Tumgik
#1. sınıf anneleri
bakbi3452 · 6 months
Text
Elma Toplama Oyunu
Bu oyunda şablonda verilen elmalar ister arkalarına magnet yapıştırılarak istenirse masa üzerine dağıtılarak konulur. Öğrencilerden söylenen kelimeyi sepetine toplaması istenir. Kelime söylenir ve bulan öğrenci elini söylenen kelime, hece ya da harfin üzerine koyar. En çok kelimeyi, heceyi ya da harfi toplayan oyunu kazanır.   şablona ulaşmak için; elma toplama 1. grup sesler
View On WordPress
0 notes
holymagazinetree · 3 years
Text
Azönce z kuşağı röportajlarını dinledim ve gerçekten ülkeye dair umutlarım arttı.
Ekonomi mükemmel diyorlar dolar euro almış başını gidiyor. Örnek veriyorum Almanya'da 1.000 Euro'ya çıkan telefon Türkiye'ye geliyor 10.357 TL oluyor. Ne ekonomisi ? Hangi ekonomi ? Asgari ücret şuan aşağı yukarı 3.000 TL diyelim. Çıkıyorsun dışarı evin ihtiyaçlarını karşılamaya 3 çocuklu bir aileye en az 1000 TL gidiyor. Kiralar 1500den aşağı değil. Ne yapsın bu vatandaş ? İş beğenmiyor diyorlar. Her ay insanlar işsizlikten intihar ediyor. Çocuklarına bakamıyor. Eline iş aş yazıp intihar edenler bile var. Buraları geçelim
Eğitim çok iyi diyorlar peki hangi devlet büyüğünün çocuğu Türkiye'de okudu ? Eğitim sistemi mükemmel diyorsunuz ya hani ? Bir dersi yapamayanı beyinsiz ilan ediyorlar sınıfta bırakıyorlar. Çocukları tek bir kalıp içerisine sokmak istiyorlar. Okuyun diyorlar. Okuyun. Dershaneler olmuş 6 7 bin TL. Test kitaplarınada 2000 3000 gidiyor. Ne yapsın bu öğrenciler ? Çalışsın yapsın ailesine bağlı olmasın diyorsunuz. İş bulamıyorlar ? İş bulsalar bile aldıkları para çok az ? Tamam bunların hepsini yaptı bir şekilde atlattı liseyi. Üniversite ? Özellikle bu pandemi döneminde hiçbir ders almadan üniversite sınavına girdiler. Çoğu başaramadı. Üniversite sınavına 1 dakika geç kaldığı için alınmayanlar, ufak mazeretlerle sınavdan atılanları saymıyorum bile. Birde şuan gündem olan Katarlar mevzusuna gelelim. Katarlı gençler Türkiye'de sınavsız olarak eczacılık,tıp,diş hekimliği gibi yüksek bölümlerde okuyabilecekler. Sırf para için onlarca gencin emeğini hiçe sayıyorlar.Bunlarıda geçtik tamam. Sınavı kazanamadığı için intihar edenler ? Ailesi tarafından psikolojik veya fiziksel şiddet görenler ? Kim ödeyecek bunların vebalini ? Bir adam geçmiş başa milleti namazla camiyle patatesle makarnayla kandırıyor. Çoğu büyüklerde onu savunuyor ve z kuşağına nankör diyor. Öyle namazla camiyle kandıracağına çıkacak ben gençlere şunu yaptım bunu yaptım diyecek. Gençler boşuna mı nefret ediyor bu adamdan ? Gençlik resmen kayboluyor 15 yaşındaki çocuklar gezip tozacakları, eğleneceği yaşlarda gelecek kaygısıyla, aile baskısıyla, toplum baskısıyla, depresyonla, intihar düşüncesiyle büyüyor.
Şuan ülkemizde resmen 2. Sınıf insan muamelesi görüyoruz. Suriyeliler kıyıda kadınlara tecavüz edip hırsızlık yaparken Türk genci gidip onların ülkesinde şehit oluyor. Üstüne üstlük buna rağmen kendi ülkemizde 2. Sınıf insan oluyoruz. Turistler geliyor 3. Sınıf insan oluyoruz. Onlar 1 aylık maaşlarıyla burada gelip şahane tatiller yaparken Türk halkı daha kendi ülkesinde tatile çıkmayı bırak onlara hizmet ediyor onlar tarafından aşağılanıyoruz. Çoğu genç yurtdışına kaçmayı planlıyor. Vatanından kaçan çocuklar yetiştiriyorsunuz.
Kadın cinayetleri gün geçtikçe artmaya başlıyor. Solan gençlikler, hayatlar, hayaller var ve kimsenin umrunda değil. Yaşanan bir olaydan örnek vermek gerekirse kadın gidiyor eski eşini 62 kere şikayet ediyor asla tutuklanmıyor umursanmıyor. 63. Şikayetinde adam kadını gidip öldürüyor ondan sonra hapse alıyorlar. Umursamanız için illaki birinin hayatından mı olması lazım ? Şuanki gündemden bahsedelim ozaman birazda. Elmalı Davası. 2 kardeş biri 7 (kız) biri 10 (erkek) yaşında olan kardeşler anneleri tarafından adamlara satılıyor pazarlanıyor ve taciz ediliyor. Üstüne üstlük annesi bunları izliyor. Çocuklar kağıtlara nasıl taciz edildiklerini çiziyor anlatıyor. Bunu yapanlar tutuksuz yargılandı. Nasıl bir hale geldik böyle ? Nerede adalet ? Neden kimse bir şey demiyor ? Neden cumhurbaşkanı milyonluk sarayından bu haberleri izliyor ve bir şey demiyor ? Neden adaleti sosyal medya sağlamak zorunda ? İğrenç bir nesilde büyüyen çocuklarımız var. Bir hiçliğin içinde kayboluyorlar. Kadınlar istediği gibi davranamıyor ya öldürüyorlar ya da çok korkunç şeyler yapıyorlar üstüne üstlük bu durumlarda bile kadınlar suçlanıyor. " Kesin orospuydu" " Erkeği tahrik etti ondan başına bunlar geldi " " Rahat dursaydı erkeğin sözünden çıkmasaydı " gibi sözlere maruz kalıyorlar. Bu kadar zihniyetsiz bir toplum olamaz.
bunları çıkıp meydanda söylesek ceza yeriz. Herkes gibi o da bir insan ve eleştirme hakkımız var. Kendisi bir konuşmasında herkes gibi Atatürk'de bir insan ve eleştirilebilir diyordu. Kendisi onu eleştireni hapise atıyor veya büyük cezalar kesiliyor. Zorla susturuluyoruz ama z kuşağı susmuyor artık. Ne yaparlarsa yapsınlar susmuyorlar ve bu ülkeyi şuan ki genç nesil kurtaracak.
Tekrar söylüyorum İNSANLARIMIZ BİR HİÇLİĞİN İÇİNDE KAYBOLUYOR. SOLAN HAYATLAR, KAYBOLAN HİSLER VAR VE KİMSE UMURSAMIYOR VE BUNU ŞUANKİ GENÇ NESİL KURTARACAK. HAKKIMIZ HARAM OLSUN.
-Bütün ümidim gençliktedir'
~Mustafa Kemal Atatürk
1 note · View note
brieffarmnerdhoagie · 4 years
Text
Tumblr media
ZİNÂ EN BÜYÜK GÜNAHLARDANDIR.
Zina'ya yaklaşmayın. Zira o, tam bir iğrençliktir, pek kötü bir yöneliştir."İsra 32 Zinanın Tanımı Zinâ; evlilik bağı olmaksızın ergin bir erkeğin ergin bir kadınla veya ergin bir kadının ergin bir erkekle isteyerek yaptığı cinsel ilişkidir.
Bu tariften anlaşılacağı üzere, bekâr veya evli olarak bekârla yapılacak cinsel ilişki zina olduğu gibi, evli ile yapılacak cinsel ilişki de zinadır. Hatta fâhişe/hayat kadını! ile yapılan cinsel ilişki de zinadır. Zina Allah'a ortak koşmanın ve insan öldürmenin ardından gelen üçüncü büyük günahtır.
ZİNAYA GENEL BAKIŞ
Zinâ; genelde vücûdun erotik organlarını teşhir, şehvetle bakışma ve gizli buluşma gibi haramlarla başlayan ve çok defa yalan, aldatma ve içki gibi haramlarla bağlantılı olarak sonuçlanan îmanı eritici bir haramdır.
Zinâ; toplumun ana kurumu olan aile müessesesinin kutsiyetini zedeleyen, kurulmasını engelleyen, mutluluğunu gideren ve sonuç olarak da neslin bekasını tehdit eden bir haramdır.
Zinâ; cemiyette kadın ticaretini başlatan, geliştiren ve topluma giderek artan oranda fâhişeler salan bir haramdır.
Zinâ; yaygınlaşması, sanatı, edebiyatı, ilmi, siyaseti, yönetimi ve askerî stratejiyi olumsuz yönde etkileyen bir haramdır.
Zinâ; sebep olduğu ana-baba ve akraba şefkatinden yoksun, hırçın ve nesebi gayr-ı sahih çocuklarla toplumun problemlerini artıran bir haramdır.
Zinâ; bizzat zinacılar arasında kin ve nefret doğuran, onların bağlı bulunduğu aileleri için de bir namus lekesi olarak ihtilâflara, kavgalara ve hatta cinayetlere sebep olan bir haramdır. Zinâ; bir çok bedenî ve rûhî hastalığın da kaynağı olan bir haramdır.
Zinâ; düzensiz harcamalara, iş gücü israfına ve isabetsiz teşebbüslere ve çok yönlü nefsanîliğe yönelterek fakirlik doğuran bir haramdır.
Özetlersek deriz ki zinâ; ferdî, ailevî ve içtimaî/sosyal hayatı çökertici ve tövbesizler için âhiret azabına uğratıcı bir haramdır.
KUR'ÂN' DA ZİNA YASAĞI
Yüce Allah Kur'ân-ı Kerim'de zinayı açık olarak yasaklamakta, verilecek cezayı bildirmekte ve zinanın sebep olacağı Âhiret Azâbı'nı da duyurmaktadır. İsra Sûresi Âyet 32: "Yapmak bir tarafa Zina'ya yaklaşmayın. Zira o, tam bir iğrençliktir, pek kötü bir yöneliştir." "Furkân Sûresi Âyet 68-69: "Gerçek müminler Allah'ın yanı sıra ilâh edinip O'na yalvarmazlar. (Öldürdükleri için yargı kararıyla) ölümü hak edenler dışında, Allah'ın haram kıldığı cana kıymazlar. Zina da yapmazlar. Bunları yapan kişi işlediği günâhın cezasını görür. Kıyamet Günü bütün günahlarının cezası birbirine eklenir; azâbı kat kat olur. O azabın içinde aşağılık bir halde ebedî olarak kalır."
Peygamberimizin Dilinde Zina Yasağı Yüce Allah zinayı yasakladığı gibi, O'nun Resûlü Peygamberimiz Hz.Muhammed de yasaklamış, ayrıca zina ile ilgili gerekli bilgileri de vermiştir.
Allah şanını ve bağlılarını artırsın O, zinayı konu alan, sorumluluğu ve azabını duyuran değişik hadislerinde şöyle buyurur: "... Aman zina yapmayınız. Zinadan da, diğer cinsel haramlardan da korununuz. Şu gerçeği çok iyi belleyiniz: Cinsel haramlardan korunan kişi Cennet'liktir." "Eğer zinanın uğratacağı azapla ilgili olarak benim bildiğimi sizler de bilseydiniz pek az güler, çok çok ağlardınız."
Allah'ın Resûlü zinanın haramlığı ve azabını açıklamakla kalmamış, Peygamberlik gözüyle onun zararlarını görmüş ve bize de duyurmuştur. O, zinanın ferdî ve sosyal zararlarını şöylece dile getirmiştir:
"Zina arttığı zaman fakirlik ve çaresizlik de çoğalır." "Aman zina yapmayınız. Zina yaparsanız sizin nikâhlı kadınlarınızdan, kadınlarınızın da sizden alacağı cinsel haz körelir. Aman namuslu olunuz ki, kadınlarınız da namuslu olsunlar."
Yukarıda sunduğumuz hadisler gibi aşağıda sunacağımız hadisler de zinanın kişisel ve sosyal zararlarını açıklamaktadır: "Zinanın yaygınlaşarak açığa vurulduğu toplumda (aklî hastalıklar ve) ölüm oranı artar." "Bir cemiyette zina ve faiz açığa çıkıp yaygınlaşırsa o cemiyet halkının bizzat kendileri Allah'ın azâbını üzerlerine çekmiş olurlar." "Zinanın ortaya çıkarak açıktan rağbet gördüğü bir toplumda, rağbet edici fertler, mutlaka ve mutlaka önceki nesiller arasında bilinmeyen hastalıklara ve kafa rahatsızlıklarına yakalanırlar."
Dünya ve âhiret hayatını olumsuz yönde etkileyecek pek büyük bir suç ve günah olduğu içindir ki İslâm zinayı yasaklamakla kalmamış, zinayı engelleyecek bütün tedbirleri de almıştır.
ZİNAYI ENGELLEYİCİ KURALLAR
İslâm Dini; zinayı engellemek için:
a-Şehvetle bakışmayı, çıplaklığı, gizli kadın erkek birlikteliğini, kadın için yalnız başına uzunca yolculuğa çıkmayı, alkollü içkileri ve şehveti tahrik edici mûsikiyi, zina yöneltici ve onu sakıncasız gösterici (görsel ve yazılı yayınları) yasaklamıştır.
b-Kadının babası veya kocası ya da kardeşleri tarafından bakılmasını mecburîleştirmiş, böylece zinaya açılan fakirlik yolunu tıkamıştır.
c-Toplum yönetimini ve velileri evlendirme ile görevlendirmiş, boşanmayı kolaylaştırmış, özel şartları içinde sınırlı çok evliliği onaylamıştır.
d-İslâm Dini, zinayı örgütleyip organize etmeyi veya ona aracılık yapmayı yasaklamıştır. Zina kazancını da haram kılmıştır. Kadın erkek ayırımı yapmaksızın zinacıları aşağılamış ve cezalandırmıştır.
SORULARINIZ VE CEVAPLARI
SORU: ZİNANIN DÜNYEVÎ CEZASI NEDİR?
Cevap: İslâm toplumunda dört şahidin tanık olabileceği şekilde açıktan zina yapanlara yargı kararıyla verilecek Kur'ânî ceza, Nûr sûresinin ikinci âyetinde şöylece açıklanmaktadır: " Zina eden kadın ve erkeğin her birine yüz sopa vurun. Allah'a ve âhiret gününe inanıyorsanız,zinacılara acıma duygunuz sizi Allah'ın bu emrini uygulamaktan alıkoymasın. Ayrıca onların cezalandırılmasına bir grup mümin de tanık olsun."
SORU: ZİNADAN KORUNAN NAMUSLULAR ZİNACILARLA EVLENEBİLİR Mİ?
Cevap:Tövbe etmedikçe ve durumlarını düzeltmedikçe zinacı erkekler namuslu kadınlarla, zinacı kadınlar da namuslu erkeklerle evlenemezler. Örneğin medya aracılığıyla nikâhsız ilişkilerini açıklayanlar,yine medya aracılığıyla tövbelerini dile getirmedikçe namuslu kişilerle evlilik yapamazlar Nûr sûresinin 3. âyeti bu durumu açıklamaktadır: "Zinacı erkek ancak kendisi gibi zinacı veya Allah'a ortak koşar bir kadınla evlilik yapabilir…"
SORU: EN AĞIR ZİNA TÜRLERİ HANGİLERİDİR?
Cevap : Zina, evlilik dışı cinsel ilişki olmak itibariyle aynı ise de kendi içinde manevî ağırlık şiddetine göre sıralanmaktadır.
En ağır türünden başlayarak, hadisler ışığında zinayı şöylece sıralayabiliriz:
1-MAHREMLERLE YAPILAN ZİNA:
Kendileriyle ebediyen evlenilemeyecek olan kızkardeş, kayın valide, hala, süt teyze gibi mahremlerle yapılan zina, sorumluluğu ve azabı en ağır olan zinadır. Allah'ın Resûlü şöyle buyurur : "(Helâl/yapılabilir görerek) mahremleri ile zina eden kişi Cennet'e giremez."
2-KOMŞU İLE YAPILAN ZİNA:
Mahremlerle yapılan zinaya nazaran ikinci derecede değerlendirebileceğimiz zina türü de komşularla yapılan zinadır. Allah'ın Resûlü şöyle buyurur:
- İyice bilmenizi isterim. Kişinin komşusunun (veya ortağının) hanımı ile zina etmesi, onun için on kadınla zina etmesinden daha büyük bir günahtır; Daha büyük bir azâp sebebidir.
3-DÎNİ VE ÜLKESİ İÇİN SAVAŞAN MÜCÂHİTLERİN KADINLARIYLA ZİNA:
Bu da pek şiddetli ve ağır mesuliyetli bir zinadır.
İkinci derecede zina olarak da değerlendirilebilecek olan bu tür zina ile ilgili olarak Allah'ın Resûlü pek çok uyarıda bulunmuştur. Sakındırıcı vasıftaki hadislerinde O, şöyle buyuruyor: ["Aman savaşan müminlerin eşlerinden uzak durun." "(Zira) Savaşan müminlerin eşleri, savaşa çıkmayıp geride kalmış bulunan mümin erkeklere anneleri gibi haramdır. Ey müminler! Ne zann ediyorsunuzz? Siz bir savaşçının ırzını çiğnemeyi sıradan bir cinsel ilişki mi sanıyorsunuz?"
4-BİR ARADA TOPLUCA YAPILAN ZİNA:
Sorumluluğu ve azabı pek ağır olan bir zina türü de bir arada topluca yapılan zinadır.
Kişinin başkalarının yanında ve gözleri önünde eşi ile ilişkide bulunmasının çok yönlü bir haram olduğu düşünülürse, bir arada topluca zinanın ne derece ağır, büyük bir haram olduğu kavranılabilir.
5-EVLİLERİN-YAŞLILARIN ZİNASI:
Allah'ın Resûlü doğuracağı sorumluluğun farklı olacağı bir zina nevinin de evlilerin ve de yaşlıların zinasının olacağını şu hâdisleriyle bildirmiştir. "Üç sınıf insan vardır ki Allah Kıyâmet Günü'nde onları zatına muhâtap tutup konuşmaz. Onlara rahmet nazarıyla bakmaz. Onları günahlarından arındırmaz.Onlar için elem verici bir azabpda vardır.Bunlar kibirli fakirler, sık sık yalan söyleyen idareciler ve evli-yaşlı zinâcılardır."
6-BEKÂRLARIN ZİNASI:
Bekârların bekârla olan ilişkisi, zina ve haram ise de diğer zina türlerine kıyasla sorumluluğu en az olan zina türüdür.
Sonuç En büyük günahlardan biri olan zina maddî ve mânevî pek zararı içerir. Zina yapmak günahkâr kılar. Zina yasağını tanımamak ise kâfir eder. Kâfirler ise ebedî Cehennemliktir.
ZİNA NEDİR? ZİNA İLE İLGİLİ AYET VE HADİSLER
Zina nedir? Zina ile ilgili ayet ve hadisler nelerdir? Zinadan nasıl uzak durulur? Zina neden yasaklanmıştır ve zinanın zaraları nelerdir? İslam hukukunda zinanın cezası nelerdir? Sorularının cevabını haberimizin detayında bulabilirsiniz…
Zina etmek, bir kadınla nikâhsız veya haksız olarak cinsel temasta bulunmaktır. Zina âyet ve hadislerde kesin bir şekilde yasaklanmıştır ve haram kılınmıştır.
ZİNA NEDİR? ZİNA ÇEŞİTLERİ NELERDİR?
Zina etmek, bir kadınla nikâhsız veya haksız olarak cinsel temasta bulunmaktır. Nikahlanmamış kız arkadaşla veya nişanlı ile yapılan cinsel ilişki de zinadır. Arapça “zenâ” fiilinden mastar. Zinanın sözlük ve terim anlamı birdir. Bu da; bir erkeğin kadınla bir akde veya haklı bir sebebe dayanmaksızın önden cinsel temasta bulunmasıdır. Zina eden erkeğe “zânî” kadına ise “zâniye” denir.
Zina Haram Mıdır?
Zina âyet ve hadislerde kesin bir şekilde yasaklanmıştır ve haram kılınmıştır. Zira Âyet-i Kerime’de “Zinâya yaklaşmayınız!..”(el-İsrâ, 32) emrine titizlikle uymak gerekir. Bu âyet-i kerîmede zinâ bir tarafa, ona yaklaştıracak davranışlar bile yasaklanmıştır. Zina, öteden beri insan aklının, ahlâk ve hukuk nizamlarının ve diğer semâvî dinlerin tamamen yanlış ve çirkin gördüğü bir davranış olup İslâm’da da büyük günahlardan sayılmıştır.
Zina Çeşitleri Nelerdir?
Ebû Hüreyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Nebî sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Âdemoğluna zinadan nasibi takdir olunmuştur. O buna mutlaka erişir.
Gözlerin zinası bakmak,
Kulakların zinası dinlemek,
Dilin zinası konuşmak,
Elin zinası tutmak,
Ayakların zinası yürümektir.
Kalbe gelince o, arzu eder, ister.
Üreme organı ise, bunu ya gerçekleştirir, ya da boşa çıkarır.” (Buhârî, İsti’zân 12, Kader 9; Müslim, Kader 20-21. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Nikâh 43)
ZİNA İLE İLGİLİ AYETLER
İsrâ Sûresi 32
“Zinaya yaklaşmayın. Zira o, bir hayâsızlıktır ve çok kötü bir yoldur.”
Nûr Sûresi 2
“Zina eden kadın ve zina eden erkekten her birine yüz sopa vurun; Allah’a ve ahiret gününe inanıyorsanız, Allah’ın dininde(hükümlerini uygularken) onlara acıyacağınız tutmasın. Müminlerden bir gurup da onlara uygulanan cezaya şahit olsun.”
Nûr Sûresi 3
“Zina eden erkek, zina eden veya müşrik olan bir kadından başkası ile evlenmez; zina eden kadınla da ancak zina eden veya müşrik olan erkek evlenir. Bu, müminlere haram kılınmıştır.”
Nûr Sûresi 4
“Namuslu kadınlara zina isnadında bulunup, sonra (bunu isbat için) dört şahit getiremeyenlere seksener sopa vurun ve artık onların şahitliğini hiçbir zaman kabul etmeyin. Onlar tamamen günahkârdırlar.”
Nûr Sûresi 6
“Eşlerine zina isnadında bulunup da kendilerinden başka şahitleri olmayanlara gelince, onların her birinin şahitliği, kendisinin doğru söyleyenlerden olduğuna dair dört defa Allah adına yemin ederek şahitlik etmesi, beşinci defa da, eğer yalan söyleyenlerden ise Allah’ın lânetinin kendi üzerine olmasını dilemesidir.”
Nûr Sûresi 8
“Kadının, kocasının yalan söyleyenlerden olduğuna dair dört defa Allah adına yemin ve şahitlik etmesi, beşinci defa da, eğer(kocası) doğru söyleyenlerden ise Allah’ın gazabının kendi * üzerine olmasını dilemesi kendisinden cezayı kaldırır.”
Nûr Sûresi 23
“Namuslu, kötülüklerden habersiz mümin kadınlara zina isnadında bulunanlar, dünya ve ahirette lânetlenmişlerdir. Yapmış olduklarına, dilleri, elleri ve ayaklarının, aleyhlerinde şahitlik edeceği gün onlar için çok büyük bir azap vardır.”
Nûr Sûresi 26
“Kötü kadınlar kötü erkeklere, kötü erkekler ise kötü kadınlara; temiz kadınlar temiz erkeklere, temiz erkekler de temiz kadınlara yaraşır. Bu sonuncular, (iftiracıların) söylediklerinden çok uzaktırlar. Kendileri için bağışlanma ve güzel bir rızık vardır.”
Nûr Sûresi 30
“(Resûlüm!) Mümin erkeklere, gözlerini(harama) dikmemelerini, ırzlarını da korumalarını söyle. Çünkü bu, kendileri için daha temiz bir davranıştır. Şüphesiz Allah, onların yapmakta olduklarından haberdardır.”
Nûr Sûresi 31
“Mümin kadınlara da söyle: Gözlerini (harama bakmaktan) korusunlar; namus ve iffetlerini esirgesinler. Görünen kısımları müstesna olmak üzere, zinetlerini teşhir etmesinler. Baş örtülerini, yakalarının üzerine (kadar) örtsünler. Kocaları, babaları, kocalarının babaları, kendi oğulları, kocalarının oğulları, erkek kardeşleri, erkek kardeşlerinin oğulları, kız kardeşlerinin oğulları, kendi kadınları (mümin kadınlar), ellerinin altında bulunanlar (köleleri), erkeklerden, ailenin kadınına şehvet duymayan hizmetçi vb. tâbi kimseler, yahut henüz kadınların gizli kadınlık hususiyetlerinin farkında olmayan çocuklardan başkasına zinetlerini göstermesinler. Gizlemekte oldukları zinetleri anlaşılsın diye ayaklarını yere vurmasınlar (Dikkatleri üzerine çekecek tarzda yürümesinler). Ey müminler! Hep birden Allah’a tevbe ediniz ki kurtuluşa eresiniz.”
Furkân Sûresi 68
“Yine onlar ki, Allah ile beraber (tuttukları) başka bir tanrıya yalvarmazlar, Allah’ın haram kıldığı cana haksız yere kıymazlar ve zina etmezler. Bunları yapan, günahı(nın cezasını) bulur”
Mümtehine Sûresi 12
“Ey Peygamber! İnanmış kadınlar, Allah’a hiçbir şeyi ortak koşmamak, hırsızlık yapmamak, zina etmemek, çocuklarını öldürmemek, elleriyle ayakları arasında bir iftira uydurup getirmemek, iyi işi işlemekte sana karşı gelmemek hususunda sana biat etmeye geldikleri zaman, biatlarını kabul et ve onlar için Allah’tan mağfiret dile. Şüphesiz Allah, çok bağışlayandır, çok esirgeyendir.”
ZİNA İLE İLGİLİ HADİSLER
Zina Türleri Hadisi
Ebû Hüreyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Nebî sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Âdemoğluna zinadan nasibi takdir olunmuştur. O buna mutlaka erişir. Gözlerin zinası bakmak, kulakların zinası dinlemek, dilin zinası konuşmak, elin zinası tutmak, ayakların zinası yürümektir. Kalbe gelince o, arzu eder, ister. Üreme organı ise, bunu ya gerçekleştirir, ya da boşa çıkarır.” (Buhârî, İsti’zân 12, Kader 9; Müslim, Kader 20-21. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Nikâh 43)
İnsanı Cehenneme Sürükleyen 2 Şeyden Biri Cinsel Organıdır
Ebû Hüreyre radıyallahu anh şöyle dedi:
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’e:
– İnsanları cennete en fazla götürecek şey nedir? diye soruldu.
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem:
– “Allah’a saygı (takvâ) ve güzel ahlâktır”buyurdu.
– İnsanları cehenneme en fazla götürecek şey nedir? diye sorulunca da:
– “Ağız ve cinsel organdır” buyurdu. (Tirmizî, Birr 62. Ayrıca bk. İbni Mâce, Zühd 29)
Müslüman Zina Etmez
Ebû Hüreyre (r.a)’den rivâyet edildiğine göre Nebiyy-i Ekrem (s.a.v) şöyle buyurmuştur:
“Zinâkâr, (kâmil bir) mü’min olarak zinâ etmez; hırsız, (kâmil bir) mü’min olarak çalmaz; içki içen, (kâmil bir) mü’min olarak içki içmez. Kişi bunları yaptıktan sonra tevbe kapısı hâlâ ona açıktır.” (Buhârî, Hudûd, 20)
Allahın Sevmediği Amel, Zina
Hz. Âişe vâlidemizin rivâyetine göre Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur:
“Ey ümmet-i Muhammed! Erkek veya kadın bir kulunun zina etmesini, Allah’tan daha çok kıskanan (hoşnutsuzluk ve nefretle karşılayan) hiçbir kimse yoktur. Ey ümmet-i Muhammed! Siz benim bildiklerimi bilseydiniz, az güler çok ağlardınız.” (Buhârî, Nikâh, 107)
Haramı Görünce Tekrar Bakma!
Büreyde (r.a) der ki: Rasûlullah (s.a.v), Hz. Ali’ye hitaben şöyle buyurdu:
“Ey Ali, âniden bir haramı gördüğünde dönüp tekrar bakma! Zira ilk bakış senin(için affedilmiş)tir, ancak ikinci bakış aleyhinedir (günahtır).” (Ebû Davud, Nikâh, 42-43/2149; Tirmizî, Edeb, 28/2777; Heysemî, VIII, 63)
Ansızın Görülen Haram
Cerîr radıyallahu anh şöyle dedi:
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’e ansızın görmenin hükmünü sordum.
– “Hemen gözünü başka tarafa çevir!” buyurdu. (Müslim, Âdâb 45. Ayrıca bk. Ebû Davûd, Nikâh 43; Tirmizî, Edeb 28)
Bir Başkasının Avret Yerine Bakmak Haramdır
Ebû Saîd radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Erkek, erkeğin avret yerine, kadın da kadının avret yerine bakamaz. Bir erkek başka bir erkekle; bir kadın da başka bir kadınla bir örtü altında yatamaz.”
Müslim, Hayz 74. Ayrıca bk. Tirmizî, Edeb 38; İbni Mâce, Tahâret 137
Mahremiyete Dikkat
İbni Abbas radıyallahu anhümâ‘dan rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Hiçbiriniz, yanında mahremi bulunmayan bir kadınla başbaşa kalmasın.” (Buhârî, Nikâh 111, Cihâd 140; Müslim, Hac 424. Ayrıca bk. Tirmizî, Radâ’ 16, Fiten 7)
Fuhuş İslam’da Yasaktır
Ebû Mes’ûd el-Bedrî radıyallahu anh‘den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, köpek parasını, fuhuş gelirini ve falcılık ücretini yasaklamıştır.
Buhârî, Büyû 25, 113, İcâre 20, Talâk 51, Tıb 46, Libâs 86, 96; Müslim, Müsâkât 40. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Büyû 26, 63; Tirmizî, Büyû 46, 49, 50, Nikâh 37, Tıb 23; Nesâî, Sayd 15, Büyû 91, 92, 94; İbni Mâce, Ticârât 9
Bir Başkasına Zina Suçu Atmak Büyük Günahtır
Ebû Hüreyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Nebî sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
– “Yedi helâk ediciden kaçının!” Sahâbîler:
– Ey Allahın Resûlü! Bunlar nelerdir? diye sordular. Hz. Peygamber:
– “Allah’a ortak koşmak, sihir (büyü) yapmak, Allah’ın haram kıldığı bir nefsi haksız yere öldürmek, faiz yemek, yetim malı yemek, savaş meydanından kaçmak, evli, namuslu ve hiç bir şeyden haberi olmayan kadınlara zina isnad etmektir,”buyurdu.
Buhârî, Vasâyâ 23, Tıb 38, Hudûd 44; Müslim, Îmân 145. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Vasâyâ 10; Nesâî, Vasâyâ 12
Kıyamet Günü Allah Teâla Zina Edenin Yüzüne Bakmaz
Yine Ebû Hüreyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Allah Teâlâ kıyamet gününde üç kişiyle konuşmaz, onları temize çıkarmaz, suratlarına bile bakmaz; üstelik onlar korkunç bir azâba uğrarlar.
Bunlar; zina eden ihtiyar, yalan söyleyen hükümdar, kibirlenen fakirdir.” (Müslim, Îmân 172. Ayrıca bk. Tirmizî, Cennet 25; Nesâî, Zekât 75, 77)
Zina İftirası Ahirette İflas Ettirir
Ebû Hüreyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre, Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem:
“Müflis kimdir, biliyor musunuz?” diye sordu. Ashâb:
– Bizim aramızda müflis, parası va malı olmayan kimsedir, dediler. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem:
“Şüphesiz ki ümmetimin müflisi, kıyamet günü namaz, oruç ve zekât sevabıyla gelip, fakat şuna sövüp, buna zina isnâd ve iftirası yapıp, şunun malını yiyip, bunun kanını döküp, şunu dövüp, bu se-beple iyiliklerinin sevabı şuna buna verilen ve üzerindeki kul hakları bitmeden sevapları biterse, hak sahiplerinin günahları kendisine yükletilip sonra da cehenneme atılan kimsedir”buyurdular. (Müslim, Birr 59. Ayrıca bk. Tirmizî, Kıyâmet 2)
Zina Eden Affedilir mi?
Ebû Zer radıyallahu anh şöyle demiştir:
Nebî sallallahu aleyhi ve sellem’le birlikte Medine’nin Harra mevkiinde yürüyordum. Derken Uhud dağı karşımıza çıkıverdi. Resûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem:
– “Ey Ebû Zer!” dedi. Ben:
– Buyur yâ Resûlallah! Emrine âmâdeyim, dedim. Resûlullah:
“Yanımda şu Uhud dağı kadar altın olsa, bu beni sevindirmez. Bir borcu ödemek için ayırdığımdan başka da yanımda bir dinar bulunarak üç gün geçmesini istemem. –Resulullah, önüne, sağına, soluna ve arkasına elleriyle verme işareti yaparak–yanımda bulunanı Allah’ın kullarına şöyle şöyle dağıtmak isterim” buyurdu. Sonra yoluna devam etti ve:
“Dünyada varlığı çok olanlar âhirette sevapları az olanlardır. Yalnız sağına, soluna ve ardına şöyle, şöyle ve şöyle verenler müstesnadır. Fakat onlar da ne kadar azdır”buyurdu. Sonra da bana:
“Ben yanına gelinceye kadar yerinden ayrılma” diye tenbih ederek gecenin karanlığında yürüyüp gözden kayboldu. Yüksek bir ses işittim bir kimsenin Nebî sallallâhu aleyhi ve sellem’e saldırmasından korktum. Onun yanına varmak istedim, fakat “Ben yanına gelinceye kadar yerinden ayrılma”buyruğunu hatırlayarak yerimden ayrılmadım. Resûl-i Ekrem yanıma gelince:
– Bir ses işittim ve ondan korktum, diye duyduğum sesten bahsettim. Hz.Peygamber:
– “Sen o sesi duydun mu?” diye sordu. Ben:
– Evet, diye cevap verdim. Resûl-i Ekrem şöyle buyurdu:
– “O gelen Cebrâil idi; bana ümmetinden Allah’a ortak koşmayarak ölen kimse Cennet’e girer, dedi.” Ben:
– Zina edip hırsızlık yapsa da mı? dedim. Resûl-i Ekrem:
– “Zina da etse, hırsızlık da yapsa neticede cennete girer” buyurdular.
Buhârî, İstikrâz 3, Rikak 14; Müslim, Zekât 32
Göz Zinası ve Kadın Kokusu
Allah Rasûlü sallâllâhu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur:
“Her göz (harama bakmakla) zinâ eder. Kadın koku sürünüp (erkeklerin bulunduğu) bir meclisten geçtiği zaman, o da zâniyedir/zinâ etmiş sayılır.” (Tirmizî, Edeb, 35/2786; Ebû Dâvûd, Tereccül, 7/4173; Nesâî, Zînet, 35)
Harama Bakmayı Terk Edene Ecir
Rasûlullah sallâllâhu aleyhi ve sellem bu hususta şöyle buyurmuştur:
“Harama bakış, iblisin zehirli oklarından bir oktur. Her kim Allah korkusu sebebiyle harama bakmayı terk ederse Allah ona, kalbinde lezzetini hissedeceği bir îman bahşeder.” (Hâkim, IV, 349/7875)”
Üçüncüsü Şeytandır…
Allah Rasûlü sallâllâhu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur:
“Bir erkek, yabancı bir kadınla baş başa kaldığında mutlaka üçüncüleri şeytan olur.” (Tirmizî, Radâ’, 16/1171; Fiten, 7/2165; Ahmed, I, 18, 26)
Zina ve Fuhuş Hastalıkları Çoğaltır
Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurur:
“Bir milletin içinde zina ve fuhuş ortaya çıkıp nihayet o millet bu suçu alenî olarak işlemeye başladığında, mutlaka içlerinde vebâ hastalığı ve kendilerinden önce gelip-geçmiş milletlerde görülmemiş başka hastalıklar yayılır.” (İbn-i Mâce, Fiten, 22; Hâkim, IV, 583/8623)
İbn-i Abbâs Hazretleri’nden gelen bir rivâyette ise şöyle buyrulur:
4 notes · View notes
musstuffsworld · 5 years
Text
Tumblr media
EVLENME
Soy, süt, evlilik gibi râbıtalar ile din farkı, fuhuş gibi bazı durumlar, bir erkekle bir kadının evlenebilmesine engel olur ki bunlara "evlenme mânileri" ve bu yüzden evlenilmesi caiz olmayan kadınlara "el-muharramât" denir. Şu âyet bunlardan onbeşini ihtiva etmektedir:
"Babalarınızın evlendikleri kadınlarla evlenmeyin,-geçmişte olanlar artık geçmiştir- çünkü bu bir fuhuş ve iğrenç birşeydi, ne kötü yoldu! Sizlere analarınız, erkek kardeşlerinizin kızları, kız kardeşlerinizin kızları, sizi emziren süt anneleriniz, süt kardeşleriniz, karılarınızın anneleri, birleştiğiniz kadınlarınızın yanınızda kalan üvey kızlarınız-ki onlarla (analarıyla) birleşmemiş iseniz size bir engel yoktur- öz oğullarınızın eşleri ve iki kız kardeşi bir arada almak suretiyle evlenmek,-geçmişte olanlar artık geçmiştir- size haram kılındı. Doğrusu Allah bağışlar ve merhamet eder. Evli kadınlarla evlenmeniz de haram kılındı..." (en-Nisâ: 4/22-24)
Kısa açıklamalarla sıralamak gerekirse:
1) Babanın eşi: bundan maksad analıktır. Babanın nikâhı altında olsun, boşanmış olsun analıkla evlenmek haramdır.
2) Ana: Bu ninelere de şâmildir.
3) Kız: Torunları da içine alır.
4) Kız kardeş: Öz veya bir cihette üvey (ana-bir, baba-bir) olanlar.
5) Hala: Babanın öz veya üvey kızkardeşleri.
6) Teyze: Ananın öz veya üvey kızkardeşleri.
7) Erkek kardeşin çocukları.
8) Kız kardeşin çocukları.
Bu sekiz sınıf içinde yer alan erkek ve kadınlar birbirinin mahremidir; aralarında evlenme devamlı olarak haramdır.
9) Süt ana: Çocuğun ilk iki yaş içinde sütünü emdiği kadın onun süt-anası olur ve bununla evlenmesi haramdır.
10) Süt kardeşler: Süt-ananın kendi oğul ve kızları, emzirdiği çocuğun süt kardeşleri olur ve bunlarla evlenmesi de caiz değildir.
"Soy birliğinden haram olanlar sütten dolayı da haram olur."39 hadisi, haram sınırını biraz daha genişletmiştir. Buna göre süt ananın usûl ve fürûunun hepsi, yan hısımlarının ise bir kısmı ile-süt çocuğunun- evlenmesi haramdır.40
Bu sebepledir ki kimin sütünü kimin emdiğini bilme imkânını ortadan kaldıran süt nakli ve bankası uygulaması caiz görülmemiştir.
11) Kaynana: Bir kız ile nikâhlanan -birleşmemiş olsa bile- o kızın anası ile evlenemez.
12) Üvey kız: Bir kadınla nikâhlanıp birleşen kimse, o kadının -başka erkekten olan- kızı ile de evlenemez.
13) Gelin: Öz oğulun karısı ile evlenmek haramdır.
14) Baldız: İki kız kardeşten birisi ile evli olan -boşanmadan veya karısı ölmeden- baldızı ile evlenemez. Hadisler, eşin hala ve teyzesi gibi yakınlarını da baldız sınıfına katmıştır.41
Bu dört sınıf evlilik rabıtası dolayısıyla haram olanlardır. Bu engele "hurmetu'l-musâhare" denir.
15) Evli kadın: Bir başkasıyla evli kadın boşanıp veya kocası ölüp iddetini42 doldurmadıkça ikinci erkekle evlenemez.
Buraya kadar sayılanlarla evlenmenin haram olmasını iki hikmet kadrosunda toplamak mümkündür:
a) İslâmın kurmak istediği aile, toplum ve ahlâk düzenine aykırı oluşu.
b) Yakınlar arasındaki evliliğin psikolojik ve biyolojik mahzurları.
16) Başka dinden olanlar: Müslüman olmayanlar aynı zamanda ehl-i kitap da değil iseler onlarla evlenmek müslüman erkek ve kadınlar için haramdır. (el-Bakara: 2/221)
Ehl-i kitap olan gayr-i müslimlere gelince, bunlardan kız almak caizdir; müslüman erkekler yahudi ve hıristiyan kadınlarla evlenebilirler (el-Mâide: 5/5). Ancak bunlara kız vermek caiz değildir; yani müslüman kadınlar müşrik ve dinsizlerle evlenemeyecekleri gibi yahudi ve hıristiyan erkekler ile de evlenemezler (el-Bakara: 2/221; el-Mümtehine: 60/10).
Genellikle evlerde erkekler hakimdir, son söz onlarındır. Bir müslüman kadın, müslüman olmayan erkekle evlenirse onun çevresine girecek, doğacak çocuklar da gâlib ihtimal babanın dinine tâbi olacaktır. Ayrıca kadının dinî hayatı da tehlikeye girecektir.
Müslüman erkek, gayr-i müslim kadınla evlendiği takdirde hem bunun hidâyete kavuşması ihtimali artacak, hem de çocuklara baba hâkim olacaktır. Müşrik ve dinsiz kadının ruhu ilâhî bir dine yatkın olmadığı için onunla evlenmek daha rizikoludur.
17) Fâhişe: Bir müslüman erkeğin fâhişe kadınla evlenmesi caiz değildir. Zinâ yapan ve bunu gizlemeyen erkek de böyledir. (en Nûr: 24/3.) Ancak tevbe eden, nefsini ıslah eyleyenler müstesnâdır.
Başından zinâ geçtiği bilinen, fakat buna devam etmeyen mü'min kadın ve erkek ile evlenmek mekruh olmakla beraber nikâh akdi sahih (evlilik mûteber) olur. Ulemânın çoğu bu görüştedir.43
39. Buhârî, K. en-Nikâh; 20, 27, 117; Müslim, K. er-Radâ 1, 2, 9, 12.
40. Geniş bilgi için bk. H. Karaman, ag. esr. s. 259.
41. Buhârî, K. en-Nikâh, 27; Müslim; K. en-Nikâh, 33.
42. İddet boşanan veya eşi ölen kadının tekrar evlenebilmesi için beklemesi gereken müddettir.
43. eş-Şevkânî, Neylu'l-Evtâr, C. VI, s. 156; Elmalılı, tefsir, s. 3478.
1 note · View note
pinarworks · 3 years
Photo
Tumblr media
Beyoğlu’nun çilesi Her daim yontulan, değişen, dönüşen ama hiçbir kalıba sığmayan İstanbul’un en sık müdahaleye uğrayan bölgelerinden biri Beyoğlu ve İstiklal Caddesi. Caddenin bugünkü adı Kurtuluş Savaşı'na atıfta bulunuyor, Osmanlı döneminde ise Arapça Cadde-i Kebir olarak biliniyor. Tanzimat sonrası Avrupa’nın artan etkisini yansıtan Rue de Pera ismini alıyor. Cumhuriyet ile birlikte İstiklal Caddesi adını alan canlı sosyal hayatıyla modern Türkiye’nin vitrini haline dönüşüyor. Yani ezelden beri hem ekonomik hem kültürel değeriyle değişen iktidarların ilk el attığı yer olma özelliğini taşıyor. İktidarının ilk yıllardaki devamlılığını kamusal alanları seküler elit tarafından dışlanan muhafazakârlara geri kazandırma çabalarıyla sağlayan AKP’nin, Beyoğlu’nu bu davada önemli bir durak olarak gördüğü gerçek. Cadde’nin kadim seküler sembollerini kendi değerleriyle değiştirmek dışında bu kamusal mekân savaşları AKP için Beyoğlu özelinde çoğu zaman polis şiddeti, yoğunlaşan neoliberal politikalar ve sonu gelmeyen bir kentsel dönüşüm furyasıyla sürüyor. Zaten İstiklal Caddesi, bu iki ideoloji arasındaki kültür savaşlarında uzun süredir AKP’nin en önemli projelerinden biri; 2013’teki Gezi protestolarından ve 2016’daki darbe girişiminden sonra alınan katı güvenlik önlemlerinin sergi salonu. Gezi’den beri cadde, silahlarıyla etrafta gezinen özel polisler, ekstra güvenlik kontrolü noktaları ve park halinde veya sokaklarda dolanan savaş araçlarının işgali altında. Ayrıca Onur Yürüyüşü, 8 Mart Feminist Gece Yürüyüşü, 1 Mayıs ve Cumartesi Anneleri gösterilerine de hâlâ kapalı. Seküler kitle için Beyoğlu’nun yeni hali “maçı kaybetmek” ile aynı anlama geliyor ve Cadde’nin “düşüşü” karşısında duyulan hicap, genelde kendini Arap turistleri ve göçmenleri hedef alan ırkçı bir kibirde gösteriyor. Bu kitlenin sahiplendiği “Beyoğlu bitiyor” ve yeni çıkan bir insiyatifin “Beyoğlu’nu geri alıyoruz” sloganları aslında iktidarın dominant fetih söylemine benzeyen, Sekülerceye “taarruz ediyoruz” şeklinde çevrilebilecek bir savaş söylemi. TC’de modernlik Batı hayranlığı ve Ortadoğu karşıtlığıyla yoğrulmuş olduğundan caddenin değişen demografisi, paranoyak seküler Türkiye için en baştan beri tehlike arz ediyor. “İstiklal bitti” ya da “Beyoğlu’nu geri alıyoruz” gibi şikâyetler de bu bağlam içinde, Arap/Afgan/mülteci düşmanlığına çanak tutan söylemler olarak beliriyor. Bu söylemlerin temelini oluşturan Arap-fobi, aynı zamanda eskiden Beyoğlu’nda takılan beyaz Türklerin birkaç sene önce Kadıköy’e taşınmasının da esas nedenlerinden biri. TC'nin kadim seküler vs muhafazakar kavgasının bir sembolü olarak Beyoğlu her iki taraf için de bir fetiş nesnesi. Sekülerler burayı Batılılık sembolü nosyonlar ile donattı, bu anlatıyı destekleyen “takım elbiselerle gezen beyefendiler” gibi mitler üretti. Bu melankolik kitle için caddenin muhafazakarlara ve Araplara açılması hâlâ bir “kayıp” olarak görülüyor. AKP’nin eksik bulduğu ise buradan dışlanan kendi kitlesi, kendi dostları idi. Ve elbette semt iktidarın neoliberal politikaları ve intikam arzusunun da birinci adresi olageldi. Beyoğlu kent hakkı için mücadele edilmesi gereken bir ortak alan değil, sahip olunacak, “geri kazanılacak” bir ganimet adeta. Bitmek bilmeyen bir ideolojik savaşın ortasında orada oraya savrulan bir pinpon topu. Ama şehirler farklı katmanlardan oluşur. Çoğu zaman, caddelere hayat katmak için en fazla çaba sarf edenler aynı zamanda da en az görünür olanlardır. Evet, kuir camia, mekânlarda, sokaklarda çalışan işçiler, evsizler, başka şehir ve ülkelerden hayatta kalmak için buraya gelenler yani. Kentsel dönüşümün, polis baskısının ve neoliberal düzenlemelerin bedelini en ağır ödeyenler. Ayrıcalıklı seküler orta sınıf kendi zevkine göre dönüştüreceği yeni yerlere yelken açarken değişimin asıl mağdurları bu ideolojik pinpon müsabakasının da asıl kurbanı oluyor. Neoliberal düzenlemelerle kurumsal seviyede, “Beyoğlu’nu geri alıyoruz” gibi söylemlerle de sosyal seviyede aslında asıl harcanan, ​​şehrin gerçek kurucuları oluyor. Her iki taraf için de istenmeyen, tiksindiren, ilkel varsayılan ve “tercih edilen” kültüre uymayan herkes, İstiklal Caddesi’nden kovulmak isteniyor. Bugün örneğin “Beyoğlu’nu geri alıyoruz” insiyatifinde, caddeyi AVM’leşmekten kurtarmak değil, bir işletmeyi geri getirmek konuşulabiliyor, protesto ve yürüyüş hakkı için mücadele etmek değil, kafelerde oturmak öneriliyor. Bu söylemin derdi Beyoğlu’nun aslen sermayeye göre düzenleniyor olması değil, hangi sermayeye göre düzenleniyor olduğunda kilitleniyor gibi görünüyor. “Hangi sermaye?” sorusu “Beyoğlu’nu geri alıyoruz” çağrısıyla birleşince de biraz yakın tarih bilenin tüyleri elbette diken diken oluyor. Devletin ezici bakışları altında eriyip giden bir sokakta seçili işletmelerde keyifli vakit geçirmeye, yani belirli bir sermayeyi korumaya yönelik bir hareket, Beyoğlu’nu nasıl ve kimden “geri” alacak? Akla elbette 6-7 Eylül saldırılarını örgütleyen “geri almak” motivasyonu geliyor. Saldırılar kendisini Türkiye’nin sahibi ilân eden sünni Türklerin, Beyoğlu’nu Gayrimüslim işletmelerin elinden alma operasyonuydu. Bu semtte “gavur sermayesine el koymak için” evler yakıldı, dükkânlar yağmalandı, insanlar yaşadıkları yerlerden kovuldu. Kalanlar sonsuz bir tedirginlikle yaşamaya mahkum edildi. Şehirler geri alınmaz, şehirlerde yaşanılır. Şehirlerde kozalar kurulmaz, başka insanlarla karşılaşılır, farklı olanla, Öteki’yle çarpışılır. Beklenmedik ilişkiler, işbirlikleri, yoldaşlıklar kurulsun diye vardır şehirler. Bu yüzden yalnızlaştıran neoliberal düzenlemelere karşı mücadele etmek, kamunun sadece sermayenin ihtiyaçlarına göre tasarlanmasına karşı bilinç ve direniş örgütlemektir acil olan. Şehirlerin dönüşümünün esas ceremesini çeken işçiler, göçmenler ve LGBTİ+’lar için Beyoğlu ölmüş ya da kaybedilmiş değil, zira ilk rahatsızlıkta rotayı yeni semtlere çevirenlerin aksine, gidecek Beyoğlu’ndan “daha iyi” bir yer, bazılarımız için yok. Nereye giderlerse gitsinler aynı mücadeleyi verecek olan onlar. Kamusal alanın neoliberal dönüşümünün ve bitmek bilmeyen ideolojik pinpon maçlarının asıl yükünü sırtlayanlar da.
https://www.5harfliler.com/beyoglunun-cilesi/
0 notes
haberlernews · 4 years
Text
5 gün önce ortadan kaybolan kızlar kaçma planı yapmış!
5 gün önce ortadan kaybolan kızlar kaçma planı yapmış!
Isparta’da Gül Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi 1’inci sınıf öğrencisi Tuana Yıldız ile okul arkadaşları Gülizar Soy ve Buse Aydoğan, 20 Şubat Perşembe günü öğleden sonra ortadan kayboldu. Aileler, kızlarına ulaşamayınca polise kayıp başvurusunda bulundu. 5 gündür yapılan tüm aramalara rağmen Tuana, Gülizar ve Buse’den haber alınamadı.
Kayıp kızların anneleri bu sabah ulusal televizyon kanalında…
View On WordPress
0 notes
Text
FARQÎN'İN ULU BİLGESİ NİYAZİ USTA
Sayın Ruşen Arslan'ın Niyazi Usta hakkında yazdığı kitabının 2. baskısının yayınlanacağı haberi benim ulaşabileceğim en büyük mutluluktur. 2004 yılında Çek Cumhuriyeti’nde devlete karşı verdiğim insafsız savaş sürecinde Sayın Ruşen Arslan’ın Niyazi Usta üzerine yazdığı kitap için anımı iletmemi istemine karşılık verememiştim.
    1976 yılında Kendal Nezan 'dan  Niyazi Usta’nın ağır hasta olduğunu tıp eğitimi gördüğüm demir perde ülkesi Çekoslovakya’da duydum.  Kendal Niyazi Usta’nın Paris’e geldiğinde karşılamış ama daha sonra her nedense o hasta haliyle benim yanıma Prag 'a getirmeye karar vermişti.[ Kendal üniversiteyi bitirmiş, iyi bir geliri olan ihtisasıyla uğraşmakta ki Paris’te ulaşabileceği Mir Kâmuran Bedirhan ve onun inanılmaz geniş çevresi vardı…]
  Ben ise daha üniversite 3. sınıfındaydım ve Çekoslovakya’daki en “mimli “yabancıydım! Bu unvanı hak etmiş  olmamın bir nedeni de- herhalde Varşova paktı ülkeleri tarihinde bir ilk idi- 1975 yılında Hacı Ahmet ile Kürt öğrencilerini organize edip Prag’daki İsveç Büyükelçiliğini basmış, açlık grevi yapmıştık. Bu “çılgınlığın“ nedeni Kürt halkını fizikî olarak yok etmeye kararlı Saddam Rejimi ile Komünist ülkeler arasındaki “kardeşlik” ilişkisini protesto etmek, dünya kamuoyunun dikkatini bu başlamış olan yeni bir Kürt jenosidine çekmekti! Batı ülkeleri Kürtleri sevdiklerinden değil, komünizme olan düşmanlıklarından dolayı bu olayı tüm batı dünyasında ana haber yapmışlardı. Çekoslovakların komünizmi yenileme girişimi 1968 yılında Sovyet tanklarıyla ezildiğinden, halkın çoğu batı medyasını radyolarla takip ediyorlardı ve batı dünyası da komünist ülkelere ulaşabilmek için özel donanımlı radyo istasyonlarından yayın yapıyorlardı. Hemen hemen her Çekoslovakyalı aile akşam saatlerinde özel antenlerle donatılmış transistor radyolarının başında batıdan gelen haberleri dinlerlerdi. Ve biz birkaç Kürt öğrencisi onların özgürlük rüyalarını tanklarıyla çiğneyenlere başkaldırmış ve bu isyanımızla o ana kadar doğru dürüst ismini bile duymadıkları Kürtleri tanımışlardı, kâh Amerika’nın Sesi radyosundan kâh Özgür Avrupa radyosundan ya da BBC’den!
  Grevi bitirip (kâğıt üstünde de olsa şartlarımızı kabul ettirdikten sonra) İsveç Büyükelçiliğini terk ettiğimizde Çekoslovakya halkının gözünde istemesekte kahraman olmuştuk ama komünist istihbaratın namlusunun hedefindeki de olmuştuk.
  Buna rağmen özetlemesi mümkün olmayan seferberlikle Niyazi Usta’nın pasaportuna komünist ülkesi damgası veya vize vurulmadan Prag’a varmasını sağlamıştım. Kendal Nezan Niyazi Usta’nın Prag’a bu ilk gelişine eşlik edip “teslim“ ettikten sonra Paris’e döndü. Niyazi Usta’yı Komünist ülkelerin en gözde üroloji kliniğine yerleştirmiş hem de şahsen kliniğin başkanının özel hastası statüsüne kavuşturtmuştuk. Niyazi Usta önerilen tedavi yöntemini önce kabul etmedi, daha sonra gidip oğlumla vedalaşayım deyip birkaç hafta sonra en geç 1 ay içinde dönmesini rica ettiğimiz Niyazi Usta yine Paris üzerinden gitti ama ne yazık ki birkaç ay sonra bu kez de Mehdi Zana refakatinde geldi. Maalesef geçen süre zarfında artık kanser yayılmıştı…
  Klinik öğrencisi olduğumuz  Çarls Üniversitesinin 1. Tıp fakültesinin kampüsü yanındaydı. Gerek ben gerekse oda arkadaşım kadim dostum – ki şimdi dünyanın en önde gelen tıp uzmanlarından biri-  Pavel Martasek ders arasında kim zaman bulursa gidip Niyazi Abe’yi ziyaret ediyor ve okul bitişinde de o uyuyuncaya kadar yanında kalıyorduk.
  Benim bir tek dayım vardı. Annem ve dayım anneleri genç yaşında vefat ettiği için yetim büyümüşlerdi ve birbirine ancak şiirle dile getirilebilinecek sevgi bağıyla bağlıydılar. Benim o dayım Niyazi Usta’nın okulda sınıf arkadaşı ve hem de Niyazi Usta’nın medresede verdiği derslere beraber gidenlerdi. Diğer deyimiyle Niyazi Usta’nın çocukluğundaki en yakın insanıydı dayım.
  Niyazi Usta daha sonra okulu bırakmış bir terzinin yanında çırak olarak öğrenimine devam etmiş, dayım ilkokulu bitirdikten sonra medreseye devam etmiş, ortaokul ve liseyi dışarıdan bitirmiş akabinde ilâhiyat okumuş ve Türkiye‘nin en genç vilayet müftüsü olmuştu ama Niyazi Usta her zaman onun yaşam sırlarının ortağıydı… Bu sırlar arasında dayımın ninesinin ermeni kilisesi mensubu olmasıda vardı… Yani dayım yarı “ermeni “ olmasına rağmen – ki bunu kendisi de çok sonra öğrenmişti- TC’nin en genç vilayet müftüsü olmuş. 60’ lı yıllarda Farqin’in iki mederi iftiharı şahsiyeti vardı, biri Dr. Yusuf Azizoğlu diğeri de rahmetli dayım…
  Her gün gibi yine bir gün ders bitiminde Niyazi Abe’nin klinikte çok özel donatılmış odasına gittim, sandalyeye oturup elini elime aldım. Abe bugün nasılsınla sohbete başladık tabii artık tedavisinin mümkün olmadığını biliyordu.
Biraz sohbetten sonra bana dedi ki: Yekta biliyor musun?  Biz Mehdi ile bu kez trenle gelirken pencereden tabiatı seyrettim. Almanya- Fransa sınırında uçsuz bucaksız yeşil tarlalarda sayısız büyük ama çok büyük ve güçlü inekler, boğalar otlanıyordu. Cinslerini merak ettim, sordum bunların cinsi nedir? Dediler bunlar Hollanda ineği. Hayran kaldım o ineklere. Sana bir şey söyleyeyim mi Xuda şahidimdir eğer bir gün ahirette duyarsam ki bu inekler yeryüzünde sosyalizmi kendi aralarında kurmuş inanırım. Ama melekler bile gelip bana deseler ki Türkler yeryüzünde sosyalizmi kurmuş asla inanmam! Ben dondum kaldım, çünkü onun acılarını, geleceğini onunla beraber yaşayan idim. Tüm bu acılar varken bu sosyalizm de nereden çıktı?
  “Niye Abe?” diye sordum. Yahu Yekta ben o ineklere baktım her biri sakin sakin otlanıyor, her birinin yanında otlananların hakkına hukukuna saygısı vardı, her biri hem kendisiyle hem yanındaki diğer ineklerle ve hem de otlandıkları tabiatla barışıklar bunlar sosyalizmi kurmasında o hır-hop Türkler mi kursun! Meleklerde gelse dese ki Turkolar sosyalizmi kurmuş inanmam…
  Niyazi Usta Kürt Halkının 20. yüzyılda erken kaybettiği ulu bilgesiydi…
 Ruhuna Saygıyla …
Dr. Yekta UZUNOGLU
0 notes
Text
Anneler gününde annelerine sürpriz yapan Gaziantep Kolej Vakfı Özel İlkokulu birinci sınıfı öğrencileri düzenlenen Anneler Günü Şenliğinde gönüllerince eğlendiler. Yıl boyunca edindikleri kazanımları da sahneleyen minik öğrenciler anneler günüyle ilgili annelerine güzel mesajlar vermeyi de ihmal etmediler.
Gaziantep Kolej Vakfı Özel İlkokulunda düzenlenen Anneler Günü Şenliği büyük ilgi gördü. İlkokul birinci sınıf öğrencilerinin büyük bir titizlikle hazırlayarak sahneye koyduğu gösteriler salonda bulunan anneleri duygulandırırken ayakta alkışlandı.
“Anneler Günü” teması ile öğrenciler dans ederken öğrenci korosu da annelerinin en çok sevdiği şarkıları seslendirerek sahnede yüksek bir performans gösterdi. Düzenlenen şenliğe büyük ilgi gösteren anne ve babalar öğrencilerin sahnelediği dans gösterilerinin yanı sıra seslendirdikleri bir birinden güzel parçaları da beğeniyle izlediler. #gallery-0-4 { margin: auto; } #gallery-0-4 .gallery-item { float: left; margin-top: 10px; text-align: center; width: 33%; } #gallery-0-4 img { border: 2px solid #cfcfcf; } #gallery-0-4 .gallery-caption { margin-left: 0; } /* see gallery_shortcode() in wp-includes/media.php */
Gaziantep Kolej Vakfı’nda Anneler Günü şenliği Anneler gününde annelerine sürpriz yapan Gaziantep Kolej Vakfı Özel İlkokulu birinci sınıfı öğrencileri düzenlenen Anneler Günü Şenliğinde gönüllerince eğlendiler.
0 notes
musstuffsworld · 4 years
Text
Tumblr media Tumblr media
ZİNÂ EN BÜYÜK GÜNAHLARDANDIR.
Zina'ya yaklaşmayın. Zira o, tam bir iğrençliktir, pek kötü bir yöneliştir."İsra 32 Zinanın Tanımı Zinâ; evlilik bağı olmaksızın ergin bir erkeğin ergin bir kadınla veya ergin bir kadının ergin bir erkekle isteyerek yaptığı cinsel ilişkidir.
Bu tariften anlaşılacağı üzere, bekâr veya evli olarak bekârla yapılacak cinsel ilişki zina olduğu gibi, evli ile yapılacak cinsel ilişki de zinadır. Hatta fâhişe/hayat kadını! ile yapılan cinsel ilişki de zinadır. Zina Allah'a ortak koşmanın ve insan öldürmenin ardından gelen üçüncü büyük günahtır.
ZİNAYA GENEL BAKIŞ
Zinâ; genelde vücûdun erotik organlarını teşhir, şehvetle bakışma ve gizli buluşma gibi haramlarla başlayan ve çok defa yalan, aldatma ve içki gibi haramlarla bağlantılı olarak sonuçlanan îmanı eritici bir haramdır.
Zinâ; toplumun ana kurumu olan aile müessesesinin kutsiyetini zedeleyen, kurulmasını engelleyen, mutluluğunu gideren ve sonuç olarak da neslin bekasını tehdit eden bir haramdır.
Zinâ; cemiyette kadın ticaretini başlatan, geliştiren ve topluma giderek artan oranda fâhişeler salan bir haramdır.
Zinâ; yaygınlaşması, sanatı, edebiyatı, ilmi, siyaseti, yönetimi ve askerî stratejiyi olumsuz yönde etkileyen bir haramdır.
Zinâ; sebep olduğu ana-baba ve akraba şefkatinden yoksun, hırçın ve nesebi gayr-ı sahih çocuklarla toplumun problemlerini artıran bir haramdır.
Zinâ; bizzat zinacılar arasında kin ve nefret doğuran, onların bağlı bulunduğu aileleri için de bir namus lekesi olarak ihtilâflara, kavgalara ve hatta cinayetlere sebep olan bir haramdır. Zinâ; bir çok bedenî ve rûhî hastalığın da kaynağı olan bir haramdır.
Zinâ; düzensiz harcamalara, iş gücü israfına ve isabetsiz teşebbüslere ve çok yönlü nefsanîliğe yönelterek fakirlik doğuran bir haramdır.
Özetlersek deriz ki zinâ; ferdî, ailevî ve içtimaî/sosyal hayatı çökertici ve tövbesizler için âhiret azabına uğratıcı bir haramdır.
KUR'ÂN' DA ZİNA YASAĞI
Yüce Allah Kur'ân-ı Kerim'de zinayı açık olarak yasaklamakta, verilecek cezayı bildirmekte ve zinanın sebep olacağı Âhiret Azâbı'nı da duyurmaktadır. İsra Sûresi Âyet 32: "Yapmak bir tarafa Zina'ya yaklaşmayın. Zira o, tam bir iğrençliktir, pek kötü bir yöneliştir." "Furkân Sûresi Âyet 68-69: "Gerçek müminler Allah'ın yanı sıra ilâh edinip O'na yalvarmazlar. (Öldürdükleri için yargı kararıyla) ölümü hak edenler dışında, Allah'ın haram kıldığı cana kıymazlar. Zina da yapmazlar. Bunları yapan kişi işlediği günâhın cezasını görür. Kıyamet Günü bütün günahlarının cezası birbirine eklenir; azâbı kat kat olur. O azabın içinde aşağılık bir halde ebedî olarak kalır."
Peygamberimizin Dilinde Zina Yasağı Yüce Allah zinayı yasakladığı gibi, O'nun Resûlü Peygamberimiz Hz.Muhammed de yasaklamış, ayrıca zina ile ilgili gerekli bilgileri de vermiştir.
Allah şanını ve bağlılarını artırsın O, zinayı konu alan, sorumluluğu ve azabını duyuran değişik hadislerinde şöyle buyurur: "... Aman zina yapmayınız. Zinadan da, diğer cinsel haramlardan da korununuz. Şu gerçeği çok iyi belleyiniz: Cinsel haramlardan korunan kişi Cennet'liktir." "Eğer zinanın uğratacağı azapla ilgili olarak benim bildiğimi sizler de bilseydiniz pek az güler, çok çok ağlardınız."
Allah'ın Resûlü zinanın haramlığı ve azabını açıklamakla kalmamış, Peygamberlik gözüyle onun zararlarını görmüş ve bize de duyurmuştur. O, zinanın ferdî ve sosyal zararlarını şöylece dile getirmiştir:
"Zina arttığı zaman fakirlik ve çaresizlik de çoğalır." "Aman zina yapmayınız. Zina yaparsanız sizin nikâhlı kadınlarınızdan, kadınlarınızın da sizden alacağı cinsel haz körelir. Aman namuslu olunuz ki, kadınlarınız da namuslu olsunlar."
Yukarıda sunduğumuz hadisler gibi aşağıda sunacağımız hadisler de zinanın kişisel ve sosyal zararlarını açıklamaktadır: "Zinanın yaygınlaşarak açığa vurulduğu toplumda (aklî hastalıklar ve) ölüm oranı artar." "Bir cemiyette zina ve faiz açığa çıkıp yaygınlaşırsa o cemiyet halkının bizzat kendileri Allah'ın azâbını üzerlerine çekmiş olurlar." "Zinanın ortaya çıkarak açıktan rağbet gördüğü bir toplumda, rağbet edici fertler, mutlaka ve mutlaka önceki nesiller arasında bilinmeyen hastalıklara ve kafa rahatsızlıklarına yakalanırlar."
Dünya ve âhiret hayatını olumsuz yönde etkileyecek pek büyük bir suç ve günah olduğu içindir ki İslâm zinayı yasaklamakla kalmamış, zinayı engelleyecek bütün tedbirleri de almıştır.
ZİNAYI ENGELLEYİCİ KURALLAR
İslâm Dini; zinayı engellemek için:
a-Şehvetle bakışmayı, çıplaklığı, gizli kadın erkek birlikteliğini, kadın için yalnız başına uzunca yolculuğa çıkmayı, alkollü içkileri ve şehveti tahrik edici mûsikiyi, zina yöneltici ve onu sakıncasız gösterici (görsel ve yazılı yayınları) yasaklamıştır.
b-Kadının babası veya kocası ya da kardeşleri tarafından bakılmasını mecburîleştirmiş, böylece zinaya açılan fakirlik yolunu tıkamıştır.
c-Toplum yönetimini ve velileri evlendirme ile görevlendirmiş, boşanmayı kolaylaştırmış, özel şartları içinde sınırlı çok evliliği onaylamıştır.
d-İslâm Dini, zinayı örgütleyip organize etmeyi veya ona aracılık yapmayı yasaklamıştır. Zina kazancını da haram kılmıştır. Kadın erkek ayırımı yapmaksızın zinacıları aşağılamış ve cezalandırmıştır.
SORULARINIZ VE CEVAPLARI
SORU: ZİNANIN DÜNYEVÎ CEZASI NEDİR?
Cevap: İslâm toplumunda dört şahidin tanık olabileceği şekilde açıktan zina yapanlara yargı kararıyla verilecek Kur'ânî ceza, Nûr sûresinin ikinci âyetinde şöylece açıklanmaktadır: " Zina eden kadın ve erkeğin her birine yüz sopa vurun. Allah'a ve âhiret gününe inanıyorsanız,zinacılara acıma duygunuz sizi Allah'ın bu emrini uygulamaktan alıkoymasın. Ayrıca onların cezalandırılmasına bir grup mümin de tanık olsun."
SORU: ZİNADAN KORUNAN NAMUSLULAR ZİNACILARLA EVLENEBİLİR Mİ?
Cevap:Tövbe etmedikçe ve durumlarını düzeltmedikçe zinacı erkekler namuslu kadınlarla, zinacı kadınlar da namuslu erkeklerle evlenemezler. Örneğin medya aracılığıyla nikâhsız ilişkilerini açıklayanlar,yine medya aracılığıyla tövbelerini dile getirmedikçe namuslu kişilerle evlilik yapamazlar Nûr sûresinin 3. âyeti bu durumu açıklamaktadır: "Zinacı erkek ancak kendisi gibi zinacı veya Allah'a ortak koşar bir kadınla evlilik yapabilir…"
SORU: EN AĞIR ZİNA TÜRLERİ HANGİLERİDİR?
Cevap : Zina, evlilik dışı cinsel ilişki olmak itibariyle aynı ise de kendi içinde manevî ağırlık şiddetine göre sıralanmaktadır.
En ağır türünden başlayarak, hadisler ışığında zinayı şöylece sıralayabiliriz:
1-MAHREMLERLE YAPILAN ZİNA:
Kendileriyle ebediyen evlenilemeyecek olan kızkardeş, kayın valide, hala, süt teyze gibi mahremlerle yapılan zina, sorumluluğu ve azabı en ağır olan zinadır. Allah'ın Resûlü şöyle buyurur : "(Helâl/yapılabilir görerek) mahremleri ile zina eden kişi Cennet'e giremez."
2-KOMŞU İLE YAPILAN ZİNA:
Mahremlerle yapılan zinaya nazaran ikinci derecede değerlendirebileceğimiz zina türü de komşularla yapılan zinadır. Allah'ın Resûlü şöyle buyurur:
- İyice bilmenizi isterim. Kişinin komşusunun (veya ortağının) hanımı ile zina etmesi, onun için on kadınla zina etmesinden daha büyük bir günahtır; Daha büyük bir azâp sebebidir.
3-DÎNİ VE ÜLKESİ İÇİN SAVAŞAN MÜCÂHİTLERİN KADINLARIYLA ZİNA:
Bu da pek şiddetli ve ağır mesuliyetli bir zinadır.
İkinci derecede zina olarak da değerlendirilebilecek olan bu tür zina ile ilgili olarak Allah'ın Resûlü pek çok uyarıda bulunmuştur. Sakındırıcı vasıftaki hadislerinde O, şöyle buyuruyor: ["Aman savaşan müminlerin eşlerinden uzak durun." "(Zira) Savaşan müminlerin eşleri, savaşa çıkmayıp geride kalmış bulunan mümin erkeklere anneleri gibi haramdır. Ey müminler! Ne zann ediyorsunuzz? Siz bir savaşçının ırzını çiğnemeyi sıradan bir cinsel ilişki mi sanıyorsunuz?"
4-BİR ARADA TOPLUCA YAPILAN ZİNA:
Sorumluluğu ve azabı pek ağır olan bir zina türü de bir arada topluca yapılan zinadır.
Kişinin başkalarının yanında ve gözleri önünde eşi ile ilişkide bulunmasının çok yönlü bir haram olduğu düşünülürse, bir arada topluca zinanın ne derece ağır, büyük bir haram olduğu kavranılabilir.
5-EVLİLERİN-YAŞLILARIN ZİNASI:
Allah'ın Resûlü doğuracağı sorumluluğun farklı olacağı bir zina nevinin de evlilerin ve de yaşlıların zinasının olacağını şu hâdisleriyle bildirmiştir. "Üç sınıf insan vardır ki Allah Kıyâmet Günü'nde onları zatına muhâtap tutup konuşmaz. Onlara rahmet nazarıyla bakmaz. Onları günahlarından arındırmaz.Onlar için elem verici bir azabpda vardır.Bunlar kibirli fakirler, sık sık yalan söyleyen idareciler ve evli-yaşlı zinâcılardır."
6-BEKÂRLARIN ZİNASI:
Bekârların bekârla olan ilişkisi, zina ve haram ise de diğer zina türlerine kıyasla sorumluluğu en az olan zina türüdür.
Sonuç En büyük günahlardan biri olan zina maddî ve mânevî pek zararı içerir. Zina yapmak günahkâr kılar. Zina yasağını tanımamak ise kâfir eder. Kâfirler ise ebedî Cehennemliktir.
ZİNA NEDİR? ZİNA İLE İLGİLİ AYET VE HADİSLER
Zina nedir? Zina ile ilgili ayet ve hadisler nelerdir? Zinadan nasıl uzak durulur? Zina neden yasaklanmıştır ve zinanın zaraları nelerdir? İslam hukukunda zinanın cezası nelerdir? Sorularının cevabını haberimizin detayında bulabilirsiniz…
Zina etmek, bir kadınla nikâhsız veya haksız olarak cinsel temasta bulunmaktır. Zina âyet ve hadislerde kesin bir şekilde yasaklanmıştır ve haram kılınmıştır.
ZİNA NEDİR? ZİNA ÇEŞİTLERİ NELERDİR?
Zina etmek, bir kadınla nikâhsız veya haksız olarak cinsel temasta bulunmaktır. Nikahlanmamış kız arkadaşla veya nişanlı ile yapılan cinsel ilişki de zinadır. Arapça “zenâ” fiilinden mastar. Zinanın sözlük ve terim anlamı birdir. Bu da; bir erkeğin kadınla bir akde veya haklı bir sebebe dayanmaksızın önden cinsel temasta bulunmasıdır. Zina eden erkeğe “zânî” kadına ise “zâniye” denir.
Zina Haram Mıdır?
Zina âyet ve hadislerde kesin bir şekilde yasaklanmıştır ve haram kılınmıştır. Zira Âyet-i Kerime’de “Zinâya yaklaşmayınız!..”(el-İsrâ, 32) emrine titizlikle uymak gerekir. Bu âyet-i kerîmede zinâ bir tarafa, ona yaklaştıracak davranışlar bile yasaklanmıştır. Zina, öteden beri insan aklının, ahlâk ve hukuk nizamlarının ve diğer semâvî dinlerin tamamen yanlış ve çirkin gördüğü bir davranış olup İslâm’da da büyük günahlardan sayılmıştır.
Zina Çeşitleri Nelerdir?
Ebû Hüreyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Nebî sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Âdemoğluna zinadan nasibi takdir olunmuştur. O buna mutlaka erişir.
Gözlerin zinası bakmak,
Kulakların zinası dinlemek,
Dilin zinası konuşmak,
Elin zinası tutmak,
Ayakların zinası yürümektir.
Kalbe gelince o, arzu eder, ister.
Üreme organı ise, bunu ya gerçekleştirir, ya da boşa çıkarır.” (Buhârî, İsti’zân 12, Kader 9; Müslim, Kader 20-21. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Nikâh 43)
ZİNA İLE İLGİLİ AYETLER
İsrâ Sûresi 32
“Zinaya yaklaşmayın. Zira o, bir hayâsızlıktır ve çok kötü bir yoldur.”
Nûr Sûresi 2
“Zina eden kadın ve zina eden erkekten her birine yüz sopa vurun; Allah’a ve ahiret gününe inanıyorsanız, Allah’ın dininde(hükümlerini uygularken) onlara acıyacağınız tutmasın. Müminlerden bir gurup da onlara uygulanan cezaya şahit olsun.”
Nûr Sûresi 3
“Zina eden erkek, zina eden veya müşrik olan bir kadından başkası ile evlenmez; zina eden kadınla da ancak zina eden veya müşrik olan erkek evlenir. Bu, müminlere haram kılınmıştır.”
Nûr Sûresi 4
“Namuslu kadınlara zina isnadında bulunup, sonra (bunu isbat için) dört şahit getiremeyenlere seksener sopa vurun ve artık onların şahitliğini hiçbir zaman kabul etmeyin. Onlar tamamen günahkârdırlar.”
Nûr Sûresi 6
“Eşlerine zina isnadında bulunup da kendilerinden başka şahitleri olmayanlara gelince, onların her birinin şahitliği, kendisinin doğru söyleyenlerden olduğuna dair dört defa Allah adına yemin ederek şahitlik etmesi, beşinci defa da, eğer yalan söyleyenlerden ise Allah’ın lânetinin kendi üzerine olmasını dilemesidir.”
Nûr Sûresi 8
“Kadının, kocasının yalan söyleyenlerden olduğuna dair dört defa Allah adına yemin ve şahitlik etmesi, beşinci defa da, eğer(kocası) doğru söyleyenlerden ise Allah’ın gazabının kendi * üzerine olmasını dilemesi kendisinden cezayı kaldırır.”
Nûr Sûresi 23
“Namuslu, kötülüklerden habersiz mümin kadınlara zina isnadında bulunanlar, dünya ve ahirette lânetlenmişlerdir. Yapmış olduklarına, dilleri, elleri ve ayaklarının, aleyhlerinde şahitlik edeceği gün onlar için çok büyük bir azap vardır.”
Nûr Sûresi 26
“Kötü kadınlar kötü erkeklere, kötü erkekler ise kötü kadınlara; temiz kadınlar temiz erkeklere, temiz erkekler de temiz kadınlara yaraşır. Bu sonuncular, (iftiracıların) söylediklerinden çok uzaktırlar. Kendileri için bağışlanma ve güzel bir rızık vardır.”
Nûr Sûresi 30
“(Resûlüm!) Mümin erkeklere, gözlerini(harama) dikmemelerini, ırzlarını da korumalarını söyle. Çünkü bu, kendileri için daha temiz bir davranıştır. Şüphesiz Allah, onların yapmakta olduklarından haberdardır.”
Nûr Sûresi 31
“Mümin kadınlara da söyle: Gözlerini (harama bakmaktan) korusunlar; namus ve iffetlerini esirgesinler. Görünen kısımları müstesna olmak üzere, zinetlerini teşhir etmesinler. Baş örtülerini, yakalarının üzerine (kadar) örtsünler. Kocaları, babaları, kocalarının babaları, kendi oğulları, kocalarının oğulları, erkek kardeşleri, erkek kardeşlerinin oğulları, kız kardeşlerinin oğulları, kendi kadınları (mümin kadınlar), ellerinin altında bulunanlar (köleleri), erkeklerden, ailenin kadınına şehvet duymayan hizmetçi vb. tâbi kimseler, yahut henüz kadınların gizli kadınlık hususiyetlerinin farkında olmayan çocuklardan başkasına zinetlerini göstermesinler. Gizlemekte oldukları zinetleri anlaşılsın diye ayaklarını yere vurmasınlar (Dikkatleri üzerine çekecek tarzda yürümesinler). Ey müminler! Hep birden Allah’a tevbe ediniz ki kurtuluşa eresiniz.”
Furkân Sûresi 68
“Yine onlar ki, Allah ile beraber (tuttukları) başka bir tanrıya yalvarmazlar, Allah’ın haram kıldığı cana haksız yere kıymazlar ve zina etmezler. Bunları yapan, günahı(nın cezasını) bulur”
Mümtehine Sûresi 12
“Ey Peygamber! İnanmış kadınlar, Allah’a hiçbir şeyi ortak koşmamak, hırsızlık yapmamak, zina etmemek, çocuklarını öldürmemek, elleriyle ayakları arasında bir iftira uydurup getirmemek, iyi işi işlemekte sana karşı gelmemek hususunda sana biat etmeye geldikleri zaman, biatlarını kabul et ve onlar için Allah’tan mağfiret dile. Şüphesiz Allah, çok bağışlayandır, çok esirgeyendir.”
ZİNA İLE İLGİLİ HADİSLER
Zina Türleri Hadisi
Ebû Hüreyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Nebî sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Âdemoğluna zinadan nasibi takdir olunmuştur. O buna mutlaka erişir. Gözlerin zinası bakmak, kulakların zinası dinlemek, dilin zinası konuşmak, elin zinası tutmak, ayakların zinası yürümektir. Kalbe gelince o, arzu eder, ister. Üreme organı ise, bunu ya gerçekleştirir, ya da boşa çıkarır.” (Buhârî, İsti’zân 12, Kader 9; Müslim, Kader 20-21. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Nikâh 43)
İnsanı Cehenneme Sürükleyen 2 Şeyden Biri Cinsel Organıdır
Ebû Hüreyre radıyallahu anh şöyle dedi:
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’e:
– İnsanları cennete en fazla götürecek şey nedir? diye soruldu.
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem:
– “Allah’a saygı (takvâ) ve güzel ahlâktır”buyurdu.
– İnsanları cehenneme en fazla götürecek şey nedir? diye sorulunca da:
– “Ağız ve cinsel organdır” buyurdu. (Tirmizî, Birr 62. Ayrıca bk. İbni Mâce, Zühd 29)
Müslüman Zina Etmez
Ebû Hüreyre (r.a)’den rivâyet edildiğine göre Nebiyy-i Ekrem (s.a.v) şöyle buyurmuştur:
“Zinâkâr, (kâmil bir) mü’min olarak zinâ etmez; hırsız, (kâmil bir) mü’min olarak çalmaz; içki içen, (kâmil bir) mü’min olarak içki içmez. Kişi bunları yaptıktan sonra tevbe kapısı hâlâ ona açıktır.” (Buhârî, Hudûd, 20)
Allahın Sevmediği Amel, Zina
Hz. Âişe vâlidemizin rivâyetine göre Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur:
“Ey ümmet-i Muhammed! Erkek veya kadın bir kulunun zina etmesini, Allah’tan daha çok kıskanan (hoşnutsuzluk ve nefretle karşılayan) hiçbir kimse yoktur. Ey ümmet-i Muhammed! Siz benim bildiklerimi bilseydiniz, az güler çok ağlardınız.” (Buhârî, Nikâh, 107)
Haramı Görünce Tekrar Bakma!
Büreyde (r.a) der ki: Rasûlullah (s.a.v), Hz. Ali’ye hitaben şöyle buyurdu:
“Ey Ali, âniden bir haramı gördüğünde dönüp tekrar bakma! Zira ilk bakış senin(için affedilmiş)tir, ancak ikinci bakış aleyhinedir (günahtır).” (Ebû Davud, Nikâh, 42-43/2149; Tirmizî, Edeb, 28/2777; Heysemî, VIII, 63)
Ansızın Görülen Haram
Cerîr radıyallahu anh şöyle dedi:
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’e ansızın görmenin hükmünü sordum.
– “Hemen gözünü başka tarafa çevir!” buyurdu. (Müslim, Âdâb 45. Ayrıca bk. Ebû Davûd, Nikâh 43; Tirmizî, Edeb 28)
Bir Başkasının Avret Yerine Bakmak Haramdır
Ebû Saîd radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Erkek, erkeğin avret yerine, kadın da kadının avret yerine bakamaz. Bir erkek başka bir erkekle; bir kadın da başka bir kadınla bir örtü altında yatamaz.”
Müslim, Hayz 74. Ayrıca bk. Tirmizî, Edeb 38; İbni Mâce, Tahâret 137
Mahremiyete Dikkat
İbni Abbas radıyallahu anhümâ‘dan rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Hiçbiriniz, yanında mahremi bulunmayan bir kadınla başbaşa kalmasın.” (Buhârî, Nikâh 111, Cihâd 140; Müslim, Hac 424. Ayrıca bk. Tirmizî, Radâ’ 16, Fiten 7)
Fuhuş İslam’da Yasaktır
Ebû Mes’ûd el-Bedrî radıyallahu anh‘den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, köpek parasını, fuhuş gelirini ve falcılık ücretini yasaklamıştır.
Buhârî, Büyû 25, 113, İcâre 20, Talâk 51, Tıb 46, Libâs 86, 96; Müslim, Müsâkât 40. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Büyû 26, 63; Tirmizî, Büyû 46, 49, 50, Nikâh 37, Tıb 23; Nesâî, Sayd 15, Büyû 91, 92, 94; İbni Mâce, Ticârât 9
Bir Başkasına Zina Suçu Atmak Büyük Günahtır
Ebû Hüreyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Nebî sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
– “Yedi helâk ediciden kaçının!” Sahâbîler:
– Ey Allahın Resûlü! Bunlar nelerdir? diye sordular. Hz. Peygamber:
– “Allah’a ortak koşmak, sihir (büyü) yapmak, Allah’ın haram kıldığı bir nefsi haksız yere öldürmek, faiz yemek, yetim malı yemek, savaş meydanından kaçmak, evli, namuslu ve hiç bir şeyden haberi olmayan kadınlara zina isnad etmektir,”buyurdu.
Buhârî, Vasâyâ 23, Tıb 38, Hudûd 44; Müslim, Îmân 145. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Vasâyâ 10; Nesâî, Vasâyâ 12
Kıyamet Günü Allah Teâla Zina Edenin Yüzüne Bakmaz
Yine Ebû Hüreyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Allah Teâlâ kıyamet gününde üç kişiyle konuşmaz, onları temize çıkarmaz, suratlarına bile bakmaz; üstelik onlar korkunç bir azâba uğrarlar.
Bunlar; zina eden ihtiyar, yalan söyleyen hükümdar, kibirlenen fakirdir.” (Müslim, Îmân 172. Ayrıca bk. Tirmizî, Cennet 25; Nesâî, Zekât 75, 77)
Zina İftirası Ahirette İflas Ettirir
Ebû Hüreyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre, Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem:
“Müflis kimdir, biliyor musunuz?” diye sordu. Ashâb:
– Bizim aramızda müflis, parası va malı olmayan kimsedir, dediler. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem:
“Şüphesiz ki ümmetimin müflisi, kıyamet günü namaz, oruç ve zekât sevabıyla gelip, fakat şuna sövüp, buna zina isnâd ve iftirası yapıp, şunun malını yiyip, bunun kanını döküp, şunu dövüp, bu se-beple iyiliklerinin sevabı şuna buna verilen ve üzerindeki kul hakları bitmeden sevapları biterse, hak sahiplerinin günahları kendisine yükletilip sonra da cehenneme atılan kimsedir”buyurdular. (Müslim, Birr 59. Ayrıca bk. Tirmizî, Kıyâmet 2)
Zina Eden Affedilir mi?
Ebû Zer radıyallahu anh şöyle demiştir:
Nebî sallallahu aleyhi ve sellem’le birlikte Medine’nin Harra mevkiinde yürüyordum. Derken Uhud dağı karşımıza çıkıverdi. Resûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem:
– “Ey Ebû Zer!” dedi. Ben:
– Buyur yâ Resûlallah! Emrine âmâdeyim, dedim. Resûlullah:
“Yanımda şu Uhud dağı kadar altın olsa, bu beni sevindirmez. Bir borcu ödemek için ayırdığımdan başka da yanımda bir dinar bulunarak üç gün geçmesini istemem. –Resulullah, önüne, sağına, soluna ve arkasına elleriyle verme işareti yaparak–yanımda bulunanı Allah’ın kullarına şöyle şöyle dağıtmak isterim” buyurdu. Sonra yoluna devam etti ve:
“Dünyada varlığı çok olanlar âhirette sevapları az olanlardır. Yalnız sağına, soluna ve ardına şöyle, şöyle ve şöyle verenler müstesnadır. Fakat onlar da ne kadar azdır”buyurdu. Sonra da bana:
“Ben yanına gelinceye kadar yerinden ayrılma” diye tenbih ederek gecenin karanlığında yürüyüp gözden kayboldu. Yüksek bir ses işittim bir kimsenin Nebî sallallâhu aleyhi ve sellem’e saldırmasından korktum. Onun yanına varmak istedim, fakat “Ben yanına gelinceye kadar yerinden ayrılma”buyruğunu hatırlayarak yerimden ayrılmadım. Resûl-i Ekrem yanıma gelince:
– Bir ses işittim ve ondan korktum, diye duyduğum sesten bahsettim. Hz.Peygamber:
– “Sen o sesi duydun mu?” diye sordu. Ben:
– Evet, diye cevap verdim. Resûl-i Ekrem şöyle buyurdu:
– “O gelen Cebrâil idi; bana ümmetinden Allah’a ortak koşmayarak ölen kimse Cennet’e girer, dedi.” Ben:
– Zina edip hırsızlık yapsa da mı? dedim. Resûl-i Ekrem:
– “Zina da etse, hırsızlık da yapsa neticede cennete girer” buyurdular.
Buhârî, İstikrâz 3, Rikak 14; Müslim, Zekât 32
Göz Zinası ve Kadın Kokusu
Allah Rasûlü sallâllâhu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur:
“Her göz (harama bakmakla) zinâ eder. Kadın koku sürünüp (erkeklerin bulunduğu) bir meclisten geçtiği zaman, o da zâniyedir/zinâ etmiş sayılır.” (Tirmizî, Edeb, 35/2786; Ebû Dâvûd, Tereccül, 7/4173; Nesâî, Zînet, 35)
Harama Bakmayı Terk Edene Ecir
Rasûlullah sallâllâhu aleyhi ve sellem bu hususta şöyle buyurmuştur:
“Harama bakış, iblisin zehirli oklarından bir oktur. Her kim Allah korkusu sebebiyle harama bakmayı terk ederse Allah ona, kalbinde lezzetini hissedeceği bir îman bahşeder.” (Hâkim, IV, 349/7875)”
Üçüncüsü Şeytandır…
Allah Rasûlü sallâllâhu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur:
“Bir erkek, yabancı bir kadınla baş başa kaldığında mutlaka üçüncüleri şeytan olur.” (Tirmizî, Radâ’, 16/1171; Fiten, 7/2165; Ahmed, I, 18, 26)
Zina ve Fuhuş Hastalıkları Çoğaltır
Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurur:
“Bir milletin içinde zina ve fuhuş ortaya çıkıp nihayet o millet bu suçu alenî olarak işlemeye başladığında, mutlaka içlerinde vebâ hastalığı ve kendilerinden önce gelip-geçmiş milletlerde görülmemiş başka hastalıklar yayılır.” (İbn-i Mâce, Fiten, 22; Hâkim, IV, 583/8623)
0 notes
musstuffsworld · 4 years
Text
Tumblr media
ZİNA NEDİR? ÇEŞİTLERİ VE SEBEPLERİ
“Zinaya yaklaşmayın! Çünkü o, son derece çirkin bir iştir ve çok kötü bir yoldur.” (İsra 32)
1-Haram Nedir?
Allah ve Rasülünün müminlere yapılmasını kesin bir dille yasakladığı söz ve davranışlardır. Dinen yasaklanmış bu davranışları yapan müminler günahkar olurlar. Haram yollardan sakınan kimseler ise sevaba nail olurlar. Dinde haram kılınmış bir hususun haram olmadığını savunan bir kimse ise kafir olur. Haramlardan sakınan kimselere dinimizce Allah’ın rızası ve cenneti vaat edilmiş, haram işlerle uğraşan ve tövbe etmeden ölen kimselere ise Allah’ın gazab edeceği bildirilmiş ve cehenneme gireceği zikredilmiştir. Zina da dinimiz tarafından haram kılınmış ve en büyük günahlardan birisi olarak zikredilmiştir.
2-Zina Nedir?
Zina, evlilik bağı olmaksızın ergen bir erkeğin ergen bir kadınla isteyerek yaptıkları cinsel birleşmeye denir. Zina yapan kimseye “zani” denilir. Zina dinimizin yasakladığı en büyük günahlardan birisidir.
Allah-u Teala İsra suresi 32. ayet-i kerimede “Zinaya yaklaşmayınız! Çünkü o, son derece çirkin bir iştir ve çok kötü bir yoldur” buyurarak zinayı haram kılmış ve müminlerin bu günahtan uzak durmalarını emretmiştir. Zinaya bulaşmak nasıl haramsa ve kişinin ahiretinin helakına sebep oluyorsa, zinadan uzak durmakta bir o kadar sevaptır ve kişinin ahirette kurtuluşuna vesile olmaktadır. Yine bir diğer Ayet-i Kerimede: “Fuhşun açığına da, gizlisine de yaklaşmayın!”[1] diye emredilmiştir. Gene başka bir ayette de şöyle emredilmektedir: “Müminlere söyle, harama bakmasınlar ve avret yerlerini haramdan korusunlar!”[2]
3-Zinanın Çeşitleri Nelerdir?
Zina, en büyük günah olmasına karşılık yine de kendi içinde manevi ağırlığına göre beş kısma ayrılır:
a-Mahremlerle Yapılan Zina:
Kendisiyle ebediyen evlenemeyecek olan ana, kız kardeş, kayınvalide ve süt anne veya süt teyze gibi mahremlerle yapılan zina, sorumluluğu en ağır olanı yani günahın en büyüğüdür. Hz. Muhammed(SAV) bir hadisi şerifte şöyle buyurmaktadır:
“Mahremiyle zina eden kişi cennete giremez.”[3]
b-Savaşa Çıkan Mücahitlerin Kadınlarıyla Yapılan Zina:
Bu zina türü de ikinci derecede ağırlığa sahiptir: Hz. Muhammed (SAV) bir hadislerinde şöyle buyurmaktadır: “Aman savaşan müminlerin eşlerinden uzak durun. Zira savaşan müminlerin eşleri, savaşa çıkmayıp geride kalmış bulunan mümin erkeklere anneleri gibi (Haram) dır.”[4]
c-Komşu İle Yapılan Zina:
Üçüncü derecelikli ağırlığı bulunan zina türü de komşularıyla yapılan zinadır. Hz. Mikdad İbn-ü Esved (r.a.) anlatıyor. Allah’ ın Resulü(SAV)’nün sahabeleri söylüyor: “Zina, Allah ‘ın ve peygamberinin haram kıldığı ve kıyamet gününe kadar da haram olarak kalacak olan bir günah fiilidir. Kişinin komşusunun (veya ortağının) hanımı ile zina etmesi, onun için on kadınla zina etmesinden daha büyük bir günahtır.”[5]
d-Evlilerin ve Yaşlıların Yaptıkları Zina:
Dördüncü derecelikli ağırlığı bulunan zina çeşitidir. Hz. Muhammed (SAV) bir hadislerinde; “Üç sınıf insan vardır ki Allah kıyamet günün de onları zatına muhatap tutup konuşmaz. Onlara rahmet nazarıyla bakmaz. Onları günahlarından arındırmaz. Onlar için elem verici bir azap da vardır. Bunlar: kibirli fakirler, sık sık yalan söyleyen idareciler, evli – yaşlı zinacılardır.”[6]
e-Bekarların Yaptığı Zina:
Bekarların bekarlarla yaptığı zina türüdür. Allah-u Teala : “Zina eden kadın ve zina eden erkekten her birine yüz değnek vurun. Eğer Allah’a ve ahiret gününe inanıyorsanız bunları Allah’ın dinini uygulama hususunda acıyacağınız tutmasın. Müminlerden bir topluluk da, onların cezasına şahit olsun”[7] diye emrederek, bu zina türünün de Allah katında ne kadar ağır bir suç olduğu vurgulanmıştır. Bir hadis-i şerifte ise Allah’ın Rasülü(SAV): “Allah indinde zinadan büyük günah yoktur”[8] buyurmuş, bir başka Hadiste de “Zinaya devam eden, putperest gibidir”[9] buyurarak, insanların bu aşağılık suçtan kendilerini korumalarını istemiştir. Çünkü Allah-u Teala Furkan suresi 68. ayet-i kerimede şöyle buyurmaktadır: “Onlar Allah ile birlikte başka ilaha dua etmezler. Haksız yere, Allah’ın haram kıldığı kimseyi öldürmezler ve zina da etmezler. Kim bunları yaparsa cezaya çarpar. Ona kıyamet gününde kat kat azap verilir ve o azabın içinde alçaltılmış şekilde ebedi bırakılırlar.” Ayet-i kerimeye dikkat edin! Allah-u Teala zina eden kimseleri, kendisine şirk koşan ve suçsuz yere insanları katleden zalim kimselerle bir zikretmiştir. Allah, müminlerin bu sıfatlara sahip olamayacağını belirtmiş ve bu sıfatlara sahip olanları, ahirette ağır bir azabın beklediğini bildirmiştir.
4-Zinanın Uhrevi Zararları
Allah-u Teala insanoğlunu yeryüzüne imtihan amacıyla göndermiştir. Bu imtihanı kazanabilmenin yegane yolu ise Allah’a kulluk vazifemizi yerine getirmektir. Kulluk vazifesinin tam olarak yerine getirilmesi ise; O’nun haram kıldığı yollardan sakınıp, helal kılmış olduğu yollara yönelmekle olur ve Allah’ın rızası da bu noktada kazanılmış olunur. Eğer kul haram yollara yönelecek olursa ahirette hüsrana uğrayanlardan olur. İşte zina günahı da, kişinin ahiretinin helakına neden olan günahların başındadır.
İnsanoğlu cinsel ihtiyaçlarının giderilmesini arzu etmektedir ve zaten bu ihtiyacı insanoğluna veren de Allah’tır. Dolayısıyla insanların böyle bir ihtiyacının giderilmesini arzu etmektedir. Ve bu nedenle de kullarını evlenmeye sevk etmiştir. Hristiyanlarda olduğu gibi kişinin ahiretini kazanması için bu ihtiyaçtan uzak durması lazımdır gibi bir anlayış İslamiyette yoktur. Tam aksine bunun bir ihtiyaç olduğu bildirilmekte ve bu ihtiyacın giderilmesi istenmektedir. Fakat bu ihtiyacın gayrı meşru yollarla değil, meşru olan yollarla yani nikahlı olan kimseyle giderilmesi emredilmektedir. Arada nikah olmaksızın bir ihtiyaç giderme yoluna gidilecek olursa imtihan kaybedilmiş ve Allah’ın rızasından uzaklaşılmış olunur.
Hz. Abdullah (r.a.) bir gün Peygamber Efendimiz(SAV))’e “Allah katında en büyük günah nedir Ya Rasulallah?” diye soruyor. Efendimiz(SAV) de “Allah’a ortak koşmaktır. Daha sonra rızkına ortak olur korkusuyla çocuğunu öldürmendir. Daha sonra ise komşunun karısıyla zina etmendir.”[10] diye buyurmuşlardır. Allah Rasülü(SAV)’in zinayı en büyük günahlardan üçüncü sıraya koyması, zinanın ne kadar tehlikeli bir günah olduğunu bizlere göstermeye kafidir.
Gene başka bir hadislerinde Efendimiz (SAV) şöyle buyurmaktadır: “Eğer zinanın uğratacağı azapla ilgili olarak benim bildiğimi sizler de bilseydiniz pek az güler, çok çok ağlardınız.”[11] Başka bir hadiste ise: “Rüyamda, heladaki necaset gibi pis kokan kimseler gördüm. Sonradan bunların zina edenler olduğunu öğrendim.”[12]
Bir başka hadiste ise Peygamberimiz(SAV) : “Ey insanlar! Zinadan sakının. Çünkü zinanın üçü dünyada ve üçü de ahirette görülecek altı sonucu vardır. Yüzün güzelliğini ve nurunu gidermesi, fakirliği doğurması ve ömrü kısaltması dünyada görülecek sonuçlarıdır. Ahiretteki sonuçları ise; Allah’ın öfkesine düçar olmak, ahiretteki sorgu sualinin çetin olması, (helal görülmesi halinde) daimi cehennem azabına uğratmasıdır.”[13]
Taberani’nin rivayet etmiş olduğu başka bir Hadiste ise: “Zina edenin yüzü Cehennemde ateşle yanar.” buyrulmaktadır. Diğer bir Hadiste ise: “Yedi kat gök ve yer, zina eden ihtiyarlara devamlı lanet eder”[14]buyrulmuş, yine başka bir Hadiste de: “Zina edenlerin avretlerinin kokusu, bütün Cehennem halkına eza verir”[15] buyrularak kişinin ahirette uğrayacağı hüsranlardan bahsedilmiştir.
5-Zinanın Toplumsal ve Biyolojik Zararları
Zinanın uhrevi zararlarının yanı sıra dünyevi diye tabir edebileceğimiz toplumsal ve biyolojik zararları da mevcuttur. Bunların birçoğunu Peygamberimiz(SAV) bizlere bildirmiş ve modern tıp da bu zararları onaylarcasına zinanın tehlikelerinden bahsetmiştir. Öncelikle bu zararlarla alakalı Peygamberimiz(SAV)’in hadislerinden birkaç tanesini verdikten sonra modern tıbbın bu konudaki uyarılarından bahsedelim.
Efendimiz(SAV) zinanın dünyevi zararlarıyla alakalı şu uyarılarda bulunmuştur:
“Kötü kadınlar çoğalıp, zina toplum içinde yayılırsa, halk, daha önce görülmemiş bulaşıcı hastalıklara maruz kalır.”[16]
“Zina fakirliğe yol açar.”[17]
“Zina etmeyin, kadınlarınızın cazibesi [güzelliği, çekiciliği, albenisi] ve sevgisi gider, soğukluk başlar (karı-kocanın arası açılır).”[18]
“Bir yerde, zina ve riba(faiz) çoğalırsa, o yerin halkı, belaya maruz kalır.”[19]
“Zina eden, aynı şeye maruz kalır.”[20]
Bu vb. Hadislerde Efendimiz(SAV), zinanın sadece ahirette değil dünyada da zararlarının olduğuna değinmiş ve bizleri uzak tutmaya çalışmıştır. Peki toplum bilimciler ve tıp uzmanları bu nokta da neler söylemiştir?
Zina belsoğukluğu gibi hastalıklara neden olmaktadır. Hepimizin bildiği gibi bu yüzyılın baş belası olan hastalıklarından birisi de zinadan dolayı ortaya çıkmış AİDS diye bilinen bir hastalıktır. Bu hastalığa yakalananların yüzde onu kan yoluyla, yüzde doksanına yani neredeyse tamamına yakını gayri meşru(zina) yollarla yakalanmaktadır.
Zina aileleri birbirinden ayırmakta, kine, nefrete, namus kavgalarına ve boşanmalara neden olmaktadır. Zina yoluyla dünyaya gelen çocukların çoğu ortada kalmakta, sokaklara atılmakta yahut çocuk sığınma evlerine terk edilerek anne ve baba şefkatinden yoksun bir vaziyette yetişerek toplumsal faciaya neden olmaktadırlar.
Ayrıca en önemli noktalardan birisi ise, nikahsız ilişkilerin çoğu, sevgiden yoksun ve sadece karşı taraftaki kimseyi bir et parçası vaziyetinde algılayarak, şehveti ve isteği o anlık geçiştirmeye yönelik ilişkiler olmaktadır. Hollanda’da yaşayan bir kardeşimiz bir semtte, vitrinlerde kadınların kendilerini sergileyerek bir et parçası gibi satıldıklarını anlatmaktadır. Bu gün Türkiye’nin büyük şehirlerin merkezlerinde ve özellikle kalabalığın en yoğun olduğu yerlerde, yerlere atılmış ve üzerinde fahişe ismiyle birlikte numaraların yazılı olduğu kağıtları görmekteyiz. Et tüccarlarının insanların nefsine hitap ederek, toplumu yozlaştırmaya çalışmalarına belediyeler ve emniyet teşkilatları sessiz kalmakta, bu izinsiz yürütülen ticari faaliyetlere göz yummaktadır. İşin en ilginç tarafı ise bu tür kadınlara “fahişe” yerine medya organları tarafından hayatları mahvetmesine rağmen “hayat kadını” tabiri kullanılmaktadır.
Bir başka sorun ise, yapılan son araştırmalarda boşanmanın başlıca nedenleri arasında kişinin eşi tarafından aldatılması veya başka birisiyle birlikte yaşamaya başlaması olarak gösterilmiş ve boşanmanın nedenleri arasında bu nedene ait pay yüzde 45 olarak belirlenmiştir. Bu büyük rakam zinanın ne derece tehlikeli bir illet olduğu ve neden devlet tarafından suç sayılması gerektiğini açıklamaktadır.
Okumuş olduğum bir gazete sütununda şöyle bir haber yer almaktadır. Ankara’da yaşayan bir adam eve geldiği zaman yatakta karısını başka bir erkekle yakalar ve polise telefon ederek ihbarda bulunur. Polis adama bunun bir suç olamayacağını dolayısıyla müdahale etmelerinin yasal olamayacağını bildirir. Ve aynı adam tekrar polisi arayarak evimde hırsız var ihbarında bulunarak ancak polisi evine getirebilir. Burada görüyoruz ki zina son derece büyük bir suçtur. Polisi aramak yerine insanları katil olmaya götürebilecek kadar büyük bir suçtur.
Şunu unutmamak gerekir ki, toplumu aileler oluşturur. Aileleri ise karı, koca ve çocuklar oluşturur. Dolayısıyla ailenin zedelenmesi demek toplumun sekteye uğraması ve yozlaşmanın başlaması demektir. İslam dini aileyi zedeleyen her türlü suçtan insanları menetmiştir. Sadece zinadan değil yalan ve iftira gibi durumlardan da menetmiş ve bunları yasaklayarak büyük günahlardan saymıştır.
Zina ahlakı yok etmektedir. Zina, toplumda dargınlık, kırgınlık ve cinayetlere neden olmaktadır.
Ayrıca zinanın bir diğer toplumsal zararı ise soyların karışmasına neden olmasıdır.
Burada bahsettiklerimizden sadece zina suçunun bu neticeleri doğurduğu anlaşılmasın. Elbette ki toplumu yozlaştıran tek neden zina değildir. Bizim burada bahsetmiş olduklarımız zinanın doğurduğu ve doğurabileceği neticelerdir.
6-Zinadan Korunmanın Yolları ve Ahiretteki Mükafatları
Buraya kadar zinanın neden olduğu zararlardan bahsettik. Peki bu zararlardan korunmak için neler yapmalıyız? Zinadan korunmanın ahiretteki getirileri nelerdir?
Zinadan korunabilmenin en kestirme yolunu Allah-u Teala “Zinaya yaklaşmayın!” buyurarak bizlere göstermektedir. Dikkat edin! Zina yapmayın demiyor. Zinaya yaklaşmayın yani sizi zinaya götürecek yolları tıkayın buyuruyor. Dolayısıyla bir kişinin kendisini zinadan koruyabilmesi için ilk önce o yola götürecek nedenleri terk etmesi gerekmektedir. Peygamberimiz(SAV) bir hadisi şeriflerinde; “Evlenen dininin yarısını korumuştur”[21] buyurarak zinadan korunmanın yegane yolunu söylemiştir. Eğer o kimsenin evlenecek gücü yoksa oruç tutmasını Peygamberimiz(SAV) tavsiye etmiştir. Zinadan korunmak için şu hususlara dikkat etmek gerekir:
a-Göz
Peygamberimiz(SAV) bir hadis-i şeriflerinde haram olan kadına bir kere bakmanın kişinin kendisine ait olduğunu ve ikinci kez dönüp bakmanın ise günah olduğunu buyurmuştur.[22] Bu hadisten de anlaşılacağı üzere zinaya teşvik ilk önce gözlerden başlamaktadır. Çünkü göz, gördüğü şeyleri beyne iletir ve beyin bu noktada insanlara zinaya teşvik hususunda telkinlerde bulunmaya başlar. Çünkü nefis daima kötülüğü emretmektedir. Kişi gözüne hakim olduğu müddetçe zinaya götüren yollardan uzak olur. Bir Hadis-i Şerifte : “Azab-ı İlahiden korkarak, başını yabancı kadından çevirene, Allah-u Teala ibadetin tadını duyurur”[23]buyrularak gözümüze hakim olmamız istenmiştir. Rivayet edilir ki büyük imamlardan birisinin ezberi çok güçlü idi. Hatta o kadar güçlüydü ki bir kitabı okurken tek sefer okumayla ezberine alabilirdi. Bir gün bir sayfa okurken ezberine ancak üçüncü okuyuşta kaydedebilmiş ve nedenini sorgulamaya başlamıştı. Sonunda o gün içerisinde yolda yürürken gözünün bir kadının topuklarına iliştiği aklına geldi. Hemen ardından tövbe ederek eski hafızasına yeniden kavuştu. Bu hadise gerçekte yaşanmış olsun yada olmasın bizim bildiğimiz bir husus var ki gözün harama bakması insanı son derece etkilemekte ve neredeyse bütün zinaya götüren etkenleri göz oluşturmaktadır. Gözün değmesi neticesinde kişinin o görüntüyü beyne kaydetmesi ve beynin sürekli o görüntüyle meşgul olması söz konusudur. Dolayısıyla zinaya götüren en önemli hususlardan birisi hatta ilki göz organıdır. Burada şu noktaya da değinmekte fayda görüyorum. Halk arasında güzele bakmak sevaptır gibi saçma sapan bir tabir vardır. Kişi en azından empati yoluyla bu tabirin ne kadar yanlış olduğunu kavrayabilir. Kişi; annesini, kız kardeşini, karısını yahut kızını dışarıdaki gözlerden daima sakınır ve kıskanır. Eğer güzele bakmak sevaptır deyimini onaylıyorsak, bütün erkeklerin sevaba girmesi için çaba sarfetmek en mantıklı olan iştir. Fakat kimse bu durumu kabullenmez ve kabullenmediği gibi başkalarının annesi, kızı, kız kardeşi ya da karısı için utanmaz bir üslupla “güzele bakmak sevaptır” tabirini kullanma cüretini gösterir.
Gözün harama bakması hususunda ise kainatın Efendisi(SAV) şöyle buyurmuştur: “Kadına, şehvetle bakanın, gözlerine erimiş kurşun dökülüp, cehenneme atılır.”[24] Bir başka Hadiste ise: “Harama bakmayan gözler, Cehennem ateşi görmez”[25] buyrulmuştur.
b-Flört
Zinaya götüren başka bir etken ise şüphesiz ki günümüzde yaygın olan flört anlayışıdır. Hatta bu anlayış öyle uç boyutlara uzanmıştır ki flörtü olmayan kimseler çevresindeki arkadaşları tarafından alay konusu yapılmaktadır. Özellikle günümüzde flört yaşı ne yazık ki 10-12 yaşlarına kadar düşmüştür. Flört eden kimseler zinaya bütün kapıları açmış durumdadır. Zannedilmesin ki her flört yapan cinsi zinaya bulaşıyor diyoruz. Bizim söylemeye çalıştığımız, flörtün zinaya götüren bir araç olduğudur. Ayrıca Rasülullah(SAV) zinanın sadece cinsi münasebetle değil, başka uzuvlarla da gerçekleşebileceğini Buhari de geçen şu hadislerinde belirtmişlerdir: “Gözlerin zinası harama bakmak, kulakların zinası müstehcen söz dinlemek, dilin zinası fuhuş konuşmak, ellerin zinası namahremi tutmak, ayakların zinası günah olan yerlere gitmektir.” Dolayısıyla flört denilen durumda bu çeşit zinaların işlenmesine imkan verildiği gibi biraz daha ileri boyutlara yani cinsi münasebetten doğan zinaya kadar gidilmektedir. Zinadan kendisini korumak isteyen birisi özellikle bu flört meselesine dikkat etmelidir. Gene Rasülüllah(SAV) bir Hadis-i Şeriflerinde de: “Kişinin başına demir bir şişin saplanması, yabancı kadına dokunmasından daha hafif kalır”[26] buyurarak flörtün önünü tamamen tıkamıştır. Ayrıca Taberani’de geçen şu hadis-i Şerif ise ne kadar manidardır ve günümüz neslinin flört neticesinde içine düştüğü durumun ne kadar tehlikeli olduğunu bize özetlemektedir: “Kadınlarla bir arada yalnız kalmaktan sakının. Allah-u Teala’ya yemin ederim ki, bir kişi bir kadınla yalnız kalınca, aralarına şeytan girer. Bir kimsenin çamurlu bir domuzla sıkışmış durumda olması, o kimse için kendine helal olmayan bir kadına dokunmasından daha hafif kalır.”
Flört meselesine, ayet ve hadislerin dışında mantığımızla yaklaştığımız zaman dahi, flörtün ne kadar yanlış ve tehlikeli bir durum olduğunu kavramakta gecikmeyiz. Flört, evleneceğimiz kişiye yapılmış en büyük ihanettir. Hiçbir kimse evleneceği erkek veya bayanın daha önce başka bir kimseyle, masa başında oturup el ele tutuşmasını, birbirlerinin gözlerine bakarak sevgi sözcüklerini söylemesini istemez ve kabul edemez, hatta ve hatta bırakın böyle bir durumun yaşanmış olmasını, evleneceğimiz kişinin aklından dahi başka birisinin geçmesini arzu etmeyiz. Dolayısıyla evleneceğimiz kimsenin bu tür, Allah’ın hoşuna gitmeyen şeyleri yaşamış olmasını istemiyorsak öncelikle kendimiz flört denilen illetten sakınmalıyız. Çünkü Efendimiz(SAV) istisnalar olmakla birlikte kişinin dengi kimseyle evleneceğini haber vermiştir.
Burada yaşanmış şu olaya da dikkat edelim ve kendimize bu genci örnek edinelim. Osmanlı devleti zamanında bir savaşta esir düşen Osmanlı erleriyle ilgilenen kraliyet ailesinden bir bayan, bir Osmanlı gencine göz koyar. Genç çok yakışıklıdır ve kadının tekliflerine direnmektedir. Daha sonra kadının ısrarları ve mal-mülk teklifleri karşısında benim nişanlım(yamuklum) var diyerek, teklifi kabul etmeyi bırakın gözünü dahi değdirmeden teklifleri reddetmektedir. İşte Müslüman bir kişilik bu Osmanlı gencinin iman ve dirayetine sahip olmalıdır. Gözünü ve gönlünü haramlardan sakınmalıdır. Bir kimse henüz nişanlı değilse bile ileride sadece ve sadece helalinin gözüne gözünün değmesi, elinin de yalnızca helalinin eline değmesi için flörtten kaçınmalıdır. İşte zinaya götüren yollardan flörtün önüne geçecek olursak, zina tehlikesinden bir nebze kendimizi korumuş olur ve Allah’ın izniyle şeytanın kolunu kanadını kırmış oluruz.
c-Müstehcen neşriyat, TV ve internet sitelerinden uzak durmak
Birinci maddede de belirttiğimiz gibi zinaya götüren en önemli unsur gözdür. TV, internet, gazete ve dergiler kişilerin gözüne hitap etmektedir. Çağımızda bir çikolata reklamında dahi insanı baştan çıkarmaya çalışırcasına yarı giyinmiş çıplak mankenler oynatılmaktadır. Birçok dizi ve filmler kızlarımızı dekolteye özendirmekte ve erkekleri baştan çıkarmayı amaç edinmektedir. Dolayısıyla günümüzde bu tür yayınları takip etmeyi bırakın tam aksine boykot etmeli ve çevremizdeki kimseleri uyarmalıyız. Bu noktada chat odalarına da dikkat etmeliyiz. Çevresindeki insanları sakındıran kimseler dahi chat odalarında ve (facebook gibi) sanal ortamlarda bir bayanın erkekle ya da bir erkeğin bayanla yaptığı muhabbetleri hoş görmekte ve mübah saymaktadırlar. Artık anlaşılmıştır ki yazışma aracılığıyla birçok yuva yıkılmakta ve gençler zinanın eşiğine gelmektedir. Zinaya götüren baş etkenlerden birisi de bu yayınlar ve internet belasıdır.
d-Kadın-Erkek bir arada bulunmak
Belki bu madde yukarıdaki üç maddeye oranla daha hafif bir nedenmiş gibi gözüküyor olabilir. Çünkü günümüzde dindar kimseler dahi kadınla erkeğin bir arada çalışması ya da okumasını normal karşılamaktadır. Halbuki İsveçli bilim adamlarının bir araştırmasına göre namahrem olan bir kadınla erkeğin bir araya gelmelerini incelemişler ve salgıladıkları hormonların tamamen değiştiğini keşfetmişlerdir. Dolayısıyla bu noktada da hassas olunmalı ve elimizden geldiği kadar erkeğin bayanla, bayanın da erkekle bir arada bulunmamasına dikkat edilmelidir. Burada şu hususa da dikkat çekmekte fayda var. Günümüzde özellikle nişanlı olan çiftler bir araya gelmeyi çok normal görmektedir. Ve nefisleri de zaten bunu arzu etmektedir. Şunu unutmayalım ki arada yüzük dahi olsa nikah olmadığı müddetçe yanında mahremlerinden birisi bulunmaksızın bir araya gelmeleri caiz değildir. Çünkü bu durum birbirlerine sevgi besleyen iki kişinin zinaya düşme olasılığını kuvvetlendirmektedir. Bu sebepten dolayıdır ki dinimiz bunu yasaklamıştır. Yukarıda zikrettiğimiz Hadis-i Şerifte Efendimiz(SAV) : “Kadınlarla bir arada yalnız kalmaktan sakının. Allah-u Teala’ya yemin ederim ki, bir kişi bir kadınla yalnız kalınca, aralarına şeytan girer. Bir kimsenin çamurlu bir domuzla sıkışmış durumda olması, o kimse için kendine helal olmayan bir kadına dokunmasından daha hafif kalır” buyurarak nişanlı olup olmama ayrımı yapmaksızın bir bayanla erkeğin yalnız kalmalarını yasaklamıştır.
e-Tesettüre Riayetsizlik
Günümüzün en büyük sorunlarından birisi de kuşkusuz ki tesettürün ihmal edilmesidir. Birçok hanım kardeşimiz tesettürün gerekli olmadığını düşünmekte ve tesettüre girmekten kendilerini uzak tutmaktadırlar. Aynı şekilde tesettüre büründüğünü iddia eden birçok kimse ise ya nefsi arzularından dolayı tesettür emrini tam manasıyla uygulamamakta ya da tesettürün ne mana ifade ettiğini bilmemektedir.
Peki tesettür nedir? Tesettür; örtünmek, gizlenmek, bir şeyin içinde veya arkasında gizlenmek demektir. “Setera” kökünden türemiş Arapça bir kelimedir. Dini bir terim olarak ise tesettür; kadının şer’an örtülmesi gereken el ve yüz haricinde kalan uzuvlarını, belli etmeyecek derecede bol bir vaziyette örtmesi demektir.
Örtünmenin amacı başkasının bakışlarından korunmak ve ırzı meşru olmayan cinsel isteklerden sakınmaktır. Erkeklerin gözlerini sakınması, kadınların iffetini korumak içindir. Yani tesettür sadece kadınlara değil, erkeklere de farzdır. Ayette şöyle buyrulur: “Mümin erkeklere söyle: Gözlerini sakınsınlar ve ırzlarını korusunlar. Bu kendileri için daha temizdir.”[27]Kadınların örtünmesi konusunda da şöyle buyrulur: “Mümin kadınlara da söyle: Gözlerini haramdan sakınsınlar, ırzlarını korusunlar. (el, yüz ve ayaklar hariç) Zinet yerlerini açmasınlar. Başörtülerini yakalarının üstüne koysunlar(göğüslerini tamamen kapatacak ve belli etmeyecek şekilde örtülerini üzerlerinden sarkıtsınlar). Zinet yerlerini kendi kocalarından, babalarından, kocalarının babalarından, oğullarından, kocalarının oğullarından, kendi erkek kardeşlerinden, kendi kardeşlerinin oğullarından, kız kardeşlerinin oğullarından, kendi kadınlarından, kölelerinden, erkeklik duygusu kalmayan hizmetçilerden veya henüz kadınların gizli yerlerine muttali olmayan çocuklardan başkasına göstermesinler. Gizleyecekleri zinetleri bilinsin diye topuklarını da vurmasınlar. Ey müminler! Hepiniz Allah’a tövbe edin. Böylece korktuğunuzdan emin, umduğunuza nail olasınız.”[28]
Ayrıca Ahzab suresi 59. Ayet-i Kerimede ise: “Ey o Peygamber! Zevcelerine ve kızlarına ve müminlerin kadınlarına hep söyle: cilbablarından üzerlerini sıkı örtsünler, bu onların tanınmalarına, tanınıp da eza edilmemelerine en elverişli olandır, bununla beraber Allah bir gafûr rahîm bulunuyor” buyrulmaktadır.
Tesettürün farz olduğu kimilerinin iddia ettiği gibi şüpheli değil, bilakis apaçık ortadadır. Yukarıdaki ayet indiği zaman Hz. Aişe ve diğer mümin kadınlar hemen örtülerine bürünmüşlerdir. Bu ayetler tesettürün farz olduğunun delilidir. Ayetler dışında Hadis-i Şeriflerde de tesettürün farz olduğunu ve mümin hanımın nişanı olduğunu anlamaktayız. Özellikle örtü noktasında kadınlarımız kendilerine dikkat etsinler ki, çevrelerindeki hain bakışlardan kendilerini koruyabilsinler.
Tesettür noktasındaki en önemli husus şüphesiz ki tesettürün manasının yanlış anlaşılması ya da hanımların nefislerine yenilerek bu emre tam riayet etmemeleridir. Tesettür, manasını verdiğimiz gibi gizlemek, örtmek demektir. Dolayısıyla bir hanım, kadınsı özelliklerini örttüğü müddetçe tesettüre riayet etmiş olur. Başında örtü olmasına rağmen, yüzünde makyaj, dar elbiseler, insanların dikkatini üzerine çeken yürüyüşler, çevredekilerin bakışlarına rağmen kahkahalarla gülmek ve topuk sesleri… Bütün bunlar günümüzde gitgide yaygınlaşmakta ve tesettür, sadece başı bir bez parçasıyla örtmek olarak algılanmaktadar. Tesettürü bu dar manaya hapsetmek, tesettüre yapılabilecek en büyük hakarettir. Hayır! Tesettür sadece saç tellerini gizlemek değildir. Tesettür; bir kadının, dış dünyadaki erkeklerin ilgisini ve bakışlarını üzerine çekmeyecek şekilde örtünmesi ve o şekilde davranışlarını ayarlaması demektir. Efendimiz(SAV) kızlarımızın başlarındaki örtülerine rağmen sokaklarda makyajlı bir vaziyette yürüdüklerini, vücut hatlarını ortaya koyan dar elbiseler giydiklerini, yürüyüşlerdeki ben buradayım edasını, topuklardaki uzunlukları, başlarını deve högücü şeklinde bağlamalarını, cafe türü yerlerde ve okul bahçelerinde kendilerine haram olan bir erkek arkadaşıyla girdiği diyalogları, onlarla yapmış olduğu arkadaşlıkları ve en önemlisi bütün bunlara rağmen başına bir bez parçası geçirdiği için ben tesettüre büründüm iddiasında bulunan kızlarımızı görse ve bunları işitse acaba tavrı ne olurdu? Bu sorunun cevabını merak ediyorsak şu hadiseye dikkat edelim. Bir gün Abdullah İbni Ümmü Mektum (r.a.) Peygamberimiz’in huzuruna gelir. O sırada Rasüllah’ın yanında Hz. Meymune ve Ümmü Seleme validelerimiz vardır. Efendimiz(SAV) hanımlarına perdenin arkasına geçmelerini emreder. Hanımları: “Ey Allah’ın Rasülü! Abdullah amâ(gözü görmeyen) bir kimsedir. Burada durmamızın ne sakıncası var ki?” diye sorarlar. Efendimiz(SAV) de: “o sizi görmüyorsa, siz onu görüyorsunuz” buyurarak tesettüre riayet etmenin ne derece önemli olduğunu vurgulamıştır. Efendimiz(SAV)’in vefatından sonra sahabiler Hz. Aişe’ye hadis almak için geliyorlardı. Fakat Hz. Aişe validemiz müminlerin annesi ve Peygamberimiz(SAV)’den sonra hiç kimseye nikahı düşmeyecek olmasına rağmen hadisleri perde arkasından rivayet ettiği bizlere bildirilmiştir.[29] Durum bu kadar vahimken mümin bir kadının tesettürün ehemmiyetine ve sınırlarına dikkat etmesi gerekir.
Burada kadınlarımızın dikkat etmesi gereken bir husus daha vardır ki o da topuklarını yere vurarak yürümeleridir. Nur suresi 31. ayette Allah-u Teala kadınların topuklarını yere vurarak yürümelerini yasaklamıştır. Çünkü bir kadının topuklarını yere vurması, ben buradayım ifadesinden başka bir şey değildir. Bu yüzden bir bayanın topuklu ayakkabı giymesi ayete muhalefet etmek demektir.
Tekrar altını çizerek söylemek gerekirse, yukarıda da ifade ettiğimiz gibi tesettür sadece kadınlara farz kılınmamıştır. Aynı zamanda erkekler de tesettüre bürünmek zorundadır. Hz. Ali’nin ifadesiyle erkeğin en önemli tesettür organı avret mahallinden sonra gözüdür. Erkeklerimiz de gözlerini haramlardan korusunlar ki zinanın kapıları kapanmış olsun.
f-Tokalaşmak
Hz. Aişe validemiz, Buhari ve Müslimde geçen hadiste şöyle söylemektedir: “Peygamber efendimiz, kendisine helal olan kadınlardan başka, hiçbir kadınla tokalaşmadı.” Biz biliyoruz ki Efendimiz(SAV), kadınlardan biat alırken dahi kadınlara elini uzatmamış ve sözlü olarak biat almıştır.[30] Daha önce iki sefer zikrettiğimiz Hadis-i Şerifi önemine binaen burada tekrar zikretmekte fayda görüyoruz. Efendimiz(SAV): “Kadınlarla bir arada yalnız kalmaktan sakının. Allah-u Teala’ya yemin ederim ki, bir kişi bir kadınla yalnız kalınca, aralarına şeytan girer. Bir kimsenin çamurlu bir domuzla sıkışmış durumda olması, o kimse için kendine helal olmayan bir kadına dokunmasından daha hafif kalır.” Buyurmuşlardır. Bu sebepten dolayı asla bir hanımın elini sıkmayı mübah göremeyeceğimiz gibi, bundan da son derece sakınmamız gerekmektedir.
Yukarıda saydığımız bu altı madde zinaya götüren ana nedenlerdir. Belki bu maddelere birçok madde daha eklenebilir fakat bunlar dikkat edilmesi gereken en önemli unsurlardır. Ve kişiler özellikle bu hususlardan kendilerini korumak için elinden gelen gayreti göstermeli ki, zinadan kendisini koruyabilsin.
Kendisini zinadan koruyan bir müminin ahiretteki mükafatlarına ve derecelerine gelince; Efendimiz(SAV) şöyle buyurmuşlardır: “Gençliğini zinadan koruyan mümin Cennete girer.”[31] Peygambermiz(SAV) bir başka hadislerinde ahirette arşın gölgesinde gölgelenecek 7 sınıf müslümandan bahsederken bir sınıfın da “kendisine zina teklif edildiği halde Allah korkusuyla bunu reddeden mümin” kimsenin olduğunu söylemiştir.[32] Düşünün ki güneş bir mızrak boyu yaklaştırıldığı, amel defterinin kapatıldığı, kişilerin günahlarına göre telaşlı olduğu bir anda Allah’ın arşının altında gölgelendireceği 7 zümreden birisi de, zina teklifini “Ben Allah’tan korkarım” diyerek reddeden zümredir.
Rasülüllah(SAV) bir hadislerinde ise: “Bir kadın, beş vakit namazını kılar, namusunu korur, kocası ile iyi geçinirse, dilediği kapıdan Cennete girer”[33] buyurarak namusunu koruma yani zinadan kaçınma hususuna da vurgu yaparak, cennetin dilediği kapısından girebileceğini müjdelemiştir. Başka bir hadiste ise: “Namusunuzu koruyun, zina etmeyin! Namusunu koruyana Cennet vardır”[34] müjdesi verilmiştir.
Rivayet olunur ki Süleyman Yesar isminde bir abid, Medine’den hacca gitmek üzere yola çıktı. Beraberinde bir arkadaşı vardı. Mekke ile Medine arasında bulunan Ebva veya Iva denilen yerde konakladılar. Süleyman’ın arkadaşı kalkıp yemek sofrasını aldı, bir şeyler satın almak için pazara gitti. Süleyman ise çadırda oturdu. Süleyman, erkek güzeli ve çok muttaki bir kimseydi. Dağın başından bedevi bir kadın Süleyman’ı gördü. Dağdan inip çadırının yanına geldi. Çadırın önünde durdu. Yüzü peçeli, elleri eldivenli idi. Yüzünden peçeyi kaldırdı. Sanki ay parçasıydı. Süleyman’a “Beni rahata kavuştur!” dedi. Süleyman, kadının yemek istediğini zannetti. Sofralarından arta kalan yemeklere doğru gidip kadına vermek istedi. Kadın “Hayır! Ben bunu istemiyorum. Ben erkeğin karısıyla yaptığı şeyi istiyorum!” dedi. Süleyman, kadına “Seni İblis süsleyip bana göndermiştir” dedi. Sonra başını dizlerinin arasına eğerek hüngür hüngür ağladı. O, bu şekilde ağlayınca kadın peçesini kapattı ve dönüp gitti. Süleyman’ın arkadaşı pazardan geldi. Süleyman’ın ağlamaktan gözlerinin şiştiğini ve sesinin kısıldığını gördü ve “Seni ağlatan nedir?” diye sordu. Süleyman “Hiçbir şey… Küçük kızımı hatırladım da…” dedi. Arkadaşı “Hayır! Yemin ederim ki öyle değildir. Senin başından bir hadise geçmiş. Çünkü sen kızından üç gün önce ayrıldın” dedi. Böylece, Süleyman’dan hadiseyi öğreninceye kadar ısrar etti. Bu sefer arkadaşı sofrayı yere bırakıp şiddetli bir şekilde ağlamaya başladı. Süleyman, arkadaşına “Peki! Sen niçin ağlıyorsun?” dedi. Arkadaşı “Ben ağlamaya daha müstehakım. Çünkü ben senin yerinde olsaydım, o kadına karşı belki de sabretmezdim” dedi. Bu sefer ikisi beraber ağlamaya devam ettiler. Süleyman Mekke’ye uğradığı zaman Safa ile Merve arasında say etti. Kabe’ye ziyarette bulundu. Sonra Hicr-i İsmail’e gelerek elbisesi ile örtündü. Bu arada uykusu gelerek uyudu. Rüyasında parlak yüzlü, güzel işaretli ve güzel bir zat gördü. Süleyman ona şöyle sordu: “Sen kimsin? Yoksa sen Sıddık olan Yusuf musun?” rüyadaki zat ise: “Evet! Ben Yusuf um!” dedi. Süleyman devamla: “Seninle Aziz’in hanımı arasında geçen olay çok müthiş!” dedi. Yusuf(a.s.) da cevaben: “Senin Ehva’daki kadınla olan durumun daha müthiş!” dedi.[35] Bu hadise de bize gösteriyor ki zinadan kendisini koruyan bir mümine Hz. Yusuf gıpta ile bakıyor ve o kişiye kardeş oluyor. Çünkü Kuran’da dahi Hz. Yusuf’un Aziz’in karısı ile olan durumu zikredilmiş ve Yusuf (a.s.)’ın iffetini koruduğundan bahsedilmiştir.
Kısacası, kendisini zinadan koruyan bir mümin her şeyden önemlisi Allah’ın rızasına nail olmuş ve ebedi cenneti garantilemiş olur. Çünkü kişinin kendisini zinadan koruması Allah katında büyük bir hadisedir. Hele ki her türlü fuhşiyatın serbest olduğu böyle bir zamanda kişi kendisini zinadan koruyor, gözlerini haramdan alıkoyuyor ve bu noktada nefsiyle mücadele ediyorsa büyük bir cihat yapıyor demektir. Ve zamanın en büyük mücahitidir, mücahitlerin yeri de ahirette cennettir.
7-Zina Günahından Nasıl Temizlenirim?
Zinanın büyük bir günah olduğunu öğrendikten sonra bu tür günaha düşmüşsek; sıra “bu günahtan nasıl temizleneriz?” sorusunun cevabını öğrenmeye geldi.
Daha önce insanların bu dünyaya başı boş bırakılmaları için gönderilmeyip imtihan için gönderildiklerine değinmiştik. İmtihanın gayesi kişinin ahiretteki yerini belirlemesi veAllah’ın rızasına nail olmaktır. Allah-u Teala “Ben insanları ve cinleri ancak bana kulluk etsinler”[36] diye yarattım buyurarak, bizlerin hangi amaçla yaratıldığının cevabını vermektedir. Dolayısıyla Allah’a hakkıyla kulluk yapabilmek için onun hudutlarını muhafaza etmemiz gerekmektedir. Fakat Allah, insanoğlunu günah işlememek üzere değil, günah işlemeye meyilli yaratmıştır. Efendimiz(SAV) “Eğer sizler günah işlemeseydiniz, Allah sizi yok eder ve günah işleyen bir kavim yaratır”[37] buyurmaktadır. Bunun neticesidir ki Allah-u Teala bizlere daima tevbe kapısını açık tutmuştur. Ve bu tevbe kapısı, son nefesimize kadar açık kalacaktır. Eğer şeytana yada nefsimize uyduğumuz için veya cehaletimizden dolayı böyle bir günaha düşmüş isek ilk yapmamız gereken şey Allah’a el açıp, bir daha o günaha dönmemek üzere tevbe etmektir. Çünkü Allah Rasülü(SAV) “TEVBE EDEN KİMSE HİÇ GÜNAH İŞLEMEMİŞ KİMSE GİBİDİR”[38]buyurmuştur.
Musa(a.s.) bir gün bir adamla muhabbet ederken adam Musa(a.s.)’a: “Ey Musa! Merak ediyorum bu dünyanın en günahkar kulu kim? Allah’a sorsan da bize bildirse” diye ricada bulundu. Musa(a.s.) Allah’a dua etti ve Allah(c.c) vahiyle: “Az sonra önünüzden bir çocuğun elinden tutan bir baba geçecek. İşte o kul bana en asi ve en günahkar kuldur” buyurdu. Ve az sonra gerçekten öyle birisi geçti. Ertesi gün aynı adam Musa(a.s)’a “Ey Musa! Çok merak ediyorum. Acaba Allah’a en sevimli kul kim? Allah’a sorsan da bize gösterse” diye ricada bulundu. Ve Musa(a.s.) tekrar Allah’a dua etti ve Allah-u Teala: “Biraz sonra yanınızdan bir adam geçecek. İşte o adam bana en sevimli ve en günahsız kuldur” buyurdu. Ve Musa(a.s.) ile adam bir baktılar ki dün en günahkar olan adam geçiyor. Şaşkınlıkla Allah’tan bunun hikmetini sordular. Allah-u Teala cevaben şöyle vahyetti: “Dün o kul, çocuğuyla birlikte deniz kenarına gitti. Çocuğu babasına sordu: “Babacığım, bu denizden daha büyük ne var?” Adam cevap verdi: “okyanus var oğlum.” Çocuk tekrar sordu: “Baba okyanustan büyük ne var?” adam cevaben: “Dünya var oğlum… Dünyadan da daha büyük olan kainat var oğlum” dedi. Daha sonra çocuk devamla: “Kainattan daha büyük bir şey var mı baba” diye sordu. Adam: “Var oğlum, babanın günahları var” dedi. Sonra çocuk tekrar sordu: “Babacığım senin günahlarından daha büyük bir şey var mı?” diye. Adam cevap olarak: “Var oğlum… Allah’ın rahmeti benim günahlarımdan daha büyüktür” dedi ve o sırada bütün günahlarını bağışladım” diye vahyetti.[39]
Allah’ın affedemeyeceği hiçbir günah yoktur. Yeterki o günaha tekrar dönmemek üzere tevbe edelim. Günahımızın farkına varalım ve diğer ibadetlerimizle Allah’a bu günahımızı affettirelim. Çünkü Allah her şeye besmele ile başlamamızı emretmiştir. Bemelede ise “Rahman” ve “Rahim” sıfatları vardır. Bu sıfatlar ise Allah’ın merhametine delalet eder. Çokça bağışlamasına delalet eder. Alah-u Teala bizlerden sadece işlediğimiz günahlardan tevbe etmemizi beklemektedir.
8-Birkaç Kıssadan Hisse
Zina günahı ile imtihan olmuş kimselerin hayat hikayelerinden birkaç tanesinden bahsetmek istiyorum. Çünkü geçmiş nesillerin ahlaki oluşumlarında kıssadan hisselerin büyük bir payı vardır. Ve bu kıssalardan çıkarılacak olan hisseler hayatımıza büyük ölçüde yön verecektir. İşte bu kıssalardan bazıları:
Ebubekir b. Abdullah Müzeni’nin rivayet etmiş olduğu bir hadise şöyle cereyan etmiştir: “Bir kasap, komşularından birinin kızına tutuldu. Kızın ailesi, ihtiyaç dolayısıyla kızı başka bir köye gönderdi. Kasap arkasından giderek yolda kızla cinsi ilişkide bulunmak istedi. Kız, kasaba “Bunu yapma! Çünkü ben, senin bana aşık olmandan daha çok sana aşığım. Fakat buna rağmen Allah’tan korkuyorum” dedi. Kasap “Sen Allah’tan korkuyorsun da ben mi korkmuyorum?” diyerek geri döndü. Yolda gelirken ölüm derecesinde susadı. O arada bir peygamberin elçisine rastladı. Elçi kendisine “Neden böyle oldun?” diye sordu. Kasap “Susuzluk beni bu hale koydu” dedi. Elçi, “Gel Allah’a dua edelim de köye varıncaya kadar bize bir bulutla gölgelik yapsın!” dedi. Kasap “Benim salih bir amelim yok ki Allah’a dua edeyim! Bu bakımdan sen dua et!” dedi. Elçi, “Ben dua edeyim, sen de amin de” dedi. Bunun üzerine elçi dua etti, kasap da amin dedi ve böylece köye varıncaya kadar bir bulut kendilerini gölgelendirdi. Köye vardıkları zaman, kasap yerine giderken bulut onunla beraber kaydı. Elçi “Hani sen benim salih bir amelim yok diyordun? Dua eden ben, amin diyen sendin. Dolayısıyla bulut bizi gölgelendirdi. Şimdi seninle gelmektedir. Mutlaka bana durumunu haber vereceksin” dedi. Bunun üzerine kasap başından geçeni elçiye anlattı. Elçi “Tevbe eden bir kimse, Allah nezdinde öyle bir mertebededir ki hiç kimse oraya varamaz” dedi”[40].
Efendimiz(SAV)’in bir hadis-i şerifinde şöyle bir olaydan bahsedilir: Sahabilerden bir genç Efendimiz(SAV)’e gelerek “Ya Rasulallah! Zina etmem için bana izin ver, artık tahammülüm kalmadı” dedi. Orada bulunanlar, gencin bu fena isteğinden dolayı, hiddete geldiler. Bazıları onu şiddetle azarlarken, kalkıp ağzını kapatmak için üzerine hücum edenler oldu. Ancak, Peygamber Efendimiz(SAV) bunların hiçbirine izin vermediği gibi, susup genci dinledi. Sonra yanına çağırdı ve onu dizlerinin dibine oturtup şöyle sordu: “Böyle bir şeyin senin annenle yapılmasını ister miydin?” Genç: “Hayır Ya Rasulallah! elbette istemezdim.” dedi. Peygamberimiz(SAV): “Hiçbir insan, annesine böyle bir şey yapılmasını istemez” buyurdu ve şöyle devam etti hadise: “Peki senin bir kızın olsaydı, ona böyle bir şey yapılmasını ister miydin?” diye sordu. Genç adam bu soruya da: “Canım sana feda Ey Allah’ın Rasulü, istemezdim.” diye cevap verdi. Peygamberimiz(SAV) “Hiçbir insan, kızına böyle bir şeyin yapılmasını istemez” buyurdu. Ardından da: “Halanla veyahut teyzenle böyle bir şey yapılmasını ister miydin?” dedi. Genç: “Hayır Ya Rasulallah!” dedi. “Bir başkasının kız kardeşinle zina etmesini ister miydin?” dedi Rasulullah. “Hayır! hayır, istemezdim!” diye cevap verdi genç. Ve Peygamberimiz(SAV) sözlerini şöyle bitirdi: “Hiç kimse, halasıyla, teyzesiyle, kız kardeşiyle zina edilmesini istemez.” Sonra da, o gence dua buyurdu: “Allah’ım bunun günahını bağışla, kalbini temizle ve namusunu koru.” Bazı raviler o gencin, Cüleybib olduğunu söylerler. Kendisi, nefsine hakim olmakta zorlanan bir genç olarak tanınırdı ve ashab arasında kötü bir şöhreti vardı. Ancak, Resulullah ile aralarında geçen bu olaydan sonra, tertemiz birisi oldu. Daha önceleri kimse ona kız vermek istemezken, Peygamberimiz(SAV)’in aracılığı ile evlendirildi. Evlendikten az bir zaman sonra da, ilk katıldığı harpte şehit oldu. Söz konusu harbin sonunda Peygamberimiz(SAV) ashabına sordu: “Hiç eksiğiniz var mı?” “Hayır Ya Rasulallah, hepimiz tamamız!” dediler.
“Ama benim bir eksiğim var” buyurdu Peygamberimiz(SAV) ve Cüleybib’in başucuna giderek: “Cüleybib benden, ben de Cüleybib’denim” buyurdu.[41]
Bir başka kıssada ise şu şekilde bahsedilir:
Hz. Ömer devrinde bir genç vardı. Bu genç mescidden hiç ayrılmazdı. Sanki o bir mescid kuşuydu. İbadetine dikkatli, nafileleriyle de Allah’a yaklaşanlardan olduğu her halinden belliydi. Bir ara, Hz. Ömer (r.a.) bu genci mescitte göremez oldu.
Zaten, cemaatin bazı mezheplere göre farz, bazılarına göre namazdan bir rükün ve en azından sünnet-i müekkede olmasının ve bir imam arkasında namaz kılmanın hikmetlerinden biri de bu değil mi? İmam arkasına dönüp cemaatini süzecek ve gelmeyen varsa onu soracak… hele bu imam Hz. Ömer (r.a.), cemaat de ashap olursa…
Hz. Ömer, cemaat ne kadar kalabalık olursa olsun cemaatini çok iyi tanır ve adeta her gün onları kontrol ederdi. İşte bu genci görmeyince de böyle sormuştu: “Acaba falanca gence ne oldu? Bir-iki gündür mescitte göremiyorum.” Cemaat önce cevap vermek istememiş ve herkes gözlerini yere çevirmişti Ömer’le göz göze gelmemek için. Hz. Ömer (r.a.), cemaatteki bu garipliği görünce sorusunu tekrar eder ve içlerinden biri cevap verir: “Ey Müminlerin Emiri! Onu, uygunsuz bir yere giden yolda ölü olarak bulduk. Seni üzmemek için hemen namazını kılıp gömdük.”
Hz. Ömer işi anlar. Sanki Ömer’in gözünden perde kalkmış ve genci asıl mahiyetiyle görmüş gibidir. Hadisenin aslı şudur:
Bu genç mescide gelip giderken, evi o yolun üzerinde olan bir kadın, gence musallat olmuştur. Genç bekardır ve kadın, onu yoldan çıkarabilmek için şeytanın bütün oyunlarını kullanmaktadır. Ancak her defasında genç ondan gelen tekliflere karşı mukavemet eder, dayanır ve günaha girmekten kurtulur.
Ne var ki her insanın bir zayıf anı olur. İşte o gün de o gencin zayıf anıdır. Kadın bütün aşüfteliğiyle ona işaret edince genç dayanamaz ve o eve doğru bir-iki adım atar. Birden dudaklarında, gayr-i ihtiyari bir ayetin temessülünü hisseder. Yani genç gayr-i ihtiyari olarak bu ayeti devamlı ve ısrarla okumaya başlar. Önce farkına varmadan diline dolanan bu ayet, farkına vardığı anda işini bitirmeye yetmiştir. O semavi saika gibi gelen ayet şudur:
“Onlar ki takva dairesi içinde yaşarlar, kendilerine şeytandan bir tayf, bir vesevese geldiği zaman hemen Allah’ı hatırlar ve gözlerini hakka açarlar.”[42]
Genç sanki kendisine bu ayetler yeniden nazil oluyor gibi bir ruh haleti içine girer: Niyet ettiği işten dolayı Rabbinden çok utanır, haya eder… Rabbinin ona olan bunca ihsanını unutup bir an dahi olsa günaha meylinden dolayı ürperir ve hele sürçme anında bile Rabbinin onu nefsiyle baş başa bırakmayıp diline saldığı ayetle onu kendisine çevirmesi, bu ışık insanı öylesine heyecanlandırır ki, kalb balansı bu heyecana dayanamaz; O’nu anar ve ötelere yürür.
Hz. Ömer (r.a.), gencin serancamesini öğrenince hemen onun kabrine koşar. Kabre doğru eğilir ve sesi çıktığınca bağırır:
“Ey genç! Rabbinden korkanlar için iki cennet vardır” der. Tam bu esnada Ömer (r.a.)’in sesine denk gür bir ses daha duyulur ve adeta makber lerzeye gelir. Bu ses, o gence aittir ve şöyle demektedir: “Ey Müminlerin Emiri! Allah bana senin dediğinin iki katını lütfetti.”[43] Bu ses ister bu gence ait olsun isterse onun yerine bir melek konuşmuş bulunsun veya bunların hiçbiri olmasın da, sema lerzeye gelip bu sözleri söylesin, fark etmez. Genç, Allah’tan korkmasının mükafatını iki kat olarak görmüştür.
SELMAN ORAL
DİPNOTLAR
[1] Enam 151
[2] Nur 31, 32
[3] M. Zevaid 6/269
[4] 6/258, M. S. Müslîm Hn. 1094
[5] İ. Kesir, Furkan 68 (3/326)
[6] M. Mesabih Hn. 5109
[7] Nur Suresi 2
[8] R. Nasıhin
[9] Haraiti
[10] Buhârî, Tefsir Sure 25:2
[11] Buhârî, K. Nikâh B. 107 (6/156)
[12] İ.Hibban
[13] Kurtûbî 12/167
[14] Bezzar
[15] Bezzar
[16] Beyhaki
[17] Beyhaki
[18] Beyhaki
[19] Hakim
[20] İ. Neccar
[21] Taberani
[22] Ebu Davud c. 2, s. 246
[23] Hakim
[24] M. Enhür
[25] Isfahanı
[26] Taberani
[27] Nur, 30
[28] Nur, 31
[29] İmam Ahmed, Ebu Davud, Tirmizi
[30] Haytüs Sahabe, Kadınların biatı bölümü
[31] Beyhaki
[32] Müttefekun Ale
[33] İbni Hıbban
[34] Hakim
[35] İhya-u Ulumuddin, Şehvet Bahsi
[36] Zariyat 56
[37] Müslim, Tevbe, 9, (2748)
[38] İbn Mace,Zühd,30
[39] İhya-u Ulumuddin, Tevbe Bahsi
[40] İhya-u Ulumuddin, Şehvet Bahsi
[41] Ahmet b. Hambel, Müsned, V. 257
[42] Araf, 20
0 notes
musstuffsworld · 5 years
Text
Tumblr media
ZİNA EN BUYÜK GÜNAHLARDANDIR
Zina'ya yaklaşmayın. Zira o, tam bir iğrençliktir, pek kötü bir yöneliştir."İsra 32 Zinanın Tanımı Zinâ; evlilik bağı olmaksızın ergin bir erkeğin ergin bir kadınla veya ergin bir kadının ergin bir erkekle isteyerek yaptığı cinsel ilişkidir.
Bu tariften anlaşılacağı üzere, bekâr veya evli olarak bekârla yapılacak cinsel ilişki zina olduğu gibi, evli ile yapılacak cinsel ilişki de zinadır. Hatta fâhişe/hayat kadını! ile yapılan cinsel ilişki de zinadır. Zina Allah'a ortak koşmanın ve insan öldürmenin ardından gelen üçüncü büyük günahtır.
ZİNAYA GENEL BAKIŞ
Zinâ; genelde vücûdun erotik organlarını teşhir, şehvetle bakışma ve gizli buluşma gibi haramlarla başlayan ve çok defa yalan, aldatma ve içki gibi haramlarla bağlantılı olarak sonuçlanan îmanı eritici bir haramdır.
Zinâ; toplumun ana kurumu olan aile müessesesinin kutsiyetini zedeleyen, kurulmasını engelleyen, mutluluğunu gideren ve sonuç olarak da neslin bekasını tehdit eden bir haramdır.
Zinâ; cemiyette kadın ticaretini başlatan, geliştiren ve topluma giderek artan oranda fâhişeler salan bir haramdır.
Zinâ; yaygınlaşması, sanatı, edebiyatı, ilmi, siyaseti, yönetimi ve askerî stratejiyi olumsuz yönde etkileyen bir haramdır.
Zinâ; sebep olduğu ana-baba ve akraba şefkatinden yoksun, hırçın ve nesebi gayr-ı sahih çocuklarla toplumun problemlerini artıran bir haramdır.
Zinâ; bizzat zinacılar arasında kin ve nefret doğuran, onların bağlı bulunduğu aileleri için de bir namus lekesi olarak ihtilâflara, kavgalara ve hatta cinayetlere sebep olan bir haramdır. Zinâ; bir çok bedenî ve rûhî hastalığın da kaynağı olan bir haramdır.
Zinâ; düzensiz harcamalara, iş gücü israfına ve isabetsiz teşebbüslere ve çok yönlü nefsanîliğe yönelterek fakirlik doğuran bir haramdır.
Özetlersek deriz ki zinâ; ferdî, ailevî ve içtimaî/sosyal hayatı çökertici ve tövbesizler için âhiret azabına uğratıcı bir haramdır.
KUR'ÂN' DA ZİNA YASAĞI
Yüce Allah Kur'ân-ı Kerim'de zinayı açık olarak yasaklamakta, verilecek cezayı bildirmekte ve zinanın sebep olacağı Âhiret Azâbı'nı da duyurmaktadır. İsra Sûresi Âyet 32: "Yapmak bir tarafa Zina'ya yaklaşmayın. Zira o, tam bir iğrençliktir, pek kötü bir yöneliştir." "Furkân Sûresi Âyet 68-69: "Gerçek müminler Allah'ın yanı sıra ilâh edinip O'na yalvarmazlar. (Öldürdükleri için yargı kararıyla) ölümü hak edenler dışında, Allah'ın haram kıldığı cana kıymazlar. Zina da yapmazlar. Bunları yapan kişi işlediği günâhın cezasını görür. Kıyamet Günü bütün günahlarının cezası birbirine eklenir; azâbı kat kat olur. O azabın içinde aşağılık bir halde ebedî olarak kalır."
Peygamberimizin Dilinde Zina Yasağı Yüce Allah zinayı yasakladığı gibi, O'nun Resûlü Peygamberimiz Hz.Muhammed de yasaklamış, ayrıca zina ile ilgili gerekli bilgileri de vermiştir.
-Allah şanını ve bağlılarını artırsın- O, zinayı konu alan, sorumluluğu ve azabını duyuran değişik hadislerinde şöyle buyurur: "... Aman zina yapmayınız. Zinadan da, diğer cinsel haramlardan da korununuz. Şu gerçeği çok iyi belleyiniz: Cinsel haramlardan korunan kişi Cennet'liktir." "Eğer zinanın uğratacağı azapla ilgili olarak benim bildiğimi sizler de bilseydiniz pek az güler, çok çok ağlardınız."
Allah'ın Resûlü zinanın haramlığı ve azabını açıklamakla kalmamış, Peygamberlik gözüyle onun zararlarını görmüş ve bize de duyurmuştur. O, zinanın ferdî ve sosyal zararlarını şöylece dile getirmiştir:
"Zina arttığı zaman fakirlik ve çaresizlik de çoğalır." "Aman zina yapmayınız. Zina yaparsanız sizin nikâhlı kadınlarınızdan, kadınlarınızın da sizden alacağı cinsel haz körelir. Aman namuslu olunuz ki, kadınlarınız da namuslu olsunlar."
Yukarıda sunduğumuz hadisler gibi aşağıda sunacağımız hadisler de zinanın kişisel ve sosyal zararlarını açıklamaktadır: "Zinanın yaygınlaşarak açığa vurulduğu toplumda (aklî hastalıklar ve) ölüm oranı artar." "Bir cemiyette zina ve faiz açığa çıkıp yaygınlaşırsa o cemiyet halkının bizzat kendileri Allah'ın azâbını üzerlerine çekmiş olurlar." "Zinanın ortaya çıkarak açıktan rağbet gördüğü bir toplumda, rağbet edici fertler, mutlaka ve mutlaka önceki nesiller arasında bilinmeyen hastalıklara ve kafa rahatsızlıklarına yakalanırlar."
Dünya ve âhiret hayatını olumsuz yönde etkileyecek pek büyük bir suç ve günah olduğu içindir ki İslâm zinayı yasaklamakla kalmamış, zinayı engelleyecek bütün tedbirleri de almıştır.
ZİNAYI ENGELLEYİCİ KURALLAR
İslâm Dini; zinayı engellemek için:
a-Şehvetle bakışmayı, çıplaklığı, gizli kadın erkek birlikteliğini, kadın için yalnız başına uzunca yolculuğa çıkmayı, alkollü içkileri ve şehveti tahrik edici mûsikiyi, zina yöneltici ve onu sakıncasız gösterici (görsel ve yazılı yayınları) yasaklamıştır.
b-Kadının babası veya kocası ya da kardeşleri tarafından bakılmasını mecburîleştirmiş, böylece zinaya açılan fakirlik yolunu tıkamıştır.
c-Toplum yönetimini ve velileri evlendirme ile görevlendirmiş, boşanmayı kolaylaştırmış, özel şartları içinde sınırlı çok evliliği onaylamıştır.
d-İslâm Dini, zinayı örgütleyip organize etmeyi veya ona aracılık yapmayı yasaklamıştır. Zina kazancını da haram kılmıştır. Kadın erkek ayırımı yapmaksızın zinacıları aşağılamış ve cezalandırmıştır.
SORULARINIZ VE CEVAPLARI
SORU: ZİNANIN DÜNYEVÎ CEZASI NEDİR?
Cevap: İslâm toplumunda dört şahidin tanık olabileceği şekilde açıktan zina yapanlara yargı kararıyla verilecek Kur'ânî ceza, Nûr sûresinin ikinci âyetinde şöylece açıklanmaktadır: " Zina eden kadın ve erkeğin her birine yüz sopa vurun. Allah'a ve âhiret gününe inanıyorsanız,zinacılara acıma duygunuz sizi Allah'ın bu emrini uygulamaktan alıkoymasın. Ayrıca onların cezalandırılmasına bir grup mümin de tanık olsun."
SORU: ZİNADAN KORUNAN NAMUSLULAR ZİNACILARLA EVLENEBİLİR Mİ?
Cevap:Tövbe etmedikçe ve durumlarını düzeltmedikçe zinacı erkekler namuslu kadınlarla, zinacı kadınlar da namuslu erkeklerle evlenemezler. Örneğin medya aracılığıyla nikâhsız ilişkilerini açıklayanlar,yine medya aracılığıyla tövbelerini dile getirmedikçe namuslu kişilerle evlilik yapamazlar Nûr sûresinin 3. âyeti bu durumu açıklamaktadır: "Zinacı erkek ancak kendisi gibi zinacı veya Allah'a ortak koşar bir kadınla evlilik yapabilir…"
SORU: EN AĞIR ZİNA TÜRLERİ HANGİLERİDİR?
Cevap : Zina, evlilik dışı cinsel ilişki olmak itibariyle aynı ise de kendi içinde manevî ağırlık şiddetine göre sıralanmaktadır.
En ağır türünden başlayarak, hadisler ışığında zinayı şöylece sıralayabiliriz:
1-MAHREMLERLE YAPILAN ZİNA:
Kendileriyle ebediyen evlenilemeyecek olan kızkardeş, kayın valide, hala, süt teyze gibi mahremlerle yapılan zina, sorumluluğu ve azabı en ağır olan zinadır. Allah'ın Resûlü şöyle buyurur : "(Helâl/yapılabilir görerek) mahremleri ile zina eden kişi Cennet'e giremez."
2-KOMŞU İLE YAPILAN ZİNA:
Mahremlerle yapılan zinaya nazaran ikinci derecede değerlendirebileceğimiz zina türü de komşularla yapılan zinadır. Allah'ın Resûlü şöyle buyurur:
- İyice bilmenizi isterim. Kişinin komşusunun (veya ortağının) hanımı ile zina etmesi, onun için on kadınla zina etmesinden daha büyük bir günahtır; Daha büyük bir azâp sebebidir.
3-DÎNİ VE ÜLKESİ İÇİN SAVAŞAN MÜCÂHİTLERİN KADINLARIYLA ZİNA:
Bu da pek şiddetli ve ağır mesuliyetli bir zinadır.
İkinci derecede zina olarak da değerlendirilebilecek olan bu tür zina ile ilgili olarak Allah'ın Resûlü pek çok uyarıda bulunmuştur. Sakındırıcı vasıftaki hadislerinde O, şöyle buyuruyor: ["Aman savaşan müminlerin eşlerinden uzak durun." "(Zira) Savaşan müminlerin eşleri, savaşa çıkmayıp geride kalmış bulunan mümin erkeklere anneleri gibi haramdır. Ey müminler! Ne zann ediyorsunuzz? Siz bir savaşçının ırzını çiğnemeyi sıradan bir cinsel ilişki mi sanıyorsunuz?"
4-BİR ARADA TOPLUCA YAPILAN ZİNA:
Sorumluluğu ve azabı pek ağır olan bir zina türü de bir arada topluca yapılan zinadır.
Kişinin başkalarının yanında ve gözleri önünde eşi ile ilişkide bulunmasının çok yönlü bir haram olduğu düşünülürse, bir arada topluca zinanın ne derece ağır, büyük bir haram olduğu kavranılabilir.
5-EVLİLERİN-YAŞLILARIN ZİNASI:
Allah'ın Resûlü doğuracağı sorumluluğun farklı olacağı bir zina nevinin de evlilerin ve de yaşlıların zinasının olacağını şu hâdisleriyle bildirmiştir. "Üç sınıf insan vardır ki Allah Kıyâmet Günü'nde onları zatına muhâtap tutup konuşmaz. Onlara rahmet nazarıyla bakmaz. Onları günahlarından arındırmaz.Onlar için elem verici bir azabpda vardır.Bunlar kibirli fakirler, sık sık yalan söyleyen idareciler ve evli-yaşlı zinâcılardır."
6-BEKÂRLARIN ZİNASI:
Bekârların bekârla olan ilişkisi, zina ve haram ise de diğer zina türlerine kıyasla sorumluluğu en az olan zina türüdür.
Sonuç En büyük günahlardan biri olan zina maddî ve mânevî pek zararı içerir. Zina yapmak günahkâr kılar. Zina yasağını tanımamak ise kâfir eder. Kâfirler ise ebedî Cehennemliktir.
0 notes
musstuffsworld · 5 years
Text
Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media
ZİNA NEDİR? ÇEŞİTLERİ VE SEBEPLERİ
“Zinaya yaklaşmayın! Çünkü o, son derece çirkin bir iştir ve çok kötü bir yoldur.” (İsra 32)
1-Haram Nedir?
Allah ve Rasülünün müminlere yapılmasını kesin bir dille yasakladığı söz ve davranışlardır. Dinen yasaklanmış bu davranışları yapan müminler günahkar olurlar. Haram yollardan sakınan kimseler ise sevaba nail olurlar. Dinde haram kılınmış bir hususun haram olmadığını savunan bir kimse ise kafir olur. Haramlardan sakınan kimselere dinimizce Allah’ın rızası ve cenneti vaat edilmiş, haram işlerle uğraşan ve tövbe etmeden ölen kimselere ise Allah’ın gazab edeceği bildirilmiş ve cehenneme gireceği zikredilmiştir. Zina da dinimiz tarafından haram kılınmış ve en büyük günahlardan birisi olarak zikredilmiştir.
2-Zina Nedir?
Zina, evlilik bağı olmaksızın ergen bir erkeğin ergen bir kadınla isteyerek yaptıkları cinsel birleşmeye denir. Zina yapan kimseye “zani” denilir. Zina dinimizin yasakladığı en büyük günahlardan birisidir.
Allah-u Teala İsra suresi 32. ayet-i kerimede “Zinaya yaklaşmayınız! Çünkü o, son derece çirkin bir iştir ve çok kötü bir yoldur” buyurarak zinayı haram kılmış ve müminlerin bu günahtan uzak durmalarını emretmiştir. Zinaya bulaşmak nasıl haramsa ve kişinin ahiretinin helakına sebep oluyorsa, zinadan uzak durmakta bir o kadar sevaptır ve kişinin ahirette kurtuluşuna vesile olmaktadır. Yine bir diğer Ayet-i Kerimede: “Fuhşun açığına da, gizlisine de yaklaşmayın!”[1]diye emredilmiştir. Gene başka bir ayette de şöyle emredilmektedir: “Müminlere söyle, harama bakmasınlar ve avret yerlerini haramdan korusunlar!”[2]
3-Zinanın Çeşitleri Nelerdir?
Zina, en büyük günah olmasına karşılık yine de kendi içinde manevi ağırlığına göre beş kısma ayrılır:
a-Mahremlerle Yapılan Zina:
Kendisiyle ebediyen evlenemeyecek olan ana, kız kardeş, kayınvalide ve süt anne veya süt teyze gibi mahremlerle yapılan zina, sorumluluğu en ağır olanı yani günahın en büyüğüdür. Hz. Muhammed(SAV) bir hadisi şerifte şöyle buyurmaktadır:
“Mahremiyle zina eden kişi cennete giremez.”[3]
b-Savaşa Çıkan Mücahitlerin Kadınlarıyla Yapılan Zina:
Bu zina türü de ikinci derecede ağırlığa sahiptir: Hz. Muhammed (SAV) bir hadislerinde şöyle buyurmaktadır: “Aman savaşan müminlerin eşlerinden uzak durun. Zira savaşan müminlerin eşleri, savaşa çıkmayıp geride kalmış bulunan mümin erkeklere anneleri gibi (Haram) dır.”[4]
c-Komşu İle Yapılan Zina:
Üçüncü derecelikli ağırlığı bulunan zina türü de komşularıyla yapılan zinadır. Hz. Mikdad İbn-ü Esved (r.a.) anlatıyor. Allah’ ın Resulü(SAV)’nün sahabeleri söylüyor: “Zina, Allah ‘ın ve peygamberinin haram kıldığı ve kıyamet gününe kadar da haram olarak kalacak olan bir günah fiilidir. Kişinin komşusunun (veya ortağının) hanımı ile zina etmesi, onun için on kadınla zina etmesinden daha büyük bir günahtır.”[5]
d-Evlilerin ve Yaşlıların Yaptıkları Zina:
Dördüncü derecelikli ağırlığı bulunan zina çeşitidir. Hz. Muhammed (SAV) bir hadislerinde; “Üç sınıf insan vardır ki Allah kıyamet günün de onları zatına muhatap tutup konuşmaz. Onlara rahmet nazarıyla bakmaz. Onları günahlarından arındırmaz. Onlar için elem verici bir azap da vardır. Bunlar: kibirli fakirler, sık sık yalan söyleyen idareciler, evli – yaşlı zinacılardır.”[6]
e-Bekarların Yaptığı Zina:
Bekarların bekarlarla yaptığı zina türüdür. Allah-u Teala : “Zina eden kadın ve zina eden erkekten her birine yüz değnek vurun. Eğer Allah’a ve ahiret gününe inanıyorsanız bunları Allah’ın dinini uygulama hususunda acıyacağınız tutmasın. Müminlerden bir topluluk da, onların cezasına şahit olsun”[7] diye emrederek, bu zina türünün de Allah katında ne kadar ağır bir suç olduğu vurgulanmıştır. Bir hadis-i şerifte ise Allah’ın Rasülü(SAV): “Allah indinde zinadan büyük günah yoktur”[8] buyurmuş, bir başka Hadiste de “Zinaya devam eden, putperest gibidir”[9] buyurarak, insanların bu aşağılık suçtan kendilerini korumalarını istemiştir. Çünkü Allah-u Teala Furkan suresi 68. ayet-i kerimede şöyle buyurmaktadır: “Onlar Allah ile birlikte başka ilaha dua etmezler. Haksız yere, Allah’ın haram kıldığı kimseyi öldürmezler ve zina da etmezler. Kim bunları yaparsa cezaya çarpar. Ona kıyamet gününde kat kat azap verilir ve o azabın içinde alçaltılmış şekilde ebedi bırakılırlar.” Ayet-i kerimeye dikkat edin! Allah-u Teala zina eden kimseleri, kendisine şirk koşan ve suçsuz yere insanları katleden zalim kimselerle bir zikretmiştir. Allah, müminlerin bu sıfatlara sahip olamayacağını belirtmiş ve bu sıfatlara sahip olanları, ahirette ağır bir azabın beklediğini bildirmiştir.
4-Zinanın Uhrevi Zararları
Allah-u Teala insanoğlunu yeryüzüne imtihan amacıyla göndermiştir. Bu imtihanı kazanabilmenin yegane yolu ise Allah’a kulluk vazifemizi yerine getirmektir. Kulluk vazifesinin tam olarak yerine getirilmesi ise; O’nun haram kıldığı yollardan sakınıp, helal kılmış olduğu yollara yönelmekle olur ve Allah’ın rızası da bu noktada kazanılmış olunur. Eğer kul haram yollara yönelecek olursa ahirette hüsrana uğrayanlardan olur. İşte zina günahı da, kiAllah-u Teala : “Zina eden kadın ve zina eden erkekten her birine yüz değnek vurun. Eğer Allah’a ve ahiret gününe inanıyorsanız bunları Allah’ın dinini uygulama hususunda acıyacağınız tutmasın. Müminlerden bir topluluk da, onların cezasına şahit olsun”[7] diye emrederek, bu zina türünün de Allah katında ne kadar ağır bir suç olduğu vurgulanmıştır. Bir hadis-i şerifte ise Allah’ın Rasülü(SAV): “Allah indinde zinadan büyük günah yoktur”[8] buyurmuş, bir başka Hadiste de “Zinaya devam eden, putperest gibidir”[9] buyurarak, insanların bu aşağılık suçtan kendilerini korumalarını istemiştir. Çünkü Allah-u Teala Furkan suresi 68. ayet-i kerimede şöyle buyurmaktadır: “Onlar Allah ile birlikte başka ilaha dua etmezler. Haksız yere, Allah’ın haram kıldığı kimseyi öldürmezler ve zina da etmezler. Kim bunları yaparsa cezaya çarpar. Ona kıyamet gününde kat kat azap verilir ve o azabın içinde alçaltılmış şekilde ebedi bırakılırlar.” Ayet-i kerimeye dikkat edin! Allah-u Teala zina eden kimseleri, kendisine şirk koşan ve suçsuz yere insanları katleden zalim kimselerle bir zikretmiştir. Allah, müminlerin bu sıfatlara sahip olamayacağını belirtmiş ve bu sıfatlara sahip olanları, ahirette ağır bir azabın beklediğini bildirmiştir.
4-Zinanın Uhrevi Zararları
Allah-u Teala insanoğlunu yeryüzüne imtihan amacıyla göndermiştir. Bu imtihanı kazanabilmenin yegane yolu ise Allah’a kulluk vazifemizi yerine getirmektir. Kulluk vazifesinin tam olarak yerine getirilmesi ise; O’nun haram kıldığı yollardan sakınıp, helal kılmış olduğu yollara yönelmekle olur ve Allah’ın rızası da bu noktada kazanılmış olunur. Eğer kul haram yollara yönelecek olursa ahirette hüsrana uğrayanlardan olur. İşte zina günahı da, kişinin ahiretinin helakına neden olan günahların başındadır.
İnsanoğlu cinsel ihtiyaçlarının giderilmesini arzu etmektedir ve zaten bu ihtiyacı insanoğluna veren de Allah’tır. Dolayısıyla insanların böyle bir ihtiyacının giderilmesini arzu etmektedir. Ve bu nedenle de kullarını evlenmeye sevk etmiştir. Hristiyanlarda olduğu gibi kişinin ahiretini kazanması için bu ihtiyaçtan uzak durması lazımdır gibi bir anlayış İslamiyette yoktur. Tam aksine bunun bir ihtiyaç olduğu bildirilmekte ve bu ihtiyacın giderilmesi istenmektedir. Fakat bu ihtiyacın gayrı meşru yollarla değil, meşru olan yollarla yani nikahlı olan kimseyle giderilmesi emredilmektedir. Arada nikah olmaksızın bir ihtiyaç giderme yoluna gidilecek olursa imtihan kaybedilmiş ve Allah’ın rızasından uzaklaşılmış olunur.
Hz. Abdullah (r.a.) bir gün Peygamber Efendimiz(SAV))’e “Allah katında en büyük günah nedir Ya Rasulallah?” diye soruyor. Efendimiz(SAV) de “Allah’a ortak koşmaktır. Daha sonra rızkına ortak olur korkusuyla çocuğunu öldürmendir. Daha sonra ise komşunun karısıyla zina etmendir.”[10] diye buyurmuşlardır. Allah Rasülü(SAV)’in zinayı en büyük günahlardan üçüncü sıraya koyması, zinanın ne kadar tehlikeli bir günah olduğunu bizlere göstermeye kafidir.
Gene başka bir hadislerinde Efendimiz (SAV) şöyle buyurmaktadır: “Eğer zinanın uğratacağı azapla ilgili olarak benim bildiğimi sizler de bilseydiniz pek az güler, çok çok ağlardınız.”[11]Başka bir hadiste ise: “Rüyamda, heladaki necaset gibi pis kokan kimseler gördüm. Sonradan bunların zina edenler olduğunu öğrendim.”[12]
Bir başka hadiste ise Peygamberimiz(SAV) : “Ey insanlar! Zinadan sakının. Çünkü zinanın üçü dünyada ve üçü de ahirette görülecek altı sonucu vardır. Yüzün güzelliğini ve nurunu gidermesi, fakirliği doğurması ve ömrü kısaltması dünyada görülecek sonuçlarıdır. Ahiretteki sonuçları ise; Allah’ın öfkesine düçar olmak, ahiretteki sorgu sualinin çetin olması, (helal görülmesi halinde) daimi cehennem azabına uğratmasıdır.”[13]
Taberani’nin rivayet etmiş olduğu başka bir Hadiste ise: “Zina edenin yüzü Cehennemde ateşle yanar.” buyrulmaktadır. Diğer bir Hadiste ise: “Yedi kat gök ve yer, zina eden ihtiyarlara devamlı lanet eder”[14] buyrulmuş, yine başka bir Hadiste de: “Zina edenlerin avretlerinin kokusu, bütün Cehennem halkına eza verir”[15] buyrularak kişinin ahirette uğrayacağı hüsranlardan bahsedilmiştir.
5-Zinanın Toplumsal ve Biyolojik Zararları
Zinanın uhrevi zararlarının yanı sıra dünyevi diye tabir edebileceğimiz toplumsal ve biyolojik zararları da mevcuttur. Bunların birçoğunu Peygamberimiz(SAV) bizlere bildirmiş ve modern tıp da bu zararları onaylarcasına zinanın tehlikelerinden bahsetmiştir. Öncelikle bu zararlarla alakalı Peygamberimiz(SAV)’in hadislerinden birkaç tanesini verdikten sonra modern tıbbın bu konudaki uyarılarından bahsedelim.
Efendimiz(SAV) zinanın dünyevi zararlarıyla alakalı şu uyarılarda bulunmuştur:
“Kötü kadınlar çoğalıp, zina toplum içinde yayılırsa, halk, daha önce görülmemiş bulaşıcı hastalıklara maruz kalır.”[16]
“Zina fakirliğe yol açar.”[17]
“Zina etmeyin, kadınlarınızın cazibesi [güzelliği, çekiciliği, albenisi] ve sevgisi gider, soğukluk başlar (karı-kocanın arası açılır).”[18]
“Bir yerde, zina ve riba(faiz) çoğalırsa, o yerin halkı, belaya maruz kalır.”[19]
“Zina eden, aynı şey
0 notes
musstuffsworld · 5 years
Text
Tumblr media
ZİNA NEDİR? ÇEŞİTLERİ VE SEBEPLERİ
“Zinaya yaklaşmayın! Çünkü o, son derece çirkin bir iştir ve çok kötü bir yoldur.” (İsra 32)
1-Haram Nedir?
Allah ve Rasülünün müminlere yapılmasını kesin bir dille yasakladığı söz ve davranışlardır. Dinen yasaklanmış bu davranışları yapan müminler günahkar olurlar. Haram yollardan sakınan kimseler ise sevaba nail olurlar. Dinde haram kılınmış bir hususun haram olmadığını savunan bir kimse ise kafir olur. Haramlardan sakınan kimselere dinimizce Allah’ın rızası ve cenneti vaat edilmiş, haram işlerle uğraşan ve tövbe etmeden ölen kimselere ise Allah’ın gazab edeceği bildirilmiş ve cehenneme gireceği zikredilmiştir. Zina da dinimiz tarafından haram kılınmış ve en büyük günahlardan birisi olarak zikredilmiştir.
2-Zina Nedir?
Zina, evlilik bağı olmaksızın ergen bir erkeğin ergen bir kadınla isteyerek yaptıkları cinsel birleşmeye denir. Zina yapan kimseye “zani” denilir. Zina dinimizin yasakladığı en büyük günahlardan birisidir.
Allah-u Teala İsra suresi 32. ayet-i kerimede “Zinaya yaklaşmayınız! Çünkü o, son derece çirkin bir iştir ve çok kötü bir yoldur” buyurarak zinayı haram kılmış ve müminlerin bu günahtan uzak durmalarını emretmiştir. Zinaya bulaşmak nasıl haramsa ve kişinin ahiretinin helakına sebep oluyorsa, zinadan uzak durmakta bir o kadar sevaptır ve kişinin ahirette kurtuluşuna vesile olmaktadır. Yine bir diğer Ayet-i Kerimede: “Fuhşun açığına da, gizlisine de yaklaşmayın!”[1]diye emredilmiştir. Gene başka bir ayette de şöyle emredilmektedir: “Müminlere söyle, harama bakmasınlar ve avret yerlerini haramdan korusunlar!”[2]
3-Zinanın Çeşitleri Nelerdir?
Zina, en büyük günah olmasına karşılık yine de kendi içinde manevi ağırlığına göre beş kısma ayrılır:
a-Mahremlerle Yapılan Zina:
Kendisiyle ebediyen evlenemeyecek olan ana, kız kardeş, kayınvalide ve süt anne veya süt teyze gibi mahremlerle yapılan zina, sorumluluğu en ağır olanı yani günahın en büyüğüdür. Hz. Muhammed(SAV) bir hadisi şerifte şöyle buyurmaktadır:
“Mahremiyle zina eden kişi cennete giremez.”[3]
b-Savaşa Çıkan Mücahitlerin Kadınlarıyla Yapılan Zina:
Bu zina türü de ikinci derecede ağırlığa sahiptir: Hz. Muhammed (SAV) bir hadislerinde şöyle buyurmaktadır: “Aman savaşan müminlerin eşlerinden uzak durun. Zira savaşan müminlerin eşleri, savaşa çıkmayıp geride kalmış bulunan mümin erkeklere anneleri gibi (Haram) dır.”[4]
c-Komşu İle Yapılan Zina:
Üçüncü derecelikli ağırlığı bulunan zina türü de komşularıyla yapılan zinadır. Hz. Mikdad İbn-ü Esved (r.a.) anlatıyor. Allah’ ın Resulü(SAV)’nün sahabeleri söylüyor: “Zina, Allah ‘ın ve peygamberinin haram kıldığı ve kıyamet gününe kadar da haram olarak kalacak olan bir günah fiilidir. Kişinin komşusunun (veya ortağının) hanımı ile zina etmesi, onun için on kadınla zina etmesinden daha büyük bir günahtır.”[5]
d-Evlilerin ve Yaşlıların Yaptıkları Zina:
Dördüncü derecelikli ağırlığı bulunan zina çeşitidir. Hz. Muhammed (SAV) bir hadislerinde; “Üç sınıf insan vardır ki Allah kıyamet günün de onları zatına muhatap tutup konuşmaz. Onlara rahmet nazarıyla bakmaz. Onları günahlarından arındırmaz. Onlar için elem verici bir azap da vardır. Bunlar: kibirli fakirler, sık sık yalan söyleyen idareciler, evli – yaşlı zinacılardır.”[6]
e-Bekarların Yaptığı Zina:
Bekarların bekarlarla yaptığı zina türüdür. Allah-u Teala : “Zina eden kadın ve zina eden erkekten her birine yüz değnek vurun. Eğer Allah’a ve ahiret gününe inanıyorsanız bunları Allah’ın dinini uygulama hususunda acıyacağınız tutmasın. Müminlerden bir topluluk da, onların cezasına şahit olsun”[7] diye emrederek, bu zina türünün de Allah katında ne kadar ağır bir suç olduğu vurgulanmıştır. Bir hadis-i şerifte ise Allah’ın Rasülü(SAV): “Allah indinde zinadan büyük günah yoktur”[8] buyurmuş, bir başka Hadiste de “Zinaya devam eden, putperest gibidir”[9] buyurarak, insanların bu aşağılık suçtan kendilerini korumalarını istemiştir. Çünkü Allah-u Teala Furkan suresi 68. ayet-i kerimede şöyle buyurmaktadır: “Onlar Allah ile birlikte başka ilaha dua etmezler. Haksız yere, Allah’ın haram kıldığı kimseyi öldürmezler ve zina da etmezler. Kim bunları yaparsa cezaya çarpar. Ona kıyamet gününde kat kat azap verilir ve o azabın içinde alçaltılmış şekilde ebedi bırakılırlar.” Ayet-i kerimeye dikkat edin! Allah-u Teala zina eden kimseleri, kendisine şirk koşan ve suçsuz yere insanları katleden zalim kimselerle bir zikretmiştir. Allah, müminlerin bu sıfatlara sahip olamayacağını belirtmiş ve bu sıfatlara sahip olanları, ahirette ağır bir azabın beklediğini bildirmiştir.
4-Zinanın Uhrevi Zararları
Allah-u Teala insanoğlunu yeryüzüne imtihan amacıyla göndermiştir. Bu imtihanı kazanabilmenin yegane yolu ise Allah’a kulluk vazifemizi yerine getirmektir. Kulluk vazifesinin tam olarak yerine getirilmesi ise; O’nun haram kıldığı yollardan sakınıp, helal kılmış olduğu yollara yönelmekle olur ve Allah’ın rızası da bu noktada kazanılmış olunur. Eğer kul haram yollara yönelecek olursa ahirette hüsrana uğrayanlardan olur. İşte zina günahı da, kişinin ahiretinin helakına neden olan günahların başındadır.
İnsanoğlu cinsel ihtiyaçlarının giderilmesini arzu etmektedir ve zaten bu ihtiyacı insanoğluna veren de Allah’tır. Dolayısıyla insanların böyle bir ihtiyacının giderilmesini arzu etmektedir. Ve bu nedenle de kullarını evlenmeye sevk etmiştir. Hristiyanlarda olduğu gibi kişinin ahiretini kazanması için bu ihtiyaçtan uzak durması lazımdır gibi bir anlayış İslamiyette yoktur. Tam aksine bunun bir ihtiyaç olduğu bildirilmekte ve bu ihtiyacın giderilmesi istenmektedir. Fakat bu ihtiyacın gayrı meşru yollarla değil, meşru olan yollarla yani nikahlı olan kimseyle giderilmesi emredilmektedir. Arada nikah olmaksızın bir ihtiyaç giderme yoluna gidilecek olursa imtihan kaybedilmiş ve Allah’ın rızasından uzaklaşılmış olunur.
Hz. Abdullah (r.a.) bir gün Peygamber Efendimiz(SAV))’e “Allah katında en büyük günah nedir Ya Rasulallah?” diye soruyor. Efendimiz(SAV) de “Allah’a ortak koşmaktır. Daha sonra rızkına ortak olur korkusuyla çocuğunu öldürmendir. Daha sonra ise komşunun karısıyla zina etmendir.”[10] diye buyurmuşlardır. Allah Rasülü(SAV)’in zinayı en büyük günahlardan üçüncü sıraya koyması, zinanın ne kadar tehlikeli bir günah olduğunu bizlere göstermeye kafidir.
Gene başka bir hadislerinde Efendimiz (SAV) şöyle buyurmaktadır: “Eğer zinanın uğratacağı azapla ilgili olarak benim bildiğimi sizler de bilseydiniz pek az güler, çok çok ağlardınız.”[11]Başka bir hadiste ise: “Rüyamda, heladaki necaset gibi pis kokan kimseler gördüm. Sonradan bunların zina edenler olduğunu öğrendim.”[12]
Bir başka hadiste ise Peygamberimiz(SAV) : “Ey insanlar! Zinadan sakının. Çünkü zinanın üçü dünyada ve üçü de ahirette görülecek altı sonucu vardır. Yüzün güzelliğini ve nurunu gidermesi, fakirliği doğurması ve ömrü kısaltması dünyada görülecek sonuçlarıdır. Ahiretteki sonuçları ise; Allah’ın öfkesine düçar olmak, ahiretteki sorgu sualinin çetin olması, (helal görülmesi halinde) daimi cehennem azabına uğratmasıdır.”[13]
Taberani’nin rivayet etmiş olduğu başka bir Hadiste ise: “Zina edenin yüzü Cehennemde ateşle yanar.” buyrulmaktadır. Diğer bir Hadiste ise: “Yedi kat gök ve yer, zina eden ihtiyarlara devamlı lanet eder”[14] buyrulmuş, yine başka bir Hadiste de: “Zina edenlerin avretlerinin kokusu, bütün Cehennem halkına eza verir”[15] buyrularak kişinin ahirette uğrayacağı hüsranlardan bahsedilmiştir.
5-Zinanın Toplumsal ve Biyolojik Zararları
Zinanın uhrevi zararlarının yanı sıra dünyevi diye tabir edebileceğimiz toplumsal ve biyolojik zararları da mevcuttur. Bunların birçoğunu Peygamberimiz(SAV) bizlere bildirmiş ve modern tıp da bu zararları onaylarcasına zinanın tehlikelerinden bahsetmiştir. Öncelikle bu zararlarla alakalı Peygamberimiz(SAV)’in hadislerinden birkaç tanesini verdikten sonra modern tıbbın bu konudaki uyarılarından bahsedelim.
Efendimiz(SAV) zinanın dünyevi zararlarıyla alakalı şu uyarılarda bulunmuştur:
“Kötü kadınlar çoğalıp, zina toplum içinde yayılırsa, halk, daha önce görülmemiş bulaşıcı hastalıklara maruz kalır.”[16]
“Zina fakirliğe yol açar.”[17]
“Zina etmeyin, kadınlarınızın cazibesi [güzelliği, çekiciliği, albenisi] ve sevgisi gider, soğukluk başlar (karı-kocanın arası açılır).”[18]
“Bir yerde, zina ve riba(faiz) çoğalırsa, o yerin halkı, belaya maruz kalır.”[19]
“Zina eden, aynı şeye maruz kalır.”[20]
Bu vb. Hadislerde Efendimiz(SAV), zinanın sadece ahirette değil dünyada da zararlarının olduğuna değinmiş ve bizleri uzak tutmaya çalışmıştır. Peki toplum bilimciler ve tıp uzmanları bu nokta da neler söylemiştir?
Zina belsoğukluğu gibi hastalıklara neden olmaktadır. Hepimizin bildiği gibi bu yüzyılın baş belası olan hastalıklarından birisi de zinadan dolayı ortaya çıkmış AİDS diye bilinen bir hastalıktır. Bu hastalığa yakalananların yüzde onu kan yoluyla, yüzde doksanına yani neredeyse tamamına yakını gayri meşru(zina) yollarla yakalanmaktadır.
Zina aileleri birbirinden ayırmakta, kine, nefrete, namus kavgalarına ve boşanmalara neden olmaktadır. Zina yoluyla dünyaya gelen çocukların çoğu ortada kalmakta, sokaklara atılmakta yahut çocuk sığınma evlerine terk edilerek anne ve baba şefkatinden yoksun bir vaziyette yetişerek toplumsal faciaya neden olmaktadırlar.
Ayrıca en önemli noktalardan birisi ise, nikahsız ilişkilerin çoğu, sevgiden yoksun ve sadece karşı taraftaki kimseyi bir et parçası vaziyetinde algılayarak, şehveti ve isteği o anlık geçiştirmeye yönelik ilişkiler olmaktadır. Hollanda’da yaşayan bir kardeşimiz bir semtte, vitrinlerde kadınların kendilerini sergileyerek bir et parçası gibi satıldıklarını anlatmaktadır. Bu gün Türkiye’nin büyük şehirlerin merkezlerinde ve özellikle kalabalığın en yoğun olduğu yerlerde, yerlere atılmış ve üzerinde fahişe ismiyle birlikte numaraların yazılı olduğu kağıtları görmekteyiz. Et tüccarlarının insanların nefsine hitap ederek, toplumu yozlaştırmaya çalışmalarına belediyeler ve emniyet teşkilatları sessiz kalmakta, bu izinsiz yürütülen ticari faaliyetlere göz yummaktadır. İşin en ilginç tarafı ise bu tür kadınlara “fahişe” yerine medya organları tarafından hayatları mahvetmesine rağmen “hayat kadını” tabiri kullanılmaktadır.
Bir başka sorun ise, yapılan son araştırmalarda boşanmanın başlıca nedenleri arasında kişinin eşi tarafından aldatılması veya başka birisiyle birlikte yaşamaya başlaması olarak gösterilmiş ve boşanmanın nedenleri arasında bu nedene ait pay yüzde 45 olarak belirlenmiştir. Bu büyük rakam zinanın ne derece tehlikeli bir illet olduğu ve neden devlet tarafından suç sayılması gerektiğini açıklamaktadır.
Okumuş olduğum bir gazete sütununda şöyle bir haber yer almaktadır. Ankara’da yaşayan bir adam eve geldiği zaman yatakta karısını başka bir erkekle yakalar ve polise telefon ederek ihbarda bulunur. Polis adama bunun bir suç olamayacağını dolayısıyla müdahale etmelerinin yasal olamayacağını bildirir. Ve aynı adam tekrar polisi arayarak evimde hırsız var ihbarında bulunarak ancak polisi evine getirebilir. Burada görüyoruz ki zina son derece büyük bir suçtur. Polisi aramak yerine insanları katil olmaya götürebilecek kadar büyük bir suçtur.
Şunu unutmamak gerekir ki, toplumu aileler oluşturur. Aileleri ise karı, koca ve çocuklar oluşturur. Dolayısıyla ailenin zedelenmesi demek toplumun sekteye uğraması ve yozlaşmanın başlaması demektir. İslam dini aileyi zedeleyen her türlü suçtan insanları menetmiştir. Sadece zinadan değil yalan ve iftira gibi durumlardan da menetmiş ve bunları yasaklayarak büyük günahlardan saymıştır.
Zina ahlakı yok etmektedir. Zina, toplumda dargınlık, kırgınlık ve cinayetlere neden olmaktadır.
Ayrıca zinanın bir diğer toplumsal zararı ise soyların karışmasına neden olmasıdır.
Burada bahsettiklerimizden sadece zina suçunun bu neticeleri doğurduğu anlaşılmasın. Elbette ki toplumu yozlaştıran tek neden zina değildir. Bizim burada bahsetmiş olduklarımız zinanın doğurduğu ve doğurabileceği neticelerdir.
6-Zinadan Korunmanın Yolları ve Ahiretteki Mükafatları
Buraya kadar zinanın neden olduğu zararlardan bahsettik. Peki bu zararlardan korunmak için neler yapmalıyız? Zinadan korunmanın ahiretteki getirileri nelerdir?
Zinadan korunabilmenin en kestirme yolunu Allah-u Teala “Zinaya yaklaşmayın!” buyurarak bizlere göstermektedir. Dikkat edin! Zina yapmayın demiyor. Zinaya yaklaşmayın yani sizi zinaya götürecek yolları tıkayın buyuruyor. Dolayısıyla bir kişinin kendisini zinadan koruyabilmesi için ilk önce o yola götürecek nedenleri terk etmesi gerekmektedir. Peygamberimiz(SAV) bir hadisi şeriflerinde; “Evlenen dininin yarısını korumuştur”[21] buyurarak zinadan korunmanın yegane yolunu söylemiştir. Eğer o kimsenin evlenecek gücü yoksa oruç tutmasını Peygamberimiz(SAV) tavsiye etmiştir. Zinadan korunmak için şu hususlara dikkat etmek gerekir:
a-Göz
Peygamberimiz(SAV) bir hadis-i şeriflerinde haram olan kadına bir kere bakmanın kişinin kendisine ait olduğunu ve ikinci kez dönüp bakmanın ise günah olduğunu buyurmuştur.[22] Bu hadisten de anlaşılacağı üzere zinaya teşvik ilk önce gözlerden başlamaktadır. Çünkü göz, gördüğü şeyleri beyne iletir ve beyin bu noktada insanlara zinaya teşvik hususunda telkinlerde bulunmaya başlar. Çünkü nefis daima kötülüğü emretmektedir. Kişi gözüne hakim olduğu müddetçe zinaya götüren yollardan uzak olur. Bir Hadis-i Şerifte : “Azab-ı İlahiden korkarak, başını yabancı kadından çevirene, Allah-u Teala ibadetin tadını duyurur”[23] buyrularak gözümüze hakim olmamız istenmiştir. Rivayet edilir ki büyük imamlardan birisinin ezberi çok güçlü idi. Hatta o kadar güçlüydü ki bir kitabı okurken tek sefer okumayla ezberine alabilirdi. Bir gün bir sayfa okurken ezberine ancak üçüncü okuyuşta kaydedebilmiş ve nedenini sorgulamaya başlamıştı. Sonunda o gün içerisinde yolda yürürken gözünün bir kadının topuklarına iliştiği aklına geldi. Hemen ardından tövbe ederek eski hafızasına yeniden kavuştu. Bu hadise gerçekte yaşanmış olsun yada olmasın bizim bildiğimiz bir husus var ki gözün harama bakması insanı son derece etkilemekte ve neredeyse bütün zinaya götüren etkenleri göz oluşturmaktadır. Gözün değmesi neticesinde kişinin o görüntüyü beyne kaydetmesi ve beynin sürekli o görüntüyle meşgul olması söz konusudur. Dolayısıyla zinaya götüren en önemli hususlardan birisi hatta ilki göz organıdır. Burada şu noktaya da değinmekte fayda görüyorum. Halk arasında güzele bakmak sevaptır gibi saçma sapan bir tabir vardır. Kişi en azından empati yoluyla bu tabirin ne kadar yanlış olduğunu kavrayabilir. Kişi; annesini, kız kardeşini, karısını yahut kızını dışarıdaki gözlerden daima sakınır ve kıskanır. Eğer güzele bakmak sevaptır deyimini onaylıyorsak, bütün erkeklerin sevaba girmesi için çaba sarfetmek en mantıklı olan iştir. Fakat kimse bu durumu kabullenmez ve kabullenmediği gibi başkalarının annesi, kızı, kız kardeşi ya da karısı için utanmaz bir üslupla “güzele bakmak sevaptır” tabirini kullanma cüretini gösterir.
Gözün harama bakması hususunda ise kainatın Efendisi(SAV) şöyle buyurmuştur: “Kadına, şehvetle bakanın, gözlerine erimiş kurşun dökülüp, cehenneme atılır.”[24] Bir başka Hadiste ise: “Harama bakmayan gözler, Cehennem ateşi görmez”[25] buyrulmuştur.
b-Flört
Zinaya götüren başka bir etken ise şüphesiz ki günümüzde yaygın olan flört anlayışıdır. Hatta bu anlayış öyle uç boyutlara uzanmıştır ki flörtü olmayan kimseler çevresindeki arkadaşları tarafından alay konusu yapılmaktadır. Özellikle günümüzde flört yaşı ne yazık ki 10-12 yaşlarına kadar düşmüştür. Flört eden kimseler zinaya bütün kapıları açmış durumdadır. Zannedilmesin ki her flört yapan cinsi zinaya bulaşıyor diyoruz. Bizim söylemeye çalıştığımız, flörtün zinaya götüren bir araç olduğudur. Ayrıca Rasülullah(SAV) zinanın sadece cinsi münasebetle değil, başka uzuvlarla da gerçekleşebileceğini Buhari de geçen şu hadislerinde belirtmişlerdir: “Gözlerin zinası harama bakmak, kulakların zinası müstehcen söz dinlemek, dilin zinası fuhuş konuşmak, ellerin zinası namahremi tutmak, ayakların zinası günah olan yerlere gitmektir.” Dolayısıyla flört denilen durumda bu çeşit zinaların işlenmesine imkan verildiği gibi biraz daha ileri boyutlara yani cinsi münasebetten doğan zinaya kadar gidilmektedir. Zinadan kendisini korumak isteyen birisi özellikle bu flört meselesine dikkat etmelidir. Gene Rasülüllah(SAV) bir Hadis-i Şeriflerinde de: “Kişinin başına demir bir şişin saplanması, yabancı kadına dokunmasından daha hafif kalır”[26] buyurarak flörtün önünü tamamen tıkamıştır. Ayrıca Taberani’de geçen şu hadis-i Şerif ise ne kadar manidardır ve günümüz neslinin flört neticesinde içine düştüğü durumun ne kadar tehlikeli olduğunu bize özetlemektedir: “Kadınlarla bir arada yalnız kalmaktan sakının. Allah-u Teala’ya yemin ederim ki, bir kişi bir kadınla yalnız kalınca, aralarına şeytan girer. Bir kimsenin çamurlu bir domuzla sıkışmış durumda olması, o kimse için kendine helal olmayan bir kadına dokunmasından daha hafif kalır.”
Flört meselesine, ayet ve hadislerin dışında mantığımızla yaklaştığımız zaman dahi, flörtün ne kadar yanlış ve tehlikeli bir durum olduğunu kavramakta gecikmeyiz. Flört, evleneceğimiz kişiye yapılmış en büyük ihanettir. Hiçbir kimse evleneceği erkek veya bayanın daha önce başka bir kimseyle, masa başında oturup el ele tutuşmasını, birbirlerinin gözlerine bakarak sevgi sözcüklerini söylemesini istemez ve kabul edemez, hatta ve hatta bırakın böyle bir durumun yaşanmış olmasını, evleneceğimiz kişinin aklından dahi başka birisinin geçmesini arzu etmeyiz. Dolayısıyla evleneceğimiz kimsenin bu tür, Allah’ın hoşuna gitmeyen şeyleri yaşamış olmasını istemiyorsak öncelikle kendimiz flört denilen illetten sakınmalıyız. Çünkü Efendimiz(SAV) istisnalar olmakla birlikte kişinin dengi kimseyle evleneceğini haber vermiştir.
Burada yaşanmış şu olaya da dikkat edelim ve kendimize bu genci örnek edinelim. Osmanlı devleti zamanında bir savaşta esir düşen Osmanlı erleriyle ilgilenen kraliyet ailesinden bir bayan, bir Osmanlı gencine göz koyar. Genç çok yakışıklıdır ve kadının tekliflerine direnmektedir. Daha sonra kadının ısrarları ve mal-mülk teklifleri karşısında benim nişanlım(yamuklum) var diyerek, teklifi kabul etmeyi bırakın gözünü dahi değdirmeden teklifleri reddetmektedir. İşte Müslüman bir kişilik bu Osmanlı gencinin iman ve dirayetine sahip olmalıdır. Gözünü ve gönlünü haramlardan sakınmalıdır. Bir kimse henüz nişanlı değilse bile ileride sadece ve sadece helalinin gözüne gözünün değmesi, elinin de yalnızca helalinin eline değmesi için flörtten kaçınmalıdır. İşte zinaya götüren yollardan flörtün önüne geçecek olursak, zina tehlikesinden bir nebze kendimizi korumuş olur ve Allah’ın izniyle şeytanın kolunu kanadını kırmış oluruz.
c-Müstehcen neşriyat, TV ve internet sitelerinden uzak durmak
Birinci maddede de belirttiğimiz gibi zinaya götüren en önemli unsur gözdür. TV, internet, gazete ve dergiler kişilerin gözüne hitap etmektedir. Çağımızda bir çikolata reklamında dahi insanı baştan çıkarmaya çalışırcasına yarı giyinmiş çıplak mankenler oynatılmaktadır. Birçok dizi ve filmler kızlarımızı dekolteye özendirmekte ve erkekleri baştan çıkarmayı amaç edinmektedir. Dolayısıyla günümüzde bu tür yayınları takip etmeyi bırakın tam aksine boykot etmeli ve çevremizdeki kimseleri uyarmalıyız. Bu noktada chat odalarına da dikkat etmeliyiz. Çevresindeki insanları sakındıran kimseler dahi chat odalarında ve (facebook gibi) sanal ortamlarda bir bayanın erkekle ya da bir erkeğin bayanla yaptığı muhabbetleri hoş görmekte ve mübah saymaktadırlar. Artık anlaşılmıştır ki yazışma aracılığıyla birçok yuva yıkılmakta ve gençler zinanın eşiğine gelmektedir. Zinaya götüren baş etkenlerden birisi de bu yayınlar ve internet belasıdır.
d-Kadın-Erkek bir arada bulunmak
Belki bu madde yukarıdaki üç maddeye oranla daha hafif bir nedenmiş gibi gözüküyor olabilir. Çünkü günümüzde dindar kimseler dahi kadınla erkeğin bir arada çalışması ya da okumasını normal karşılamaktadır. Halbuki İsveçli bilim adamlarının bir araştırmasına göre namahrem olan bir kadınla erkeğin bir araya gelmelerini incelemişler ve salgıladıkları hormonların tamamen değiştiğini keşfetmişlerdir. Dolayısıyla bu noktada da hassas olunmalı ve elimizden geldiği kadar erkeğin bayanla, bayanın da erkekle bir arada bulunmamasına dikkat edilmelidir. Burada şu hususa da dikkat çekmekte fayda var. Günümüzde özellikle nişanlı olan çiftler bir araya gelmeyi çok normal görmektedir. Ve nefisleri de zaten bunu arzu etmektedir. Şunu unutmayalım ki arada yüzük dahi olsa nikah olmadığı müddetçe yanında mahremlerinden birisi bulunmaksızın bir araya gelmeleri caiz değildir. Çünkü bu durum birbirlerine sevgi besleyen iki kişinin zinaya düşme olasılığını kuvvetlendirmektedir. Bu sebepten dolayıdır ki dinimiz bunu yasaklamıştır. Yukarıda zikrettiğimiz Hadis-i Şerifte Efendimiz(SAV) : “Kadınlarla bir arada yalnız kalmaktan sakının. Allah-u Teala’ya yemin ederim ki, bir kişi bir kadınla yalnız kalınca, aralarına şeytan girer. Bir kimsenin çamurlu bir domuzla sıkışmış durumda olması, o kimse için kendine helal olmayan bir kadına dokunmasından daha hafif kalır” buyurarak nişanlı olup olmama ayrımı yapmaksızın bir bayanla erkeğin yalnız kalmalarını yasaklamıştır.
e-Tesettüre Riayetsizlik
Günümüzün en büyük sorunlarından birisi de kuşkusuz ki tesettürün ihmal edilmesidir. Birçok hanım kardeşimiz tesettürün gerekli olmadığını düşünmekte ve tesettüre girmekten kendilerini uzak tutmaktadırlar. Aynı şekilde tesettüre büründüğünü iddia eden birçok kimse ise ya nefsi arzularından dolayı tesettür emrini tam manasıyla uygulamamakta ya da tesettürün ne mana ifade ettiğini bilmemektedir.
Peki tesettür nedir? Tesettür; örtünmek, gizlenmek, bir şeyin içinde veya arkasında gizlenmek demektir. “Setera” kökünden türemiş Arapça bir kelimedir. Dini bir terim olarak ise tesettür; kadının şer’an örtülmesi gereken el ve yüz haricinde kalan uzuvlarını, belli etmeyecek derecede bol bir vaziyette örtmesi demektir.
Örtünmenin amacı başkasının bakışlarından korunmak ve ırzı meşru olmayan cinsel isteklerden sakınmaktır. Erkeklerin gözlerini sakınması, kadınların iffetini korumak içindir. Yani tesettür sadece kadınlara değil, erkeklere de farzdır. Ayette şöyle buyrulur: “Mümin erkeklere söyle: Gözlerini sakınsınlar ve ırzlarını korusunlar. Bu kendileri için daha temizdir.”[27] Kadınların örtünmesi konusunda da şöyle buyrulur: “Mümin kadınlara da söyle: Gözlerini haramdan sakınsınlar, ırzlarını korusunlar. (el, yüz ve ayaklar hariç) Zinet yerlerini açmasınlar. Başörtülerini yakalarının üstüne koysunlar(göğüslerini tamamen kapatacak ve belli etmeyecek şekilde örtülerini üzerlerinden sarkıtsınlar). Zinet yerlerini kendi kocalarından, babalarından, kocalarının babalarından, oğullarından, kocalarının oğullarından, kendi erkek kardeşlerinden, kendi kardeşlerinin oğullarından, kız kardeşlerinin oğullarından, kendi kadınlarından, kölelerinden, erkeklik duygusu kalmayan hizmetçilerden veya henüz kadınların gizli yerlerine muttali olmayan çocuklardan başkasına göstermesinler. Gizleyecekleri zinetleri bilinsin diye topuklarını da vurmasınlar. Ey müminler! Hepiniz Allah’a tövbe edin. Böylece korktuğunuzdan emin, umduğunuza nail olasınız.”[28]
Ayrıca Ahzab suresi 59. Ayet-i Kerimede ise: “Ey o Peygamber! Zevcelerine ve kızlarına ve müminlerin kadınlarına hep söyle: cilbablarından üzerlerini sıkı örtsünler, bu onların tanınmalarına, tanınıp da eza edilmemelerine en elverişli olandır, bununla beraber Allah bir gafûr rahîm bulunuyor” buyrulmaktadır.
Tesettürün farz olduğu kimilerinin iddia ettiği gibi şüpheli değil, bilakis apaçık ortadadır. Yukarıdaki ayet indiği zaman Hz. Aişe ve diğer mümin kadınlar hemen örtülerine bürünmüşlerdir. Bu ayetler tesettürün farz olduğunun delilidir. Ayetler dışında Hadis-i Şeriflerde de tesettürün farz olduğunu ve mümin hanımın nişanı olduğunu anlamaktayız. Özellikle örtü noktasında kadınlarımız kendilerine dikkat etsinler ki, çevrelerindeki hain bakışlardan kendilerini koruyabilsinler.
Tesettür noktasındaki en önemli husus şüphesiz ki tesettürün manasının yanlış anlaşılması ya da hanımların nefislerine yenilerek bu emre tam riayet etmemeleridir. Tesettür, manasını verdiğimiz gibi gizlemek, örtmek demektir. Dolayısıyla bir hanım, kadınsı özelliklerini örttüğü müddetçe tesettüre riayet etmiş olur. Başında örtü olmasına rağmen, yüzünde makyaj, dar elbiseler, insanların dikkatini üzerine çeken yürüyüşler, çevredekilerin bakışlarına rağmen kahkahalarla gülmek ve topuk sesleri… Bütün bunlar günümüzde gitgide yaygınlaşmakta ve tesettür, sadece başı bir bez parçasıyla örtmek olarak algılanmaktadar. Tesettürü bu dar manaya hapsetmek, tesettüre yapılabilecek en büyük hakarettir. Hayır! Tesettür sadece saç tellerini gizlemek değildir. Tesettür; bir kadının, dış dünyadaki erkeklerin ilgisini ve bakışlarını üzerine çekmeyecek şekilde örtünmesi ve o şekilde davranışlarını ayarlaması demektir. Efendimiz(SAV) kızlarımızın başlarındaki örtülerine rağmen sokaklarda makyajlı bir vaziyette yürüdüklerini, vücut hatlarını ortaya koyan dar elbiseler giydiklerini, yürüyüşlerdeki ben buradayım edasını, topuklardaki uzunlukları, başlarını deve högücü şeklinde bağlamalarını, cafe türü yerlerde ve okul bahçelerinde kendilerine haram olan bir erkek arkadaşıyla girdiği diyalogları, onlarla yapmış olduğu arkadaşlıkları ve en önemlisi bütün bunlara rağmen başına bir bez parçası geçirdiği için ben tesettüre büründüm iddiasında bulunan kızlarımızı görse ve bunları işitse acaba tavrı ne olurdu? Bu sorunun cevabını merak ediyorsak şu hadiseye dikkat edelim. Bir gün Abdullah İbni Ümmü Mektum (r.a.) Peygamberimiz’in huzuruna gelir. O sırada Rasüllah’ın yanında Hz. Meymune ve Ümmü Seleme validelerimiz vardır. Efendimiz(SAV) hanımlarına perdenin arkasına geçmelerini emreder. Hanımları: “Ey Allah’ın Rasülü! Abdullah amâ(gözü görmeyen) bir kimsedir. Burada durmamızın ne sakıncası var ki?” diye sorarlar. Efendimiz(SAV) de: “o sizi görmüyorsa, siz onu görüyorsunuz” buyurarak tesettüre riayet etmenin ne derece önemli olduğunu vurgulamıştır. Efendimiz(SAV)’in vefatından sonra sahabiler Hz. Aişe’ye hadis almak için geliyorlardı. Fakat Hz. Aişe validemiz müminlerin annesi ve Peygamberimiz(SAV)’den sonra hiç kimseye nikahı düşmeyecek olmasına rağmen hadisleri perde arkasından rivayet ettiği bizlere bildirilmiştir.[29] Durum bu kadar vahimken mümin bir kadının tesettürün ehemmiyetine ve sınırlarına dikkat etmesi gerekir.
Burada kadınlarımızın dikkat etmesi gereken bir husus daha vardır ki o da topuklarını yere vurarak yürümeleridir. Nur suresi 31. ayette Allah-u Teala kadınların topuklarını yere vurarak yürümelerini yasaklamıştır. Çünkü bir kadının topuklarını yere vurması, ben buradayım ifadesinden başka bir şey değildir. Bu yüzden bir bayanın topuklu ayakkabı giymesi ayete muhalefet etmek demektir.
Tekrar altını çizerek söylemek gerekirse, yukarıda da ifade ettiğimiz gibi tesettür sadece kadınlara farz kılınmamıştır. Aynı zamanda erkekler de tesettüre bürünmek zorundadır. Hz. Ali’nin ifadesiyle erkeğin en önemli tesettür organı avret mahallinden sonra gözüdür. Erkeklerimiz de gözlerini haramlardan korusunlar ki zinanın kapıları kapanmış olsun.
f-Tokalaşmak
Hz. Aişe validemiz, Buhari ve Müslimde geçen hadiste şöyle söylemektedir: “Peygamber efendimiz, kendisine helal olan kadınlardan başka, hiçbir kadınla tokalaşmadı.” Biz biliyoruz ki Efendimiz(SAV), kadınlardan biat alırken dahi kadınlara elini uzatmamış ve sözlü olarak biat almıştır.[30] Daha önce iki sefer zikrettiğimiz Hadis-i Şerifi önemine binaen burada tekrar zikretmekte fayda görüyoruz. Efendimiz(SAV): “Kadınlarla bir arada yalnız kalmaktan sakının. Allah-u Teala’ya yemin ederim ki, bir kişi bir kadınla yalnız kalınca, aralarına şeytan girer. Bir kimsenin çamurlu bir domuzla sıkışmış durumda olması, o kimse için kendine helal olmayan bir kadına dokunmasından daha hafif kalır.” Buyurmuşlardır. Bu sebepten dolayı asla bir hanımın elini sıkmayı mübah göremeyeceğimiz gibi, bundan da son derece sakınmamız gerekmektedir.
Yukarıda saydığımız bu altı madde zinaya götüren ana nedenlerdir. Belki bu maddelere birçok madde daha eklenebilir fakat bunlar dikkat edilmesi gereken en önemli unsurlardır. Ve kişiler özellikle bu hususlardan kendilerini korumak için elinden gelen gayreti göstermeli ki, zinadan kendisini koruyabilsin.
Kendisini zinadan koruyan bir müminin ahiretteki mükafatlarına ve derecelerine gelince; Efendimiz(SAV) şöyle buyurmuşlardır: “Gençliğini zinadan koruyan mümin Cennete girer.”[31]Peygambermiz(SAV) bir başka hadislerinde ahirette arşın gölgesinde gölgelenecek 7 sınıf müslümandan bahsederken bir sınıfın da “kendisine zina teklif edildiği halde Allah korkusuyla bunu reddeden mümin” kimsenin olduğunu söylemiştir.[32] Düşünün ki güneş bir mızrak boyu yaklaştırıldığı, amel defterinin kapatıldığı, kişilerin günahlarına göre telaşlı olduğu bir anda Allah’ın arşının altında gölgelendireceği 7 zümreden birisi de, zina teklifini “Ben Allah’tan korkarım” diyerek reddeden zümredir.
Rasülüllah(SAV) bir hadislerinde ise: “Bir kadın, beş vakit namazını kılar, namusunu korur, kocası ile iyi geçinirse, dilediği kapıdan Cennete girer”[33]buyurarak namusunu koruma yani zinadan kaçınma hususuna da vurgu yaparak, cennetin dilediği kapısından girebileceğini müjdelemiştir. Başka bir hadiste ise: “Namusunuzu koruyun, zina etmeyin! Namusunu koruyana Cennet vardır”[34]müjdesi verilmiştir.
Rivayet olunur ki Süleyman Yesar isminde bir abid, Medine’den hacca gitmek üzere yola çıktı. Beraberinde bir arkadaşı vardı. Mekke ile Medine arasında bulunan Ebva veya Iva denilen yerde konakladılar. Süleyman’ın arkadaşı kalkıp yemek sofrasını aldı, bir şeyler satın almak için pazara gitti. Süleyman ise çadırda oturdu. Süleyman, erkek güzeli ve çok muttaki bir kimseydi. Dağın başından bedevi bir kadın Süleyman’ı gördü. Dağdan inip çadırının yanına geldi. Çadırın önünde durdu. Yüzü peçeli, elleri eldivenli idi. Yüzünden peçeyi kaldırdı. Sanki ay parçasıydı. Süleyman’a “Beni rahata kavuştur!” dedi. Süleyman, kadının yemek istediğini zannetti. Sofralarından arta kalan yemeklere doğru gidip kadına vermek istedi. Kadın “Hayır! Ben bunu istemiyorum. Ben erkeğin karısıyla yaptığı şeyi istiyorum!” dedi. Süleyman, kadına “Seni İblis süsleyip bana göndermiştir” dedi. Sonra başını dizlerinin arasına eğerek hüngür hüngür ağladı. O, bu şekilde ağlayınca kadın peçesini kapattı ve dönüp gitti. Süleyman’ın arkadaşı pazardan geldi. Süleyman’ın ağlamaktan gözlerinin şiştiğini ve sesinin kısıldığını gördü ve “Seni ağlatan nedir?” diye sordu. Süleyman “Hiçbir şey… Küçük kızımı hatırladım da…” dedi. Arkadaşı “Hayır! Yemin ederim ki öyle değildir. Senin başından bir hadise geçmiş. Çünkü sen kızından üç gün önce ayrıldın” dedi. Böylece, Süleyman’dan hadiseyi öğreninceye kadar ısrar etti. Bu sefer arkadaşı sofrayı yere bırakıp şiddetli bir şekilde ağlamaya başladı. Süleyman, arkadaşına “Peki! Sen niçin ağlıyorsun?” dedi. Arkadaşı “Ben ağlamaya daha müstehakım. Çünkü ben senin yerinde olsaydım, o kadına karşı belki de sabretmezdim” dedi. Bu sefer ikisi beraber ağlamaya devam ettiler. Süleyman Mekke’ye uğradığı zaman Safa ile Merve arasında say etti. Kabe’ye ziyarette bulundu. Sonra Hicr-i İsmail’e gelerek elbisesi ile örtündü. Bu arada uykusu gelerek uyudu. Rüyasında parlak yüzlü, güzel işaretli ve güzel bir zat gördü. Süleyman ona şöyle sordu: “Sen kimsin? Yoksa sen Sıddık olan Yusuf musun?” rüyadaki zat ise: “Evet! Ben Yusuf um!” dedi. Süleyman devamla: “Seninle Aziz’in hanımı arasında geçen olay çok müthiş!” dedi. Yusuf(a.s.) da cevaben: “Senin Ehva’daki kadınla olan durumun daha müthiş!” dedi.[35] Bu hadise de bize gösteriyor ki zinadan kendisini koruyan bir mümine Hz. Yusuf gıpta ile bakıyor ve o kişiye kardeş oluyor. Çünkü Kuran’da dahi Hz. Yusuf’un Aziz’in karısı ile olan durumu zikredilmiş ve Yusuf (a.s.)’ın iffetini koruduğundan bahsedilmiştir.
Kısacası, kendisini zinadan koruyan bir mümin her şeyden önemlisi Allah’ın rızasına nail olmuş ve ebedi cenneti garantilemiş olur. Çünkü kişinin kendisini zinadan koruması Allah katında büyük bir hadisedir. Hele ki her türlü fuhşiyatın serbest olduğu böyle bir zamanda kişi kendisini zinadan koruyor, gözlerini haramdan alıkoyuyor ve bu noktada nefsiyle mücadele ediyorsa büyük bir cihat yapıyor demektir. Ve zamanın en büyük mücahitidir, mücahitlerin yeri de ahirette cennettir.
7-Zina Günahından Nasıl Temizlenirim?
Zinanın büyük bir günah olduğunu öğrendikten sonra bu tür günaha düşmüşsek; sıra “bu günahtan nasıl temizleneriz?” sorusunun cevabını öğrenmeye geldi.
Daha önce insanların bu dünyaya başı boş bırakılmaları için gönderilmeyip imtihan için gönderildiklerine değinmiştik. İmtihanın gayesi kişinin ahiretteki yerini belirlemesi veAllah’ın rızasına nail olmaktır. Allah-u Teala “Ben insanları ve cinleri ancak bana kulluk etsinler”[36] diye yarattım buyurarak, bizlerin hangi amaçla yaratıldığının cevabını vermektedir. Dolayısıyla Allah’a hakkıyla kulluk yapabilmek için onun hudutlarını muhafaza etmemiz gerekmektedir. Fakat Allah, insanoğlunu günah işlememek üzere değil, günah işlemeye meyilli yaratmıştır. Efendimiz(SAV) “Eğer sizler günah işlemeseydiniz, Allah sizi yok eder ve günah işleyen bir kavim yaratır”[37] buyurmaktadır. Bunun neticesidir ki Allah-u Teala bizlere daima tevbe kapısını açık tutmuştur. Ve bu tevbe kapısı, son nefesimize kadar açık kalacaktır. Eğer şeytana yada nefsimize uyduğumuz için veya cehaletimizden dolayı böyle bir günaha düşmüş isek ilk yapmamız gereken şey Allah’a el açıp, bir daha o günaha dönmemek üzere tevbe etmektir. Çünkü Allah Rasülü(SAV) “TEVBE EDEN KİMSE HİÇ GÜNAH İŞLEMEMİŞ KİMSE GİBİDİR”[38]buyurmuştur.
Musa(a.s.) bir gün bir adamla muhabbet ederken adam Musa(a.s.)’a: “Ey Musa! Merak ediyorum bu dünyanın en günahkar kulu kim? Allah’a sorsan da bize bildirse” diye ricada bulundu. Musa(a.s.) Allah’a dua etti ve Allah(c.c) vahiyle: “Az sonra önünüzden bir çocuğun elinden tutan bir baba geçecek. İşte o kul bana en asi ve en günahkar kuldur” buyurdu. Ve az sonra gerçekten öyle birisi geçti. Ertesi gün aynı adam Musa(a.s)’a “Ey Musa! Çok merak ediyorum. Acaba Allah’a en sevimli kul kim? Allah’a sorsan da bize gösterse” diye ricada bulundu. Ve Musa(a.s.) tekrar Allah’a dua etti ve Allah-u Teala: “Biraz sonra yanınızdan bir adam geçecek. İşte o adam bana en sevimli ve en günahsız kuldur” buyurdu. Ve Musa(a.s.) ile adam bir baktılar ki dün en günahkar olan adam geçiyor. Şaşkınlıkla Allah’tan bunun hikmetini sordular. Allah-u Teala cevaben şöyle vahyetti: “Dün o kul, çocuğuyla birlikte deniz kenarına gitti. Çocuğu babasına sordu: “Babacığım, bu denizden daha büyük ne var?” Adam cevap verdi: “okyanus var oğlum.” Çocuk tekrar sordu: “Baba okyanustan büyük ne var?” adam cevaben: “Dünya var oğlum… Dünyadan da daha büyük olan kainat var oğlum” dedi. Daha sonra çocuk devamla: “Kainattan daha büyük bir şey var mı baba” diye sordu. Adam: “Var oğlum, babanın günahları var” dedi. Sonra çocuk tekrar sordu: “Babacığım senin günahlarından daha büyük bir şey var mı?” diye. Adam cevap olarak: “Var oğlum… Allah’ın rahmeti benim günahlarımdan daha büyüktür” dedi ve o sırada bütün günahlarını bağışladım” diye vahyetti.[39]
Allah’ın affedemeyeceği hiçbir günah yoktur.Yeterki o günaha tekrar dönmemek üzere tevbe edelim. Günahımızın farkına varalım ve diğer ibadetlerimizle Allah’a bu günahımızı affettirelim. Çünkü Allah her şeye besmele ile başlamamızı emretmiştir. Bemelede ise “Rahman” ve “Rahim” sıfatları vardır. Bu sıfatlar ise Allah’ın merhametine delalet eder. Çokça bağışlamasına delalet eder. Alah-u Teala bizlerden sadece işlediğimiz günahlardan tevbe etmemizi beklemektedir.
8-Birkaç Kıssadan Hisse
Zina günahı ile imtihan olmuş kimselerin hayat hikayelerinden birkaç tanesinden bahsetmek istiyorum. Çünkü geçmiş nesillerin ahlaki oluşumlarında kıssadan hisselerin büyük bir payı vardır. Ve bu kıssalardan çıkarılacak olan hisseler hayatımıza büyük ölçüde yön verecektir. İşte bu kıssalardan bazıları:
Ebubekir b. Abdullah Müzeni’nin rivayet etmiş olduğu bir hadise şöyle cereyan etmiştir: “Bir kasap, komşularından birinin kızına tutuldu. Kızın ailesi, ihtiyaç dolayısıyla kızı başka bir köye gönderdi. Kasap arkasından giderek yolda kızla cinsi ilişkide bulunmak istedi. Kız, kasaba “Bunu yapma! Çünkü ben, senin bana aşık olmandan daha çok sana aşığım. Fakat buna rağmen Allah’tan korkuyorum” dedi. Kasap “Sen Allah’tan korkuyorsun da ben mi korkmuyorum?” diyerek geri döndü. Yolda gelirken ölüm derecesinde susadı. O arada bir peygamberin elçisine rastladı. Elçi kendisine “Neden böyle oldun?” diye sordu. Kasap “Susuzluk beni bu hale koydu” dedi. Elçi, “Gel Allah’a dua edelim de köye varıncaya kadar bize bir bulutla gölgelik yapsın!” dedi. Kasap “Benim salih bir amelim yok ki Allah’a dua edeyim! Bu bakımdan sen dua et!” dedi. Elçi, “Ben dua edeyim, sen de amin de” dedi. Bunun üzerine elçi dua etti, kasap da amin dedi ve böylece köye varıncaya kadar bir bulut kendilerini gölgelendirdi. Köye vardıkları zaman, kasap yerine giderken bulut onunla beraber kaydı. Elçi “Hani sen benim salih bir amelim yok diyordun? Dua eden ben, amin diyen sendin. Dolayısıyla bulut bizi gölgelendirdi. Şimdi seninle gelmektedir. Mutlaka bana durumunu haber vereceksin” dedi. Bunun üzerine kasap başından geçeni elçiye anlattı. Elçi “Tevbe eden bir kimse, Allah nezdinde öyle bir mertebededir ki hiç kimse oraya varamaz” dedi”[40].
Efendimiz(SAV)’in bir hadis-i şerifinde şöyle bir olaydan bahsedilir: Sahabilerden bir genç Efendimiz(SAV)’e gelerek “Ya Rasulallah! Zina etmem için bana izin ver, artık tahammülüm kalmadı” dedi. Orada bulunanlar, gencin bu fena isteğinden dolayı, hiddete geldiler. Bazıları onu şiddetle azarlarken, kalkıp ağzını kapatmak için üzerine hücum edenler oldu. Ancak, Peygamber Efendimiz(SAV) bunların hiçbirine izin vermediği gibi, susup genci dinledi. Sonra yanına çağırdı ve onu dizlerinin dibine oturtup şöyle sordu: “Böyle bir şeyin senin annenle yapılmasını ister miydin?” Genç: “Hayır Ya Rasulallah! elbette istemezdim.” dedi. Peygamberimiz(SAV): “Hiçbir insan, annesine böyle bir şey yapılmasını istemez” buyurdu ve şöyle devam etti hadise: “Peki senin bir kızın olsaydı, ona böyle bir şey yapılmasını ister miydin?” diye sordu. Genç adam bu soruya da: “Canım sana feda Ey Allah’ın Rasulü, istemezdim.” diye cevap verdi. Peygamberimiz(SAV) “Hiçbir insan, kızına böyle bir şeyin yapılmasını istemez” buyurdu. Ardından da: “Halanla veyahut teyzenle böyle bir şey yapılmasını ister miydin?” dedi. Genç: “Hayır Ya Rasulallah!” dedi. “Bir başkasının kız kardeşinle zina etmesini ister miydin?” dedi Rasulullah. “Hayır! hayır, istemezdim!” diye cevap verdi genç. Ve Peygamberimiz(SAV) sözlerini şöyle bitirdi: “Hiç kimse, halasıyla, teyzesiyle, kız kardeşiyle zina edilmesini istemez.” Sonra da, o gence dua buyurdu: “Allah’ım bunun günahını bağışla, kalbini temizle ve namusunu koru.” Bazı raviler o gencin, Cüleybib olduğunu söylerler. Kendisi, nefsine hakim olmakta zorlanan bir genç olarak tanınırdı ve ashab arasında kötü bir şöhreti vardı. Ancak, Resulullah ile aralarında geçen bu olaydan sonra, tertemiz birisi oldu. Daha önceleri kimse ona kız vermek istemezken, Peygamberimiz(SAV)’in aracılığı ile evlendirildi. Evlendikten az bir zaman sonra da, ilk katıldığı harpte şehit oldu. Söz konusu harbin sonunda Peygamberimiz(SAV) ashabına sordu: “Hiç eksiğiniz var mı?” “Hayır Ya Rasulallah, hepimiz tamamız!” dediler.
“Ama benim bir eksiğim var” buyurdu Peygamberimiz(SAV) ve Cüleybib’in başucuna giderek: “Cüleybib benden, ben de Cüleybib’denim” buyurdu.[41]
Bir başka kıssada ise şu şekilde bahsedilir:
Hz. Ömer devrinde bir genç vardı. Bu genç mescidden hiç ayrılmazdı. Sanki o bir mescid kuşuydu. İbadetine dikkatli, nafileleriyle de Allah’a yaklaşanlardan olduğu her halinden belliydi. Bir ara, Hz. Ömer (r.a.) bu genci mescitte göremez oldu.
Zaten, cemaatin bazı mezheplere göre farz, bazılarına göre namazdan bir rükün ve en azından sünnet-i müekkede olmasının ve bir imam arkasında namaz kılmanın hikmetlerinden biri de bu değil mi? İmam arkasına dönüp cemaatini süzecek ve gelmeyen varsa onu soracak… hele bu imam Hz. Ömer (r.a.), cemaat de ashap olursa…
Hz. Ömer, cemaat ne kadar kalabalık olursa olsun cemaatini çok iyi tanır ve adeta her gün onları kontrol ederdi. İşte bu genci görmeyince de böyle sormuştu: “Acaba falanca gence ne oldu? Bir-iki gündür mescitte göremiyorum.” Cemaat önce cevap vermek istememiş ve herkes gözlerini yere çevirmişti Ömer’le göz göze gelmemek için. Hz. Ömer (r.a.), cemaatteki bu garipliği görünce sorusunu tekrar eder ve içlerinden biri cevap verir: “Ey Müminlerin Emiri! Onu, uygunsuz bir yere giden yolda ölü olarak bulduk. Seni üzmemek için hemen namazını kılıp gömdük.”
Hz. Ömer işi anlar. Sanki Ömer’in gözünden perde kalkmış ve genci asıl mahiyetiyle görmüş gibidir. Hadisenin aslı şudur:
Bu genç mescide gelip giderken, evi o yolun üzerinde olan bir kadın, gence musallat olmuştur. Genç bekardır ve kadın, onu yoldan çıkarabilmek için şeytanın bütün oyunlarını kullanmaktadır. Ancak her defasında genç ondan gelen tekliflere karşı mukavemet eder, dayanır ve günaha girmekten kurtulur.
Ne var ki her insanın bir zayıf anı olur. İşte o gün de o gencin zayıf anıdır. Kadın bütün aşüfteliğiyle ona işaret edince genç dayanamaz ve o eve doğru bir-iki adım atar. Birden dudaklarında, gayr-i ihtiyari bir ayetin temessülünü hisseder. Yani genç gayr-i ihtiyari olarak bu ayeti devamlı ve ısrarla okumaya başlar. Önce farkına varmadan diline dolanan bu ayet, farkına vardığı anda işini bitirmeye yetmiştir. O semavi saika gibi gelen ayet şudur:
“Onlar ki takva dairesi içinde yaşarlar, kendilerine şeytandan bir tayf, bir vesevese geldiği zaman hemen Allah’ı hatırlar ve gözlerini hakka açarlar.”[42]
Genç sanki kendisine bu ayetler yeniden nazil oluyor gibi bir ruh haleti içine girer: Niyet ettiği işten dolayı Rabbinden çok utanır, haya eder… Rabbinin ona olan bunca ihsanını unutup bir an dahi olsa günaha meylinden dolayı ürperir ve hele sürçme anında bile Rabbinin onu nefsiyle baş başa bırakmayıp diline saldığı ayetle onu kendisine çevirmesi, bu ışık insanı öylesine heyecanlandırır ki, kalb balansı bu heyecana dayanamaz; O’nu anar ve ötelere yürür.
Hz. Ömer (r.a.), gencin serancamesini öğrenince hemen onun kabrine koşar. Kabre doğru eğilir ve sesi çıktığınca bağırır:
“Ey genç! Rabbinden korkanlar için iki cennet vardır” der. Tam bu esnada Ömer (r.a.)’in sesine denk gür bir ses daha duyulur ve adeta makber lerzeye gelir. Bu ses, o gence aittir ve şöyle demektedir: “Ey Müminlerin Emiri! Allah bana senin dediğinin iki katını lütfetti.”[43] Bu ses ister bu gence ait olsun isterse onun yerine bir melek konuşmuş bulunsun veya bunların hiçbiri olmasın da, sema lerzeye gelip bu sözleri söylesin, fark etmez. Genç, Allah’tan korkmasının mükafatını iki kat olarak görmüştür.
SELMAN ORAL
DİPNOTLAR
[1] Enam 151
[2] Nur 31, 32
[3] M. Zevaid 6/269
[4] 6/258, M. S. Müslîm Hn. 1094
[5] İ. Kesir, Furkan 68 (3/326)
[6] M. Mesabih Hn. 5109
[7] Nur Suresi 2
[8] R. Nasıhin
[9] Haraiti
[10] Buhârî, Tefsir Sure 25:2
[11] Buhârî, K. Nikâh B. 107 (6/156)
[12] İ.Hibban
[13] Kurtûbî 12/167
[14] Bezzar
[15] Bezzar
[16] Beyhaki
[17] Beyhaki
[18] Beyhaki
[19] Hakim
[20] İ. Neccar
[21] Taberani
[22] Ebu Davud c. 2, s. 246
[23] Hakim
[24] M. Enhür
[25] Isfahanı
[26] Taberani
[27] Nur, 30
[28] Nur, 31
[29] İmam Ahmed, Ebu Davud, Tirmizi
[30] Haytüs Sahabe, Kadınların biatı bölümü
[31] Beyhaki
[32] Müttefekun Ale
[33] İbni Hıbban
[34] Hakim
[35] İhya-u Ulumuddin, Şehvet Bahsi
[36] Zariyat 56
[37] Müslim, Tevbe, 9, (2748)
[38] İbn Mace,Zühd,30
[39] İhya-u Ulumuddin, Tevbe Bahsi
[40] İhya-u Ulumuddin, Şehvet
0 notes
musstuffsworld · 3 years
Text
Tumblr media
ZİNÂ EN BÜYÜK GÜNAHLARDANDIR.
Zina'ya yaklaşmayın. Zira o, tam bir iğrençliktir, pek kötü bir yöneliştir."İsra 32 Zinanın Tanımı Zinâ; evlilik bağı olmaksızın ergin bir erkeğin ergin bir kadınla veya ergin bir kadının ergin bir erkekle isteyerek yaptığı cinsel ilişkidir.
Bu tariften anlaşılacağı üzere, bekâr veya evli olarak bekârla yapılacak cinsel ilişki zina olduğu gibi, evli ile yapılacak cinsel ilişki de zinadır. Hatta fâhişe/hayat kadını! ile yapılan cinsel ilişki de zinadır. Zina Allah'a ortak koşmanın ve insan öldürmenin ardından gelen üçüncü büyük günahtır.
ZİNAYA GENEL BAKIŞ
Zinâ; genelde vücûdun erotik organlarını teşhir, şehvetle bakışma ve gizli buluşma gibi haramlarla başlayan ve çok defa yalan, aldatma ve içki gibi haramlarla bağlantılı olarak sonuçlanan îmanı eritici bir haramdır.
Zinâ; toplumun ana kurumu olan aile müessesesinin kutsiyetini zedeleyen, kurulmasını engelleyen, mutluluğunu gideren ve sonuç olarak da neslin bekasını tehdit eden bir haramdır.
Zinâ; cemiyette kadın ticaretini başlatan, geliştiren ve topluma giderek artan oranda fâhişeler salan bir haramdır.
Zinâ; yaygınlaşması, sanatı, edebiyatı, ilmi, siyaseti, yönetimi ve askerî stratejiyi olumsuz yönde etkileyen bir haramdır.
Zinâ; sebep olduğu ana-baba ve akraba şefkatinden yoksun, hırçın ve nesebi gayr-ı sahih çocuklarla toplumun problemlerini artıran bir haramdır.
Zinâ; bizzat zinacılar arasında kin ve nefret doğuran, onların bağlı bulunduğu aileleri için de bir namus lekesi olarak ihtilâflara, kavgalara ve hatta cinayetlere sebep olan bir haramdır. Zinâ; bir çok bedenî ve rûhî hastalığın da kaynağı olan bir haramdır.
Zinâ; düzensiz harcamalara, iş gücü israfına ve isabetsiz teşebbüslere ve çok yönlü nefsanîliğe yönelterek fakirlik doğuran bir haramdır.
Özetlersek deriz ki zinâ; ferdî, ailevî ve içtimaî/sosyal hayatı çökertici ve tövbesizler için âhiret azabına uğratıcı bir haramdır.
KUR'ÂN' DA ZİNA YASAĞI
Yüce Allah Kur'ân-ı Kerim'de zinayı açık olarak yasaklamakta, verilecek cezayı bildirmekte ve zinanın sebep olacağı Âhiret Azâbı'nı da duyurmaktadır. İsra Sûresi Âyet 32: "Yapmak bir tarafa Zina'ya yaklaşmayın. Zira o, tam bir iğrençliktir, pek kötü bir yöneliştir." "Furkân Sûresi Âyet 68-69: "Gerçek müminler Allah'ın yanı sıra ilâh edinip O'na yalvarmazlar. (Öldürdükleri için yargı kararıyla) ölümü hak edenler dışında, Allah'ın haram kıldığı cana kıymazlar. Zina da yapmazlar. Bunları yapan kişi işlediği günâhın cezasını görür. Kıyamet Günü bütün günahlarının cezası birbirine eklenir; azâbı kat kat olur. O azabın içinde aşağılık bir halde ebedî olarak kalır."
Peygamberimizin Dilinde Zina Yasağı Yüce Allah zinayı yasakladığı gibi, O'nun Resûlü Peygamberimiz Hz.Muhammed de yasaklamış, ayrıca zina ile ilgili gerekli bilgileri de vermiştir.
Allah şanını ve bağlılarını artırsın O, zinayı konu alan, sorumluluğu ve azabını duyuran değişik hadislerinde şöyle buyurur: "... Aman zina yapmayınız. Zinadan da, diğer cinsel haramlardan da korununuz. Şu gerçeği çok iyi belleyiniz: Cinsel haramlardan korunan kişi Cennet'liktir." "Eğer zinanın uğratacağı azapla ilgili olarak benim bildiğimi sizler de bilseydiniz pek az güler, çok çok ağlardınız."
Allah'ın Resûlü zinanın haramlığı ve azabını açıklamakla kalmamış, Peygamberlik gözüyle onun zararlarını görmüş ve bize de duyurmuştur. O, zinanın ferdî ve sosyal zararlarını şöylece dile getirmiştir:
"Zina arttığı zaman fakirlik ve çaresizlik de çoğalır." "Aman zina yapmayınız. Zina yaparsanız sizin nikâhlı kadınlarınızdan, kadınlarınızın da sizden alacağı cinsel haz körelir. Aman namuslu olunuz ki, kadınlarınız da namuslu olsunlar."
Yukarıda sunduğumuz hadisler gibi aşağıda sunacağımız hadisler de zinanın kişisel ve sosyal zararlarını açıklamaktadır: "Zinanın yaygınlaşarak açığa vurulduğu toplumda (aklî hastalıklar ve) ölüm oranı artar." "Bir cemiyette zina ve faiz açığa çıkıp yaygınlaşırsa o cemiyet halkının bizzat kendileri Allah'ın azâbını üzerlerine çekmiş olurlar." "Zinanın ortaya çıkarak açıktan rağbet gördüğü bir toplumda, rağbet edici fertler, mutlaka ve mutlaka önceki nesiller arasında bilinmeyen hastalıklara ve kafa rahatsızlıklarına yakalanırlar."
Dünya ve âhiret hayatını olumsuz yönde etkileyecek pek büyük bir suç ve günah olduğu içindir ki İslâm zinayı yasaklamakla kalmamış, zinayı engelleyecek bütün tedbirleri de almıştır.
ZİNAYI ENGELLEYİCİ KURALLAR
İslâm Dini; zinayı engellemek için:
a-Şehvetle bakışmayı, çıplaklığı, gizli kadın erkek birlikteliğini, kadın için yalnız başına uzunca yolculuğa çıkmayı, alkollü içkileri ve şehveti tahrik edici mûsikiyi, zina yöneltici ve onu sakıncasız gösterici (görsel ve yazılı yayınları) yasaklamıştır.
b-Kadının babası veya kocası ya da kardeşleri tarafından bakılmasını mecburîleştirmiş, böylece zinaya açılan fakirlik yolunu tıkamıştır.
c-Toplum yönetimini ve velileri evlendirme ile görevlendirmiş, boşanmayı kolaylaştırmış, özel şartları içinde sınırlı çok evliliği onaylamıştır.
d-İslâm Dini, zinayı örgütleyip organize etmeyi veya ona aracılık yapmayı yasaklamıştır. Zina kazancını da haram kılmıştır. Kadın erkek ayırımı yapmaksızın zinacıları aşağılamış ve cezalandırmıştır.
SORULARINIZ VE CEVAPLARI
SORU: ZİNANIN DÜNYEVÎ CEZASI NEDİR?
Cevap: İslâm toplumunda dört şahidin tanık olabileceği şekilde açıktan zina yapanlara yargı kararıyla verilecek Kur'ânî ceza, Nûr sûresinin ikinci âyetinde şöylece açıklanmaktadır: " Zina eden kadın ve erkeğin her birine yüz sopa vurun. Allah'a ve âhiret gününe inanıyorsanız,zinacılara acıma duygunuz sizi Allah'ın bu emrini uygulamaktan alıkoymasın. Ayrıca onların cezalandırılmasına bir grup mümin de tanık olsun."
SORU: ZİNADAN KORUNAN NAMUSLULAR ZİNACILARLA EVLENEBİLİR Mİ?
Cevap:Tövbe etmedikçe ve durumlarını düzeltmedikçe zinacı erkekler namuslu kadınlarla, zinacı kadınlar da namuslu erkeklerle evlenemezler. Örneğin medya aracılığıyla nikâhsız ilişkilerini açıklayanlar,yine medya aracılığıyla tövbelerini dile getirmedikçe namuslu kişilerle evlilik yapamazlar Nûr sûresinin 3. âyeti bu durumu açıklamaktadır: "Zinacı erkek ancak kendisi gibi zinacı veya Allah'a ortak koşar bir kadınla evlilik yapabilir…"
SORU: EN AĞIR ZİNA TÜRLERİ HANGİLERİDİR?
Cevap : Zina, evlilik dışı cinsel ilişki olmak itibariyle aynı ise de kendi içinde manevî ağırlık şiddetine göre sıralanmaktadır.
En ağır türünden başlayarak, hadisler ışığında zinayı şöylece sıralayabiliriz:
1-MAHREMLERLE YAPILAN ZİNA:
Kendileriyle ebediyen evlenilemeyecek olan kızkardeş, kayın valide, hala, süt teyze gibi mahremlerle yapılan zina, sorumluluğu ve azabı en ağır olan zinadır. Allah'ın Resûlü şöyle buyurur : "(Helâl/yapılabilir görerek) mahremleri ile zina eden kişi Cennet'e giremez."
2-KOMŞU İLE YAPILAN ZİNA:
Mahremlerle yapılan zinaya nazaran ikinci derecede değerlendirebileceğimiz zina türü de komşularla yapılan zinadır. Allah'ın Resûlü şöyle buyurur:
- İyice bilmenizi isterim. Kişinin komşusunun (veya ortağının) hanımı ile zina etmesi, onun için on kadınla zina etmesinden daha büyük bir günahtır; Daha büyük bir azâp sebebidir.
3-DÎNİ VE ÜLKESİ İÇİN SAVAŞAN MÜCÂHİTLERİN KADINLARIYLA ZİNA:
Bu da pek şiddetli ve ağır mesuliyetli bir zinadır.
İkinci derecede zina olarak da değerlendirilebilecek olan bu tür zina ile ilgili olarak Allah'ın Resûlü pek çok uyarıda bulunmuştur. Sakındırıcı vasıftaki hadislerinde O, şöyle buyuruyor: ["Aman savaşan müminlerin eşlerinden uzak durun." "(Zira) Savaşan müminlerin eşleri, savaşa çıkmayıp geride kalmış bulunan mümin erkeklere anneleri gibi haramdır. Ey müminler! Ne zann ediyorsunuzz? Siz bir savaşçının ırzını çiğnemeyi sıradan bir cinsel ilişki mi sanıyorsunuz?"
4-BİR ARADA TOPLUCA YAPILAN ZİNA:
Sorumluluğu ve azabı pek ağır olan bir zina türü de bir arada topluca yapılan zinadır.
Kişinin başkalarının yanında ve gözleri önünde eşi ile ilişkide bulunmasının çok yönlü bir haram olduğu düşünülürse, bir arada topluca zinanın ne derece ağır, büyük bir haram olduğu kavranılabilir.
5-EVLİLERİN-YAŞLILARIN ZİNASI:
Allah'ın Resûlü doğuracağı sorumluluğun farklı olacağı bir zina nevinin de evlilerin ve de yaşlıların zinasının olacağını şu hâdisleriyle bildirmiştir. "Üç sınıf insan vardır ki Allah Kıyâmet Günü'nde onları zatına muhâtap tutup konuşmaz. Onlara rahmet nazarıyla bakmaz. Onları günahlarından arındırmaz.Onlar için elem verici bir azabpda vardır.Bunlar kibirli fakirler, sık sık yalan söyleyen idareciler ve evli-yaşlı zinâcılardır."
6-BEKÂRLARIN ZİNASI:
Bekârların bekârla olan ilişkisi, zina ve haram ise de diğer zina türlerine kıyasla sorumluluğu en az olan zina türüdür.
Sonuç En büyük günahlardan biri olan zina maddî ve mânevî pek zararı içerir. Zina yapmak günahkâr kılar. Zina yasağını tanımamak ise kâfir eder. Kâfirler ise ebedî Cehennemliktir.
ZİNA NEDİR? ZİNA İLE İLGİLİ AYET VE HADİSLER
Zina nedir? Zina ile ilgili ayet ve hadisler nelerdir? Zinadan nasıl uzak durulur? Zina neden yasaklanmıştır ve zinanın zaraları nelerdir? İslam hukukunda zinanın cezası nelerdir? Sorularının cevabını haberimizin detayında bulabilirsiniz…
Zina etmek, bir kadınla nikâhsız veya haksız olarak cinsel temasta bulunmaktır. Zina âyet ve hadislerde kesin bir şekilde yasaklanmıştır ve haram kılınmıştır.
ZİNA NEDİR? ZİNA ÇEŞİTLERİ NELERDİR?
Zina etmek, bir kadınla nikâhsız veya haksız olarak cinsel temasta bulunmaktır. Nikahlanmamış kız arkadaşla veya nişanlı ile yapılan cinsel ilişki de zinadır. Arapça “zenâ” fiilinden mastar. Zinanın sözlük ve terim anlamı birdir. Bu da; bir erkeğin kadınla bir akde veya haklı bir sebebe dayanmaksızın önden cinsel temasta bulunmasıdır. Zina eden erkeğe “zânî” kadına ise “zâniye” denir.
Zina Haram Mıdır?
Zina âyet ve hadislerde kesin bir şekilde yasaklanmıştır ve haram kılınmıştır. Zira Âyet-i Kerime’de “Zinâya yaklaşmayınız!..”(el-İsrâ, 32) emrine titizlikle uymak gerekir. Bu âyet-i kerîmede zinâ bir tarafa, ona yaklaştıracak davranışlar bile yasaklanmıştır. Zina, öteden beri insan aklının, ahlâk ve hukuk nizamlarının ve diğer semâvî dinlerin tamamen yanlış ve çirkin gördüğü bir davranış olup İslâm’da da büyük günahlardan sayılmıştır.
Zina Çeşitleri Nelerdir?
Ebû Hüreyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Nebî sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Âdemoğluna zinadan nasibi takdir olunmuştur. O buna mutlaka erişir.
Gözlerin zinası bakmak,
Kulakların zinası dinlemek,
Dilin zinası konuşmak,
Elin zinası tutmak,
Ayakların zinası yürümektir.
Kalbe gelince o, arzu eder, ister.
Üreme organı ise, bunu ya gerçekleştirir, ya da boşa çıkarır.” (Buhârî, İsti’zân 12, Kader 9; Müslim, Kader 20-21. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Nikâh 43)
ZİNA İLE İLGİLİ AYETLER
İsrâ Sûresi 32
“Zinaya yaklaşmayın. Zira o, bir hayâsızlıktır ve çok kötü bir yoldur.”
Nûr Sûresi 2
“Zina eden kadın ve zina eden erkekten her birine yüz sopa vurun; Allah’a ve ahiret gününe inanıyorsanız, Allah’ın dininde(hükümlerini uygularken) onlara acıyacağınız tutmasın. Müminlerden bir gurup da onlara uygulanan cezaya şahit olsun.”
Nûr Sûresi 3
“Zina eden erkek, zina eden veya müşrik olan bir kadından başkası ile evlenmez; zina eden kadınla da ancak zina eden veya müşrik olan erkek evlenir. Bu, müminlere haram kılınmıştır.”
Nûr Sûresi 4
“Namuslu kadınlara zina isnadında bulunup, sonra (bunu isbat için) dört şahit getiremeyenlere seksener sopa vurun ve artık onların şahitliğini hiçbir zaman kabul etmeyin. Onlar tamamen günahkârdırlar.”
Nûr Sûresi 6
“Eşlerine zina isnadında bulunup da kendilerinden başka şahitleri olmayanlara gelince, onların her birinin şahitliği, kendisinin doğru söyleyenlerden olduğuna dair dört defa Allah adına yemin ederek şahitlik etmesi, beşinci defa da, eğer yalan söyleyenlerden ise Allah’ın lânetinin kendi üzerine olmasını dilemesidir.”
Nûr Sûresi 8
“Kadının, kocasının yalan söyleyenlerden olduğuna dair dört defa Allah adına yemin ve şahitlik etmesi, beşinci defa da, eğer(kocası) doğru söyleyenlerden ise Allah’ın gazabının kendi * üzerine olmasını dilemesi kendisinden cezayı kaldırır.”
Nûr Sûresi 23
“Namuslu, kötülüklerden habersiz mümin kadınlara zina isnadında bulunanlar, dünya ve ahirette lânetlenmişlerdir. Yapmış olduklarına, dilleri, elleri ve ayaklarının, aleyhlerinde şahitlik edeceği gün onlar için çok büyük bir azap vardır.”
Nûr Sûresi 26
“Kötü kadınlar kötü erkeklere, kötü erkekler ise kötü kadınlara; temiz kadınlar temiz erkeklere, temiz erkekler de temiz kadınlara yaraşır. Bu sonuncular, (iftiracıların) söylediklerinden çok uzaktırlar. Kendileri için bağışlanma ve güzel bir rızık vardır.”
Nûr Sûresi 30
“(Resûlüm!) Mümin erkeklere, gözlerini(harama) dikmemelerini, ırzlarını da korumalarını söyle. Çünkü bu, kendileri için daha temiz bir davranıştır. Şüphesiz Allah, onların yapmakta olduklarından haberdardır.”
Nûr Sûresi 31
“Mümin kadınlara da söyle: Gözlerini (harama bakmaktan) korusunlar; namus ve iffetlerini esirgesinler. Görünen kısımları müstesna olmak üzere, zinetlerini teşhir etmesinler. Baş örtülerini, yakalarının üzerine (kadar) örtsünler. Kocaları, babaları, kocalarının babaları, kendi oğulları, kocalarının oğulları, erkek kardeşleri, erkek kardeşlerinin oğulları, kız kardeşlerinin oğulları, kendi kadınları (mümin kadınlar), ellerinin altında bulunanlar (köleleri), erkeklerden, ailenin kadınına şehvet duymayan hizmetçi vb. tâbi kimseler, yahut henüz kadınların gizli kadınlık hususiyetlerinin farkında olmayan çocuklardan başkasına zinetlerini göstermesinler. Gizlemekte oldukları zinetleri anlaşılsın diye ayaklarını yere vurmasınlar (Dikkatleri üzerine çekecek tarzda yürümesinler). Ey müminler! Hep birden Allah’a tevbe ediniz ki kurtuluşa eresiniz.”
Furkân Sûresi 68
“Yine onlar ki, Allah ile beraber (tuttukları) başka bir tanrıya yalvarmazlar, Allah’ın haram kıldığı cana haksız yere kıymazlar ve zina etmezler. Bunları yapan, günahı(nın cezasını) bulur”
Mümtehine Sûresi 12
“Ey Peygamber! İnanmış kadınlar, Allah’a hiçbir şeyi ortak koşmamak, hırsızlık yapmamak, zina etmemek, çocuklarını öldürmemek, elleriyle ayakları arasında bir iftira uydurup getirmemek, iyi işi işlemekte sana karşı gelmemek hususunda sana biat etmeye geldikleri zaman, biatlarını kabul et ve onlar için Allah’tan mağfiret dile. Şüphesiz Allah, çok bağışlayandır, çok esirgeyendir.”
ZİNA İLE İLGİLİ HADİSLER
Zina Türleri Hadisi
Ebû Hüreyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Nebî sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Âdemoğluna zinadan nasibi takdir olunmuştur. O buna mutlaka erişir. Gözlerin zinası bakmak, kulakların zinası dinlemek, dilin zinası konuşmak, elin zinası tutmak, ayakların zinası yürümektir. Kalbe gelince o, arzu eder, ister. Üreme organı ise, bunu ya gerçekleştirir, ya da boşa çıkarır.” (Buhârî, İsti’zân 12, Kader 9; Müslim, Kader 20-21. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Nikâh 43)
İnsanı Cehenneme Sürükleyen 2 Şeyden Biri Cinsel Organıdır
Ebû Hüreyre radıyallahu anh şöyle dedi:
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’e:
– İnsanları cennete en fazla götürecek şey nedir? diye soruldu.
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem:
– “Allah’a saygı (takvâ) ve güzel ahlâktır”buyurdu.
– İnsanları cehenneme en fazla götürecek şey nedir? diye sorulunca da:
– “Ağız ve cinsel organdır” buyurdu. (Tirmizî, Birr 62. Ayrıca bk. İbni Mâce, Zühd 29)
Müslüman Zina Etmez
Ebû Hüreyre (r.a)’den rivâyet edildiğine göre Nebiyy-i Ekrem (s.a.v) şöyle buyurmuştur:
“Zinâkâr, (kâmil bir) mü’min olarak zinâ etmez; hırsız, (kâmil bir) mü’min olarak çalmaz; içki içen, (kâmil bir) mü’min olarak içki içmez. Kişi bunları yaptıktan sonra tevbe kapısı hâlâ ona açıktır.” (Buhârî, Hudûd, 20)
Allahın Sevmediği Amel, Zina
Hz. Âişe vâlidemizin rivâyetine göre Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur:
“Ey ümmet-i Muhammed! Erkek veya kadın bir kulunun zina etmesini, Allah’tan daha çok kıskanan (hoşnutsuzluk ve nefretle karşılayan) hiçbir kimse yoktur. Ey ümmet-i Muhammed! Siz benim bildiklerimi bilseydiniz, az güler çok ağlardınız.” (Buhârî, Nikâh, 107)
Haramı Görünce Tekrar Bakma!
Büreyde (r.a) der ki: Rasûlullah (s.a.v), Hz. Ali’ye hitaben şöyle buyurdu:
“Ey Ali, âniden bir haramı gördüğünde dönüp tekrar bakma! Zira ilk bakış senin(için affedilmiş)tir, ancak ikinci bakış aleyhinedir (günahtır).” (Ebû Davud, Nikâh, 42-43/2149; Tirmizî, Edeb, 28/2777; Heysemî, VIII, 63)
Ansızın Görülen Haram
Cerîr radıyallahu anh şöyle dedi:
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’e ansızın görmenin hükmünü sordum.
– “Hemen gözünü başka tarafa çevir!” buyurdu. (Müslim, Âdâb 45. Ayrıca bk. Ebû Davûd, Nikâh 43; Tirmizî, Edeb 28)
Bir Başkasının Avret Yerine Bakmak Haramdır
Ebû Saîd radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Erkek, erkeğin avret yerine, kadın da kadının avret yerine bakamaz. Bir erkek başka bir erkekle; bir kadın da başka bir kadınla bir örtü altında yatamaz.”
Müslim, Hayz 74. Ayrıca bk. Tirmizî, Edeb 38; İbni Mâce, Tahâret 137
Mahremiyete Dikkat
İbni Abbas radıyallahu anhümâ‘dan rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Hiçbiriniz, yanında mahremi bulunmayan bir kadınla başbaşa kalmasın.” (Buhârî, Nikâh 111, Cihâd 140; Müslim, Hac 424. Ayrıca bk. Tirmizî, Radâ’ 16, Fiten 7)
Fuhuş İslam’da Yasaktır
Ebû Mes’ûd el-Bedrî radıyallahu anh‘den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, köpek parasını, fuhuş gelirini ve falcılık ücretini yasaklamıştır.
Buhârî, Büyû 25, 113, İcâre 20, Talâk 51, Tıb 46, Libâs 86, 96; Müslim, Müsâkât 40. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Büyû 26, 63; Tirmizî, Büyû 46, 49, 50, Nikâh 37, Tıb 23; Nesâî, Sayd 15, Büyû 91, 92, 94; İbni Mâce, Ticârât 9
Bir Başkasına Zina Suçu Atmak Büyük Günahtır
Ebû Hüreyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Nebî sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
– “Yedi helâk ediciden kaçının!” Sahâbîler:
– Ey Allahın Resûlü! Bunlar nelerdir? diye sordular. Hz. Peygamber:
– “Allah’a ortak koşmak, sihir (büyü) yapmak, Allah’ın haram kıldığı bir nefsi haksız yere öldürmek, faiz yemek, yetim malı yemek, savaş meydanından kaçmak, evli, namuslu ve hiç bir şeyden haberi olmayan kadınlara zina isnad etmektir,”buyurdu.
Buhârî, Vasâyâ 23, Tıb 38, Hudûd 44; Müslim, Îmân 145. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Vasâyâ 10; Nesâî, Vasâyâ 12
Kıyamet Günü Allah Teâla Zina Edenin Yüzüne Bakmaz
Yine Ebû Hüreyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Allah Teâlâ kıyamet gününde üç kişiyle konuşmaz, onları temize çıkarmaz, suratlarına bile bakmaz; üstelik onlar korkunç bir azâba uğrarlar.
Bunlar; zina eden ihtiyar, yalan söyleyen hükümdar, kibirlenen fakirdir.” (Müslim, Îmân 172. Ayrıca bk. Tirmizî, Cennet 25; Nesâî, Zekât 75, 77)
Zina İftirası Ahirette İflas Ettirir
Ebû Hüreyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre, Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem:
“Müflis kimdir, biliyor musunuz?” diye sordu. Ashâb:
– Bizim aramızda müflis, parası va malı olmayan kimsedir, dediler. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem:
“Şüphesiz ki ümmetimin müflisi, kıyamet günü namaz, oruç ve zekât sevabıyla gelip, fakat şuna sövüp, buna zina isnâd ve iftirası yapıp, şunun malını yiyip, bunun kanını döküp, şunu dövüp, bu se-beple iyiliklerinin sevabı şuna buna verilen ve üzerindeki kul hakları bitmeden sevapları biterse, hak sahiplerinin günahları kendisine yükletilip sonra da cehenneme atılan kimsedir”buyurdular. (Müslim, Birr 59. Ayrıca bk. Tirmizî, Kıyâmet 2)
Zina Eden Affedilir mi?
Ebû Zer radıyallahu anh şöyle demiştir:
Nebî sallallahu aleyhi ve sellem’le birlikte Medine’nin Harra mevkiinde yürüyordum. Derken Uhud dağı karşımıza çıkıverdi. Resûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem:
– “Ey Ebû Zer!” dedi. Ben:
– Buyur yâ Resûlallah! Emrine âmâdeyim, dedim. Resûlullah:
“Yanımda şu Uhud dağı kadar altın olsa, bu beni sevindirmez. Bir borcu ödemek için ayırdığımdan başka da yanımda bir dinar bulunarak üç gün geçmesini istemem. –Resulullah, önüne, sağına, soluna ve arkasına elleriyle verme işareti yaparak–yanımda bulunanı Allah’ın kullarına şöyle şöyle dağıtmak isterim” buyurdu. Sonra yoluna devam etti ve:
“Dünyada varlığı çok olanlar âhirette sevapları az olanlardır. Yalnız sağına, soluna ve ardına şöyle, şöyle ve şöyle verenler müstesnadır. Fakat onlar da ne kadar azdır”buyurdu. Sonra da bana:
“Ben yanına gelinceye kadar yerinden ayrılma” diye tenbih ederek gecenin karanlığında yürüyüp gözden kayboldu. Yüksek bir ses işittim bir kimsenin Nebî sallallâhu aleyhi ve sellem’e saldırmasından korktum. Onun yanına varmak istedim, fakat “Ben yanına gelinceye kadar yerinden ayrılma”buyruğunu hatırlayarak yerimden ayrılmadım. Resûl-i Ekrem yanıma gelince:
– Bir ses işittim ve ondan korktum, diye duyduğum sesten bahsettim. Hz.Peygamber:
– “Sen o sesi duydun mu?” diye sordu. Ben:
– Evet, diye cevap verdim. Resûl-i Ekrem şöyle buyurdu:
– “O gelen Cebrâil idi; bana ümmetinden Allah’a ortak koşmayarak ölen kimse Cennet’e girer, dedi.” Ben:
– Zina edip hırsızlık yapsa da mı? dedim. Resûl-i Ekrem:
– “Zina da etse, hırsızlık da yapsa neticede cennete girer” buyurdular.
Buhârî, İstikrâz 3, Rikak 14; Müslim, Zekât 32
Göz Zinası ve Kadın Kokusu
Allah Rasûlü sallâllâhu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur:
“Her göz (harama bakmakla) zinâ eder. Kadın koku sürünüp (erkeklerin bulunduğu) bir meclisten geçtiği zaman, o da zâniyedir/zinâ etmiş sayılır.” (Tirmizî, Edeb, 35/2786; Ebû Dâvûd, Tereccül, 7/4173; Nesâî, Zînet, 35)
Harama Bakmayı Terk Edene Ecir
Rasûlullah sallâllâhu aleyhi ve sellem bu hususta şöyle buyurmuştur:
“Harama bakış, iblisin zehirli oklarından bir oktur. Her kim Allah korkusu sebebiyle harama bakmayı terk ederse Allah ona, kalbinde lezzetini hissedeceği bir îman bahşeder.” (Hâkim, IV, 349/7875)”
Üçüncüsü Şeytandır…
Allah Rasûlü sallâllâhu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur:
“Bir erkek, yabancı bir kadınla baş başa kaldığında mutlaka üçüncüleri şeytan olur.” (Tirmizî, Radâ’, 16/1171; Fiten, 7/2165; Ahmed, I, 18, 26)
Zina ve Fuhuş Hastalıkları Çoğaltır
Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurur:
“Bir milletin içinde zina ve fuhuş ortaya çıkıp nihayet o millet bu suçu alenî olarak işlemeye başladığında, mutlaka içlerinde vebâ hastalığı ve kendilerinden önce gelip-geçmiş milletlerde görülmemiş başka hastalıklar yayılır.” (İbn-i Mâce, Fiten, 22; Hâkim, IV, 583/8623)
0 notes