Tumgik
#türkiye gerçeği
seslimeram · 4 months
Text
Korkunç İmge
Tumblr media
Korkunç bir düzlem imgesine rehin artık şimdiki zaman. Bir yılın daha geçip gittiği iş bu şimdi içerisinde yaşamın normatif olgusu, verili haklarının gündelik değerlerinin belirgin bir biçimde hiç edildiği zeminde korkunç pratiklerle yaşam eylemi kuşatılıyor. Sorgunun, eylemin kırıldığı, günün dünden de ağır yıkımlara rehin edildiği bir zeminde cerahatin ol nesnel halidir misal korkunçluk. Bir yılın hemen her gününe apayrı tahakküm veçheleri, hamlelerinin eklendiği, yaşamın salt mutlak biate indirgendiği ötesinden tek satır dahi olsa bahis açılmadığı bir zeminde bu var edilmiş imgenin ta kendisidir korkunç. Yıkıcılık halinin, istimlak etmelerin, perişanlığın hududuna terk etmelerin, birbiri ardına pejmürde tavırlara esaretin sofralarına buyur olunan bir yerde ortaya çıkan imdir korkunçluğu açık, kestirmeden bildirecek olan. Müşterek yaşam idesinin her gün koşulsuz şartsız daraltılıp durulduğu bir zeminde, alttakiler ve tepedekiler dışında hiçbir kesimin anılmadığı, belirli bir biçimde gelir adaletsizliğinden, sözün tarumar edilmesindeki sürekliliğe, hemen her durumda demokrasinin var edildiği zikredilirken yerle yeksan olunmasındaki daimi hale bu korkunç imgeler sarmaları güncelleniyor. Hakikat ancak hilkat garibesi kılınıyor.
Özgürlük sadece boş beleş bir laf kalabalığı. Demokratik ülke lafta dahi var edilmeyen bir pratik. Cumhurun egemenliği bahsinin yerinde yeller esiyor. Varsa yoksa, kısır döngünün tam da ortasında memleketi bu hallere koyanların avazları, birlikte var ettikleri bir pembe ülke tablosu. Pembe, kan kırmızı tonlarından, toz pembe, kimin kanının karıştığı belirsiz kılınan, yıkımın, ölümün, cürmün var edildiği bir acayip ülke imgesi. Her gün her durum içerisinde bir cerahat sürekliliği güncelleniyor. Cumhurun hakları talan edilirken, gelecek kapkaranlık kılınmaya devam olunurken, buna da alışırsınız çıkışı var ediliyor dört yanda her an. Biteviye bir korkunç imgeler sahnesine dönüştürülmüş olan yerde vekillerin al takke ver külah hallerinden misal korkunçluk imgesi çıkabilir. Hiçbir yerden maaş temin etmeyen, almayana 110 bin lira, iki dönem vekillik yapıp emekliliği sağalama alanların da iki yüz on bin ile iki yüz otuz bin liralar dolayında parayı iç ettikleri zeminde halka da üç kuruşa talim edin diyebilme cüretidir korkunçluk. Misal, meclis lokantasında bir tabağına elli lira dolaylarında ödenirken et yemeğine, gündelik yaşamın aktığı, sıradan insanların o karınlarını doyurmak için ellinin birkaç katını ödemeye mecbur kılındığı yerdeki uçurum halidir korkunçluğu bildirecek olan. Halkı temsil ettiği rivayet olunanların ellerini ceplerine atmak bir yana, her durumda halkı daha da fazla sömürmeye devam etmelerinin o ucubelik suretidir misal korkunç.
Koca bir yılı devirirken, geride kaldığı sanılan demokrasi, eşitlik ve adaletteki eksiklikleri telafi etmek bir yana çam devirir gibi aralıksız linç rejiminin yepyeni halleri, eylemlerine de devam olunduğu yerin meselesidir korkunçluk. Düzen devamlılığı adına hak ihlallerini süreğen kılan yerin meselesidir bu korkunçluk. Türkiye İşçi Partisi milletvekili ol Avukat, Can Atalay için Anayasa Mahkemesinin serbest konulabilir kararının bir kere daha önce alt mahkeme ardından da Yargıtay eliyle yok sayılmasının garabet halinin ortasında hangi düzlem korkunç değildir ki? Hukuk dilinden aktaralım: “AYM, Anayasa Mahkemesi kararlarının bağlayıcılığının yargısal makamlar tarafından tartışılamayacağını vurguladı. Anayasa’nın, daha önce dosyayı Yargıtay’a gönderen İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi'ne böyle bir yetki vermediğinin de altını çizen AYM, yerel mahkeme ile kararı uygulamayan ve AYM üyelerini "suç işlemek"le itham eden Daire’nin Anayasa'ya açıkça aykırı hareket ettiğini vurguladı. AYM, “Sonuç olarak, mahkemelerin izlemiş olduğu yöntem, başvurucuyu yargılama güvencelerinden tümüyle yoksun bırakmıştır. Başka bir ifadeyle yeniden yargılama dosyası görevi ve yetkisi olmayan bir mahkemece karara bağlanarak Anayasa'nın 142. maddesinin amir hükmüne ve Anayasa'nın 37. maddesinde yer alan tabii hâkim ilkesine açıkça aykırı hareket edilmiştir” dedi.” Bu bahsi takip eden süreçte, kendiliğinden hiçbir şey olmamış gibi davranan bir alt mahkeme, olanı biteni sorgulamayın diye direktifi yerine bir kere daha getiren Yargıtay kararının yeknesak tekrarıyla birlikte korkunçluk bahsi kendiliğinden diriltilir. Gözler önüne serilmiş olagelen pratiklerle birlikte, baş efendinin terörist / devlete kastı olan bir zat diyerek akla seza bir tahayyülle hedef kıldığı bir avukatın özgürlüğü bir kere daha elinden çalınır. Bunlar korkunç meselleri izaha yetmezse ne yeterli gelir!
Evrensel Gazetesinden aktaralım: “Koç Üniversitesinde TÜBİTAK birincisi F. B. İsimli gencin, Kürt Alevi olduğu için aynı odada kaldığı 2 öğrenci tarafından saldırıya uğramasına ilişkin DEM Parti Gülcan Kaçmaz Sayyiğit ve İstanbul Milletvekili Celal Fırat Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin’in cevaplandırması ile ilgili soru önergesi verdi.
Ülkede siyasi iktidarın oluşturduğu politik atmosferde; toplumsal kutuplaştırma ve ötekileştirme refleksi gelişirken bölgesel ve inançsal farklılıklar ile etnik aidiyetin bir saldırı sebebi olmaya devam ettiği belirtilen önergede; “Özellikle son yıllarda farklı kesimlerce Kürt, Alevi ve mültecilerin hedef gösterildiği görülmektedir. Siyasi söylemlerin etkisiyle farklı olanı yok sayma ve düşman görmenin son örneği, Koç Üniversitesinde yaşanmıştır. Kamuoyuna da yansıdığı üzere; Koç Üniversitesinde TÜBİTAK birincisi F. B. İsimli genç, Kürt Alevi olduğu için aynı odada kaldığı 2 öğrenci tarafından saldırıya uğramıştır. F.B. ile aynı odada kalan Hasan Ege K. ve Arda D. aralarında süren tartışma nedeniyle önceleri F.B.’nin odayı terk etmesi için baskı uygulamaya başlamış, daha sonra şiddet uygulamaya başlamıştır. 15 Kasım 2023 gecesi yaşanan olayda Hasan Ege K. tarafından kemerle dövülmüş, yüzüne sıcak ütü bastırılmaya çalışılmış ve şiddetli saldırıya uğramıştır. Arda D. ise F.B.’yi neşter benzeri kesici bir aletle yüzünden ve karnından yaralamış ve yumrukla vurmaya devam etmiştir. Olay sonrası ambulansla hastaneye kaldırılan F.B.’nin tedavi masraflarının Koç Üniversitesi tarafından karşılanarak kamuoyunun duymaması için çaba sarf edildiği iddiaları vardır” denildi.
“Esas Sorumluluk İktidardadır”
Yurt odasında yaşanan dehşete ilişkin yapılan suç duyurusu sonrası yürütülen soruşturmada yüzünden ve belinden yaralanan F.B.’nin ifadesinde; “Hasan Ege K., ben Alevi olduğum için ve bana karşı ayrımcılık yaptığından dolayı beni odadan atmak istiyordu. Kendisinden şikâyetçi olacaktım. Ancak, öğrenci olduğu için sabıkasına yansımasını istemediğim içim şikâyetçi olmadım. Halen bana ayrımcılık yapmaya devam ediyor” dediği hatırlatılan önergede şöyle denildi; “Savcılık soruşturmasında F.B. tarafından kaydedilen 5 ayrı ses kaydının çözümünde ise saldırganların ayrımcı, ırkçı dehşet verici ifadeler kullandığı görülmektedir. Kendisini odadan atmaya çalışan Hasan Ege K., ‘Türkiye’nin, belli bir noktadan sonraki doğusu olduğu gibi ateşe verilse…’ diyor. F.B.’nin etnik kimliği için ‘Alt ırksınız. İtlaf edilmeniz lazım. Köle olduğunuzu kabullenmelisiniz. İtaat etmek zorundasınız. Seni bu odadan istemiyoruz. Buradan gitmezsen seni öldürürüz’, ‘Siz kader olarak, Yahudilerle birbirinize çok benzeşiyorsunuz. Zafer Partisi iktidarında benzer şeyler yaşayacaksınız’ ifadelerini kullanıyor. Her ne kadar olayla ilgili Başsavcılıkça soruşturma başlatılmış olsa da Üniversitenin olayın üzerinden iki ay geçmesine rağmen herhangi bir adım atmaması kabul edilemez. Çünkü söz konusu olay münferit değildir; son yıllarda sıkça yaşanan Kürt-Alevi öğrenci ve işçilere yönelik saldırıların bir parçasıdır. Bunda esas sorumluluk ise tek tipçi ve baskıcı bir öğrenme ortamı yerine eşitlikçi, özgürlükçü ve demokratik öğrenme ortamının oluşmasını sağlayamayan siyasi iktidardır.”
Önergede son olarak; “Koç Üniversitesinde yaşanan bu ırkçı saldırının, eğitim sisteminde dahi insanları kutuplaştıran bir noktaya götürdüğü, Kürt ve Alevi kimliğine yönelik nefret suçlarının işlendiği bu tür vakalarda etkin bir yaptırım uygulanmaması ve cezasızlık politikasına devam edilmesi halinde geçmişte yaşanan örneklerde olduğu gibi gelecekte de daha vahim olayların yaşanmasına sebep olabilecek tehlike barındırmaktadır” denildi.
Bakan Tekin’in Yanıtlaması İstenen Sorular
Koç Üniversitesi Alevi ve Kürt kimliği nedeniyle saldırıya uğrayan F.B.’yi neden okuldan uzaklaştırmıştır?
Bu vahşeti tertipleyen diğer oda arkadaşına neden hiçbir yaptırım uygulanmamıştır?
Olayın üzerinden iki ay geçmesine rağmen olayda ihmali bulunan üniversite yönetimi hakkında neden etkin bir soruşturma yürütülmemiştir?
Alevi ve Kürt öğrenci F.B.’ye saldıran Hasan Ege F. ile Arda D. hakkında herhangi bir işlem yapılmış mıdır? Bu iki şahıs Koç Üniversitesinde eğitime devam etmekte midir? 5. Koç Üniversitesi öğrencisi F.B.’nin ırkçı söylemlere maruz bırakılıp darp edilmesi ile ilgili Bakanlığınızca bir işlem başlatılmış mıdır?”
Saldırıya uğrayan öğrencinin avukatı Alper Sarıca sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada, ses kayıtları ve yaralamaya rağmen 1 aydan fazla bir süredir, savcılığın Hasan Ege Karanfil'in ifadesini almadığını belirtti:
"Dosyaya bugüne kadar duyduğum en ırkçı söylemlerin yer aldığı (haberlerde çoğuna yer verilmeyen) 6 adet ses kaydını sunmamıza, faillerce suçları örtbas edilmek için sözde cinsel saldırıyla suçlanan müvekkilimin olaydan sadece yarım saat önce üniversite güvenliğini aradığına dair arama kayıtlarını sunmamıza, odanın kartlı giriş kayıtlarından ve failin adli muayene ve karakol ifadesine yansıyan anlatımlarındaki çelişkilerden cinsel saldırının hiç vuku bulmadığının açıkça anlaşılmasına, (muayenede sözlü taciz diyor.) müvekkilin yüzüne ve karnına onlarca dikiş atıldığını gösteren adli raporlara rağmen savcılıkça şüpheli H.E.K.nin ikmalen istendiği için 1 ayı aşkın süredir ifadesi bile alınamadı."
'Soyut İddialarla Adli Kontrol Kararı Verildi'
Saldırganların cinsel saldırı iddiası gerekçesiyle saldırıya uğrayan müvekkili hakkında adli kontrol kararı verildiğini aktaran Sarıca, "Oysa aynı savcılık canını zor kurtaran, ırkçılığa uğrayan müvekkilim için sırf faillerin soyut iddiaları nedeniyle adli kontrol kararı verdirdi ve kaldırılması taleplerimizi reddetti" dedi.
'Canına Kastedilen Müvekkilim Sınavlara Alınmadı, Şimdi De Kaydını Dondur Diyorlar'
Koç Üniversitesi'nin F.B'nin üniversiteye girişini yasakladığını belirten Sarıca, "Irkçılığa uğrayan, canına kastedilen müvekkilimin Koç Üniversitesi tarafından 1 ay süreyle okula ve binalara girişi yasaklandı. Bizzat gidip hukuk müşavirliğine delileri sunup anlatmama rağmen sınavlarına bile alınmadı. Telafi sınavı da açılmadı. Şimdi de kaydını dondur diyorlarmış. Başınıza benzer bir olay gelirse üniversitenizde güvende olduğunuzu ve hak ettiğiniz adil muameleyi göreceğinizi düşünmüyorum. Not: Üniversite yurt disiplin kurulu müvekkil hakkında cinsel saldırı iddiası sübut bulmadığından müvekkile ceza verilmemesine karar verdi" ifadelerini kullandı.
Bir korkunç sarmal artık vakayı adiye kılınıyor. Tümüyle bir menzildeki yaşam hakkının üstüne konulan korkunç ipoteği, bitimsiz nefreti, sonsuz garabetlik bir eleme çabasının her neyi var ettiği günbegün ortaya çıkarken, sözüm ona okul olduğu iddiasındaki bir yer, bir mesken dahilinde dahi gündelik bir yaşam pratiğinin ta kendisi olarak nefret işkence ve ithamlarla biçimlendiriliyor. Hasan Ege Karanfil’in titrinde ırkçı / turancı / türk ibaresi yanı sıra bir de edebiyatçı / şair kimliğine de haiz olmasının, kendisine yakıştırmasının ol nihai utancı ne yana düşer mesela. Koç Üniversitesi gibi, memleketin soyguncu / yağmacı ve talancı çetelerinin devletle beraber iş bitiricisi, sermaye denilince akla düşen eline kan oturmuş, gayrimüslim mallarından devşirme bir birikimden yükselmiş Koç’un da varlığı misal korkunçluğu, bireysel bir suç gibi yansıtılanın korkunç imgesini anlatmaya yetmez mi, hala! Sosyal medyada yansıması, bildirimi ve ifşası söz konusu edilmemiş olsaydı ol yıkım daha kaç kere tekrarlanabilirdi. Kendisini bir şair olarak tanıtabilen bir şahsın böyle afaki bir biçimde bir insana kastı var ederek doğru düzgün tek bir satır yazması söz konusu edilebilir mi? Dahası insan içine çıkmamaları gereken Karanfil ve arkadaşı Arda Demir için herhangi bir soruşturmadan ileri, insanlık hakkı için bir adalet tahayyülü söz konusu edilecek midir, gerçekten?
Korkunç bir düzlem imgesine rehin artık şimdiki zaman. Var edilmiş toplum birbirine en kestirmeden düşmanlık beslemeye devam diyen zümrelerin oyun sahası kılınıyor. Her şey her an bambaşka yıkımlara, her gün bambaşka teferruat değil sahici bir halle törpülenmeye devam olunan bir fasit dairenin esiri kılınıyor. Ne gam ne keder ne acı ne de birlikteliği bunca açık bir biçimde zehirleyen sistem sorgulanabilir kılınıyor. Bir koca yılın ardından yenisinin ilk on gününde ortaya çıkan imge, yerin her nasıl bir badirelerin sahası kılındığını örneklemeye yeterli gelecektir sanırız. Korkunç bir imgenin hakikatinde ne bir şimdi, ne de bir yarın söz konusu edilebilir sahiden de. Hakikatin hilkat garibesinin ta kendisine dönüştürüldüğü bir zeminde yaratılan / yaşatılan / yaşatmaya devam olunan her fecaatle birlikte bir korkunç düzlem imgesi hayatı kuşatıyor. Geleceği bunca belirsiz konulan bir yerde hayat mefhumu yerle bir olunuyor, derdiniz olur mu sahiden? Düşünür müsünüz yol nereye...
Misak TUNÇBOYACI – İstan’2024
Görsel: Adam CALDWELL via Official Site
3 notes · View notes
dipnotski · 8 months
Text
Güngör Çabuk – İnsan Ticareti Gerçeği (2023)
İnsan ticareti aslında yan yana gelmemesi gereken iki kelime. İnsanı insan yapan düşünme, sorgulama becerisi, aklı değil midir zaten? Kâinatta sadece insana verilen bu yeteneğin insandan zorla alınması insanın algoritmasına hem ters hem de ahlaki olmayan bir durumdur. Bir gün çaresiz olduğunuz bir durumda bir başkası sizin yerinize düşünüyor, sorguluyor ve karar alıyor hem de hiç istemediğiniz…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
nefes3534 · 26 days
Text
Bu sonuçlar ;
AKP seçmeninin gerçeği görüp partisini cezalandırmasıyla hiiiç alakalı değil, bunu biliyoruz değil mi? Onların bir kısmı tepkilerini sandığa gitmeyerek gösterdi, bir kısmı gitti şeriat dokulu başka bir partiye oy verdi, kalanların hepsi gene gidip AKP' ye mührü bastı!
Buna göre bu sonuçlar; sadece ve sadece küskünlüklerini, öfkelerini bir kenara bırakıp öncelikle cumhuriyeti savunma refleksi gösteren vatanseverlerle alakalı! Hem de buz gibi alakalı!
Hepinizi gözlerinizden öpüyorum!
Bu vatan hepimizin!
Biz cumhuriyet çocuğu olarak doğduk, öyle de öleceğiz!
Ve Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar kalacak!...
19 notes · View notes
dolunay66 · 11 months
Text
Yıl 1934, Haziran Ayı...
Leylek yavruları yumurtadan çıkalı henüz bir ay olmuştu.
İrileşmişlerdi ama hala uçamıyorlardı. Yuvada anne ve babanın getirdiği yiyeceklerle beslenmek zorundaydılar.
Marmara’ da sıcak bir ikindi vaktiydi.
Uludağ zirvelerinden inen 6 kartal, Bursa Orhangazi' de bir leylek yuvasına saldırdı. Anne ve baba leylekleri öldürüp, 4 yavruyu kaçırdılar.
Aradan bir kaç gün geçti.
Yine bir grup kartal, yine Orhangazi' de başka bir leylek yuvasına saldırdı. Ancak bu kez yuva boştu. Nasıl haberleştiler ise, leylekler yavrularını güvenli bir yere gizlemişti.
Sonra her yerden haberler gelmeye başladı.
Kartallar gruplar halinde leylek yuvalarına saldırıyordu.
Bir kaç gün sonra ülkenin dört yanından Bursa, Aydın ve Trakya' ya yüzlerce leylek akın etti.
Aynı şekilde kartallar da toplanıyordu.
İnsanlar, çevrelerinde leylek ve kartal sayısının olağanüstü arttığının farkındaydı.
Gökyüzünde bir hareketlenme vardı.
Bir şeyler oluyordu.
Bu kuşlar neden toplanıyordu?
Bu neyin habercisiydi?
Leyleklerin ve kartalların toplanması iki ay sürdü.
Aylardan Ağustos.
Aydın' da Menderes deltasında inanılmaz bir savaş başladı.
Havada amansız bir mücadele vardı.
Bir tarafta leylekler, diğer tarafta kartallar.
Halk başı yukarıda, bu savaşı izliyordu.
Kartallar güçlü pençeleriyle, leylekler de uzun gagalarıyla savaşıyordu.
İnsanların gönlü leyleklerden yanaydı. Köylüler yaralanıp yere inen leylekleri tedavi etmeye çalışıyorlardı. Nineler yaralı leyleklerin başında dua ediyordu.
Hatta Kızılay' ı göreve çağıranlar bile oluyordu.
Kimileri ağaçlara tırmanıyor, yuvalardaki yavru leyleklere yiyecek ulaştırıyordu.
Ülkenin genelkurmay başkanı Mareşal Fevzi Çakmak' ın bu savaşa müdahale etmesini isteyenler bile vardı.
Ama günler geçiyor, savaş sürüyordu.
İki taraf da kayıplar veriyordu.
Daha da ilginci; hem leyleklere, hem de kartallara ülkenin değişik yerlerinden sürüler halinde takviye geliyordu.
Herkes birbirine soruyordu.
Bu savaşı kim kazanacak?
Kartallar güçlüydü, ama leylekler sayıca üstündü. Üstelik daha organize idiler.
Genç leylekler kartalları yoruyor, tecrübeli yaşlılar ise yorulan kartala öldürücü gagayı vuruyordu.
Ayrıca insanların yardımı nedeniyle leylekler yerleşim birimlerine yakın bölgelerde savaşıyordu.
Kartalların savaşı ormanlık, dağlık alanlara çekmesine izin vermiyorlardı.
Her yerden ölü ve yaralı haberleri geliyordu.
Sayıları yüzlerle ifade ediliyordu.
Neyse ki günler sonra savaş bitti.
Kazanan, sayıca üstün olan leyleklerdi.
Kartallar bölgeyi terketmek zorunda kalmıştı.
Bu bir kurgu değil.
Bir öykü de değil.
Zaytung haberi hiç değil.
Yaşanmış bir olay.
1934 yılında yüzlerce insanın izlediği ve Cumhuriyet dahil, pek çok gazeteye konu olmuş bir savaştı bu.
Hatta, o günlerde Türkiye' de bulunan New York Times gazetesinin muhabirinin Amerika' ya bu haberi geçtiği söylenir.
Derler ki; leyleklerin ve kartalların savaşı, bir kaç yıl sonra Kara Harp Okulu' nda havacılık dersinde işlendi.
İki tarafın savaş taktikleri öğrencilere anlatıldı.
Kıssadan hisse:
Yıllar önce yaşanan bu leylek ve kartal savaşı, tarihi bir gerçeği hatırlatıyor bize;
"Birleşenler kazanır..."
Tumblr media
50 notes · View notes
yazan-kalem-siyah06 · 1 month
Text
Tumblr media
AYNI AHIRIN EKÜRİLERİ !...
AYNI AHIRIN EKÜRİLERİ , PKK – YPG –PYD –IŞİD VE ÖSO ÖDÜLÜ “BOP “ OLAN YARIŞTA !..
YARIŞI HANGİSİ KAZANIRSA KAZANSIN , “ BOP” ÖDÜLÜNÜ SAHİBİNE GETİRECEKLER …
BÜYÜK İSRAİL TEK DERTLERİ BU
EKÜRİ ; GANYANDA YANİ AT YARIŞLARINDA , AT SAHİBİ HER HANGİBİR YARIŞTA ÖDÜLÜ ORTAYA KONAN ÖDÜLÜ KAZANABİLMEK İÇİN KENDİSİNE AİT DEĞİŞİK İSİMDEKİ ATLARINI YARIŞTIRIR. AYNI AHIRA AİT BU ATLARA DA EKÜRİ DENİR. BU ATLAR YARIŞ İÇERİSİNDE ÇEŞİTLİ TAKTİKLER UYGULAYARAK YARIŞI KAZANMAK İÇİN ÇALIŞIRLAR. BU ATLARDAN HANGİSİ KAZANIRSA KAZANSIN. ORTAYA KONAN ÖDÜLÜ ATLARIN YETİŞTİRİCİSİ VE AHIRIN SAHİBİ KAZANMIŞ OLUR.
ŞİMDİ ; ORTADOĞUDA BİR YARIŞ VAR. ÖDÜLÜ DE ; “ BOP “ BÜYÜK ORTADOĞU PROJESİ !..
İÇLERİNDE TÜRKİYENİN DE OLDUĞU 22 ÜLKENİN SINIRLARININ VE REJİMLERİNİN DEĞİŞTİRİLEREK , KÜRDİSTAN MASKESİ İLE BÜYÜK İSRAİL’İN KURULMASI VE ORTADOĞUNUN ENERJİ KAYNAKLARININ ÜZERİNE OTURMA . ÖDÜL BU !
BU BÜYÜK ÖDÜLÜ KAZANABİLMEK İÇİN AMERİKA YETİŞTİRDİĞİ BİRDEN FAZLA EKÜRİSİ İLE YARIŞTA ;
BAKALIM YARIŞAN EKÜRİLERE ;
PKK – KİM “ PKK” NIN KURUCU TABİ Kİ AMERİKA . 1984 YILINDAN BU TARAFA YETİŞTİRİLİYOR, DESTEKLENİYOR VE DONATILIYOR, PKK’ DA 1984 YILINDA BU TARAFA KENDİSİNİ YARIŞA SOKAN SAHİBİ İÇİN YARIŞIYOR KAZANMAK İÇİN.
PEKİ ;
IŞİD ‘İN KURUCUSU ,YPG – PYD- NİN KURUCUSU VE YETİŞTİRİCİSİ KİM ?
YİNE ;
“ ÖSO “ YANİ ÖZGÜR SURİYE ORDUSUNUN KURUCUSU VE DESTEKLEYİCİSİ KİM ?
TABİKİ AMERİKA VE HATTA “ BOP “ EŞ BAŞKANI SIFATIYLA ERDOĞAN …
BU “ ÖSO “ SURİYE REJİMİNE . BEŞER ESAD’A KARIŞI KURULAN VE SURİYEDEKİ REJİMİ DEVİRMEK İÇİN KURULMUŞ , BİR TERÖR ÖRGÜTÜ DEĞİL Mİ ?
BU ÖRGÜT EĞİT – DONAT KAPSAMINDA AMERİKA VE TÜRKİYE BİRLİKTELİĞİ İLE TÜRKİYEDE EĞİTİLİP DONATILARAK SAHAYA SÜRÜLMEDİ Mİ ?
HER NE KADAR TÜRK ORDUSU YAPILAN OPERASYONLARLA BELİNİN KIRILMAYA ÇALIŞILMASINA RAĞMEN , EMİR KOMUTA SİSTEMİNİN DEĞİŞTİRİLEREK KİMİN ,KİMDEN EMİR ALDIĞI BİLİNEMİYECEK DERECEDE KARIŞTIRILSADA , MORAL VE MOTİVASYONU BOZULMAYA ÇALIŞALSADA !
METE HAN’IN MÖ. 209 ‘DA KURDUĞU BUGÜN 2227 YAŞINDAKİ TÜRK ORDUSU ; HER ŞEYE RAĞMEN , KENDİSİNE KURULAN ŞEREFSİZCE TUZAKLARA RAĞMEN ;
KÖKLERİNDEN GELEN ASELETLE HALA DİMDİK AYAKTADIR. HALA NATO’NUN İKİNCİ , DÜNYANIN SAYILI BÜYÜK ORDUSUDUR.
BÜYÜK ATATÜRK ;
“TÜRK ORDUSU YENİLDİ DENİLİRSE SAKIN İNANMAYIN. YENİLEN BAŞINDAKİ KOMUTANLARDIR “ DERKEN …
ACI OLAN ŞUDUR Kİ ;
BUGÜN HARİTA OKUMAYI BİLMEYEN , CUMA NAMAZINA DAHİ KÜÇÜK BİR ÜLKENİN ORDUSU GİBİ KORUMA ORDUSU İLE GİDEBİLEN , MEHMET O MEHMET Kİ .O YİRMİ YAŞINDAKİ MEHMET . BUNLARIN İKTİDARA GELDİĞİ 2002 ‘DE DÖRT YAŞINDA BİR ÇOCUK OLAN O MEHMET BÜYÜDÜ BU VATAN İÇİN CAN VERİYOR.
BUNLARIN AÇILIM ZIRVASIYLA , HALİFELİK HAYLİYLE , BOP. EŞ BAŞKANLIĞI ZIRVALARIYLA
O ÇOCUKLAR BUGÜN CAN VERİYORLAR.
AMA BUNLAR, AMA BUNLAR UTANMADAN !
O MEHMET’İN TABUTUNA DAYANARAK SİYASET YAPIYORLAR , MEHMET CEPHEDE CAN VERİRKEN , PARTİ KONGERELERİNDE ,MEHMET’İN KANINI OYA ÇEVİRMEYE ÇALIŞYORLAR !
HEM DE MANKURTALARIN ALKIŞLARI ARASINDA !..
İŞİN BİR DİĞER ACI TARAFI , ASIRLIK ÇINAR TÜRK ORDUSUNU ,CEPHEDE “ ÖSO “ DENİLEN BİR TERÖR ÖRGÜTÜ İLE OMUZ , OMUZ’A SAVAŞMAYA ZORLAYAN VE KENDİLERİNİ KOMUTAN , BAŞ KOMUTAN ZANNEDEN BU ZİHNİYET …
PEKİ ; MEHMET’İN KAN DÖKEREK CAN VEREREK ALDIĞI TOPRAKLAR , YARIN MEHMET ÇEKİLİNCE “ ÖSO “ DENİLEN ÖRGÜTE BIRAKILINCA : KİM KAZANACAK , KAZANAN KİM OLACAK.?
TABİKİ DİĞERLERİ KAYBETSEDE EKÜRİLERİ “ ÖSO” ‘KAZANDIĞI İÇİN
NORMALDE KAZANANDA ONUN YETİŞTİRİCİSİ ,AHIR SAHİBİ AMARİKA DAN BAŞKASI OLMAYACAK...
YANİ ;
İŞİN GERÇEĞİ ,” BOP” YARIŞINDA TÜRKİYE OLARAK BİZDE AMERİKAN EKÜRİLERİNDEN BİRİSİNİN KAZANMASI DOLAYISI İLE ,AMARİKA İÇİN Mİ YARIŞIYORUZ. ÇALIŞIYORUZ .UTANMADAN MİLLETİN MİLLİ DUYGULARINI KULLANARAK ?..
BİRİLERİNİN KOLTUK VE SALTANATI İÇİN MEHMETİN KANI ,TÜRK MİLLETİNİN YARINLARINI MI SATILIYOR ?
7 notes · View notes
judasizm1 · 4 months
Text
Laik Türkiye Cumhuriyeti ve onun sahibi olduğu ulusa ihanet edenler..
Bir yazı dizisiz için uzun bir başlık olabilir.
Adın isterseniz siz verin ama şeyh said, saidi nursi, vahdettin, batılıların desteklediği nurcular ve alt yapıları ve de pkk, hizbullah, taliban, işid vs gibi özellikle amerikanın desteklediği terör örgütlerini anlatacağım ve tabi ki de içimizdeki bopçu hainleri.. Bu hainlerin içinde milyon dolarlık zırhlı araçlar gezen tarikat ve cemaat ceo'ları da var. Adı menzil olsıun, ismailağa olsun, süleymancı olsun, veya diğerleri.. HEPSİ HAİNDİR!.. Bunlar ve bunları destekleyen hangi siyasetçi varsa HAİNDİR!... Fetöşün çocukları ile O.Ç. (operasyon çocukları) olan ortakları hiç irtibatlarını koparmamış anlaşılan; koparmış olsalardı eski fetö bankasının müdürü devletin önemli finans kurumlarının başına getirlir miydi? Olan cahil fetöcülere oldu, hak ettiler. Sırada adalet, bürokrasi ve en önemlisi ise siyasilerde.. Dün fetö vardı bugün mencizciler, süleymancılar, ismailağacılar vs vs ve alt fraksioyonları var. Ülkemizin ulus devlet olarak her bireyinin eşit olduğu bir hukuk devleti ferdi olup, haklarını kullanabileceği bir ülke için en büyük beka sorunu bop eşbaşkanıdır. Çakma dindarlar ve onların milliyetçiyim diyen köpekleri giderse ülkemiz en geç 10 yılda kendine gelebilir (Yıpranmışlığı ve yoldan çıkmış bir devletin durumunu siz düşünün!)
Amerika dünya için en büyük sorunlardan biri çünkü 70li yıllarda başlayan enperyalist amerikan şirketleri gördüler ki "ulus" devletler yayılma ve sömürgecilikte en byük engeldi. Atatürk'ün kurduğu demokrasiyle yönetilen Türkiye en büyük sorun idi. Onlar da arap yarım adasındaki feodaliteyle yönetilen ülkere gözlerini diktiler, başardılar. Yılbaşına bir kaç gün kaldı, Filistin'de Natenyahu soykırım yaparken, araplar "Noel" kutlaması yapıyor!
Filistin diye g..tünü yırtan çakma müslümanlar İsrail'e gemilerle malzeme gönderip arapların noel kutlamalarını göremiyor! Sorun bu değil aslın, asıl sorun bu riyakarlığı, sahtekarlığı, iki yüzlülüğü göremeyen halkımızda aramak lazım.
Ey cahil sürüsü, Noel ile yılbaşı aynı değildir. Batılıların kültürü yalan ve hırsızlık üzerine kurulmuştur. Noel bile onlara ait değil! Yılbaşını Hıristiyanlık dahil bir dine bağlayarak yorum yapan, fiili bir işe kalkışanlar, gerçeği bildikleri halde manipülasyon yapanlar CAHİL YOBAZDIR. Ya da BİRİLERİNİN MAŞASIDIR.
Geçen yıl bu günlerde çatıya çıkan taliban vari bir sakallı vardı, noel babasını bekliyormuş!? 😄😄😄 Yorumum: "Ne kadar inanıyorsa noel babası için çatıya kadar çıkmış'" oldu... Beyaz tv başta olmak üzere bütün yandaş tvler bu kadar tasmalarını tutanların reklamını yaparsa olacak şey böyle gerçekleşir..
Ve siz de cahillere prim veriyorsunuz. Ülkenin bu halde olmasının en büyük nedeni muhalefet partileridir. Onca SKANDAL'a rağmen hükümet el değiştirmedi. Benim siysete ve siyasetçilere güvenim SIFIR.
Uyanacak olanlar sizlersiniz. Bu devletin, ülkenin, toprakların, hastanelerin, limanların, üniversitelerin, fabrikaların vs vs hepsinin sahibi sizsiniz. Tapusu size ait olan tek şey oturduğunuz ev değil, en önemli tapu Cumhuriyettir ve sizindir o tapu. Büyük tapunuza sahip çıkmazsanız o büyük tapunun sınırları içindeki küçük tapunuz da (şahsi eviniz) bir gün hain vahdettinciler tarafından alınacak.
Keşke Yunan kazansaydı diyen deli Kadir'i ziyaret eden Diyanet Başkanını ve Fransız sever Halil Konakçı imamı aklımızda. Unutulacak kişiler değilller bunlar, Kubilay'ı şehit eden hainlerle bunların hiçbir farkı yok; HEPSİ HAİN.. Bunlar her iftiralarından sonra ÖDÜLLENDİRENLER "EN BÜYÜK HAİNDİR."
Dün çok ünlü yurtdışı istihbarat gazeteciliği yapan bir değerli insanı kaybettik. Avrupalı bir fikir öncüsü adamla olan ropörtajıı okudum. Adam "Biz Avrupalı'ların kadim düşmanı Türk'lerdir." diyor ve sebebini de açıklıyor: Korku.. Bu yüzden Avrupa'da ilerlemenin tetikçisi oldunuz diyor. Ve bizden çok şey öğrendiklerini de itiraf ediyor (en başta mühendislik ve savaş teknikleri).
Biraz toparlayayım bu yazıyı;
12 şehit verdik. Tek sorumlusu ve her türlü desteği veren Amerika'dır. Onları devlet politikaları açısından İngilizler haricinde hiçbir ülke sevmiyor. Kuklanız Menderes ile başladığınız ama 61 müdahalesiyle sekteye uğrayan ve sonra 70 li yıllardaki çomaklarınız ve Kenan Evren gibi sizin askerlerinizle tekrar devam eden, cia ajanınız Fuller ile "Siyasal İslam" ucubenizi Özal ile yerleştirip teyyo ile temellerini güçlendirdiğiniz bu yoz ve İslamiyeti değiştirme çabanız (Adnan Oktar, Menzilciler, Nurcular, İsmailağacılar, Süleymancılar ve diğerleri) son bulmak üzere. Devlet bürokrasisindeki zayıf karakterli kişileri bir takım bop saltanatına yakın vakıflarca cebren ve hile ile kendi tarafınıza çekmiş olabilirsiniz. Merak etmeyin, önce onlar konuşacak, sonra siz...
Özgürlüğün bedeli vardır, yine öderiz. Peki siz hazır mısınız?
"Yurtta sulh, cihanda sulh"
Gazi Mustafa Kemal ATATÜK
10 notes · View notes
baybaykus · 8 months
Text
ARTIK ACI GERÇEĞİ GÖRELİM Mİ?
Zahide Uçar
Seçimler bitti. Millet ittifakı kaybetti. Nedenleri çok konuşuldu. Hala konuşuluyor. Belli toplamalardan çıkarımlar yapılıyor. Bunlarla kafanızı yormayacağım. Zaten yeterince dinlediniz, dinliyorsunuz.
İlk düğme yanlış iliklendi, hem de muhalif (!) dediğiniz particikler sayesinde… Dolayısı ile artık doğru bir sonuç beklemeyin. 2017 yılında rejim değişikliği için referandum yapıldı. Cumhuriyeti el birliği ile yıkıp, monarşiyi getirdiler. Monarşilerde gerçek bir seçim olmaz.
-Atatürk, AKP’nin bir benzeri olan Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası’nı kapattırmıştır. Atatürk ile röportaj yapan Amerikalı bir gazeteci Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası’nın neden kapatıldığını sorduğunda Atatürk şu kısa yanıtı verir:
‘Bu fırkayı kuran kişilerde Cumhuriyetçi bir kişilik yoktu ve Cumhuriyetin varlığını halk oylamasına götürebileceklerini zannettiler. Cumhuriyetin varlığı oylanamaz.’
T.C. Devletiyle sorunlu ailelerin çocukları parti başkanı, vekil, bürokrat, gazeteci, yazar, akademisyen kimliği ile bir araya gelip T.C. Devleti ve kurucu unsur olan Türklere savaş açtı. Milli bayramlarımız bile yasaklandı. Bir ülkenin milli bayramlarını ancak işgal güçleri yasaklar. Önce bu gerçeği idrak edeceğiz. Tabii, onurumuzla özgürce yaşayacağımız bir vatan derdimiz varsa…
2017 yılında T.C. Devletinin rejimini değiştirdiler. Hem de el birliği ile… Kılıçdaroğlu; “ Ben Dersimli Kemal” dediği gün aslında devletle sorunlu bir ailenin çocuğu olduğunu da açıklamış oldu. Sonra, “iktidar olunca Dersim arşivlerini açacağım” dedi. Ne gariptir ki, AKP Genel Başkanı Erdoğan’da Türk Milletini; “ben de Dersim arşivlerini açarsam” diye tehdit etmiştir. Bu tehdidin arkasından Avrupa Parlamentosu’nda Dersim soykırım dosyası açılmıştır. Bir iftira daha…
Düşman mı arıyorsunuz? Buyurun size düşmanlık!.. Türkiye Cumhuriyeti Devletini yargılatmak için Avrupa Parlamentosu’nda bir dosya açılmasını sağladılar…
T.C. Devleti hem içeriden, hem dışarıdan kuşatılıyor. Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarının 100 yıl önce bozduğu oyun yeniden sahneye kondu: “Anadolu’da Türk varlığına son verme projesi bütün uyanışları sönümleyecek bir algı operasyonuyla” Türkleri sarıp kuşatıyor.
Tuzağı görmeyelim diye de yandaş kanallarda Türklerin kahramanlık dizileri oynatılıyor. Türkler devleti koruyan aksakallılar diye (hiç olmayan) bir yapıya inandırılıyor. İnansınlar ki, devleti koruyan arka yüz bir derin devlet var deyip rehavete kapılsınlar. Türkiye’de derin devlet yoktur. Türkiye’de ABD’nin kullandığı çakal sürüsü devletin derin gücü diye pazarlanıyor. O güç 1980 öncesi aynı silahla sağcı-solcu gençliği birbirine kırdırdı. Vatan diyen gençliği kırdırıp, seccademi serdiğim yer vatanımdır diyen vatansızlara bir yol değil, bir otoban verdi.
Günümüze gelirsek;
Türk Ordusu ne durumda, gücü nedir bilmiyoruz. İnsan insana istihbaratı çok iyi olan Jandarma ABD’nin de isteği ile Ordudan kopartılıp kır polisi yapıldı. Jandarma, Ordunun kulağıdır, bacaklarıdır. Ordunun insan insana istihbaratına darbe vuruldu. Bacakları kesildi, İçişleri Bakanlığına takma ayak yapıldı. Okulları kapatıldı. Hastaneleri kapatıldı. Artık dünyada hastanesi olmayan tek ordu bizim ordumuzdur. Kendi ordusunun hastanesini kapatan güdümlü akıl, deprem bölgesine AB-D ordusunun askeri sahra hastanelerini davet etti. Kimse güvenlik sorunu da doğuracak bu rezil durumdan utanmadı.
Üniversiteden asker yetişmez! Subay adayları liseden itibaren askerlik eğitimi alırken aynı zamanda birbirlerini tanıyor, kocaman bir aile oluyorlardı. Bu aileyi parçaladılar.
Afganistan’dan sayısını bile bilmediğimiz Amerikan askerleri hazır kıta olarak ülkemize sokuldu. ABD Suriye’de PYD/PKK devletini ilan edecek. Türk Devleti karşı çıkarsa bu lejyoner ABD askerleri harekete geçirilecek. Türkiye Şeyh Sait isyanında olduğu gibi iç karışıklıkla uğraşırken PYD/PKK devleti ilan edilerek, oldubittiye getirilecek. ABD Dedeağaç’a yığınak yaptı. Hem de silahlandırılması yasak olan bir yere, sınırımıza. AKP’nin sesi çıkmadığı gibi, muhalefetin de sesi çıkmadı. Amerikan savaş gemisi Bizans Bayrağı takarak Ege Denizinden geçti. Hamdolsun, Türkiye Cumhuriyeti Devletinden kimse görmedi (!).. İşgal edilen Ege Adalarımıza sadece Yunan Ordusu değil, ABD askerleri de yerleşti. Bizim kurmalı hükümet görmedi. Kurmalı muhalefet görmedi. Ne yazık ki Ordu mensupları da görmedi. Karadeniz’den gaz çıkarttık diyen AKP, Ege’de Türk Kıta sahanlığı içinde bulunan bölgeden Amerikan ortaklı Yunan Şirketinin petrol çıkarmasına, yani petrolümüzü çalmalarına göz yumdu. Emekli Albay Ümit Yalım sayesinde bu işgal ve peşkeşi öğreniyoruz.
On milyondan fazla geçici sığınmacı Suriyeli ülkemizin her tarafına dağıtıldı. Suriyeli geçici sığınmacılara akıl almaz imkanlar sağlanıyor. İşledikleri suçların kayda alınmadığı iddiası var. Birlikte karakola düşerseniz, her durumda Suriyeli kayrılıyor. Belli ki emniyetin kulağı bükülmüş. İş yeri açtıklarında vergi alınmıyor. Vergi veren Türk vatandaşı esnaf bu haksız rekabet karşısında ayakta kalamıyor. Yavuz sonrası devşirme devletine dönüşen Osmanlı’nın Türklere yaptığı zulmün bir benzerini devşirmelerin varisi olan Yeni Osmanlıcılar yapıyor. Zaten Atatürk düşmanlığının asıl nedeni Türk Düşmanlığıdır. Çünkü son Türk Kağanı olan Atatürk bir Türk Devleti kurmuştur.
T.C. Devletinin bütün varlıkları yağmalandı. Küresel şirketlere peşkeş çekildi. Türk Milleti Osmanlı’da olduğu gibi fakirleştirildi. Cumhuriyet ayağı çıplak çocukları alıp okuttu. Doktor, avukat, öğretmen, müzisyen, ressam, bilim adamı yaptı. Artık fakirleşen Türklerin çocuklarını okutabilmesi mümkün değildir. Türk Çocukları küresel ve yandaş şirketlere boğaz tokluğuna marabalık yapacak duruma düşürüldü.
Köyler çeşitli hileli yasalarla boşaltılıyor. İnsanlar köylerinde kendi arazisine ev yapamıyor. Ev yapabilmesi için arazinin yanından kayıtlı yol geçmesi gerekiyor.. Boncuk misali evler yola dizilecek!? Komedi gibi. Kaç arazinin yola kıyısı olabilir ki? Köyler boşalmalı ki, vatan kavramı da toprakla birlikte yok olsun. Ortada küresel sisteme uyumlu, vatansız şebekler kalsın.
Bir makaleye sığdıramayacağım kadar ihanet el ele işleniyor. Türklerin ölçüsü alındı, tabut hazırlanıyor. İç Anadolu Türkleri (Haham Başının ben kurdum dediği) tarikatlarda vatansızlaşıyor, mankurtlaşıyor. Ve benim güzel (!) insanım;
YCHP’nin seçimi nasıl kaybettiğini tartışıyor.
2. Cumhuriyetçilerin ele geçirdiği YCHP, referanduma katılarak meşrulaştırdığı, TEK ADAM rejimine yol verdiği gün bütün seçimleri kaybetmiştir. Millet İttifakı aldığı oyların %50’sini de KERHEN verilen oylardan aldı. Kurulan tahterevalli oyununda iki ittifaktan birine oy vermeye zorlanan, hatta mecbur bırakılan seçmen, AKP’den kurtulmak için oyunu kerhen Millet İttifakına verdi. Konuştuğum birçok eğitimli insan şunu söyledi;
“Önce bu yağmacı, karanlık yapıyı gönderelim. Millet İttifakı kazanınca yargı bağımsız olursa, bunlarla mücadele etmek çok daha kolay olur.”
Yani Millet İttifakına oy verenlerin önemli bir kesimi Millet İttifakına bağımsız yargı için oy verirken, Millet İttifakı gayri milli uygulamaya giderse mücadele etmek, karşısında durmak için oy verdi.
Bu günkü meclis aritmetiğine bakarsak, YCHP ve İYİP’in de katkıları Cumhuriyet, Atatürk ve Türk düşmanı gericilerin sayı üstünlüğünü ele geçirdiğini görürüz. Bu durum da göz ardı edilmesin! TBMM Meclis-i Mebusan’a dönüşmüştür. Meclis-i Mebusan’ın vekillerini artık okuyanlar araştırsın.
***
Sevgili Türkler, uzaktan kumandalı, içerideki öncü işgal güçlerinin yataklık ettiği, iç savaşa ve dolayısı ile NATO’nun müdahalesine imkan verecek bir bombanın üzerine oturtulduk. Partiler bizleri oyalıyor. Gerçekleri görmemizi engelliyor. Seçmenini kontrol altında tutuyor.
Ermenistan sınırından başlayarak sınırlarımızdaki mayınlar temizlendi. Ülkemiz her türlü girişe açık hale getirildi. 21. Yüzyılın savaş yöntemi, hedef ülkelere taşımalı teröristleri sokarak iç savaş çıkartmaktır. Libya, Suriye gibi ülkeleri bu yöntemle karıştırıp parçaladıklarını unutmayalım.
Gazi Mustafa Kemal Atatürk T.C. Devletini dönme-devşirme meclisi olan Meclis-i Mebusan ile kurtarıp kurmadı. Türk Milleti ile birlikte kurdu. Bütün vatanseverler bir araya gelmezsek, ülkemize sokulan katiller, hilafet isteyen yerli misyonerler, İŞİD kalıntıları ayaklanıp (ki, hepsi silahlandı), bir kıyıma başlayabilir. HÜDAPAR yeşillik olsun diye meclise sokulmadı.
İzmir ve Eskişehir gibi Cumhuriyet rejimini benimsemiş insanların çoğunluk olduğu illerde ilk ve orta eğitim okullarına imamların, Kur’an Kursu hocalarının görevlendirilmesi Rehber İmamlık rejiminin ön denemesidir. Pedagoji eğitimi almayan, dünyayı tek renkle okuyan bu insanların görevlendirilmesi İzmir ve Eskişehirli veliler tarafından reddedilmelidir.
Türk Milleti partiler üstü bir birliktelik sağlayıp, vatanına, devletine, şerefine, namusuna sahip çıkmalıdır. Bu birliktelik bölen görevi yapan, cambaza bak oyunuyla halkı kontrol eden partilerin güdümünden çıkmadan BA-ŞA-RI-LA-MAZ!
Azim ve Karar, 13.06. 2023
13 notes · View notes
twisted-w0rds · 7 months
Text
Özlem'in Türkiye de ki en iyi rock kadın vocal olduğu gerçeği tartışmaya açık olmayan bir konudur benim için.
7 notes · View notes
veganlogicdinamo · 8 months
Text
MONTRÖ’YÜ SAVUNAN EMEKLİ AMİRALLERE ÖZÜR BORCUNUZ VAR!
"Türkiye, işte böyle böyle sonunda suçlular sokaklarda cirit atarken adalet isteyenlerin, gerçeği dile getirenlerin hapse atıldığı bir ülke haline geldi.”
12 notes · View notes
onderkaracay · 13 days
Text
🗣️ İsrail Terör Örgütü Devlet Olarak Kabul Edilemez
Rusya Suriye'nin hava sahasını israil saldırısına karşı korumuyor.
Aynı Rusya Suriye de ki terör yapılarının yok edilmesi için Türkiye Cumhuriyeti'nin Suriye'nin hava sahasını kullanmasına izin vermiyor.
Terör yapılarına izin veriyor.
İsrail terör örgütü İngiltere ve Amerika'nın şımarık çocuğu birleşmiş milletler kararlarını tanımıyor.
İkiyüzlü birleşmiş milletler yapısı anlamını yitirmiş durumda.
Rusya ve Çin bu konuda hiçbir etki tepki vermiyor.
Dolaylı olarak İsrail terörü Çin ve Rusya tarafından da korunuyor.
Suriye önümüzde ki dönemde savaş alanı olacak.
Bizi çok ilgilendiriyor.
Suriye devleti ile hala görüşmüyoruz.
Bu görüşmenin yapılmasına engel yönetim anlayışının ivedi değişmesi gerekiyor.
Aksi takdirde BOP eşbaşkanı israil çıkarına hizmet ettiği bir kez daha tescillenmiş olacak.
Bizi nasıl uyarmış Mustafa Kemal Atatürk;
Gerçeği korkmadan açıkça söylemekten kaçınmayan insanlar olmalıyız.
Bölgede çakma bir devlet kurmayı en çok Amerika ve İsrail terör örgütü istiyor.
İran kendisini koruyamıyor. Suriye'de vuruldu.
İran ve özellikle Rusya bu anlamda ne kadar güvenilir? Çok tartışılacak bir konu.
Rusya ve ABD'nin Suriye'de birlikte hareket ettikleri neden sorgulanmıyor?
Rusya sıcak deniz Akdeniz'e inme başarısını bir hafta içinde emevi camisinde namaz kılarız macerası ile gerçekleşti.
Bu tuzağa bu iktidar BOP eşbaşkanı olarak bilerek ve isteyerek düştü.
Süleyman Şah türbesi ve toprağı da kaybedildi. Süleyman Şah türbesi nerede bilen var mı?
Bu macera ile toprak kaybettik.
İblid bir terör yuvası olarak tehdide dönüştü.
Hatay'ın demografik yapısı buna paralel değiştiriliyor.
Üst üste koyun düşündüğümüz zaman bugün ki tablo çok daha kötü.
Amerika'nın dolayısıyla israil terör örgütünün silahlı kara gücü terör örgütü bu düşman tarafından bize karşı silahlandırılıyor, eğitiliyor.
Bu terör örgütünün bizim topraklarımız kullandırılarak bu bölgeye yerleştirildiğini de unutmadık.
Tarih utandırır.
Söz konusu olan ulusal güvenlik olup topraklarımız üzerinde planları ve projeleri olan ülkelere ve onların taşeronlarına ne kadar güvenelim?
Suriye'den getirilen milyonlarca insan hala ülkemizde neden yaşamaya devam ediyor?
Demografik yapı değişikliği çok büyük bir tehdit olup bu tehdit ülkeyi yönetenler tarafından savunuluyor ise bizim dönüp aynaya bir daha bakmamız gerekiyor.
Savaş Suriye'de olacak. Kuzey Irak için görüşmeler yapan iktidar Suriye tehdidini bilinçli olarak görmek istemiyor mu?
Bu iktidarın Suriye sorunu ile ilgili siyaseti nedir? Bir dış siyaseti var mı? Ya da ne zaman olacak?
Gazze bitti. Ülkemizde hala Amerikan ve israil bağlantılı şirketler para kazanmaya ticaret yapmaya devam ediyorlar. Daha ne kadar devam edecekler? Bu ülkeden kazandıkları para ile bizi tehdit ediyor. Bu kabul edilemez.
Gazze konusunda iç piyasa hamaseti dışında bir dış siyasetleri olmadı.
Pkk terör örgütü neyse israil terör örgütü de odur. Aralarında hiçbir fark yoktur.
Bu terör yapısının devlet olarak tanınmaması konusunda ivedi meclisten karar çıkmalıdır.
Uyduruk din terörü adına bir yapının devlet olarak kabul görmüş olması insanlık ve ülkemiz adına bir utançtır. Bu utançtan kurtulmamız gerekir.
Ermeni meselesi varmış gibi ısıtıp ısıtıp bizi sıkıştırmak isteyen ikiyüzlü batıya da yanıt verilmiş olur.
Tanrı bu katillere hangi gerekçeyle toprak vaad etmiş olabilir? Böyle bir zihniyet devlet olarak nasıl kabul görür?
Bu iktidarın bunu yapacak bir iradeye sahip olmadığını biliyoruz. Devlet olarak kabul eden zihniyetin de iradesi yoktu.
Adnan Menderes zaten bu yapıyı devlet olarak kabul etmesi için ülkenin başına özellikle bela edildi.
Önder Karaçay
4 notes · View notes
seslimeram · 5 months
Text
Sesli Meram #438 - Yersiz Yurtsuz (11.12.2023)
Tumblr media
"Yoksunluğu lafta değil doğrudan var edilmiş bir eylem sonucu olarak suna gelir devletli. O yeni yüzyıl şablonu zikredilirken, bir asırlık gelenekselleşmiş kılınan öcü / korkutucu olagelen tüm bileşenlerin gözetiminde yoksunluk kısıtlamalarla birlikte var edilir. Sıradan insanın hayatına konulan gözün, geleceksizliği bir laf değil sonuç olarak var eden cürüm hemhal memleketin tahayyülü artık ulu ortadadır. Ekonomik yoksunluğun biçarelik dolu sahnesinde nefes alın buyrulur. Günlerdir sulandırılan, bir gün şöyle yükselecek bir gün de böyle yükseltilecek, halkımızı enflasyona ezdirmeyeceğiz, yedirmeyeceğiz lafzının bir sakız gibi çiğnendiği o asgari ücret zammının belirsizliği içerisinde misal yoksunluk ortak paydaya dönüştürülür. İnsanların umutlarının yerle bir edildiği, buna çabalanan bir yerde o iki gıdım maaş artışının dahi çok görülmesi mesel edilmesin istenir. Zaten başlı başına en kestirmeden devletlinin kendi kendisine var ettiği yeniden değerlendirme oranı ve benzeri olagelen vergilendirme / tahsilat / yenileme vakalarındaki artışla bir başına konulup, cebine ortak olunan insanlara iki gıdım nefes alma hakkı dahi çok görülür. Her durumda yüzde otuz, kırk, elli gibi rakamlar telaffuz olunurken ele geçmeden o paranın bir biçimde hiç edilmesinin zemini çoktan kotarılır. Daha rakam telaffuzuna girişilmeden bir kere daha karavana vuracak olan sıradan insanlara umut pazarlanır. Sonuç daimi bir hal ile hüsran! Sonuç her zamanki gibi martaval okunurken, canı daha da fazla yakılacak biraz daha yoksun / yoksul kılınacak bir halk.
Genel geçer değil hayatlarımızın tam da ortasından geçen bu asgari ücret tahayyülünün her ne olacağının belirsiz bir geleceği işaret etmesinin yanında bir de sosyal / politik ola gelen tahayyüllerin yekunda müştereklerimizi eksiltmesi söz konusudur. Aleni bir halde kuşatmanın lafta değil doğrudan imalinin yamacında hayatın her ne şekilsiz hallere terki diyar edildiği meseledir. Gündelik şartların zora koşulduğu, kimsenin yarınına dair kısa, kesin bir ifadeyle umudunun kalmadığı / bırakılmadığı bir zeminde yoksunluk sadece ve sadece maddi değildir." sesli meram
podcast image credit: untitled:::olga karlovac:::street photography
2 notes · View notes
epifizz · 5 months
Note
Zsa zsa gabor’un atatürk ile ilgili anısını biliyor musun, çok şaşkınım 15 yaşında atatürk ile birlikte olduğunu anlatıyor
Yani Atatürk kusursuz biri değil elbet hatalar yapmıştır ancak bu kendisinin yaptığı hatalardan biri değil. Çünkü çok basit bir araştırma yaptığımda tutarsız veriler karşıma çıkıyor. Dediğiniz videoyu söylemeniz üzerine izledim ve merak edip ve 1917'de doğmuş Gabor'un evlenmesinden sonra Atatürkle tanışmasını sağlayan Burhan Belge ile evlenme yılına baktım ve 1935 yılında evlendiklerini gördüm. Gabor bu zaman 18 yaşında. Sonrasında iddia ettiği gibi 15 yaşındayken tanıştığında Atatürk'ün 51 yaşında olduğunu söylüyor ancak o zaman 1932 yılı oluyor, Atatürk 1935 yılında 54 yaşında. Diyelim evlilikleri resmileşmiş olmasın ve Burhan Belge ile 1932 yılında gitmiş olsunlar ancak yine tutmayan şeyler var. 1933 yılında yani 16 yaşında çoktan bıraktığını söylediği okuldan Miss Hungary yarışmasında ikinci oluyor. Ardından 1934 yılında Viyana'da bir operada subret olarak rol alıyor. Diğer bir dediğinde ise 15 yaşında ise 1932'de, evlendiği yılda ise 1935'de atatürkle o ölene kadar 6 aylık bir "romance" yaşadığını söylüyor. Ancak hepimiz biliyoruz ki Atatürk'ün önünde daha genç Türkiye için inavasyonlarla, Hatay'ı geri alma mücadelesiyle geçen üç yılı vardı. Çevirmenler neden 6 ay boyunca, Atatürk ölene kadar sürdüğünü söylediği kısmını direkt olarak eklemekten imtina etmiş bunu da merak ettim gerçekten.
Çok şaşırmak değil biraz altını kazmak gerekiyor maalesef bir şeylerin. Benim altını kazma motivasyonum da Atatürk asla böyle bir şey yapmaz demekten çok, böyle bir şey gerçek olsaydı internetin köşesinde kalmış unutulmuş bir CNN belgeseli değil; Atatürk'den kişisel olarak ne sebeple olduğunu anlamadığım şekilde nefret eden malum grubun bu hususu her gün tekrar edeceği gerçeği oldu açıkçası. Her yerde zaten saldırılmak istenen tarihi bir figüre karşı sürekli bir argüman olarak kullanılmıyor ama kesilmiş bir Facebook videosu var... Pek mantıklı değil gibi bence, değilmiş de zaten.
3 notes · View notes
ibokumus · 7 months
Text
Tumblr media
ATATÜRK’ÜN İNÖNÜ’YE YAZDIĞI O MEKTUP / TURGUT ÖZAKMAN
Ve 30 Ekim 1923 sabahı Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Atatürk, Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk başbakanı İsmet İnönü’ne şöyle yazdı:
“Sevgili paşam, Cumhuriyet’in ilk başbakanı olarak seni düşünüyorum. Dur, hiç itiraz etme. Niye seni seçtiğimi şimdi anlayacaksın.
Bizi yine büyük bir savaş bekliyor. Durumumuzun bir bölümünü Cephe Komutanı ve Lozan Baş Delegesi olarak elbette biliyorsun. Büyük devletlerin bu sefil duruma bakarak, kısa zamanda pes edeceğimizi sandıklarını Lozan dönüşü sen bize anlattın.
Ben sana şimdi bildiğinden daha da acıklı olan genel durumu özetleyeceğim. Bize geri, borçlu, hastalıklı bir vatan miras kaldı. Yoksul bir köylü devletiyiz.
Dört mevsim kullanılabilir karayollarımız yok denecek kadar az. 4.000 km. kadar demiryolu var. Bir metresi bile bizim değil. Üstelik yetersiz. Ülkenin kuzeyini güneyine, batısını doğusuna bağlamamız, vatanın bütünlüğünü sağlamamız şart. Denizciliğimiz acınacak durumda.
Köylümüzü topraklandırmalı, ihtiyacı olan bir çift öküz ile bir saban vererek çiftçi yapmalıyız. Doğudaki aşiret, bey, ağa, şeyh düzeni Cumhuriyet’le de insanlıkla da bağdaşmaz. Bu durumu düzeltmeli, halkı kurtarmalıyız.
Her yerde tefeciler halkı eziyor. Güya tarım ülkesiyiz ama ekmeklik unumuzun çoğunu dışarıdan getirtiyoruz. Sığır vebası hayvancılığımızı öldürüyor.
Doktor sayımız 337, sağlık memuru 434, ebe sayısı 136. Pek az şehirde eczane var. Salgın hastalıklar insanlarımızı kırıyor. Üç milyon insanımız trahomlu. Sıtma, tifüs, verem, frengi, tifo salgın halinde. Bit ciddi sorun. Nüfusumuzun yarısı hasta. Bebek ölüm oranı %60’ı geçiyor.
Nüfusun yüzde 80’i kırsal bölgede yaşıyor. Bunun önemli bölümü göçebe.
Telefon, motor, makine yok. Sanayi ürünlerini dışarıdan alıyoruz. Kiremiti bile ithal ediyoruz. Elektrik yalnız İstanbul ve İzmir’in bazı semtlerinde var.
Düşmanın yaktığı köy sayısı 830. Yanan bina sayısı 114.408. Ülkeyi neredeyse yeniden kurmamız gerekiyor. Yunanistan’dan gelen göçmen sayısı da 400 bini geçecek. İktisadi hayatımız da, eğitim durumumuz da içler acısı. İktisatçımız da çok az. Zorunlu okuma yaşındaki çocukların ancak dörtte birini okutabiliyoruz. Halkın eğitimi hiç çözülmemiş. Oysa Cumhuriyet’in insan malzemesini hazırlamalı, namus cephesini güçlendirmeliyiz. Kültür eserleri kaçırılmış, kaçırılmaya devam ediliyor.
Raporlarda daha ayrıntılı, daha acı bilgiler var. Bunları Bakanlara ve parti yönetim kuruluna da ver. Genel durumu tam bilsinler.
Bütçemiz, gelirimiz yetersiz. İktisadi çıkmazdan kurtulmak için geliştirdiğim bir düşüncem var. Bu düşünceyi günü gelince konuşuruz. Hedefimiz milli iktisat, bağımsızlığın sürekli olması için iktisadi bağımsızlık temel ilkemiz olmalı.
Osmanlı bu gerçeği geç fark etti. Fark ettiği zaman çok geç kalmıştı.
Cumhuriyet’e uygun bir anayasaya gerek var. Bu zor durumdan nasıl çıkılabileceğini gösteren ne bir örnek var önümüzde, ne de bir deney.
Ama yılmamak, ucuz, geçici çarelerle yetinmemek, halkı kurtarmak için sorunları çözmek, kalkınmak, ilerlemek, milli egemenliğe dayalı, uygar ve özgür bir toplum oluşturmak, yüzyılımızın düzeyine yetişmek, kısacası çağdaşlaşmak, bu büyük ideali tam olarak başarmak zorundayız.
Bu ana kadar bu ideali koruyarak geldik. Bundan sonra daha hızlı yürümek zorundayız. Bunun için gerekli yöntemi, yolu birlikte arayıp bulacağız. Yoksul ve esir ülkelere örnek olacağız. Kaderin bizim kuşağımıza yüklediği kutsal bir görev bu. Bu büyük görevin ağırlığını ve onurunu seninle paylaşmak istedim.
Allah yardımcımız olsun!”
(Mektup, Turgut Özakman’ın yazmış olduğu ‘Cumhuriyet: Türk Mucizesi 2’ kitabından alınmıştır.)
3 notes · View notes
zerrin-kamir · 1 year
Text
Türkiye Gerçeği
Tumblr media
10 notes · View notes
290453 · 2 years
Text
Tumblr media
Bugün 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı. Kuşkusuz Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarına bu ülkeyi ve cumhuriyeti kurdukları için onlara büyük minnet borçluyuz.
Cumhuriyet’imizin kurucularından Mustafa Kemal Atatürk ve İsmet İnönü bu ülke için birçok fedakarlık yapmış ve kısa zamanda muasır medeniyetler seviyesine ulaşmamız için önemli çalışmalarda bulunmuşlardı. Şüphesiz bunlardan en büyüğü Türkiye Cumhuriyeti’ydi. İşgalin, yokluğun, sefaletin ve karmaşanın içinde kurulan Cumhuriyetimiz bize bırakılan en büyük miras. Bizim görevimiz ise unutmamak ve korumaktır.
29 Ekim 1923’de cumhuriyet ilan edildiğinde ülke yeni bir savaştan çıkmış, Osmanlı Devleti’nden kalan borçlar, aleyhimize olan anlaşmalar ve birçok karmaşa da kalmıştı. Mustafa Kemal Atatürk, devrimleri ve inkılapları ile eski yönetime bir sünger çekmiş ve Türkiye Cumhuriyeti’ni kısa vadede medeni ülkelerin seviyesine çıkarmakta büyük ve başarılı bir gayret göstermişti. Tabii yıkık bir ülkeden böyle bir başarı elde etmek hiç de kolay değildi.
Cumhuriyet ilan edildikten sonra Atatürk, İsmet İnönü’ye yazdığı bir mektupta durumun ciddiyetini ve de ne yapmamız gerektiğini anlatmış.
“Sevgili Paşam, Cumhuriyet’in ilk başbakanı olarak seni düşünüyorum. Dur, hiç itiraz etme! Niye seni seçtiğimi şimdi anlayacaksın. Bizi yine büyük bir savaş bekliyor. Durumumuzun bir bölümünü Cephe Komutanı ve Lozan Başdelegesi olarak elbette biliyorsun.
Büyük devletlerin bu sefil duruma bakarak, kısa zamanda pes edeceğimizi sandıklarını Lozan dönüşü sen bize anlattın. Ben sana şimdi bildiğinden daha da acıklı olan genel durumu özetleyeceğim.
Bize geri, borçlu, hastalıklı bir vatan miras kaldı. Yoksul bir köylü devletiyiz.
Dört mevsim kullanılabilir karayollarımız yok denecek kadar az. 4.000 km. kadar demiryolu var. Bir metresi bile bizim değil. Üstelik yetersiz. Ülkenin kuzeyini güneyine, batısını doğusuna bağlamamız, vatanın bütünlüğünü sağlamamız şart. Denizciliğimiz acınacak durumda.
Köylümüzü topraklandırmalı, ihtiyacı olan bir çift öküz ile bir saban vererek çiftçi yapmalıyız. Doğudaki aşiret, bey, ağa, şeyh düzeni Cumhuriyet’le de insanlıkla da bağdaşmaz. Bu durumu düzeltmeli, halkı kurtarmalıyız. Her yerde tefeciler halkı eziyor.
Güya tarım ülkesiyiz ama ekmeklik unumuzun çoğunu dışarıdan getirtiyoruz. Sığır vebası hayvancılığımızı öldürüyor. Doktor sayımız 337, sağlık memuru 434, ebe sayısı 136. Pek az şehirde eczane var. Salgın hastalıklar insanlarımızı kırıyor. Üç milyon insanımız trahomlu.
Bit ciddi sorun. Nüfusumuzun yarısı hasta. Bebek ölüm oranı % 60’ı geçiyor. Nüfusun % 80’i kırsal bölgede yaşıyor. Bunun önemli bölümü göçebe. Telefon, motor, makine yok. Sanayi ürünlerini dışarıdan alıyoruz. Kiremiti bile ithal ediyoruz.
Elektrik yalnız İstanbul ve İzmir’in bazı semtlerinde var. Düşmanın yaktığı köy sayısı 830. Yanan bina sayısı 114.408
Ülkeyi neredeyse yeniden kurmamız gerekiyor. Yunanistan’dan gelen göçmen sayısı da 400 bini geçecek. İktisadi hayatımız da, eğitim durumumuz da içler acısı.
İktisatçımız da çok az. Zorunlu okuma yaşındaki çocukların ancak dörtte birini okutabiliyoruz. Halkın eğitimi hiç çözülmemiş. Oysa Cumhuriyet’in insan malzemesini hazırlamalı, namus cephesini güçlendirmeliyiz. Kültür eserleri kaçırılmış, kaçırılmaya devam ediliyor.
Raporlarda daha ayrıntılı, daha acı bilgiler var. Bunları Bakanlara ve parti yönetim kuruluna da ver. Genel durumu tam bilsinler. Bütçemiz, gelirimiz yetersiz. İktisadi çıkmazdan kurtulmak için geliştirdiğim bir düşüncem var. Bu düşünceyi günü gelince konuşuruz.
Hedefimiz milli iktisat, bağımsızlığın sürekli olması için iktisadi bağımsızlık temel ilkemiz olmalı.
Osmanlı bu gerçeği geç fark etti. Fark ettiği zaman çok geç kalmıştı. Cumhuriyet’e uygun bir anayasaya gerek var.
Bu zor durumdan nasıl çıkılabileceğini gösteren ne bir örnek var önümüzde, ne de bir deney. Ama yılmamak, ucuz, geçici çarelerle yetinmemek, halkı kurtarmak için sorunları çözmek, kalkınmak, ilerlemek, milli egemenliğe dayalı, uygar ve özgür bir toplum oluşturmak,
,Yüzyılımızın düzeyine yetişmek, kısacası çağdaşlaşmak, bu büyük ideali tam olarak başarmak zorundayız.
Bu ana kadar bu ideali koruyarak geldik. Bundan sonra daha hızlı yürümek zorundayız. Bunun için gerekli yöntemi, yolu birlikte arayıp bulacağız.
Yoksul ve esir ülkelere örnek olacağız. Kaderin bizim kuşağımıza yüklediği kutsal bir görev bu…
Bu büyük görevin ağırlığını ve onurunu seninle paylaşmak istedim. Allah yardımcımız olsun!”
(Mektup, Turgut Özakman’ın yazmış olduğu ‘Cumhuriyet: Türk Mucizesi 2’ kitabından alıntıdır)
14 notes · View notes
cemakkilic · 10 months
Text
Yunanistan'a kaçma plânları yapıyorum... Çünkü diktatör liman cüzdanımı vermiyor... Türkiye içi gemilerde bile çalışamıyorum... Edirne, Kırklareli sınırında jandarma kuş uçurtmuyor... Adeta kafes örülmüş sınırlara...
Fakat Suriyeliler, Afganlar ellerini kollarını sallaya sallaya ülkeye giriyor... Oralarda neden sıkı denetim yok?!..
Tuhaf değil mi?!..
Ben size yazayım gerçeği...
Çünkü 2 amaç var...
1. Sigortasız ucuz iş gücü.
2. AB'den her ay kelle başı gelen 2000 Eurocuk...
Evet, evet yanlış okumadınız; her ay düzenli olarak geliyor bu para... Geliyor da gelmesine, iktidar bu parayı mülteciye vermiyor, mideye indiriyor...
Kısacası ne kadar mülteci, o kadar "mangır" ve "köle" demek...
Diyeceksiniz ki; AB salak mı her ay neden veriyor bu parayı?.. AB kendi rahatı için seve seve ödüyor bu parayı... Heriflerin parası çok sonuçta... Amaç Avrupa'yı mülteciden korumak ve yine kendi çıkarları için kendilerinden uzakta ucuz iş gücü oluşturmak...
Şeytan'ın aklına gelmez...
CEM AKKILIÇ
Denizci eskisi, blog yazarı, bostan korkuluğu
2 notes · View notes