Bazen sadece mutlu olmalı insan. Bir melodi ile ya da bir tebessüm ile. Belki yorgun bir günün sonunda eve ulaştığında. Sadece içten bir tebessüm ve mutluluk. Henüz nefes alırken huzuru koklamalı. Eğer hâlâ birisinin yüzünde sıcak bir tebessüme sebep olabiliyorsam yaşıyorum demektir. Ne mutlu 'yaşıyoruum' diyebilene. Ne mutlu her şeye ve herkese göğüs gerebilene. Ne mutlu dünyanın bütün yükünü üstlenebilene. Ne mutlu yorgun, üzgün hatta kırgın olmasına rağmen günün sonunda kendine sarılıp gülümseyebilene.
Sinirimden gülüyorum albayım. Çünkü sinirlerim artık gülmek için kafamın neşelenmesini beklemiyor. Bu karamsar beyinden bir kahkaha çıkmayacağı için, artık ben gülmüyorum, sinirlerim gülüyor. Hepsi bağımsızlığını kazandı albayım.
"Yağan karın ardından gece karanlığı ile çöken soğukta donmak üzeresin, uyumak tatlı geliyor belki ama sen öldüğünün bile farkında değilsin." El titremesi, hissizleşme, yemek yiyememe, insanlardan uzaklaşma. Sanki bir labirentteyim ve her yıl birbirinin aynısı, her yol çıkışa gider gibi gözükse de her girdiğin yolda sadece etrafını saran duvarlarlarla karşılaşıyorsun. Umutla girdiğin her çıkış yolu önünü duvarlarla kapatıyor. Her duvar tokat atarcasına yüzüne çarpıyor. Sanki labirentin çıkışı yokmuş gibi . Anlıyormusun ? Sahi ? Anlasan da ne fark eder ki ?
Kendim olmalıyım, özgün ve eşsiz. İçimdeki o çocuğu yaşatmanın bir yolunu bulmalıyım. Deli desinler. Beğenmesinler beni. Fakat ben her şeye rağmen kendim olmaya devam edeyim. Bende toplumun bir parçası olmayıvereyim. Boşvermeli insan. Gülüp geçmesini bilmeli. Bir karıncayla bile saatlerce konuşabilmeli. Kulaklığına dolan hoş bir melodi ruhunu kıpır kıpır etmeli. Her şeye rağmen kahkahalarla gülmeli..
Size; sözleri olmayan, şeffaf renkte olan, bazen dalgalı, bazen durgun, içinde milyonları geçen hikayeleri olan, bazen de içinde hıçkırık, kahkaha, göz yaşı olan, sizin dertlerinizi, üzüntülerinizi ya da mutluluklarınızı dinleyen bir kitap olduğunu söylesem bana inanır mısınız?
Deniz, denizde sözler yoktur, kimi zaman dalgalı, kimi zaman durgundur, çoğumuzun bir derdi olduğunda denizi izler, içimizdeki acıyı ona anlatırız, hıçkırıklarımızı onun yanında serbest bırakırız, onun önünde sessizce gözyaşlarımızı dökeriz ya da bir mutluluğumuzu gelir yine denize anlatır, en güzel kahkahalarımızı ona armağan ederiz.
Kim bilir; bu deniz kaç acıya, kaç mutluluğa şahit oldu?
-Gülümsedi küçük kız. Herkes şaşkınlıkla baktı ona. Ama kız inatla gülümsemeye devam etti. Sonra konuştu "Acımıyor ki, niye hepiniz böyle bakıyorsunuz?". Yine bir sessizlik. Kız yavaşça gözünü yumdu, bir yaş ama yüzünde hala gülümseme. Kızın göğsünde kocaman bir delik, yüzünde inatla bi gülücük. Kız sevdiği her şeyi, herkesi kaybetmiş, ama hayatla anca böyle başaçıkabilirmiş. Eğer gülümsemezsek, hayat da bize gülmez değil mi? Bu yüzden her şeye rağmen gülün, hatta kahkaha atın. En çok ihtiyacımız olan şey, kendimiziz.-