Tumgik
#hayat tarzi
acid-gramma · 6 months
Note
bazilari icin de ideal evlilik yasi 24tur… yaklasik 3 senelik iliskimin ardindan evlendik (cunku emindim) ve su an asiri memnunum hayatimdan. cocuk falan dusunmuyoruz tabii ki su an yasimiz genc. ama istedigimiz zaman istedigimiz seyleri yapiyoruz konserler, tiyatrolar, seyahatler… sevgiliyken bu kadar rahat degildik cunku ailem biraz tutucu. su an hicbir sinirimiz yok kimseye hesap verme derdi yok muko bisi. o yuzden yas konusunu fazla kafaya takmayin derim eger eminseniz beklemenizin bi manasi yok. tabii eger evlendikten sonra yapabileceginiz seyleri sevgiliyken rahatca gerceklestirebiliyorsaniz ve prensipleriniz varsa, su yasa kadar evlenmem diye bir karar alabilirsiniz tabii. not: her seyden once evlenmeyi dusunemediginiz toksik biriyle iliskiyi devam ettirmeyin minnoslar tskler optm<3
senin durum hem biraz farkli (kacis-lifestyle improvement) hem de sen sansliymissin kocandan yana emin olabilmissin hemen. 21 yasinda baslamissiniz yani iliskiye 21 yasindaki bir hanimefendinin cok hayat iliski insan tecrubesi olmayabilir, dogru secimleri yapamayabilir ya da karsisindaki insanlar henuz olgunlasmadiklari icin gercek yuzlerini gosteremiyor, manipule ve ikna icin farkli davraniyor da olabilirler. ilerde temelden sorunlar anlasmazliklar cikarsa fark edilebilwcek seyler olabilir sadece. o yuzden ideal yas icin fikrim bu sekildeydi. yoksa herkesin yasam tarzi farkli kimi 18inde cok insan tanir, kimi 25inde hicbir sey gorememis olur. onemli olan bnce bondingi kaybetmeyecek kadar, hala istenilen bir konumda (genc citir saf) olacak kadar erken hem de hic insan taniyamadan alternatifleri, pazar yerini analiz edemeden ne istedigine kendi icin neyin onemli olduguna karar veremeyecek kadar erken olmali. sadece iliski deneyimi acisindan soylemiorm tabii ki 25 civari kisilik oturuo(mus) artik. hayatin her noktasinda aydinlanma da yasanabilir, puzzle parcalari birlesebilir. iste bu aydinlanma evlendikten ve birine baglandiktan sonra gerceklesirse ve halihazirdaki duruma ters duserse o zmn sakat. mutsuzluk ve pismaniyelik baslar
29 notes · View notes
aydangeceyeyansiyan · 2 years
Note
Gençliğini anlatan bir şarkı yazacak olsan nasıl cümleler içerirdi örnekler verir misin? İnsanları kendi sözlerinden olan şarkılarla tanımaya çalışıyorum.Birde rica etsem şarkı veya kitap önerisi verir misin?
kalbim sakli bir kutuda gizlenirken, insanlar hayatimdan gecip giderken, ben sadece izliyorum pencereden.
anlatiyorum, anlamiyorlar. bakiyorum, görmüyorlar. sesleniyorum, duymuyorlar...
hayatima devam ediyorum, her gün yeni baslangiclarla fakat eskiyi unutmadan.
bazi seyler unutulmaz hayatindan ders çıkarmadan.
hayat zorluklariyla yorucu fakat bir o kadar da güzel,
yanlız da olsan, kalabalıkta...
ne kadar guzel de olsa dilerdim hic var olmamayı, var olmaya.
suan icimden bunlar geldi ama hayatim fazla karışık, o yüzden simdi baslarsam bitmez sanirim:) umarim isteğini yerine getirebilmisimdir.
nasil kitap seversin bilmiyorum ama stefan zweig'in "hayatın mucizeleri" benim cok sevdigim bir kitap, tavsiye ederim. istersen roman tarzi da önerebilirim.
şarkı olarak;
the fray-heartless
can koç - gökyüzünü tutamam
pvris - old wounds
gökhan turkmen-mahser
madrigal-dip
the weeknd-i was never there
mavi gri-ölümle yaşam arasında
önerebilirim. biraz dramatik oldu sanirim.
bide gec gördüğüm için kusura bakma, fazla girmiyorum buraya uzun zamandır.
3 notes · View notes
dunyanin · 2 years
Note
blogun gunluk tarzi oldugu icin bir sey diyemem ama pozitif bir enerji almamin sebebi senin blogun olmasi diyebilirim hos bir enerji veriyorsun disari sahsen ben senin gordugum kadariyla hayat tarzini seviyorum arkadaslarinla aranin biraz bozulduğunu anlattiginda sasiriyordum nasil ya ekin gibi birine diye lswodkskslxskl
YA BU ANON BENİ O KADAR MUTLU ETTİ Kİİİ ss aldim ozel hesabımda paylastim az once jdnqjfnwjfn cok twsekkur ederim gercekten 2 saat bunu dusunusup gulucem💗
1 note · View note
mahzunnkul · 3 years
Text
insan beserdir şaşar. insan ürünü hayat tarzlari eksiktir islam fitratiyla yaratilmis insana uymaz. bir sey kullanma klavuzuna uygun kullanilmazsa nasil bozulacaksa insanda kullanma klavuzu (Kur-an) na göre bir hayat tarzi yasamazsa mutluluğa ulasamaz. simdiki savunulan tum izmlerin gecmisi kac yıldır dusunmek lazim. onlardan once insanlar mutsuzmuydu? Hayir. tekrar diyorum dini yanlis yasayanlara degil İslam dinine bakmali onu arastirmali.Allah oku diyor, tahkiki (arastirilmis) imani istiyor. bide at gözlüklerini cikarip önyargısiz Allahin mesajına baksak bize ne zarari var. Ali ra ya bir inancsiz-ey Ali o kadar ibadetle yoruluyorsunuz ne geregi var. Ali ra'da biz ibadetle yoruluyoruz siz bisey yapmıyorsunuz.Biz ahireti umuyoruz siz ölüp yok olmayi. Ama ya varsa? (ki var) biz umduğumuza kavusacagiz siz ise atesi boylayacaksiniz demiştir. bundan dolayi aklimizi kullanalim cok merhametli Allah kullarinin kötülüğünü istemez İslami hayat tarzi,İslam ahlaki guzel bir hayat tarzidir. bunu değerlendirelim.
0 notes
germanyxturkey · 5 years
Text
etrafındaki insanlar seni anlamiyor.
senin düşündüğün tarz düşünmüyor.
Rabbim karşımıza denk uygun düşünceli olan, hayat tarzi kendimizi tamamlıcak kimseler cıkarsın...
54 notes · View notes
musstuffsworld · 5 years
Text
Tumblr media
DİNİMİZ FLÖRT TARZI İLİŞKİYE NASIL BAKMAKTADIR ÂŞIK OLMAK CAİZMI?
CEVAP
"Flört" Müslümanlarların lügatında yeri olan bir kelime olmadığı gibi, ifade ettiği mânâ da Müslümanlarda hayat bulan bir olay değildir. Flörte kimler ne mânâ yüklerse yüklesin. İslâm böylesine hissi bir konuda erkekle kadına sınırlar çizer ve Efendimizin (asm) meşhur ikazı iki tarafı da kesin ölçülerle korumaya alır, muhafaza eder. Nedir Efendimizin kesin ve çok makul olan ikazı?
– Yabancı bir kadınla bir erkek iki ikiye, baş başa kalırlarsa üçüncüleri şeytandır!
Evet, biribirine yabancı iki karşı cinsin tenha bir yerde baş başa kalışları; hislerinin isyanına, yaratılışta var olan duyguların ayaklanmasına vesile teşkil eder. Cinsi hislerin ayaklanması ve isyanından sonraki safhaları ise kimse kestiremez. Nerede başlar, nerelere kadar gider. Zaten toplum hayatındaki pişmanlıkların, hatta cinayetlerin ve kötülüklerin büyük çoğunluğunun bu ikaza kulak asmayıştan, aradaki sınırı aşıp taşmaktan kaynaklandığı da yaşanan günlük olaylarla sabittir.
Bunun istisnası yok mu, her kadın, her erkek böyle mi?
Elbette öyle bir iddiamız olmaz. Elbette her kaidenin istisnası olur. Lakin istisnalar hep müstesna kalır, umumi hükmü değiştirmez. Bildiğim gerçek odur ki, kadın kendisini şaibe altına sokacak laubaliliklerden uzak kalmalı, kolay elde edilen, kolayca da terk edilen eğlence metaı haline gelmemelidir.
Bilindiği üzere kolay elde edilen şeyin kıymeti pek bilinmez, kolayca da terk edilmesinde mahzur düşünülmez. Değerli şeyler ise hep zor elde edilir, böylece de kolayca terk edilmezler. Kadın değerlerin en yücesi, itibarını korunması lazım gelenlerin de en önde gelenidir. Kadının bir gün falanın yanında, öteki günü de filanın kolunda olması, bir başka gün ise kimin yanında olacağının bilinmez hale düşmesi, onu hayatı boyunca itibarsızlığa mahkum eder. Bir değerli hayatı böylesine değersiz ve itibarsız hale düşüren şeye ise siz ister flört deyin, isterse başka bir şey; ne savunulur ne de sonucu basite alınacak bir doğallık olarak görülebilir.
Yine bir kudsi beyandan öğrenmekteyiz ki, sonu evliliğe varmayan gayrimeşru yakınlaşmalardan taraflar öylesine pişmanlık duyacak ki ahirette:
– Keşke ateş parçası tutsaydım da böyle sonuçlar verecek başlangıçlar yapmasaydım!..
diye feryat edeceklerdir. Ama bunun faydası olmayacaktır. Çünkü ok yaydan çıkmış, kurşun hedefi vurmuş; tamiri mümkün olmayan tahribat vaki olmuştur.
Onun içindir ki dindar ailelerde kadın, kuracağı yuvada mutlu ve huzurlu olmak için geride şaibeli bir geçmiş bırakmamaya çok dikkat eder, vardığı yerde başına kakılacak bir sürü yanlışların sahibi olmama konusunda büyük titizlik gösterir. Bu dikkat ve titizliğinden dolayı da ömür boyu sevinç duyar, itibar sahibi olmanın mutluluğunu yaşar.
Kadını tertemiz mutlu bir ailenin kurucusu değil de, günlük zevklerin malzemesi haline getiren erkekler, yahut da kendilerini bu duruma düşürmüş kadınlar elbette konuyu bizim gibi yorumlamayacak, hallerine uygun düşen hayatın savunucusu olacaklardır. Böylelerine bizim ne söyleyecek sözümüz, ne de verecek cevabımız olur. "Kendi düşen ağlamaz."dan başka.
Sorunuzun ikinci kısmı için tıklayınız:
Aşık olmak günah mıdır; sadece o duyguyu içinde yaşamak günah mıdır?
1 note · View note
Text
selamunaleykum.
bu blog’a girmeyeli seneler olmus. seneler. birkac tane bloga ayni anda yazdigim icin buna yillar sonra merak duydum ve biraz okuduktan sonra ‘BURADA NE OLMUS AMIUGA KOYYUIM’ tarzi bir tepki vermek durumunda kaldim. nasil bir asik olmusum, neler yasamisim, ulan hic mi hatirlamam? kisa ozet geceyim. Anil’dan sonra baska birine de asik oldum, yine ayni boyle yerden yere vurdu beni. sonra artik bu kadar darbeden sonra yigildigim yerde kaldim, eve kapandim bir ay kadar. ilk hafta ise gidemedim, ilk ay yikanamadim falan. tamamen kendimi hayata biraktim, ne istersem yedim, ne istersem onu yaptim, kimsenin aramalarini acmadim. sonra bir sey oldu. hayat beni iyilestirmeye basladi. kendi yalnizligimla yuzlestim. kendimle, korkularimla. zayif guclu yonlerimle kucakladim kendimi. tanimaya, sevgi ve sonra saygi duymaya basladim. sonra her sey degisti.
Anil’a gelince.. anil beni ondan sonraki iliskimdeyken falan birkac kere aradi. mesajlar atti, instagram’dan ekledi falan.. basta kibar davrandim, arkadas olmaya calistim. o benim askimin gercek olmadigini bilmiyordu, ben de sonradan, cok sonradan ogrenmistim. nasil iki haftadir hayatinda olan birine asik olursun ki? ona yeni iliskimden bahsettim, buna ragmen yazmaya devam etti. cevap vermedim. hayatimdan cikarmistim tamamen, bircok kereler tekrar girmeye calismasi bende sadece uzuntu ve acima uyandirdi ve sanirim kibar ve anlayisli, dostane ve resmi tavrimdan bu hissiyatimi o da anladi. gozumde rezil olduguyla kaldi yani.. zerre uzulmedim. gozumden dusunce o kadar siddetli dusuyor ki insanlar. ruyadan uyanmis gibi oldum. sevgilisine gelince.. sanirim beni sahte hesaplardan yillarca takip etmeye calisti, basaramadi. birkac kere ozsaygi konusunda ona soylev cektim, o da kabul etti. hala o hesaplarin kiza mi, anil’a mi ait oldugu konusunda bilgim de, ilgim de yok. simdi yazilanlari gorunce.. vay be dedim. wow. bu ben miydim? neden? o kadar normal geliyordu ki o zamanlar boyle dusunmek.. demek iyilesmisim, demek bende bitiyormus her sey, zaten.
0 notes
nadirakkus · 2 years
Photo
Tumblr media
ÖNCEKİ DURUMDA "FAKAT" DEDİM VE BİTİRDİM.. ŞİMDİ AÇAYIM.. BİLİYORSUNUZ BENİM HAYATI YAŞAMA TARZIM, DÜŞÜNCE YAPIM VE FELSEFEM JAPON AĞIRLIKLI UZAK DOĞU FELSEFESİ VE HAYAT TARZI İLE BİREBİR ÖRTÜŞÜYOR.. MESELA 25 EKİM 2019 SABAHI UYANDIM VE HİÇ AKLIMDA YOKKEN ANİ BİR KARARLA SİGARAYI BIRAKTIM.. YİNEDE ARKADAŞ ORTAMIMDA 40 DAL SİGARA İÇTİM.. YANİ HİÇBİRŞEYİ ASLA LAF OLSUN DİYE YAPMAZKEN DAR KAFALILIKTAN DA UZAK DURUYORUM.. ALDIĞIM KARAR İŞ YERİNDE BOŞA GEÇEN ZAMANI DEĞERLENDİRMEK VE BUNU BİR DEĞER HALİNE GETİRMEK.. BU YÜZDEN İŞYERİNDE OKUDUĞUM KİTAPLARI SADECE İŞYERİNDE OKUYORUM.. TABİ BUNU CERBERUS TARZI, YANİ; UCUBE GİBİ KENARA ÇEKİLİP KÖRÜ KÖRÜNE DEĞİL; DOSTLARIM ARKADAŞLARIMLA SOHBET EDEREK, EĞLENCE AMAÇLI TAROT AÇARAK, ŞAKALAŞARAK, GÜLÜP EĞLENEREK YAPIYORUM.. CERBERUS; ÖZGÜN TARZ . . . #çaymolasıkitapsefası #okuma #okumak #okumakgüzeldir #okumasevdası #okumayıseviyorum #okumasaati #çaymolası #okumasevgisi #okumaknegüzelşey #okumakayrıcalıktır #kitap #kitapsevgisi #kitapaşkı #kitapokumak #read #reading #readingtime #readersofinstagram #readingbooks #kitapkurdu #kitapsever #kitapokuyorum #kitaplar #kitapbaz #book #booklover #cerberus #özgüntarz #japonfelsefesi (Nadir Akkuş Design / Leiurus Wooden Art) https://www.instagram.com/p/CXVZCQkspPo/?utm_medium=tumblr
0 notes
craker81 · 3 years
Photo
Tumblr media
Bir şirket düşünün dünyanın en başarılı liderlerini ayağınıza getirsin. Daha dogrusu soyle anlatayim, pandeminin basladigi donemde insanlar evlere kapandigi donemde sokaga cikamazken evinizin konforunda dinleyebileceginiz, çayınızı kahvenizi icebileceginiz, bir tıklamayla girip dinleyebileceginiz zoom egitimlerini sirketimiz evlere getirdi. Profesör Doktor Ismet Tamer'den sağlıklı beslenme egitimini alabileceginiz, saglikli kalabilmek icin yediklerimizin icinde hangi vitaminler bulunmali, ne kadar protein tuketmeli, ne kadar su icmeli, ne zaman uyumali ne zaman uyanmali kisacasi saglikli bir yasam tarzi icin bilmemis gereken hersey. Evde kaldigimiz donemde evimizin doktoru diyebilecegimiz müthiş bir karaktere sahip doktorumuz Uzman diyetisyen Berrin Yiğitten saglikli beslenmek icin tuketilmesi gereken besinler ve toplumda bilinen yanlis diyetler, dogru yapilmasi gereken uygulamalar, yanlis bilindigi icin yapilmamasi gereken uygulamalar. Ögrendiginiz bu bilgiler hem kendi yasam kaliteniz hemde sevdiklerinizin yasam kalitesini arttirmak icin hicbir yerde bulamayacaginiz son derece kaliteli egitimler Ayrica birebir basarili liderlerden öğrendiğimiz hayat kurtaran egitimler. Size bu yolculukta rehberlik edecek bilgiler. Daha once kazanılmış deneyimler. Sizi daha kisa surede basariya goturecek dogru yontemler. Bunlarin hepsini alip uyguladiktan sonra basari merdivenlerini tek tek tirmaniyorsunuz. Iyiki Herbalife iyiki bu ailedeyiz ve bu ailenin bir parcasiyiz. Aile cok onemli. İnsanın zorlu yolculuklarda ailesi olmasi onemlidir cunku biz birlikte gucluyuz 💪💪💪 Bu tırmanışa biz hazırız ya sen? #zirve #başarı #motivasyonkaynağım #herbalifeaşkı #alfateam #vizyon #vizyoner #mücadele #birliktegüzel #birliktegüçlüyüz #çalışma #hardworks #time #workworkwork #like4likes #motivasyon #persembe #thursday (Cumayeri Merkez) https://www.instagram.com/p/CUdUJW1sYsm/?utm_medium=tumblr
0 notes
acid-gramma · 1 year
Note
Nejla zayıf olmak cidden süper bir şey mi doğduğumdan beri ortalamanın üstündeyim kilo veren anonlar varsa artılarını ve sağladığı sosyal ayrıcalıkları paylaşsın lütfen kimi görsem çok güzelsin ama kilo ver kilo versen var ya of falan diyo ben neden insanların hayatında bu kadar önemli bir yer tuttuğu konusunda çok şaşırıyorum yani +-15 kilo nasi bi değişim yaratabilir insanın hayatında
Bi de şişko güzel chick teorim var çoğu şişko kızın yüzü aşırı güzeldir yağ yüzünüzü daha toplu ve burunuzu daha küçük gösterdiği için olan bir göz yanılsamadından ibaret değil bence standart veya altında yüz oranlarına sahip olan insanlar toplumda kabul görmek için zayıf kalmak zorunda olduklarını biliyor bence bu yüzden kilo almaktan yemek yemekten öcü gibi korkuyorlar en azından ordan kurtaralım der gibi yüzün güzel olması kilonun insana yakışması bu konuda daha az endişe ve dolayısıyla da daha az disiplin sağlıyor diye düşünüyorum
zayif olmak degil fit saglikli olmak super ve modadan toplumun genelgecer guzellik standartlarindan bagimsiz sevilecek bi olay, hareketli yasam tarzi uretken aktif olmak falan guzel oldugu icin genelde insanlar bunun icin fazla kilolarin olmamasiyla iliskilendiriyoe da olabilir bilinc altinda. he insanlarin bi kismi zayiflara da kilolularin gordugu muamelenin aynisini yapiyor, kelimeler farkli sadece. bu elestirel kesimden tamamen bagimsiz olarak bence de zayiflik ii, kilolarini tasimak yormuyo, birkac kiloluk bi cantayla bile dolastigimda mahvoluyorum sahsen (cok da saglikli olmadigim icin ztn) bi de ustune fazla kilolarim olsa hayat kalitem kesin duserdi nazarimca. ek olarak kiyafetler zayif insanlara daha iyi duruyor cunku kaliplar genelde herkese uyumlu cikartilmaya calisiyor ama her insanin kilo alis sekli farkli oluyor vucut tipine gore, oran bozulabiluyor kilo aldikca eger estetik anlamda konusacaksak. tamamen genlere vucut tipine gore kilo dagilimi cok mukemmel olmayabiliyor ama zayifladikca kemige yaklasiyoruz herkeste hemen hemen ayni olan bisi o, standartlasip tektiplesiyor insan yani zayifladikca, tum zayif insanlari incelersek nadiren farklar bulabilirz bedensel anlamda, ama kilolu insanlari ozellikle kadinlari incelersek onlarca farkli beden formu, bozukluguyla karsilasiriz. aslinda bozukluk da degil tamamen dogal, kilo herkese yakismiyor form olarak kum saati degilse hos olmayabilio fazla kilolar, yakisana da cok yakisiyo o ayri mesele. yuz guzelligi fln genelde ikinci planda insanlar biriyle tanistiginda ilk siluetini durusunu gorur beden hacmiyle karsilasir, yuz bedenin sadece kucuk bi kismi ve yakin iletisimde olmadan yuz guzelligi genelde fark edilmiyo bile ya
25 notes · View notes
Calla'nin Kurtlari-2
Bu kitabin en baba öyküsü hic süphe yok Callahan'inkiydi. Salem's Lot'da yasadiklari, lanetlenisi, sürgünü, new york da yasadigi yillar, evsizlik, sebebini kendi de bilmezken yürüttügü amansiz savas ve kacisi. O kacisla ilgili bölümleri okurken cani öyle yillarca gezmeyi ve serseri bir köpek gibi dolanmayi cekmemis olan kisilere selam ediyorum, benden büyük insanlar muhtemelen.
Callahan'in hikayesi alip götürdü cünkü beni. Cok öyle merhamet sahibi bir adam degilimdir. Ama Aysun biliyor meselâ kac gece ve sabah, "bu yakinlarda birileri bu geceyi soguk betonun üstünde gecirdi." tarzi laflar ettim. Günlerce It's Probably Me yi dinledim. Sonra Callahan'in hikayesini bu kadar kusatici kilan nedir diye düsündüm. Bir defa vampir avcisi bir rahip olmasi var. Sonra evsizligi tecrübe ediyor. Sonra takip edilmenin verdigi korkuyu, kacisi ve yakalanisi deneyimliyor. Bunlarin hepsi ayri birer hayat olabilirdi.
Callahan'nin hikayesini bu kadar sürükleyici kilan belki de rahibin birden fazla hayati, birden fazla dünyayi, birden fazla gercekligi ve birden fazla ömrü deneyimlemis olmasidir. Roland'in ka-tet'inde bunu görüyoruz. Ka-tet'in her bir üyesi, kendilerini yeri doldurulamaz kilan bir takim özelliklere ve tecrübelere sahip. Neyse konumuz bu degil. Konumuz gecenlerde gördügüm ve beni cok etkileyen bir hadise.Callahan'i okumam bir haftaya yakin sürdü (Ingilizce biraz daha yavas okuyorum sanirim.) ve o hafta ben biraz baska bir adamdim galiba. Baska adamlarin basina baska seyler geliyor.
Her is günü sabahi oldugu gibi elimde bir brezel kesesiyle Augsburg tren garina girmek üzereydim. Kapinin önünde bekleyen iyi giyimli bir adam gördüm. Sanki icerdeki birinin uzaklasmasini bekliyor gibiydi. Benim o kadar vaktim yoktu. Iceri girdim ve kapinin hemen yanindaki snack makinesinin önünde orta yasin üzerinde, iri yapili, sisman bir kadin gördüm. Sirtinda paramparca bir canta vardi. Muhtemelen evsizdi. Uzun, yagli koyu sari saclari omuzlarini örtüyordu. Kadinin yüzü asikti. Ama sanki 100 yildir asik gibiydi. Makinenin dügmelerine basmis, sonuc alamamis ve tekme atmaya hazirlaniyor oldugunu düsündüm. Sonra kadina biraz daha baktim.
Hirpani kilikliydi. Koyu kahverengi kot ceketin altina giydigi siyah pantolonun ag kisminda büyükce bir yirtik vardi. Bu yirtigin cevresi kirden koyu yesile ve kahverengiye boyanmisti. Bu kirin sebebinin insan diskisi oldugunu düsünmek zor degildi. Kadin belki de aylardir baska bir kiyafet giymemisti. Damarlarimin cekildigini hissettim. Bir insanin basina bunlarin gelmis olmasini kaldiramadigimi fark ettim ve bakislarimi cevirdim. Belki de yapabilecegim bir seyler vardi, bunu düsünmedim.
Aklima Callahan geldi. Aklima dibe vurmanin nasil bir sey oldugunu hakkinda söyledikleri geldi. Düsününce Peder Callahan'in, kendisine zorla vampir kani icirilerek lanetlenisi ve Tanri'nin evinden kovulusuyla dibe vurmus olmasi gerekirdi. Ama o, bunun cok ötesinde bir düsüsü tecrübe etmisti. Nezarethanede Callahan'i birden bir titreme aldiginda, vücudunun kontrolünü yitirdiginde ve kirik burnuyla kendi kani, diskisi, idrari ve alkol dolu kusmugu icinde yerde yigildiginda kendine verdigi sözü hatirladim. "Eger bir yil icinde bu meretten kurtulmamis olursam, fisi cekecegim."
0 notes
silatonik · 6 years
Text
Nerden nereye...
- 7 Haziran 2018 - 
Hayatimizi yoluna koyma cabamiz vardir hep... 
Deriz ki; “hayatimi bir duzene koyayim bak daha neler neler yapacagim...” 
Yok arkadasim, oyle bir dunya yok. 
Hayat oyle bir sey ki; suyun ustunde tatli tatli yuzerken bir anda sizi kocaman dalgalarina alip bogmaya basliyor fakat bogduktan sonra da yine ayni dalgalar sizi su yuzune cikarabiliyor.
Merhaba sevgili okuyan, cok uzunca bir suredir kendime dair bir seyler yazamadigimi farkettim... Ve bunun uzerine yine kenara koseye yazdigim yazilari derlemeye karar verdim. Neler oldu, neler yasadim, neler hissettim, nerdeydim ve simdi nerdeyim... Tum bunlari gorebilmek icin yazmayi cok seviyorum aslinda, bunu hep soyluyorum. Derslerimi iyi tutayim diye yirtindim bu birkac ay... Yirtinma kelimesi hafif mi kalir bilmiyorum ama gercekten her sey yetissin diye, gonul rahatligiyla kendimi paraladim diyebilirim... Uykusuz geceler, depresyon... Hatta bir donem boyle iki-uc hafta civari buhran tarzi bir sey gecirdim, depresyon diyemiyorum cunku kendimi antrenmanlara ve okula kapatamayacak kadar yogundum, mecburen onlara tutunmak zorunda kaldim ama toparlamasaydim bu durumumun sonraki seviyesi depresyon olacakti. Neden boyle oldu diye dusundugumde gordum ki; aslinda cevaplar gayet ortadaydi... Kendime vakit ayiramadim, kendimle kalamadim, kendimi hic ama hic dinleyemedim o donem... Onu yap, bunu hallet, suna kos diye diye iyice kapandim kendi icime. Birde o donem siki bir diyete girmistim, ben cok tatli tuketirdim normalde ama diyet icin tatliyi bir anda kestim dolayisiyla vucudum bekledigi kadar endorfin de alamadigindan mutsuzluga boyun egdi. Ama toparladim bir sekilde. Ne yaptim ettim, kendime zaman taniyarak normale yakin bir kivama geldim... Her sey hemen olsun istiyoruz ya genelde, iste o zaman kendimize beklenti yuklemekten baska bir sey yapmiyoruz aslinda. Ve o beklentiyi karsilayamadigimizda hayal kirikligina ugruyoruz, kendimizi basarisiz sayiyoruz. Halbuki zaten ustumuze kisa bir zaman icin yukledigimiz o beklenti olaganustu, gerceklesebilmesi icin zaman lazim... Zamana birakmak zor ama yanlis degil. Zaman taniyin kendinize, etrafiniza... Cunku zaman, durup sakinlesmenin ve mantigimiza basvurmanin en guzel yolu. 
Peki sonra... Sonra sakatlandim. Belimde keskin bir aciyla baslayan agrilarimin acidan gozlerimi yasartan kasilmalara donusmesi sadece iki hafta surdu. Stres kirigi adi verilen bir illet var bilmem biliyor musunuz, sporcularin kariyerini cok ciddi bir sekilde etkileyen, hatta cogunu sonlandiran bir sakatlik... Stres kirigindan suphelendiler benim icin de ve bu supheyle bir hafta antrenman yaptim fakat MR sonucum stres kirigi degil, sinirlere yakin bir kas sikismasi oldugunu gosterdi. Dolayisiyla yaptigim ters bir hareket veya sert bir inis, benim canimi yanmasina ve hareketimi kisitlamaya fazlasiyla yetiyordu. En az iki hafta istirahat dediler, yarismaya sadece bir hafta kala... Dogru duzgun antrenman yapamiyordum, bir antrenmanim 30 dakikayi gecemiyordu ve jump atamiyordum... En onemli elementlerim ortada yoktu fakat ben yarisacaktim... Ismim yarismaci listesine verilene kadar da emin degildim yarismaktan aslinda ama adim oraya gittiginde geri adim atmali miyim diye dusunmeye basladim bu defa... Cok dusundum bunu. Pes etmeyi asla sevmeyen ve kabullenemeyen bir karakterim var, inatci bir insanim ve zaman zaman bunun ben bile onune gecemiyorum. Inadim tuttu, ‘kotu olsa ne olabilir ki’ dedim kendime, benim adim belli, bu spordaki seviyem ve kalitem belli o yuzden ne degisebilir ki diyerek kendimi ikna ettim yarismaya ve gercekten bunu denemek istedigime karar verdim. Sonucta bu sakatlik her an her yerde yasanabilirdi ve ben bu tecrubeyi de gormek istedigime karar verdim, puan veya derece gozetmezsizin... Cok canim yandi. Hem fiziksel hem mental olarak kendimi cok zorladim. Hazir olmadigini, seni neyin bekledigini bile bile o piste cikmak oyle kolay bir sey degil, kendini ne kadar hazirlarsan hazirla, elde ettigin sonuc seni yine de etkiliyor. Ikinci gun, isinma suresi bittiginde tam da performans oncesi koridorun ortasinda acidan aglarken, orda olmamin tum sorumlulugunu kendime yukledim bir anda, kendimi sucladim. “Biraz guclu ol” dediler bana, o gitmiyor mesela aklimdan cunku zaten orda patenlerim ayagimda duruyor olabilmem bile guclu oldugumun buyuk bir ornegiydi. Kutay Abi, buz pistine giden kapiyi acmama izin vermedi... “Bu sekilde gidemezsin, hemen simdi vazgecebilirsin, asla mecbur degilsin ama bu sekilde cikamazsin. Bu kapiyi actiktan sonra, her seyi unutup artik tamamen burda olmak zorundasin.” dedi bana. Kelimesi kelimesine bunu dedi diyebilirim. Bazi anlar vardir hayatinizda, gercekten sinandiginizi hissettiginiz... Iste bu da o anlardan biriydi, geri adim atma sansim vardi, ama atmadim. Goz yaslarimi sildim, derin iki nefes aldim ve o kapiyi actim... Pisman miyim diye sorarsaniz, tum olasiliklara ragmen yine olsa yine ayni karari verirdim. Elimden geleni fazlasiyla yaptim, bundan suphem yok. Performansi bitirdigimde hem acidan hem de bitirebilmis olmanin verdigi gururdan belki, hangisi tam bilmiyorum, tum o duygu yogunlugum bir anda aglama krizine donustu, tutamadim kendimi. Guclu durma zamani sona ermisti cunku, artik vucudum kendini birakabilirdi, benim de daha fazla gucum yoktu zaten kendimi tutmaya... Iki gun boyunca gordugum, duydugum tum o cirkin tavirlar, asagilik sozler icimde birikip durmustu ve her sey bitince ansizin patlayiverdi gozlerimden hepsi. Boyle zor zamanlar gecirdiginde insanlarin gercek yuzlerini goruyorsun, benim hayatimda bu durum hic sekmedi ne yazik ki... Eskiden gelen bir aliskanlik, ben insan icinde aglamaktan cok utanirim mesela, bu yuzden baktim goz yaslarim durmuyor, soyunma odasina kapadim kendimi ama cikmam da gerekiyordu belli bir zamandan sonra, dolayisiyla insanlarin gozleri onunde aglamaya devam ettim. Durduramadim kendimi, ne yaptiysam olmadi, bende biraktim en sonunda, olacak olan olsun ne yapabilirim ya ben artik diyerek... Surekli kacmaya calisirken yakalanmam can sikiciydi ama bazi gozlerde oyle guzel destekler yakaladim ki, bana kendimi biraz olsun iyi hissettirdi...  Fakat diger yandan da cok deger verdigim insanlarin bana tepeden tepeden nasil baktiklarini gordum. Ya dusunsenize, arkadasiniz saniyorsunuz insanlari, her seferinde yasananlari alttan aliyorsunuz fakat onlar sizin basarisizliginizdan kendilerine prim yapabiliyor, yapmiyorlarsa bile bunun aksini de gostermiyorlar size. Tum bunlarin agirligi bir anda ustume oyle bir coktu ki, gucum de istegim de kalmadi hicbiriyle konusmaya... Ne yarismada ne de yarismadan sonra. 
Alti hafta hic buza cikmadim. Iyilesme suresi icin zaten bu gerekiyordu fakat buna ek olarak, ben buza cikabilecek gucu bulamadim kendimde bir sure. Bunu hesaba katmamistim... Antrenman yapma istegim yok oldu. Kamp icin bir aylik Amerika planim vardi, nerdeyse her sey hazirdi fakat bu durumda Kutay Abi ile birlikte burda kalip guclenmem, antrenmanlara baslamam ve fizik tedavi surecini tamamlamam gerektigine karar verdik ve planlar degisti...
Henuz buza bile cikmamistim sonucta... Peki bunun alternatifi ne olabilir derken, buz disi calismaya basladim once, biraz daha guclenir ve sakatlik doneminde aldigim kilolari verirsem buza cikma istegim, buna bagli olarak ozguvenim artar diye dusunuyordum, nitekim aynen oyle de oldu... Alti haftanin sonunda, yani iki hafta once buza tekrar ciktim. Henuz biraz yavasim haliyle ama dogru bir planlama ve calismayla asilamayacak bir sey olmadigina inaniyorum. 
Tum bunlar gerceklesirken, hayatimin en cilgin deneyimini de anlatmadan gecemeyecegim... Buza cikma istegimi yeni yeni geri kazanirken, bir klip teklifi almam bana evrenin bir kiyagi oldu diyebilirim. Paten kulubumuzun velilerinden birinin araciligi ile Edis’in menejerinden aldigim telefon, bir anda butun tempomu degistirdi... Dolu dolu gecen finallerim ve juri haftasi, birbirine girmis gece - gunduz ve her seye gore kendini ayarlamaya calisan ben... Aldigim telefondan bir hafta sonra, en son finalimin bitmesiyle birlikte cekimler icin Kutay Abi ile solugu Istanbul’da aldik. Klip cekimi icin buz pistine gittigimde Edis ile tanistim. Pek unlu tanimiyorum ama egonun ne demek oldugunu biliyorum ve Edis icin kesinlikle ego savasi vermeyen, cok sevecen, dusunceli ve oldukca karizmatik biri diyebilirim. Genc yasinda sohreti yakalamis biri sonucta, ben acaba sorun yasar miyiz, ters bir sey olur mu diye dusunurken tum bunlarin aksine o kadar rahat ve eglenceli bir akis yakaladik ki tum ekiple, o yorucu tempoda bile keyif aldigimi sonuna kadar hissettim. 2011′deki reklam filmi cekiminden de deneyimlemistim gece cekimini zaten, bu defa cok daha uzun, yorucu ve zordu elbette ama ortamimiz o kadar tikirinda ve profesyoneldi ki asla zorlanmadim isimi yaparken ve sevdigim isi yaparken eglendim, bundan daha guzel ne olabilir... Cekimlerden bes gun sonra yani gectigimiz hafta klip yayinlanmaya basladi. Izleyemedim ben en basta, cok heyecanlandim. Izledikten sonra da sukrettim boyle iyi ve profesyonel bir isin icinde olabildigim icin... Cok guzel donutler aldim, halen aliyorum da. Umarim basarili bir is olur ve hakettigi ilgiyi gorur, en buyuk dilegim bu. Ilk birkac gun youtube ve instagram yorumlarini okudum, guzel yorumlarla beraber oldukca sert elestirilerde var bana karsi elbette ama okurken eglendigimi de soylemeden gecemeyecegim. Edis gibi bir yildizin cok buyuk bir hayran kitlesi varken, hepsinin beni alkislayacak hali yoktu elbette... :) Cogu insan bu klipte yer almami sansli olusuma yormus, ama tabii nerden bilsinler sansimla degil de, kendi kariyerim sayesinde klipte yer aldigimi ve bu kariyeri elde edebilmek icin ne kadar caba ve zaman verdigimi... Bilinmesine de gerek yok, ben biliyorum ya o bana yeter. Yasadigim en unutulmaz deneyimlerden biriydi, eli degen herkese tesekkuru borc bilirim... 
Klibin hemen arkasindan Almanya’dan gelen bir arkadasimla beraber Kapadokya’ya gittik... O, sadece bir hafta icin Turkiye’ye gelmisti ve iki gununu zaten benimle birlikte klip cekiminde yemistik dolayisiyla Kapadokya seyahati ikimiz icin de cok zevkli ve rahatlatici oldu. Seyahat etmeyi cok seviyorum ve gittigim her yer benim icin ayri guzel fakat Kapadokya’nin benim icin anlami ayriydi. Ben daha once de gitmistim Kapadokya’ya fakat farkettim ki balon tecrubem disinda gittigim turistik yerler hakkinda asla hicbir sey hatirlamiyorum... Birkac yil oldu ben gideli elbette ama aklim pek gezmede degildi tabii onun da etkisi vardir diye tahmin ediyorum... :) Birde bu gidisimizde butun planlamayi ben kendim yaptim dolayisiyla hem rota cizmek hem de arastirmak zorunda oldugumdan cok daha fazla sey deneyimleme sansim oldu. Kapadokya, cok guzel bir yer... Bu defa hava sartlari nedeniyle balona binemedik ama onun disinda iki gun icinde Kapadokya’da yapilabilecek her seyi yaptik diyebilirim (euro 5.3 oldugundan balona binememem bana kazanc olarak geri dondu biraz mutluyum)... Comlek yaptik, sac muzesine gittik, atv turu ile vadileri gezdik, acik hava muzesi, asiklar vadisi derken heeer seyi yaptik ve cok mutlu dondum Kapadokya’dan. Tabii Ankara’ya dondugumde klip arti Kapadokya bunyeme fazla geldiginden coktum yorgunluktan ama degdi... Kafami toparlamam, anilarima yenilerini katmam, kendimi tazelemem, anilarimi yenilemem icin boyle bir seye ihtiyacim vardi ve bana bu seyahat tekrar yasadigimi, bana ‘ben’ oldugumu hissettirdi...
Iste, beni de dalgalar once bogarcasina suyun dibine cekti, sonra da yukselterek su yuzune ulastirdilar, gun yuzune ciktim diyelim... Hayat diyoruz, hayatin nerden vurup nerden verecegini asla bilemiyoruz. Tahmin etmeye calismak yerine yasamak, en mantiklisi... 
Yasadiklarimdan ders cikarmaya devam...
Ogrenmeye devam...
Deneyimlemeye, anlamaya, empati kurmaya devam...
Iyilesmeye devam... Hayata devam.
Yarinimiz belli degilken, bugunu daha anlamli yapmakmis hayata devam etmek. Ben de buna ugrasiyorum iste. Hata yapmaya, hatalari erken yapip dogrusunu erkenden bulmaya calisiyorum. Artik kimseye, hicbir seye gec kalmak istemiyorum, cunku birine soyleyebileceginiz en aci seylerden biri, “sen bana gec kaldin”.
Kendimi affettim, simdi de kendime iyi davranmaya calisiyorum. ‘Sen onu haketmezsin’ degil, ‘o seni haketmek icin ne yapti’ sorusunu soruyorum kendimi sucladigimda. Cunku artik biliyorum ki, kendimi kabul etmem beni iyilestirdi. Hatalar, yanlislar yine benim fakat hepsi beni ben yapti, kabullendim kendimi. Mesela, gecenlerde benimle ilgili birinin ‘cok asiri biri’ diye bir yorum yaptigini ogrendim... Evet, oyleyim. Oyleydim yani... Bu karakterimden olabilir, baskin bir insanim bu yuzden de olabilir veya yasadiklarim sebebiyle de olmus olabilir. Ben de bu durumdan rahatsizdim kendimde o yuzden garipsemedim, duzeltmeye calisiyorum onu diyebildim cunkdeniyorum gercekten. Fakat diger yandan da farkindayim ki, beni ben yapan seylerden biri de bazi konularda bir miktar asiri olmam. Ornegin; asiri biri olmasaydim, buz ustundeki artistik yonum ve kendimi gosterme seklim bu kadar guclu olmayacakti, pasif ve sonuk kalacaktim... Evet, torpulemem gereken bir ozelligim asiri olmam, ama bu kendimden vazgecmem anlamina gelmiyor. Ben kendimi sevmeyi ogreniyorum, kendimi sevdirmeyi degil...
Bu yeni tanistigim kadin, sabahlari aynada gordugum insan cok farkli. Daha ne istedigini bilen, daha kendinden emin. Isler istedigi gibi gitmese de, pisman olmak icin degil, keske dememek icin yuruyen biri. 
Bir enkazin altindan cikabilip, o kadina donusuyor olmak cok guzel...
En yakin yaziya kadar, sevgiyle kalin.
4 notes · View notes
miharbiremus · 4 years
Photo
Tumblr media
Tarihini hatirlayamadim ama bu yazi yazildiginda cok heyecanlanmistim.. icinde gercekten cok anlamli ve öz aciklamalar bulunmakta.. Umuyorum ki ince ince incelersiniz.. iyi okumalar, iyi uygulamalar ve bilincli vakitler dileklerimle.. Gelisim Yolculugu 0099 Frekans Degerleri Hakkinda.. «Frekans Degerleri Hakkinda..» Savas ve Baris ve Ozgurluk gibi kavramlarla ilgili soylesiler uzerine quantumsal yani evrensel dil nasil bakiyor? Oncelikle burada onemli olanin yaratim surecinin nasil isledigi? Ve donusum surecinin nasil isledigi? konularinin net ve kisa bir anlatimla acikliga kavusmasini talep ediyoruz!!! ~Yaratim Sureci; Sozel talimatlar bes duyumuzu uyarirlar: Sozel talimatlar yani sorular, meraklar ve soylemler... Bu uyarilar her bireyde kendi yasam deneyimleri ile olusan yargi kapsaminda anlam bulurlar. Ya da yeni bir anlam yaratirlar ve bu anlam gerceklige donusmek uzere hareket eder. Ve/veya/ya da mevcut anlam ile iliskilendirilerek yeni anlama donusum saglanir. Genel itibariyle en etkili cozum yolu mevcut deneyimlerle iliskilendirilecek yeni anlamin bu baglamda donusturulmesinin saglanmasidir. Yani donusum sureci icin; 1-) Yeni bir anlam olusturulur.. 2-) Ya mevcut deneyim ve bilgilerle iliskilendirilir ya da yeni bir zihinsel deneyim yaratilir. 3-)Gercek dunya uzerinde hayat bulur.. ~Sesli ve Sozlu ve Yazi ile iletisimde dikkat edilecek sorumluluklar hakinda: Hic kimse hic kimseyi yargilamasin!!! Herkes once kendisine ve sonra insanlara saygi gostersin.. Cunku; Sozle ifade edilen her ne olursa olsun karsidaki kisinin zihninde ne olusturdugunu bilemeyiz.. Hz. Musa'nin Allah(c.c.) tarafindan uyarildigi gercegini hatirlar misiniz? Adamin biri 'Allah'im senin icin yemekler hazirlarim, misafir ederim, ikramlarda bulunurum''a benzer dua ederken.. Hz. Musa 'oyle dua edilmez' tarzi bir uyarida bulunur. Ve Allah Teala Hz. Musa'ya 'Senin ne haddina ki kulumla arama girersin!' seklinde uyarida bulunur. ~Evrensel iletisim dilini algilamak ve yararimiza kullanmak nasil saglanir? Asil soru soyledir!!! »Konusulan ve paylasilan hersey icin evrensel sistem nasil tepki verir? Devamı Yorumlarda.. 👇 (Antalya, Turkey) https://www.instagram.com/p/CF6C2yHpp4q/?igshid=b5xkg2mztb04
0 notes
Text
Hayata tutunmak
Hayata tutunduğunuz nice güzel günleriniz olsun, Pazar gününüz güzel olsun 🙂
14 Ekim 2018, OZM
View On WordPress
0 notes
votkacandir · 6 years
Text
Yine uzunca bir sure yazamadim. Kisaca ozet geceyim; en sevdigim sehirden sonraki gorevde soguk alginligim tavan yapti ve neredeyse bir hafta ruh gibi gezdim. Tam anlamiyla duzelmem iki haftayi buldu.
Telefonumun dis yuzeyi bir seneden fazla zamandir perisandi ama is gordugu icin kullanmaya devam ediyordum. Son bir haftadir iyice yavaslamaya, takilmaya vb.basladi. ben de uzun zamandir takip ettigim yeni bir markanin telefonunu siparis ettim. Bakalim ne cikacak.
Yeni gorev yerim kucuk bir anadolu kenti. Hic umudum yoktu amasehirdeki universite sehre hayat vermis resmen. Ogrenciler her yerde ve dolayisiyla sehrin yasadigini hissedebiliyorsunuz. Bu isin tek kotu yani yemekler hep fast food tarzi. Bir haftadir duzgun yemek yiyecek bir yer bulamadim.
Hayay simdilik boyle. Gorevler bitince tezi teslim etme gayretine giricem, bakalim ne olacak.
1 note · View note
Text
Zippo
sabahın ilk ışıklarıyla saçma bir neşeyle başladım güne. duşumu aldım, son on yıldır olduğu gibi pantolonumu, tişörtümü ve üstüne gömleğimi geçirdim çıkmaya hazırdım. hava biraz soğuk gibiydi, mont mu giysem hırka mı alsam kararsızlığından sonra büyük bir karar alıp tişört üstü hırka giydim. bu size çok normal gelmiş olabilir ama öyle değil. 45 derece sıcaklıkta bile o gömleği üstümden çıkarmadım ben, şu an bir devrim niteliğindeydi fakat kimse şahit olmadığı için tarih kitaplarında gereken ilgiyi gören bir hikaye olamayacaktı. çok da önemli değildi zaten. sigaramı yakıp çıktım evden.
günün planını çoktan yapmıştım, planlı uyanmıştım nasıl olduysa. rüyamda görmüştüm muhtemelen ya da ilahi bir güç tarafından görevlendirilen bir elçiydim. ya da sadece dümdüz bir gerizekalıydım, hiç önemi yok. önce ulusa, itfaiye meydanına gidip gençken yaptığım gibi çalıntı, ikinci el, gümrükten gelmiş malları tek tek inceleyip ters bir hareket yaparsanız ağzınıza sıçacak ama özünde iyi insanlar olan dükkan sahibi abilerle sohbetler edecektim
Ulus meydana indim, olayı daha şiirsel hale getirmek adına kalabalıklar arasında bi sigara yakıp ellerimi ceplerime koyup yürümeye başladım. Kar ya da yağmur yağsaydı ödüllü bir türk sineması olurdu ama henüz eylül ayındaydık ve bunların olması mucize istemekti. istemiyordum zaten, durum değerlendirmesi yapıyordum sadece. sigaram bitene kadar istediğim sokaklara varmayı başardım. telefon ve cd satıcıları karşıladı önce beni. hoşgeldin abim nerelerdesin özlettin tarzında samimiyetsiz sözleri önce usta bir hareketle göğsümde yumuşattım, sonrasındaysa kalabalığı selamlayan devlet başkanı edasıyla elimle “geldim iste telaş yok” dedim. çok güzel saatler vardı 5 10 liraya, çalıntı muhtemelen çoğu. dericilerin sokağına girdim, ilk deri ceketimi buradan almıştım erdiyle birlikte. O gün mesela yağmur yağıyordu, şimdi yağmıyor. 20 yaşlarındaydık ve serseriliğe ilk adımlarımızı atıyorduk. deri ceketlerimizi çok az bi miktara satın alıp kızılaya boranın yanına gidecektik. çok ıslanmıştık ve yeni deri ceketlerimiz üzerimizdeydi. fazlasıyla serseri gözüküyorduk, ilk işlem tamamdı. borayla buluşup bir çok bira içtik ve gece muhtemelen bayılmadan bir önce, kızılaydan bahçeliye yürümüştük ya da cebeciye orasını pek hatırlamıyordum. deri ceketleri bitirip ev eşyaları sokağına girdim, ikea gibi mahalleydi. İkeanin esin kaynağı ülkemizdeki bu tarz mahallelerdir muhtemelen. hatta çok eminim. ikeanin köfte sucuk tarzi yemekleri satmasının sebebi de bu mahallelerdeki seyyar köfteci abilerimizdir. muhteşem çıkarım değil mi? hayatla ilgili bu çıkarımlarımla ünlüyümdür, sevmediğim de bir özelliğim açıkçası ama bazen durduramıyorum kendimi ne yapabilirim ?
ulustan çıktığımda saat 12 civarındaydı ve ben şimdiden yorulmuştum. derhal bir yorgunluk birası içmeliydim. ulusta pek böyle yerler yoktur. yani aslında bira içebileceğiniz yer çoktur ama normalde takıldığınız barlar gibi değildir ve bu benim için pek problem değildi, biliyorsunuz. ilk gördüğüm yere girdim bir bira söyledim. garson abi biraz şaşırdı, bu saatte benim buralarda ne işim vardı tabii ki haklıydı biraz. sakin olması gerektiğini, durumun kontrol altında olduğunu ufak bir göz hareketiyle garson abiye anlattıktan sonra takdim ettiği biradan biliyorsunuz ki koca bir yudum aldım. hayat buydu amınakoyayım. inanılmaz ama iki dakika içinde sadece bir bira içip kalktım oradan. inanılmaz olan tabii ki sadece bir bira içip kalkmamdı. ama bugün bu tarz bir gün olmalıydı, çok gezmeli, az içmeli, çok yorulup gece sonunda çok içmeli. nasıl plan ?
ulustan sıhhıyeye doğru yürümeye başladım, yolu biraz karmaşık hale getirip önce gençlik parkına ardından gara uğradım. ikisinde de anlatılacak pek bir hikayem olmadı, sadece sigaralar içip etrafı izledim. sıhhıyeden de çok kısa zamanda kızılaya ulaştım. işte burada günlerce gezsem eski günlerimi yad edemezdim. her yerinde bir anı, her yerinde bir kan, bir gözyaşı, bir kahkaha, bir çığlık. bir çok insan için böyleydi ayrıca burası, nefis bi şey değil mi? önce karanfil, konur sokaklarda yavaşça turladıktan sonra tunalıya doğru yürüdüm, berbere gitmem gerekiyor diye düşündüm. yıllardır gittiğim berber ordaydı, bizim köylü. bizim köyü sorunca cevap veremiyorum ama bizim köylü olduğunu biliyorum. saçlarım ve sakallarım biraz çığrından çıkmıştı, onları düzeltmesini söyledim nurettin abiye. o bütün doğallıyla işini yaparken bi yandan da geçtiğimiz günlerde oynanan derbi maçından bahsediyordu. çeşitli şaka amaçlı kullanılan küfürlü argümanlarla sohbetimize devam ediyorduk. bir anda berber önlüğünün komikliğine güldüm. ve hemen neden güldüğümü anlatmak durumunda kaldım tabii ki nurettin abiye. arkadaşlar size önce önlüğü anlatayım. berber önlüklerini hepimiz biliriz, boynumuzdan bağlanır ve vücudumuza saçımızdan sakalımızdan düşen kılların bulaşmamasını sağlayan düz, genelde tek renk muşamba gibi bişeydir. bu da öyleydi, tek parça bir muşambaydı fakat farkı şuydu, tam göbek kısmında şeffaf, göbeğimizi görebildiğimiz kare bir bölme vardı. “abi bu ne allah aşkına ya” diyip bastım kahkahayı. gayet normal bişeymiş gibi, “ telefon kullanmak için” dedi. şok olmuştum. ciddi olup olmadığını sordum ve çok ciddi olduğunu anladım verdiği cevaplardan. gerçekten şok oldum, insanlar yarım saat traş olmaya geldiklerinde bile telefonlarından vazgeçemiyor. inanamadım ama muhteşem bi işletme zekasının olduğunu söyleyip takdirlerimi belirttim. traşım bitti, toparlandım ve selam verip çıktım berberden. ulustan kızılaya gelirken fazla oyalanmadığımı sanıyordum aslında ama saat 5 olmuştu bile. şimdi vakit, kızılayın çeşitli sokaklarında bira içme vaktiydi. önce konurdan başladım, biraz bira içtim bir mekanda. çalışanlar tatlı insanlardı, birisi hippi epey sakallı bir abi. diğeri de yine hippi ama görünüş olarak daha hippi bir abla. dünya tatlısıydı o da abi gibi. ve öğrendim ki, ikisi birbiriyle evli. biraz şaşırmıştım aslında bu olaya. hippiler, çok tatlılar ve parmaklarında alyanslar. hala çok tatlıydılar gözümde ama biraz komik geldi o an alyans olayı. onlar adına bir bira daha içtim ve selam verip ayrıldım mekandan.
konurdan sakaryaya indim, bi adana dürüm yedim nefisti yine her zamanki gibi. önüme ilk gelen bara girip bir kaç bira daha içtim. günü sonlandırmak hiç istemiyordum ama katılmam gereken bi program vardı. güvenparka oturup zippomla bir sigara yaktım, tüm hayatımı düşündüm. aklım erdiğinden beri yaşadığım hayatı düşündüm, hiç bir anından pişman değildim. kaybettiğim onca şey varken, ben yaşadığım hiç bir andan pişman değildim kesinlikle. ağzımda sigara banktan kalktım, zippoumu cebime koydum. siktir ya.bunu dün ilk deri ceketimin cebinde bulmuştum. bütün bu ankara turu bu zippo yüzündendi. amınakoyduğumun hayatında çok ufak bir an, bir anı her şeyi baştan yaşatabiliyor insana. ellerimi ceplerime koydum, gülümsedim. dolmuş durağına doğru yürüdüm. 
“sokullu dikmen sokullu dikmen, ayakta binmek isteyenler geçebilir.”
5 notes · View notes