Tumgik
#kapitalizm
felsefebilim · 4 months
Text
Kalvinizm Mezhebi ve Kapitalizme Etkileri
Tumblr media
John Calvin, Papa'nın otoritesini red ederek, kul ve Tanrı arasında hiçbir aracının bulunamayacağına inanmıştır. Ona göre kanunları koyan ve anlatan tek bir kaynak vardır; o da İncil'dir.
John Calvin'in bu temelle ortaya çıkan görüşleri, detayları ile Kalvinizm adı altında bir mezhep haline gelmiş; tüm Avrupa'ya yayılmış hatta farklı toplumsal-ekonomik süreçleri de etkilemiştir.
Peki Bu detaylar Nelerdir ?
Kalvinizm, tek kaynak olarak İncil'i aldığı için Hristiyanlığın özüne dönmeyi ve özündeki kural ve dogmaları benimsemeyi amaçlar. Toplumsal ve ahlaki açıdan insanların dürüst ve çalışkan olmasına çok önem verir. John Calvin, çalışkan ve dürüst insanların Tanrı'nın gözünde bir din adamı kadar değerli olduğunu söyler. Aynı zamanda bu dünyada mütevazi bir hayat sürmek gerekir der. Çünkü lüks mallar, lüks hayat, eğlence ve sarhoşluk insanı amacından saptırır ayrıca tembelleştirir. Tembellik de başlı başına bir günahtır.
Kalvinizm, ayrıca insanları ikiye ayırır. Seçilmişler ve seçilmemişler... Seçilmiş olanlar, yaşamlarında doğru kararlar alırlar, başarı olurlar. Bir diğer deyişle seçilmiş ya da seçilmemiş olduklarını hayatlarındaki başarılarına göre anlayabilirler. Seçilmiş olan insanlar hem dünyadaki yaşamlarında hem de ahlaki yönden sürekli gelişirler. Çünkü aynı zamanda çalışkan ve dürüst insanlardır. Seçilmemiş olanlar ise doğuştan lanetlenmiş, tembelliğe düşkün kişilerdir. (Özellikle inançsızlardan ve kutsal kitaba inanmayanlardan oluşurlardı.) Kalvinizm'e göre seçilmiş ya da seçilmemiş olmak doğuştan gelir çünkü Tanrı, var etmeden önce bazı insanları kurtulmak bazılarını da cezaya çarptırılmak üzere (Adem'in işlediği büyük günah için) seçmiştir. Bu durum zamanla değiştirilebilecek bir şey değildir... Yani bu insanın kaderidir ve kader de Tanrı tarafından belirlenmiştir, özgür iradeden bağımsızdır...
Kalvinizm Diğer Alanları Nasıl Etkilemiştir?
Max Weber'e göre Kalvinizm, iktisat ve ekonomi tarihini etkilemiş ve özellikle kapitalizmin doğuşunda önemli bir rol oynamıştır. Çünkü söylemleriyle; insanları son derece disiplinli ve tutarlı bir şekilde çalışmaya teşvik eder, zenginliği, eğlenceyi, lüksü neredeyse yasaklar ve günah olarak belirler. Bu durum da sömürü modelini güçlendirir; fakirlerin, dürüst ve çalışkanlıkla övünüp, zenginliği arzulamamasına neden olur. Hatta bu kişiler, dürüst ve çalışkanlıkları nedeniyle gerçek seçilmişlerin kendileri olduğuna inanır...
19 notes · View notes
hatiragulzaman · 1 year
Text
Tumblr media Tumblr media
💫🌟💫🌟
Barla ve. Çam dağı.
“Cahil bir toplum, özgür bırakılıp kendine seçim hakkı verilse dahi, hiçbir zaman özgür bir seçim yapamaz. Sadece seçim yaptığını zanneder. Cahil toplumla seçim yapmak, okuma yazma bilmeyen adama hangi kitabı okuyacağını sormak kadar ahmaklıktır. Böyle bir seçimle iktidara gelenler, düzenledikleri tiyatro ile halkın egemenliğini çalan zalim ve madrabaz hainlerdir.”
Friedrich Nietzsche.
#
39 notes · View notes
dzis-po-raz-pierwszy · 2 months
Text
Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media
Dziś po raz pierwszy zrobiłam selfie roku w Sarbinowie i jednocześnie uchwyciłam w 10 zdjęciach postkapitalizm.
5 notes · View notes
qpsqoo · 2 months
Text
Tumblr media
4 notes · View notes
ahmetcumhur-blog · 1 day
Text
Tumblr media
2 notes · View notes
yellowmanula · 2 months
Text
Jak co tydzień zapraszam na audycję Dubmachine. Dziś mocno kobieco. W dubowych tekstach bardzo często mamy odwołania antysystemowe. Jeszcze będąc w przedszkolu świadomości, przeżywałam "proste" obserwacje nawijaczy: że pieniądz, władza, supremacja niszczą możliwość życia naprawdę. Mimo wszystko nielicznym udaje się uwolnić od tych fetyszy. Deklaracje to jedno, utrzymanie się na powierzchni to drugie. Po co iść dalej, skoro podstawy mamy tak kruche i mizerne. Albo jesteśmy low life'ami, karmimy się niezmonetyzowanym kapitałem, albo pływamy w konsumpcji. Często ulotność życia, staje się pretekstem do życia wygodnego, w otoczeniu piękna. Od jakiegoś czasu mocno się zastanawiam po co, i dlaczego. Skanuję propozycje epistemologiczne tych wielkich. Pozwalam, by nieświadomość, nadawała rytm, a pragnienia stawiam na równi ze słowem pasja.
Cenię więc dubowe teksty za antymaterializm i kolektywność. W owym momencie życia, w którym się znalazłam, radosna rotacja myśli i energii między ludźmi, praktyka, czyn, dobry gest, zmieniają to, co wokół mnie. Dobre życia naszej cywilizacji, zależy wyłącznie od skal. Skali dobra. Głęboko wierzę, że okiełznanie mroku, oddali widmo nudy. Groza opanowania globu nudą, mdłą harmonią i jednakowo replikowanym kodem (tu wstaw dowolne porządki) jest źródłem zła.
Wpadaj więc na Dubmachine w każdą niedzielę w okolicach godziny 21:30, daj się uwieść utopii.
3 notes · View notes
kaleidistanbul · 2 months
Text
Aziz Nesin 80'lerde ülke nüfusunun %60'ının aptal olduğunu söylediğinde eksik bir oranlama yaptığını açıkça ifade etmişti sonradan, bizzat kulaklarımla duydum. Kesinlikle haklı bir ifadeydi. Bugün faşist ırkçı kafalar (ki bunların içinde kendisini solcu zanneden gerizekâlılar daha da çok !! [neden? çünkü Türkiye'de kendisine "sol" diyen partiler, dünya siyaset literatürüne göre merkezin epey sağında yer alıyorlar ideolojik olarak!!!]) : Araplar ev alıyorlar, Afganlar, Suriyeliler toprağımızı tarımımızı elimizden alıyorlar diye hönkürüyorlar. Oysa kendisini Türk (ya da her hangi bir halt millet) olarak tanımlayan kitle/ler, tarihleri boyunca yaşadıkları, yerleştikleri toprağa sahip çıkıp, kendi zihni, aklı ve eliyle neredeyse hiç bir şey üretip geliştirmemiş. Yaşadığı yere sahip çıkmayan toplumlar kaybetmeye mahkûmdurlar. Akılla, bilimle, fikirle kendisini geliştirmeyen, gelecek için, hadi bıraktım, çocukları için her hangi bir şey üretmeyen, sadece ezberlediği aptal tabularla baskı kuran aileler yok hükmündeler aslında! Genç arkadaşlarla sohbet edince gördüğüm umutsuzluk trajik boyutlarda. Aptal ailelerinin baskıları altında, yarınlarını bile göremeyecek denli köreltilmiş, yaşamaktan umudunu kesmiş, kendisine kurtarıcı arayan zavallılara dönüşmüş duırumdalar. Çok ama çok yazık! İklim, kanser hücresi gibi gezegen üzerinde metastaz yapmış insan nüfusu, ekonomik dengesizlikler, sosyal adaletsizlikler vs. her şey daha da boka sarıyor... Ailelerinden ve an yakın sosyal çevreden başlayarak o korkakların zihniyetlerini yok etmeye ihtiyaç var! Devrim ve umut bu şekilde başlayacak. Korkmayın, haykırın! KURTULUŞ YOK TEK BAŞINA! YA HEP BERABER YA HİÇ BİRİMİZ!
2 notes · View notes
denizeyuruyen · 3 months
Text
Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media
🎬 Rien à foutre (Zero Fucks Given), 2021
"Duygu durumunun kontrol edilmesi gerektiği bir iş, kariyer basamakları-kapitalizm girdabında geçen hayatlar, mobbing, rekabet..."
"Bir havayolu şirketinde kabin amirliği görevini yerine getiren Cassandre'nin iç hesaplaşmaları... Seyir zevkinin en önemli sebebi gerçekçiliği. Çekimlerin de doğalı bozmayacak şekilde dikkat edildiği, dram türünde bir film." "İş ortamında nasıl robotik bir yaşam varsa özel hayat da bir o kadar savruk, bağımsız, boşvermiş, tek gecelik ilişkilerle bezeli. Nam-ı diğer ıssız adam/kadın ya da kaçıngan kişilik, kısaca bağlanamayan. Dışarıdan görünen çok renkli yaşamın içeride ne kadar kaotik olduğu çarpıcı bir şekilde işlenmiş." "İnsanın eksik yanına dair..."
Alıntı Kaynağı: https://eksisozluk111.com/entry/135742066
6 notes · View notes
serhatnigiz · 5 months
Text
Devletin Teminatının Olmadığı yerde Milletin Teminatı Olur mu?
Tumblr media
Yürütmenin yargıya tepeden atamış olduğu memurlar (kendi adamları) ile yürütmedeki ve yasamadaki memurlar karşı karşıya gelmiş durumda. Ne de olsa bugüne kadar tüm kirli işlerini bu yargıya yaptırdılar.
Bahçeli sistem krizi yok dese de, sadece sistem krizi de yok! Sistem krizi ile iç içe girmiş yapısal bir kriz var. Yasama, yargı ve yürütme klikleri arasındaki gerilimin asıl nedeni de bu.
Düne kadar emir ve talimat ile AYM'ye karar aldıran Bahçeli (Jülistokratik MHP çetesi) ne oldu da şimdi AYM'yi "kapatmakla" tehdit eder hale geldi.
Bahçeli ve adamlarında AYM'yi kapatabilecek cesaretin zerresi yok!
İyisi mi yürütmenin (kendisini milletten üstün gören yetki diktatörlüğünün) son kalesi olan yürütme-yargısı AYM'yi ve diğer sözde yargı kurumlarını Bahçeli'yi beklemeden millet topyekün kapatsın!
Bu kurumların bugüne kadar millete bir faydası da görülmedi. Bu kurumlar ülke tarihi boyunca kendisini milletin üstünde gören bir avuç memur kastına çalıştı. Bu memur kastları da milletin devlete sunduğu olanakları kullanarak kendi kafalarına göre bir "kapitalist düzen" yarattı. Ama bu nasıl bir kapitalizm ise ortaya çıka çıka kapitalizmin ne evrensel ne de yerel normlarına dahi oturmayan feoktokratik ve müphem bir çete-kapitalizmi ortaya çıktı.
Bu çeteleri AYM gibi yürütme-yargısı değil, yargılasa yargılasa denetim usul/muhakeme kanunları ve denetim mahkemeleri yargılar!
Öyle yalandan tehditleri geçeceksin önce icraat görelim. Hadi paçan yiyorsa Bahçeli AYM'yi kapatta görelim! Sende o yürek var mı Bahçeli?
Yıllarca "devletin bekası" söyleminin arkasına saklanıp milletin temel haklarına çökme döneminiz artık bitti. Yaptığınız onca katliamlar, işkenceler, zulümler yanınıza kar mı kalacak sandınız!
"Devlet" diye isim mi olur? Gerçek ismini kullanmayan adamdan milliyetçi mi olur?
Milliyet-çiliği bile ayaklar altına alıp milleti tanımayanlar tabii ki anayasada tanımaz, kanunda tanımaz, her haltı yer. Bu nasıl bir milliyet-çilik ise Türklüğü/üniter kimliği mahkemeleştirmek için 15 Temmuz senaryosunu çevirir!
Millet niye bu temsiliyetist-memuriyetist zorbalığı tanımaya devam etsin ki? Teminatı olmayan devlet çete devletinden başka da bir şey değildir.
Çeteyseniz açıkça çıkıp "biz çeteyiz" diyin olsun bitsin. Öyle yalandan cumhuriyet gibi demokrasi gibi kavramların arkasına saklanmaya devam etmeyin.
O da olmuyorsa çıkın açıklayın "biz devlet değiliz" diyin, biz anayasa ile kanun ile kural ile yönetilmiyoruz, bu devleti bir avuç memur kastı idare ediyor diye millete beyan edin!
Ne de olsa devlet bile beyan esasına göre kurulur.
Bu ülkede devletin teminatı yok! Bir ülkede devletin teminatı yoksa o ülkede milletinde teminatı yok demektir.
Milletin teminatının olmadığı bir ülkede kurtuluşun tek yolu vardır; o da yasamada, yargıda ve yürütmede gerçekleşecek olan kurumsal denetimist devrimlerdir.
Ancak millet bu şekilde kendi temel hakları için ister seçilmiş olsun ister atanmış olsun temsiliyetizmden ve memuriyetizmden hesap sorabilir.
Temsiliyetizm ve memuriyetizm var oldu olalı devlet her zaman var olmuştur. Devletin-kitleselleşebilmesinin ve kitlelerin-devletleşebilmesinin yolu denetimle mümkündür. Aksi takdirde; ister cumhuriyet denilsin ister demokrasi denilsin tüm rejimler son çözümlemede bir memur kastları diktatörlüğünden başka da bir şey değildir.
Bir avuç bürokrasi mi hayatınızı nasıl yaşacağınıza karar verecek yoksa siz kendi hayatınızın yönetiminde söz ve hak sahibi mi olacaksınız?
Denetim mücadelesi ne sağ ne de sol meselesidir. Denetim meselesi siyaset üstü politik bir toplumsal proje meselesidir. Bir kişiye hak olan şey herkese de hak olmalıdır ki, toplum kendi deneylerinden dersler çıkararak denetimi tabandan tavana kadar yaşamın her alanına yayabilsin. Bu sayede de insan kurtarıcı aramayı bırakıp, kendi hayatının öznesi haline dönüşebilsin.
Kendi temel hakları için mücadele etmesini bilmeyen bir insan, ne işçiler adına, ne emekçiler adına, ne ezilenler adına, ne kadınlar adına, ne de gençler adına mücadele falan yürütemez. Yürütüyormuş gibi yapar ama farkında olsun ya da olmasın aslında temsiliyetizme ve memuriyetizme hizmet etmekten öteye de geçemez. Bu yüzden de kafasında ya kişileri kutsallaştırır ya partileri kutsallaştırır ya da devletleri kutsallaştırır. Bu da kendi özgür iradesinin ortadan kalkıp yerine kendisinden daha üstün olduğunu düşündüğü bir iradenin boyunduruğu altına girmesi sonucunu doğurur.
Halbuki her insan önce "ben" olduğu müddetçe "biz" olabilir ve kendi temel haklarına paralel olarak toplumsal haklar içinde mücadele edebilir. Ancak hayatın her alanında denetimist olmayı başarabilen bir insan tüm insanlığın global hak ve özgürlük mücadelesine yol gösterebilir. Emeğin emek, insanın insan üzerindeki tahakkümüne ve baskısına ancak denetimist yoldan son verilebilir! [1]
Dipnot
[1] AYM'nin Avrupa Konseyi ve AİHM-AİHS ile sözleşmesi/protokolü yok. Bu durumda AYM "seçilmenin seçimlerde teminatı yok" diyip seçilmeni (uluslararası hukuk açısından) AİHM'ne de gönderemiyor. AYM yürütmenin emrini yerine getirmek adına (yerel hukuktan) Can Atalay parodisi üzerinden sözüm ona sorunu çözmeye kalktı. Ama bu durumda da AYM hükümetin istediği kararı alamıyor. Yargı aslında hep yürütmenin-yasamanın yargısı/personeli idi. AYM'de ki memurlara onca kararı aldırıp sonrada aldırdıkları kararları, kanunları ve anayasayı tanımayanlarda yürütmedeki ve yasamadaki memur kastları. AYM'ye karar aldır sonrada AYM'yi terör yuvası olmakla suçla ne güzel di mi? AYM de adam olsun "seçilmenin seçimlerde teminatı yoktur" kararı ile birlikte Cumhurbaşkanının kanun olmayan 14 Mayıs CK'sını iptal ederek hükümeti düşürsün! Ne yani bu memur ilahları Allah'tan büyük mü? Devletten ve milletten daha mı büyükler? Bahçeli kim oluyor? Gerçek ismini kullanmayan adamdan ülkücü mü olur!
24.11.2023
Serhat Nigiz
2 notes · View notes
s-serdal · 6 months
Text
Sonuna Kadar İzle Kaybetmezsin...
4 notes · View notes
ilmiyyat1453 · 2 years
Text
Tumblr media
“Hiç şüphesiz kadın, aile içinde hayatî bir rol icra eder. Çünkü kadın bir medresedir… İslam kültürünü kesbetmiş eğitimli bir anne bir eğitim ve ıslah okuludur. Hakk’a sımsıkı sarılan, fikir ve davranışlarında mutedil bir anne çocukların yetişmesinde, Müslüman bir ev ve ailenin oluşumunda çok hayati bir rol oynar. Çünkü kadın sürekli olarak ailenin fertleriyle birlikte olur. Bu yönüyle kadın evin iç işlerini temin eden en önemli öğedir.”
“Kadın, anne olmak vasfıyla bizim geleceğimizi inşa eden biricik insandır. Belki de bunun için cennet -“kadınların” değil de “annelerin ayağının altındadır!-“
“Modern dönem, sorumlulukların değil, hakların vurgulandığı bir dönem. Bu da evlilik gibi, aile gibi, haklara riayeti göz ardı etmese de daha ziyade sorumlulukları vurgulayan kurumların zayıflaması anlamına geliyor. Zayıflatan unsur, aileyi bir taraftan özgürlük karşıtı, diğer taraftan ise baskıcı bir kurum olarak imlemektedir.”
“Kullandığımız kavram ve kelimeleri medeniyetimize ait olmayanlarla değiştirdikçe onların inşâ ettiği cümleler de zamanla düşünce kodlarımıza nüfuz etti.”
“Ev nasıl bir mühendislik ölçülerine göre inşa ediliyorsa yuvanın tesisi de dinî ölçülere göredir.”
“Gitgide, muhalefet ettiğimiz bir sistemin parçası, bırakınız parçasını, kuklası oluyoruz. Düzen değişmiyor; biz değişiyoruz!”
“Mestûre bacılarımız neden diploma uğruna başlarını açmak için bu düzenin kapısında kuyruğa girebilmişlerdir? Neden İslâm’ın izzeti birilerinin aklına hiç gelmemiştir de, dine düşmanlık ile soluk alıp veren bu bâtıl güruhdan tahsil için icâzet isteme zilletine katlanılmıştır?”
“İslam sadece erkeğin çalışmasını, kendisini kurban etmesini isterken, kapitalizm hem erkeğin çalışmasını hem de kendisinin çocuklarını ve karısını çalıştırmasını, kurban etmesini istemektedir.”
“Kişi hayır sahasında kendisini unutursa, çocuklar da kendi nefislerini unuttuğu gibi babalarını ve annelerini de unuturlar. Dolasıyla insan nefsini tezkiye etmeli, islam’ın akide ve ahlakını kuşanmalıdır.”
“Evlerin ferahlığını, hoşluğunu eşyanın kalitesinden ziyade oturanların değeri yükseltir… Onların ruh hali mekâna siner.”
“Bugünkü gençler emsal bulamıyor… Bu nesle emsal olacak ve örnek ittihaz edebilecekleri şahsiyetleri tanıtmak lazım. Çünkü gençlik, taklit meylinin galebesi mevsimidir.”
.
Telegramda رحلة العلم adlı kanaldan alıntıdır.
47 notes · View notes
polishwave · 2 years
Text
Tumblr media
Mamy wszystko.
16 notes · View notes
felsefeyapmaulan · 2 years
Text
Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media
13 notes · View notes
ahmetcumhur-blog · 9 months
Text
Ogden Nash
Tumblr media
BANKERLERDEN BÜTÜN FARKIMIZ: ONLAR PARALI BİZ PARASIZ
Bankaları övmek için yazıldı bu şiir.
Para şıkırtısı neymiş gör, hele bir bankadan içeri gir!
Bir de garip bir ses duyacaksın, ne kadın sesi o, ne su şırıltısı, Bilirim, duymuşluğun yok, o, binlik bangınotların hışırtısı. Mermer konaklarda otururmuş bankerler, hakları,
Boşuna mı yıllar yılı "Milli Kalkınma" diye bağırıp çağırdıkları! Asıl, bir usulleri var, ona borçlular her şeyi, o bir bozulmaya         görsün, bankaların işi bitti:
Kısacası, paraya muhtaç olanlardan gayrısına açılır kredi.
Sizi bilmez miyim hiç, anlı şanlı bankerler, nasıl da kılı kırk yararsınız!
Siz, ev kirasını ödemek için borç istemeye gelen vatandaşları kuruş koklatmaksızın dehliyebilen milli kahramanlarsınız. Evet. Siz, çocuğum doğacak diye iki yüz lira borç istemeye         görsün bir dar gelirli,maymunlara zart zurt eden
      Tarzan edasiyle bakarsınız suratına,
"İşine git, oğlum!" dersiniz, "Ne sandın burasını? Burası ne
       tefeci Şakir, ne emanetçi Sultana!
"Ama diyelim ki bir kalantor zat çıktı geldi bankanıza, olur a,        milyonunu çiftleştirmek istemiş canı,
Bak, o zaman koruyucu melek kesilirsiniz. "Arzunuz, emriniz"    demeye kalmaz, toslarsınız milyonu.
"Madem bir milyonu var, değil mi ya niye iki milyonu olmasın?"
       derken hazret, iki milyon daha istemeye kalkar, "Baaşüstüne'yi bastırırsınız hemen, değil mi ki elde iki milyon    emniyet akçesi var.
Münasip buyurmuşsunuz" der toplanınca banka idare heyeti, "Bütün istediğimiz bizim, kalkındırmak memleketi.
" Kuzum, bankaları yerdiğim sanılmasın sakın,
Bilmez miyim ne büyük işler çevirdiklerini onların!...
Bilmez miyim; "Parayla bitmez iş, hayatın temeli sağlıktır,            mutluluktur" deyip gezen menfi unsurları ortadan kaldırarak
       cemiyete ne büyük hizmetler gördüklerini,
Bilmez miyim, sağlığını, mutluluğunu korumak için beş on kuruş
       isterikleri vakit, o serserileri nasıl kapı dışarı ettiklerini! Bilmez
       miyim, Mukaddes Para'ya dil uzatmak ne demekmiş anlasınlar
       diye, bilmez miyim o insanları nasıl açlıktan öldüklerini!...
Çeviri: Can Yücel
4 notes · View notes
leydivari · 1 year
Text
Dayanın Arkadaşlar! İndirimlerin bitmesine, ayağımızı kaydıran linklerden kurtulmaya son dakikalar… Ziyadesiyle yıldık zira.
10 notes · View notes
felsefesitesi · 1 year
Text
DMY Felsefe yeni yazı
DMY Felsefe, yeni felsefeler :) : https://www.dmy.info/piyasa-sosyalizmi-nedir-ve-borsalar-araciligiyla-nasil-insa-edilir/
Piyasa sosyalizmi nedir? ve borsalar aracılığıyla nasıl inşa edilir?
Tumblr media
Piyasa sosyalizmi, üretim araçlarının devlete veya işçi sınıfına ait olduğu ve ürünlerin piyasada satıldığı bir ekonomi sistemi türüdür. Radikal kapitalizm ve sosyalizm teorileri için mutlu bir ortak nokta olarak herkes tarafından saldırıya uğruyor. Sosyalizm ve kapitalizm arasındaki fark Kapitalizm ve sosyalizm, radikal olmaları nedeniyle hiçbir yerde hayata geçirilemeyen zıt iki ekonomik sistem teorisidir. Bir binanın iki zıt cephesi gibidirler, savunanlar diğer tarafa bakarlar ve orayı tarif ederler, ancak gerçekte onların tek taraflı algılarından farklı, farklı boyutlarda ontolojik bir beden vardır. Bu iki taraf arasındaki karşıtlık basitçe şöyledir: Sosyalizmde üretim araçları devlete aittir, kapitalizmde ise bireylere aittir. Sosyalizmde planlı bir ekonomi
5 notes · View notes