Gayet yeterlisin. Ayrıca şu kocaman dünyada her şeye yetemezsin, illa eksikliğin olur bu seni üzmesin. Ama benim için her anlamla yeterlisin. Seni gerçekten seven herkes için daima yeterli olacaksın, sevmeyenler zaten hep eksiğine bakacaktır.
Sen kendini sevmezsen zaten sadece eksiklerini görürsün.
Seversen ne kadar yeterli olduğunun farkında olursun. İnsan değil misin yavrum benim?
"Meselenin hiçbir zaman Aşk olmadığını olgunlaştıkça daha iyi anlayacaksınız. Mesele; DOSTLUK, GÜVEN, YOL ARKADAŞLIĞI.. Yanınızda yürümek istemeyeni kendi vaktinizden çalarak ikna etmeye çalışmayın..
Sessizlik ne güzel bir şey ya. Düşünsene kimsenin seni bulamayacağı, rahatsız edemeyeceği, ses yapamayacağı bir yerdesin. Kapatmışsın gözlerini, yüzüne vuran hafif rüzgar esintisi... Sonra sorguluyorsun kendini. BEN KİMİM? Düşünüyorsun bu zamana kadar ki bütün hayal kırıklıklarını. Tam mutlu oldum derken başına çöken o dünyayı. Bu sefer mutlu olucağım diye çıktığın o yolda yarıda bırakılmayı. Sonra küsüyosun insanlara. Güvenemiyorsun kimseye. Artık tek arkadaşın sen oluyorsun. Sahi böylesi daha iyi değil mi? Seni senden iyi tanıyan başka kimse olamaz. Kendi kendine acıtamazsın canını. Kendi kendini yarı yolda bırakamazsın. Kendinden daha çok güveneceğin biri var mı şu dünyada? Bırak canını sıkan tüm herkesi. Üzülme arkalarından. Sen kendine yetersin.
Zerre içinde zerreyim ben kendimi bilmez miyim? Yani işin sırrı kendini bilmekte. Değişmek istiyorsan eğer bileceksin kendini! Neyi terk ettiğini bileceksin. Neyi terk ettiğini bileceksin ki, neye kavuşmak istediğini bilesin. Şimdi düşünüyorum da.. Bırak bilmeyi Ben aslında hiç öğrenemedim kendimi..
@sairkentli
Küçücük şeyler mutlu eder insanı ve büyük hayallerde. Ulaşamayacağın bir yolda yürüsende o yolda olmak mutlu eder. İstemek lazım. O tutku ve arzuya tutunmak unutmamak gerek. Kendi değerlerimizi hatırlattığımız günler olsun. Farkına varıp bunları yetkinliklerimizle birleştirelim. Mutluluk sürekli değildir. Olağan akışıyla zaten sürekli olmaması bizi diri tutan şeydir. Önemli olan onu çoğaltabilmek. Kendimize sahip çıkabilmek. Bunların hepsi sadece bizden geçiyor.
Sen, kendin ve inancın için bugün ne yaptın? “İmkansız” diye sınıflandırdığın hayallerin için mutluluğun için ne yaptın? Acaba biz bize gelen mutluluğun ve hediyelerin kıymetini biliyor muyuz?
Mutluyum... Çünkü; yol yakınken dönüşlerim var... Huzuruma şaşırmayın... Çünkü yarı yolda duranlardan koşar adım gitmişliğim var... Kızmayın aşktan caymışlığıma... Benim karşıdan tanımama gibi bir özrüm var... Gelsin hayat bildiği gibi... Elinde ne varsa hayata dair... Ötesi hiçbir şey yada vesair... Hani demiş ya şair: ”Mutluluğu sen de bulan senindir...” gerisi MİSAFİR...
"Ne diren, ne zorla. Yolunu değiştirene izin ver. Sana uğramak istemeyenin yoluna çıkma. Birlikte yürümen gerektiğin kişiyle, kendi yolunda yürürken karşılaşacaksın. Kendine ve yoluna odaklan. Daha iyi olmaya, daha mutlu olmaya odaklan. Senin olan seni bulacaktır." Benim savaşım artık kendimle. Başka birine ne kinim, ne öfkem ne de türevi düşüncelerim var. İnançlarımı sorgulamaya, pişmanlıklarımı onarmaya, kaybettiğim yolu bulmaya, içimdeki çocuğu bir şekilde yeşilliklerde koşturmaya çalışıyorum.
Suçu neydi o adanın? Ne hata yapmıştı? Ne kötülük yapmıştı da haketmişti dışlanmayı?
Suçu etrafındakilerden farklı olmasıydı. Etrafındaki her bir su zerresinden farklı olarak bir kara parçası olmasıydı. Bu yüzden dışladılar adacığı, bu yüzden zulmettiler ona...
Diğerlerinden farklı ve özel olduğu için...
Zamanla suyun altına gömüldü adacık. Çünkü pes etti. Etrafındakilere benzemek istedi, onlar gibi olmak istedi, ne kadar özel olduğunun farkında varmadan... Ve etrafını saran okyanus onu içine çekip yok etti...
Oysaki böyle mi olurdu ne kadar özel ve güçlü olduğunun farkında olsaydı? Kendini sevip kendisiyle barışık olsa ve çevresindekilere direnip güçlü dursaydı? Bu sefer okyanus ona değil, o okyanusa hükmederdi...