Tumgik
#mistik bitkiler
Text
Üzerlik Nazar için Kullanılır mı?
Üzerlik Nazar için Kullanılır mı?
Tumblr media
#DekoratifBitkiler, #DoğalEnerjiKorunması, #DoğalKorunmaYöntemleri, #EskiInançlar, #EvDekorasyonu, #EvSüsleme, #GelenekselInançlar, #GelenekselKorunmaUygulamaları, #GelenekselTedaviler, #HalkInançları, #KoruyucuBitkiler, #KoruyucuEnerji, #MistikBitkiKullanımı, #MistikBitkiler, #NazaraKarşıDualar, #NazaraKarşıKoruma, #NazaraKarşıRitüeller, #NazardanKorunmaYolları, #NazardanKorunmaYöntemleri, #SembolikKorunma, #SpiritüelUygulamalar, #TıbbiVeAromatikBitkiler, #ÜzerlikOtu, #ÜzerlikOtuKullanımı, #ÜzerlikOtuKurutma https://is.gd/N4YDeU https://www.tibbivearomatikbitkiler.com/blog/uzerlik-nazar-icin-kullanilir-mi/
Üzerlik Nazar için Kullanılır mı ? sorusunun cevabını vermeden önce üzerlik otu hakkında kısa bir bilgilendirme yapalım;
Üzerlik otu, genellikle Akdeniz iklimine özgü olan, sıklıkla tarım alanlarında ve yol kenarlarında rastlanan bir bitki türüdür. Bilimsel adı “Helianthus annuus” olan bu bitki, yüksekliği ve büyük, sarı çiçekleri ile tanınır. Ayrıca tohumları, içerdikleri yağ nedeniyle özellikle yağ üretimi için ekonomik öneme sahiptir. Üzerlik otunun çiçekleri güneşi takip ederek döner, bu da bitkiye heliotropizm özelliğini kazandırır. Bitki, toprak kalitesine bağlı olarak farklı boylarda büyüyebilir ve genellikle çeşitli kuşların ve böceklerin ilgisini çeker. Hem endüstriyel hem de dekoratif amaçlarla yaygın olarak kullanılan üzerlik otu, aynı zamanda biyoenerji üretimi için de potansiyele sahiptir.
Üzerlikotu, popüler inanışlara göre nazara karşı koruyucu bir özelliğe sahip olduğuna inanılan bitkilerden biridir. Ancak, bu inançlar genellikle geleneksel ve kültürel geçmişe dayalıdır ve bilimsel bir temele dayanmaz. Üzerlik otunun özellikle Nazar Boncuğu olarak bilinen ve Türk kültüründe sıkça kullanılan objelerle ilişkilendirildiği görülür.
Üzerlik otunun nazara karşı kullanılması, eski Türk mitolojisi ve halk kültürüne dayanan bir inanıştır. Nazar, kötü enerjilerin veya kıskançlık nedeniyle kişinin üzerine yönlendirildiğine inanılan bir olgudur. Nazarın koruyucu gücüne sahip olduğuna inanılan üzerlik otu, bu tür enerjileri absorbe etme veya kişiyi koruma amacıyla kullanılabilir.
Ancak, bu tür inançlar bilimsel olarak kanıtlanmamıştır ve üzerlik otunun nazara karşı etkili bir koruma sağladığına dair kesin bir kanıt bulunmamaktadır. Modern bilim, nazara karşı koruma gibi soyut kavramlara dayalı bitkisel çözümlerin bilimsel olmadığını göstermektedir.
Sonuç olarak, üzerlik otu genellikle dekoratif ve tarımsal amaçlarla kullanılan bir bitki olsa da, nazara karşı koruyucu bir özelliğe sahip olduğuna dair inançlar kültürel ve folklorik bir geçmişe dayanmaktadır. Bu tür inançlar kişiden kişiye değişebilir ve bilimsel bir temele dayanmamaktadır.
Nazara karşı koruma amacıyla üzerlik otunu kullanma yöntemleri genellikle geleneksel inançlara dayanır ve kişiden kişiye değişebilir. Ancak, genel olarak, üzerlik otu nazara karşı koruma amacıyla genellikle kurularak veya evde dekoratif amaçlarla kullanılarak tercih edilir. Tavada yakmak veya yakma gibi uygulamalar daha yaygın değildir.
Üzerlik otunu nazara karşı kullanma örnekleri:
Kurutma ve Dekorasyon: Üzerlik otu genellikle çiçekleri ile birlikte kurutularak dekoratif amaçlarla kullanılır. Kurutulmuş bitki demetleri evin çeşitli köşelerine asılabilir veya vazolarda sergilenerek dekoratif bir öğe olarak kullanılabilir.
Evde Asma: Kurutulmuş üzerlik otu, özellikle kapı girişlerinde veya evin belirli bölgelerinde asılarak nazara karşı bir tür koruma amacıyla kullanılabilir. Bu, geleneksel bir uygulamadır ve sembolik bir anlam taşır.
Nazara Karşı Koruma İçin Dualar: Bazı kültürlerde, üzerlik otu nazara karşı koruma amacıyla dualarla birlikte kullanılır. Bu durumda, kişisel inançlar ve ritüeller devreye girebilir.
Unutulmamalıdır ki, nazara karşı koruma amaçlı uygulamalar genellikle semboliktir ve kişinin inançlarına bağlıdır. Bilimsel bir etkinlikleri kanıtlanmamıştır, bu nedenle bu tür uygulamaların kişisel tercihlere dayalı geleneksel uygulamalar olduğunu hatırlamak önemlidir.
0 notes
falcibaba · 1 year
Text
Kabala Büyüsü Nedir ve Nasıl Bozulur 2023?
Tumblr media
Kabala büyüsü, Yahudi kökenli bir büyü çeşididir ve tarihte Yahudiler tarafından ortaya çıkarılmıştır. Dinimizde yapılmasında sakınca olmayan bu büyü, zaman içinde gelişerek günümüze kadar gelmiştir ve hala uygulanmaktadır. Kabala büyüsü, genellikle danışanların sona eren ilişkilerini veya evliliklerinde gideni geri döndürmek, bağlamak için yapılır. Ayrıca, kopamadığınız biriyle bağlarınızı koparmak, ayrılmak, uzaklaştırmak için de kullanılır. Kabala büyüsü, giden sevgiliyi geri döndürmek için en etkili büyülerden biridir. Terk edilen taraf için ayrılık oldukça zor bir süreçtir. Ayrılık sürecinden geçiyorsanız, sakin olmanız ve medyumunuza danışmadan hiçbir harekette bulunmamanızı öneririz.
Kabala büyüsü nedir 2023?
Kabala büyüsü, insanların hayatında önemli bir yeri olan büyülerden biridir. Kabala büyüsü, İbrani dini inancında kullanılan bir metindir. Bu metin, Kutsal Kitap ve diğer kutsal kitaplarda yer alan inanç ve öğretilerle ilgilidir. Kabala büyüsü, kabalistik düşüncenin temelini oluşturur. Kabala büyüsü, insanın evrenle olan ilişkisini araştırır ve evrenin yapısını anlamak için kullanılır. Kabala büyüsü, doğaüstü güçlerin kullanılmasıyla gerçekleştirilir. Bu güçler, evrende mevcut olan enerjileri kullanarak gerçekleştirilir. Bu güçlerin kullanılması, sadece bu konuda eğitimli ve uzman kişiler tarafından yapılmalıdır. Kabala büyüsü, insanın hayatındaki problemleri çözmek için kullanılabilir. İnsanların hayatındaki sorunları çözmek için çeşitli ritüeller ve dua yöntemleri kullanılır.
Tumblr media
Kabala büyüsü nedir?
Kabala Büyüsünün amacı nedir?
Kabala büyüsü, sonlanmış ilişkileri yeniden canlandırmak ve sevdiğiniz kişiyle güzel günlere dönmek için kullanılır. Ayrılık sürecinde yaşadığınız duygu durumundan çıkmanın en basit ve hızlı yollarından biri büyü yaptırmaktır. Hem kendinizi üzmezsiniz, hem de sürenizi üzülerek geçirmemiş olursunuz. Eminiz ki sizin üzüldüğünüz kadar giden taraf da üzülecektir. Gurur bazen insanların harekete geçmesi için engel olabilir. Büyülerin tabiatüstü etkileri olduğundan sevdiğiniz kişinin size dönmesi basit olacaktır. Burada da en önemli nokta, işini iyi bilen bir medyum ile çalışmanızdır.
Kabala büyüsü nasıl bozulur?
Kabala, birçok mistik gelenekte yer alan, sembolik ve ezoterik bir anlam taşıyan bir öğretidir. Kabala büyüsü ise, bu öğretinin kullanılarak yapılan bir tür büyüdür. Bazı durumlarda, kabala büyüsü kişiler üzerinde olumsuz etkilere neden olabilir ve bu durumda büyünün bozulması gerekebilir. Kabala büyüsü nasıl bozulur sorusunun cevabı, büyünün yapılış şekline ve etkilerine göre değişebilir. Ancak genel olarak, kabala büyüsünün bozulması için bazı yöntemler mevcuttur. Birincisi, kabala büyüsünün neden olduğu olumsuz etkileri ortadan kaldırmak için dualar edebilirsiniz. Bu dualar, sizi negatif etkilerden koruyacak ve büyünün etkilerini zayıflatacaktır. Bu dualar, bir din adamından veya spiritüel bir liderden alınabilir. İkincisi, meditasyon ve yoga gibi teknikler kullanarak, zihninizi sakinleştirip büyünün etkilerine karşı korunabilirsiniz. Bu teknikler sizi rahatlatır, sakinleştirir ve zihninizi temizler. Üçüncüsü, kabala büyüsünü bozmak için doğal şifalı bitkiler kullanabilirsiniz. Bu bitkilerin kullanımı konusunda uzman bir kişiden yardım almak önemlidir. Bu bitkilerin enerjisi, kabala büyüsü etkilerini azaltabilir.
Kabala Büyüsünün Faydaları nelerdir?
Kabala büyüsünün faydaları arasında en önemlisi, insanların kendileriyle daha uyumlu hale gelmelerine ve hayatlarındaki herhangi bir sorunla başa çıkmalarına yardımcı olmasıdır. Bu büyü ayrıca, insanların zihinlerini daha net ve odaklı hale getirerek, daha iyi kararlar almalarına ve daha iyi sonuçlar elde etmelerine yardımcı olabilir. Ayrıca, Kabala büyüsü, insanların olumlu enerjileri çekmelerine ve negatif enerjilerden korunmalarına yardımcı olabilir. Bu büyü, bir kişinin gücünü artırarak, hayatındaki herhangi bir alanı daha iyi hale getirmesine yardımcı olabilir. Kabala büyüsünün diğer bir faydası da, kişinin zihnindeki blokajları kaldırmaya yardımcı olmasıdır. Bu blokajlar genellikle, kişinin özgüvenini, motivasyonunu ve yaratıcılığını engeller. https://www.youtube.com/watch?v=asQnNePX-n4 Read the full article
0 notes
estellamila · 2 years
Text
Günaydın bugün de birlikte sabah ettik ve sabaha kadar eridim eridim durdum tebrikler bakalım yarın da böyle güneşi doğuracak mıyız birlikte?
Anladım ki benim konuşmamı bekliyor ya da ağır bi manyak sadece izlemeyi seviyo böyleyse aşırı ürkütücü ama ağır bi manyak olsa evde asıl oturan kişiler buna müsaade etmezdi herhalde.
İlk gün orda biri oturuyor gibi gelmişti sonra saçmalama kızım dedim balkonun ışığı yanmıyor etmiyor ama yani içimde de deli gibi bi huzursuzluk var öyle böyle değil, 26 ekim akşamıydı bu. Bu deli manyak arkadaş gelmeyeli birkaç gün geçmişti ve tadım kaçmıştı göremediğim için nerelerde sürtüyor acaba diye... Sanal dostilerim bu nasıl oluyor inanın ben de inanamıyorum ama o, karşıdaki eve geldiği zaman bir şekilde hissediyorum beynim bunun bir şekilde tahmin mekanizmasını kurmuş yani kelimelerle açıklayın deseniz açıklayamam ama yani. Kısacası içime doğuyor diyim ama bunun bir yıldan uzun süren gözlemlerim sonucu oluşan bir tahmin mekanizması olduğunu da biliyorum bi yandan tutup mistik bir şeye bağlamam yani.
Her neyse ben 26 Ekim'deki tat kaçıklığımla 11 gibi erkenden panjurları indirdim, indirdim ama uyuyamadım duşa girdim çıktım filan saçlarım kurusun diye beklerken karşı binanın kapısı tık etti saat biri geçtikten sonra, ki o bu saatlerde gidiyor genelde. Bir de üçüncü kat karşı komşum yani kapıyı düğmeden açıyorlar yukardan öyle bi tık o... Evet beynim kendi içinde bi FBI ajanı gibi, bunları öğrendiğimi fark ettiğimde aslında farkında değildim onun varlığına dair her bi sese ışığa dikkat ettiğimin.
Benim üç dört gün reglim gecikti bu ay, onun da stresi vardı, bu kapının da tık sesini duyunca aha dedim göt evladı gelmiş ama lütfedip bu sefer balkona çıkmamış, tadım iyice kaçtı... Ağlamaklı oldum ama ağlayamadım sonra uyuyamadım da düşünmekten doğru düzgün, rüyamda da karşı komşum olan çifti ve onu gördüm. Kalitesiz bi uyku anlayacağınız rüya da stresliydi, hatırlamıyorum ama ne gördüğümü.
Ertesi gün yani 27'si çok şükür gerçekten regl oldum. Ve karşıya geçen cumartesi evde asıl oturan kadın sera çadırı kurdu o fotisini attığım... Ve ne hikmettir ki ilk kez benle konuştu o gün, sonunda kurdum çadırın iskeletini gibi bir şeyler dedi tatlı bi zafer hareketiyle kdrowpsaem, hemen laf arasında bu sene bu tarafa kuruyorum çünkü diğer uçtayken sulamayı unuttum hep öldü bitkiler filan dedi, açıklamaya bak bitkilere akşam geldiklerinde bile baktıklarını biliyorum o yüzden tam yemedim tabii ama bu işte bir iş var dedim içimden ama bir yandan da rahatsız mı oldular ki acaba dedim ama yedi yirmi dört oraya bakmıyorum ki hem benden rahatsız olmuş olsa direkt açıklama filan yapmaz niye yapsın ki kendi evi isterse balkonu full çadırla kaplar aq. O yüzden sonra düşündükçe bi tık umutlandım aplam dedim sen çöp çatanlık güçlerini kullanarak bizi kavuştur bu iki salaktan bi si olmaz dedim içimden... En son da adımı nereli olduğumu sordu Türk olduğumu duyunca aa ben de yıllar önce İstanbul'a gitmiştim vs. dedi güler yüzle filan.
Ben 27 Ekim gecesi gerçekten kafayı yedim sandım. Len orda biri var mı yok mu bir şey o çadırın içinde hareket ediyor biri bana bakıyor gibi geliyor diye diye sabah soluğu hastanede alacağımı sandığım o karanlık gece jskgkekf Görüyorum diyorum ama emin de olamıyorum çünkü balkon ışığı filan yanmıyor yani. Ben uyumadım arkadaşlar o gece meraktan. Bi şişe şarap almıştım favorim Chianti aşkım <3 açtım şişeyi hepsini bitirdim o gece normalde adetim değildir ve bir de aç karnına içtim ekstra çarptı o kafayla kendi kendime boşlukla flörtleşip bakışıyorsam da varsın öyle olsun zaten benim içim olmuş uçurum filan diyorum dkfwkfkw ve neredeyse hep aynı şarkıyı çaldım o gece kesin spotide en çok dinlediklerim listesine girmiştir... Aklım hep sende...
Ben ama kendi kendime konuşuyorum pencereyi açıyorum sigarayı yakıyorum onun gözlerini arıyorum filan, bir yandan da arada sinirlenip Türkçe aman sakın konuşma öyle anca bak falan diye sinirli sinirli kendime söyleniyorum ama dışımdan... Gerçekten ya böyle ilacın etkisiyle kendimi deli gömleğiyle bir yerde bulucam sabaha tüm bunlar hayal ürünü olacak ya da bu çocuk benden de manyak diye diye sabah oldu dostilerim ben masadan on bir evet yanlış okumadınız gündüz on birde kalktım o çadırın içinden biri çıkacak mı diye, kimseyi göremedim ama bu sırada balkonun gölgeliği filan indi güneş o tarafa gelince, sonra geri kalktı filan ve o sırada evin diğer kısımlarında hiçbir hareketlilik yok. Zaten o gece evde oturan çift çok geç geldi farklı bi arabayla ve arabadan küçük bir bavulla indiler... Ben sonradan fark ettim ki aslında bunları görmüyorum birkaç gündür?..
Her neyse dün ben gün boyu gördüm mü görmedim mi diye düşünmekten sonra gün içinde de uyuyamadım. Öğle sonrası böyle iki saat kadar daldım. Sonra akşam panjuru açtım artık karanlık iyice çökmüş orda yine biri var... Ve ben gece şarabın da etkisiyle cidden bayağı sırıttım bayağı ama uzun uzun baktım yüzüne gözümü kırpmadan yani daha ne kadar cesaret verebilirim konuşman için bilmiyorum bu kadar uzun uzun kimseye bakmadım ben yani.
Dün gece artık emin oldum çünkü bayağı hareketlilik oldu bu çocuk elektronik sigara içiyor onun dumanını filan gördüm yazık deli gibi esniyor orda götü donmadan nasıl duruyor üzülüyorum da bir yandan sonra beni denemek için attığı gerçeklik tokadını hatırlayıp oh olsun bekle göt lalesi diyorum. Çünkü bu manyak bir ay kadar önce yanında bi kızla geldi ben o sırada arkadaşımla telefonda konuşuyordum ve ertesi gün sınavım vardı. Her neyse bunu gördüm yanında bi kız şerefsiz evladı kaldırdı kafasını ben bakıyor muyum diye baktı böyle hınzır hani bir şey yapmadan önce sırıtırsın ya öyle hafif bir sırıttı ve kıza öpmek için eğildi kız geri çekildi de yani ama çekilmese başkasını hüp edecekti gözümün önünde... Benim elim ayağım boşandı bir hafta ağlayamadım bile o gece hiç uyuyamadım ve gerçekten sabah olacağına inanamadım, sabah olacaksa da ben sabaha çıkmam herhalde filan diyorum kendi kendime dişim dişimi yiyor resmen. Bu çocuk bu arada bir yıldan uzun süredir gelip gelip bakıyor yeni bir şey değil onun hakkında attığım ilk postu bulup yeniden bloglayacağım birazdan. Ve şimdi yine orda öyle bakıyor bana. Ben burda onun hakkında postik yazıyorum her şarkıyı ona söylenmiş gibi dinliyorum. En son şu şekilde konuşcam @reiralea nın da önerisiyle şu şarkıyı dinlicez gece boyu,
Gel tanışalım önce,
Ben kısaca KY
Ama sen bana uzuun uzun seni seviyorum dee <3
19 notes · View notes
epifizz · 2 years
Note
DMT molekülünü araştıyordum ve çoğu yerde aynı şeyle karşılaştım. Dışarıdan çeşitli bitkiler aracılığıyla vucuda DMT alındığında başka alemlerin kapılarının açıldığı hatta tanrıyı bulanların bile olduğu söyleniyor. Bana tuhaf geldi ama nedir bu DMT?
Beynin azami miktarda kendisinin de ürettiği bir halüsinojen, rüya görmede işlevsel olduğu düşünülüyor ve zaman algısında da değişimlere sebep oluyor beyne etkimesi ölçüsünde. Dışarıdan beynin üretttiğinden çok daha fazla alan insanlar bir halüsinojenin yaşattığı deneyimleri yaşıyorlar doğal olarak ve bunu mistik anlamlara yormak isteyenler olabilir pekala, Magic mashroomlara da yapılan bir şey bu. Genellikle tanrılarla konuşmak ya da ruhlara ulaşmak için yardımcı olarak uyuşturucu ya da halüsinojen madde kullanmak birçok ayinde olan bir şey sonuçta. Antik insan kendi beyninde yaşadığı ve tüm algılarına doğru gelen bu gerçeklikten kopuk deneyimi kendi mantık dizgesinde bir yere oturmak ister çok doğal bir şekilde ama bu isteğin doğallığı vardığı sonucu doğru kılmaz. Ne bir mantar ne de bir ot bizi tanrılara ya da ruhların fısıltılarına -beynin kapasite artışı ya da ruhun yükselmesi gibi bir biçimde- yaklaştırıyor gözükmemekte, beynimizi uyardığı ölçüde farklı "rüyasal" deneyimler yaşattığı gerçekliğiyle durmaktadır yalnızca. Bunu bu şekilde yorumlamaksa sadece inançtır, insan rüyalarını da inanç ile bu şekilde yorumlayabilir sonuçta. Ama bunun en tarafsız bakışta sadece bir yorum olduğunu unutmamak gerekiyor. 
9 notes · View notes
salihbyk · 5 years
Photo
Tumblr media
Sitemize "18 Mayıs Dolunay'ı burçlara tesirleri" konusu eklenmiştir. 18 Mayıs Dolunay'ı hangi burcu nasıl etkileyecek? Dolunay ile beraber başlattığımız işlerin karşılığını almaya doğru gidiyoruz. İşte Dolunay etkileri... Detaylar için ziyaret ediniz. https://www.bestkadin.com/18-mayis-dolunayi-burclara-tesirleri/ https://www.europatrans.com.tr/
0 notes
Text
Get started
Orpheus ve Eurodius: Sanatın Miti
Kumsal
Feb 18, 2018 · 4 min read
Orpheus, Trakya’da yaşan bir ölümlüdür. Annesi Calliope, epik şiirlerin ilham kaynağıdır. Babası ile ilgili farklı hikayeler anlatılır, Trakya Kralı ya da rüyaların tanrısı Morpheus olduğu gibi. Ailesinin bıraktığı genetik mirastan mıdır yoksa doğuştan gelen bir hediye midir bilinmez; Orpheus’un muazzam bir müzik yeteneği vardır. Gittiği her yerde lirinden dökülen notalarla ve tanrısal güzellikteki sesiyle dinleyenleri rüyalara daldırır, göz yaşlarına boğar, mutluluğu en derinlerde hissetmelerine sebep olur. Hayvanlar ve ağaçlar bile onun müziğinden etkilenir.
Belki de müziğinin verdiği huzurdan, Orpheus çok umursamaz, havai bir oğlan olarak büyür. Annesi ve çok yetenekli teyzeleri tarafından büyütülen Orpheus, bir gün Eurydice adında güzel bir kadınla tanışır ve birbirlerine aşık olurlar.Evlenmeye karar verirler . Düğünleri masallara konu olacak şekilde geçmektedir . Orpheus bir yanda, mutluluğunu tarif edecek kelimeleri lirinden notalara dökmekte, Eurydice ise çıplak ayakla dans etmektedir.
Orpheus And Eurydice (Louis Ducis, 1826, oil on canvas)
Çıplak ayakla dans eden gelin bir yılanın üzerine basar ve yılan tarafından ısırılır. Eurydice, yere düşer ve davetliler ne olduğunu anlayana kadar ruhu ölü bedenini terk edip uzaklara doğru uçmuştur bile.
Orpheus, başa çıkılamaz bir kızgınlık içinde yas tutmaktadır. Lirini alır ve ölüler diyarına doğru emin adımlarla ilerler. Sonunda güzeller güzeli karısının tutsak tutulduğu diyarın kapısına vardığında lirini çalmaya başlar. Tüm tutkusu ve yeteneği ile lir çalarak ve şarkı söyleyerek Hades’in krallığında yürür.
Orpheus (Giovanni Bellini, 1515, oil on canvas)
Müziğinde hayatın nefesi ve umut olan Orpheus, ölülerin acılarını bir an olsun unutmalarını sağlar. Cerbarus geriye doğru uzanır ve gülümser. Tantalus bir anlığına da olsa sonsuz sussuzluğunu hissetmez; Erinyes, kırbaçların ve çivili kamçılarının yanında adını bile bilmediği duygularla donmuş bir şekilde kendini müziğe kaptırır. Lanetlenmiş olanlar bile lanetlerini unutur. Persephone’un lanetli bahçesi bile bahar gelmiş gibi çiçek açmaya başlar ve yer altının kraliçesi sessizce göz yaşlarına boğulmuştur.
Orpheus in the Underworld (Ambrosius Francken the Elder, ca. 1600?, oil on canvas)
Ölümün tanrısı Hades bile Orpheus’un müziğinden etkilenmiş ve müzisyenin çaresiz dileğini bir şartla kabul etmiştir. Karanlıkların tanrısı Eurydice’in Orpheus’un arkasından sessizce gitmesine izin verecektir. Ancak Opheus asla arkasını dönüp bakmamalıdır.
Orpheus Leading Eurydice from the Underworld (Jean -Baptise-Camille Corot, 1861, oil on canvas)
Şüphe içinde kıvranan Orpheus sevgilisinin elinden tutar ve dönüş yolculuğuna başlar. Müziği olmadan ölüler diyarı yeniden kasvetli ve korkutucu havasına bürünmüştür. Orpheus Ölüm Tanrısı’nın onu kandırdığından ve arkadasında kimsenin olmadığından ölesiye korkmaktadır. Sonunda ömür gibi gelen korku ve şüphe dolu yolculuklarının gün ışığıyla aydınlandığı bir anda Orpheus kontrol etmek için arkasına bakar. Bir saniyeliğine onun meleksi güzelliğini görür ve artık Eurydice yok olmuştur. Ruhu tekrar ölüler diyarının derinlerine çekilmiştir. Son söylediği şey ise “Seni seviyorum” olmuştur.
Orpheus and Eurydice (Antonio Canova, 1776, marble)
Artık dünyada Orpheus için hiç bir neşeye ve mutluluğa yer yoktur. Avutulmaz acısıyla tüm gün nehrin kenarında oturur ve elindeki tek şeyi olan müziğine sarılır. Çaldığı şarkılarınn melankolisinden canavarlar, insanlar, bitkiler, böcekler ve hatta taşlar bile ağlar.
Orpheus and the Bacchantes (Gregorio Lazzarini, circa 1710, oil on canvas)
Cennet sakinleri de Orpheus’un şarkılarından ağlamaktadır. Ardından tepelerden bir grup vahşi Baküs Tanrısı havarisi iner. Kendilerinden geçmiş haldelerdir. Kağnılara vurarak ve sarhoşluk çığlıkları atan grubun neşesi Orpheus’un müziği ile bölünür. Böylesine bir cümbüş arasında Orpheus’un yasının yeri yoktur ve havariler bir üzüntünün onların eğlencesini asla bölmelerine izin veremezler. Orpheus’u yakalayan havariler onu parçalra bölerler ve kafasını nehre atarlar. Orpheus’un hala şarkı söyleyen kafası nehirde gezerek denize ulaşır.
Herkesin bildiği Orpheus hikayesi böyledir. O cesaretle yeraltına inmiş ve geri gelmiş pek çok kahraman, mistik ve tanrıdan sadece biridir. Ölüler diyarına inişin hikayesi çok eskilerden beri yazılır. Inanna’nın ölüler diyarına inişi bunların en eskilernden biridir. Gılgamış, Orisis, Dionysus, Pstche, Hercule, Pirithous, Odin, Baldr, Lemminhäinen, Hunahpu ve Xbalanque, Obatala, Artur, Tang’in Taizong İmparatoru ve hatta Hz. İsa. Hepsi ölümün sırlarla dolu karanlığına girmiş ve tekrar gelmiş (veya gelecek) olan örnekleridir.
Orpheus, sanatın simgesidir. Onun müziği insanların yaratıcılığını ve hayal gücünü tarif eder. Hikayesinin derinliği ve acısı Hercule ya da Temmuz gibi basit bir kahramanlık değildir. Bu mit yaratıcılığın ve görkemli bir hatanın mitidir. Cehenneme inmiş ve yeteneğinin etkili duygusal gücü ile rağmen şüphe ile kemirilerek aşkını yeniden kazanmakta başarısız olmuştur.
Mythology
Mitoloji
Orpheus
Eurydice
God
1 clap
WRITTEN BY
Kumsal
Follow
More From Medium
Related reads
In the Aegean Sea, Two Pictures Tell a Grim Tragedy of Similar Form
Abdullah Ayasun
Oct 5 · 5 min read
10
Related reads
Fasting, Feasting, and Freshman Survival
Hilal Isler
May 12, 2018 · 8 min read
2.1K
Related reads
My Favorite Films of 2018 Are…
Alex Bauer
Dec 20, 2018 · 14 min read
115
AboutHelpLegal
5 notes · View notes
grimoirpg-blog · 5 years
Text
Türler
Cadı:
Cadılar, doğayı sihirle değiştirme gücüyle doğmuş doğaüstü varlıklardır. Cadıların asıl amacı doğanın dengesini korumak olsa da, güçlerini kişisel kazanç için kullanıp dengeye karşı çalıştıkları da görülmüştür. Doğanın dengesi, doğaya karşı olan saygıya dayanan manevi bir inanç sistemidir. Doğanın dengesi, kişinin Dünya ile olan manevi ilişkisine ve tüm canlıların (örneğin hayvanlar, insanlar, bitkiler vb.) doğanın farklı yönleri olarak kutsal sayıldığı fikrine bağlıdır. Bütün cadıların bu inanç sistemini takip etmediği ve güçlerini nasıl uygulamak istediklerini seçme özgürlüğüne sahip olduğu ima edilmiştir. Mistik özelliklerine rağmen, cadılar hala insandır ve doğaüstü olmayan varlıklar ile aynı zayıflıkları paylaşırlar. Bununla birlikte, cadılar koruma büyülerini kullanarak geçici olarak bu zayıflığın üstesinden gelebilirler. Aşırı büyü kullanımı, oryantasyon bozukluğuna, burun kanamasına, bilinç kaybına ve uç noktaya alındığında ölüme neden olabilir.
Temel güçler
Kanallar arası iletişim
İksir yapma
Telekinezi
Telepati
Elementleri kontrol edebilme
Kehanette bulunma
Ruh ile beden arası kontrol
Diriltme
Büyü eşyaları
Muska: Kullanıcısını zarardan korumak için kullanılan bir nesne.
Athamlar: Enerjiyi yönlendirmek için yaygın olarak kullanılan, iki ucu keskin bir bıçağa sahip olan törensel bir hançer.
Mumlar: Cadılar, büyülerini güçlendirmek için mumlardan yardım alırlar.
Kazanlar: İksirler ve iksirlerin içindekileri tutmak için yaygın olarak kullanılan büyük bir metal kap.
Otlar: Bağlayıcı maddeler olarak büyü içine dahil edilmek üzere bileşenler olarak kullanılan bitkiler ve baharatlar.
Taşlar: Bir cadı büyüsünü arttırmak veya bağlamak için kullanılan çeşitli mineraller ve cevherler.
Semboller: Büyülerin fiziksel temsili olarak kullanılan veya yazılan mühürler.
Tılsımlar: Bir cadının gücünü büyütmek veya onları doğaüstü olarak temsil etmek için kullanılan bir nesne.
1 note · View note
bilmisler · 6 years
Text
Dünyanın Yedi Harikası
https://bilmisler.com/dunyanin-yedi-harikasi-2/
Dünyanın Yedi Harikası
İlkçağ yapıları içerisinde insanı en çok yedi yapı hayrete düşürmüştür. Bu yapılar M.Ö 2. yüzyılda yaşayan yazar Sidonlu Antipatros bunlardan yedi tanesini diğer yapılardan üstün tutmuştur. Herkesin “Dünya’nın yedi Harikası” diye bulduğu bu yedi eseri kitabında birer birer anlatmıştır. Bu yedi harikadan sadece Mısır’da Keops Piramidi ayakta kalmış, diğerleri deprem, yangınlar, savaşlar, kalıntıların başka yapılarda malzeme olarak kullanılması gibi nedenlerden yıkılmıştır.
1. Mısır’da Keops Piramidi 2. Irak’ta Babil’in Asma Bahçeleridir. 3. Yunanistan’da Zeus Heykeli 4. Efes’te Artemis Tapmağı 5. Girit’te Rodos Heykeli 6. Mısır’da İskenderiye Feneri 7. Bodrum Mausolesun Mezarı
1. Keops Piramidi
Mısır’ın Kahire kentinde, Giza bölgesinde bulunan Keops Piramidi dünyanın yedi harikasından günümüze dek tam olarak ulaşan tek yapıdır. İçinde Mısır hükümdarı Keops’un mezarı bulunan 145 metre yüksekliğindeki yapı, basamaklar şeklinde göğe doğru yükselir, M.Ö 2560 yılında yapılan piramit, bazıları 10-15 ton ağırlığındaki 2.300.000 adet blok taşın üst üste yığılmasıyla oluşturulmuştur. Yapımı yaklaşık 30 yıl süren piramidin üzerini kaplayan parlak kalker levhalar artık yoktur.
2. Babil’in Asma Bahçeleri
Babil’in Asma Bahçeleri M.Ö 6. yüzyılda Babil Kralı Nabukadnezar tarafından karısı Amyitis’i neşelendirmek için yaptırılmıştır. 80 km uzunlukta, 100 metre yükseklikte, yapay dağlar ve cennet gibi içinden sular akan yemyeşil bahçelerden oluştuğu söylenmektedir. Büyük duvarlarla desteklenerek bitkiler için alan yaratılmış, buralara ağaçların bile kök salmasına yetecek kadar çok toprak serilmiştir. Yüksekte kalan bahçeleri sulamak için Fırat Nehri’nden su pompalanmıştır. Zamanla kumlara gömülen Babil kenti ve Asma Bahçeleri’ne ait kalıntılar arkeolojik kazılarla ortaya çıkarılmıştır. Dönemin Yunan coğrafyacısı Strabo’nun, Bağdat’ın 50 kilometre güneyinde yer aldığı düşünülen ve bugün kesin izlerine rastlanmayan bu yapay doğa harikası hakkındaki tanımı ise şöyle: “Bahçeler birbiri üzerinde yükselen kübik direklerden oluşuyordu. Bunların içleri çukurdu ve büyük bitkilerin ve ağaçların yetişebilmesi için toprakla doldurulmuştu. Kubbeler, sütunlar ve taraçalar pişmiş tuğla ve asfalttan yapılmıştı. Yüksekteki bahçeleri sulamak için Fırat Nehri’nden zincir pompalarla su yukarılara çıkarılıyordu. Bu şekilde üst seviyelere taşınan su, bahçeleri sulayarak teraslardan aşağıya doğru akıyordu.”
3. Zeus Heykeli
Zeus Heykeli M.Ö. 450 yıllarında, adına olimpiyat oyunları düzenlenen Tanrıların kralı Zeus için, olimpiyatlara ismini veren Olimpia’da inşa edilmiştir. Zeus Heykeli, bir tahta iskelet üzerine altın, fildişi ve metal parçalar yerleştirilerek yapılmıştır. Heykelin oturduğu taban 6,5 m. genişliğinde ve 1 m. yüksekliğinde, heykelin kendisi ise 13 m. yüksekliğindeydi. Heykelin sağ elinde zafer tanrıçası Nike, sol elindeyse üzerinde kartal olan bir asa bulunmaktadır. Tahtın üzerine, yunan tanrılarının ve sfenks gibi mistik hayvanların oyma figürleri işlenmiştir. Heykelin derisi fildişinden, sakalı, saçları ve elbisesi altından yapıldığı söylenmektedir. Olimpiyat oyunları 391 yılında Theodosius tarafından putperestlik olarak değerlendirilip sona erdirilince, Zeus Tapınağı da kapatıldı. Heykel, zengin Yunanlılar tarafından Constantinople’ye taşınmıştı ve 462 yılındaki büyük yangında yok olana dek orada kaldı.
4. Artemis Tapınağı
Efes Artemis Tapınağı bugünkü İzmir il sınırları içerisinde Selçuk’taydı. Lydia Kralı Kroisos tarafından M.Ö 560-550 yıllarında yaptırılan tapınak bir deli tarafından yakılınca aynı yere 3 metre daha büyüğü yapıldı. 55.10 x 115 metre boyutlarında, mermer heykelleriyle ünlü tapınak Helenistik dönem tapınaklarının en büyüğüydü. 262 yılında Gotlar tarafından yıkılan tapınak bir daha onarılmadı ve kazılarda bulunan kalıntılar İngiltere’ye götürüldü. Bölgede bulunan Artemis heykelleri gibi birçok eser Efes ve Selçuk müzelerinde sergilenmektedir.
5. Rodos Heykeli
Rodos Adası’nın ilk sakinleri olan Dorlar tarafından Güneş Tanrısı Helios ithafına, 32 metre yüksekliğinde, demir ve taşla desteklenmiş bronzdan yapılmış bir heykeldir. Öyle ki heykelin bir parmağı bile iki insan boyundaymış. Devasa büyüklükteki bu heykelin bir parmağının bile iki insan boyunda olduğu söylenmektedir. Rodoslular, Makedonya Kralı Demetrios ile yaptıkları savaşı kazandıktan sonra zafer anıtı olarak bu heykeli yapmışlar ve heykelin kendilerini koruduğuna inanmışlardır. Bu sebeple her yıl denize dört atlı bir araba atmışlar ve inanışlarına göre güneş tanrısı Helios’un bu arabayla dünyayı dolaşarak insanları gözetlermiş. Güneş tanrısı adına yapılmasının yanında, rodoslular için birlik ve beraberliğin simgesi olan bu heykel Dünyanın Yedi Harikası listesinde yer almayı başarmıştır. Heykelin yapımı 12 yıl sürmüş, M.Ö. 282 yılında tamamlanmış. Ancak sadece 56 yıllık bir ömrü olmuş. M.Ö. 226’da bir deprem sonucunda en zayıf noktası olan dizinden kırılmış ve yıkılmıştır. Devrin Mısır Firavunu heykeli onarmak için yardım teklif etse de, Rodoslular kâhinlerinin kararı sonucu teklifi reddetmişler. 900 yıl boyunca harabe halinde kalan heykelin parçaları, Arapların istilası sonucu Suriyeli bir Yahudi’ye satılmış ve 900 deve eşliğinde Suriye’ye taşınmış.
6. İskenderiye Feneri
135 metre yükseklikteki fener mermerden yapılmıştır. Üzerindeki tunç ayna 70 kilometre uzaktan görülebiliyordu. Mimarlığını Kinidoslu Sostratus’un yaptığı fener depremlerle yıkılmıştı. İskenderiye Feneri Romalıların Mısır’ı ele geçirmesinden sonra kurdukları Ptolemaios devletinin ilk kralı Ptolemy tarafından tehlikeli kıyı şeridi boyunca gemicileri yönlendirmek amacı ile Mısır’ın İskenderiye kenti kıyısındaki Faros (Pharos) adasında M.Ö 3. Yüzyılda yaptırılmıştır. Proje Büyük İskender zamanında M.Ö 290 yılları sonunda başlamış, ölümünden sonra oğlunun hükümdarlığı zamanında bitirilmiştir. Şehrin batı limanında bulunan fener yaklaşık 166 m yüksekliğindedir. Sadece harikaların değil bugüne kadar yapılmış fenerlerin de en yükseğidir. Feneriin en gizemli yanı, gündüzleri bile güneş ışığını denize yansıtmak amacı ile tasarlanmış cilalı bronz aynalarıydı. Geceleri ise aynaların önünde ateşler yakılıyor, böylece aynanın yansıttığı ışık gece yaklaşık 50 km. mesafeden görülebiliyordu. Yapı bir dizi depreme kadar bozulmadan kaldı. Fakat depremler ve doğal şartlar sonunda çöktü. Üst kısmı 955 yılında bir deprem ve fırtınada kopan fenerin gövde kısmı da 1302’de başka bir depremde çöktü. En sonunda 1480 yılında Memlûk Sultanı Kait-bay tarafından fenerin olduğu yere yapılan bir kalede malzemeleri kullanılmak üzere tamamen yıkıldı.
7. Kral Mausolos’un Mezarı
Kral Mausollos için karısı ve kız kardeşi tarafından yaptırılmış bir anıt mezardır. Bodrum civarında yapılmış ve yapımı M.Ö. 350 yılında tamamlanmıştır. Sıra sütunlar, yine heykellerle süslenmiştir. Bir piramit çatıyı desteklemektedir. Çatıda bir savaş arabası heykeli piramidin tavanını oluşturmaktadır. Halikarnas Mozolesi’nin toplam yüksekliği 45 metredir. Bu heykeller, tanrıların değil de insanlar ve hayvanların heykelleri olmasından dolayı tarihte özel birer yer tutarlar. 15.yy da Haçlı Seferleri sırasında St.John şövalyeleri bölgeye geldiler ve bugün Bodrum Kalesi olarak geçen büyük bir kale yaptılar. Bu kalenin yapımında Halikarnas Mozolesi’nin nerdeyse bütün taşları kullanıldı.
0 notes
queenofownice · 6 years
Text
Antik Mısır’ın Gizem Dolu Ölüler Kitabı
Antik Mısır’ın ölüler kitabı kimlerin ilgisini çekiyor? Ölüler kitabını direk kestirerek yazmadan önce Nil Nehri‘ne değinmemiz gerekiyor. Eski uygarlıkları incelediğimiz zaman çok net bir şekilde görüyoruz ki kendisinin tanrı olduğunu iddia eden tek kral firavundur.  Herhangi bir uygarlığa baktığınız zaman genelde krallar tanrı tarafından seçilmiş seçkin kimselerdir ve ancak öldükten sonra tanrılaşabilirler. Ancak Antik Mısır’da firavun demek tanrı demektir. Hatta firavunlar o kadar önemlidir ki Antik Mısır’da ölüm ve ölüm ötesi tüm takıntılar firavunların ölümsüz ve tanrı olmasıyla ilgilidir. Çünkü firavunlar halkın gözünde yaşarken Horus, öldükten sonra ise Osiris’tir. Antik Mısır’da belirli bir kesimde görülen farklı bir din daha vardır. Bu din Ra Kültü olarak geçer. Yani kısacası bu hepimizin duyduğu güneş-tanrı dini. Bir çoğumuz Antik Mısır’ın bir çoğunun tanrısının güneş olduğunu mutlaka duymuşuzdur. Ancak firavunların tanrı olduğunu çok azımız duymuşuzdur. Bunun sebebi Güneş-tanrı dininin mısırlılar için çok daha eskiye dayanıyor olmasıdır. Yani firavunların tanrı olmasından bile öncesine dayanan bir inanıştır. Bu iki inanışında temel Nil inançlarıdır. Her iki inançta Nil inancı çerçevesinde toplanarak Mısır dinini oluşturuyor. Tam olarak bunun ne olduğunu anlayabilmek için biraz Osiris’in kim olduğundan söz etmek gerekiyor sanırım. Bu yüzden hemen Osiris hakkında kısa bir bilgi verelim. Mitolojide Osiris bir tanrıdır. Osiris bitkiler tanrısı diye geçer. Osiris ölür ve yeniden dirilir. Ancak ölüp dirilirken aynı zamanda yer altı dünyasına da hakim olan bir tanrıdır. Bununla da sınırlı kalmaz. Osiris aynı zamanda ruhların kaderlerini belirleyen kurulun başıdır. Bu yüzden mumyalama ritüellerinin en önemli kaynağı olur. Osiris’in bir de erkek kardeşi Seth vardır. Osiris ve Seth kavgalıdırlar. Mısır dininin iki farklı ayrımı olması da bu sebepten dolayıdır. Osiris’in İsis adında bir kız kardeşi vardır. İsis Osiris’in hem kız kardeşi hem de karısıdır. Seth ve Typhon 72 ihtilalciyle beraber iyi Kral Osiris’i parçalara ayırıp, Mısır’ın 42 eyaletine bu parçaları atmayı planlamışlardır. İsis, Seth‘in dağıttığı parçaları bulmayı planlayıp bulduktan sonra  ve kız kardeşi Neftis’in yardımıyla yeniden yasama döndürecektir. Osiris, bundan sonra yeraltı ülkesinde yasayacak ve oğlu Horus öcünü alacaktır. Horus, daima şahinle simgelenmiştir ve bu yüzden firavunların başlarında şahin arması bulunurdu. Ama firavun ayni zamanda da Mısır’ın ilk kralı ve dünyanın yaratıcısı olan olan Ra’nın da oğluydu. Osiris ve Ra kültlerinin ayrımlarını kısaca anlattıktan sonra gelelim ölüler kitabına… Antik Mısır söz konusu olduğunda ölüm ve ötesini anlatan bütün kaynaklar piramit ve tabut yazıtlarıdır. Bütün bunlar aynı zamanda ‘‘Ölüler Kitabı” denen ölüm, ölüme geçiş ve ölümden sonra yaşamla ilgili kuralları ve düzeni anlatan bütün bir bilgi veya inanç sisteminin parçalarıdırlar. Mısırlılar ölümden sonra yeniden dirileceklerine inanırlardı, Osiris’in yeniden dogması ve onun kişiliğinde simgelenen kış ve bahar örneklerindeki gibi. İnsan, beden ve ruhtan oluşuyordu, her ikisi de ölümden sonra ebedi olarak kalabilirdi, yeter ki ölümden sonra insan Osiris’in önünde günahlarını bağışlatsın ve saf olarak cennette kalabilsin. Osiris, insanin kalbini bir tüy ile tartarak samimiyetini ölçerdi, eğer ölü insan bu ölçümde basarısız olursa aç, susuz ve güneşsiz olarak ebediyen mezarında kalırdı. Osiris’in sınavlarından başarıyla geçebilmek için bazı yöntemler uygulanırdı, örneğin mezarlara yiyecek ve tanrıları sevindirecek tılsımlar konurdu. Ayrıca, balık, yılan, hamam böceği gibi böcekler rahipler tarafından kutsanarak ölüye yardımcı olurlardı. Ama en önemlisi, “Ölüler Kitabı”nın satın alınıp mezara konmasıydı. “Ölüler Kitabı”, ölüm rahiplerinin yazdıkları dua ve yöntemlerle, Osiris’i sakinleştirecek ve hatta aldatacak önerilerle doluydu. “Ölüler Kitabı” örneklerinden yüzlercesi papirüs rulolar halinde mezarlardan çıkarılmıştır ve en eskileri Piramitler Dönemi’ne aittir, yani M.Ö. 2500’lere. Mısır inançlarına göre tüm bilgiler veya bilim, bilge tanrı ve yazman Toth tarafından yazılmıştır. Bugün dâhî bâzı mistik-pagan çevreler, Tarot Kartları’nın kökeninin Toth kültünden kaynaklandığına inanırlar. Tüm bu yöntemlerin sonucunda ölen bir insan, öteki dünyada yasamak için hak kazanabilir, günahlarını affettirebilir, istenilen yasama kavuşabilir. Oldukça tuhaf olduğunun farkındayım ancak Antik mısır’da kutsal öğütlerde genelde ahlaki açıdan herhangi bir uyarılara rastlanıldığı pek görülmemiştir. Rahipler halkın dinsel törenleriyle uğraşırlar ama genelde onların ahlaki düzeyi ile uğraşmazlardı. Ölüler Kitabı’nda eğer rahipler çözüm getirdiyse, iyi ve ahlaklı biri olmanın pek üzerinde durulmaz. Sihir ve büyü Mısır inançlarında çok etkin ve yaygındır, Firavun’un özel büyücü ve sihirbaz danışmanları vardı, özetle Mısır dini tüm zengin öğelerine rağmen, ahlaki bir öğreti içermediği veya ruhsal eğitmeyi içeren bir yaklaşımda bulunmadığı için kutsal bir kitaba sahip değildir, bilindiği kadarıyla dinsel metin olarak ortada sadece “Ölüler Kitabı”nın bölümleri vardır. Ama “Ölüler Kitabı”ndan örnekleri görmeden önce bir dönem Mısır’ı etkileyen dinsel reformu unutmamak gerekir. Reformun babası MÖ 14.Yüzyıl’da yaşayan IV.Amenofis’ti, bu Firavun Moneist bir temeli olan ve yaratıcı ilah Aton’un dışında tüm tanrıları reddeden yeni bir dini kurdu. IV.Amenofis, tahta geçtiğinde rahip sınıfının gücünün krallıktan fazla olduğunu ve yönetimi ellerinde tuttuklarını fark etti, bundan kurtulmak istemişti, bir başka kaynağa göre ise Firavun, bir güneş rahibi olan amcasının etkisindeydi. önce başkenti Orta Mısır’a Amarna’ya taşıdı, Amarna’ya “Aton’un Ufku” anlamına gelen “AknetAton” adı verildi, sonra Amon’un büyük rahipliği makamını kaldırdı ardından Teb’de isyan çıktı ama ordu bastırdı, IV.Amenofis kararlıydı. Yeni dinin esaslarını belirledi ve mistik şiirler yazdırdı, inancın temelinde yalana karŞı gelerek gerçeğe ulaşma öğüdü vardı ve Tek Tanrı‘ya olan sevgi derin duygularla anlatılıyordu; mezar taşlarında “Ey. biricik Allah senden başkası yoktur.” yazıları bulunmuştur. IV.Amenofis. büyü ve sihri yasakladı, ölümden sonra da tek hakimin Aton olduğuna inanıldı. Yeni dine inanan, Aton’un büyüklüğü ve tebliğine iman eden kişi, öte dünyada da mutlu olacaktı. Buna rağmen. IV. Amenofis tanrı oğulluğu sıfatını reddetmedi ve yüzyıllar sonraki Hz İsa’yı anımsatan bir tür peygamberlik yaklaşımı içindeydi. Ama önemli bir yön daha vardı, kişi Tanrı’ya asla bir ihtiyacını karşılamak için hitap etmezdi. aksine doğanın güzelliğine ve Yaratıcı’nın iyiliğine heyecan ve aşk duyan biri olmalıydı, gökten akan ve yaşamın kaynağı olan Nur’a tapılırdı. eşit olarak yayılan aydınlık adalet kavramını simgelerdi ve bu Nur Gerçeklik Ülkesi’ne bağlıydı. Bir yazıtta tam olarak şöyle yazar: “Ey yaşamın başlangıcı olan Aton, yeryüzünü güzellikle doldurursun, ışığın yarattığın her şeyi aydınlatır ve her şey senin aşkının bağlarıyla bağlanır, her göz kendi üstünde seni görür, Ey Sen ki, tek ilahsın ve hiçbir benzerin yoktur, sen dünyayı kalbinin istediği gibi yarattın…” IV.Amenofis Tek tanrı düşüncesinin simgesi olarak güneşi ve ışınlarını seçmişti. Tapılan bir heykel veya put yoktu. Bu yeni din, yuvarlak kırmızı bir güneş ve ondan çıkarak yere inen ve uçlarında el şekilleri bulunan ışınlar olarak simgelendi. Bir çok uzmana göre  “Ölüler Kitabı”, çok büyük ve çok derin bir sırdır. 1758’de Fransız Cyprianus, derinliğine zor varılan gerçek kutsallığı bu kitapla tanıdığını belirtirken, bir diğer uzman Lucien; “Mısır dini, bilmecelerle doludur. Konuyu iyice bilmeden ve hatta mistik deneylerden geçmeden asla alay etmemeli veya küçük görmemeliyiz, tanrıların gerçekten tanrı, köpek başlıların ne olduğunu bilmek için bu sırları tanımak gerekiyor.” diyordu. “Ölüler Kitabı”nın anlamını iyi bilen ruh, Evrenin Büyükleri’ne meydan okuyabilirler ve hakimlerin karşısına korkmadan çıkabilirler. Her ölünün ruhunun tartılışı adli korkunç sınavda savunma yapabilecekler, Osiris’in önünde yeri öptükten sonra ruhlarını pisliklerden koruyacaklar. Çünkü ruh hem bir kadının karnından çıkarken, hem de yaşamı süresince kapıldığı tutkular yüzünden kirlenmiştir ve ruh bedeninin kirlendiğini hisseder. Ancak “Ölüler Kitabı”ndaki dua ve formüller sayesinde ruh Ra’nın ateşinde tutuşmadan, 42 hakimin önüne çıkmaktan korkmayacaktır. 42 hakimin her birisi, Mısır’ın bir bölgesini ve 42 günahtan birisini temsil ederken ölüyü sorgularlar, ölü o anda Thoth’un önünde yanlışları itiraf etmelidir, Thoth gizlilerin sahibidir, bilinmeyen bir nedenle bir şebek olarak resmedilir. Peki ölü ne diyecektir veya nasıl olmalıdır? Thoth ve çakal kafalı tanrı Anubis teraziyi dikkatle izlerlerken ölü, insanlara karsı günah işlemediğini, mevkilere saygılı olduğunu, tanrıları kızdıracak bir şey yapmadığını, öldürmediğini ve öldürmek için emir vermediğini, kimseye acı çektirmediğini, tapınaklardan bir şey çalmadığını. kimsenin toprağını çalmadığını. hileli tartı kullanmadığını, tanrıların kuşlarını ve kutsal göllerin balıklarını çalmadığını doğru olarak söyleyecek ve kendini temize çıkaracak. Tanrıların yazıcısı olan Thoth ve mezarlıktan koruyan Anubis, ölüyü dinledikten sonra teraziye bakacaklar ve eğer Thoth terazinin iki kefesinin dengede olduğunu yazabilirse. kefenin birisinde ölünün vicdaninin ve iradesinin simgesi olan kalbi, diğerinde ise Maat’ın yani gerçeğin tüyü vardır, yani gerçek tüy kadar hafiftir. O zaman ibiş kuşu kafalı Thoth, ölüler tanrısı Osiris’e dönecek ve ölünün kalbinin doğru olduğunu ve kalbin tüyden ağır olmadığını söyleyecektir. İşte o zaman ölü, ebediyen istediği yerlere gidebilir, canlıların arasına,yerin altına, Samanyolu’nun derinliklerine… artık o bir ölü değildir ,ölümsüzlerle beraberdir,bulunduğu yerde yiyecek tarlaları vardır.incir ağaçlarının gölgesinde serinliği tadacaktır ve tanrıçaların sütünden içecektir. Bu arada kötülerin yerini de görecektir, orada kendi iç organlarını yiyen krallar, işkenceci tanrılar, kafaları kesik ama vücutları olan belleksiz ruhlar vardır”. Ama o onlardan uzaktır ve ışık ruhların arasında. ebediyen yükselmiştir, İncil’de yazdığı gibi; “..onlar cennette ışık saçan yıldızlar gibi olacaklar”dır. “Ölüler Kitabı”ndan bazı bölümlerdi bunlar, aslında Mısır’ın gizeminden sadece birkaçı. Böylesine garip bir uygarlığın bir diğer örneği tarihte yoktur. Yunan uygarlığının temelinde Mısır yatar, tarihte bu kadar etkin iki kültür aktarımı daha vardır ama sonraki yüzyıllarda, bunlar Yunan biliminin İslam Dünyası’na, İslam kültürünün ise Bati Avrupa’ya aktarımıdır. Başta söz edildiği gibi, Mısırlılar’ın matematik bilgisinin incelenmesi hayal kırıklığı yaratmıştır çünkü günümüze kadar ulaşabilen dev yapıtlar inşa edebilmişlerdi fakat buna karşın TIP bilgileri şaşırtıcı düzeydedir. Öte yandan Eski Mısır’da Mezopotamya’da olduğu gibi, Astroloji yoktur, yerinde astrometri yani gök cisimlerinin tanrı kabul edilmesi vardır. Onlar, gök olaylarını dinsel bir çerçeve içinde görüyorlardı. Ayrıca, göklerde şaşmaz bir düzenin bulunduğuna, görünümler değişse bile temelde bir kararlılığın bulunduğu inancındaydılar. Ama bu inanç mitoloji ve masallarla örülüydü ve bu yüzden Mısır astronomisi ayinlerle, dinsel törenlerle iç içeydi. Çok dindardılar, din islerinin aksamaması için çok özen gösteriyorlar, zamanın akışına anlam veriyorlardı. Onlara göre zaman bitimsiz olduğu için, daima yeniden, yeri bastan yaşanıyordu. Günleri uğurlu veya uğursuz diye ikiye ayırırlardı, her zaman dilimi için sihir formülleri vardı, hareketlerini buna göre yönlendiriyorlardı. Geceye benzettikleri ölüm sonrasında, ruhların kendilerini düşmanlarından koruyabilmeleri ve davranışlarını düzenleyebilmeleri için dünyasal görevlerini doğru zamanlarda yerine getiriyorlardı. Salt bu yüzden mezarlıklarda lahit kapaklarının içlerini köşegensel yıldız saatleri resimleriyle süslediler.
0 notes
Text
Merge Dragons! APK indir [v1.9.2]
Burada yeni bir indir işlemi paylaştık.. http://indir.party/merge-dragons-apk-indir-v1-9-2/
Merge Dragons! APK indir [v1.9.2]
Merge Dragons! APK indir işlemini hemen indir butonuna basarak başlatabilirsiniz. Ejder efsanelerini, büyü, araştırmaları ve Merge Dragons dünyasındaki eğlence ve gizemin gizli bir arazisini keşfedin! eşleştirerek her şeyi daha iyi ve daha iyi şeylere dönüştürebilirsiniz! Bulutların arasında gizlenmiş mistik bir dünyada Dragonia vadisi gelişti. Sonra kötü Zomblins, vadide bir boşluk bıraktı. Araziyi iyileştirmek için tek umut, ejder yumurta, ağaçlar, hazineler, yıldızlar, sihirli çiçekler ve hatta efsanevi canlılar gibi herhangi bir şeyi eşleştirmek için büyülü gücünüze dayanıyor. Yumurtaları, yararlı ejderhaları bulmak için eşleştirin; onları daha güçlü ejderhaları keşfetmek için geliştirin! Zorlu bulmaca düzeylerini belirleyin: kazanmak için Gaia heykelleriyle eşleşin, ardından toplama ve büyüme için kampınıza geri ödüller getirin. Kampınızı kusursuzluğa uydurup ejderhalarınızı yetiştirmek için ne keşfedeceksiniz? br /> BİRLEŞME SÜRÜCÜLERİ! ÖZELLİKLER: == Maç Nesneleri == • Maç yapmak ve etkileşimde bulunmak için 500’den fazla fantastik nesne keşfedebilirsiniz. • Nesneleri güzel dünyaya sürükleyip sürükleyin ve 3 çeşit maç yapın onları daha iyi şeyler haline getirin! • Bitkiler, binalar, paralar, hazineler, düşen yıldızlar, sihirli nesneler, efsanevi canlılar ve daha pek çok şeyi eşleştirin! • Yaşam Özünü Eşleştirin ve enerjiyi serbest bırakmak için dokunun valeyi iyileştirin! • Her seviyedeki lanetli arazide sıkışmış Gaia heykellerini keşfedin. Bulmacayı çözmek ve hayatı yaratmak için bunları eşleştirin! == Yeni Ejder Cinslerini toplayın == • Vadide yaşayan 17 ejder ırkını keşfedin ve onları yeni büyümek için 8 büyüme aşamasında evrimleştirin ejderhalar! • Yumurtayla eşleşen ya da eşlemeniz için nesneleri hasat edecek ve değerlendirecek yararlı ejderhalar bulacaksınız. Zor Bulmacalar == • 600’den fazla görev • Aklınıza meydan okumak için! Ejderha kampınızı kurmanıza yardımcı olmak için 140’dan fazla zorlu düzeyde bulmaca çözme becerilerini test edin! • Gizli seviyeleri keşfedin – hepsini bulabilir misiniz? • Yapboz yolculuğunuzda, kötü Zomblins’le yolları kesebilirsiniz. Dikkatli olun ve dikkatli olun! Şimdi indirin ve Ejderhaları Birleştir’i keşfedin! sizi götürecek! Birleştir Dragons! Gram Games tarafından getirildi, en çok hit edilen başlıkların arkasındaki stüdyo 1010 !, Birleştirildi !, Altı! ve Bounzy! Tabletler için optimize edildi. İnternet bağlantısı gerekmiyor.
android Merge Dragons! APK, android oyun, apk indir, Merge Dragons! APK, Merge Dragons! APK android, Merge Dragons! APK full indir, Merge Dragons! APK indir, Merge Dragons! APK şimdi indir, Merge Dragons! APK türkçe, son sürüm APK indir
0 notes
falcibaba · 1 year
Text
Sihirli bitkiler ve inanç
Tumblr media Tumblr media
Sihirli bitkiler ve inanç Sihirli bitkiler – kehanetin antik ve etkili usullerinden biridir. M. Ö. yüz  yıllarla bazı ülkelerde bitkiler  kehanetlerde  kullanmaktalardı. Kehannete kullanmak için bir çok usül  mevcuttur. Günlük içecekler dahi,kehve ve ya çay gibi – mucizevi özelliklere  sahipler  ki, enerji etkisini artırmak ve  büyü yapmakla mümkündür. Bitkiler kehanette fümigasyon, yanma, eve uğur getirme, evi sıyah güçlerden koruma v.s. için kullanılmaktadır. Bitkiler -  yüz yıllar bundan önce insanların büyü için kullandıkları ilk malzemeydi. Şaman  ve rahiplerin, falçı ve cadıların bitkilerin sihirli gücünden kullanmadıkları öyle bir  kültür yoktur. Mistik sırları koruyacak olan falcılar , farklı tanrı ve tanrıçalara ait bitkilerin sihirlerini okumuşlardır.  Çoğu halkların insanları, ağaçların tanrı tarafından güç aldıklarına inanmakta ve kendi dualarında onlardan yardım için muracaat ettikleri bilinmekteydi. Cadıların kullandıkları çoğu bitkiler mucizevi özelliklere sahipler, lakin onların ne için kullanıldığı falcılara bellidir. Bu yüzden de günümüzde bazı bitkiler  ‘’ cadı bitkiler’’  adlandırılmaktadır. Misal olarak, orta asırlarda Avrupalılar mürveri  cadı bitkisi hesap ediyorlardı , lakin İrlandalılar cadıların bu ağacın dalından, uçmak için süpürge yaptıklarını düşünmektelerdi. İnançlara göre,  cadılar mine çiçegi dalından çorapları için jartiyer yaparak , cadı törenlerinde kendilerinin yorulmaz olduklarını  ifade etmektelerdi.  Ökseotunu  cadılar siyah güçlerde ve ya sıyah büyüde kullanmaktalardı. Sihirli bitkiler ve inanç oldukça önemli bir konudur. Özellikle farklı kültüre sahip cadı ve falcılar söğüt ağacını tercih etmektelerdi. Söğüt dallarından yapılmış süpürgelerle  cadı törenlerine uçuyorlardı. Zehirli bitkilerde sihirli hesap edilmektedir, misal olarak, tatula ve banotu. Cadılar bunlardan sihirli uçuşları için narkotik etye malik arcane iksirler yapmaktalardı. Büyücülerle ve bitkilerin sihirli güçleriyle ilgili çok efsaneler mevcuttur, misal olarak, mandırağa otu, eğreltiotu.
Sihirli bitkiler ve inanç - Ev bitkisinin insana güç etkisi
Bitkiler yaşayan maddelerdir. Onlar insanlara karşı tepki gösterebilirler, sevebilir ve ya sevmeyebilirler. İnsanlarla bitkiler arasında psikolojik uyum vardır. Gözlegörülmez  güç  bağlantıları vardır ki, bitkilerin yaşamını kolaylaştırmak ve ya engel olmasına sebep olmaktadır. Her bitki kendince insanlara ve çevreye etki göstermektedir. Çiçekler kötü düşünceleri emiyor ve insan düşüncesine olumlu etki gösteriyordur. Sihirli ev bitkilerinin insana etkileri nelerdir? - Kınaçiçegi – ortamdaki gerginliyi azaltıyor, her şeye olumlu bakmaya yardımcı oluyor, kötülüklerden koruyor. - Ödağacı – bazı hastalıklardan koruyor, bağışıklık sistemini güçlendiriyor, ayrılık ve hasret acisını hafif atlatmaya yardımcı oluyor, ruhu güçlendiriyor.  
Tumblr media
Şifalı olmasından ziyade ödağacı otu  arzu olunmaz misafirlerden ve nazardan koruyor  ve çevredeki atmosferi temizliyor. - Sardunya – öfkeyi söndürür, yaşam koşullarından etkilenen kişilere yardımcı olur, insanlarda mizah duygusunu artırır. Pembe renkli çiçek – koyu güçlerden koruyor, yeni ve ya var olan aşk ilişkilerinin sürdürülmesine iyi geliyordur. Beyaz sardunya  -  gebe kalma ve bebek doğumuna teşvik ediyordur. - Sümbül çiçeği – kötü güçlerden koruyor ve karşılıklı sevgiyi çekiyordur. İnanca  göre, doğumdan önce bez torbasına bu çiçeklerden konulursa doğum  kolay geçer. Bundan başka  sümbül çiçegi uykusuzluğa ve kabus görmelere iyi gelmektedir. - Drasena – sihirli gücü evi kötü güclerden  temizler  ve  korur.cinsel iktidarsızxlıktan şikayetçi olan erkeklere, yatagının altına bir miktar bu bitkiden konulursa , bu tür sorunlara yardımcı olur. Eger ki, genc kız kendi aşkını bulmak istiyorsa , hamaylının içine bir miktar bu bitkiden koyup üzerinde taşımalıdır. - Kaktüs – evi  arzuolunmaz  misafirlerden ve hırsızlardan korur. Eğer yatak odasına konulursa, paklığın  ve iffetin korunmasına yardımcı olur. Bir saksının içerisine bu çiçeğin dikenlerinden, eski düğmelerden, paslanmış iğne, sancak ve çivilerden doldurup  üzerini biberye ve sedefotu yapraklarıyla kapatılarsa, insanı kötülüklerden korur. Bundan sonra saksı tamamen kapatılır ve evin girişinde gömülür. - Mersin – aşkı celp eder ve gebe kalmaya yardımcı olur. Bu bitki aşkı korumakla değil, aynı zamanda onu güclendirir. Genc kalmak için mersin bitkisinin bir parçasını üzerinizde gezdirilmelidir. - Aynısafa otu – basireti güçlendirir. Eğer kişi  kehanetli rüya görmek istiyorsa, bu çiçekten bir miktar yastığının altına koyması gerekir. Eger aynısafa çiçegini vazoyla beraber evde tutularsa eve hoş aura saçar. - Gülün önemli özelliği – gerçek aşk, bebeğin doğumu, önceden görme. Kehanetli rüya görmek için bu bitkinin yapraklarından iliksir yapılarak içilir. Uyumadan önce gülün yaprakları odada yakılırsa , gece boyu rahatlatır ve rahat uyulur. - Siklomen – çoğu ev bitkileri gibi aşkı kendine celp ediyor ve bebek yapma şanslarını sunuyor. Sıkıntı ve kederden kurtulmak için be çiçeği üzerinizde taşıyın. Sihirli bitkiler ve inanç, ev bitkileri şeçildikçe dikkatli olmak gerekir, zira onlar kendi sihirli güclerini sizinle paylaşacaklardır. Misal olarak, eve de lotus çiçegi ve diğer yumru yapraklı çiçeklerin olması iyidir. İnanca göre, ev bitkisi kabarık yeşil  ‘’ kap ‘’ şeklini alırsa evde doğru güç etkisi yaratacaktır.
Bazı bitkilere olan inanclar.
İnancların çoğu bitkilerin sihirli gücüyle bağlıdır. Eskilerden beri , insanın fikirlerini okumak için sihirli nohut ekilmesi gerektığını düşünürlerdi.  Bunun  içinde nisan ayında sihirli güce sahip hayvan öldürülür , mesela, yılan, karnına 3 tane nohut dikilir ve topraga gömülürdü. Bu şekilde büyümüş çiçek geceyarısı yenilirdi. Diğer bir inancta, zengin ve akıllı olmak isteyen kişi egreltiotu çiçegini bulması gerekirdir. Bunu özellikle İvan Kupala gecesi geceyarısı ormanda bulup koparmalı ve ardına bakmadan uzaklaşmalıdır. Sulugöz otunu cadılar İvanov günü şafakta toplardılar.  Bitkinin sihirli gücü çiçeklerinde ve köklerindedir. Günümüzde insanlar bu bitkiye evden kötü güçleri kovmak için kullanmaktalar.  Evden kötü gözleri, nazarı uzaklaştırmak için yıl boyunca bitkinin kuru kökleri ve çiçekleri evde saklamak gerekir. Nilüfer çiçegi – evde tüm kötülükleri engellemeye yardımcı oluyordur. Aynı zamanda bu çiçeği aşk büyülerinde de kullanılmaktadır. İnança göre , mayıs ayında uyku- bitkisi toplanılır, kururtulur ve iliksir yapılarak içilirse rüyalar sihirli olur ve  dilenen tüm soruların çözümü bulunabilir. Isırğan otu, inança göre, hastanın durumunu öğrenmek için kullanılmaktadır. Bitkisel tanı koymak için ısırgan otunun yapraklarını hastanın idrarının içine atılır. Bir gün sonra bitkinin yaprakları solar ve  rengini kaybederlerse  bu hastanın sağalmayacağı anlamına gelir.  Eğer ki, yapraklar yeşil kalırsa, hasata yakın zamanda iyileşecektir. Bitkilerin sihirleri farklıdır. Onunla uğur ve aşk kazanılabilir, aynı zamanda yanlış yöntem yapılırsa kaybedilebilir.  Bunun içinde sihiri kullanmadan önce , bitkilerin sihirini iyi bilenlerden , uzmanlardan yardım almakta fayda vardır.   Read the full article
0 notes
seldagoktas · 7 years
Text
Tarihi, mistik, yemyeşil, bakir, efsanelere konu, büyüleyici, billur suları, paha biçilemez asırlık zeytin ağaçları, kızılçam ağaçları, karaçam ağaçları, meşe ağaçları ile doğanın bizlere armağanı KAZ DAĞLARI ve paha biçilemez çevresi.  Çam ağaçlarının, ıhlamurların, kekik kokularının parfümü  size eşlik ediyor. Kaz Dağları Ege ile Marmara’yı ayıran Biga’nın en yüksek dağı.  Dağlar, Çanakkale ve Balıkesir, bu iki özel ilin de keyfini sürer.
İda Dağı efsaneleri ile “Tanrıların armağanı” kabul edilen doğa harikası. Zeus’un doğum yeri. Dünyanın sayılı birkaç OKSİJEN deposu adreslerinden. Dünyanın ilk güzellik yarışması Kaz Dağlarında yapılmış. Kazdağlarına karayolu ile ya da İstanbul’dan havayolu ile Edremit Havaalanına ulaşarak gidilebilir.
KAZDAĞLARI VE CİVARI GEZİLECEK YERLER : Kaz Dağları civar köylerinde mübadele ve tarihin gizemli izlerini keşfetmeden, keyif ve yaşanmışlıklar dolu halkla sohbet etmeden asla dönmeyin. Konaklama yerleri arasında çok güzel, pırıl pırıl ve temiz adresler var. ADATEPE KÖYÜ : Denize 4km. uzakta. Adatepe son zamanlarda oldukça popüler ve ev fiyatları oldukça farklı artık. Adatepe efsanevi Refika’nın köyü. Köyde keşfedilen tarihi eserler Çanakkale Müzesinde sergilenmekte. HOCA KAYASI : Adatepe’de köyü tepeden izlemek isterseniz buraya çıkmalısınız ZEUS ALTARI : Adatepe’den Edremit körfezinin paha biçilemez manzarası ANTANDROS ANTİK KENTİ : Tarihin izlerini sürmek için harika bir yer EDREMİT KÖRFEZİ : İnanılmaz muhteşem manzaranın keyfi sürülmeli EDREMİT PARKI KAZ DAĞLARI MİLLİ PARKI : Yeşilin her tonunun doğa ile ahengi, 4 mevsimi ayrı güzellikte. Tanrıların armağanı bir yer burası. Milli Park ta avlanmak yasak. Endemik bitkilerin cenneti burası. Huzurun adreslerinden biri kesinlikle. SARIKIZ TEPESİ VE BABADAĞ Yamaç paraşütü yapmayı sevenlerin adresi, halktan Sarıkız Efsanesini de dinlemelisiniz. ASOS LİMANI : Özgün harika bir yer, sit alanı ilan edilmiş. ZEYTİN HASATI : Oldukça meşakkatli, özen ve dikkat isteyen bir dönemi zeytinlerin. ÇAMLIBEL KÖYÜ : Edremit’e bağlı, Edremit Körfezine karşı salınan köy. TAHTAKUŞLAR KÖYÜ : Edremit’e bağlı, zeytincilikle geçinen özgün köy TAHTAKUŞLAR ETNOĞRAFYA MÜZESİ mutlaka gezilmeli. YEŞİLYURT KÖYÜ : Oksijen deposu bir köy burası. Denize yakın, İda Dağının kalbinde bu şirin köy. KIZILKEÇİLİ KÖYÜ : Köyde asırlık zeytin ağaçları var.  Anıt Ağacı görmeden dönmeyin. ŞAHİNDERE KANYONU : 27 km uzunluğundaki kanyonun yöresindeki şifalı bitkiler, kekik kokuları, sular, kuş cıvıltıları burayı cennet kılıyor. MIHLI ÇAYI : Altınoluk Çanakkale yolunda. Buradaki değirmen, kemerli köprü  tarihten gelir. Yakında bir şelale var. HASAN BOĞULDU : Sütüven Şelalesi ilerisinde havuz gibi bir yer burası. Efsanevi bir de öyküsü var buranın. Edremit’li olan Sabahattin Ali bu efsaneyi klasikleştirmiştir.
KAZ DAĞLARI CİVARI NE YENİR ? REFİKA KAHVESİ : Mutlaka bir mola vermelisiniz ÇINARALTI KAHVESİ : Dondurması, limonatası, kahvaltısı, köy yoğurdu ve ayranı enfes KÖY KAHVALTISI : Doğadan gelen lezzetlerle paha biçilemez bir kahvaltı. MOREL MANTARI : KUZUGÖBEĞİ MANTARI olarak da bilinir. Şubat-Nisan ya da Eylül-Ekim zamanlarında çıkarmış. Protein deposu inanılmaz bir lezzet. Dolması, kavurması oldukça leziz. MANGAL KEYFİ : Mis gibi havada, mesire yerinde mangal olmazsa olmaz. KÖFTE : Bu civarların köfteleri pek meşhur KÖFTECİ AKİF : Köfte, piyaz, yoğurt enfes, gelenler memnun ayrılıyor ZEYTİNLİ ÇAY BAHÇESİ BALIK DENİZ ÜRÜNLERİ PEYNİR HELVASI PEYNİR TATLISI KEMALPAŞA TATLISI CEVİZLİ LOKUM BALIKESİR KAYMAKLISI KÖY YOĞURDU GENDİME ÇORBASI TAVUKLU MANTI
KAZ DAĞLARI VE CİVARI NE ALINIR ? ZEYTİN ZEYTİNYAĞI ZEYTİN SABUNU TEREYAĞI PEYNİR YÖRESEL OTLAR TARHANA KASAP SUCUĞU DAĞ KEKİĞİ BAL IHLAMUR YÖRESEL DOKUMALAR EL DOKUMASI KİLİM EL DOKUMASI HALI RENGARENK OYALI  YAZMALAR, TÜLBENTLER SEPET KAŞIKLIKLAR EL YAPIMI TAHTA KAŞIKLAR ÇÖMLEK EL YAPIMI OBJELER, TABAKLAR İĞNE OYASI ÖRTÜLER, NAMAZ ÖRTÜLERİ DENİZDEN ÇIKAN DENİZE AİT OBJELER : Denizyıldızları, deniz kabukları, minareler KÖYÜN DELİSİ DÜKKAN : Çamlıbel Köyünde
FOTOĞRAFLAR – PHOTOS
KAZ DAĞLARI Tarihi, mistik, yemyeşil, bakir, efsanelere konu, büyüleyici, billur suları, paha biçilemez asırlık zeytin ağaçları, kızılçam ağaçları, karaçam ağaçları, meşe ağaçları ile doğanın bizlere armağanı KAZ DAĞLARI ve paha biçilemez çevresi.  
0 notes
kitapindiroku · 7 years
Text
Özel Öğretim Alanı Olarak Türkçe Öğretimi Kitabı pdf indir pdf indir
Özel Öğretim Alanı Olarak Türkçe Öğretimi İnsanı diğer canlılardan ayıran en önemli nitelik, dil ve düşüncedir. Dil ile düşünce arasında çok sıkı bir ilişki vardır. Bu iki kavram, birbirini destekler ve geliştirir. Dil düşüncenin aynasıdır. Şayet dil olmasaydı, insanoğlu şahsî duyumlarıyla sınırlı kalacak; insanlık, ulaştığı bugünkü medenî seviyeye erişemeyecekti. Bu bakımdan dil, düşüncenin hem kabıdır, hem de onu besleyip geliştiren bir işleve sahiptir. Dil olmaksızın düşüncenin somutlaştırılması ve gelişmesi mümkün değildir. Bunun tersi de doğrudur. Dil sayesinde insan zekâsı, dış dünyadaki kaba, hoyrat ve düzensiz bir sürü eşya ve varlığı bir düzene sokarak soyutlaştırır. Dil, bir yandan yaşanılan zamanın duygu, düşünce ve tasavvurları ile geleceğe dair hülyaları içinde barındırırken öte yandan da geçmişin birikimini geleceğe aktarır. Dış dünyadan alınan duyumları anlık olmaktan çıkarıp ebedîleştirerek sonraki çağlara dil ulaştırır. Dil, insanoğlunun varoluşuyla birlikte ortaya çıkmıştır. Dil, fıtrîdir ve insan doğuştan getirdiği bu yeteneğin doğasına uymak zorundadır. Dil, fertlerin üzerinde ve onlara hükmeden bir özelliğe sahiptir. İnsanlar arasında anlaşmayı sağlayan dil, acaba milleti meydana getiren diğer unsurlar içinde niçin özel bir öneme sahiptir? Görme, işitme, düşünme gibi doğuştan getirdiğimiz gizil bir yetenek olan dil, ruh ve gönül dünyamızın tercümanıdır. Dil sayesinde bizler, en mistik, en mukaddes duygularımızı ifade eder; en ince ve çapraşık ilmî meseleleri açıklama imkânını buluruz. Bütün bunlar dikkate alındığında, bir ana dili e ğitim alanı olarak Türkçe eğitim ve öğretiminin önemi ortaya çıkar.
İÇİNDEKİLER
I. BÖLÜM PROGRAM KAVRAMI VE TÜRKÇE ÖĞRETİM PROGRAMI 1. Program Kavramı 1 2. Eğitim Programı, Öğretim Programı ve Ders Programı 1 3. Eğitim Programının Unsurları 2 a. Hedefler 2 b. Öğrenme Yaşantıları, Eğitim Durumları 3 c. Değerlendirme Etkinlikleri 3 4. Eğitim Programlarının Geliştirilmesi 5 5. Eğitim Programının Değerlendirilmesi 5 6. Türkçe Öğretim Programı 6 a. Türkçe Dersinde Program İçeriğinin Düzenlenmesi 7 b. Türkçe Öğretimi 10 c. Türkçe/Sınıf Öğretmenleri 11 ç. Aile ve Yakın Çevre 13
II. BÖLÜM TÜRKÇE ÖĞRETİM PROGRAMININ TARİHÎ GELİŞİMİ 1. Türkçe Öğretim Programının Tarihî Gelişimi 15
III. BÖLÜM ÇOCUKTA DİL GELİŞİMİ 1. Dilin Eğitimdeki Yeri 35 2. Dilin Kazanılmasıyla İlgili Bazı Görüşler 36 a. Egosantrik Dil 36 b. Sosyal Dil 39 3. Dilin Kazanılması ile İlgili Kuramlar 40 a. Davranışçı Kuram 40 b. Sosyal Öğrenme Kuramı 42 Bitkiler de Canlıdır 43 c. Psiko-Linguistik Kuram 44 4. Sosyal Kategorilere Göre Dilin Kazanılması 47 5. Dil Ediniminde Aşamalar 53 6. Dil Gelişimini Etkileyen Faktörler 57 7. Dil Becerisinin Çocuğun Sosyalleşmesindeki Rolü 60
Özel Öğretim Alanı Olarak Türkçe Öğretimi Kitabı pdf indir pdf indir oku
0 notes
Text
Epifiz beziyle rüya arasında bir ilişki var mıdır? | onbi.tv
Epifiz bezi ve rüya yakından ilişkilidir. Çünkü Epifiz bezi sadece güneşin battığı, gecenin başladığı ve sabaha karşı 5’e kadar aktif olan bir merkezdir. Epifiz beynimizin limbik sisteminde bulunan çok önemli bir yere sahiptir. Beynimizin motorudur, belki de ana kumanda merkezidir diyebiliriz. İkinci olarak epifiz bezinin önemi şudur; Epifiz bezi gece karanlıkta devreye girdiği zaman birçok hormonu beraberinde aktive eder. En önemli hormonlardan bir tanesi menatonin hormonudur. Bununla beraber seratonin dopomin dipitrimin gibi kimyasallarda salgılar bu merkez. En önemli hormonlardanbiri olan menatonin hormonu hepimizin bildiği gibi büyüme hormonudur. Burada epifizin hücre yenileyici özelliğini de ilave etmek gerekir. Ayrıca stres halinde olan insanların epifiz bezleri sağlıklı çalışıyor ise güne daha zinde başladıkları bilimsel olarak kanıtlanmıştır. Alzheimer hastalığına yakalanmamak adına da Epifiz bezinin sağlıklı çalışıyor olmasının çok büyük bir önemi bulunmaktadır. Ayrıca Epifiz bezi bizim mistik alemlere geçişimizi sağlayan bir salgıdır. Bu da çok önemlidir. Aslında Epifiz için ruhun yeri olduğu söylenir. Ama biraz ayağımız yere bassın ben bu ifadenin yerine yaratıcı düşünceyle buluşmamızı sağlayan bir merkezdir diye altını çizmek istiyorum. Beynimizde salgılanan bu kimyasallar o kadar güçlüdür ki, bunun rüya ile olan bağlantısını şöyle açıklamak gerekir. Gündüz gördüğümüz tüm karmaşıklıklar eğer gece devam ediyorsa bu hormonların da etkisiyle bu negatiflik daha da köklü bir şekilde zihnimizde yerleşebilir. Yani gündüz gelişim vardır. Gece oluşum vardır. Bu kimyasalların etkisiyle oluşturduğumuz o duygular ve düşünceler negatif ya da pozitif olmak üzere daha da köklü yerleşirler. Epifiz bezinin devrede olması ve bununla beraber birkaç hormonun devrede olması o kadar güçlü bir etkiye sahiptir ki, işte gece gördüğümüz rüyalar negatifse o güç o kadar katlanarak yerleşir bilinçaltımızda. O nedenle gördüğümüz rüyaları olumsuzda olsa gündüz düzenleyerek yerleştirebilirsek gece epifiz bezi ve hormonlarının yardımıyla iyileştirme şansını bulabiliriz. Bu videoya ve benzeri konulara aşağıdaki linkten de ulaşabilirsiniz. http://www.onbi.tv Sağlık Videoları Tedavi Videoları, sifa market, sifali bitkiler
0 notes
bilmisler · 6 years
Text
Dünyanın Yedi Harikası
https://bilmisler.com/dunyanin-yedi-harikasi-2/
Dünyanın Yedi Harikası
İlkçağ yapıları içerisinde insanı en çok yedi yapı hayrete düşürmüştür. Bu yapılar M.Ö 2. yüzyılda yaşayan yazar Sidonlu Antipatros bunlardan yedi tanesini diğer yapılardan üstün tutmuştur. Herkesin “Dünya’nın yedi Harikası” diye bulduğu bu yedi eseri kitabında birer birer anlatmıştır. Bu yedi harikadan sadece Mısır’da Keops Piramidi ayakta kalmış, diğerleri deprem, yangınlar, savaşlar, kalıntıların başka yapılarda malzeme olarak kullanılması gibi nedenlerden yıkılmıştır.
1. Mısır’da Keops Piramidi 2. Irak’ta Babil’in Asma Bahçeleridir. 3. Yunanistan’da Zeus Heykeli 4. Efes’te Artemis Tapmağı 5. Girit’te Rodos Heykeli 6. Mısır’da İskenderiye Feneri 7. Bodrum Mausolesun Mezarı
1. Keops Piramidi
Mısır’ın Kahire kentinde, Giza bölgesinde bulunan Keops Piramidi dünyanın yedi harikasından günümüze dek tam olarak ulaşan tek yapıdır. İçinde Mısır hükümdarı Keops’un mezarı bulunan 145 metre yüksekliğindeki yapı, basamaklar şeklinde göğe doğru yükselir, M.Ö 2560 yılında yapılan piramit, bazıları 10-15 ton ağırlığındaki 2.300.000 adet blok taşın üst üste yığılmasıyla oluşturulmuştur. Yapımı yaklaşık 30 yıl süren piramidin üzerini kaplayan parlak kalker levhalar artık yoktur.
2. Babil’in Asma Bahçeleri
Babil’in Asma Bahçeleri M.Ö 6. yüzyılda Babil Kralı Nabukadnezar tarafından karısı Amyitis’i neşelendirmek için yaptırılmıştır. 80 km uzunlukta, 100 metre yükseklikte, yapay dağlar ve cennet gibi içinden sular akan yemyeşil bahçelerden oluştuğu söylenmektedir. Büyük duvarlarla desteklenerek bitkiler için alan yaratılmış, buralara ağaçların bile kök salmasına yetecek kadar çok toprak serilmiştir. Yüksekte kalan bahçeleri sulamak için Fırat Nehri’nden su pompalanmıştır. Zamanla kumlara gömülen Babil kenti ve Asma Bahçeleri’ne ait kalıntılar arkeolojik kazılarla ortaya çıkarılmıştır. Dönemin Yunan coğrafyacısı Strabo’nun, Bağdat’ın 50 kilometre güneyinde yer aldığı düşünülen ve bugün kesin izlerine rastlanmayan bu yapay doğa harikası hakkındaki tanımı ise şöyle: “Bahçeler birbiri üzerinde yükselen kübik direklerden oluşuyordu. Bunların içleri çukurdu ve büyük bitkilerin ve ağaçların yetişebilmesi için toprakla doldurulmuştu. Kubbeler, sütunlar ve taraçalar pişmiş tuğla ve asfalttan yapılmıştı. Yüksekteki bahçeleri sulamak için Fırat Nehri’nden zincir pompalarla su yukarılara çıkarılıyordu. Bu şekilde üst seviyelere taşınan su, bahçeleri sulayarak teraslardan aşağıya doğru akıyordu.”
3. Zeus Heykeli
Zeus Heykeli M.Ö. 450 yıllarında, adına olimpiyat oyunları düzenlenen Tanrıların kralı Zeus için, olimpiyatlara ismini veren Olimpia’da inşa edilmiştir. Zeus Heykeli, bir tahta iskelet üzerine altın, fildişi ve metal parçalar yerleştirilerek yapılmıştır. Heykelin oturduğu taban 6,5 m. genişliğinde ve 1 m. yüksekliğinde, heykelin kendisi ise 13 m. yüksekliğindeydi. Heykelin sağ elinde zafer tanrıçası Nike, sol elindeyse üzerinde kartal olan bir asa bulunmaktadır. Tahtın üzerine, yunan tanrılarının ve sfenks gibi mistik hayvanların oyma figürleri işlenmiştir. Heykelin derisi fildişinden, sakalı, saçları ve elbisesi altından yapıldığı söylenmektedir. Olimpiyat oyunları 391 yılında Theodosius tarafından putperestlik olarak değerlendirilip sona erdirilince, Zeus Tapınağı da kapatıldı. Heykel, zengin Yunanlılar tarafından Constantinople’ye taşınmıştı ve 462 yılındaki büyük yangında yok olana dek orada kaldı.
4. Artemis Tapınağı
Efes Artemis Tapınağı bugünkü İzmir il sınırları içerisinde Selçuk’taydı. Lydia Kralı Kroisos tarafından M.Ö 560-550 yıllarında yaptırılan tapınak bir deli tarafından yakılınca aynı yere 3 metre daha büyüğü yapıldı. 55.10 x 115 metre boyutlarında, mermer heykelleriyle ünlü tapınak Helenistik dönem tapınaklarının en büyüğüydü. 262 yılında Gotlar tarafından yıkılan tapınak bir daha onarılmadı ve kazılarda bulunan kalıntılar İngiltere’ye götürüldü. Bölgede bulunan Artemis heykelleri gibi birçok eser Efes ve Selçuk müzelerinde sergilenmektedir.
5. Rodos Heykeli
Rodos Adası’nın ilk sakinleri olan Dorlar tarafından Güneş Tanrısı Helios ithafına, 32 metre yüksekliğinde, demir ve taşla desteklenmiş bronzdan yapılmış bir heykeldir. Öyle ki heykelin bir parmağı bile iki insan boyundaymış. Devasa büyüklükteki bu heykelin bir parmağının bile iki insan boyunda olduğu söylenmektedir. Rodoslular, Makedonya Kralı Demetrios ile yaptıkları savaşı kazandıktan sonra zafer anıtı olarak bu heykeli yapmışlar ve heykelin kendilerini koruduğuna inanmışlardır. Bu sebeple her yıl denize dört atlı bir araba atmışlar ve inanışlarına göre güneş tanrısı Helios’un bu arabayla dünyayı dolaşarak insanları gözetlermiş. Güneş tanrısı adına yapılmasının yanında, rodoslular için birlik ve beraberliğin simgesi olan bu heykel Dünyanın Yedi Harikası listesinde yer almayı başarmıştır. Heykelin yapımı 12 yıl sürmüş, M.Ö. 282 yılında tamamlanmış. Ancak sadece 56 yıllık bir ömrü olmuş. M.Ö. 226’da bir deprem sonucunda en zayıf noktası olan dizinden kırılmış ve yıkılmıştır. Devrin Mısır Firavunu heykeli onarmak için yardım teklif etse de, Rodoslular kâhinlerinin kararı sonucu teklifi reddetmişler. 900 yıl boyunca harabe halinde kalan heykelin parçaları, Arapların istilası sonucu Suriyeli bir Yahudi’ye satılmış ve 900 deve eşliğinde Suriye’ye taşınmış.
6. İskenderiye Feneri
135 metre yükseklikteki fener mermerden yapılmıştır. Üzerindeki tunç ayna 70 kilometre uzaktan görülebiliyordu. Mimarlığını Kinidoslu Sostratus’un yaptığı fener depremlerle yıkılmıştı. İskenderiye Feneri Romalıların Mısır’ı ele geçirmesinden sonra kurdukları Ptolemaios devletinin ilk kralı Ptolemy tarafından tehlikeli kıyı şeridi boyunca gemicileri yönlendirmek amacı ile Mısır’ın İskenderiye kenti kıyısındaki Faros (Pharos) adasında M.Ö 3. Yüzyılda yaptırılmıştır. Proje Büyük İskender zamanında M.Ö 290 yılları sonunda başlamış, ölümünden sonra oğlunun hükümdarlığı zamanında bitirilmiştir. Şehrin batı limanında bulunan fener yaklaşık 166 m yüksekliğindedir. Sadece harikaların değil bugüne kadar yapılmış fenerlerin de en yükseğidir. Feneriin en gizemli yanı, gündüzleri bile güneş ışığını denize yansıtmak amacı ile tasarlanmış cilalı bronz aynalarıydı. Geceleri ise aynaların önünde ateşler yakılıyor, böylece aynanın yansıttığı ışık gece yaklaşık 50 km. mesafeden görülebiliyordu. Yapı bir dizi depreme kadar bozulmadan kaldı. Fakat depremler ve doğal şartlar sonunda çöktü. Üst kısmı 955 yılında bir deprem ve fırtınada kopan fenerin gövde kısmı da 1302’de başka bir depremde çöktü. En sonunda 1480 yılında Memlûk Sultanı Kait-bay tarafından fenerin olduğu yere yapılan bir kalede malzemeleri kullanılmak üzere tamamen yıkıldı.
7. Kral Mausolos’un Mezarı
Kral Mausollos için karısı ve kız kardeşi tarafından yaptırılmış bir anıt mezardır. Bodrum civarında yapılmış ve yapımı M.Ö. 350 yılında tamamlanmıştır. Sıra sütunlar, yine heykellerle süslenmiştir. Bir piramit çatıyı desteklemektedir. Çatıda bir savaş arabası heykeli piramidin tavanını oluşturmaktadır. Halikarnas Mozolesi’nin toplam yüksekliği 45 metredir. Bu heykeller, tanrıların değil de insanlar ve hayvanların heykelleri olmasından dolayı tarihte özel birer yer tutarlar. 15.yy da Haçlı Seferleri sırasında St.John şövalyeleri bölgeye geldiler ve bugün Bodrum Kalesi olarak geçen büyük bir kale yaptılar. Bu kalenin yapımında Halikarnas Mozolesi’nin nerdeyse bütün taşları kullanıldı.
0 notes
bilmisler · 6 years
Text
Dünyanın Yedi Harikası
https://bilmisler.com/dunyanin-yedi-harikasi-2/
Dünyanın Yedi Harikası
Tumblr media
İlkçağ yapıları içerisinde insanı en çok yedi yapı hayrete düşürmüştür. Bu yapılar M.Ö 2. yüzyılda yaşayan yazar Sidonlu Antipatros bunlardan yedi tanesini diğer yapılardan üstün tutmuştur. Herkesin “Dünya’nın yedi Harikası” diye bulduğu bu yedi eseri kitabında birer birer anlatmıştır. Bu yedi harikadan sadece Mısır’da Keops Piramidi ayakta kalmış, diğerleri deprem, yangınlar, savaşlar, kalıntıların başka yapılarda malzeme olarak kullanılması gibi nedenlerden yıkılmıştır.
1. Mısır’da Keops Piramidi 2. Irak’ta Babil’in Asma Bahçeleridir. 3. Yunanistan’da Zeus Heykeli 4. Efes’te Artemis Tapmağı 5. Girit’te Rodos Heykeli 6. Mısır’da İskenderiye Feneri 7. Bodrum Mausolesun Mezarı
1. Keops Piramidi
Mısır’ın Kahire kentinde, Giza bölgesinde bulunan Keops Piramidi dünyanın yedi harikasından günümüze dek tam olarak ulaşan tek yapıdır. İçinde Mısır hükümdarı Keops’un mezarı bulunan 145 metre yüksekliğindeki yapı, basamaklar şeklinde göğe doğru yükselir, M.Ö 2560 yılında yapılan piramit, bazıları 10-15 ton ağırlığındaki 2.300.000 adet blok taşın üst üste yığılmasıyla oluşturulmuştur. Yapımı yaklaşık 30 yıl süren piramidin üzerini kaplayan parlak kalker levhalar artık yoktur.
2. Babil’in Asma Bahçeleri
Babil’in Asma Bahçeleri M.Ö 6. yüzyılda Babil Kralı Nabukadnezar tarafından karısı Amyitis’i neşelendirmek için yaptırılmıştır. 80 km uzunlukta, 100 metre yükseklikte, yapay dağlar ve cennet gibi içinden sular akan yemyeşil bahçelerden oluştuğu söylenmektedir. Büyük duvarlarla desteklenerek bitkiler için alan yaratılmış, buralara ağaçların bile kök salmasına yetecek kadar çok toprak serilmiştir. Yüksekte kalan bahçeleri sulamak için Fırat Nehri’nden su pompalanmıştır. Zamanla kumlara gömülen Babil kenti ve Asma Bahçeleri’ne ait kalıntılar arkeolojik kazılarla ortaya çıkarılmıştır. Dönemin Yunan coğrafyacısı Strabo’nun, Bağdat’ın 50 kilometre güneyinde yer aldığı düşünülen ve bugün kesin izlerine rastlanmayan bu yapay doğa harikası hakkındaki tanımı ise şöyle: “Bahçeler birbiri üzerinde yükselen kübik direklerden oluşuyordu. Bunların içleri çukurdu ve büyük bitkilerin ve ağaçların yetişebilmesi için toprakla doldurulmuştu. Kubbeler, sütunlar ve taraçalar pişmiş tuğla ve asfalttan yapılmıştı. Yüksekteki bahçeleri sulamak için Fırat Nehri’nden zincir pompalarla su yukarılara çıkarılıyordu. Bu şekilde üst seviyelere taşınan su, bahçeleri sulayarak teraslardan aşağıya doğru akıyordu.”
3. Zeus Heykeli
Zeus Heykeli M.Ö. 450 yıllarında, adına olimpiyat oyunları düzenlenen Tanrıların kralı Zeus için, olimpiyatlara ismini veren Olimpia’da inşa edilmiştir. Zeus Heykeli, bir tahta iskelet üzerine altın, fildişi ve metal parçalar yerleştirilerek yapılmıştır. Heykelin oturduğu taban 6,5 m. genişliğinde ve 1 m. yüksekliğinde, heykelin kendisi ise 13 m. yüksekliğindeydi. Heykelin sağ elinde zafer tanrıçası Nike, sol elindeyse üzerinde kartal olan bir asa bulunmaktadır. Tahtın üzerine, yunan tanrılarının ve sfenks gibi mistik hayvanların oyma figürleri işlenmiştir. Heykelin derisi fildişinden, sakalı, saçları ve elbisesi altından yapıldığı söylenmektedir. Olimpiyat oyunları 391 yılında Theodosius tarafından putperestlik olarak değerlendirilip sona erdirilince, Zeus Tapınağı da kapatıldı. Heykel, zengin Yunanlılar tarafından Constantinople’ye taşınmıştı ve 462 yılındaki büyük yangında yok olana dek orada kaldı.
4. Artemis Tapınağı
Efes Artemis Tapınağı bugünkü İzmir il sınırları içerisinde Selçuk’taydı. Lydia Kralı Kroisos tarafından M.Ö 560-550 yıllarında yaptırılan tapınak bir deli tarafından yakılınca aynı yere 3 metre daha büyüğü yapıldı. 55.10 x 115 metre boyutlarında, mermer heykelleriyle ünlü tapınak Helenistik dönem tapınaklarının en büyüğüydü. 262 yılında Gotlar tarafından yıkılan tapınak bir daha onarılmadı ve kazılarda bulunan kalıntılar İngiltere’ye götürüldü. Bölgede bulunan Artemis heykelleri gibi birçok eser Efes ve Selçuk müzelerinde sergilenmektedir.
5. Rodos Heykeli
Rodos Adası’nın ilk sakinleri olan Dorlar tarafından Güneş Tanrısı Helios ithafına, 32 metre yüksekliğinde, demir ve taşla desteklenmiş bronzdan yapılmış bir heykeldir. Öyle ki heykelin bir parmağı bile iki insan boyundaymış. Devasa büyüklükteki bu heykelin bir parmağının bile iki insan boyunda olduğu söylenmektedir. Rodoslular, Makedonya Kralı Demetrios ile yaptıkları savaşı kazandıktan sonra zafer anıtı olarak bu heykeli yapmışlar ve heykelin kendilerini koruduğuna inanmışlardır. Bu sebeple her yıl denize dört atlı bir araba atmışlar ve inanışlarına göre güneş tanrısı Helios’un bu arabayla dünyayı dolaşarak insanları gözetlermiş. Güneş tanrısı adına yapılmasının yanında, rodoslular için birlik ve beraberliğin simgesi olan bu heykel Dünyanın Yedi Harikası listesinde yer almayı başarmıştır. Heykelin yapımı 12 yıl sürmüş, M.Ö. 282 yılında tamamlanmış. Ancak sadece 56 yıllık bir ömrü olmuş. M.Ö. 226’da bir deprem sonucunda en zayıf noktası olan dizinden kırılmış ve yıkılmıştır. Devrin Mısır Firavunu heykeli onarmak için yardım teklif etse de, Rodoslular kâhinlerinin kararı sonucu teklifi reddetmişler. 900 yıl boyunca harabe halinde kalan heykelin parçaları, Arapların istilası sonucu Suriyeli bir Yahudi’ye satılmış ve 900 deve eşliğinde Suriye’ye taşınmış.
6. İskenderiye Feneri
135 metre yükseklikteki fener mermerden yapılmıştır. Üzerindeki tunç ayna 70 kilometre uzaktan görülebiliyordu. Mimarlığını Kinidoslu Sostratus’un yaptığı fener depremlerle yıkılmıştı. İskenderiye Feneri Romalıların Mısır’ı ele geçirmesinden sonra kurdukları Ptolemaios devletinin ilk kralı Ptolemy tarafından tehlikeli kıyı şeridi boyunca gemicileri yönlendirmek amacı ile Mısır’ın İskenderiye kenti kıyısındaki Faros (Pharos) adasında M.Ö 3. Yüzyılda yaptırılmıştır. Proje Büyük İskender zamanında M.Ö 290 yılları sonunda başlamış, ölümünden sonra oğlunun hükümdarlığı zamanında bitirilmiştir. Şehrin batı limanında bulunan fener yaklaşık 166 m yüksekliğindedir. Sadece harikaların değil bugüne kadar yapılmış fenerlerin de en yükseğidir. Feneriin en gizemli yanı, gündüzleri bile güneş ışığını denize yansıtmak amacı ile tasarlanmış cilalı bronz aynalarıydı. Geceleri ise aynaların önünde ateşler yakılıyor, böylece aynanın yansıttığı ışık gece yaklaşık 50 km. mesafeden görülebiliyordu. Yapı bir dizi depreme kadar bozulmadan kaldı. Fakat depremler ve doğal şartlar sonunda çöktü. Üst kısmı 955 yılında bir deprem ve fırtınada kopan fenerin gövde kısmı da 1302’de başka bir depremde çöktü. En sonunda 1480 yılında Memlûk Sultanı Kait-bay tarafından fenerin olduğu yere yapılan bir kalede malzemeleri kullanılmak üzere tamamen yıkıldı.
7. Kral Mausolos’un Mezarı
Kral Mausollos için karısı ve kız kardeşi tarafından yaptırılmış bir anıt mezardır. Bodrum civarında yapılmış ve yapımı M.Ö. 350 yılında tamamlanmıştır. Sıra sütunlar, yine heykellerle süslenmiştir. Bir piramit çatıyı desteklemektedir. Çatıda bir savaş arabası heykeli piramidin tavanını oluşturmaktadır. Halikarnas Mozolesi’nin toplam yüksekliği 45 metredir. Bu heykeller, tanrıların değil de insanlar ve hayvanların heykelleri olmasından dolayı tarihte özel birer yer tutarlar. 15.yy da Haçlı Seferleri sırasında St.John şövalyeleri bölgeye geldiler ve bugün Bodrum Kalesi olarak geçen büyük bir kale yaptılar. Bu kalenin yapımında Halikarnas Mozolesi’nin nerdeyse bütün taşları kullanıldı.
0 notes