Tumgik
#ashab-ı kiram
suhtedil · 8 months
Text
16 notes · View notes
Text
Her türlü noksanlıktan münezzeh olan Allah, selametin kaynağı olup dilerse sebepler perdesinden, dilerse aracı olmadan esenliği bizatihi verendir.
Her türlü noksanlıktan münezzeh olan Allah, selametin kaynağı olup dilerse sebepler perdesinden, dilerse aracı olmadan esenliği bizatihi verendir.
Sözlükte selâm (selâmet) “bedenî ve ruhî hastalık, eksiklik ve kusurlardan uzak olma” anlamında kullanılır. Allah’a nisbet edildiğinde “her türlü eksiklik, acz ve kusurdan, yaratılmışlara özgü değişikliklerden ve yok oluştan münezzeh olan, selâmetin kaynağı olup esenlik(kurtuluş-rahatlık) veren” şeklinde açıklanır (Râgıb el-İsfahânî, el-Müfredât, “slm” md.; Lisânü’l-ʿArab, “slm” md.; Kāmus…
Tumblr media
View On WordPress
6 notes · View notes
mirzablogg · 3 days
Text
Tumblr media
MUAVİYE PİÇTİ SÜNNİ KAYNAKLAR
Piç Muaviye'nin Anası Ciyer Yiyen Hind'e Cahiliye dönemin de Fahişeliği Ve Kötü İşleri İle Meşhur İdi.
Muaviye'de Böyle Bir Dönemde Ondan Doğmuştur.
Zamahşeri ''Rabi'ul Abrar'' Adlı Kitabında Muaviyenin Dört Ayrı Babaya İsnat Edildiğini Rivayetle Naklediyor.
1- Abu Amr b. Misafir
2- Abbas b. Ebdul Muttalip
3- İmaret b. Velit
4- Zenci Bir Adam Olan Sabah [1]
İbn'i Ebi'l Hadi de Nehc'ül Belağa'nın Şerhinde Bu Konuya İşaret Etmektedir [2]
Nasayih'ül Kafiye Kitabının Yazarı Muhammed bin Akil Şöyle Diyor: Hassan b. Sabit Peygamberimiz Muhammed (salallahu aleyhi ve alihi vessellem)'in Yanında Hind Ve Kocası Eu Süfyana Hicivli Sözler Diyordu Peygamberimiz (salallahu aleyhi ve alihi vessellem) Ve Ashabı da Onun Şiirlerini Dinliyordu.
Hassan Hicivlerinde Hind'e Zina İsnad Ediyordu Rasulallah (salallahu aleyhi ve alihi vessellem) Onu Men Etmiyordu. Hassan Diyor ki: Hind'e Bayraklı Fahişelerdendi Not. 1 [3]
Cemalettin Yaldır
Kaynaklar:
[1] Muaviye Kimdir Kitabı Sayfa 45-46
[2] Şerh-i Nehc'ül Belağa c 1 sayfa. 111
[3] Nesayih'ul Kafiye
Not. 1= Cahiliye Döneminde Fahişeler Damlarının Üzerine Kırmızı Bayrak Asarlardı.
İşte Hind'enin kocası, muaviyenin babası ve yezit lanetliklerin dedesi ebu sufyanın söyledikleri
Hilafet Ümeyye oğulları ve Mervan oğullarının eline geçince, Ebu Süfyan tarihi cümlesinde pervasızca şöyle demiştir
Ey Ümeyye oğulları! Saltanatı kimseye kaptırmamaya çalışın (saltanat topunu birbirinize pas verin). Andolsun yemin ettiğim şeye ki, cennet ve cehennem diye bir şey yoktur! (Muhammed'in kıyamı, siyasi bir kıyamdan başka bir şey değildir).
“Hind (la) Hz. Hamza’nın (as) ciğerini ağzına almış fakat yutamadığı için geri dışarı atmıştır.”
Bu hususta Ebu Abdillah (İmam Cafer-i Sadık) aleyhisselam şöyle demişti: “Allah Hamza’nın bir parçasının cehenneme girmesine izin verecek değildi.”
Kaynak:
(bk.Ali b. İbrahim el-Kummi, Tefsiru’l-Kummi, 1/116)
- el-Kadi en-Numan el-Mağribi de, aynı kıssayı anlattıktan sonra, Hz. Peygamberin (saa) şöyle dediğini bildirmiştir: “Hind’in Hamza’nın ciğerini yemesi mümkün değildir, Allah onun parçasının cehenneme gitmesine izin vermez.”
Kaynak:
(Şerhu’l-Ahbar, 1/275)
Muaviye'nin annesi Hind, Korkusundan müslüman olmadan önce Fakihe isminde biriyle evliydi. Hind Zina ettiği için etrafa yayılır. Fakihe bir sebeple Hind’in başka birisiyle zina ettiği şüphesine kapılır. Bu söz insanlar arasında yayılır. Hind'in babası da başkaları da bunun doğru olup olmadığı hakkında tereddüde düşerler. O zamanda, bunun gibi gizli şeylerin gerçek yüzünü haber veren kimseler varmış. Bunlardan birisi de Yemen'de bulunuyormuş. Babası Hind'i de alarak, Yemen'e o adama giderler. Gidenler sadece ikisi değildir. Yanlarında başka kadınlar da vardır. Yemen'e varırlar.
Adam, kadınlara teker teker bakar ve sıra Hind'e gelince:
- Zina Hakkında konuşulan kadın sensin, der. Ve şunları söyler:
- Sen ne kadar çok zina yapıyorsun. ve Sen ilerde Muaviye isminde bir piç çocuk dünyaya getireceksin ve o çocuk hükümdar olacaktır.
Bu sözleri duyan kocası Fakihe, hemen kalkar Hindeyi boşar Hind ise kendi yüzüne karşı söylenen zina suçundan ötürü son derece mahçup olur ve üzülür.
Bu arada, Hind'in dünyaya getireceği bir çocuğun hükümdar olacağı haberi etrafa yayılmış bulunuyordu. Bunu duyan herkes onunla evlenmeye heveslendi. Muaviye'nin babası Ebu Süfyan, birçok mal ve servet vererek onu kendisi ile evlenmeye razı etti. Zaten Hind de kendisi oldukça güzel ve zengin bir kadındı.
İşte bu evlilikten Muaviye dünyaya geldi.
Bilindiği gibi, Ömerin Halifeliği Döneminde Muaviye Şama Vali olarak atandı. Valilik Döneminde Muaviye (la) Beytul Malın parasıyla güçlendi Hazreti Ali'nin (as) halifeliğinden sonra Şam'ı kendisine merkez yaparak hükümdar oldu.
Hz.Hamza (ra) Ciyerini Yiyen Muaviye (la) Annesi Hind
Hind, Hz. Hamza (ra), Bedir Savaşında öldürdüğü Utbe Bin Rebia'nın kızı, Ebu Süfyan'ın karısı, Muaviye'nin annesi ve Yezid'in ise ninesidir.
Sünni Ekolünde "Ashab-ı Kiram" hakkında yazılmış eserlerde, Hind'in adını da Kadın Sahabeler tablosunda görebilmekteyiz. Hind'in Uhud Savaşında sergilediği Vahşilik.
İbn'i Sa'd'ın Tabakat'il Kebir adlı eserinin 6. Cildinde "Vahşi Bin Harb" başlığında. Sayfa: 146...
Vahşi diyor ki; "... Hamza'yı öldürdüm...Karnını yardım ve Ciğerini çıkardım... Hine'e götürdüm... Hind onu aldı, çiğnedi ve tükürdü...
Ve: "... (Hinde) (Hamza'nın) Cinsel organını ve burnunu kesti, kulaklarını kopardı. Kestiklerinden pazu bandı, bilezik ve halhal yaptı. Bu şekilde de Mekke'ye döndü. Döndüğünde Hamza'nın ciğeri onun yanındaydı."
Sayfa 148'de ise Sahabe olarak ünlenen Vahşi'nin Şarapçı olduğunu görebilirsiniz. Ve böyle bir adamda Sünniler Nezdinde Sahabe listesinde yerini alarak "Hz. Vahşi " olabilmiştir.
Sünni Kaynaktan:
Muaviyenin Annesi Hind
Hint, Hz. Hamza a.s'ın, Bedir Savaşında öldürdüğü Utbe Bin Rebia'nın kızı, Ebu Süfyan'ın karısı, Muaviye'nin annesi ve Yezid'in ise ninesidir.
Sünni Ekolünde "Ashab-ı Kiram" hakkında yazılmış eserlerde, Hinde'nin adını da Kadın Sahabeler tablosunda görebilmekteyiz. Ben burada Hind hakkında çok fazla bir şey yazma taraftarı değilim. Sadece Hind'in Uhud Savaşında sergilediği Vahşiliğe dikkat çekmek istiyorum.
Alıntı Yaptığımız eser: İbn'i Sa'd'ın Tabakat'il Kebir adlı eserinin 6. Cildinde "Vahşi Bin Harb" başlığıdır. Sayfa: 146...
Vahşi diyor ki; "... Hamza'yı öldürdüm...Karnını yardım ve Ciğerini çıkardım... Hint'e götürdüm... Hint onu aldı, çiğnedi ve tükürdü...
Ve: "... (Hind) (Hamza'nın) Cinsel organını ve burnunu kesti, kulaklarını kopardı. Kestiklerinden pazu bandı, bilezik ve halhal yaptı. Bu şekilde de Mekke'ye döndü. Döndüğünde Hamza'nın ciğeri onun yanındaydı."
Sayfa 148'de ise Sahabe olarak ünlenen Vahşi'nin Şarapçı olduğunu görebilirsiniz. Ve böyle bir adamda Sahabe listesinde yerini alarak "Hz. Vahşi r.a" olabilmiştir.
Kısaca belirtmekte fayda vardır. Peygamber s.a.a'in Annesi ve Babasına, Hz. Ali a.s'ın babasına "Kafir ve Müşrik" (Haşa) olarak öldü diyenler, aynı zamanda Muaviye, Ebu Süfyan ve Hind'i "Sahabe" olarak değerlendirmişlerdir.
Uhud Savaşında Hz.Hamzayı Şehid Edip çigerini yiyen Hinde. Utbe Bin Rebia'nın kızı, Ebu Süfyan'ın karısı,
Muaviye'nin annesi ve Yezid'in ise ninesidir.
Allah'ın laneti üzerlerine olsun.
17 notes · View notes
kosul123 · 2 months
Text
Hazreti CEBRAİL'İN (Aleyhisselam) HOCASI Hazreti. EBUBEKİR'İ SIDDÎK (Radıyallahu Anh)...
Cebrail’in (Aleyhisselam) Hocası
Bir gün Server-i Enbiya (Sallallâhu Aleyhi Veselem) Efendimiz mescitte oturuyorken yanına Cebrail (Aleyhisselam) geldi. Birlikte konuşmaya başladılar.
Ashâb-ı Kiram mescide gelip Seyyid-i Kâinat’ı meşgul görünce Cebrail (Aleyhisselam) ile konuştuğunu anladılar.
Sükût edip oturdular. O sırada Hazreti. Ali (Radıyallahu) içeri girdi, Selâm verip yerine oturdu. Ardından Hazreti. Osman (Radıyallahu Anh) geldi, Selâm verip yerine oturdu. Sonrasında Hazreti. Ebû Bekir (Radıyallahu Anh) mescide girdi, Selâm verdikten sonra Cebrail (Radıyallahu Anh) ayağa kalktı. Sultân-ı Enbiya (Sallallâhu Aleyhi Veselem) Efendimiz de ayağa kalktı. Ashâb-ı Kiram, Server-i Kâinat’ın ayağa kalktığını görünce hepsi ayağa kalkıp hayret ettiler. Çünkü Fahr-i Âlem, Ashab-ı Güzin’den kimseye ayağa kalkmamıştır.
Sonra bu hususu kendilerine sordular. Buyurdular ki:
-Ebû Bekir-i Sıddık (r.a) mescide girip Selâm verdiği zaman, Cebrail (a.s) Ebû Bekir-i Sıddîk’a (r.a) tazim için ayağa kalktı. Ben de ayağa kalktım. Sonra, kardeşim Cebrail’e Ebû Bekir geldiğinde neden tazim ettiniz, diye sordum. Dedi ki: “Yâ Resûlallah! Ebû Bekir’e tazim bana vaciptir. Çünkü Ebû Bekir benim hocamdır.” Neden Ebû Bekir senin hocandır, dediğimde Cebrail dedi ki: “Yâ Resulallah! Allah Teâlâ, Hz. Âdem’i (a.s) yarattığı zaman meleklere “Hz. Âdem’e secde ediniz.” diye emretti. Ben o an Hz. Âdem’den daha üstün olduğumu, onun balçıktan yaratıldığını düşünüp secde etmemeye niyetlendim. O zaman Ebû Bekir’in ruhu arş altında nurdan bir köşk içindeydi. Köşkün kapısı açıldı, Ebû Bekir’in ruhu çıkıp bana dedi ki: “Yâ Cebrail, secde eyle. Sakın muhalefet etme.” Bunu üç kere tekrarladı. Arkama üç kere eliyle vurdu. O sırada kalbimden kibir, enaniyet ve inat gitti. Âdem’e secde ettim. Benden kibir ve enaniyet, iblise geçti; o da Âdem’e secde etmedi. Sonsuza kadar kovulup melun oldu ve ben de ebedî saadete kavuştum.”
......✍️
8 notes · View notes
mnsrykt · 8 months
Text
"Allah'ın rızasını kazanarak cennete giden ashab-ı kiram bilgi düzeylerinde bizim kadar birikimli insanlar olmadıkları malumdur. Bu müthiş bir gerçektir. Hele hele ashabı bir kısmı daha ahkâm ayetleri inmemişti ki çoktan şehit olup Rablerine kavuşmuşlardır."
22 notes · View notes
yakazakalb · 3 months
Text
Tumblr media Tumblr media Tumblr media
Rasûlullah aleyhissalatü vesselam, “Şüphesiz insanlardan Allah’a yakın olanlar vardır!” buyurmuştu.
Ashab-ı kiram: “Ey Allah’ın Resulü! Onlar kimlerdir?” diye sorunca Efendimiz (asm):
“Onlar Kur'an ehli, Allah ehli ve Allah’ın has kullarıdır!” cevabını verdi. (İbn-i Mâce, Mukaddime, 16)
19 notes · View notes
muhteva · 2 months
Text
Tumblr media
GAZZE'DE ŞEHADETLE ÖLÜMSÜZLEŞEN MÜMİNLER ÖLÜ RUHLARI DA DİRİLTİYOR.
Gazze'deki müminler şehit olarak ölümsüzleşiyor, hayat kazanıyorlar. Ama yalnızca hayat kazanmakla kalmıyorlar aynı zamanda dünyada pek çok insanın imanına vesile olarak onlara da hayat kazandırıyorlar.
Gazze'de insanlık tarihinin en acımasız saldırı ve katliamı sürerken bir yandan da dünyanın dört bir yanında bunu protesto eden vicdan sahibi gayri müslimleri görüyoruz. Bunlar içinden kimileri İslam'ı merak ediyor, Gazze'li Müslümanları bu kadar sabır, tevekkül ve metanet sahibi kılan iksiri araştırıyor ve Müslüman oluyor.
Yeni Müslüman olanların heyecan ve mutlulukları yüzlerinden okunuyor. Sanki onlar için hayat yeni başlamış gibi. Sanki şimdiye kadar hiç yaşamamışlar gibi...
Bu heyecanı sürekli taşımak, hiç kaybetmemek çok önemli. İnsan, kulluk hayatında heyecanı kaybedip sönükleşirse imanın tadını almamaya, ibadetleri iş olsun diye yapmaya başlıyor.
Allah Resûlü'nün (s.a.v.) en önemli özelliği, her an heyecanını korumasıydı. Zaten vahyin bir defada değil de yirmi üç yıl boyunca peyderpey inmesinin temel sebebi de bu değil miydi? Her yeni vahiyle birlikte bir defa daha Allah'ın kelamı ile buluşma, bir defa daha Cebrâil ile sohbet etme, bir defa daha o vahyi tebliğ etmekle görevlendirilme...
Ashab-ı kiram da aynı durumdaydı. Onlar da her yeni gelen sûre ve âyetle imanlarını ve heyecanlarını capcanlı dipdiri tutuyorlardı. Zaman zaman ashab-ı kiram arasında motivasyonu yitirme, heyecanın pörsümesi de olmuyor değildi. İşte böyle durumlarda şu gibi âyetler bir tür şoklama etkisi yapıyordu:
"İman edenlerin Allah'ı anma ve O'ndan inen Kur'an sebebiyle kalplerinin ürpermesi zamanı daha gelmedi mi? Onlar daha önce kendilerine kitap verilenler gibi olmasınlar. Onların üzerinden uzun zaman geçti de kalpleri katılaştı. Onlardan bir çoğu yoldan çıkmış kimselerdir." (Hadid 16).
Rabbimiz bu âyette müminleri, daha önce kendilerine kitap verilen Yahudilerin ve Hristiyanların durumuna düşmemeleri konusunda uyarıyordu. Onlar, aradan uzun zaman geçtikten sonra heyecanlarını yitirdiler, dine eski bağlılıkları kalmadı, dünyaya daldılar, davalarını unuttular. Bunun üzerine kalpleri katılaştı ve yoldan çıktılar.
Demek ki heyecanını kaybetmek kalbi katılaştırıyor. Katılaşan kalbin sahibi ise bir zaman sonra yoldan çıkıyor. Bunda büyük ibretler var.
İşte şimdi Allah Resûlü'nün niçin Rabbine sürekli dua ederken "Kur'an'ı kalbimin baharı kıl!" şeklinde dua ettiğini daha iyi anlıyoruz. Baharda nasıl ki yeryüzü yeşeriyor, çiçekler açıyor, türlü meyveler çıkıyorsa Allah Resûlü de Kur'an'la muhatap olduğunda kalbinin hep böyle canlı ve diri kalmasını istiyordu.
Öyleyse biz de şu dua ile bitirelim:
Rabbimiz Kur'an'ı kalbimizin baharı kılsın, bizleri de hep ilk günkü heyecanımız üzere dinimize bağlı kılsın.
Soner Duman
7 notes · View notes
bi-perva · 3 months
Text
🌊 "Cum'a gününde bir saat vardır, mü'min bir kul namazda dua ederken Allah'dan bir şey ister ve o saate denk gelirse, Allah muhakkak ona icabet eder." Ashab-ı kiram: "Bu saat hangi saattir ya Rasûlallah" dediklerinde
"İkindi namazı ile güneş batması arasındaki vakittir." buyurdular. (Tirmizi, Cuma, 2; Ali el-Müttaki, no: 21316)
سُبْحَانَ اللَّهِ وَبِحَمْدِهِ سُبْحَانَ اللَّهِ الْعَظِيمِ وَبِحَمْدِهِ وَاسْتَغْفِرُ اللَّهَ
Cuma namazından sonra daha oturduğu yerden kalkmadan yüz defa:
Allah'ı hamdiyle tesbih ederim. Azim olan yüce Allah'ı hamd ile tesbih ederim. Allah'tan beni affetmesini isterim." diyen kimsenin yüzbin günahını, ana ve babasının da yirmidörtbin günahını Allah mağfiret eder. (Ali el-Müttaki, no: 21321)"
12 notes · View notes
nevzatboyraz44 · 10 months
Text
Tumblr media
'Her hayvan Allah’ın eseridir ve insanoğluna emanettir'
"Hayvanlara Merhamet:
Dini ve İnsani Sorumluluğumuz" konulu cuma hutbesi, Türkiye genelindeki camilerde okundu.
Diyanet İşleri Başkanlığınca hazırlanan cuma hutbesinde,
"En küçüğünden en büyüğüne kadar her hayvan, Allah'ın eseri olarak değerlidir ve O'nun tarafından insana emanet edilmiştir. İnsanoğlu, hayvanlara karşı insaflı, şefkatli ve merhametli olmakla mükelleftir." denildi.
Hayvanlara yapılan iyiliğin önemi vurgulanan hutbede,
"Bir gün Peygamber Efendimiz, çölde susuz kalan bir köpeğe kuyudan ayakkabısına su doldurup içiren bir adamın Allah'ın rızasını kazandığını ve günahlarının bağışlandığını anlatmıştı.
Ashab-ı Kiram, 'Ey Allah'ın Resulü!
Hayvanlara yaptığımız iyilikler için de mi sevap var?' diye sorunca
Peygamberimiz şöyle buyurmuştu:
" Her canlıya yapılan iyilikte sevap vardır." ifadelerine yer verildi.
Hutbede,
...her canlıya yapılan eziyetin de günahı ve ilahi cezasının olduğunun altı çizilerek,
"Bir başka gün ise Peygamberimiz, bir kediye kızıp onu hapseden ve açlıktan ölmesine göz yuman bir kadının Allah'ın azabını hak ettiğini anlatmıştı.
Zavallı hayvana yaşama hakkı tanımayan merhametsiz kadının, Cenab-ı Hakk'ın gazabına uğradığını ifade etmişti." denildi.
Kainattaki her varlık gibi hayvanların da Allah'ın varlığı ve kudretine delil olarak anlam taşıdığı belirtilen hutbeye şöyle devam edildi:
"En küçüğünden en büyüğüne kadar her hayvan, Allah'ın eseri olarak değerlidir ve O'nun tarafından insana emanet edilmiştir.
İnsanoğlu, hayvanlara karşı insaflı, şefkatli ve merhametli olmakla mükelleftir.
İslam, hayvanlara zulüm ve işkence anlamına gelen, onları yaratılış amacına aykırı biçimde zorlayan her türlü davranışı yasaklar.
Resul-i Ekrem, bir hadisinde bizi şöyle uyarır:
Hiçbir kimse yoktur ki bir serçeyi yahut ondan daha büyük bir canlıyı haksız yere öldürsün de Yüce Allah ona bunun hesabını sormasın!"
Hutbede, Kur'an-ı Kerim'de ;
"Yeryüzünde yürüyen hayvanlardan ve gökyüzünde iki kanadıyla uçan kuşlardan ne varsa hepsi sizin gibi birer topluluktur."
... yazdığı hatırlatılarak şunlar kaydedildi:
"Hayvanlar da tıpkı bizler gibi yeryüzünün sakinleridir.
Onların da yaşama, korunma, barınma gibi temel hakları olduğunu unutmayalım.
Varlık alemine sevgi, şefkat ve ibret nazarıyla bakalım.
Hiçbir canlıyı incitmeyelim.
Özellikle kış şartlarında hayvanlara karşı daha duyarlı olalım.
Dini, vicdani ve insani sorumluluğumuzu yerine getirerek Rabbimizin rızasına talip olalım."
30 notes · View notes
Text
Ebu Hüreyre radıyallahu anhdan rivayet edildiğine göre, Resûl- i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem:
" Ey Ashabım! Hiçbirinizi yaptığı ibadet kesinlikle kurtaramaz" buyurdu. Bunun üzerine ashab-ı kiram:
Ya Resûlullah! Seni de mi yaptığın ibadet kurtaramaz? "diye sordular. Allah'ın Resulü şu cevabı verdi:
Evet beni de kurtaramaz. Ama şu var ki, Allah Teâlâ beni rahmetiyle koruyup kollamıştır. Ey Ashabım! Orta yolu tutunuz, amellerinizi mükemmelleştirmeye ve Allah'a yakın olmaya gayret edin. Gündüzün ilk ve son saatlerinde çalışın. Bir parçada geceden faydalanın. Ama acelesiz gidin, telaşsız gidin ki, menzilinize varacağınız hedefe ulaşasınız.
El Edebül Müfred, s.527
46 notes · View notes
muhibbi · 2 years
Text
Bir hocamız Uhud dağına uzun uzun bakıp sormuş;
-Okçular tepesini terk eden sahabeler kimdi?
Cevap yok..
Tekrar etmiş..
-Okçular tepesini terk eden sahabeler kimdi?
Sonunda muhibbanları mahçup bir şekilde;
"Bilmiyoruz hocam" demişler.
İşte o an her birimizin beynini, kalbini titretmesi gereken şu kelamlar dökülmüş dilinden.,
"Okçular tepesini terk eden sahabeler kimdi?
İnanın bunu ben de bilmiyorum.
Aslında kimse bilmiyor.
Bu İslam tarihinde de yazmaz.
Hatta o okçular kimdi öz çocukları da eşleri de bilmez.
Çünkü Ashab-ı Kiram kimseye söylememiş, saklamış.
Ağızlarından bu konu hakkında hiçbir şey çıkmamış.
Hatta ve hatta yıllar sonra Cemel, Sıffın gibi hadiselerde birbirlerine ters düştükleri vakitlerde bile;
"Sen zaten Uhud'da da tepeyi terketmiştin!" dememişler.
Orada dahi birbirlerini hataları ile vurmamışlar.
Bu nasıl güzel bir ahlak böyle...
Bizler Uhud'un aslında bir yenilgi değil zafer olduğunu yeni anladık..."
Birbiri hakkında konuşmak için en ufak bir fırsatı kaçırmayan,
hatta "olanı söylüyorum, benim niyetim temiz" diye nefsini aldatıp ağzından akan kardeşinin ölü etinin kanlarını temizleyeceği en ufak bir fırsatı kaçırmayan bizlerin buradan alacağı çok ders var.
64 notes · View notes
sirrihafi · 2 years
Text
Tumblr media Tumblr media
“Hocanın birine "Hocam ashab-ı kiram Radıyallâhü Anhumun Kur'an'la ilişkisi nasıldı?" diye sormuşlar. O da "Sizin bugün telefonla ilişkiniz nasılsa öyleydi" demiş...”
16 notes · View notes
ah-val · 11 months
Text
İşrak Namazı
Enes Bin Malik (ra) rivayet edildiğine göre, Peygamber Efendimiz (sav) şöyle buyurmuşlar;
"Kim sabah namazını cemaatle kılar, sonra güneş doğuncaya kadar Allah'ı zikrederek oturur, (kerahat vakti bitince yani işrak vaktinde) sonra da iki rekat namaz kılarsa, onun için tam bir (nafile) hac ve umre sevabı gibi sevab olur."buyurdu ve bunu üç kere tekrar etti.
İşrak namazı sabah namazının vaktinin çıkmasından 27 dakika sonra kılınabilir.
Ama en faziletli zamanı 40 veya 50 dakika sonrasıdır.
‼️Bu vakitte
🔅 Günlük zikirlerimizi yaparak bu vakiti doldurabiliriz.
🔅Ashab-ı kiram bu vakitte genelde
100 istiğfar (estağfirullahel azim )
100 salâvat-ı şerife
100 ihlas süresi
100 sübhanellahi vebihamdihi sübhanellahil azim.
Ve yasin-i şerif okumuşlardır
6 notes · View notes
caginmumineleri · 1 year
Text
Tumblr media
Bayramımız mübarek olsun.. Rasulullah Sallallahu Aleyhi Vesellem Medine’ye teşrif buyurdukları zaman, Medinelilerin oyunlar oynadıkları iki bayramları vardı. Bunu görünce Allah Rasulü şöyle buyurdu: “Allah size (bu) iki bayrama karşılık daha hayırlılarını, Ramazan ve Kurban bayramını verdi.”
Bizim için bayram yalnızca iki tanedir. Ama bunlar öyle alelade bayramlar değil bizzat Rabbimizin katından gelen bayramlardır. Rabbimizden gelen bu bayramları tatil olarak algılamak çok büyük bir yanılgıdır. Bayram gecelerini ibadetle geçirmeli, günlerini Rasulullah’ın sünnetine uygun değerlendirmeli ve bu günleri Sıla-i Rahim için fırsat bilmeliyiz.
İşte Allah Rasulü’nün sünneti ışığında, Rabbimizin rızasını kazandıracak bir bayram günü:
•Bayram gecesini ibadetle geçirmek.
“Sevabını Allah’tan umarak, iki bayram gecesinde kalkıp ibadet eden kimsenin kalbi, kalplerin öldüğü gün ölmez.” [İbni Mace, Sıyam, 67]
•Bayram sabahı erken kalkıp gusül abdesti almak.
“Rasulullah Ramazan bayramında da Kurban bayramında da guslederdi.”
[İbni Mace, 393, 1315]
•Bayram sabahı evden çıkmadan tatlı veya hurma yemek.
“Rasulullah Ramazan bayramına tatlı yiyerek başlardı.”
•Camiye farklı yollardan gidip dönmek.
“Rasulullah, bayram namazına giderken bir yoldan gider, dönerken başka
bir yoldan dönerdi.” [Ebu Davud, Salat 254, 1156]
•Bayram namazı kılmak ve sonrasında hutbeyi dinlemek.
“Bu günümüzde yapacağımız ilk şey namaz kılmaktır.” [Buhari, İdeyn,3]
•Bayram boyunca tekbir getirmek.
“Bayramınızı tekbir getirmek suretiyle süsleyiniz.”
•Mübah alanda eğlenmek.
Hz. Ebubekir bayram günü def çalan iki cariyeyi engellemek isteyince Allah Rasulü şöyle buyurdu: “Onlara mani olma! Her kavmin bir bayramı vardır, bu da bizim bayramımızdır. Bayram, sevinç günleridir.”
•Din kardeşlerinin bayramını tebrik etmek.
Ashab-ı kiram birbirinin bayramını “Bizim de sizin de ibadetlerinizi Allah kabul buyursun.” diyerek tebrik ederlerdi.
Dönemlerin en güzeli olan Asr-ı Saadet’de bu şekilde kutlanan bayramlar vardı. Bu bayramda da içimiz buruk… Duamız o dur ki; Rabb’imiz tüm müslüman alemi olmakla birlikte depremzede kardeşlerimizin yüklerini hafifletsin acılarını dindirsin inşallah.. bizlere tek bir çatı altında toplanabileceğimiz devletini görmeyi nasip etsin inşallah 🌸 hayırlı bayramlar ♥️
4 notes · View notes
mnsrykt · 8 months
Text
"Ashab-ı kiram olmadan yol kat edemeyiz biz. Onları çıkarırsak karşımızda örnek olarak film artistleri kalır. Çünkü insana illa ki önder lazımdır. Uhud sahnelerini, Bedir'i, Huneyn'i unutan nesiller yerine başka sahneler koyma yoluna gidecektir."
36 notes · View notes
yalnzardc · 1 year
Text
Resulullah (s.a.v)'in ashabından Medine'ye ilk ulaşan Ebu Seleme İbni Abdil Eve oldu. Sonra Amir İbni Rebia, hanımı Leyla Binti Ebi Hamse Medine'ye ulaştı. Böylece Leyla (ra) Medine'ye hicret eden ilk kadın oldu. Sonra Ashab-ı Kiram grup grup Medine'ye akın ettiler. Ensar kardeşlerinin evlerinde misafir oldular.
6 notes · View notes