Sözde, senden kaçıyorum doludizgin atlarla, bâzan sessiz sedasız, ipekten kanatlarla, ama sen hep bin yıllık bilenmiş inatlarla, karşıma çıkıyorsun en serin imbatlarla, adını yazıyorsun bulduğun fırsatlarla, yüreğimin başına noktalarla, hatlarla, başbaşa kalıyorum sonunda heyhatlarla: sözde senden kaçıyorum doludizgin atlarla...
Ne olur bir gün beni kapında olsun dinle, Öldür bendeki beni, sonra dirilt kendinle, çarpsan karasevdayı en azından yüzbinle, nasıl bağlandığımı anlarsın kemendinle. Kaç defa çıkıp gittim buralardan yeminle, ama her defasında geri döndüm seninle.
Hangi düğüm çözülür nazla, sitemle, kinle?
Ne olur bir gün beni, kapında olsun dinle...
Şaşırdım kaldım işte, bilmem ki n'emsin? ...
Bazan kızkardeşimsin, bazan öpöz annemsin, sultanımsın susunca, konuşunca kölemsin, eksilmeyen çilemsin, orada ufuk çizgim, burda yanım yöremsin, beni ruh gibi saran sonsuzluk dairemsin, çaresizim, çaremsin.
Uçurumun kenarındayım Hızır, bir dilber kalesinin burcunda vazgeçilmez belaya nazır, topuklarım boşluğun avcunda derin yar adımı çağırır kaldım parmaklarımın ucunda...
Uçurumun kenarındayım Hızır, bir gamzelik rüzgar yeticek ha itti beni, ha iticek. Uçurumun kenarındayım Hızır, divan hazır, ferman hazır, kurban hazır, güzelliğin zulme çaldığı sınır başım döner, beynim bulanır, el etmez, gel etmez, gözleri bir ret bir davet, Gülce uzak uzak dolanır mecaz değil, maraz değil, Gülce semavi bir afet...
Uçurumun kenarındayım Hızır, Gülce bir beyaz sihir, canıma bedel bir haz, "Nur Nar ve Nurdan bir Zehir, Gülce Araf'ta İnfaz" bir tek bakışıyla suyum ısınır, güzelliğin zulme çaldığı sınır. Uçurumun kenarındayım Hızır, ben fakir en hakir bin taksir, cahil cesaretimi alem tanır, ateşten, kalleşten, mızrakla, gürzden, Dabbetülarzdan, Deccal'dan, yedi düvelden korku nedir bilmeyen ben, tir tir titriyorum Gülce'den, ödüm patlıyor Gülce'ye bakmaktan nutkum tutuluyor, ürperiyorum saniyeler gözlerimde birer can her saniyede bir can veriyorum...
Size de öyle gelmiyor mu? Sanki kıyamet kopmuş ta bi biz kalmışız gibi. Dünya bitmiş siz kalmışsınız gibi.
Ne sevincimiz sevinç ne hüznümüz hüzün. Ne yememiz doyuruyor, ne gezmelerimiz seyahat... Her şey bi eksik her şey bi yarım... Tadımız yok... Herşey var ama hiçbir şey yok...
Dalından koparılmış bir gülün kokusunu tutmaya çalışma çabası gibi...