Tumgik
#geleneksel korunma uygulamaları
Text
Üzerlik Nazar için Kullanılır mı?
Üzerlik Nazar için Kullanılır mı?
Tumblr media
#DekoratifBitkiler, #DoğalEnerjiKorunması, #DoğalKorunmaYöntemleri, #EskiInançlar, #EvDekorasyonu, #EvSüsleme, #GelenekselInançlar, #GelenekselKorunmaUygulamaları, #GelenekselTedaviler, #HalkInançları, #KoruyucuBitkiler, #KoruyucuEnerji, #MistikBitkiKullanımı, #MistikBitkiler, #NazaraKarşıDualar, #NazaraKarşıKoruma, #NazaraKarşıRitüeller, #NazardanKorunmaYolları, #NazardanKorunmaYöntemleri, #SembolikKorunma, #SpiritüelUygulamalar, #TıbbiVeAromatikBitkiler, #ÜzerlikOtu, #ÜzerlikOtuKullanımı, #ÜzerlikOtuKurutma https://is.gd/N4YDeU https://www.tibbivearomatikbitkiler.com/blog/uzerlik-nazar-icin-kullanilir-mi/
Üzerlik Nazar için Kullanılır mı ? sorusunun cevabını vermeden önce üzerlik otu hakkında kısa bir bilgilendirme yapalım;
Üzerlik otu, genellikle Akdeniz iklimine özgü olan, sıklıkla tarım alanlarında ve yol kenarlarında rastlanan bir bitki türüdür. Bilimsel adı “Helianthus annuus” olan bu bitki, yüksekliği ve büyük, sarı çiçekleri ile tanınır. Ayrıca tohumları, içerdikleri yağ nedeniyle özellikle yağ üretimi için ekonomik öneme sahiptir. Üzerlik otunun çiçekleri güneşi takip ederek döner, bu da bitkiye heliotropizm özelliğini kazandırır. Bitki, toprak kalitesine bağlı olarak farklı boylarda büyüyebilir ve genellikle çeşitli kuşların ve böceklerin ilgisini çeker. Hem endüstriyel hem de dekoratif amaçlarla yaygın olarak kullanılan üzerlik otu, aynı zamanda biyoenerji üretimi için de potansiyele sahiptir.
Üzerlikotu, popüler inanışlara göre nazara karşı koruyucu bir özelliğe sahip olduğuna inanılan bitkilerden biridir. Ancak, bu inançlar genellikle geleneksel ve kültürel geçmişe dayalıdır ve bilimsel bir temele dayanmaz. Üzerlik otunun özellikle Nazar Boncuğu olarak bilinen ve Türk kültüründe sıkça kullanılan objelerle ilişkilendirildiği görülür.
Üzerlik otunun nazara karşı kullanılması, eski Türk mitolojisi ve halk kültürüne dayanan bir inanıştır. Nazar, kötü enerjilerin veya kıskançlık nedeniyle kişinin üzerine yönlendirildiğine inanılan bir olgudur. Nazarın koruyucu gücüne sahip olduğuna inanılan üzerlik otu, bu tür enerjileri absorbe etme veya kişiyi koruma amacıyla kullanılabilir.
Ancak, bu tür inançlar bilimsel olarak kanıtlanmamıştır ve üzerlik otunun nazara karşı etkili bir koruma sağladığına dair kesin bir kanıt bulunmamaktadır. Modern bilim, nazara karşı koruma gibi soyut kavramlara dayalı bitkisel çözümlerin bilimsel olmadığını göstermektedir.
Sonuç olarak, üzerlik otu genellikle dekoratif ve tarımsal amaçlarla kullanılan bir bitki olsa da, nazara karşı koruyucu bir özelliğe sahip olduğuna dair inançlar kültürel ve folklorik bir geçmişe dayanmaktadır. Bu tür inançlar kişiden kişiye değişebilir ve bilimsel bir temele dayanmamaktadır.
Nazara karşı koruma amacıyla üzerlik otunu kullanma yöntemleri genellikle geleneksel inançlara dayanır ve kişiden kişiye değişebilir. Ancak, genel olarak, üzerlik otu nazara karşı koruma amacıyla genellikle kurularak veya evde dekoratif amaçlarla kullanılarak tercih edilir. Tavada yakmak veya yakma gibi uygulamalar daha yaygın değildir.
Üzerlik otunu nazara karşı kullanma örnekleri:
Kurutma ve Dekorasyon: Üzerlik otu genellikle çiçekleri ile birlikte kurutularak dekoratif amaçlarla kullanılır. Kurutulmuş bitki demetleri evin çeşitli köşelerine asılabilir veya vazolarda sergilenerek dekoratif bir öğe olarak kullanılabilir.
Evde Asma: Kurutulmuş üzerlik otu, özellikle kapı girişlerinde veya evin belirli bölgelerinde asılarak nazara karşı bir tür koruma amacıyla kullanılabilir. Bu, geleneksel bir uygulamadır ve sembolik bir anlam taşır.
Nazara Karşı Koruma İçin Dualar: Bazı kültürlerde, üzerlik otu nazara karşı koruma amacıyla dualarla birlikte kullanılır. Bu durumda, kişisel inançlar ve ritüeller devreye girebilir.
Unutulmamalıdır ki, nazara karşı koruma amaçlı uygulamalar genellikle semboliktir ve kişinin inançlarına bağlıdır. Bilimsel bir etkinlikleri kanıtlanmamıştır, bu nedenle bu tür uygulamaların kişisel tercihlere dayalı geleneksel uygulamalar olduğunu hatırlamak önemlidir.
0 notes
camtermalotel-blog · 5 years
Text
Mucizevi Esans: Çam Terebentin Nasıl Kullanılır
Çam ağaçları denince genellikle şenlikli süslemeler ve yılbaşı kutlamaları ya da yemyeşil ormanlar gelir. Meyveleri ya da çiçekleri olmadığı için onları daha ziyade gölgeleri ile düşünüyoruz. Fakat çam  ağaçları bize aynı zamanda mucizevi bir sıvı sunuyorlar: Çam Terebentin. Pek çok faydası olan çam terebentin nasıl kullanılır merak ediyorsanız, doğru adrese geldiniz! Bu konuyu sizin için inceledik.
Terebentin Nedir?
Tumblr media
Terebentin, reçinenin canlı ağaçlardan, özellikle de çamlardan damıtılmasıyla elde edilen bir maddedir. Temel olarak bir çözücü olarak ve organik sentez için bir malzeme kaynağı olarak kullanılır.
Çam yağı, kaynağına bağlı olarak taze, balzamik veya terebentin benzeri bir kokuya sahip olabilen renksiz ila soluk sarı bir uçucu yağdır. Terebentin, çam  ağaçlarının iğne benzeri yapraklarından buhar damıtmasıyla elde edilir. Çam terebentin nasıl kullanılır sorusuna hangi yanıtı verirseniz verin, doğal olduğu için müthiş faydalar elde etmiş olursunuz.
Çam esansiyel yağı, Pinüs sylvestris bilimsel adını taşıyan çam  olarak bilinen ağaçtan elde edilir. Bu ağacın, dünyanın farklı yerlerine yayılmadan önce Avusturya ve Rusya'dan geldiğine inanılıyor. Hangi ağaçtan bahsettiğimizi hala bilmiyorsanız, kış aylarını anımsayın! Bu ağacı muhtemelen tüm dünyada bir Noel ağacı olarak görmüşsünüzdür. Çam yağının tamamlayıcı sağlıkta bu kadar önemli bir unsur haline gelmesinin nedenlerinden biri de kolayca bulunabilirliğidir. Üstelik çam terebentin yapması da nispeten kolaydır ve çam ağaçları tüm dünyada çok sayıda mevcuttur.
Çam Terebentin ve Aroma Terapi
Tumblr media
Çam terebentin nasıl kullanılır sorusuna verilen ilk yanıtlardan bir tanesi, aromaterapidir.  yağının sayısız sağlık yararları aroma terapide kullanılan en önemli esans yağlarından biri haline getirmiştir.Çam  esansiyel yağı, sedir ağacı, biberiye, lavandın, adaçayı, labdanum ve ardıç gibi diğer birçok yağla iyi karışır ve bu nedenle aroma terapi uygulamaları esnasında yaygın olarak kullanılabilir. Çok düşük bir toksisiteye sahip olduğundan, en güvenli uçucu yağlardan biridir.
Cilt Bakımında Çam Terebentin Nasıl Kullanılır?
Çam terebentin nasıl kullanılır konusunda öne çıkan başlıklardan bir tanesi cilt bakımıdır. Bu yağının en önemli sağlık yararlarından biri, çeşitli cilt problemlerini tedavi etmedeki rolüdür. Dermatologlar genellikle bu yağı sedef hastalığı, kaşıntı, sivilce, egzama, cilt hastalıkları, zayıf çilt, uyuz, yara ve pire tedavisi için hastalarına önerirler. Çam terebentin size dengeli, pürüzsüz, yenilenmiş ve parlak bir cilt kazandırır ve aynı zamanda cildiniz üzerinde olumsuz etkiye sahip olan serbest radikallere karşı bir antioksidan görevi görebilir. Serbest radikaller sağlıklı cilt hücrelerine saldırır ve erken yaşlanma, kırışıklıklar ve cildin sarkmasıyla sonuçlanan mutasyona neden olur. Çam  terebentin yağı bu olumsuz etkilerle mücadele edebilir. Çam  terebentin nasıl kullanılır diye düşünüyorsanız bunu gündelik cilt bakımınıza dahil edebilirsiniz.
Kozmetik Uygulamalarda Çam Terebentin Nasıl Kullanılır?
Tumblr media
Çam terebentin nasıl kullanılır sorusunda ön plana çıkan bir başka özellik de kozmetik uygulamalardır. Çam  esansiyel yağının büyüleyici bir özü vardır ve kozmetiklere tatlı bir aroma verir. Aynı zamanda parfüm ve kokulu ürünler yapmak için de kullanılır. Bu nedenle kozmetik endüstrisinin vazgeçilmez bir parçasıdır. Ayrıca, çam  esansiyel yağı saçtaki bitleri temizleyebilir ve masaj ve banyo yağı olarak yaygın olarak kullanılır. Bu yüzden çam  yağını sabunların ve hatta temizlik ürünlerinin bir parçası olarak görüyorsunuz.
Çam Terebentin Metabolizmayı Kuvvetlendirir
Çam esansiyel yağı metabolizma üzerinde olumlu etkileri olan bir yağ türüdür. Aktivite seviyenizi yükseltir. Ayrıca bağırsak problemlerini tedavi etme kabiliyetinden dolayı vücudu arındırmakta da yardımcı olur. Doğada idrar söktürücüdür ve idrarla vücudunuzdaki fazla suyu atmaya yardımcı olur. [4] İdrar şıklığını ve miktarını uyararak, vücudunuzdan daha fazla urik asit, aşırı su, tuz ve yağları elimine edersiniz. Aynı zamanda böbrekleri sağlıklı tutar, çünkü toksinleri bir defadan fazla filtrelemek zorunda kalmazlar. Yiyeceklerin zehirlenmesi durumunda çam  esansiyel yağı da kullanılır, çünkü vücudu işlemeye teşvik eder, ayrıca toksinleri idrara çıkma yoluyla daha hızlı bir şekilde giderir.
Çam Terebentin Ağrıyı Hafifletir
Tumblr media
Çam terebentin nasıl kullanılır sorusunun yanıtları, kronik ağrılar çeken kişilerin de oldukça hoşuna gidecektir. Çam esansiyel yağı analjezik olarak kabul edilir. Analjezik maddeler çeşitli ağrıların giderilmesinde kullanılmaktadır. Bu nedenle bu yağ eklem ağrısı, artrit ve romatizma rahatsızlığı çeken insanlar için iyi ve doğal bir çaredir. Kimi zaman bu tarz ağrılar çekenler ilaçlarla yeterince rahatlayamazlar. Alternatif tip yöntemleri böyle zamanlarda ihtiyacınıza yetişebili. Bir analjezik olmasının yanı sıra, cam terebentin aynı zamanda bir anti-enflamatuar bir maddedir, yani etkilenen bölgelerin iltihaplanmalarını ve kızarıklıklarını azaltır, aynı zamanda ağrıyı azaltır. Bu nedenle kimi yaraların temizlenmesi ve rahatlatılmasında da kullanılabilir.
Çam Terebentin Stresi Azaltır
Stres günümüzde hepimizin ortak problemi… Uyku uyuyamıyoruz, konsantre olamıyoruz, rahatlayamıyoruz! İşte bu tarz problemler yaşayanlar için çam terebentin nasıl kullanılır sorusuna doğru yanıt vermek gerek. Çam  yağının sağlığa yararları arasında da bazı duygusal yararlar yer almaktadır içerir. Çam terebentin bünyede enerjik bir his yaratır ve zihinsel stresi uzaklaştırmada oldukta etkilidir. Aynı zamanda adrenal yorgunluğunu gidermek ve moralinizi yükseltmek için mükemmel bir ruh hali yükseltici olarak da tıbbi olarak kullanılır. Düzenli olarak çam  esansiyel yağı ile başınıza masaj yapmak size zihinsel açıklık verebilir ve kaygı ve sinir gerginliğini giderir. Son olarak, zayıflamış konsantrasyon ve hafıza kaybından muzdarip insanlar için de çam terebentinin oldukça faydalı olduğu gösterilmiştir. Bu alanda ek araştırmalara ihtiyaç duyulmasına rağmen, birçok kültürde geleneksel olarak bu amaç için kullanılmıştır.
Göz Bakımında Çam Terebentin Nasıl Kullanılır?
Çam terebentin antioksidan kapasitesi sayesinde serbest radikalleri etkisiz hale getirme kabiliyeti de göz sağlığı üzerinde olumlu bir etkiye sahiptir. Kronik olarak göz rahatsızlığı çekenlerin gözlerini çam  terebentin ile temizlemesi büyük faydalar gösterir. Maküler dejenerasyon, katarakt ve diğer görme ile ilgili koşullar sistemimizde hücrelerin bozulmasına neden olan serbest radikallerin varlığından kaynaklanmaktadır. Çam esansiyel yağı göz sağlığının iyileştirilmesi ve doğal, yasa bağlı başarısızlıktan korunma ile ilişkilendirilmiştir. Çam  terebentin nasıl kullanılır konusunu göz hastalalıkları ile ilişkilendirmeden önce mutlaka doktorunuza danışmanızı öneririz.
Çam Terebentin Solunum Sorunlarını Tedavi Eder
Tumblr media
Çam terebentin solunum problemlerini tedavi etmek için çok faydalıdır ve genellikle soğuk algınlığı ve öksürük için bir çare olarak kullanılır. Bunun nedeni balgam söktürücü olma kabiliyetidir, yani solunum yollarından balgam ve mukusu gevşetir ve bunları ortadan kaldırmayı kolaylaştırır. Solunum yollarınızda birikme miktarını azaltarak, vücudunuz ilk enfeksiyonla daha hızlı savaşabilir ve iyileşme sürenizi kısaltabilir. Çam esansiyel yağı safra kesesinin iltihabını ve safra kesesi taşlarının görülme şıklığını azaltmak için mükemmeldir. Çam  yağı, aynı zamanda güçlü hoş aromasi nedeniyle birçok ev ürününe de eklenir. Bunlar arasında oda spreyleri, uçucu sıvılar ve oda spreyleri bulunur.
Çam Terebentin Yaralanmaları Tedavi Eder
Çam esansiyel yağı antiseptiktir ve düzenli olarak kaynar, kesik, spor yaralanmaları tedavi etmek için kullanılır. Bu sadece antiseptik özelliklerinden değil aynı zamanda mantar önleyici özelliklerinden dolayıdır. Mantar enfeksiyonları tedavi edilmesi en tehlikeli ve zor koşullardan bazılarıdır ve eğer içsel hale gelirlerse ölümcül olabilirler. Bu nedenle, herhangi bir mantar enfeksiyonu sisteminizi temizlemek için çam terebentin kullanmak çok iyi bir fikirdir.
Kaynak: https://www.camhotel.com.tr/blog/cam-terebentin-nasil-kullanilir/
0 notes
kocaalihaber · 4 years
Text
Burun alerjisi
Burun alerjileri; burunda kaşıntı, hapşırma, sulu akıntı ve tıkanıklık ile seyreden atopik bir hastalıktır. Kişilerin yaşam kalitesini ve başarı oranını oldukça düşüren ve adeta canından bezdiren bir durumdur. Bu hastalığın tanısı kolaylıkla konabilir ve medikal tedavi ile şikâyetler kolaylıkla kontrol altına alınır. Bunun yanında özellikle aşı (İmmünoterapi) tedavisi ile kişilerin alerji yapan maddelere karşı hassasiyetleri giderilebilir ve hastalık tamamen düzeltilebilir.
Alerjik rinit niçin bazı insanlarda oluyor bazılarında olmuyor?
Alerjik rinit ya da genel anlamda alerjiler tüm insanlarda değil bünyesi atopik olan insanlarda olur. Atopik bünye bazı maddelere karşı hassastır. Bu hassasiyet olayı sonradan edinilmiş bir durum değil, doğumsal bir özelliktir. Yani alerjik hastalıklar genetik geçişli olan hastalıklardır.
Alerjik rinit yapan maddeler nelerdir? Doğada pek çok alerjen madde vardır. Bu alerjen maddeler kişiden kişiye değişmektedir. Yani her alerjen madde herkeste alerjiye neden olmaz. Alerjik rinit yapan alerjenler hava yolu ile alınanlar ve ağız yolu ile alınanlar diye ikiye ayrılabilir. Daha çok hava yolu ile alınan alerjenler burun alerjilerine neden olur. Oral yolla alınan alerjenler alerjik rinitte pek etkin değillerdir. Hava yolu ile alınan alerjenler: Bunlar oldukça fazladır. Ancak en etkili olanları Ev tozu akarları (Mite’lar), yeşil ot polenleri, ağaç polenleri, yabani ot polenleri, mantar polenleri ve hayvan tüyü polenleridir. Bunların yanında bazı kimyasal maddelerde da burun alerjilerine neden olabilmektedirler.
Alerjik Rinitlerin kaç tipi vardır? Alerjik rinit iki tiptir. Bunlar Mevsimsel alerjik rinit ve Perinneal (Yıl boyu devam eden) alerjik rinit. Mevsimsel Alerjik Rinit: Bu Saman nezlesi olarak ta adlandırılır. Bu hastaların özellikle ilkbahar ve kısmen de sonbahar mevsimleri başladığında burunda kaşıntı, hapşırma, sulu burun akıntısı ve tıkanıklık şikâyetleri başlar ve bunlar o mevsim boyunca devam ederler. Burada etkili olan alerjenler daha çok yeşil ot polenleri, ağaç polenleri ve yabani ot polenleridir. Perinneal (Yıl boyu devam eden) Alerjik Rinit: Burada şikâyetler yıl boyu devam eder. Hastalar özellikle sabah yataktan kalkar kalkmaz 10-15 kez üst üste hapşırırlar. Akabinde burun akıntıları olur. Ancak bu rinit tipinde devamlı burun tıkanıklığı şikâyeti daha öndedir. Perinneal rinit’te daha çok ev tozu akarları etkindir. Şikâyetlerin yıl boyu olması hastaları hayatından bezdirir.
Alerjik Rinit belirtileri nelerdir? Alerjik rinitin 4 kardinal belirtisi vardır. Bunlar burunda kaşıntı, hapşırma, bol sulu akıntı ve tıkanıklıktır. Bunların ilk üçü mevsimsel alerjik rinitte baskınken, tıkanıklık perinneal rinitte daha fazladır. Bu belirtiler dışında baş ağrısı gibi görülebilecek bazı belirtiler ise alerjik rinite sinüzit gibi diğer hastalıkların eşlik etmesi halinde olabilir.
Alerjik Rinit tanısı nasıl konur? Alerjik rinit tanısında en önemli tanı kriteri hastanın hikâyesidir. Hastanın şikâyetlerini dikkatli dinleyen bir hekim alerjik rinit tanısını rahatlıkla koyar. Başka bir argümana ihtiyaç duymaz. Ancak tanıyı kesinleştirmek ve hastanın geleceğine yönelik planlamalar yapmak için diğer tanısal muayeneler de yapılmalıdır. Alerjik rinit düşünülen hastada geleneksel ve endoskopik burun muayenesi ve laboratuvar muayeneleri yapılmalıdır. Hastanın alerjenini belirlemek için cilt testleri yapılmalıdır. Eğer hastada yüz ve baş ağrısı şikâyetleri varsa paranazal sinüslerin Bilgisayarlı Tomografisi de çekilmelidir. Bu muayenelerin tümü hekime alerjik rinit tanısını kesinleştirmenin yanında, hastada septum deviasyonu, nazal polip, sinizit veya diğer bir ilave burun hastalığı varlığını tanımlama imkânı da verir. Bunun için sadece hikâye ile yetinmeyip tüm muayeneleri yapmak gerekir.
Alerjik Rinit’te tedavi seçenekleri nelerdir? Tedavide 3 seçenek vardır. Bunlar alerjenden korunma, medikal tedavi ve aşı (immünoterapi) yöntemleridir.
Alerjenden korunma: Alerjik rinit tedavisinde en etkin yol hastanın hassas olduğu alerjen belirlendikten sonra o alerjenin ortamdan uzaklaştırılmasıdır. Ancak bu pek mümkün değildir. O nedenle korunma tedavisi ortamdaki alerjen miktarını azaltmaya yönelik tedbirleri içerir. Örnek vermek gerekirse kişinin at, köpek ya da kedi gibi hayvan tüylerine alerjisi varsa bu hayvanlar ortamdan uzaklaştırılır. Ev akarlarına karşı alerjisi varsa akar miktarını azaltmak için evdeki kalın halı ya da halifleks gibi akarların kolaylıkla yaşayabileceği eşyalar kaldırılır. Evi sık sık havalandırırlar. Yeşil ot çiçek polenlerine alerjisi olanlar ise ortamda polen miktarının fazla olduğu durumlarda çok dışarı çıkmazlar ya da çayır çimenlerin olduğu yerlere gitmezler. Ayrıca alerjisi olan kişiler sabun, traş köpüğü, diş macunu ve makyaj malzemeleri gibi kişisel bakım ürünlerini ve yatak-yorgan örtülerini antialerjik ürünlerden seçerler. Bunun yanında bazı gıdalara karşı alerjileri olan kişiler de alerjileri olan gıdaları yememeleri gerekir. Burada sıraladığımız önlemler alındığı takdirde ortamdaki alerjen miktarı azalacağı ya da kişi daha az alerjen alacağı için şikâyetleri azalacak ve yaşam kalitesi daha artacaktır.
Prof. Dr. Orhan GEDIKLI
Medikal Tedavi: Medikal tedavide amaç hastanın şikâyetlerini azaltmak ve yaşam kalitesini yükseltmektir. Kısaca medikal tedavi hastalığı tedavi etmez, hastanın şikâyetlerini geçici bir süre ortadan kaldırır. Medikal tedavide temel ilaç antihistamiklerdir. Bunlara ilaveten vakanın durumuna göre kortikosteroidli burun spreyleri ve azda olsa lolotrien antagonistleri verilebilmektedir. Alerjik rinit tedavisinde antihistaminikler devamlı kullanılabilir. Ciddi bir yan etkileri yoktur. Ancak kortizonlu burun spreyleri devamlı kullanılmamalıdır. Bu spreyler 2 -3 ay kullanılıp 1 ay ara verilmelidir. Devamlı kullanılmaları halinde burun mukozasını incelterek kanamalara neden olabilirler.
Aşı (İmmünoterapi) tedavisi: Alerjik rinitin en etkili tedavisi aşı tedavisidir. Çünkü bu tedavi seçeneğinde hastaya hassas olduğu madde küçük dozdan başlanarak verilmekte ve her gün doz artırılarak devam edilmektedir. Hastanın tolere edebildiği en üst seviyeye çıkılarak, belirlenen bu üst seviyedeki miktardaki alerjen bir süre daha hastaya verilmektedir. Böylece hasta hassas olduğu maddeye alışmakta ve o maddenin artık kişide alerji yapmaması sağlanmaktadır.
Aşı tedavisi herkeste etkili olmakta mıdır? Aşı tedavisi uygulaması herkeste etkili olmamaktadır. Ancak genel anlamda aşının %70 oranında etkinliği vardır. Ayrıca aşı uygulaması çocuk hastalarda ve mevsimsel alerjik rinitte daha etkilidir.
Aşının zararı ya da komplikasyonu var mıdır? Aşıların bir zararı yoktur. Ancak her tedavide olduğu aşılarında bazı yan etkileri ve komplikasyonları vardır. Bunlar uygulanan aşının tipine ve uygulama şekline göre değişmektedir. Hangi aşı olursa olsun deri altı uygulamaları daha fazla komplikasyon yaparlar. Dil altı uygulamalarında ise pek ciddi komplikasyon yoktur.
Alerjik Rinit’te ameliyat yapılır mı? Alerjik rinit tedavisinde cerrahinin yeri yoktur. Ancak Alerjik rinitle birlikte septum deviasyonu, burun polibi ve kronik sinüzit gibi ilave hastalıklar varsa bunların ameliyatla düzeltilmesi alerjik rinit şikâyetlerini azaltırlar. Bu nedenle eğer gerekli ise ameliyat yapılmalıdır. Ancak bu durum hasta ile ameliyat öncesi konuşulmalıdır.
source https://saglik.kocaali.com/burun-alerjisi/
0 notes
varligadogmak · 6 years
Text
YENİDOĞAN HAKLARI BİLDİRGESİ
YENİDOĞAN HAKLARI BİLDİRGESİ 24 EYLÜL 2001, BARSELONA, İSPANYA
1.İnsan hakları evrensel bildirisi yaşamın tüm evrelerini içerir. Tüm insanlar hür doğarlar, eşittirler ve aynı haklara sahiptirler.
2.Kız veya erkek, bir insan olarak yenidoğanın özlük hakkı her değerin üzerindedir. Yenidoğanlar, Çocuk Hakları Sözleşmesi doğrultusunda korunmalıdırlar.
3.Her yenidoğanın yaşama hakkı vardır. Bu hakka tüm insanlar ve hükümetler tarafından ırk, cinsiyet, ekonomik, coğrafya özellikleri, doğum yeri, din veya başka nedenlerle ayrım yapılmaksızın saygı duymalıdır. Yönetimler çocuklar arası ayrımı önleyici tedbirleri almalıdırlar.
4.Her yenidoğan kültürel, politik veya dini nedenlerle yaşamının riske edilmemesi hakkına sahiptir. Hiç kimse kısa veya uzun dönemde yenidoğanın sağlığını risk altına sokacak, fiziksel bütünlüğünü bozacak bir işlemi yapma hakkına sahip değildir. Hiçbir koşulda zarar verme kabul edilemez.
5.Her yenidoğanın doğru kimlik, aile ve uyruğa sahip olma hakkı vardır. Devlet yaşamın tüm evrelerinde insana eşit şekilde bu hakkı garanti etmelidir.
6.Her yenidoğan hayatının geri kalan kısmında kendisine optimal fiziksel, ruhsal, dinsel, ahlaki ve sosyal gelişimini sağlayacak sağlık hizmetini, duygusal ve sosyal bakımı alma hakkına sahiptir. Toplum onun tüm ihtiyaçlarını karşılamaktan sorumludur. Yenidoğanın otonomisi olmayacağından, anne ve babanın yazılı izni olmadan hiçbir tıbbi girişimde bulunulamaz. Ancak ebeveyn veya vasinin doğrudan girişim olasılığı yoksa acil durumlarda çocuğun lehine hareket etmek zorunluluğu bu durumun dışındadır. Ekonomik ve sosyal sınıf gözetilmeksizin ayrımcılığın tüm şekillerinin karşısında durulmalı, bakımda adil olunmalıdır.
7.Her yenidoğan büyümesini sağlayacak doğru beslenme hakkına sahiptir. Annenin emzirmesi teşvik edilmeli ve destek olunmalıdır. Annenin emzirmesi kişisel, fiziksel veya psikolojik nedenlerle olası değil ise doğru suni beslenme sağlanmalıdır.
8.Her yenidoğan doğru tıbbi bakım alma hakkına sahiptir. Çocuklar en sağlıklı şekilde yaşama, tıbbi, iyileştirici ve önleyici hizmetlerden yararlanma hakkına sahiptirler. Devlet, çocuk sağlığını tehdit eden geleneksel uygulamaları önlemelidir. Hükümetler doğum öncesi ve sonrası bakımdan sorumludur.
9.Gebe kadın yaşamla bağdaşmayan anomalili bir fetüs taşıyorsa yaşadığı ülkenin kanunları çerçevesinde gebeliğe devam etme veya gebeliği sonlandırma hakkına sahiptir. Fetus doğduğunda yenidoğana gereksiz tedavi yöntemleri uygulanmamalıdır.
10.İmmatüritesi en düşük viyabilite sınırının altında olan yenidoğanı hayatta tutabilmek için çaba gösterilmemelidir. Bu olgularda doğumun gerçekleştiği bölgenin coğrafi, sosyal ve ekonomik koşulları dikkate alınarak yargıya varılmalıdır. Sınırdaki olgularda doğumdan önce ebeveynler bilgilendirilerek, karara katkıda bulunmaları sağlanmalıdır.
11.Her yenidoğan ülkenin mevcut sosyal koruma ve güvenlik haklarından yararlanma hakkına sahiptir. Bu haklar sağlık konusunda olduğu gibi hukuk alanında da söz konusudur.
12.Yenidoğan ebeveyninin isteği olmadan onlardan ayrılmamalıdır. Yenidoğanın yaşamını tehdit eden istismar varlığında, ailesinden ayrılmasını gerekli kılsa bile, yenidoğanın korunması, kanuni ve idari yollarla garanti altına alınmalıdır. Bu kural yenidoğan hastanede iken uygulanabilir olmalıdır.
13.Evlat edinme durumunda, evlat edinilen yenidoğan en iyi şartlara sahip olmalıdır. Evlat edinme hakkının getirdiği tüm hukuksal garantiler uygulanmalıdır. Hiçbir koşulda organ satışı kabul edilmemelidir.
14.Silahlı çatışma olan ülkelerde tüm yenidoğanlar ve gebe kadınlar korunma hakkına sahiptirler. Bu koşullarda annenin emzirmesi özendirilmeli ve korunmalıdır.
Yenidoğan fiziksel ve mental olarak olgunlaşmamasından dolayı talep edemeyeceği özgün haklara sahip bir kişidir. Bu haklar topluma, tüm ülkelerin kanuni ve ayrıcalıklı kurumlarının denetiminde uyulması gereken bir dizi zorunluluk ve sorumluluk yüklemektedir.
0 notes
superkulupcom-blog · 7 years
Text
Sağlık Bakanlığı Sağlık Hizmetleri Genel Müdürlüğü Geleneksel, Tamamlayıcı ve Alternatif Tıp Uygulamaları Daire Başkanı Mehmet Zafer Kalaycı, Türkiye’nin, geleneksel ve tamamlayıcı tıpta “dünya mutfağı” olması i çin çalışmalar yaptıklarını belirtti. Kalaycı, fiziksel ve ruhsal hastalıklardan korunma, bunlara tanı koyma, iyileştirme veya tedavi etmenin yanında sağlığın sürdürülmesinde kullanılan,…
View On WordPress
0 notes
sosyalmedyablog · 7 years
Text
New Post has been published on Kadın Sağlığı Rehberi
New Post has been published on http://saglikdoping.com/hasta-hakki-ihlallerinin-nedenleri/
Hasta hakkı ihlallerinin nedenleri
Hasta, organizması yaralanan veya değişik nedenlerle vücudunun homeostatik dengesi bozulan ve bu durumun neticesinde fizyolojik, psikolojik, sosyal ve ekonomik sorunlar yaşayan kimsedir. Hasta hakları, sağlık hizmetlerinden kullanım ihtiyacı yer alan…
Hasta, organizması yaralanan veya farklı alanlara yönlendirilmiş nedenlerle vücudunun homeostatik dengesi bozulan ve bu durumun neticesinde fizyolojik, psikolojik, sosyal ve ekonomik sorunlar yaşayan kimsedir. Hasta hakları, afiyet hizmetlerinden yararlanma ihtiyacı yer alan fertlerin, sırf insan olmaları nedeniyle sahip bulundukları ve Tüzük, milletlerarası antlaşmalar, kanunlar ve diğer yönetmelik ile teminat altına dargın yer alan haklarıdır.
Hasta hakları kavramı 1981 Dünya Tabipler Birliğinin Lizbon Bildirisi ile uluslararası gündeme girdi. Son olarak 2002 yılında Roma’da, Hasta Haklarına İlişkin Avrupa Statüsü Asıl Sözleşmesi ile uluslararası en üstteki düzeyde kabul gördü. Ülkemizde 1998 yılında Hasta Hakları Yönetmeliği yayınlandı.
Bu yazıda incelenen hasta hakları ihlallerinin nedenleri, sıhhat hizmeti sürecindeki taraflar başlıca alınarak üç ana başlık altında sınıflandı. Bu başlıklar; i) Hastaya ast hasta hakları ihlalleri, ii) Sağlık Durumu kurumu ve sağlık durumu personeline bağlı hasta hakları ihlalleri, iii) Sıhhat sistemi ve finansman yöntemine ast hasta hakları ihlalleri olarak incelendi. Her derslik kendi daha alçak nedenleriyle birlikte açıklandı. Bu sınıflama hasta hakları ihlallerinin nedenlerinin anlaşılmasında ve çözümünde, araştırmacılara ve uygulayıcılara katkıda bulunmak amacıyla yapıldı.
Bu yazı hasta hakları ihlallerinin nedenleriyle ilgili bir sınıflama çabasıdır. Bunun için birincil bölümde hasta haklarıyla ile ilgili kavramlar tanımlandı. Hasta hakları, afiyet hizmeti alma sürecinde öbür nedenlere emrindeki olarak ihlal edilmektedir. İkinci bölümde ise bu nedenler aşağıdaki gibi sınıflanarak açıklandı. 1. Hastaya bağlı nedenler; veri eksikliği, resmileşmiş bedel yargıları ve hastanın hakkını talep etmemesi başlıkları aşağı açıklandı. 2. Sağlık kurumu ve sağlık personeline emrindeki nedenler dört başlık altında değerlendirildi. 2.1. Hasta yoğunluğu; Sağlık Durumu kurumlarının fizik kapasitesinin yetersizliği, Sıhhat personelinin yetersizliği, Hasta sayısının fazlalığı, Nöbet sistemi uygulamaları, Hasta sevk sistemi uygulamaları, Personelin bireysel kusurları olarak daha alçak başlıklara ayrıldı. 2.2.Hasta merkezli sağlık durumu hizmeti anlayışına ulaşılamaması, 2.3.Teknoloji yetersizliği, 2.4. Sağlık kurumunun yapısı, örgüt kültürü ve yönetim başlıklarıyla açıklama edildi. 3. Sağlık Durumu sistemi ve finansman yöntemi olarak sınıflandırıldı. Bu sınıflama hasta hakları ihlallerinin nedenlerinin anlaşılmasında ve çözümünde, araştırmacılara, afiyet personeli, idareci ve kurumlara ve afiyet politikası ve stratejisini belirleyenlere katkıda bulunmak amacıyla yapıldı.
Hasta Kimdir? Hastanın kim olduğunu anlayabilmek için ilk kez sağlığı ve hastalığı tarif etmek gerekir. Dünya Sağlık Örgütünün anayasasında, ‘Sıhhat yalnız hastalık ve sakatlığın olmayışı yok, bedence, ruhça ve sosyal yönden bütün bir iyilik halidir’ diye tanımlamaktadır (1).
Sıhhat kavramı ile çağrışım yapan rahatsızlık, en yalın biçimiyle sıhhat durumunun farklı alanlara yönlendirilmiş nedenlerle normalden sapma göstermesidir. Nitekim Dünya Sıhhat Örgütü, hastalığı, organizmanın yaralanması yada çeşitli nedenlerle homeostatik dengenin bozulması olup, beraberinde fizyolojik, psikolojik, sosyal ve idareli sorunları da olan bir durum olarak tanımlamıştır (2).
Hasta, hastalığın tanımında ifade edilen durumda yer alan kişidir. Hasta, bir başka açıdan afiyet hizmetine gereksinim duyan ve bu hizmeti talep eden kişidir. Sağlık kurumlarının, bilhassa de hastanelerin işletme anlamında müşterisidir. Hasta Hakları yönetmeliği hastayı, ‘afiyet hizmetlerinden kullanma ihtiyacı bulanan kimse’ olarak tanımlamıştır (3).
Hasta Hakları, Tanımı ve Gelişimi Hak sözcüğü, koruma altına dargın menfaatler anlamına gelmektedir. Hasta hakları, özet olarak bir insanın hasta olmasıyla kazandığı haklarının koruma altına alınması demektir.
Hasta Hakları yönetmeliği, hasta haklarını, sıhhat hizmetlerinden kullanım ihtiyacı bulunan fertlerin, sırf insan olmaları sebebiyle sahip bulundukları ve T.C. Anayasası, uluslararası antlaşmalar, kanunlar ve diğer mevzuat ile güvence altına küskün yer alan haklarını açıklama eder(3).
Hasta hakları kavramı 1981’de Dünya Tabipler Birliği kadar yayınlanan ve 6 maddeden oluşan Lizbon Bildirgesiyle gündeme geldi. 28-30 Mart 1994 Dünya Sağlık Örgütü’nün Avrupa Bürosu’nca Amsterdam’da gerçekleştirilen toplantılar sonucunda Avrupa Hasta Haklarının Geliştirilmesi Bildirgesi, hasta haklarını 6 esas başlık aşağıda yayınladı. 1995 yılında Dünya Tabipler Birliği Bali Bildirgesiyle, Lizbon Bildirgesinde gündeme getirdiği hasta haklarını geliştirerek 11 başlık aşağıda açıkladı. Son olarak Kasım 2002’de, Roma’da Hasta Haklarına İlişkin Avrupa Statüsü Başlıca Sözleşmesi Avrupa Birliği ülkeleri için esas doküman olarak açıklandı ve hasta haklarını 14 başlık altında açıkladı (4-).
Hasta hakları kavramı başta milletlerarası kuruluşlar kadar gündeme getirilmiştir. Ülkemizde ulusal sağlık durumu mevzuatında düzensiz olarak yer alan hasta haklarıyla ilgili düzenlemeler, uluslararası düzenlemeler ışığında değerlendirilerek, 1998 yılında Hasta Hakları Yönetmeliği olarak yayınlandı. Sağlık Durumu Bakanlığı bu yönetmeliğin Sağlık Durumu Bakanlığına emrindeki hastanelerde uygulanmasını sağlamak için, Ekim 2003’de Afiyet Tesislerinde Hasta Hakları Uygulamalarına İlişkin Talimat yayınlandı. Halen Afiyet Bakanlığı, pilot olarak belirlediği hastanelerde hasta hakları yönergesine tarafından yönetmeliği uygulamaya geçirmeye çalışmaktadır (4).
Devlete Ait Gazete’de 01.18.1998 tarihinde 23420 sayı ile yayınlanan Hasta hakları yönetmeliğinde hasta hakları, ilkeler, sıhhat hizmetlerinden faydalanma hakkı, sağlık ile ilgili veri alma hakkı, hasta haklarının korunması, tıbbi müdahalede hastanın rızasının alınması hakkı, tıbbi araştırmalarda hasta hakları, öteki haklar ve sorumluluk ve hukuki korunma yolları başlıklı bölümlerden oluşmaktadır. Her birim kendi içerisinde ifade ettiği hasta haklarını ayrıntılarıyla açıklamaktadır.
Hasta Hakları İhlallerinin Nedenlerinin Sınıflanması Hasta hakları ihlalleri öbür nedenlerle açıklanabilir. Bu nedenleri afiyet hizmeti alma sürecinin basamaklarına göre ya da hasta haklarının ana başlıklarına kadar sınıflamak mümkündür. Hasta haklarının ihlal nedenlerinin afiyet hizmeti sürecinde rol oynayan taraflara tarafından sınıflaması daha basit ve bütüncül olacağı düşünüldüğünden öbür sınıflama seçenekleri arasından tercih edildi.
Hasta Hakları İhlallerinin nedenleri: 1. Hastaya Ast Nedenler 1.1. Hastaların haklarını bilmemesi
Hastaya alt hasta hakları ihlalleri nedenlerinin başında hastaların haklarını bilmemesi gelmektedir. Hasta hakları kavramının dünyada ortaya çıkması, gelişmesi ve uluslararası düzenlemelere konu olması 1980’li yıllara başlamaktadır. Ülkemizde -Tıbbi Deontoloji Nizamnamesi açık havada- hastalara karşın hasta hakları yönetmeliğinin yayınlanması 1998’de gerçekleşmiştir. Dolaysıyla hasta hakları yeni bir kavram olarak gündeme gelmektedir. Yine De sağlıkla ilgili hukuki düzenlemeler içerisinde hastalara nasıl davranılması ve hasta hakları ile ilgili bir çok hüküm bulunmaktadır. Bu mevzuatın hastaya hitap eder şekilde düzenlenmesi ve ön plana çıkartılması yenidir.
Hasta hakları kavramının yeni oluşması bu konuyla ilgili toplumsal data birikiminin yetersizliğini doğurmaktadır. Hastalar bilgi birikiminin eksikliği ile bir sağlık kurumundan ve sağlık durumu personelinden neler istek edebileceğini ve haklarının ihlal edildiğini düşündüğünde neler yapabileceğini bilmemektedir.
1.2. Belirlenmiş Değerinde Yargıları Geçmiş yıllarda sıhhat hizmetleri büyük bir çoğunluğu kamuya ait veya kar amacı gütmeyen sağlık kuruluşları tarafından verilmekteydi. Sağlık Durumu hizmetlerindeki yapısal şansın dönmesi sonucunda, sağlık durumu hizmetleri küresel ve milli çapta büyük bir sektöre dönüşmüştür.Sağlık hizmeti alanlar aldıkları hizmetin ücretini dolambaçlı veya ilk elden ödemektedirler. Bir diğer deyişle afiyet hizmeti alan hasta, aldığı hizmetin ücretini ilk elden veya sağlık sigortasına ödediği primler ile veya verdiği vergiler ile ödemektedir(5).
Sıhhat hizmetlerinde gerçekleşen yapı değişimin toplumsal anlayışa tamamiyle yansıdığı söylenemez. Doktor ve sıhhat kuruluşlarına karşı oluşmuş olan geleneksel saygı ve gönül borcu hisleri hastaların davranışlarını etkilemektedir. Hastalar sağlıkları için çalışan insanlara minnettarlık duymaktadır. Gönül Borcu karşılıksız bahşedilen mal ya da hizmette, verene duyulan hislerdir. Sağlık hizmetlerini de karşılıksız almaya alışan toplumda oluşan bu anlayışların değişmesi süre almaktadır.
1.3. Hastaların Haklarını Istek Etmemesi Haklarını bilen hastalar da, değişik endişelerden, beklentilerden ve alışkanlıklarından nedeniyle haklarını istek etmemektedir. Örneğin; hastanede işi bitmediği için, alacağı hizmetin daha da olumsuz etkileneceğini düşündüğü için, şikayet etme alışkanlığı olmadığı için, şikayet etmenin olumsuz değerlendirileceğini düşündüğü için veya diğer sağlık durumu hizmeti alma alternatifinin bulunmadığı için hastalar haklarını istek etmemektedir.
Afiyet hizmetlerinin baş müşterisi olan hastalar, doktor karşı boynu bükük hastalanmak yerine, her şeyi sorgulayan, teşhis ve çare sürecine faal şekilde katılan, tıp konusunda eskiye oranla daha fazla bilgili bir insan olmalıdır. Bu bilinç içerisinde haklarını istek edecek düzeye gelmeli ve icabında şikayet hakkını kullanabilmelidir (6).
2. Afiyet Kurumu ve Sağlık Personeline Ast Nedenler 2.1. Hasta yoğunluğu
a. Sağlık kurumlarının fizik kapasitesinin yetersizliği. b. Sıhhat personelinin yetersizliği c. Hasta sayısının fazlalığı d. Nöbet sistemi uygulamaları e. Hasta sevk sistemi uygulamaları f. Personelin Bireysel Kusurları 2.2. Hasta merkezli sağlık durumu hizmeti anlayışına ulaşılamaması 2.3. Teknoloji yetersizliği 2.4. Sağlık kurumunun yapısı, örgüt kültürü ve yönetim
1. Hasta Yoğunluğu Sağlık Durumu kurumlarının manâlı bir sorunu hasta yoğunluğudur. Hasta yoğunluğu, bir sağlık durumu personeline, birim zamana, birin alana veya bir hasta odasına düşen hasta sayısının kabul edilen sayıdan artı olmasıdır. Hasta yoğunluğunun olması hastaya, yeterli süre ayrılmamasına, gerekli özenin gösterilmemesine, sağlık hizmetinin tıbbi gereklere uygunluğunun sağlanamamasına, tatmin edici bilgi verilmemesine ve daha bir fazla hasta hakkının kullanılamamasına niçin olmaktadır. Hasta yoğunluğunun değişik nedenleri bulunmaktadır. Bunların bir kısmı kurum göre denetim edilebilecek nedenlerdir.
a. Fizik Kapasitenin Yetersizliği Sıhhat kurumları değişik nedenlerle ihtiyaca cevap verebilecek maddesel kapasiteye uygun olmaması çoklukla gözlenen bir durumdur. Hastaların poliklinik ve tetkik üniteleri önlerinde uzun kuyruklar oluşturmasına, kliniklerde ufak bir odada çok sayıda hastanın yattığına sık rastlanır. Fizik kapasitenin yetersizliği hastaların alacağı afiyet hizmetlerini, kabul edilebilir bir konfor içerisinde ve hasta haklarına uygun bir biçimde almalarını engellemektedir.
b. Afiyet Personelinin Yetersizliği Sağlık Durumu kurumlarında öbür nedenlere ast olarak bazı branşlarda sağlık personeli özellikle doktor ve hemşire eksikliğine sıkça rastlanır. Sağlık personeli eksikliği personel başına düşen hasta sayısını artırdığından hasta yoğunluğunu yükseltir.
c. Hasta Sayısının Fazlalığı Sağlık kurumları planlanma aşamasında açıklanmış bir nüfusa göre oluşabilecek hasta sayısı hesaplanarak planlanır. Belli bir dönemde ortaya çıkabilecek nüfus artışı tahminleri de göz önünde bulundurulur. Tüm bu çabalara karşın geleceği tahmin etmek ve düzenlemek zordur. Ayrıca yapısal olarak herzamanki üstü hallerde, bir takım mevsimlerde ve bir takım birimlerde hasta sayısını artması engellenemez. Bu şart geçici ya da kesintisiz hasta sayısının yükselmesine ve sağlık durumu kurumunun kapasitesini aşmasına niçin olur. Örneğin, zelzele veya su baskını felaketi olduğunda, bulaşıcı bir hastalık görüldüğünde, mevsimsel göçler yaşandığında, mevsimin yaz ya da kış olmasında, iklim şartlarındaki ani değişikliklerde bu gibi sorunlarla rastlamak olasıdır.
d. Nöbet Uygulamaları Sağlık kurumlarında özellikle hastanelerde mesai dıştan klinik, muayene üniteleri ve ivedi servislerde sağlık durumu hizmetinin sürekliliğini karşılamak için nöbet uygulaması yapılır. Yataklı Tedavi Kurumları İşletme Yönetmeliği ile bu koşul düzenleşmiştir. Örneğin; bir klinikde yatan hastalara mesai içerisinde 10 personel hizmet verirken, nöbet sırasında 2 personel hizmet vermektedir. Bir çok hastanede nöbet süresi 16 saati bulmaktadır. Nöbet süresi içerisinde bir personele düşen hasta sayısı büyük oranda artmaktadır. Bir hastanede 5 nöroloji uzmanı varsa 2’si poliklinikte hasta bakmaktadır. 200 hasta olduğunu düşünürsek poliklinik yapan hekim başına 100 hasta düşmektedir. Halbuki 5 hekimin de poliklinik yapmasına imkan sağlansa hekim başına 40 hasta düşecektir.
Keza böyle bir tatbik hastaların doktor seçme hakkını kullanmasına olanak tanıyacaktır. Doktor seçme hakkı beraberinde hastanın hoşnut olmadığı hekimi değiştirme, hekimini tanınma haklarını da kullanmasına olanak tanıyacaktır.
sonuç olarak personel başına düşen hasta sayısı artmaktadır. Hastaneler nöbet uygulamasından doğan hasta yoğunluğunu kendi yapıları içerisinde kısmen çözebilme kabiliyetine sahiptir. Nöbetçi sayısını artırarak, tüm hekimlere poliklinik yapma imkanı sağlayarak veya bir takım birimlerde vardiya uygulaması yaparak hastaların yoğun olduğu birimleri kısmen de olsa rahatlatabilirler.
e. Hasta Sevk Sistemi Uygulamaları
Sağlık Durumu kurumlarından hizmet almak isteyenler afiyet sisteminden faydalanmalarında basitten karmaşığa giden bir yol izlemeleri gerekmektedir. Ilk Kez birinci basamak sağlık hizmeti veren kuruluşlara başvurmaları, sorunu çözülemediği takdirde bu bölüm göre ikinci basamak tedavi kuruluşlarına sevk edilmeleri gerekir. daha sonra gerekirse üçünü basamak tedavi kurumlarına gönderilmelidir. Birinci basamak sıhhat kuruluşlarının iyi işletilmemeleri, halkın güveninin kaybolması ya da yasal istisna düzenlemeleri basit afiyet sorunlarının da üst birimlere taşınmasını sonuç vermektedir. Sağlık ocağında çözülebilecek bir sorun hastaneye, hatta eğitim ve araştırma hastanesine taşınmakla hasta yoğunluğunun artmasına neden olmaktadır.
Yukarıda açıklanmaya çalışılan nedenlere yan olarak hasta yoğunluğu sağlık durumu kurumlarında özellikle hastane polikliniklerinde artmaktadır. Hasta yoğunluğu hasta hakları yönetmeliğinde kayıtlı hasta haklarına uyularak hizmet vermeyi güçleştirmekte, ihlal kapılarını açmakta ya da artırmaktadır.
Hastanelerde birçok zaman yaşanan örneklere bakıldığında; günde 20 hastayı tetkik etmesi gereken bir poliklinik hekimi 50 hastayı tetkik etmek zorunda kalırsa, öncelikle muayene odası kapısında uzun hasta kuyrukları oluşmaktadır. Zaten hasta olan ve en azından oturarak istirahat etmesi gereken hastalar ayakta saatlerce beklemek zorunda kalır. Hasta hakları yönetmeliğinde belirli en düşük bir konfor içinde sıhhat hizmeti edinmek hakkı ihlal edilir. Hekim, bütün hastalara bakabilmek için zaman sınırlaması yerine getirmek zorunda olduğundan hastayı dinlemek, bütün muayene etmek, hastaya aydınlatmak ve hastanın mahremiyetini korumak, kullanacağı ilaçları ifade etmek gibi bir fazla hususta gerekli dikkati gösteremez. Tüm bunlar; hastanın etkili sıhhat hizmeti alma, hastanın kurum, personel ve hastalığı hakkında veri alma, hastanın bilgilendirilmiş rızasını alma, mahremiyetinin korunması gibi bir çok hakkının ihlaline ortam sağlamaktadır.
f. Personelin Bireysel Kusurları Sağlık hizmeti alma sürecinde ortaya çıkan hasta hakları ihlallerinin kayda değer nedenlerinden birinin de sıhhat çalışanlarının kasıtlı veya gaye olmadan yaptıkları yanlış uygulamaları, olumsuz davranış ve davranışlarıdır.
Malpraktis zarfında niyet olmadığı halde, mesleki data ve beceri eksikliği, ihmalkârlık, tedbirsizlik, bilimsel ve tıbbi kurallara uymama ve gerekli özenin gösterilmemesi laf konusu olmaktadır. Bu nedenlerle hastaların çare edilemediği, hatalı tedavi edildiği, tedavi süresinin uzadığı, vücut bütünlüğüne zarar verildiği, hatta hastanın ölümüne sebep olunduğu yönünde insanlar aralarında söylentiler, mahkemelerde davalar ve medyada yer alan haberler bulunmaktadır.
Hem malpraktis kavramı dıştan, doktor ve diğer sağlık personelinin kasti tutum ve davranışına yan ortaya çıkan hasta hakları ihlalleri de vardır. Hastadan bıçak parası adı altında hukuki olmayan ameliyat ücreti talep etmek, hastanın devlet hastanesinde tedavisinin daha iyi yapılabilmesi için doktorun özel muayenehanesine gitmesi için yol göstermek, hastaya kibar ve şefkatli davranmamak, devlet hastanesinde otoriter doktor, doktorun kendi muayenesinde iştirakçi doktor davranışı kanıtlamak bunlardan bir kaçıdır.
2. Hasta Merkezli Sıhhat Hizmeti Anlayışına Ulaşılamaması Sağlık Durumu hizmetleri insanların vazgeçemeyecekleri hizmetlerden biridir. böylece sağlık durumu hizmeti verenlere aleyhinde minnettarlık hisleri taşırlar. Hem afiyet hizmetleri uzmanlık gerektirdiğinden hasta öteki hizmetlerin tüketicileri gibi etkin tercih edici olamamaktadır.
Geleneksel hoşgörüyle resmileşmiş olan doktor merkezli ya da meslek merkezli tıp uygulamalarında, sürec iyice doktor tarafından denetleme edilmektedir. Hasta dingin bir konuma itilir, inisiyatif kullanmasına fırsat verilmez. Doktor veya diğer sağlık durumu personeli hastaya sorular sorar, komutlar verir, tetkikler ister ve tedaviyi uygular(7).
Halbuki hasta merkezli tıp uygulamalarında tanı ve tedaviyle ilgili kararları daima hasta verir. Doktor ya da diğer sağlık durumu personeli sürecin her aşamasında hasta ve hasta yakınlarını bilgilendirir, neyin neden yapılması gerektiğini, yapılması veya yapılmaması durumunda ortaya çıkacak sonuçların neler olabileceğini adamakıllı açıklar, lakin hastanın yerine, hastanın namına karar vermez. neticede vücut de, rahatsızlık ta hastanındır (7).
Meslek ya da hekim merkezli kavrama, hastanın çare ve karar sürecine etkin katılımını büyük ölçüde engellemektedir. Bunun sonucu olarak, verilecek olan bir cerrahi müdahale kararına hastanın bilinçli katılımı ve kararı kendisinin vermesi güçleşmektedir. Hasta kendine verilene razı almak durumunda kalmaktadır. Halbuki hasta merkezli hizmet anlayışında hasta bütün aydınlatılarak alternatifler arasından tercihini sonuçlarını mahsus kullanır.
3.Teknoloji Yetersizliği Bir sağlık kuruluşu toplumun afiyet ihtiyaçlarını oysa mevcut teknoloji ölçüsünde karşılar. Teknoloji geliştikçe afiyet hizmetleri daha ivedi, güvenilir bir biçimde talep edilmektedir. Seri çoğalan ve değişen tıp teknolojisi tanı ve tedavinin kalitesini yükseltir (6).
Bir çok sağlık durumu kurumunda gerekli tıbbi cihazlar bulunmamakta, arızalanan cihazlar tamir edilememekte, teknik donanım iyi organize edilememekte veya cihazları kullanabilecek yeterli personel bulunmamaktadır. Bu nedenlerle gerekli tıbbi müdahale aksamakta veya hastalara muayene için uzun sürelerle randevu verilmektedir.
Sağlık kurumlarındaki teknolojik yetersizlikler bir çok hastanın kaybedilmesi, sakat kalması, çare süresinin uzaması, çare esnasında daha fazla eziyete maruz kalmasına, çoğu süre da daha yüksek tedavi masraflarına katlanmasına sebep olmaktadır.
4. Sağlık Durumu Kurumunun Yapısı Örgüt Kültürü ve Idare Idare en yalın anlatımıyla, ırk aracılığı ile amaçların başarılması süreci olarak tanımlanabilir. Yönetici ise idare görevini üstlenen kişidir. Bir amacın gerçekleştirilmesi için zorunlu bedensel ve beşeri tüm kaynakların bir arada bulunması o amacın gerçekleştirilmesini teminat altına almaz. Bu kaynakları harekete geçirecek olan bir öğeye gereklilik duyulur. Bu da yönetimdir. Yöneticiler aldıkları kararlar ve üstlendikleri, işlevlerle sağlık kurumunun performansını manâlı ölçüde etkilemektedir. Sağlık Durumu kurumları yöneticilerinin yerine getirmesi gereken rollerden biri de liderlik rolüdür (8).
Kültür, çoğunlukla bir toplumun veri, ideoloji, değerinde, hukuk ve günlük ritüel sistemine yansıyan gelişmeler olarak tanımlanabilir. Siyaset bilimcisi Robert Presthus, günümüzde bir ‘örgüt toplumu’nda yaşadığımızı öne sürmüştür. Sanayi toplumlarına özgü işbölümü, bir bütünleşme sorunu veya daha yerinde bir deyimle bir ‘kültürel yönetim’ sorunu oluşturur. Nasıl bir kültürdeki bireyler o kadar çok ortak yönü paylaşmakla birlikte farklı kişiliklere sahipse, gruplar ve örgütler için de aynı şey laf konusudur. Örgütler kendi ayırt edici kültür modellerine sahip mini toplumlardır. Günümüzde şirket kültürü olarak kabul edilen şey budur (9).
Öteki bir ifadeyle kurum ve örgütlerde sabit anlayışlar doğrultusunda ortaya çıkan işlemlerin yapılış tarzı ve kişiler arası iletişim biçimleri örgüt kültürünü oluşturur. Örgüt kültürü örgütün genel değerlerini ve tarzını yansıtır. Kurum çalışanları bu havadan etkilenerek tarzını geliştirir. Örgüt kültürünü etkileyen manâlı bir öğe da yöneticilerin davranış ve davranışlarıdır.
Afiyet kurumunun yeni bir personeli, kurumun örgüt kültürü çalışma ve verimliliği önemsemiyorsa, örgüt kültürünün etkisiyle bir zaman sonra ‘Her şeyi ben mi düzelteceğim’ düşüncesine ulaşır ve motivasyonunu kaybeder. Tersi durumda personelin egzersiz motivasyonu ve verimliliği artar. Afiyet kurumları yöneticilerinin profesyonel ve çağdaş yönetim anlayışı ile sıhhat kurumlarında liderlik yapmamaları kurumun ve çalışanların kurum amaçlarını yerine getirmek konusunda zaafların oluşmasını netice verir. Olumsuz örgüt kültürü ve beceriksiz idare sonucu afiyet kurumlarında hastaların sağlık hizmetlerinden faydalanmalarında, yargı ihlallerine kapı açar.
3.Sağlık Durumu Sistemi Ve Finansman Yöntemine Bağlı Nedenler Bir ülkede sağlık hizmetlerinin, hangi kurumlar ve kişiler göre, nasıl verileceğini sıhhat sistemi ve bu hizmetlerin harcamalarının nasıl karşılanacağını da finansman şekilleri belirler. Sağlık Durumu sistemi ve finansmanın nasıl yapılacağını öncelikle tüzük almak üzere yasal ve yönetimle ilgili düzenlemelerde tanımlanır. Oluşan sıhhat sistemi ve finansman modeli de hastaların sağlık durumu hizmetlerinden kullanım ve hizmeti alırken haklarını kullanabilme olasılığına olanak tanır. Sağlık hizmetlerinin millet sektörü veya özel sektör ağırlıklı olması, sağlık durumu kurumları arasında rekabete imkan tanıması, denetim ve kalite uygulamaları, personele karşın ödenti sistemleri, sıhhat giderlerinin vergilerden, primlerden ya da direkt hasta tarafından ödenmesi, hastaların sağlık hizmetlerinden kullanım biçim ve tarzlarını etkiler ve hasta haklarının kullanılma düzeyini belirler.
Hasta hakları, insan hakları, bireysel hak ve özgürlükler ve alıcı hakları kavramlarına paralel olarak çoğalan ve afiyet hizmetlerinin sunumunda bu kavramların karşılığı olarak, belirleyici olmaya dürüst yükselen bir değerdir. Bilhassa ülkemizde AB üyeliği sürecinde, afiyet hizmetlerine yönelik yeni düzenlemelerin anahtarı olacağı düşünülmektedir.
Bu yazıda hasta hakları ihlallerinin nedenlerini, tarafları başlıca alarak, hastaya, sağlık durumu kurumu ve sağlık durumu personeline, sağlık sistemi ve finansman yöntemine tabi nedenler olarak üç asıl grup aşağıda sistematik bir şekilde sınıflandırılmıştır. Hasta hakları ihlallerinin nedenlerinin sınıflanması amacı, ihlal nedenlerinin anlaşılmasını sağlamak ve çözüm yollarına işaret etmek olup, bu konuda alıştırma yapan araştırmacı ve uygulayıcılara yol göstereceği ve olumlu katkıda bulunacağı düşünülmüştür.
Öğrt.Gör.Sedat SEBZE BAHÇESI KTÜ. Sağlık Durumu Hizmetleri MYO. Öğretim Görevlisi, İşletme Bilim Uzmanı, Trabzon İBNİ SİNA Tıp Dergisi, Cilt:10, Rakam: 2-3, Sayfa: 65-72, 2005 yayınlanmıştır.
KAYNAKLAR: 1. Fişek NH: Ahali Sağlığına Antre. Hacettepe Üniversitesi, Ankara, 1-6, 1985. 2. Güçhan N: Ahali Sağlığı Hemşireliği, Anadolu Üniversitesi, ed., Irk Sağlığında Esas Kavramlar ve Tanımlar, , Şanlı T: Eskişehir, 2-5, 1992. 3. Hasta Hakları Yönetmeliği, Resmi Gazete, Tarih: 01.08.1998, Sayı: 23420 4. Veciz T: Hasta Hakları, Timaş Yayınları, İstanbul, 241-264, 2005. 5. Tengilimoğlu D: Sağlık Durumu Kuruluşlarında Halkla İlişkiler, Gazi Kitapevi, Ankara, 27-30, 2001. 6. Karafakıoğlu M: Sağlık Hizmetleri Pazarlaması, İstanbul Üniversitesi, İstanbul, 45-69, 2001. 7. Özlü T: Hekiminizi Nasıl Alırdınız, Kaknüs yayınları, İstanbul, 137-139, 2003. 8. Kavuncubaşı Ş: Hastane ve Sağlık Kurumları Yönetimi, Siyasal Kitapevi, Ankara, 4-5, 2000. 9. Morgan G: Yönetim ve Örgüt Teorilerinde Metafor, MESS Yayınları, İstanbul, 140-151, 1998.
0 notes
sosyalmedyablog · 7 years
Text
New Post has been published on Kadın Sağlığı Rehberi
New Post has been published on http://saglikdoping.com/hasta-hakki-ihlallerinin-nedenleri-2/
Hasta hakkı ihlallerinin nedenleri
Hasta, organizması yaralanan veya farklı alanlara yönlendirilmiş nedenlerle vücudunun homeostatik dengesi bozulan ve bu durumun neticesinde fizyolojik, psikolojik, sosyal ve hesaplı sorunlar yaşamış kimsedir. Hasta hakları, sağlık hizmetlerinden kullanma ihtiyacı bulunan…
Hasta, organizması yaralanan veya çeşitli nedenlerle vücudunun homeostatik dengesi bozulan ve bu durumun neticesinde fizyolojik, psikolojik, sosyal ve idareli sorunlar yaşamış kimsedir. Hasta hakları, sıhhat hizmetlerinden kullanma ihtiyacı yer alan fertlerin, sırf insan olmaları nedeniyle sahip bulundukları ve Anayasa, uluslararası antlaşmalar, kanunlar ve diğer yönetmelik ile teminat altına küskün bulunan haklarıdır.
Hasta hakları kavramı 1981 Dünya Tabipler Birliğinin Lizbon Bildirisi ile uluslararası gündeme girdi. Son olarak 2002 yılında Roma’da, Hasta Haklarına İlişkin Avrupa Statüsü Belli Başlı Sözleşmesi ile uluslararası en üstteki düzeyde kabul gördü. Ülkemizde 1998 yılında Hasta Hakları Yönetmeliği yayınlandı.
Bu yazıda incelenen hasta hakları ihlallerinin nedenleri, sağlık durumu hizmeti sürecindeki taraflar alınarak üç başlıca başlık aşağıda sınıflandı. Bu başlıklar; i) Hastaya yan hasta hakları ihlalleri, ii) Sağlık Durumu kurumu ve sağlık personeline yan hasta hakları ihlalleri, iii) Sıhhat sistemi ve finansman yöntemine bağlı hasta hakları ihlalleri olarak incelendi. Her sınıf kendi alt nedenleriyle birlikte açıklandı. Bu sınıflama hasta hakları ihlallerinin nedenlerinin anlaşılmasında ve çözümünde, araştırmacılara ve uygulayıcılara katkıda bulunmak amacıyla yapıldı.
Bu yazı hasta hakları ihlallerinin nedenleriyle ilgili bir sınıflama çabasıdır. Bunun için ilk bölümde hasta haklarıyla ile ilgili kavramlar tanımlandı. Hasta hakları, sağlık durumu hizmeti alma sürecinde değişik nedenlere bağlı olarak ihlal edilmektedir. İkinci bölümde ise bu nedenler aşağıdaki gibi sınıflanarak açıklandı. 1. Hastaya tabi nedenler; veri eksikliği, belirlenmiş bedel yargıları ve hastanın hakkını talep etmemesi başlıkları altında açıklandı. 2. Sağlık kurumu ve sağlık durumu personeline yan nedenler dört başlık aşağıda değerlendirildi. 2.1. Hasta yoğunluğu; Sıhhat kurumlarının fizik kapasitesinin yetersizliği, Afiyet personelinin yetersizliği, Hasta sayısının fazlalığı, Nöbet sistemi uygulamaları, Hasta sevk sistemi uygulamaları, Personelin bireysel kusurları olarak alt başlıklara ayrıldı. 2.2.Hasta merkezli afiyet hizmeti anlayışına ulaşılamaması, 2.3.Teknoloji yetersizliği, 2.4. Sağlık Durumu kurumunun yapısı, örgüt kültürü ve yönetim başlıklarıyla ifade edildi. 3. Sağlık sistemi ve finansman yöntemi olarak sınıflandırıldı. Bu sınıflama hasta hakları ihlallerinin nedenlerinin anlaşılmasında ve çözümünde, araştırmacılara, afiyet personeli, yönetici ve kurumlara ve sıhhat politikası ve stratejisini belirleyenlere katkıda bulunmak amacıyla yapıldı.
Hasta Kimdir? Hastanın kim olduğunu anlayabilmek için ilk kez sağlığı ve hastalığı tarif etmek gerekir. Dünya Sağlık Örgütünün anayasasında, ‘Sıhhat yalnız hastalık ve sakatlığın olmayışı değil, bedence, ruhça ve sosyal yönden bütün bir iyilik halidir’ diye tanımlamaktadır (1).
Sağlık Durumu kavramı ile çağrışım yapan hastalık, en yalın biçimiyle sağlık durumunun çeşitli nedenlerle normalden sapma göstermesidir. Nitekim Dünya Sağlık Örgütü, hastalığı, organizmanın yaralanması yada farklı alanlara yönlendirilmiş nedenlerle homeostatik dengenin bozulması olup, beraberinde fizyolojik, psikolojik, sosyal ve hesaplı sorunları da olan bir durum olarak tanımlamıştır (2).
Hasta, hastalığın tanımında açıklama edilen durumda yer alan kişidir. Hasta, bir diğer açıdan sıhhat hizmetine gereklilik duyan ve bu hizmeti talep eden kişidir. Sıhhat kurumlarının, özellikle de hastanelerin işletme anlamında müşterisidir. Hasta Hakları yönetmeliği hastayı, ‘sağlık durumu hizmetlerinden kullanım ihtiyacı bulanan kimse’ olarak tanımlamıştır (3).
Hasta Hakları, Tanımı ve Gelişimi Hak sözcüğü, koruma altına alınmış menfaatler anlamına gelmektedir. Hasta hakları, özetle bir insanın hasta olmasıyla kazandığı haklarının koruma altına alınması demektir.
Hasta Hakları yönetmeliği, hasta haklarını, sağlık durumu hizmetlerinden kullanma ihtiyacı bulunan fertlerin, sırf insan olmaları nedeniyle sahip bulundukları ve T.C. Anayasası, uluslararası antlaşmalar, kanunlar ve diğer yönetmelik ile teminat altına gücenmiş yer alan haklarını açıklama eder(3).
Hasta hakları kavramı 1981’de Dünya Tabipler Birliği tarafından yayınlanan ve 6 maddeden oluşan Lizbon Bildirgesiyle gündeme geldi. 28-30 Mart 1994 Dünya Sağlık Durumu Örgütü’nün Avrupa Bürosu’nca Amsterdam’da gerçekleştirilen toplantılar sonucunda Avrupa Hasta Haklarının Geliştirilmesi Bildirgesi, hasta haklarını 6 belli başlı başlık aşağı yayınladı. 1995 yılında Dünya Tabipler Birliği Bali Bildirgesiyle, Lizbon Bildirgesinde gündeme getirdiği hasta haklarını geliştirerek 11 başlık altında açıkladı. Son olarak Kasım 2002’de, Roma’da Hasta Haklarına İlişkin Avrupa Statüsü Ana Sözleşmesi Avrupa Birliği ülkeleri için temel evrak olarak açıklandı ve hasta haklarını 14 başlık altında açıkladı (4-).
Hasta hakları kavramı başta uluslararası kuruluşlar tarafından gündeme getirilmiştir. Ülkemizde ulusal sağlık durumu mevzuatında dağınık olarak bulunan hasta haklarıyla ilgili düzenlemeler, uluslararası düzenlemeler ışığında değerlendirilerek, 1998 yılında Hasta Hakları Yönetmeliği olarak yayınlandı. Sıhhat Bakanlığı bu yönetmeliğin Sağlık Durumu Bakanlığına bağlı hastanelerde uygulanmasını sağlamak için, Ekim 2003’de Sağlık Durumu Tesislerinde Hasta Hakları Uygulamalarına İlişkin Yönerge yayınlandı. Halen Sağlık Bakanlığı, pilot olarak belirlediği hastanelerde hasta hakları yönergesine tarafından yönetmeliği uygulamaya geçirmeye çalışmaktadır (4).
Resmi Gazete’de 01.18.1998 tarihinde 23420 sayı ile yayınlanan Hasta hakları yönetmeliğinde hasta hakları, ilkeler, afiyet hizmetlerinden kullanım hakkı, afiyet ile ilgili bilgi alma hakkı, hasta haklarının korunması, tıbbi müdahalede hastanın rızasının alınması hakkı, tıbbi araştırmalarda hasta hakları, diğer haklar ve sorumluluk ve hukuki korunma yolları başlıklı bölümlerden oluşmaktadır. Her bölüm kendi içerisinde ifade ettiği hasta haklarını adamakıllı açıklamaktadır.
Hasta Hakları İhlallerinin Nedenlerinin Sınıflanması Hasta hakları ihlalleri değişik nedenlerle açıklanabilir. Bu nedenleri afiyet hizmeti alma sürecinin basamaklarına kadar ya da hasta haklarının asıl başlıklarına göre sınıflamak mümkündür. Hasta haklarının ihlal nedenlerinin sağlık hizmeti sürecinde rol oynayan taraflara kadar sınıflaması daha basit ve totaliter olacağı düşünüldüğünden farklı sınıflama seçenekleri arasından tercih edildi.
Hasta Hakları İhlallerinin nedenleri: 1. Hastaya Ast Nedenler 1.1. Hastaların haklarını bilmemesi
Hastaya yan hasta hakları ihlalleri nedenlerinin başında hastaların haklarını bilmemesi gelmektedir. Hasta hakları kavramının dünyada ortaya çıkması, gelişmesi ve uluslararası düzenlemelere konu olması 1980’li yıllara başlamaktadır. Ülkemizde -Tıbbi Deontoloji Nizamnamesi dışında- hastalara karşın hasta hakları yönetmeliğinin yayınlanması 1998’de gerçekleşmiştir. Dolaysıyla hasta hakları yeni bir kavram olarak gündeme gelmektedir. Gerçi sağlıkla ilgili yasal düzenlemeler içerisinde hastalara nasıl davranılması ve hasta hakları ile ilgili bir fazla hüküm bulunmaktadır. Bu mevzuatın hastaya hitap eder şekilde düzenlenmesi ve ön plana çıkartılması yenidir.
Hasta hakları kavramının yeni oluşması bu konuyla ilgili toplumsal data birikiminin yetersizliğini doğurmaktadır. Hastalar veri birikiminin eksikliği ile bir sağlık durumu kurumundan ve sağlık personelinden neler istek edebileceğini ve haklarının ihlal edildiğini düşündüğünde neler yapabileceğini bilmemektedir.
1.2. Belirlenmiş Değer Yargıları Geçmiş yıllarda sağlık durumu hizmetleri büyük bir çoğunluğu kamuya ait ya da kar amacı gütmeyen afiyet kuruluşları tarafından verilmekteydi. Sıhhat hizmetlerindeki yapısal değişiklikler sonucunda, sıhhat hizmetleri küresel ve milli çapta büyük bir sektöre dönüşmüştür.Sağlık Durumu hizmeti alanlar aldıkları hizmetin ücretini dolambaçlı ya da doğrudan ödemektedirler. Bir başka deyişle sağlık durumu hizmeti bölge hasta, aldığı hizmetin ücretini ilk elden ya da afiyet sigortasına ödediği primler ile veya verdiği vergiler ile ödemektedir(5).
Sağlık hizmetlerinde gerçekleşen yapısal değişimin toplumsal anlayışa bütün olarak yansıdığı söylenemez. Doktor ve sağlık kuruluşlarına aleyhinde oluşmuş olan geleneksel saygı ve gönül borcu hisleri hastaların davranışlarını etkilemektedir. Hastalar sağlıkları için çalışan insanlara gönül borcu duymaktadır. Minnettarlık karşılıksız bahşedilen mülk ya da hizmette, verene duyulan hislerdir. Sıhhat hizmetlerini de karşılıksız almaya alışan toplumda oluşan bu anlayışların değişmesi vakit almaktadır.
1.3. Hastaların Haklarını Istek Etmemesi Haklarını bilen hastalar da, değişik endişelerden, beklentilerden ve alışkanlıklarından dolayı haklarını talep etmemektedir. Örneğin; hastanede işi bitmediği için, alacağı hizmetin daha da olumsuz etkileneceğini düşündüğü için, şikayet etme alışkanlığı olmadığı için, şikayet etmenin olumsuz değerlendirileceğini düşündüğü için ya da diğer sıhhat hizmeti alma alternatifinin bulunmadığı için hastalar haklarını istek etmemektedir.
Sıhhat hizmetlerinin baş müşterisi olan hastalar, hekim karşı boynu bükük hastalanmak yerine, her şeyi sorgulayan, teşhis ve çare sürecine faal şekilde katılan, tıp konusunda eskiye oranla daha çok akıllı bir insan olmalıdır. Bu bilinç içerisinde haklarını talep edecek düzeye gelmeli ve gerekirse şikayet hakkını kullanabilmelidir (6).
2. Afiyet Kurumu ve Sağlık Durumu Personeline Bağlı Nedenler 2.1. Hasta yoğunluğu
a. Sıhhat kurumlarının fizik kapasitesinin yetersizliği. b. Sıhhat personelinin yetersizliği c. Hasta sayısının fazlalığı d. Nöbet sistemi uygulamaları e. Hasta sevk sistemi uygulamaları f. Personelin Bireysel Kusurları 2.2. Hasta merkezli sıhhat hizmeti anlayışına ulaşılamaması 2.3. Teknoloji yetersizliği 2.4. Afiyet kurumunun yapısı, örgüt kültürü ve idare
1. Hasta Yoğunluğu Sağlık kurumlarının önemli bir sorunu hasta yoğunluğudur. Hasta yoğunluğu, bir afiyet personeline, bölüm zamana, birin alana veya bir hasta odasına düşen hasta sayısının kabul edilen sayıdan fazla olmasıdır. Hasta yoğunluğunun olması hastaya, tatmin edici zaman ayrılmamasına, gerekli özenin gösterilmemesine, sağlık durumu hizmetinin tıbbi gereklere uygunluğunun sağlanamamasına, yeterli data verilmemesine ve daha bir fazla hasta hakkının kullanılamamasına neden olmaktadır. Hasta yoğunluğunun öbür nedenleri bulunmaktadır. Bunların bir kısmı kurum göre denetleme edilebilecek nedenlerdir.
a. Fizik Kapasitenin Yetersizliği Sağlık Durumu kurumları öbür nedenlerle ihtiyaca yanıt verebilecek bedensel kapasiteye yerinde olmaması çoklukla gözlenen bir durumdur. Hastaların poliklinik ve tetkik üniteleri önlerinde uzun kuyruklar oluşturmasına, kliniklerde minik bir odada fazla sayıda hastanın yattığına sık rastlanır. Fizik kapasitenin yetersizliği hastaların alacağı afiyet hizmetlerini, bir konfor içerisinde ve hasta haklarına yerinde bir biçimde almalarını engellemektedir.
b. Afiyet Personelinin Yetersizliği Sağlık kurumlarında öbür nedenlere yan olarak bazı branşlarda sıhhat personeli bilhassa hekim ve hemşire eksikliğine çoğu kez rastlanır. Sağlık Durumu personeli eksikliği personel başına düşen hasta sayısını artırdığından hasta yoğunluğunu yükseltir.
c. Hasta Sayısının Fazlalığı Sağlık kurumları planlanma aşamasında kayıtlı bir nüfusa tarafından oluşabilecek hasta sayısı hesaplanarak planlanır. Belirlenmiş bir dönemde ortaya çıkabilecek nüfus artışı tahminleri de göz önünde bulundurulur. Tüm bu çabalara rağmen geleceği tahminde bulunmak ve hazırlamak zordur. Keza yapı olarak klasik üstü hallerde, bir takım mevsimlerde ve bir takım birimlerde hasta sayısını artması engellenemez. Bu şart geçici ya da sürekli hasta sayısının yükselmesine ve sağlık kurumunun kapasitesini aşmasına neden olur. Örneğin, yer sarsıntısı veya sel felaketi olduğunda, bulaşıcı bir rahatsızlık görüldüğünde, mevsimsel göçler yaşandığında, mevsimin yaz veya kış olmasında, iklim şartlarındaki ani değişikliklerde bu gibi sorunlarla yüz yüze gelmek olasıdır.
d. Nöbet Uygulamaları Sağlık kurumlarında bilhassa hastanelerde mesai dıştan klinik, muayene üniteleri ve acil servislerde afiyet hizmetinin sürekliliğini temin etmek için nöbet uygulaması yapılır. Yataklı Tedavi Kurumları İşletme Yönetmeliği ile bu koşul düzenleşmiştir. Mesela; bir klinikde yatan hastalara mesai içerisinde 10 personel hizmet verirken, nöbet sırasında 2 personel hizmet vermektedir. Bir çok hastanede nöbet süresi 16 saati bulmaktadır. Nöbet süresi içerisinde bir personele düşen hasta sayısı büyük oranda artmaktadır. Bir hastanede 5 nöroloji uzmanı varsa 2’si poliklinikte hasta bakmaktadır. 200 hasta olduğunu düşünürsek poliklinik yapan hekim başına 100 hasta düşmektedir. Halbuki 5 hekimin de poliklinik yapmasına olanak sağlansa doktor başına 40 hasta düşecektir.
Hem böyle bir kullanım hastaların hekim seçme hakkını kullanmasına imkan tanıyacaktır. Hekim seçme hakkı beraberinde hastanın hoşnut olmadığı hekimi değişiklik, hekimini tanıma haklarını da kullanmasına olanak tanıyacaktır.
neticede personel başına düşen hasta sayısı artmaktadır. Hastaneler nöbet uygulamasından doğan hasta yoğunluğunu kendi yapıları içerisinde kısmen çözebilme kabiliyetine sahiptir. Nöbetçi sayısını artırarak, tüm hekimlere poliklinik yapma imkanı sağlayarak ya da bazı birimlerde vardiya uygulaması yaparak hastaların yoğun olduğu birimleri kısmen de olsa rahatlatabilirler.
e. Hasta Sevk Sistemi Uygulamaları
Sağlık kurumlarından hizmet olmak isteyenler sıhhat sisteminden faydalanmalarında basitten karmaşığa giden bir yol izlemeleri gerekmektedir. Ilk Olarak birinci basamak sağlık durumu hizmeti veren kuruluşlara başvurmaları, sorunu çözülemediği takdirde bu birim tarafından ikinci basamak çare kuruluşlarına sevk edilmeleri gerekir. daha sonra gerekirse üçünü basamak çare kurumlarına gönderilmelidir. Birinci basamak afiyet kuruluşlarının iyi işletilmemeleri, halkın güveninin kaybolması ya da hukuki istisna düzenlemeleri kolay sağlık sorunlarının da üstteki birimlere taşınmasını sonuç vermektedir. Afiyet ocağında çözülebilecek bir sorun hastaneye, hatta eğitim ve araştırma hastanesine taşınmakla hasta yoğunluğunun artmasına niçin olmaktadır.
Yukarıda açıklanmaya çalışılan nedenlere alt olarak hasta yoğunluğu afiyet kurumlarında bilhassa hastane polikliniklerinde artmaktadır. Hasta yoğunluğu hasta hakları yönetmeliğinde açıklanmış hasta haklarına uyularak hizmet vermeyi güçleştirmekte, ihlal kapılarını açmakta veya artırmaktadır.
Hastanelerde çoğu zaman yaşanan örneklere bakıldığında; günde 20 hastayı muayene etmesi gereken bir poliklinik hekimi 50 hastayı muayene etmek zorunda kalırsa, ilk olarak muayene odası kapısında uzun hasta kuyrukları oluşmaktadır. Zaten hasta olan ve en azından oturarak istirahat etmesi gereken hastalar ayakta saatlerce beklemek zorunda kalır. Hasta hakları yönetmeliğinde kayıtlı minimum bir konfor içinde sıhhat hizmeti almak hakkı ihlal edilir. Doktor, bütün hastalara bakabilmek için vakit sınırlaması yapmak zorunda olduğundan hastayı dinlemek, tam muayene etmek, hastaya aydınlatmak ve hastanın mahremiyetini gözetmek, kullanacağı ilaçları tarif etmek gibi bir çok hususta gerekli dikkati gösteremez. Bütün bunlar; hastanın etkili sağlık durumu hizmeti alma, hastanın kurum, personel ve hastalığı hakkında data alma, hastanın bilgilendirilmiş rızasını alma, mahremiyetinin korunması gibi bir çok hakkının ihlaline ortam sağlamaktadır.
f. Personelin Kişisel Kusurları Sağlık Durumu hizmeti alma sürecinde ortaya meydana çıkan hasta hakları ihlallerinin kayda değer nedenlerinden birinin de sıhhat çalışanlarının kasıtlı ya da hedef olmadan yaptıkları hatalı uygulamaları, olumsuz davranış ve davranışlarıdır.
Malpraktis kapsamında maksat olmadığı halde, mesleki bilgi ve beceri eksikliği, ihmalkârlık, tedbirsizlik, bilimsel ve tıbbi kurallara uymama ve zorunlu özenin gösterilmemesi söz konusu olmaktadır. Bu nedenlerle hastaların tedavi edilemediği, yanlış tedavi edildiği, çare süresinin uzadığı, gövde bütünlüğüne zarar verildiği, hatta hastanın ölümüne sebep olunduğu yönünde halk müziği aralarında söylentiler, mahkemelerde davalar ve medyada yer alan haberler bulunmaktadır.
Hem malpraktis kavramı dıştan, hekim ve diğer sağlık durumu personelinin kasti tavır ve davranışına tabi ortaya meydana çıkan hasta hakları ihlalleri de vardır. Hastadan bıçak parası adı altında hukuki olmayan ameliyat ücreti talep etmek, hastanın devlet hastanesinde tedavisinin daha iyi yapılabilmesi için doktorun özel muayenehanesine gitmesi için rehberlik etmek, hastaya kibar ve şefkatli davranmamak, devlet hastanesinde otoriter hekim, doktorun kendi muayenesinde iştirakçi hekim davranışı kanıtlamak bunlardan bir kaçıdır.
2. Hasta Merkezli Sıhhat Hizmeti Anlayışına Ulaşılamaması Afiyet hizmetleri insanların vazgeçemeyecekleri hizmetlerden biridir. bu nedenle sağlık hizmeti verenlere karşı minnettarlık hisleri taşırlar. Ayrıca sağlık hizmetleri uzmanlık gerektirdiğinden hasta diğer hizmetlerin tüketicileri gibi etkin seçim edici olamamaktadır.
Geleneksel hoşgörüyle resmileşmiş olan doktor merkezli ya da iş merkezli tıp uygulamalarında, sürec en ince ayrıntısına kadar doktor kadar teftiş edilmektedir. Hasta pasif bir konuma itilir, inisiyatif kullanmasına fırsat verilmez. Hekim veya öteki afiyet personeli hastaya sorular sorar, komutlar verir, tetkikler ister ve tedaviyi uygular(7).
Halbuki hasta merkezli tıp uygulamalarında teşhis ve tedaviyle ilgili kararları tekrar tekrar hasta verir. Doktor veya öteki sıhhat personeli sürecin her aşamasında hasta ve hasta yakınlarını bilgilendirir, neyin neden yapılması gerektiğini, yapılması ya da yapılmaması durumunda ortaya çıkacak sonuçların neler olabileceğini en ince ayrıntısına kadar açıklar, ama hastanın yerine, hastanın adına karar vermez. sonuç olarak gövde de, rahatsızlık ta hastanındır (7).
Iş ya da doktor merkezli kavrama, hastanın çare ve karar sürecine etkin katılımını büyük ölçüde engellemektedir. Bunun sonucu olarak, verilecek olan bir cerrahi müdahale kararına hastanın bilinçli katılımı ve kararı kendisinin vermesi güçleşmektedir. Hasta kendine verilene razı edinmek durumunda kalmaktadır. Halbuki hasta merkezli hizmet anlayışında hasta tam aydınlatılarak alternatifler arasından tercihini sonuçlarını bile bile kullanır.
3.Teknoloji Yetersizliği Bir afiyet kuruluşu toplumun sağlık ihtiyaçlarını ama mevcut teknoloji ölçüsünde karşılar. Teknoloji geliştikçe sıhhat hizmetleri daha çabuk, güvenilir bir biçimde talep edilmektedir. Hızlı çoğalan ve değişen tıp teknolojisi teşhis ve tedavinin kalitesini yükseltir (6).
Bir çok sıhhat kurumunda zorunlu tıbbi cihazlar bulunmamakta, arızalanan cihazlar tamir edilememekte, teknik ekipman iyi organize edilememekte ya da cihazları kullanabilecek tatmin edici personel bulunmamaktadır. Bu nedenlerle zorunlu tıbbi müdahale aksamakta veya hastalara muayene için uzun sürelerle randevu verilmektedir.
Afiyet kurumlarındaki teknolojik yetersizlikler bir çok hastanın kaybedilmesi, sakat kalması, çare süresinin uzaması, tedavi sırasında daha fazla eziyete maruz kalmasına, birçok zaman da daha yüksek çare masraflarına katlanmasına sebep olmaktadır.
4. Sıhhat Kurumunun Yapısı Örgüt Kültürü ve Yönetim Idare en yalın anlatımıyla, halk aracılığı ile amaçların başarılması süreci olarak tanımlanabilir. Idareci ise idare görevini üstlenen kişidir. Bir amacın gerçekleştirilmesi için zorunlu maddesel ve beşeri bütün kaynakların bir arada bulunması o amacın gerçekleştirilmesini güvence altına almaz. Bu kaynakları harekete geçirecek olan bir öğeye gereksinim duyulur. Bu da yönetimdir. Yöneticiler aldıkları kararlar ve üstlendikleri, işlevlerle sıhhat kurumunun performansını kayda değer ölçüde etkilemektedir. Sağlık Durumu kurumları yöneticilerinin yerine getirmesi gereken rollerden biri de önderlik rolüdür (8).
Kültür, genellikle bir toplumun data, ideoloji, layık, hukuk ve jurnal ritüel sistemine yansıyan gelişmeler olarak tanımlanabilir. Siyaset bilimcisi Robert Presthus, günümüzde bir ‘örgüt toplumu’nda yaşadığımızı öne sürmüştür. Sanayi toplumlarına özgü işbölümü, bir bütünleşme sorunu veya daha uygun bir deyimle bir ‘kültürel idare’ sorunu oluşturur. Nasıl bir kültürdeki bireyler o kadar çok müşterek yönü paylaşmakla birlikte öbür kişiliklere sahipse, gruplar ve örgütler için de aynı şey laf konusudur. Örgütler kendi ayırt edici kültür modellerine sahip mini toplumlardır. Günümüzde şirket kültürü olarak kabul edilen şey budur (9).
Öteki bir ifadeyle kurum ve örgütlerde kurulmuş anlayışlar doğrultusunda ortaya meydana çıkan işlemlerin yapılış tarzı ve kişiler arası irtibat biçimleri örgüt kültürünü oluşturur. Örgüt kültürü örgütün genel değerlerini ve tarzını yansıtır. Kurum çalışanları bu havadan etkilenerek tarzını geliştirir. Örgüt kültürünü etkileyen manâlı bir unsur da yöneticilerin davranış ve davranışlarıdır.
Sıhhat kurumunun yeni bir personeli, kurumun örgüt kültürü egzersiz ve verimliliği önemsemiyorsa, örgüt kültürünün etkisiyle bir vakit sonradan ‘Her şeyi ben mi düzelteceğim’ düşüncesine ulaşır ve motivasyonunu kaybeder. Tersi durumda personelin egzersiz motivasyonu ve verimliliği artar. Sağlık Durumu kurumları yöneticilerinin profesyonel ve çağdaş yönetim anlayışı ile afiyet kurumlarında önderlik yapmamaları kurumun ve çalışanların kurum amaçlarını yerine getirmek konusunda zaafların oluşmasını sonuç verir. Negatif örgüt kültürü ve beceriksiz idare sonucu sağlık durumu kurumlarında hastaların sağlık hizmetlerinden faydalanmalarında, yargı ihlallerine kapı açar.
3.Sıhhat Sistemi Ve Finansman Yöntemine Yan Nedenler Bir ülkede sağlık hizmetlerinin, hangi kurumlar ve kişiler kadar, nasıl verileceğini sıhhat sistemi ve bu hizmetlerin harcamalarının nasıl karşılanacağını da finansman şekilleri belirler. Sıhhat sistemi ve finansmanın nasıl yapılacağını ilk olarak anayasa edinmek üzere hukuki ve yönetimle ilgili düzenlemelerde tanımlanır. Oluşan sıhhat sistemi ve finansman modeli de hastaların sıhhat hizmetlerinden yararlanma ve hizmeti alırken haklarını kullanabilme olasılığına imkan tanır. Sıhhat hizmetlerinin kamu sektörü ya da özel sektör ağırlıklı olması, afiyet kurumları arasında rekabete imkan tanıması, teftiş ve kalite uygulamaları, personele karşın ödenti sistemleri, sağlık giderlerinin vergilerden, primlerden ya da direkt hasta göre ödenmesi, hastaların sağlık hizmetlerinden faydalanma biçim ve tarzlarını etkiler ve hasta haklarının kullanılma düzeyini belirler.
Hasta hakları, insan hakları, kişisel yargı ve özgürlükler ve tüketici hakları kavramlarına paralel olarak çoğalan ve afiyet hizmetlerinin sunumunda bu kavramların karşılığı olarak, belirleyici olmaya içten yükselen bir değerdir. Bilhassa ülkemizde AB üyeliği sürecinde, sağlık hizmetlerine yönelik yeni düzenlemelerin anahtarı olacağı düşünülmektedir.
Bu yazıda hasta hakları ihlallerinin nedenlerini, tarafları esas alarak, hastaya, sağlık durumu kurumu ve sağlık durumu personeline, sağlık durumu sistemi ve finansman yöntemine alt nedenler olarak üç belli başlı grup altında sistematik bir şekilde sınıflandırılmıştır. Hasta hakları ihlallerinin nedenlerinin sınıflanması amacı, ihlal nedenlerinin anlaşılmasını temin etmek ve çözüm yollarına göze çarpan etmek olup, bu konuda egzersiz yapan araştırmacı ve uygulayıcılara yol göstereceği ve olumlu katkıda bulunacağı düşünülmüştür.
Öğrt.Gör.Sedat SEBZE BAHÇESI KTÜ. Sağlık Durumu Hizmetleri MYO. Öğretim Görevlisi, İşletme Bilim Uzmanı, Trabzon İBNİ SİNA Tıp Dergisi, Cilt:10, Rakam: 2-3, Sayfa: 65-72, 2005 yayınlanmıştır.
KAYNAKLAR: 1. Fişek NH: Ahali Sağlığına Giriş. Hacettepe Üniversitesi, Ankara, 1-6, 1985. 2. Güçhan N: Halk Sağlığı Hemşireliği, Anadolu Üniversitesi, ed., Ahali Sağlığında Temel Kavramlar ve Tanımlar, , Şanlı T: Eskişehir, 2-5, 1992. 3. Hasta Hakları Yönetmeliği, Devlete Ait Gazete, Tarih: 01.08.1998, Rakam: 23420 4. Özlü T: Hasta Hakları, Timaş Yayınları, İstanbul, 241-264, 2005. 5. Tengilimoğlu D: Sağlık Durumu Kuruluşlarında Halkla İlişkiler, Gazi Kitapevi, Ankara, 27-30, 2001. 6. Karafakıoğlu M: Sıhhat Hizmetleri Pazarlaması, İstanbul Üniversitesi, İstanbul, 45-69, 2001. 7. Kısa Ve Öz T: Hekiminizi Nasıl Alırdınız, Kaknüs yayınları, İstanbul, 137-139, 2003. 8. Kavuncubaşı Ş: Hastane ve Afiyet Kurumları Yönetimi, Siyasal Kitapevi, Ankara, 4-5, 2000. 9. Morgan G: Yönetim ve Örgüt Teorilerinde Metafor, MESS Yayınları, İstanbul, 140-151, 1998.
0 notes