölü ülkemizin en büyük ve en derin gölleri arasında. Beyşehir ve Kovada göllerine son derece yakın. Beyşehir Gölü’nde olduğu gibi Eğirdir Gölü’nde de adaları hemen farkedeceksiniz. Ön plana çıkanlarsa Can Ada ve Yeşil Ada. Karayoluyla anakaraya bağlandıkları için yarımada desek de yerinde olur.
Beyşehir Gölü gibi koruma altında olan Eğirdir Gölü, yeni yerler keşfetmeyi seven seyahat okurları için güzel manzaralar sunuyor.
Tumblr media
Göl biyolojik çeşitlilik açısından da son derece kıymetli. Özellikle kış aylarında hem ülkemizin hem de Avrupa ve Avrasya’nın kuzeyinden gelen yüz binlerce kuş Eğirdir Gölü’nde konaklıyor. Yüz binlerce derken abartmıyorum zira KOSKS’larda bu gözler 300 bin sukuşu saydı. Neler var derseniz; sakarmeke ve ördek türleri ön plana çıkıyor. Elmabaş patka, tepeli patka ve macar ördeği gibi dalıcı ördeklerle birlikte fiyu, kaşıkgaga ve çamurcun gibi yüzey ördeklerini rahatlıkla görebilirsiniz. Doğal hayat fotoğrafına meraklı seyahat tutkunları için biçilmiş kaftan yani. Kuğu ve kaz türleri ve diğer sukuşlarını da içeren bir ‘şampiyonlar ligi’ gölde arzı endam ediyor ve sizi bekliyor.
Sazan dolmasının tadına bakın
◊ Beyşehir ve çevresinde gastronomi açısından son derece büyük sürprizlerle karşılaşacaksınız. Gölün sunduğu sazan, levrek ve kadife balığı menülerde sıklıkla karşınıza çıkacak. Balık yahnisi ve balık kapama gibi çok sayıda ünlü balık tarifini deneyebilirsiniz. Ben özellikle balık (sazan) dolmasını tavsiye ediyorum. ◊ Eğirdir çevresi sarp dağlarla çevrili. Ulaşımın zor olduğu yıllarda, bu bölge çevresinden epeyce izole olmuş. Bu durum da beraberinde çok özel yaşam pratiklerini ve kültür mirasını getirmiş. Coğrafi yapının yansımalarını özellikle bölgenin mimarisinde ve geleneksel yemeklerinde görmek mümkün. Köyden köye tarifi farklılaşabilen helva ve pestiller, çarşaf böreği gibi hamurişleri uzunca bir listenin önde gelenleri. Yine sazan dolması ve göl balıklarından çok sayıda tarif sizi bekliyor.
0 notes
traveltourstrips · 1 month
Text
New Post has been published on Lutars Turizm
New Post has been published on https://www.lutarsturizm.com/2024un-avrupadaki-heyecan-verici-en-yeni-tren-yolculuklari.html
2024’ün Avrupa’daki heyecan verici en yeni tren yolculukları
Tumblr media
Bazı hükümetlerin havacılıkla ilgili emisyonları azaltmak için elinden geleni yaptığı bir dönemde başlatılan bir dizi yeni tren seferi sayesinde, Avrupa’da uçuşsuz seyahat etmek giderek daha kolay hale geliyor. Örneğin Fransa 2,5 saatten daha az tren yolculuğunun mümkün olduğu iç hat uçuşlarını yasakladı. AB de 2030 yılına kadar yüksek hızlı demiryoluna yaptığı harcamaları ikiye katlamayı planlıyor. Bu durum gezginlerin işine yarıyor çünkü trenle yolculuk hem yol boyu geçilen kent ve kasabaları tanıma fırsatı sunuyor hem de daha ekonomik. İşte tren yolculuğunu sevenler için yeni açılan ve 2024’te açılacak yeni rotalar…
Tumblr media
Bir biletle üç ülke onlarca şehir
Belçika, Hollanda ve Almanya arasındaki üç ülkeyi kapsayan bir rota ve üç tren şirketinin (Arriva, SNCB ve NS) işbirliğiyle gerçekleştirilen European Sleeper isimli tren seferi uzun zamandır bekleniyordu. Nihayet Aralık 2023’te hizmete giren ve Liège ile Aachen’ı yüksek hızlı trenler için önemli merkezler haline getiren hizmet, gezginlerin Köln, Frankfurt, Berlin, Brüksel ve Paris dahil olmak üzere çok sayıda ek şehre erişmesini çok daha kolaylaştıracak.
Tumblr media
Haftanın üç günü Berlin’den Paris’e
Aralık 2023’ün başlarında ÖBB Night-jet, haftada üç kez sefer yapan ve Fransa’nın doğusundaki Strazburg’da mola veren yeni Berlin-Paris rotasını başlattı. Kabin seçenekleri, standart bir bölmedeki koltuktan altı kişilik şık ranzalı kuşetlere ve tek ya da çift kişilik mini kabinlere kadar çeşitlilik gösteriyor. ÖBB Nightjet’in 2024 sonlarında rotayı günlüğe dönüştürmeyi planladığını da belirtelim.
Tumblr media
Avusturya’nın kayak pistleri rayların ucunda
TUI’nin Amsterdam’ı Köln ve Frankfurt üzerinden Avusturya’ya bağlayan yeni Ski Express hizmeti sayesinde Avusturya’nın kayak pistlerine ulaşım kolaylaştı. Ekonomiden lükse birçok kabin seçeneği var. Tren Avusturya’ya küçük bir sınır şehri olan Wörgl’den giriyor ve buradan biri Tirol’e, diğeri Salzburg’a olmak üzere iki servise ayrılıyor. Bu destinasyonlara giderken Avusturya Alpleri’nin popüler kayak merkezlerinde duruyor.
Yol uzun, vagonlar eski ancak rota her yıl uzuyor
Açılış tarihi: 25 Mart 2024
Brüksel’den kalkan gece treni hizmeti 2023’ün ilk aylarında başlatıldı ancak demiryolu altyapı çalışmaları nedeniyle, şimdiye kadar yalnızca Almanya’nın başkentine ulaşabiliyordu. Mart 2024’ten itibaren Brüksel’den Prag’a kadar yaklaşık 15 saatlik bir yolculuk süresiyle Amsterdam ve Berlin’de duraklayacak. 2025’te Hollanda ile Fransız Alpleri ve Amsterdam ile Barselona arasındaki rotalar da dahil olmak üzere daha fazla noktaya erişmesi hedefleniyor. Fakat çok lüks bir servis beklemeyin. Üç farklı kabin sınıfı var ama tren daha çok hızlı bir şekilde çekidüzen vererek hayata döndürülen eski hizmet dışı vagonlardan oluşuyor. Ancak şirket yakın gelecekte yeni trenlerin ve daha fazla hizmetin sözünü vermiş.
Tumblr media
Roma’da tarih, Cortina d’Ampezzo’da kayak turu
FS treni Turistici Italiani’nin yeni gece treni Roma’yı İtalya’nın en karlı kayak merkezlerinden biri olan Cortina d’Ampezzo’ya bağlıyor. 1-6 kişilik yataklı kabin seçenekleri olan trende yemekli vagon ve bar da var. 220 yataklı tren her cuma saat 21.40’ta Roma’dan ayrılıp ertesi sabah saat 8 civarında Calalzo’ya varıyor, ki buradan kısa bir otobüs yolculuğuyla da Cortina d’Ampezzo’ya ulaşılabiliyor.
Tumblr media
Avrupa’nın batısını 7 saatte geçecek
Açılış tarihi: 2024 sonu
Hizmet FS Italiane Group’un bir yan kuruluşu olan İtalya’nın devlet mülkiyetindeki demiryolu Trenitalia tarafından işletilecek. Rota için Trenitalia’nın yüksek hızlı Frecciarossa denen ve ‘kırmızı ok’ anlamına gelen trenleri kullanılacak. Saatte azami 400 kilometre hıza sahip trenle Paris-Madrid arası yolculuk süresinin 7 saatin biraz altında olması bekleniyor.
Tumblr media
Kuzey ve Güney İtalya arasında son derece lüks bir seyahat
Açılış tarihi: 2024 sonu
Orient Express bu yıl son derece lüks yeni treni ‘La Dolce Vita’yı hizmete sunacak. Tren Orient Express grubunun 2024’te ilk otellerini açacağı Roma ve Venedik de dahil olmak üzere Kuzey ve Güney İtalya’daki destinasyonlar arasında altı farklı güzergâhta seyredecek.
0 notes
traveltourstrips · 10 months
Text
New Post has been published on Lutars Turizm
New Post has been published on https://www.lutarsturizm.com/bilmezdim-lalelerin-bu-kadar-hos-koktugunu.html
Bilmezdim lalelerin bu kadar hoş koktuğunu
Tumblr media Tumblr media
İstanbul’un soğuk, bol yağışlı bir gününde düştüm yola. Uzun bir seyahat olacağı için çantamda yazlık-kışlık ne ararsan vardı. Hollanda’dan aldığım haberlere nazaran hava güneşliydi. Ama havaalanına indiğim an İstanbul’dan daha beter fırtınalı ve yağmurlu bir Amsterdam karşıladı beni. İner inmez kentin sokaklarına atacaktım kendimi ancak olamadı. Daha evvel ünlü lale bahçesi Keukenhof’a giderken geçmiştim Amsterdam’dan. Kenti gezememiştim. Bir sonraki gidişimde güneşli bir günde kuzenimle düşmüştük yola lakin yeniden ısıran bir soğuk vardı. Kenti donarak azıcık turlayabildik. Tadı damağımda kalınca birkaç hafta sonra bu defa tek başıma gittim Amsterdam’a. Kanal tipinin uygun olacağını düşünüp bir bot buldum. Kentin kanallarında gezmenin sokaklarında dolaşmaktan daha eğlenceli olduğunu itiraf etmek zorundayım. Bu kentte sokak sokak dolaşırken esasen yolunuz daima kanallara çıkıyor.
BUTİK KAFELER, İKONİK MESKENLER
Kentin her yeri bisiklet cenneti, bu hoşuma gitti. Lakin bir orta fotoğraf çekmek için tripodumu yola koymuştum ve bir araç göz nazaran göre üzerinden geçti. Sonra ardına bile bakmadan gitti. Fırlayan telefonuma birileri koştu. Ben de nedense pek çok ülkeyi benimle gezen hatta Everest’e bile çıkan, Şehnaz ismini verdiğim tripoduma koştum. Bir bacağı kırıldı maalesef. Neyse ki telefonumda bir sorun yoktu.
Tumblr media
Tramvayda giderken gezmek istediğim yerler anons edilince merkeze varmadan iniverdim. Ünlü Anna Frank’in meskeninin olduğu Singel bölgesindeydim. Bugün bir müze olan bu konut o kadar meşhur ki lakin bir buçuk ay sonrasına bilet vardı. O yüzden gezemedim lakin en azından konutun olduğu yeri görmek ve o sokaklarda dolaşmak istedim. Nazi hücumlarından kaçmak için bir meskende tam 761 gün saklanan ve sonrasında yakalanıp bir toplama kampında ölen 16 yaşındaki bu küçük kızın konutunun etrafı mahşer yeri üzereydi. Amsterdam’ın en sevdiğim yeri bu Singel bölgesi oldu. Merkeze oranla daha küçük butik kafeler, Amsterdam meskenleri ve vintage dükkânlar… Döndüm dolaştım, tekrar buraya geldim.
Şehrin en ikonik noktası, Dans Eden Konutlar olarak isimlendirilen kanal uzunluğundaki binalar. Suyun üzerindeki kütüklere inşa edilen bu konutlar vakitle sağa sola kayarak enteresan imgeler oluşturmuş. Daracık meskenlerin kapısından ve merdiveninden eşya taşımak mümkün olmadığından genelde ön cephede bir vinç kancası oluyor ve eşya pencereden içeri alınıyor. En çok bu konutların içini merak ettim. Dışarıdan bu kadar yamuk görünen bir konutta bir tas çorbanın masada nasıl durduğunu ya da yatarken eğim münasebetiyle insanların yuvarlanıp yuvarlanmadığını görebilseydim… Amsterdam’da yaşayan arkadaşımdan öğrendiğim kadarıyla bu konutların en büyük ıstırabı eğrilik değil farelermiş. Ülkede fare öldürmek de yasak olunca kanal boyunca bir tarafı su içinde olan bu konutlarda çokça fare yaşıyormuş. Bir mağaza gezerken tıngır tıngır dolaşan fareler görmüştüm aslında. Allah’tan bu hayvanları sempatik buluyorum lakin birlikte yaşamak konusunda da mutlaka istekli değilim.
Amsterdam’da müzelere girmem pek mümkün olmadı. Benim üzere akışına gezen ve yaşayan biriyseniz çok evvelce alınması gereken biletleri bulamazsınız. Çünkü ben ne vakit nerede olacağımı, o gün canımın ne isteyeceğini hiç kestiremediğim için kapısından bilet alamadığım hiçbir müzeyi şimdiye kadar gezemedim. Şayet illaki ben bu müzelerin içini görmeliyim diyorsanız çok çok evvelce biletlerinizi almalısınız. Bu ortada hiçbir şeyin ucuz olmadığını unutmayın.
Kentte gezmeniz gereken yerler çoğunlukla ünlü Dam Meydanı ve etrafında. Bu meydana kaç defa gittiysem her keresinde tam meydanın ortasında klarnetiyle ‘Ihlamurlar Altında’ (2005) dizisinin müziğini çalan adama ve birebir müziğe denk gelmeme ne demeli peki! Aslında ülkede yaşayan Türk sayısı o kadar çok ki ben kendimi pek yurtdışına çıkmış üzere hissedemedim birinci başlarda.
Hollanda’da yöresel lezzet namına waffle ve kocaman külahlarda satılan kızarmış patatesten diğer bir şey yok. En uygun yiyebileceğiniz yemekse tüm Avrupa’da olduğu üzere ünlü zincirlerin hamburgerleri. Yöresel bir şey yok derken de haksızlık etmeyeyim. Kesinlikle peynirlerini denemelisiniz. Hatta o peynir bıçaklarından satın almalısınız. Ben yanında bir tane de kesme tahtası kaptım. Oralara kadar gitmişken Amsterdam’a 12 dakika uzaklıktaki Zaandam kentini gezmemek olmazdı. Bu bölgenin en ikonik fotoğraf noktası ünlü Inntel Hotel. Mimarisinde Hollanda konutlarından esinlenilmiş ve bence görselliği tek sözle enfes. Zaanse Schans ise oranın en tanınan kasabalarından biri ve yel değirmenleriyle ünlü.
Ve bizi mis üzere kızarmış balık kokularıyla karşılayan Volendam balıkçı köyü… Bir tarafta ikram dükkânları, öbür tarafta balıkçı tekneleri… Tam da akşam olmak üzereyken girdik köye. Çabucak bir yere oturup hayatımda yediğim en lezzetli balıklardan yedim.
Lale tarlaları da Volendam’a yaklaşık yarım saat uzaklıktaki Alkmaar kentinde. Yol kenarında gördüğümde resmen çığlık attım. Oralar özel arazi olduğu için evvel çiftlik sahibinden müsaade aldım. Çok içerilere gitmemek kaydıyla girmemize ve fotoğraf çekmemize müsaade verdi. Bilmezdim lalelerin bu kadar hoş koktuğunu. Görsel şöleni zati varsayım edersiniz. Bu ortada asıl ünlü lale bahçelerinin olduğu Keukenhof’a Amsterdam’dan trenle gidebilirsiniz. Bizim İstanbul’daki Yıldız Parkı ya da Emirgân Korusu’nun çok daha büyüğünü düşünün. Kendi ülkemde bir türlü görmeyi başaramadığım zıt laleleri Hollanda’da bulmak nasip oldu. Kapalı birkaç alanda orkideler ve lale tiplerinin hepsini görebiliyorsunuz ayrıyeten lale soğanı satın alabiliyorsunuz.
Tumblr media
KÖYLERİNİN HOŞLUĞU…
Çok sayıda klâsik köy var gezginlerin görmemizi önerdiği lakin ben köylerin hepsini gezmedim zira bir müddet sonra kendini tekrar etmeye başlıyor. Bunların ortasında bence bir adedinin yeri başka: Giethoorn. Kanallar boyunca sıralanmış konutlarıyla meşhur, araç girmeyen bir köy olduğunu okumuştum. Evet, gittim, gördüm, sahiden masal üzere bir yer fakat buranın bile biraz abartıldığını düşünüyorum.
Hollanda’da bir buçuk ay kaldım. Hayatımda görmediğim kadar çok bisiklet gördüm. Birkaç sefer çarpılmaktan kıl hissesi kurtuldum. Dümdüz bir ülke. Ne dağ ne zirve var. Güneş bile bir türlü batamıyor. Sokak hayvanı olarak bizdeki üzere kedi ve köpek görmeniz pek mümkün değil. Bol bol yabanördeği ve kuğuya rastlayabilirsiniz fakat. Sokaklarda, balkonlarda kuşlar için asılmış fıstık ezmeli yemler var. Bir kuş olsam muhakkak Hollanda’yı seçerdim. Deniz düzeyinin altında kalan, Konya’dan bile küçük bu ülkede çok hoş anılar biriktirdim. Mutlaka tekrar gitmeliyim.
0 notes
traveltourstrips · 10 months
Text
New Post has been published on Lutars Turizm
New Post has been published on https://www.lutarsturizm.com/budvadan-bodruma-deniz-kum-gunes-ve-tarih-bir-ortada.html
Budva’dan Bodrum’a deniz, kum, güneş ve tarih bir ortada
Tumblr media Tumblr media
Çocukla Seyahat’in bu ay bir yurtiçi ve bir yurtdışı olmak üzere iki farklı rotası var; Bodrum ve Karadağ, Budva. Yaklaşık 2 ay evvel temelli olarak Bodrum’a taşındık. Şimdi hem kalabalık hem de sıcaklar başlamadan Lorin’le yarımadayı keşfe çıktık. Karadağ, Budva rotasıysa vizesiz, 12 bin liranın altında bütçesiyle, deniz, kum, güneş tatili vaat eden bir seçenekti. Pronto Tour’un davetiyle 3 gece 4 gün Budva’yı gezdik. Burada pasaport ve çocukla yurtdışı çıkışına bir parantez açmak istiyorum. Şayet çocuğunuz küçükse ve MEB’e bağlı rastgele bir kreşe gidiyorsa yalnızca defter bedeli ödeyerek 5 yıllık pasaport çıkarabilirsiniz. Karadağ, çocuğun yanında başka ebeveyni olmadan ülkeye girişine müsaade veriyor. Ülkelerin farklı uygulamaları var. Kimileri başka eşten muvafakatname istiyor; anne-çocuk; baba-çocuk çıkılacak seyahatler öncesinde gideceğiniz ülkenin konsolosluğundan bilgi alın.
Tumblr media
Anne-kız oyuncak alışverişinde…
Dönelim Budva seyahatimize… İstanbul’dan Podgoritsa’ya yaklaşık 1 saat 20 dakika uçuyorsunuz ve buradan yeniden yaklaşık 1 saat 15 dakika daha otobüs seyahatiyle Budva’ya varıyorsunuz. O denli harikulade bir tabiatı var ki yol uzunluğu izleyeceğiniz köylere ve görüntüye doyum olmuyor. Müddet olarak İstanbul’dan Ege’ye gitmekten bir farkı yok. Fakat tatil bütçesi olarak bu yıl Ege kıyılarıyla kıyaslayınca epey uygun. Gidiş-dönüş uçak bileti, 4 yıldızlı otelde konaklama ve kent tipi ödediğiniz fiyata dahil.
TARİHİ SURLAR PLAJA AÇILIYOR
Pronto Tour’un her güne farklı bir gezisi var. Karadağ’ın bir başka ünlü kenti Kotor’a, Tivat, Perast ve Balkanlar’ın en büyüğü olan İşkodra Gölü’ne giden ekstra cinslere katılabilirsiniz. Ben Lorin’le çok yorulmak istemediğimden yalnızca Budva’yı görmeyi tercih ettim. 3 gece 4 gün kenti gezmek için kâfi, biraz daha denizin tadını çıkarayım ya da yakın başka kentleri görelim diyorsanız haftalık tipleri da seçebilirsiniz.
Budva’da eski kentinin olduğu bölgenin ismi Stari Grad. Sokaklarında dolanırken birden bir surun içinden geçip kendinizi plajda buluveriyorsunuz. Mayonuzu içinize giymenizi ya da yanınızda taşımanızı tavsiye ederim. Stari Grad’ı gezmek, tarihi kale ve kiliselerini dolanmak da dahil azamî yarım gününüzü alır. Labirenti andıran daracık ve kıvrımlı sokakları, ikramlık eşya dükkânları, kafeleri ve restoranlarıyla kentin en tanınan, en turistik yeri.
Tumblr media
İşte ücretsiz dondurma hazinesinin bileti.
Lorin puseti olmadan 13 bin adım attığı gün yorgunluktan isyan edip yere oturmuştu. Son bir heves kaleyi de gezebilmek için kalede hazine oyunu uydurdum. “İçeride bir hazine varmış, bu bir müsabaka, şayet bulursak ödül olarak tüm dondurmalar fiyatsız olacakmış” dedim. Gücünün tekrar nasıl yerine geldiğini anlatamam. Kale içinde koşturup durdu, ben de içeri girerken aldığımız bilet-kartı kütüphaneye sakladım. Buldu ve kartı kapıp “Dondurmaa” diyerek güvenliklere koştu. Sonuç olarak siz benim yaptığım yanılgıyı yapmayın ve bebek otomobilinizi kesinlikle yanınıza alın.
Eski kentin meydanında yaz uzunluğu akşamları çeşitli şenlikler düzenleniyor, gitmeden internetten denetim edin. Kentin geri kalanı da Adriyatik’e bakan Mogren ve Slovenska olarak ikiye ayrılan uzun kıyı şeridinden oluşuyor. Burada kafeler, restoranlar ve çocuklar için oyun alanları var. Geceleri denize girenler, dans eden gençler, koşturan çocuklarla her daim hareketli. Lakin tüm kentte pazar günü birkaç restoran ve büfe hariç her yer kapalı. Gereksinim ve alışverişinizi aman pazar gününe bırakmayın, sonra bizim üzere AVM’nin kapısında kalakalırsınız.
Şehrin turist yükünü öteki Slav halkları oluşturuyor. Karadağ’da da Sırpça ve Hırvatça karışımı bir lisan konuşuluyor. Bağımsızlıklarını 2006’da ilan ettikleri için şimdi geliştikleri söylenemez ancak pak ve inançlı bir kent. Halk ve çalışanlarsa son derece gergin!
Yabancı lisanınız yoksa hiç kaygı etmeyin zira onların da yok. 5 dakika sandviçteki tavuğu çıkarıp yalnızca kaşar peynirli hale getirmelerini istediğimi anlatmaya çalıştıysam da sonuçta peynirsiz ve tavuklu bir sandviçle baş başa kaldım. Zati şayet et yiyor ve seviyorsanız bu seyahatte bize katılan benim grup, Lorin’in yol arkadaşı Gülay Barbaros Altan’ın tavsiyesiyle gittiğiniz her yerde balık ve deniz eserlerini tercih edebilirsiniz. Denizin kıyısında yaşayıp bunu da mutfaklarında değerlendirmeyi düzgün biliyorlar. Yediği her deniz mahsulünden son derece şad kaldı Gülay. Ayrıyeten mutsuz olmamak için euro’yu liraya çevirmeyi bırakmak gerekiyor. Euro üzerinden kendinize günlük bir bütçe ayırmak mantıklı.
Tumblr media
4 yaşındaki minik gezginimiz Lorin otelin taşlık plajında oyunlar oynadı.
DENİZ SICAK, DAĞLAR KAPKARA
Turunuzu yarım pansiyon seçerseniz size bir öğle yemeği kalıyor, o da kişi başı 7-10 euro ortası hoş bir yemekle taçlanıyor. Öteki Avrupa ülkelerine nazaran çok ucuz değil, lakin kaliteli yemek mümkün.
Şehirde Türk turist sayısı da epey fazla. Lorin geçen yılki Mısır seyahatinden sonra burada da Türkçe konuştuğunu duyduğu insanların yanına “Ben Türkçeyim” diye bağırarak koşmayı ihmal etmedi. Ve tüm yabancı lisanları İngilizce zannetmeye devam etti.
Deniz sıcaklığı çocuklar için ülkü. Birçok kıyı çakıl ve kum karışık. Dağlar nitekim kara ve dumanlı. Tabiatı harikulade. Dağların ortasında denize girmek epey keyifli. Su sporları yaygın. Çokça parasailing var ve kara dağların akabinde yamaç paraşütü de yapılıyor.
Biz bir gün otelimizin önünden kalkan tekneye binerek 5 dakika uzaklıktaki Sveti Nikola Adası’na (Hawaii Adası) yüzmeye gittik. Anakaraya ufak bir toprak kesimiyle bağlı olan Sveti Stefan Yarımadası’nı ise lakin tekneyle dışarıdan görebildik. Aslında kentin tarih açısından en kıymetli yerlerinden biri burası. Bir devir 12 ailenin yaşadığı kasabada Sırbistan Kraliçesi’nin yazlık meskeni de varmış. Şimdilerde ünlü bir otel zincirinin derece lüks bir tatil köyü. Fakat üzülmeyin, Hawaii olarak isimlendirdikleri Sveti Nikola da hoş bir gün geçirmek için çok sempatik bir ada. Bir restoran ve 3-4 tane barı olan adada deniz çok hoş lakin suyun içi taşlık ve yosun sebebiyle kaygan, yanınıza deniz ayakkabınızı almayı unutmayın. Tekneyle adaya gidip dönmek 5 euro, çocuktan da para alıyorlar. Adada şezlong ve şemsiye 15 euro. Lakin havlunuzu serip yayılmak fiyatsız. Hayli keyifli bir gündü, adaya geçin derim.
KADIN SÜRÜCÜLÜ TAKSİ SEÇİN
Bir taksi sorunu var bu kentte. İstanbul üzere değil, çabucak taksi bulabiliyorsunuz lakin özel taksiler otellerin yakınında fazlaca oluyor, bilmeden biniyorsunuz ve yaklaşık üç katı bir fiyat ödüyorsunuz. Üzerinde ‘Palmi’ yazan taksiler pak ve olağan tarife, üstelik sürücülerin birden fazla bayan ve seyahat sonunda taksimetreden fiş çıkıyor, ödeyeceğiniz fiyat aşikâr. Kısa yola da isyan etmiyorlar. Bir not da içinde 500 GB yüklü olan turist internet paketlerine düşmek isterim. 10 euro verip, bir çizgi alıp 500 GB internetle tatilinizin tadını daha da rahat rahat çıkarabilirsiniz.
Tumblr media
GEZİ NOTLARI
– Stari Grad’daki tüm kiliseler akşam açık olduğundan gündüz yerine akşam serinliğinde gezmek âlâ bir seçenek olabilir.
– Tarihi yapıları gezmeyi seviyorsanız, kent merkezinden biraz uzaklaşmayı göze alarak Podostrog, Duljevo, Praskavica, Rustovo ve Stanjevici manastırlarını görebilirler.
– Mogren Plajı’na giden yolda karşınıza çıkacak Dans Eden Kız Heykeli ile Antik Roma mezarları kentin yakın ve uzak tarihinin görgü şahitlerinden.
Tumblr media
  HAZIR TRAFİK SIKIŞMAMIŞKEN…
Budva tatilimizin akabinde tekrar Bodrum’dayız. Hazır trafik sıkışmamış, sıcaklık 26-28 ortası değişiyorken dilediğimiz koya gidebiliyoruz. Bizim beğenilen beldemiz Torba. Konaklamıyorsanız bile şahane otellerdeki restoran ve plajlara dışarıdan girebiliyorsunuz. Fiyat olarak daha makul olan belediyenin Torba Cafe’sine gidebilirsiniz, lakin gün uzunluğu şezlong savaşları var. Bir öteki seçeneğinizse kıyı uzunluğu sıralanmış balık restoranlarının iskeleleri. Burada da favorimiz Mercan Restoran. Hasret Hanım’ı bulun, gerisini ona bırakın. Hem fiyatları makul hem de hoş bir servisi var. Akşamüzeri Torba’nın bütün çocukları hatta Bodrum’un öteki bölgelerinden birçok çocuk Babun Çocuk Kitapçısı’nda buluşuyor. İçinde her çeşit çocuk kitabı, önünde tatlı bir parkı var. Hafta sonları farklı atölyelere mesken sahipliği yapıyor. Kafesinde ağaçların altında dinlenmek güzel bir seçenek.
Çocukların doyasıya eğlenmesi için Bodrum’daki en âlâ adreslerden biri yeniden Torba’daki Vogue Supreme Hotel’in içindeki Candyland. Devasa aquapark’ı, dalga havuzları, Bodrum’a girişte herkesin dikkatini çeken dönmedolabın da olduğu lunaparkı ve küçük diskosuyla Candyland çocuklar için adeta bir cennet. Hem otel konuklarına hem de dışarıdan ziyaretçilere açık. Öncesinde rezervasyon gerekli.
Torba’da konaklayacaksanız veiyi bir yemek, hoş bir plaj istiyorsanız en düzgün alternatif Susona Bodrum, LXR Hotels &Resorts. Çocuklu aileler için Family Beach isminde başka bir plaj var ve otelin ısıtmalı havuzlarından biri olan infinity pool’u kullanabiliyorsunuz. Oteldeki herkes çocuklarla çok ilgili. Lorin biz sarfiyat gitmez havuza girdi ve neredeyse tüm gün çıkmadı. Cankurtaran olarak çalışan bir ablası çabucak suya girerek Lorin’le ilgilendi hatta yüzmeyi öğretti. Bana da lokal ve gurme lezzetlerini harmanlayan imza restoranı Malva’da, executive şef Necmi Ağaç’ın mikrolokal lezzet anlayışıyla hazırladığı yemekleri tatmak için fırsat doğdu. Öbür restoranlarında da vegan ve organik seçenekler var. Deniz ve havuzdan yorulan Lorin uykuya daldığında Frankie Beach Club’da DJ müzik eşliğinde eğlenceli birkaç saat geçirdim, ne palavra söyleyeyim çocukla tatilde kendinize de vakit ayırmak işin bonusu oluyor. Susona’nın Frankie Beach’ine ve bünyesindeki restoranlara rezervasyonla günübirlik girmek mümkün.
Bodrum’da bu yaz da otellerin içinde sanat galerileri açılıyor. Hem çocuk hemsizin için uygun bir aktivite. Susona’daki Frank Arka Studio bunlardan biri. Fransa merkezli dünyaca ünlü sanat galerisi Perrotin Gallery, yaz uzunluğu Bodrum Loft’ta sanatseverlerle buluşuyor. METT Hotel’deki Nine Cloud standı, Anna Laudel Bodrum’daki Daniele Sigalot’nun ‘Around the WORD’ isimli şahsî standı de görebileceğiniz öbür sanat yapıtlarından yalnızca birkaçı.
  CENNET VE KARAİNCİR
Bodrum’da nerede konakladığınız çok kıymetli değil, aracınızla ya da dolmuşlarla her koya rahatlıkla gidebilirsiniz. Bizim favori koyumuz Cennet. Deniz kıyısı yumuşacık kum. Çocuklar için ülkü sığlıkta, biraz açılırsanız koyun ismini nereden aldığını anlıyorsunuz. 5-6 metre tabanı görmek ve dağların ortasında yüzmek insanı hakikaten cennette hissettiriyor. Küçük bir işletme var. Şezlong 100 lira. Tost 40, limonata 30 lira. Otopark fiyatsız. Dilerseniz kendi sandalyelerinizle de gidip fiyat ödemeden denize girebilirsiniz.
Çocukla gidilebilecek bir başka deniz seçeneğiyse Akyarlar’daki Karaincir Plajı. Ne yazık ki burada halk plajı ismine pek yer kalmamış. Uygun fiyatlı beach’ler üzere değerli olanlar da var, seçim sizin. Pırıl pırıl bir suyu ve altın sarısı kumu var. Lakin denizin suyu soğuk. Bodrum’da Mavi Bayraklı 67 plaj var, münasebetiyle denizi gördüğünüz anda üstünüzü çıkarabilirsiniz fakat tekrar de en güzeline gideceğiz üzere bir savınız varsa Mazı Köyü’ndeki Hurma Sahili’ni es geçmeyin. Ağaçlarla dolu bu köyü bitirdiğinizde karşınıza masmavi bir deniz çıkıyor. Ufak birkaç pansiyon var. Tam baş dinlemelik. Su sıcak lakin denizi taşlık. Son olarak önereceğim deniz elbette İçmeler. Kumbahçe’deki İçmeler’in suyu o kadar soğuk olmasına karşın içinden çıkmak istemiyorsunuz. Aspat Koyu’nu da tavsiye edecektim lakin biz gittiğimizde bir otel koyun etrafını çevirmişti. İçeri giriş için kişi başı 1.000 lira istiyorlardı. Üzgünüm, Bodrum’un en hoş koylarından Aspat artık halka kapalı.
Deniz sonrası kıyı yürüyüşlerinde Bodrum’un her beldesinde kesinlikle bir çocuk parkı bulursunuz. Bodrum Kalesi’ni hazine oyunu sistemiyle gezmek de eğlenceli olacaktır.
0 notes
traveltourstrips · 10 months
Text
New Post has been published on Lutars Turizm
New Post has been published on https://www.lutarsturizm.com/uyku-nedir-bilmeyen-bir-orman-ve-delta.html
Uyku nedir bilmeyen bir orman ve delta
Tumblr media Tumblr media
Bir tabiat tarihi müzesine gittiğimizde çeşitli bölgelerin öne çıkan kültürel ve doğal bedellerine yönelik eserler görürüz. Müzededirler ve de müzeliktirler! Zira muhtemelen birçok ya kalmamıştır ya çok azdır ya da bilinmeyen gizli olduğu için görmek mümkün değildir. Hani deriz ya az bulunur ve farklı manasında ‘tam müzelik’ diye. İşte Güney Amerika tam manasıyla açık bir müze. Üstelik hoş bir müzeye girdiğimizde bizde oluşan o hayret hissini da hesaba katarak söylüyorum. İşte bu türlü az kalmış alanlardan biri Ibera Ulusal Parkı. İsmi ulusal park olsa bile kendi aslında bir Amazon havzası deltası. Üstelik alanın öyküsünün gerisinde yalnızca biyolojik çeşitlilik de yok. Hususun ucu angus sığırlarına ve şu bizim ünlü Arjantin bifteğine kadar dayanıyor.
Tumblr media
YILDIZLAR YERYÜZÜNE İNMİŞ
Hatırı sayılır ölçüde bölgeye gerek seyahat gerekse araştırma için gitmiş biri olarak Ibera’da yaşadığım tecrübesi rahatlıkla listede üst sıralara koyabiliyorum. Gelelim nedenine… “Orada dur, buraya bak” derken alana ulaşmak geceye kaldı ve yol bayağı deltanın içinden geçiyor… Etrafta çok fazla aydınlatma da yok; yıldızları ve küçük sürprizimizi saymazsanız. Yol uzayınca ve bünyeye uyku etki etmeye başlayınca, yolda ışıklar görmeye başladığımı sandım. Bir, iki derken dinlenmek için dışarı çıktığımda, uykusuzluk emaresi sandığım ışıkların etrafımı saran ateşböcekleri olduğunu anladım. Yıldızlar yeryüzüne inmiş, her tarafımda dans ediyordu adeta. Lakin tahminen milyonlarcası! Bu görsel şölene Ibera’nın kurbağalarının başı çektiği gece orkestrası da katılınca olağanüstünün fevkinde bir ana şahit olma fırsatı yakaladım. Uyku nedir bilmeyen bir orman ve delta!
Tumblr media
Biyolojik çeşitliliğin nasıl bir düzeyde olduğunu o vakit yine idrak ettim. Canlı cinslerini de kapsayan bu zenginlik, daha fazlasını görünceye kadar onunla sınırlıymış üzere gelir bize. Lakin ne vakit Amazon üzere bir yere gitsek ‘Bugüne kadar bir şey görmemişim’ kanısı gelir konar aklımıza. Üstelik belgesellerde yıllar boyunca seyretsek bile… Bu kadar biyolojik çeşitlilik dedik, nelermiş bunlar, biraz ayrıntıya girelim…
Tumblr media
Parkın gözdesine gelmeden evvel timsahlardan kelam etmek gerekiyor. Bizler üzere doğal alanlarda rahat rahat yürümeye alışmış coğrafyanın insanları için parkın çabucak her yerinde karşınıza çıkabilecek timsahlar, katiyetle dikkatinizi ziyadesiyle çekecek. Birçok vakit hareketsiz bir halde durduklarından bilhassa fotoğraf çekme sıkıntısında olanlar için ülkü canlılar. Bununla birlikte park içinde yükseltilerek inançlı hale getirilmiş yürüyüş yolları dışına çıkmayı önermiyorum. Objektif dostu bir öteki simge canlı kapibaralar. Parkın her yerinde dolaşan bu canlılar çok fotojenik. Üstelik ailece bayram gezmesine çıkmış üzere, süslü halleriyle ortalıkta arzı endam ediyorlar.
Tumblr media
Armadillo’yu unutmamak lazım. Çünkü belgesellerin en ilgi alımlı canlılarından biri ve parkta görülebilecek en hoş cinsler ortasında. Bir de maymunlar var. Ibera Deltası’nda yüklü olarak bir tıp maymun olsa da meraklıları için etraftaki ormanlarda farklı tipler de görmek mümkün. Bunun dışında çok sayıda pampa geyiği üzere göğüslü canlı var.
Tumblr media
Bitki meraklıları için, tek tek tıp söylemenin büsbütün anlamsız olduğu Amazon Havzası tek sözle biricik. Ağaçların üzerinde yaşayan orkide tipleri de son derece ilgi alımlı. Kuşlara baktığımızda yalıçapkınları, elbette ‘kolibri’ler öteki isimleriyle sinekkuşları ve tyrant’lar (Alectrurus risora) özel bir yere sahip. Güney Amerika’nın devekuşları olan rhea’lar da alanda görülebilecek özel çeşitler ortasında. Tüm bunların yanında biyolojik çeşitlilik kelam mevzusuysa piramidin en üstündeki yırtıcıların ve elbette büyük kedilerin yeri bir öbür oluyor. Neden mi kelam ediyorum? Elbette jaguarlardan!
Tumblr media
KRAL KÖYÜNE GERİ DÖNDÜ
Alanın öyküsünün başrollerinden biri jaguar. Üstelik yalnızca cazibeli ve gizemli bir canlı olduğundan değil. Çünkü alan neredeyse yok olmak üzereyken kurtarılıyor. Angus sığırları da ana aktörler ortasında. Arjantin bilhassa sığır yetiştiriciliğinde dört mevsim yeşil ot bulunabilen, global ölçekte kıymetli bir ülke. Bunda Amazon Havzası’nın tesiri var. Ülkemize kadar ulaşan angus sığırları ve tekrar son derece meşhur Arjantin bifteği hepimizin malumu. Bununla birlikte yüksek sayıda sığır yetiştirmek için çok ölçüde ormandan arınmış çayırınız olması gerekiyor. Bu da neredeyse büsbütün Amazon ormanlarıyla kaplı Orta ve Kuzey Arjantin’in ormansızlaşması ve özel mülkiyete geçmesi sürecini doğuruyor.
Tumblr media
Ormanlarla birlikte orman içi deltalar üzere sulak alanlar da tarım ve meralara dönüyor. Ülkemizde de gördüğümüz, aşina olduğumuz bir durum. İşte Arjantin’de bu durumu jaguar değiştiriyor. Çünkü bu efsanevi canlı üstte değindiğim olumsuz süreç sonucunda bir devir bölgede yok oluyor. Sonrasında yürütülen çok sayıda muhafaza projesi kapsamında, evvel alanın özel mülklerden alınması, yine restore edilmesi ve jaguarın alana tekrar yerleştirilmesiyle kral köyüne geri dönüyor.
YENİDEN VAR EDİYOR
Bu ortada kelamını ettiğim alanlar 3-5 beş hektar değil. Günümüzde korunan alan 150 bin hektar, toplam doğal alan da 758 bin hektar civarında. 2007’de başlayan tekrar yabanlaştırma (rewild) programı kapsamında jaguarın yanında, büyük karınca yiyen (Myrmecophaga tridactyla), büyük susamuru (Pteronura brasiliensis) ve yeniden bir kedi tipi olan ocelot (Leopardus pardalis) eski ömür alanlarına geri döndürülüyor. Çok sayıda kuş ve öteki canlı da süreç içinde geri geliyor. Münasebetiyle ikonik bir canlı olan jaguar kendiyle birlikte birçok çeşidi ve elbette eşsiz Ibera Deltası’nı tekrar var ediyor. Günümüzde hâlâ vakıf ve derneklerin müdafaa ve tekrar yabanlaştırma çalışmaları devam ediyor.
Tumblr media
Biyolojik çeşitliliğin yanında kültürel zenginlik ulusal parkın etrafındaki köylere gittiğinizde çok daha görünür hale geliyor. Hepinizin merak ettiği Amazon’un şimdi günümüz dünyasıyla karşılaşmamış yerli (indigenous) kabilelerini alanda görme bahtımız yok ancak köylerde lokal halkla vakit geçirmeyi seviyorsanız onların izini görmeniz mümkün. Çünkü Arjantin genelinde Andlı insan kümeleri ve Amazonlular çabucak fark ediliyor. Tavsiyem odur ki kesinlikle mahallî halkın ortasına karışın ve köylerde daha uzun vakit geçirin.
Tumblr media
Ibera bölgesi neredeyse yok olmak üzereyken kurtarılıyor. Bugün hâlâ yine yabanlaştırma ve muhafaza çalışmaları devam ediyor. Jaguarlar ve angus sığırları ana aktörler.
Tumblr media
PİZZA HAMURU BİLE BİFTEKTEN
Arjantin genel olarak etiyle çok meşhur olan bir ülke lakin bilhassa Ibera’da ‘asado’ denen barbekü çok tanınan. Bununla birlikte And ve Amazonlara mahsus yüzlerce farklı yemek tipi var. Denemek için bir ömür gerekiyor. Bölgede et o denli ünlü ki Ibera’da pizza söyleyip bu nasıl bir hamurmuş diye şöyle bir baktığımda, hamur yerine ince biftek kullandıklarına bile şahit oldum. İspanyolca menülere dikkat edin!
Ibera Ulusal Parkı’na karayoluyla ulaşmak elbette mümkün. Uçakla seyahat etmeyi tercih edecek olanlarsa yakındaki Corientes ve Iguazu havaalanlarını kullanabilirler. 
Tumblr media
Objektif dostu kapibaralar.
Tumblr media
‘Rhea’ isimli devekuşları.
Tumblr media
Pampa geyiği
0 notes
traveltourstrips · 10 months
Text
New Post has been published on Lutars Turizm
New Post has been published on https://www.lutarsturizm.com/alp-alperin-gokyuzunden-turkiye-air-kitabi-cikti-yalnizca-kamera-degil-fotografci-da-uctu.html
Alp Alper’in ‘Gökyüzünden Türkiye Air’ kitabı çıktı... Yalnızca kamera değil fotoğrafçı da uçtu
Tumblr media Tumblr media
Ankaralı fotoğrafçı ve gezgin Alp Alper’in bu dördüncü kitabı. Birinci çalışması ‘1000 feet’ten TÜRKİYE’ Yunanistan’da basılmış, akabinde da Türkiye’de. İkinci kitabı ‘Dreamscape TURKEY’ ve üçüncüsü de ‘4 Mevsim İSTANBUL’. Son kitabı ‘Gökyüzünden Türkiye Air’ı geçen ay yayımlayan Alp Alper’le buluştuk.
Tumblr media
Alper, ‘Gökyüzünden Türkiye Air’ kitabında ülkemizin hoşluklarını uçarak fotoğrafladı.
Tutkusu yalnızca fotoğraf değil, gökyüzü… 1992’de Türk Hava Yolları’nda başlayan uzun bir yöneticilik mesleği var. Kokpitlerde kısa bir müddet çalışmış lakin yeryüzünü üstten görmenin hazzını bir kere alınca peşini bırakmamış. Artık uçak, helikopter, gyrocopter demiyor, hepsiyle uçup fotoğraflar çekmeyi sürdürüyor. Yeni kitabı ülkemiz için pahalı bir arşiv, bilhassa son devirde hızlanan global ısınma üzere etraf sıkıntıları nedeniyle birçok doğal güzelliğimiz yok olup giderken… Kimileri da insan elinden kurtulamıyor. O denli ki bu kitabı bitirene kadar birçok doğal ve tarihi güzelliğimiz yok olmuş.
Tumblr media
‘Gökyüzünden Türkiye Air’ kitabının sunuş yazısında öyküsünün nasıl başladığını da şöyle anlatıyor Alper: “Bazen yolda yürürken gözünüz birden uçan bir kuşa takılır. Tahminen bir martı, tahminen bir güvercin, tahminen bir serçe, tahminen de bir kumrudur o… ‘Ben de keşke uçabilseydim ve kuşlar üzere özgürce yeryüzüne gökyüzünden bakabilseydim’ dediğiniz oldu mu hiç?
Tumblr media
Mağlova Kemeri-Eyüpsultan/İstanbul
Bu niyetle başladı bende her şey, öykümün başladığı üzere…”
– Ülkemizde foto-kitap hazırlamak hayli maliyetli, dördüncüyü çıkarmak büyük muvaffakiyet, kutlarım. Bu kitapların öyküsü nedir?
Projelerimin en süratlisi 6,5 sene sürüyor zira dediğiniz üzere çok maliyetli ve düzgün takımlarla çalışmanız gerekiyor. Uçmak ve tıpkı anda fotoğraf çekmek yeterli bir tecrübe ve deneyim gerektiriyor. Birinci kitabımı o periyot vazife yaptığım Atina’da bastırmıştım. Son kitabım ‘Gökyüzünden Türkiye Air’ kitabım için de 7 yıl boyunca tekrar sponsor olmadan çalıştık. Ülkemizin tarihi ve doğal hoşluklarını farklı bir açıdan fotoğraflamayı hedefledik ve tüm zorluklara karşın kitabı tamamladık.
Tumblr media
Ağrı Dağı
– Ortada kazalar da atlatmışsınız…
Doğru, iki defa vefattan dönsek de yolumuzdan asla dönmedik. Bu son kitaba kadar hiç sponsorumuz da olmamıştı ancak baskı etabında Duyar Vana CEO’su Faruk Çizmecioğlu’nun takviyesiyle kitabımızı basabildik.
– Drone’la çekilen fotoğraflara alışığız lakin sizinki apayrı. Siz uçarak fotoğraf çekiyorsunuz, anlatır mısınız biraz ayrıntılarını?
Ben bu durum için her vakit “Drone çıktı, mertlik bozuldu” diyorum. Bizim uçtuğumuz hava araçları Cessna 172, ultralight, microlight, paragliding, paramotor, helikopter ve gyrocopter. Hepsiyle uçmak ve fotoğraf çekmek çok zevkli fakat helikopter en uygunu,. doğal helikopter fiyatını saymazsak. Son 5 yıldır gyrocopter ile uçuyorum ve bu hava aracından Türkiye’de etkin olarak kullanılan 6-7 tane var. Bu uçuşlarda genelde jeolog Mustafa Yavuz Hocamla uçuyoruz ve havadan tahliller de yapıyoruz.
Tumblr media
Ayasofya-Sultanahmet, Fatih/İstanbul
– Asıl maliyet uçmak sanırım…
İşte bu bizim en büyük yaramız. 2000’lerden bugüne Türkiye için çalıştığımız bu projeler için bir tane bile ana sponsor bulamadık.
– Tüm Türkiye’yi uzun bir müddette gezdiniz, birtakım fotoğrafladığınız yerler artık yok, onları sıralar mısınız, nereler, nasıl yok oldu?
23 yıllık gökyüzü serüvenimiz içinde yok olan yerler o kadar arttı ki… Kimilerini sayayım: Hasankeyf, Meke Gölü, Allianoi Antik Sıhhat Kenti, Tuz Gölü’nün bir kısmı ve zelzelede yıkılan Antakya. Bunlar yok olmadan evvel fotoğrafladığımız ve kitabımda yer alan kareler. Maalesef bugün yalnızca fotoğraflarda kalan bu yerlerin dışındaki doğal ve tarihi hoşlukları de korumazsak hepsi vakit içinde yok olacak.
Tumblr media
Küçüksu Kasrı-Beykoz/İstanbul
– Bugüne kadar 70 ülke görmüş bir gezginsiniz. Hobinizi işe çevirip rehberliğe de başlamışsınız, nerelere gidiyorsunuz?
Pandemide meskende kaldığımız devirde turizm ve rehberlik eğitimi aldım. Akabinde katılanların fotoğraf çektiği, daha az bilinen noktalara tipler götürmeye başladım.
Tumblr media
Atatürk Barajı-Bozova/Şanlıurfa
– Kitabı nereden, nasıl satın alabiliyoruz?
Penguen ve BKM kitapevlerinde satılıyor. bulamayanlar bana @alp_alper_ Instagram hesabımdan yazabilir, imzalı gönderebilirim.
GEZİ LİSTENİZE EKLEYİN…
70 ülkeyi gezen Alp Alper kendisi üzere seyahat ve fotoğraf tutkunu gençlere yurtdışında Socotra Adası, Yemen; Cape Town, Güney Afrika; Jawa ve Bali, Endonezya; Botswana ve Küba’yı gezmeyi öneriyor. Yurtiçinde de Dalyan (Muğla), Mardin, Şavşat (Artvin), Rize yaylaları ve Kapadokya’yı (Nevşehir) listelerine eklemelerini tavsiye ediyor. (Fotoğraf: Dalyan, Ortaca/Muğla)
Tumblr media
Kız Kalesi-Erdemli/Mersin
Haziran 2023 sayımızdaki soruyu hakikat cevaplayarak ‘Saffet Emre Tonguç’la Yerebatan Sarnıcı’nda Bir Gece’ çeşidi kazanan kişi Melike Erdönmez oldu. (Galešnjak Adası). kitap, seyahat üzere mükafatlar verdiğimiz ‘Burası Neresi’ sorularımızı görmek ve yanıtlamak için Hürriyet Seyahat’in Instagram adresi @hurriyet_seyahat’i takip edebilirsiniz.
0 notes
traveltourstrips · 10 months
Text
New Post has been published on Lutars Turizm
New Post has been published on https://www.lutarsturizm.com/burada-gunes-yil-uzunlugu-parliyor.html
Burada güneş yıl uzunluğu parlıyor...
Tumblr media Tumblr media
Beni bu sefer yola çıkaran termal şifa sevdam. Mersin’in Mescitli Köyü’nden 9 bin yıldır şifalı sular çıkıyor. Roma devrinden kalma Mozaikli Hamam kükürtlü suyuyla meşhur. Yerelde bilinen bu suların şifası, bölgeye kurulan 5 yıldızlı turistik bir otelle dünya çapında kıymetini duyurma fırsatı buluyor. Mersin İçmeler’de, 450 dönüm arazi içindeki BN Hotel Thermal&Wellness, resort ve termali bir ortada sunan, tabiatla iç içe, büyük bir kompleks. Yemyeşil meyve bahçelerinin ortasından varıyoruz otele. Ödülleriyle karşılıyor bizi. QM Tourism Awards’dan Türkiye’nin en uygun QM SPA&Wellness Luxury mükafatını, Travelers’ Choise 2023’ten ise Tripadvisor Travelers’ Choice mükafatını almışlar bu yıl. Bu kadar kısa müddette alınan mükafatlar ve talep sayesinde yatırımın büyümesine karar verilmiş. Yoga ve wellness kampları için hazırlıklar başlamış. Yoga stüdyoları ve bungalov tipi konaklama seçenekleriyle daha da kapsamlı hale getiriliyor. Böylesine büyük ve hoş bir bahçenin, bu sessiz, huzurlu ortamın pahasını buluyor olmasına çok seviniyorum.
Tumblr media
BN Hotel Thermal&Wellness
Odaya yerleşir yerleşmez soluğu SPA’da alıyorum. Ruhen ve bedenen dinlenmeye hazırım. Termal havuzlarda doğal kaynağından gelen su, rastgele bir karışıma uğramadan mineral zenginliğini koruyor. Bu şifalı suların romatizma, deri, kalp üzere birçok hastalığa da düzgün geldiği söyleniyor. Otelin açık havuzu ve aquapark’ı da çocuklu aileler için çok eğlenceli. SPA merasimim tüm modumu değiştiriyor. Yaz mevsimini uygunca hissettiren Akdeniz güneşinin altında otelin bahçesine hakikat yürüyoruz. Şeftali, kayısı ve erikleri kısmından toplayıp yiyoruz. Otelin mutfağından çıkan lezzetler, kendi topraklarında yetişen zerzevat ve meyvelerle hazırlanıyor. Her şey çok taze.
SPA’da güzelce dinlenince çevreyi gezmek için birinci durağımız tabiat mükemmeli Cennet Cehennem Obrukları oluyor. İsimlerini çok duymuş ve daima merak etmişimdir. Hayalimde bakir bir tabiatta, şiddetli yolları aşıp ulaşılan mistik bir yer canlanmıştı… Gerçekte çok da güçlü olmayan bir yolu var fakat mistikliği konusunda yanılmamışım. Müze Kart’la giriyoruz. Milyonlarca yıl evvel mağaraların tavanlarının çökmesi sonucu oluşmuş bu obruklar. İçine merdivenle inilebilen, en tabanında de bir mağara olan kısım Cennet, yalnızca seyir terasından bakabildiğimiz Cehennem.
Tumblr media
Cennet Çukuru
Önce Cehennem tarafına gidiyoruz. Cam terastan geçerken tüylerim ürperiyor. Kalp atışlarım hızlanınca gözlerimi kapatıp arkadaşlarımın koluna girerek bakmadan yürüyorum. Derinliği 128 metre olan obruk nitekim ürkütücü. Terasta karşılaştığımız bir çift, yıllar evvel buraya nasıl indiklerini anlatıyor. Evvelden dağcılık ekipmanıyla inenler oluyormuş. Cehennem Çukuru’nun Sicilya’daki Etna Yanardağı ile de bir bağı var. Yunan Mitolojisi’ne nazaran Zeus, alevler kusan yüz başlı ejderha Typhon’u burada yaptıkları bir arbedede yener. Onu sonsuza dek Etna Yanardağı’nın altına kapatacaktır. Öncesinde bir mühlet bu Cehennem Çukuru’na hapseder.
Cehennem’i doruktan izleyip gereğince tüylerimiz ürperdikten sonra istikametimizi Cennet’e çeviriyoruz. Cennet’te biraz içimiz açılır diye beklerken 452 basamaklı bir merdivenle karşılaşıyoruz. Neyse ki asansör var. Asansörü dönüşe bırakarak merdivenlerden iniyoruz. Biraz sıkıntı olsa da etrafı izleyip kuş seslerini dinleyerek inmek yeterli hissettiriyor. Derinliği 70 metre. Tabanın güneyinde 200 metre uzunluğunda ve en derin noktası 135 metre olan bir mağara var. Mağaranın girişinde Meryem Ana Kilisesi çıkıyor karşımıza. Tarihi MS 5’inci yüzyıla dayanıyor.
Tumblr media
Narlıkuyu
AKVARYUM ÜZERE KOYLAR
Cennet Cehennem Obrukları’nı ziyaret edenler Şeytan Deresi Vadisi’nde dik bir yamaçtaki Adam Kayalar’ı, şifalı havasıyla Astım Mağarası ve Helenistik periyottan kalan Uzuncaburç Antik Kenti’ni de geziyor. Biz çok acıktığımız ve biraz da deniz havası almak istediğimiz için bu noktaları daha sonra gezmek üzere bırakıp Narlıkuyu’ya gidiyoruz. Narlıkuyu, Mersin’in Silifke ilçesine bağlı hoş bir kıyı beldesi. Tarih boyunca kıymetli bir liman kenti olmuş. O denli hoş bir koyu var ki sakinliğine, akvaryum üzere denizine, oturduğum yerden izlediğim balıkçı teknelerine hayran kalıyorum. Ada havası var Narlıkuyu’da. Koyu çevreleyen balık restoranları biraz daha ihtimamlı olsa; mesela tüm restoranlarda plastik yerine ahşap masalar, sandalyeler kullanılsa buranın çok daha alımlı bir yer haline geleceğinden eminim. Hem yemek yiyebileceğiniz hem de neredeyse oturduğunuz sandalyeden denize atlayabileceğiniz böylesine hoş bir koyu her yerde göremezsiniz. Yemek için Akyar Koyu’nda Cemal’in Yeri’ne gidiyoruz. Muhteşem!
Tumblr media
BN kahvaltısı
Masamızın baş tacı bölgenin meşhur balığı lagos. Izgarada pişen balık, iri kesimlere bölünerek servis ediliyor. Karides güveç, kalamar, tüm sıcak ve soğuk mezeler çok lezzetli fakat favorim sarımsak, limon ve maydanoz sosuyla lezzetlendirilmiş anne patatesi ve salata oluyor. Burada yaşasam müdavimi olurum.
Tumblr media
Akyar Koyu
EFSANELERE BAHİS OLAN KALE
Burada görmenizi önereceğim son durak, Kız Kalesi. Yaklaştıkça denizin ortasında tüm ihtişamıyla beliriyor. Kaleyi hem gündüz hem de akşam ışıklandırmalarıyla birlikte görme talihim oluyor. Her ikisi de harika. Bilhassa günbatımında gökyüzü kızıla bürünürken denize yansıyan imajı büyüleyici… Kaleyle ilgili en bilindik efsane, bir hükümdarın kızı için bir kâhine gitmesiyle başlar. Kral çok sevdiği kızının bir yılan tarafından sokulup öldürüleceğini öğrenir. Onu inançta tutabilmek için bu kaleyi yaptırır. Kaledeki kızına bir sepet üzüm gönderdiğinde de maalesef kehanet gerçekleşir. Sepete bir yılan saklanmıştır zira… Kale karaya yalnızca 600 metre uzaklıkta. Yüzerek ya da deniz bisikleti kiralayarak ulaşabiliyorsunuz.
0 notes
traveltourstrips · 10 months
Text
New Post has been published on Lutars Turizm
New Post has been published on https://www.lutarsturizm.com/bulgarlarin-radarinda-canakkale-var.html
Bulgarların radarında Çanakkale var
Tumblr media Tumblr media
Bulgar medyası, Çanakkale’den bu sene en çok seyahat edilecek destinasyonlar ortasındaki ‘gizli mücevher’ olarak bahsediyor. Çanakkale Ticaret ve Sanayi Odası, Bulgaristan’la turizm bağlantılarını güçlendirme çalışmaları kapsamında Mustafa Kemal Atatürk’ün 1913-1915 ortasında Sofya Ataşemiliterliği misyonu sırasında kullandığı çalışma odasının onarımını üstlenmişti. Sofya Büyükelçiliği Konutu’nun içindeki çalışma odası ziyaret edilebiliyor.
0 notes