Tumgik
#düşmanlaştırma
seslimeram · 6 days
Text
Sesli Meram #456 - Yersiz Yurtsuz (22.04.2024)
Tumblr media
"Duraksamayan, bitimsiz, hiç tekinsiz bir ezber şablonunun içerisinde debelenip duruyor iş bu memleket. Tüketilenin hayat olduğu akla düşürülmeden bir heyula içerisinde yedi gün, yirmi dört saat duraksamaksızın bir cerahat var ediliyor. Denetim, gözetim ve tahakkümü her yere taşıyan, her günün asal demirbaşı ilan eden bir iktidar pratiğinin aldığı hemen her yengi sonrasında olduğu gibi önce naralar, sonra eylemlerle birlikte bir cerahat ekseni var ediliyor. Modern zamanların yıkıcı iktidar pratiklerine misal Zeybekçi efendi’nin bahsettiği gibi “Yani eyvallah, İsrail'in yaptığı katliamı kınıyoruz ama diğer taraftan da İsrail 6 satıp 1 aldığımız bir ülke. O anlamda, daha hassas olmamız gerektiğine inanıyorum.” Yıkıcı iktidar pratiğinin salt / sırf / sadece emtia üstünden güncellendiği, ol para için ne taklalar atıla geldiği, dahası da kırım / cinayet / terör konusunda sayılı azılı devletlerden birisine özenilip, imrenirken bir yandan ithama devam bir yandan da ticari faaliyetlere olanak için zemin yoklanan bir yerde her türlü ezberle günler geçirilir. Hamaset, ayrımcılık, nefret üçlemesini sınır içinde satmaya devam ederken, sınır dışında var edilen açmazları ticari fırsatlara dönüştürme gailesinden de çekinmeyin, gocunmayın o ayrı bu ayrı diye çıkagelen bir zihni tezahürün kimselere faydası dokunur mu? Doğrudan ve yalın ezber edilmiş replikler, siyasal demagoji / ajitasyonlarla birlikte ucuza kapatılmış bir ülkenin her anında apayrı fecaatler var ediliyor. Bir hikaye ki otuz iki kısım tekmili birden yepyeni yaralara mahal veriyor. Demokrasi, adalet, hürriyet, eşitlik vesair ol müştereklerimizin köküne dökülmek istenen kibrit suyu, 2028’e kadar var edilebilecek bir deneyimi vaaz ediyor. Tümüyle, doğrudan, bariz bir çürümeyi. Dipsiz, eksiksiz bir yok edişi. Süreğen, aralıksız bir muhtaç kılmayı. Bunlarla mı yeni ülke, bu bahisler miydi, onca öykünülen…" sesli meram
podcast image credit: ümran عمران :::ready-remade serisi:::deniz sağdıç
0 notes
morkedisblog · 10 months
Text
Tumblr media
Tele1 tv'ye 7 günlük kapatma cezası gelmiş Türk adaleti adına utanç verici,Türk medyası için üzücü bir karar! Şimdi kimse şikayet afiyet demesin bizbize konuşuyoruz akılsızca ve acemice bir toplum mühendisliği yapılmaya çalışılıyor iletişim balkanlığı diye gereksiz bir oluşum kurulmuş en az 100 bin trol ve yöneticilerine boşuna para akıtılıyor hani böyle zartzurt işlete verilen işçi ve emekliden esirgenen para oysa trol ne yapar övgü sövgü değmez hakim/savcı/polis/medya senin elinde istediğini dövdürüp-sürdürüp-mahkum ettirebiliyorsun istediğin haksızlığı adaletli gösterebiliyorsun ( adaylık mümkün değil denirken tekrar aday olabilir kararı gibi) trol dış kapının direğidir böyle bir ortamda birkaç başörtülü heidi ve sakallı peter lüx yaşayacaklar diye milyarca dolar ödemeye trol saltanatı yaratmaya gerek yok halk trol yazımlarına inanmıyor ki aksine ters etki yapıyor meselâ:cıa-pentagon -ingiliz-alman aptallığıyla ATATÜRK bu topluma unutturulmak istendi,ne oldu?herkes hatta aklı başında olan düşünebilen gerçek dindarlar; papuçumun bademci cemaât-tarikât-din insanlarına kanmayacak zekâsı olanlar da ATATÜRKÇÜ oldular❤Sonra gine aynı odakların emriyle halk dindar ve osmanlıcı yapılmak istendi İmam hatip liselerine yönlendirilen geçler ateist/deist/agnostik oldular osmanlıya saygı duymamaya vahdetine korkak demeye başladılar abdülhamit tek karış toprak vermedi diyenlere güldüler çünkü tarihin yazdığı değiştirilemez yaşanmış yaşanmıştır!Türkiye gine cıa-mı6 vs tarafından araplaştırılmak istendi olmadı bu defa sidik tutamayan sahte doktor raporlarıyla sağlıklı gösterilen ben gibi beyni buruşmuş biden aracılığıyla Türkiye afgan ve pakileştirilmek istendi gine olmadı insanlara birşeyi dikte ederek kabûlendirme siztemi çöktü artık 1950'lerde kaldı bakın kabine değişti kilit noktadaki 3-4 bakanın kadrosu dağıtılmaya başlandı fark edilir bir rahatlama oluştu toplumda kendi çıkarları için kutuplaştırmayı ateşleyen halkı birbirine düşmanlaştırma Kürt-Türk kavgasını hortlatma mültecileri tetikçi olarak kullanma hep bu bakanlar yüzündenmiş başka medeni bir ülke olsa bu şahıslara davalar açılır ama ülkemizde adalet-yargı-ordu-emniyet-haberalma hepsi tasfiye edilip bir ailenin keyfiyetine bağlandığından mümkün değil bu dediğim şimdi şu iletişim başkanlığının sınırını daraltsalar trolleri kovsalar başkanı da değiştirseler eminim toplum daha rahatlar ister beni assınlar kessinler sürsünler ama onca para dağıtma yanlış algı iftira tehdit şantaj yandaş finansörler gizli yabancı servis ve oluşumlar katakulliler "euro yükseldi ben kazanayım bana ne Türkiyeden" düşüncesindeki kansız hain utanmaz gurbetçiler ve vatandaşlık dağıtılan 4 milyon kişi ki bunların çoğunu hem bizim akıllılar hem yabancı ülkeler silahlandırdılar şimdilik truva atları ama birkaç ay mı yıl mı canlı bomba olup kendilerini besleyen bizden üstün görenlerin ellerinde patlayacaklar hepsine rağmen aradaki fark 2 milyon 300 bin oy oranıysa bunu negatif pozitif algısıyla açıklayamazsın kazanmalarına rağmen aslında oyları düştü demektir bu inişin sebebi o bakanlar ve trollerdir aklı olan böyle düşünür yani!
0 notes
cnarozyilmaz · 1 year
Photo
Tumblr media
milletin içkisi sigarası inancı inançsızlığı, özeli-özel hayatı kimseyi, hiç birimizi ilgilendirmez!! ama 39 milyar dolar deprem vergisi, sayıştayımızın tespit ettiği halktan çalınan 600 milyar, 128 milyar doların satış kayıtları, 418 milyar dolar hazinemizden buharlaşan paramız, hırsızlık-rüşvet ağıyla yapılan çürük çarık binaları menfaatler uğruna affedip öldürülmemiz tüm dünya insanlığını, ekolojik sistemimizi ilgilendirir!! kutuplaştırma, birbirine düşmanlaştırma, devlete düşmanlaştırma, aradan konumları v menfaatleri, haksız menfaatleri koruma senaryolarının da sonuna geliyoruz!! az kaldı, sabır!! #kamuVinsAnlıkspotu ✌️ #KemâlKılıçdaroğlu @kilicdaroglu https://www.instagram.com/p/CqQn3tKs6vJ/?igshid=NGJjMDIxMWI=
0 notes
noisescape · 1 year
Text
Genç Törless Der junge Törless,1966 Volker Schlöndorff,Batı Almanya Otoriter Faşizmin Ayaksesleri 1906 yılında yayımlanan Genç Törless,Robert Musil'in ilk romanıydı.12 yaşındayken kaydolduğu askeri okulda geçirdiği günlerden esinlenerek 26 yaşında yazdığı bu ilk romanında bu okullarda verilen eğitimin ve disipline dayalı sistemin içinde yaşadığı toplumun siyasal,ideolojik ve ahlaki yapısının çekirdeğini oluşturduğunu yansıtır.Genç Törless'te bir gencin oluşum süreci bireyin topluma,baskıya,otoriteye boyun eğme ve düzene ayak uydurma süreci biçiminde kurgulanmıştır.Evden ayrılmanın getirdiği yalnızlık ve özlem,itaate dayalı eğitim,bilgilerin boğuculuğu,öğrenciler arasındaki rekabet,cinselliğin uyanışı,cinsel kimlik arayışı,kötülüğün keşfi ve hazzı..Tüm bunları çarpıcı biçimde sergileyen Musil,karanlık bir dünyayı,yozlaşma içindeki toplumsal yapının,faşizmin dayanağı ve işbirlikçisi olacağını çok önceden haber vermiştir.Klostrofobik ve iç karartıcı sahnelerle neredeyse gotik denilebilecek bir okul mimarisiyle,öğrenci ve öğretmenler arasındaki hiyerarşik düzenle mükemmel bir yatılı erkek okul atmosferi yaratmıştı Musil.Aydınlanmanın yerini kafa karışıklığı,değerler yitimi ve güce tapma almıştır.Törless ve arkadaşlarının kötücül eylemlerini etik veya siyasi bir temele dayandırma çabalarında bu kafa karışıklığı ortaya çıkar.Musil'in Avusturyasında toplumun ortak iradesi bir "günah keçisi" yaratma,düşmanlaştırma,şeytanlaştırma ve imha etmek olacaktır.
Musil,Nazilerin iktidara gelmesiyle pek çok aydın gibi Almanyayı terk ederek Viyanaya yerleşir,ancak eli Avusturyaya uzanan Nazi Almanyası Musil'in eselerinin yayımlanmasını yasaklar.Sürgüne İsviçreye giden Musil felç geçirmiş,maddi yetersizlikler yaşamış,eserlerini yayımlaması yasaklanmıştı.1942'de beyin kanamasından öldü. 1966 yapımı Volker Schlöndorff'un siyah-beyaz filmi Genç Törless,Basini'nin arkadaşları tarafından uğradığı zalimliğe isyan etmeyişini,kabul ettikçe artan mağduriyetinin dayanılmaz boyutlarını,tüm bunlara şahit olan Törless'in izleyici olarak kalışını romana benzer şekilde izleyiciyi duygusallığa itmekten kaçınan bir tutumla işliyor.Musil'in romanında kullandığı dilin uslübuna verdiği önem ve nezaket yüklü metninin yansımaları filmde geçen diyaloglarda hissedilir.Reiting ve Beineberg'in kendilerince kurguladıkları adalet düzeninin içerisine Basini yaptığı bir hırsızlıktan dolayı çekilir ve boyun eğdikçe uğradığı cezalandırmaların şiddeti artar.
Tumblr media
Matematik derslerinde imajiner sayılara ilgi duyarak gerçekliğin araçlarını sorgulayan ve bunu hocasına ileten Törless için Reiting ve Beineberg'in kurguladığı bu yargı ve ceza sistemi,sosyal bir deney gibi merakla gözlemlediği olaylar halidir. Yine de Basini'yi itiraz etmesi için uyaran Törless,onun iddiaları zamanla kabul ettiğini,suçlamaları yaptığına kendisinin de inanmaya başladığını,okuldaki varlığının devamı için herşeye boyun eğeceğini farkeder.
Tumblr media
Basini'nin mağduriyet boyutunun her defasında şiddetini arttırarak devam ettiği, psikolojik ve bedensel işkencelerin gerçekleştiği karanlık oda ve işkencelerin birinde Beineberg'in karanlıkta Basininin gözlerini kör edecek şekilde yüzüne tuttuğu spot ışık veren el lambası kullandığı sahne,Nazi kamplarına hayvan vagonlarında taşınan esir Yahudi vatandaşların bu karanlık vagonlarda günlerce susuz ve aç seyahatlerinde ölenlerle beraber ulaştıkları ölüm kamplarında vagonlardan inerken gözlem kulelerinden yansıtılan,gözleri kör edici parlaklıktaki spot ışıklarını andırır.Hakikaten "işte sinema bu!"dediğim ve hayran kaldığım görsel algılamayı mükemmel oluşturmuş sahnelerden biriydi benim için.
Tumblr media
Reiting ve Beineberg'in davam eden baskıları tüm sınıfça kabul edilmeye başlar,bundaki en önemli etken Basini'nin cinsel kimlik arayışlarının, onun aleyhine abartılarak ağızdan ağıza yayılmasıdır.Törless'in zayıf uyarılarını dikkate almaz ve verdiği cevaplarla cezaları hakettiğine inanan bir kişilik çizer.Spor salonunda tüm sınıfça gerçekleştirilen dövülerek baş aşağı asılmasına dayanamayıp salonu ve sonra da okulu terkeden Törless olur sadece.Bu olaydan sonra öğretmenlerin mecburen yaptıkları disiplin sorgulamasında Törless olaylara aşırı duygusal tepkiler vermekle ve matematiksel bir bilgiyi sorgulamadaki ısrarı ile itaatsizlikle eleştirilir.Zaten okuldan ayrılmak isteyen Törless'in okula devamı hocalar tarafından uygun görülmez.Otoritenin uygulamalarının apaçık görünen hatalarını ve suçlularını öğrenen üst otorite Reiting ve Beineberg'in minimal faşist evrenini değil,bu evrene uyum sağlayamayan Törless'i dışlar.Çekirdekten tamama yayılan,toplumsal ideolojinin de malzemelerini oluşturan otoriter faşizmin ayak sesleri 1906 senesinde Musil'in romanıyla duyulmuştur.
Tumblr media
1966 senesinde Batı Almanya'da içinde bulunduğu dönem olan "Yeni Alman Sineması"nın işlediği konu itibariyle dışında kalan film,özellikle toplumsal yüzleşmenin dışında kalmak isteyen yeni kuşak sinemacıların tam aksine daha derin bir yüzleşmenin öznesi olan konusuyla farklıdır.Döneme uygun siyah-beyaz film tercihi ile,karakterlerinin iyi oyunculuklarla ve esere bağlı diyalogları ile,mekan ve coğrafya tercihlerinin eserin karanlık ortamını desteklemesi ile ve görsel algılamayı arttırıcı sinematografisiyle son derece başarılı olup dönemi temsil eden üç esas filmden biri kabul edilmiştir.
Tumblr media Tumblr media
Üçüncü günün akşamında tren durdu,tüfek dipçikleri kapıları dövdü,ışık gözlerimizi kör etti,havlamalar kulaklarımızı sağırlaşırdı.
“Yahudiler dışarı! Çabuk dışarı!”
Adamlar cesetleri trenden aldılar ve bavulların yanına koydular.Pim ve ben,bizi birbirimizden ayırdılar.Artık yalnızız.
Anne Frank’in Hatıra Defteri ,2016 filminden.
Başak Türköz,Şubat 2023 İstanbul
kaynak: Robet Musil,Genç Törless Ayrıntı Yayınları
Ömer Türkeş-Disiplinle başlayan önsözü
0 notes
yaziyorsonhavadis · 3 years
Text
Ümit Özdağ ile Nagehan Alçı canlı yayında birbirine girdi! 10 yıldır gerilimin mimarlarından birisiniz
Tumblr media
Habertürk canlı yayınında Zafer partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ ile Nagehan Alçı birbirine girdi. Ümit Özdağ'ın "Türkiye'de son 10 senedeki toplumsal gerilimin mimarlarından birisiniz" suçlamasına Nagehan Alçı, 'ırkçılık' suçlamasıyla cevap verdi... Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ, Habertürk Gündem programında Muharrem Sarıkaya, Nagehan Alçı ve Şaban Sevinç'in sorularını yanıtladı. Programda Ümit Özdağ ile Nagehan Alçı birbirine girdi. Ümit Özdağ'ın "Ben sizi son 10 senede Türkiye'deki toplumsal gerilimin mimarlarından birisi olarak görüyorum" diyerek Nagehan Alçı'ya yüklenmesi üzerine tansiyon fırladı. Ümit Özdağ 3 gün önce kendisiyle ilgili bir suikast ihbarı aldığını belirterek, "Bana karşı hangi örgütün suikast hazırlığında olduğunu ben biliyorum" iddiasında bulundu. Bunun üzerine Nagehan Alçı, 'Parlamenter sisteme geçilmeli değilse 2023 seçimleri öncesi kan akar' yazısını hatırlatarak şöyle dedi: Nagehan Alçı: 'Kan akar' derken siyasi suikastleri kastetmedim "Siyasi suikastı kastetmedim. Öyle bir şey de öngörmüyorum, kendi adıma bu açıklamayı yapayım ama toplumsal gerilim artarsa karşılıklı seçim atmosferinde çatışmalar yaşanabilir." Ve ardından Ümit Özdağ'a Parlamenter sisteme geçişle ilgili görüşlerini sordu. Son 10 senedeki toplumsal gerilimin mimarlarından birisiniz Ümit Özdağ bu sorunun ardından sert sözlerle Nagehan Alçı'ya yüklendi. Özdağ, "Nagehan Hanım. Doğrusu sizin bu tespiti yapmanızı değerli buluyorum. Türkiye'nin toplumsal geriliminin zirvesini yaşadığını ifade etmeniz önemli çünkü ben sizi son 10 senede Türkiye'deki toplumsal gerilimin mimarlarından birisi olarak görüyorum. Bu 10 sene içerisinde Erdoğan'ın toplumu germe, düşmanlaştırma, kavgaya hazırlama politikalarının öncü isimlerinden birisi oldunuz. Şimdi galiba tehlikeli bir oyun oynadığını gördünüz ki Parlamenter Sisteme dönelim diyorsunuz" dedi. Nagehan Alçı'dan 'Obez Suriyeli' cevabı... Bu ifadelerden sonra ortam bir anda gerilirken çıkan tartışma sırasında Nagehan Alçı, "Siz benim hakkımda çok ağır şeyler söylediniz. Bunların hiçbirini kabul etmiyorum. Ben sizin bir masum Afgan bakkal açtı diye onu fotoğraflayıp hedef göstermenizi ne de 'Obez Suriyeliler' diye ırkçı paylaşım yapmanızı burada dile getirmiyorum" dedi. 3 gün önce bana suikast yapacak örgütü öğrendim! Programda Ümit Özdağ, 3 gün önce kendisiyle ilgili bir suikast ihbarı aldığını belirterek, kendisine suikast yapacak örgütü bildiğini iddia etti. "Benimli ilgili bir istihbarat bana geldi. Bana karşı hangi örgütün suikast hazırlığında olduğunu ben biliyorum. Benimle ilgili suikast hazırlığıyla ilgili 3 gün önce bana bir bilgi geldi. Devlete bu bilgi çok önceden gelmiş ve bunu benden saklamışlar. Ben gayri resmi öğrendim" iddiasında bulundu. "Bu iddiayı resmi makamlara doğrulatıp doğrulatmadığı sorulan Ümit Özdağ "Bunlar doğrulanmaz. Sizden gizleyen makam bunu doğrulamaz" cevabı verdi. Read the full article
0 notes
baybaykus · 3 years
Text
Destici, senin siyasi zekan Meral Akşener'in zekasının zerresi kadar olsaydı yıllardır pıtrak gibi AKP'ye tutunarak onun himmetinde değil kendi gücünle mecliste yer alırdın.
Destici Meral Akşener için ne diyor; efendim Demirtaş ile kahvaltı yapmayı niçin kabul etmiş.
Her şeyden önce teklifi Meral Akşener değil Demirtaş yaptı, o da bu coğrafyanın kadim kültürüne uygun olarak düşman dahi olsa kapısına gelen misafiri içeri alıp, ağırlayıp göndereceğini ama gerekirse düşmanlığını da sürdürebileceğini ifade etmiştir.
Sayın Destici sen bir "Siyasi pıtrak"sın. Meral Hanım için kullandığın ifadeler; siyasi ikbalin için paçasına yapışarak varlığını sürdürdüğün "muhterem" ve onun partisi için olduğu aşikar. Buna hep beraber şahidiz, biliyoruz ama zerre miskal siyasi zekan varsa Meral Akşener gibi siyaset üret, gündem oluştur hadi görelim.
Meral Akşener hendeklerde 793 şehit verilerek yapılan terörle mücadeleyi; hiç şehit vermeden HDP'yi türkiyeleştirmeye zorlayarak uygun bir konjonktürün oluşmasına katkı sağlamak istiyor. Demirtaş'ın teklifini de bu minvalde değerlendirerek yorum yapmıştır. "Siyasi pıtrak"lar bunu akıl edemezler, düşünmezler bile zira o işi efendilerine bırakmışlardır.
Dökülen kandan siyasi rant umularak bunun üzerinden önce düşmanlaştırma sonra da kutuplaştırma ile iktidarda kalma gücüne pıtrak olmak hiç de onurlu ve ahlaki değildir.
Ne var yani; Meral Akşener daha onurlu, ahlaklı ve kansız olan yolu siyaset üreterek tercih ediyorsa bunun neresi suç ve kabahat. Siyasi pıtrak olmayın, zekanızı biraz daha zorlayın; bak göreceksiniz sizler de kendinizi Meral Akşener'in yanında bulacaksınız.
Mehmet Soral
0 notes
zoomine · 6 years
Video
"Türkiye ne biliyor musun ? Bir rüya !!" diyerek içinde gerçek vatan sevgisi bayrak aşkı olan ve "hiç dindar değildi ama hepimizden daha vicdanlıydı" diyerek de ötekileştirme, düşmanlaştırma politikalarına alet olmayanların sesi olmuş 
41 notes · View notes
olumsuzsozler · 3 years
Text
Tumblr media
Bir insanı kanıtsız, Terörist ilan etmek,
Tıpkı dinlerde farklı düşünene kafir damgası vurmak gibidir.
İkisindede ötekileştirme ve düşmanlaştırma vardır!
0 notes
kolej-postasi · 3 years
Text
REFORM DEDİKLERİ ÜÇTÜR - 1
Tumblr media
Reform Dedikleri Üçtür: Bir, Vatansızlaştırma
“Gün geçtikçe, KHK ile ihraç edilenlerin bir tür “eksik vatandaş” olduğu iyice ortaya çıkıyor. Durum KHK’lilerde çok berrak ama aslında kalan herkes için “vatansızlaştırma” yürürlükte. TÜBİTAK’nın burs için getirdiği şartlar ve İmamoğlu’na açılan soruşturma, “vatansızlaştırma” işleminin kesintisiz, sınırsız biçimde yayıldığını ortaya koyuyor.”
Nebi Toylak adını duydunuz mu? Niye duyacakmışız, kendi derdimiz bize yeter bir de “eksik-vatandaş”ların adını mı ezberleyeceğiz mi diyeceğiz? Kaçmak belki bir süre bizi kurtarır ama “eksik vatandaşlık” hali anti hukuk fabrikasında herkese yeter miktarda üretiliyor anbean. Pandemi günlerinde öğrendik ki ille KHK çıkması da gerekmiyor bunun için. Yine de memleketimden son KHK manzaralarından laflayalım biraz.
MESLEK EDİNME HAKKI OLMAYAN VATANDAŞ
Genç, çalışkan meslektaşım Hacı Bişkin’in haberinden öğrendik Nebi Toylak adını. Olay Dersim’de geçiyor. Edirne’de de geçebilirdi, çünkü “eksik-vatandaşlık” artık sadece Kürtlere mahsus değil. Nebi Toylak, İŞKUR’un açtığı seracılık kursuna başlıyor. Bu kurslarda mesleği olmayan ya da mesleğinden memnun olmayan vatandaşlar meslek öğreniyor ki sonradan namerde muhtaç olmadan geçimini sağlasın, çoluk çocuğunun karnını doyursun. Nebi Toylak’ın mesleği var gerçi, öğretmen. Kötü öğretmen olduğuna dair hiçbir kayıt, bilgi, not, belge, karar filan yoktu ama işte hikmetinden sual olunmayan devlet-i âlimiz ve onun hikmeti kendinden menkul yöneticileri bir KHK ile meslekten atıverdiler. O da o günden beri hayatını idame için çare arayıp duruyor. En son seracılık kursuna başvurdu. Kabul edildi edilmesine ama devrisi gün İŞKUR’dan bir telefon geldi, öyle müşfik ki kurum insanı arıyor soruyor, aradı dedi ki “Artık gelmeyin.” Niye? “KHK’lısınız.” Ne denilmiş oluyor bu telefonla? “Sen, bir meslek öğrenme kursuna bile gidemeyecek kadar vatandaşsın” diyor. Hiçbir suç, günah olmadan öğretmenlikten atılırken olan şey, katmerlenerek devam ediyor. “Kamuda çalışma hakkı” elinden alındı, o da sivili deniyor. “Hayır” deniliyor, o da yok. Taş mı yesin? Ağaç kabuğu mu kemirsin? E evet, dediler ya, “sivil ölüm” diye! Medeni ölüm yani. Barbarlığın bu kadar özgüven ve şehvetle ilan edilmesinin altında ne var? Basit aslında: Maruz kalanların, mağdur olanların, madunların yanında kimse olmadığı için. Muhalefet en fazla KHK’lıların haklarının yenildiğini düşünüyor, en taze ve dinamik olması gereken muhalefet bile onları “topluma kazandırmak”tan bahsetti ya, sanki toplum diye bir şey varmış da, var olanı onlara layıkmış da kazandıracakmış!
'HAKKIN YOK AMA BORCUN BORÇ'
Oysa mesele “hak yenmesi”, “haksızlığa uğrama” boyutlarını fersah fersah aştı. Meselenin geldiği yer, hak sahibi vatandaşlığın kalmaması artık. “Türkiye Cumhuriyeti devletine vatandaşlık bağı ile bağlı” olan kişilerin hakları ve yükümlülükleri vardır. Yaşamak haktır, çalışmak haktır, öğrenmek-öğrenim haktır filan. Haydi KHK ile atmayı “devlet olarak istediğimle çalışma hakkım var” lafıyla yutturdunuz, “meslek edinme hakkı”nı hangi uydurma gerekçe ile yok sayabilirsiniz? Hiçbiri ile! Ama şöyle bir yol var: Yapıyorsunuz, oluyor. Yapma gücünün olması yeterli. Hasılı, Nebi Bey (ve tüm KHK’liler) “tam vatandaş” değildir, devlete karşı varsayılan “yükümlülükleri” daima bakidir ama “hakları” hiç hak değildir. “Haklısın ama alacağın yok” lafı eskidi, artık “Hiçbir hakkın yok ama borcun borç” deniliyor. Bu formülde alacağı olan sadece devlet ve onu yönetenlerdir, malını, canını, lokmanı alır.
TÜBİTAK’TA ANTİ-HUKUK BİLİMİ
Bu bir vatansızlaştırma işlemidir. Sadece KHK çıkarma gücüne sahip merkezin değil, en ufak, en uç birimlerin de canla başla yaptığı, yürüttüğü, koruyup kolladığı işlem. Türkiye’de “bilim”in kalesi olması arzulanan TÜBİTAK mesela, burs başvurularına “KHK’li olmama” şartı koydu geçenlerde. Bilimsel kabiliyetin, akademik yeteneklerin neyse ne, ne kadar vatandaşsın önce onu bilelim diyor yani; yani “anti-hukuk biliminden de anlarız elbet” diyor. Dahası, KHK işleminin kendisini de temelden sakatlayan hukuk dışılığın temel karakteri, “belirsizlik, sebepsizlik, mantıksızlık ve dilsel bozukluk” en küçük birimde bile kendisini gösteriyor. Örneğin, TÜBİTAK bursuna başvurup, başvuruyu takip için siteye girdiğinizde karşınıza şu ifade çıkıyor: “Resmi gazetede yayımlanan, “Olağanüstü Hal (OHAL) Kapsamında Alınan Tedbirlere İlişkin Kanun Hükmünde Kararname” çerçevesinde devam eden çalışmalar doğrultusunda; olumsuz bir durumun ortaya çıkması halinde bursiyerin bursu iptal edilebilecektir.”
'OLUMSUZ BİR DURUM ÇIKARSA'
Kararnamelerdeki anti-hukuk grameriyle uydurulan “irtibat-iltisak” lafları burada “olumsuz durum” olarak halk diline çevrilmiş. “Bak koçum olumsuz bir durum çıkarsa…” Kararname aklı, iktidarın arzuladığı gibi her kademede iyice ezber edilmiş durumda, özetle. Bu eksik-vatandaşlığın sadece KHK’lilere mahsus olduğunu düşünmek yanıltıcı olur. Bir ülkede yurttaşların bir grubu, idariymiş görüntüsü verilen bir işlemle temel yurttaşlık haklarından mahrum bırakılıyorsa, kalanların aynı akıbete uğramasını engelleyecek pek bir şey yoktur. Nitekim, kararnameyle getirilen “vatansızlaştırma” hali, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’na İçişleri Bakanı’nın bizzat talimatıyla başlatılan idari soruşturmada da kendisini gösterdi. Görülmemiş düzeyde siyasal mobbinge maruz bırakılan İmamoğlu’na bu son işlemle söylenen şey basit: Tam bir belediye başkanı olduğunu sakın düşünme. Biz, devletiz. Devlet biziz. Siyaset hakkı sadece bize has. Seçilmiş olman, sana seçilmiş başkan sıfatı verebilir. Kararnameliler nasıl ki kağıt üstünde tüm hak ve yükümlülükleriyle vatandaşsa sen de kağıt üstünde hak ve yükümlülükleriyle belediye başkanısın. Kağıt bizim elimizde, oradaki hakları devletleştirdik. Bitti.
EKSİK YURTTAŞLIĞIN SOYKÜTÜĞÜ: VATANDAŞ YABANCI!
“Eksik yurttaşlık” meselesinin tarihsel sıralamasında Yahudiler, Ermeniler, Rumlar vardı ama onlar sıfırlanmaya yüz tutarak sıralarını savdılar. Bu kanlı başarının şerefine Topal Osmanların heykeli dikildi, Atsızların ismi sokaklara veriliyor, iktidar-muhalefet kardeştir, ayıran kalleştir. Yargıtay’ın, Hukuk Genel Kurulu dahil olmak üzere, 1970’lerin ilk yarısında uydurduğu bir laf vardı: “TC vatandaşı yabancılar.” Bir başka ifadeyle, “Türk olmayan TC vatandaşları.” Bu kararlar, “mütekabiliyet” ve “misilleme” fikrine dayandırılıyordu; Yunanistan’a cevaben yani. Bugün Kararname ile yapılan işlem, bir grup TC vatandaşını benzer bir şekilde vatandaşlıktan uzaklaştırma işlevi görüyor aslında. “Vatandaş”a “yabancı” muamelesi yapılması akıl almaz bir hukuk faciasıydı, hükümran edepsizliğin ulaşabileceği uç yerlerden biriydi. KHK işlemi ise “yabancı”laştırmaktan çok, “insanlık dışı”na itme eğilimi taşıyor gibi. Çünkü eski işlemin altında yatan en uç hedef, hayatı çekilmez kılıp kovmak gibiydi; KHK’lilerin ise devletin gözünde gidebileceği bir yer yok. “Ölüm”ün götüreceği mezar dışında. Elbette, tıpkı eski işlemde olduğu gibi “düşmanlaştırma”yı da unutmamak gerekir, yakın tarihteki 6-7 Eylül “kovma”dan önce “linç ve talan” durağının olduğunu öğretti herkese. Kararnamelilerin talan edilecek pek bir şeyi yok, hayatlarını da devlet karartıyor, “özde vatandaş”ların yorulması gereksiz.
Devam edeceğim. Sonraki yazı “Reform dedikleri üçtür: İki, mülksüzleştirme” başlıklı olacak. Pandemi manzaralarının yanı sıra madencilerle köylülerin (sahipsiz ama) kararlı direnişleri hakkında. NOTLAR
1-Reform lafları, AB liderler toplantısında bir araya gelecek Avrupalı siyasetçilerin elini rahatlatmak için girişilen bir oyuna benzeyecek giderek, anlaşılan o ki. 18 yıldır süren bu oyundan Avrupa’nın sahte demokrat liderleri hiç bıkmamışken, Ankara niye oyunu oynamaya devam etmesin? Peki Bülent Arınç’ın lafları? Bülent Arınç kim ki? Konuş bakalım kim ne diyecek dediler, konuştu, sonucu beğenmediler. Mayınlı sahaya mülkü şahanenin makbul şahısları girecek değil ya ilk önce? Hiyerarşide Çakıcı’nın istişare kurulundan daha yukarda olduğunu da iyice belledik bu vesileyle. Ortağı Bahçeli’nin, HDP’yle CHP’nin kapatılması dışında bir reform hedefi yoksa, hangi heyet hangi reformu yapabilir ki?
2-Nutuk yarıştırma siyasetinin gelip geleceği yer, seçildiği günden beri saldırı altında olan Ekrem İmamoğlu’nun (seçim kampanyasında hiçbir mahcubiyet göstermeden, şevkle söylediği) “Biz de Topal Osman’ın torunuyuz” demesidir. İçeriksiz siyasetin gideceği fazla yol yok. İmamoğlu biliyordur elbette, Topal Osman’ı koruyup kollayanlarla öldürenler aynı kişilerdi. İki taraf da aynı kişilerin torunu olduğunu kanıtlar en fazla bu siyasetle.
3-Bu yazı, bir yanıyla iki yıl önceki yazının devamı sayılabilir. 4-Irkçı jargonda “vatansız” diye biz Kürtlere deniliyor. Gerçekten de Kürtler, başından beri “öldürüldüğünde hesabı sorulmayan” yani vatandaşlığı doğuştan bir hak olarak kullanamayan bir kategoride. Nitekim, KHK’lilerin bir bölümünün ihraç sebebi, “Kürt meselesi”nde devlet gibi düşünmemeleri, yani “barış imzacısı” olmalarıydı. Fakat, vatandaşlığı hızla eksiltilenler artık sadece Kürtler olmadığı gibi, işlem için Kürt meselesiyle bir bağ da gerekmiyor.
KASIM 22, 2020 | DUVAR*
ALİ DURAN TOPUZ |  REFORM DEDİKLERİ ÜÇTÜR: BİR VATANSIZLAŞTIRMA
Tumblr media
0 notes
saadet78 · 4 years
Photo
Tumblr media
Bugün Saadet Partimizin kuruluşunun 19. yıl dönümünü kutluyoruz. "Önce ahlak ve maneviyat, üreterek kalkınma, şahsiyetli dış politika," diyerek yola çıktık ve bu yolda yürümeye devam ediyoruz. Bugün aynı istikamette; düşmanlaştırma ve ötekileştirme değil, kardeşlik ve kucaklaşma, hak ve adalet, dürüstlük ve şeffaflık, fikir ve inanç hürriyeti ilkelerini tavizsiz bir şekilde savunuyoruz. Biz, Türkiye’nin ve dünyanın yaşadığı krizler ve badireler karşısında hakkı, adaleti ve bir arada yaşamayı reçete olarak tüm kesimlere sunduk ve sunmaya devam ediyoruz. Çünkü Saadet Partisi'nin siyaset anlayışı, günü kurtarmak değil geleceği toplumun faydası istikametinde şekillendirme gayreti, reel politik değil hakkın ölçü alınmasıdır. @T_Karamollaıglu #Saadet19Yaşında https://www.instagram.com/p/CC27Lr1Hy_K/?igshid=1a2cvr47feqtn
0 notes
seslimeram · 12 days
Text
Sesli Meram #455 - Yersiz Yurtsuz (15.04.2024)
Tumblr media
"Bir yandan da akp-mhp kliklerinden çıkagelen yağma haberlerinin üstü örtülür. Derdest edip, halka ait olanın gözlerinin içine baka baka sömürüldüğü, çalındığı belediyelerdeki uçuk kaçık rakamların yeni yönetimlere terk edildiği bir güncellik hasıl olur. Kayyumlar eliyle Bakur Kürdistan’ı sathı mahallinde var edilmiş kara delikler gibi paraların yutulup, sindirildiği, çoktan tuz buz edildiği bir zeminde bunlar gibi nice örnekle birlikte sağcı ol fundamentalist diktanın ezberden hak yemez olduğu bir kere daha tescillenir. Digor’dan, Amed’e, Colemerg’ten, Wan’a pek çok yerde kayyım felaketinin, hamlesinden çıkagelen her türlü yağmacılığın lira karşılığı milyarları bulur. Emval-i metruke gibi, hiçbir hakları / tasarrufları söz konusu olmadığı halde babalarının malıymış gibi iç ettikleri gayrimüslim mallarından kendilerine / ismen yeni ülkelerine kurucu sermaye edinen, bunlarla yepyeni imtiyazlı sınıflar kuran aklın, bir başka tezahürü bu defasında çaktırma gereği duymadan, her şeyin kalem üstünde kitabına uygun kılarak doğal rezerv alanlarını, kamuya ait olan her şeyin ama her şeyin iç edildiği / peşkeş çekildiği bir başka evre takip eder. Tümüyle yerel seçim yengisini aşabilmek için bulunan yöntem yeniden ve çok daha organize bir biçimde hayata saldırmak olduğunu da kendiliğinden kanıtlar muktedir, tüm o avenesi. Kesintisiz bir cerahat sarmalında dünyadaki insan hakları, hukuk, siyasi, ekonomik denge, yaşatma hali düzeneklerinde çarpıcı bir biçimde dipleri boylamış bir ülkenin hakikati cürümlere tutunarak var edilir. İyi de daha nereye kadar, daha kaç zaman?" sesli meram
podcast image credit: milattan sonra 4 milyar:::emin mete erdoğan:::artful living
0 notes
ivmehareketi · 4 years
Text
“TÜRKİYE’DE KUTUPLAŞMA”
*AKP Sonrası Türkiye Tartışmaları kapsamında 19 Mayıs 2020′de çevrimiçi olarak gerçekleştirilen yuvarlak masa toplantısı sonuç bildirisidir.
İktidar otoriterleşirken toplumu biz ve onlar şeklinde kutuplaştırmak için hergün yeni yöntemler deniyor. Bürokratı, valisi, askeri, polisi ile tüm devlet aygıtı, iş dünyası, medya ve hukuk camiası bu kutuplaşmanın tarafı konumundalar. Son dönemde çete liderleri  de diğer  bir yandaş kanat. Oysa AKP 90’lı yılların çete düzenine karşı adil bir düzen iddiası ile iktidara gelmişti. Bugün sosyal medyadan çete liderlerinin iktidar mensupları ile olan “meselelerini” takip edebiliyoruz. Bu pervasızlığa karşı ne hukuk dünyası harekete geçiyor, ne siyasetçiler yeni aparatlarına dur diyor. İktidar düşman yaratmakta dünyanın gelmiş geçmiş tüm otoriter iktidarlarına meydan okuyor ve 2002’den bu yana sorumluluğu üstlenmekten kaçınıyor. Yapılan her “iyi” icraat kendisinin, yapılan her “kötü” şey partimizin sorumluğunda...
Hukuk sisteminin yönlendirildiği, yasama-yürütme-yargı bağımsızlığı ortadan kaldırıldığı bu dönemde adaletsizlik algısı her geçen gün toplumsallaşıyor.  Meclisin önemsizleştirildiği, yasa yapıcıların kamuoyu ve medyayı ortadan kaldırdığı bu zamanda sosyal medya bazıları için bir cezasızlık ortamını temsil ediyor, siyasal iktidar sosyal medyada troller yoluyla ifade özgürlüğünü boğmaya çalışıyor. Kendinden olmayanları düşmanlaştırma, bezdirme yöntemleri ile adaletsizlik-cezasızlık duygusunu tüm topluma yayıyor, yurttaşların adalet algısı yandaşa “cezasızlık” zemininde gelişiyor. Oysa sosyal medya yeni nesil medya olarak kamuoyu oluşturmak konusunda çoğu defa etkili idi. Gezi pratiğinde ya da kadın cinayetlerinde adaletin daha hızlı tecellisi için halkımız sosyal medyadan seferber oldu. Kutuplaşmanın bir diğer özelliğini tespit için ittifakın  “onlardan olmayan” tarafını analiz etmeliyiz. Ülkemizde ittifakların nesnel bir alt yapı üzerinden yükselmediğini, birbirini yok etme politikasını üretmeye yarayan ve seçim dönemlerini kapsayan dönemsel bir araya gelişler olduğunu görebiliriz. Bir kimlik veya sınıf tanımı üzerinden de yürümemektedir. Şimdilik iktidarın ilgisine mazhar olamamak ortak özelliktir. Bu da değerler ittifakını temsil etmekten çok uzaktadır.
İktidarın 2010 yılından bugüne neredeyse her yıla bir seçim sığdırdığı ve kendini seçimler yolu ile yeniden ürettiğini göz ardı etmememiz gerekiyor. Ekonomik kriz ile bütünleşen salgın her an bir erken seçimi tetikleyebilir. Kısa vadeli ve önümüzde bulunan acil sorunlara odaklanmak gereklidir ve zorunludur. İttifak çelişkileri yeniden tanımlanmalı ve olası iktidar değişikliği sonrası yeni mutabakatın sürüdürülmesi için “demokrasi ve adalet” değerlerine odaklanılmalıdır.
Yerel seçimlerde sandıkta  halk mutabakatı ile gerçekleşen yerel yönetim başarıları kısa vadede bir odak noktası olarak kabul edilmelidir. Bugün halkın çoğunluğu başkanlık sistemini istemiyor. Halkın somut taleplerine ve uzlaşmaya dayalı yeni bir toplum sözleşmesi ihtiyacı her geçen gün daha elzem ve zorunludur. Bu durumda tek adam rejimine son verilmesi talebi ve her alanda adaletin  kuvvetler ayrılığı olmadan gerçekleştirilemeyeceği vurgusu yeni anayasa talebi ile birleştirerek somutlaştırılmalıdır. Bize iktidar tarafından dayatılan bu ittifakı genişletirken geniş emekçi kitlelerin de ittifakın parçası olması sağlanmalı, iktidar ve gerçek değişimin değerleri için mücadele edilmelidir. Siyasetimizi bu yeni şartlara göre şekillendirmemiz gerekliliği açıktır.
0 notes
kotij · 4 years
Photo
Tumblr media
emperyalizm budur böyledir, kendi çıkarları için seni kandırarak yada satın alarak yada farklı çıkarlar sunarak senin çıkarınaymış gibi göstererek işi bitene kadar seni kullanır, bittiğinde çöpe atar!! biz aynı memleketin çocukları bunlar yüzünden birbirimize düşmanlaştık tezgaha düşüp v hala düşmanlaştırmaya çalışıyor birbirimizden koparmaya çalışıyorlar!! yapmamız gereken bunlar yüzünden izlenilen düşmanlaştırma politikalarıyla yaptığımız birbirimizin hatalarını anlatarak kendimizle yüzleşerek v bu hataları ortadan kaldırarak huzuru taşımalıyız halkımıza topraklarımıza!! pkk bizi birbirimizden koparmak için v kendi çıkarlarını korumak adına bizim de içinde bulunduğumuz emperyalizm(nato) tarafından kurulmuş bir örgüttür!! asıl sahibi sionizmdir v gerçek liderleri amerika dadır v bu liderlerin merkezi londra dır!! ülkemiz ne mutlu bize ki artık bu planı desteklemiyor v pkk yı yok etmek ettirmek için sıkı çalışıyor!! Reposted from #repost @nuranwolf (@get_regrann) - - #regrann (Düzce) https://www.instagram.com/p/B6F6x8MFbay/?igshid=pzhj1fazbkvw
0 notes
barkoturktv · 4 years
Text
Karamollaoğlu: Madımak, Roboski, Başbağlar bizimdir
Tumblr media
Saadet Partisi, "Gelecek Saadet'le Gelecek" sloganı ileAnkara Spor Salonu'nda 7. Olağan Kongresi'ni düzenliyor. Kongrede konuşan Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu açılışı Nâzım Hikmet'in "Davet" şiiri ile yaptı. Karamollaoğlu, "Gelin canlar bir olalım, bu dünya kimseye kalmaz" dedi. Gazete Duvar'da yer alan habere göre, daha sonra Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu, konuşmasını yapmak üzere kürsüye çıktı. Necip Fazıl Kısakürek’in “Zindandan Mehmede Mektup”, Aşık Veysel Şatıroğlu’nun, “Senlik Benlik Nedir, Bırak”, Nazım Hikmet’in “Bu davet bizim” şiirlerinden bölümler okuyan Karamollaoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü: “Bu dava, bu sevda, bu vatan bizimdir. Karacaoğlan bizim, Dadaloğlu bizim, Yunus Emre bizimdir. Ahmet Yesevi, Pir Sultan Abdal, Hacı Bektaş, Mevlana bizimdir. ‘Kürdü, Türkü ve Çerkezi Hep Adem’in oğlu kızı beraberce şehit gazi’ diyen Aşık Veysel bizimdir. Semah bizim, halay bizim, horon bizimdir… Munzur bizim, Fırat bizim, Kaz Dağları bizimdir… Madımak, Roboski, Başbağlar bizimdir… Yasin Börü, Eren Bülbül, Berkin Elvan bizimdir… Acısı bizim, sevinci bizim, kederi bizim türküsü bizimdir ÇAĞRIMIZ DİNDARA, SOSYAL DEMOKRATA… Bu çağrımız; Kürde, Türke, Aleviye, Sünniye, Laza, Çerkeze, Arnavuta, Boşnağadır. Bu çağrımız; dindara, muhafazakara, libarele sosyal demokratadır. Görüşü, düşüncesi, ne olursa olsun 82 milyon ülke evladınadır: “Gelin canlar bir olalım. İşi kolay kılalım Sevelim, sevilelim Bu dünya kimseye kalmaz.” BU SALONDA GÜCE TESLİM OLMAYANLAR VAR:  Bugün Milli Görüş hareketinin siyaset sahnesine çıkışının 50. yılındayız. 50 yıldır hak, adalet, üretim, kalkınma, düşmanlaştırma ve ötekileştirme değil, kardeşlik ve kucaklaşma diyoruz. 50 yıldır bu çizgimizden taviz vermedik. Rüzgâra, konjonktüre, makama, mevkiye göre yön değiştirmedik. O yüzden, istikrar görmek isteyen bu salona baksın. Bu salonda güce teslim olmayanlar var. İlk virajda veda edenler değil, ahde vefa gösterenler var. Aldatmayanlar var, aldatılamayanlar var. AK PARTİ BİTKİNDİR, TÜRKİYE’Yİ DE BİTİRMEKTEDİR:  3 Kasım 2002 AK Parti’nin iktidara gelişinin ilk günü olmuştu. 3 Kasım 2019’da, iktidardan ayrılışının tescillendiği gün olarak tarihe geçecektir. Çünkü AK Parti miadını doldurmuştur. Ne yazık ki, Türkiye’ye verebileceği hiçbir şey kalmamıştır. Yorgundur, Türkiye’yi de yormaktadır. Bitkindir, Türkiye’yi de bitirmektedir. Saadet Partisi hiçbir kimsenin, hiçbir partinin hasmı veya düşmanı değildir. Biz partileri değil politikaları eleştiririz. Biz kişileri değil zihniyetleri eleştiririz. ÜLKEMİZİ RÖVANŞ CUMHİRİYETİ OLMAKTAN KURTARACAĞIZ:  Türkiye’nin yeni bir başlangıca ihtiyacı var. Geçmişte herkesin hataları olmuştur. Önemli olan bu hatalara takılıp kalmak değil, bu hatalardan ders çıkarıp, elbirliğiyle mutlu ve müreffeh bir geleceği oluşturmaktır. Bütün partilere sesleniyorum; gelin bunun için yeni bir toplumsal mutabakat sağlayalım. Gelin ülkemizi bir rövanş cumhuriyeti olmaktan kurtaralım. İhtilaflarımızın, hırslarımızın kör karanlığında kaybolmak yerine, ittifaklarımız üzerinden yeni bir toplumsal sözleşme imzalayalım. YENİ TOPLUM SÖZLEŞMESİ: Biz Saadet Partisi olarak milletimizin tüm farklılıklarıyla beraber, etrafında buluşabileceği yeni bir toplumsal sözleşme teklif ediyoruz. Ruhunu Birinci Meclis’in çeşitliliğinden, mayasını Mehmet Akif’in Çanakkale Destanı ile İstiklal Marşı’ndan, omurgasını 1921 Anayasası’ndan alan, ihtilaflarımızı ayrılık vesilesi görmeyen, farklı inanma ve düşünme imkanını Allah’ın lütfu bilen bir anlayış öneriyoruz. Adil bir düzeni en temel hedef olarak gören siyasal bir mekanizma, evrensel hukuk normları ve demokrasiyi, kendi kadim birikimi ile harmanlayarak içselleştirmiş ve bunları geliştirmeye kararlı yeni bir ortak anlayış, yeniden büyük Türkiye’yi kuracaktır. TÜRK’ÜN KÜRT DİYE, KÜRDÜN TÜRK DİYE SORUNU YOKTUR:  Kürt meselesini hak ve adalet ekseninde çözeceğiz. Bu topraklar farklı medeniyetlere ev sahipliği yapmış, aynı çatı altında farklı inanışların, etnik ve mezhepsel yapıların bir arada yaşama erdemini insanlarına kazandırmıştır. Kürtler ve Türkler aynı dinin mensubu, ortak bir tarihin çocukları, aynı kültürün renkleri ve aynı vatanın evlatlarıdır. Bir vücudun azaları gibidirler. Türk’ün Kürt diye, Kürt’ün Türk diye bir sorunu yoktur. Sorun milletimizde değil, bu milleti bölmeye, ayrıştırmaya çalışan her türlü ırkçı yaklaşım ve politikalardadır. BARIŞ KAN DÖKEREK DEĞİL, TER VE DİL DÖKEREK TESİS EDİLİR:  Bugüne kadar meselenin çözülememiş olması hak, adalet, ahlak, ekonomi, eğitim, güvenlik gibi birçok alanda ortaya konan yanlış anlayış ve yapılan ihmallerin ortak sonucudur. Çözümü sadece güvenlik eksenli politikalarda aramak meseleyi anlamamaktır. Çözüm arayışları sosyal, siyasi, psikolojik, ekonomik ve benzeri alanlarda yapılacak güçlü reformları da içermelidir. İnanıyoruz ki; huzur ve barış, kan dökerek değil ter döker ve dil dökerek tesis edilebilir. Read the full article
0 notes
haberin-varmi · 5 years
Photo
Tumblr media
EVRİM KEPENEK'İN HABERİ: Selahattin Demirtaş'la Mektup - Söyleşi: "Hiç Kimse Düşmanlaştırma Politikasına Düşmemeli" https://ift.tt/2Om08sk
0 notes
ozgurmansetnet-blog · 5 years
Text
Selahattin Demirtaş: Hiç Kimse Düşmanlaştırma Politikasına Düşmemeli
Selahattin Demirtaş: Hiç Kimse Düşmanlaştırma Politikasına Düşmemeli
“Yaraları kanırtarak seçimi kazansan bile toplumun bağrına rüzgâr ekmiş olursun.”
Bianetten Evrim Kepenek’in sorularını yanıtlayan HDP’nin önceki dönem Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş,açlık grevlerinden, yerel seçimlere, resimden, edebiyat ve sanata kadar geniş bir yelpazede görüşlerini yazdı.Çizdiği yeni karakalem çalışmasını paylaştı.
Karadeniz’den Ege’ye kadar Türkiye’nin pek çok ilinde…
View On WordPress
0 notes