Geçmişime baktığımda tek gördüğüm, kırgınlıklarım üzüntülerim ve yarı yolda bırakılıp kullanılmış bir ben. Yaşantılar insanı yorar bunu hep söylerim, ama yaşantılar insanı değiştirebilirde. Bazen seni hayata karşı daha güçlü hale getirir yıkılmaz hale gelirsin, bazen de farkında olmadan kendinden uzaklaşırsın huyların değişmeye başlar ve kendini tanıyamaz hale gelirsin. Geriye baktığımda çok ödün vermişim kendimden. Zor oldu evet, geçmişimden kurtulmak. Çok yaralı ayrıldım. Bilmediğim hiç tanımadığım birine dönüştüm, hayat böyle işte yaşantılar sayesinde güçlendirirken bi yanda da öldürüyor.
Birisine karşı öfke ya da kızgınlık kadar yoran bir şey yok insanı. Sanki üzerinde kilolarca yük taşıyormuşsun gibi. Kalbin ağırlaşıyor kaldıramıyorsun artık o yükü ve altında ezilmeye başlıyorsun. Bir süre sonra da hangi yükün altında ezildiğini bile göremiyorsun.
Ama en ağırı ne kızgınlık ne de başka bir şey, sadece ve sadece kırgınlık. Kızgınlık, öfke, nefret hepsi geçiyor zamanla ama kırgınlık kalıyor kalbinin bir köşesinde. Affettiğini sanıyorsun sen ama içindeki sen affetmiyor ve saklıyor hep o kırgınlığı. Bi köşede kalıyor ve en zamansız anda çıkıveriyor karşına, tam düzelttim her şey yoluna girdi dediğinde en derinlere gömdüğün o mezardan dirilip karşına dikiliyor. Sonra bir de bakıyorsun ki hiç ölmemiş o duygu. Sen sadece baskılamışsın ya da başka yöne bakmayı tercih etmişsin. O sadece anı kollamış. "Ben varım, gitmedim." demek için senin ona bir bakış atmanı beklemiş. En ufak geriye dönüşünde de sana kollarını sarmış ve seni yeniden o zamanlara çekmiş. Sen yine o kurtulduğunu sandığın bataklıkta çaresizce çırpınmaya başlamışsın ama seni yine gören, görse bile kurtarabilen olmamış...
Bir cinayet işlendi. Cesedin üzerinden birçok parmak izi çıktı. Katilleri , ölmeden son dakikasına kadar tanıdığı herkesti. Tek bir kişi haricinde kimse bilmiyordu katilleri. Kendisi. Aslında işlenen bu cinayetin yeri ve zamanı yoktu.Bu cesed bir ruhtu, bu ceset bir gencin geçmişiydi.
Ve papatya artık kendi matemini tutmak zorundaydı.