Tumgik
#baba sorunları
yagmurd3niz · 1 day
Text
Papatya değil kan kokar, baba sevgisiyle büyümeyenlerin elleri
Çünkü elleriyle parçalarlar kalplerini.
22 notes · View notes
dendenizsworld · 2 years
Text
Baba. Sen bana "seni seviyorum" diyorsun. Ben neden hissedemiyorum. Yine mi yalan söylüyorsun yoksa, benim kalbim senin yalanlarını duysa bile acısını hissetmiyor. Bu da mı yalan yani?
Go ahead and cry little girl🫀
" ben de senin o sancıyan kanından, canındanım. O can ilgiye öylesine muhtaç ki kendi üzerime yığılıp kalıyorum"
Süt ve bal
15 notes · View notes
iyigecelerdeniz · 1 month
Text
Toplumsal Mirkelamlar.
Ne komik değil mi? Olmadığın bir şeyi yansıtma şekilleri, kavgacı değilsen zayıfsın, ağlarsan, erkek değilsin adam sayılmazsın, kibarsan Mirkelamsın, konuşması kibar olansın, ondansın. Annene düşkünsen anne kuzusun, babana düşkünsen baba sorunları yaşayan problemli insansın. Kendinsen oynayansın, sinirliysen af hak etmemesi gereken o insansın. Kibarsan Mirkelamsın, konuşması kibar olanındansın, ondansın. Sen mi? Senin düşüncen mi? Ne önemi var ki, toplum seni bi yere yerleştirir illa ki. Olursun algılarının hepsinin temeli, ölürsün derler “o zaten böyleydi.”
İyi geceler Deniz’im.
171 notes · View notes
yalnizbalina · 7 months
Text
öylesine içimi dökmek istedim .babamla eskiden aramız hiç iyi değildi sevgi saygı hiçbir şey yoktu ve bir sürü travma yaşatmıştı . hayatıma aldığım veya almak istediğim kişilerden hep ayrı bir ilgi , şefkat , güven ve bir babanın verebileceği şeyleri beklemiştim. psikoloğum bana “ baba rolünün eksikliğini baba dışında kimse dolduramaz “ demişti. o zaman o kadar ağır gelmişti ki bu sanki sonsuza kadar o arayış bitmeyecek o eksikliği hep hissedecekmişim gibi. fakat babam değişmeye başladı hatalarını düzeltti , sevgi saygı vermeye başladı. evet geç oldu, bir sürü eksiklerle büyüdüm, onu hep suçladım ama bu hislerle bir yere gelemezdim , affettim . aramız düzeldiğinden beri hayata bakış açım değişti . hayatımda hiçbir erkek yok ve eskisi gibi yokluğunu hissetmiyorum bile . bir erkeğin ilgisini veya sevgisini beklemiyorum. kriterlerim değişti . sadece kendime ve kariyerime adanmış durumdayım ve bu beni çok mutlu ediyor . evet aşk istiyorum ama bunu ihtiyaç olarak görmüyorum . umarım baba sorunları olan benim gibi bir sürü kişi farkındalık ve ihtiras ile bu sorunlardan kurtulabilir 🫶🏻
9 notes · View notes
dolunay66 · 1 year
Text
"Önemli bir toplantıda cep telefonuyla bağıra bağıra konuşan bir kişi garibinize gidiyorsa, paradigmanızı değiştirmeden onu değerlendirdiğiniz için, siz yanılıyorsunuzdur.
Örneğin; trende giderken, bir baba, 3 evladıyla oturup, sürekli ağlayan çocuklarına hiç, susun, demeden yolculuğa devam ettiğinde ; siz ona ne gamsız adam, diyebilirsiniz. Ama sorsanız, belki de onlar hastaneden geliyorlardır ve bir saat önce çocukların anneleri ölmüştür ve eve dönüyorlardır.
Prof.Covey’in konuşmasını dinlemeye gelen annesi, arka sırada oturan 2 kişinin toplantı boyunca sürekli konuştuklarını görerek, çok öfkelenmiş ve oğlumu küçümsüyorlar diyerek te çok üzülmüş. Yemek molasında oğluna, şunların kafasına çantamı indiresim geliyor, demiş. Oğlu; “anne o adam Finlandiyalı, burada simultane tercüme yok, mecburen tercümanı yanına oturttuk” demiş.
Havaalanında aktarma yapmak isteyen yaşlı bir hanım, uçağının 2 saat gecikmeli olduğunu öğrenince, dergiler ve bir kutu kurabiye alarak bekleme salonuna geçmiş. Yanındaki sehpaya da dergileri ve kurabiye kutusunu bırakarak, okumaya dalmış. Bir ara bakmış ki, yanındaki koltuğu oturan bir adam, sehpadaki kurabiye paketini açıyor ve yemeye başlıyor.
Kurabiyelerin kendisine ait olduğunu hissettirmek isteyen kadın, adama dik dik bakmış. Hatta canı o an istemediği halde, kutudan bir kurabiyeyi ağzına atmış. Her halde kurabiyelerin sahibinin kim olduğunu artık anlamıştır diye düşünürken, adam bir tane daha ağzına atmaz mı?
Hemen kadın da bir tane daha atmış ve bir yarışma başlamış, adam bir tane, kadın bir tane. Sonuçta kutuda tek kurabiye kalmış, adam onu hızlıca kaparak ortadan bölmüş ve gülerek kadına ikram etmiş. O sırada, kadının uçağının alana indiği anonsu duyulmuş ve işlemler için kadın bankoya gitmiş.
Pasaportunu çıkartmak için çantasını açtığında, ne görsün ; kendi kurabiye paketi, hiç açılmamış olarak çantasında durmuyor mu?
Meğer, bunca zamandır adamın kurabiyesini yiyormuş. Tabii çok utanmış ama, artık iş işten çoktan geçmiş.
Başkalarının düşünce ve davranışları hakkında hüküm verirken, elimizdeki veriler çoğu zaman yeterli olmuyor. Davranışların nedenini bilmeden çok yanlış yargılara varabiliyoruz.
Covey bu örnekleri ; “aynı enformasyona farklı bakış, bizim davranışlarımızı belirler” diye özetliyor. Buradan yola çıkarak çözemediğimiz sorunlar için, paradigma (zihin haritası) değiştirmenin gereğini vurguluyor ve Einstein’in bir sözünü anımsatıyor:
Karşılaştığınız sorunları, o sorunları yarattığınız düşünce düzleminde kalarak çözemezsiniz.
Çoğumuzun zaman zaman yaptığı gibi, “sorunların içinde kaybolmak” yerine, paradigma değiştirmeyi başarıp, sorunlara farklı biçimde yaklaşabilenler, o sorunu aşma şansını da yakalıyorlar. Zaten sorunlarımızı dostlarımızla paylaşmamızın nedenlerinden biri de, farklı bir bakışın, bize farklı davranabilme kapısı aralama ihtimali değil midir?
ÇÖZÜMSÜZ gibi gördüğünüz sorunlar konusunda PARADİGMA değiştirmenin önemi çok büyüktür. Aslında hayatımızı, başarımızı, mutluluğumuzu belirleyen bizim kendi davranışlarımızdır. Başımıza gelen her şeyle onlara verdiğimiz tepki ve yanıt arasında geniş bir hareket alanı vardır…”
Stephan R. Covey
36 notes · View notes
yantekerlek · 2 months
Note
Bazı evliler ya bekarlikta neymiş evlendikten sonra daha mutlu üretken bir insan oldum manevi olarak çok tatmin olduğum bir yerdeyim deyip bizi deşeliyor. Bazı evliler de aman bekarlığının kıymetini bil diyor. Bir de bir tür evli tipi var evliluğinde zaman zaman sorunları olsa bile adamı konuşturup derdini özellikle dinliyor ki aman iyi ki evliyim falan oluyor içten içe velhasıl artık muhatap olmak istemiyorum.
Allah vaktinde gelen mutluluk nasip etsin hepimize.
Küçükken hep bisiklet istemiştim olmadı
Şu an en baba bisikleti bana verseler umrumda olmaz. Bu evlilik işleri de böyle bişey.
iyi yürütülen evlilikler de var, kötü yürütülen evlilikler de var. iyi yürütülen bekarlıklar da var kötü yürütülen bekarlıklar da var. bekarlığıyla övünen var, bekarlığıyla dövünen var. evliliğiyle övünen var, evliliğiyle dövünen var. insanların yarasını deşen var, insanların yarasına nasıl merhem olayım diye düşünen incelikli insanlar var. hepsi var ve hep var olacaklar. bir kısmıyla karşılaşmışsınız. karşılaşmaya devam edeceksiniz. kolaylıklar versin Allah. hangi grupla karşılaşırsanız karşılaşın, hangi medeni durumda olursanız olun, kendi halinden gayet memnun olduğu için diğerinin iğnesini, dikenini hissetmeyenlerden olun inşallah. halinden memnuniyet, itminan, bulunulan hale şükür ve kendine tebessüm çok sağlam ve koruyucu duvarlar örüyor insanın etrafına. görünmez bir duvar. her türden insanla iletişime izin veren bir duvar. kolay gelsin anonim. hepimize. evliye de bekara da. Allah'a emanetsiniz 🌸
2 notes · View notes
by-hulusi · 1 year
Text
Paradigma..
Önemli bir toplantıda cep telefonuyla bağıra bağıra konuşan bir kişi garibinize gidiyorsa, paradigmanızı değiştirmeden onu değerlendirdiğiniz için, siz yanılıyorsunuzdur.
Örneğin; trende giderken, bir baba, 3 evladıyla oturup, sürekli ağlayan çocuklarına hiç, susun, demeden yolculuğa devam ettiğinde ; siz ona ne gamsız adam, diyebilirsiniz. Ama sorsanız, belki de onlar hastaneden geliyorlardır ve bir saat önce çocukların anneleri ölmüştür ve eve dönüyorlardır.
Prof.Covey’in konuşmasını dinlemeye gelen annesi, arka sırada oturan 2 kişinin toplantı boyunca sürekli konuştuklarını görerek, çok öfkelenmiş ve oğlumu küçümsüyorlar diyerek te çok üzülmüş. Yemek molasında oğluna, şunların kafasına çantamı indiresim geliyor, demiş. Oğlu; “anne o adam Finlandiyalı, burada simultane tercüme yok, mecburen tercümanı yanına oturttuk” demiş.
Havaalanında aktarma yapmak isteyen yaşlı bir hanım, uçağının 2 saat gecikmeli olduğunu öğrenince, dergiler ve bir kutu kurabiye alarak bekleme salonuna geçmiş. Yanındaki sehpaya da dergileri ve kurabiye kutusunu bırakarak, okumaya dalmış. Bir ara bakmış ki, yanındaki koltuğu oturan bir adam, sehpadaki kurabiye paketini açıyor ve yemeye başlıyor. Kurabiyelerin kendisine ait olduğunu hissettirmek isteyen kadın, adama dik dik bakmış. Hatta canı o an istemediği halde, kutudan bir kurabiyeyi ağzına atmış. Her halde kurabiyelerin sahibinin kim olduğunu artık anlamıştır diye düşünürken, adam bir tane daha ağzına atmaz mı? Hemen kadın da bir tane daha atmış ve bir yarışma başlamış, adam bir tane, kadın bir tane. Sonuçta kutuda tek kurabiye kalmış, adam onu hızlıca kaparak ortadan bölmüş ve gülerek kadına ikram etmiş. O sırada, kadının uçağının alana indiği anonsu duyulmuş ve işlemler için kadın bankoya gitmiş. Pasaportunu çıkartmak için çantasını açtığında, ne görsün ; kendi kurabiye paketi, hiç açılmamış olarak çantasında durmuyor mu?
Meğer, bunca zamandır adamın kurabiyesini yiyormuş. Tabii çok utanmış ama, artık iş işten çoktan geçmiş.
Başkalarının düşünce ve davranışları hakkında hüküm verirken, elimizdeki veriler çoğu zaman yeterli olmuyor. Davranışların nedenini bilmeden çok yanlış yargılara varabiliyoruz.
Covey bu örnekleri ; “aynı enformasyona farklı bakış, bizim davranışlarımızı belirler” diye özetliyor. Buradan yola çıkarak çözemediğimiz sorunlar için, paradigma (zihin haritası) değiştirmenin gereğini vurguluyor ve Einstein’in bir sözünü anımsatıyor:
Karşılaştığınız sorunları, o sorunları yarattığınız düşünce düzleminde kalarak çözemezsiniz.
Çoğumuzun zaman zaman yaptığı gibi, “sorunların içinde kaybolmak” yerine, paradigma değiştirmeyi başarıp, sorunlara farklı biçimde yaklaşabilenler, o sorunu asma şansını da yakalıyorlar. Zaten sorunlarımızı dostlarımızla paylaşmamızın nedenlerinden biri de, farklı bir bakışın, bize farklı davranabilme kapısı aralama ihtimali değil midir?
ÇÖZÜMSÜZ gibi gördüğünüz sorunlar konusunda PARADİGMA değiştirmenin önemi çok büyüktür. Aslında hayatımızı, başarımızı, mutluluğumuzu belirleyen bizim kendi davranışlarımızdır. Başımıza gelen her şeyle onlara verdiğimiz tepki ve yanıt arasında geniş bir hareket alanı vardır…”
[Stephan R. Covey] -Etkili İnsanların 7 Alışkanlığı-
•Alıntı
7 notes · View notes
yagmurd3niz · 20 days
Text
Aynı evin içinde yaşamak kimseyi bir aile yapmıyor.
58 notes · View notes
bennhazel · 8 months
Text
Baba sorunları, kızları içinden vurar
2 notes · View notes
bihunimeksik · 1 year
Text
Oturuyorum yatağın üstünde.
Çocuk dondurmasını aldı içten sevinci ve uzun zaman sonra dondurmaya kavuşmanın heyecanıyla.
Geçmişe bakıyorum.
Yaladı çocuk yazın ilk dondurmasını.
Ağrıyan dişime rakı acılarıma şarap basıyorum ağır ağır.
Dondurma yere düştü, ilk dondurma, ilk kayıp oldu.
Kanayan yaranın irini içime akıyor da görmezden geliyor gözlerim.
Çocuk yere düşen dondurmanın başında dikildi gözleri doldu ağır ağır.
Rakı ağrımı kessin, şarap geçmişi unuttursun, kan ise aksın öylece istiyorum çok mu.
Ağladı çocuk, ağır yaşlar aktı gözlerinden.
Çok geliyor hepsi bünyeme, kaldıramıyorum ki bu kadarını.
Yaşlar dondurmaya damladı, sıvılaşışına karıştı da kimse o minik çocuğu bulup ona karışamadı.
Sanma sadece anılar ve dişlerim muzdarip bu durumdan, omuzlarım da sızlıyor, bacaklarım da titriyor, kollarım da üşüyor, o da, bu da, şu da acıyor.
Çeplerini karıştırdı çocuk geriye kalan boş ve tatsız külaha sıkıca tutunarak; para yoktu; yeniden gitse kaşları her daim çatık dondurmacı vermez dondurma, üstüne kızardı belki dalga geçerdi; sindi çocuk külaha, daha o yaşta içine girip kaybolmak istedi.
Ufalanıp küçük olasım geliyor da sanki o zaman daha kolaydı diye düşünüyorum; belki anılarımın getirdiği acılarım daha yoktu oluşmamıştı henüz ama yerine yalnızca kendini düşünen hiçbir zaman yanımızda olmayan fakat sorunları daima üstümüzde olan babam vardı, koşuşturması ve belalı insanları bitmeyen hayat vardı, işliyorlardı ilmek ilmek içime acıyı, belki 20lik diş ağrım yoktu ama yerine dökülen, kendi ellerimle soğukta gözlerim yaşlı titreyerek çekmek zorunda olduğum kanlı dişlerim vardı, belki şarap ve rakı yoktu, o zaman, doğru o zaman da hiçbir şey yoktu diyorum içimden.
Annesine koşmak istedi çocuk en doğal içgüdüsüyle, koşup da anne bir tane daha al demek istedi; yaşlar ardı ardına sıralandı, annesi ona başka harçlık yok, para yok evladım kirayı yatırmadım demişti ama;  yaşlar hızlandı, çocuk annesine de gidemedi.
Sarılmanı istiyorum bana, çocukluğumu, gençliğimi, gelecekteki yaşlılığıma kadar al içimden istiyorum, tüm acıların yanında çocukluğumda acıyor benim demek istiyorum, bir parça anne merhameti, bir parça baba koruması bekliyorum işte.
Kimseye itiraf edemediği, henüz neresi olduğunu bile tam kestiremediği bir yer acıdı içinde çocuğun, keşke babam burada olsaydı dedi ama hiçbir zaman çağıramayacağını, çağırsa da nice geleceğim deyip gelmediği günlerde umutsuzlukla hayal kırıklığıyla uyuduğu gecelerin tekrarlanacağını kendi de biliyordu; baba lazımdı işte, annesine, kardeşine, evine, dondurmasına baba lazımdı da gelmiyordu babası temelli işte.
Gözlerim doluyor yine, yılların, senden adeta ustaca sakladığım gecelerin yaşları birikiyor yeniden ama akıtamıyorum ağlamayı hiç beceremediğim zamanlarda olduğu gibi; görüyorsun ya insan en çok bu zamanlarda özlüyor çocukluğunu en azından özgürce dizim acıdı, dondurmam düştü, uyku gelmedi, öcüler yatağıma geldi, karnım doymadı, oyuncağım kırıldı, annem ağladı, annem bu gece de ağladı diye ağlamayı; insan ne çok özlüyor.
Dondurma ucunda bekledi; yokuşun altına doğru akmaya başlamıştı, uzuncaydı yolu, çocuğun göz yaşlarını da peşine katmış gidiyorlardı çocuğun içinde acı bir sıcaklık bırakarak.
Ama ağlayamıyor işte insan, rol yapıyor, içine atıyor, gizli köşelere çekiliyor yaşlar akıtmadan içine ağlayacak hale gelene kadar, içine akan hıçkırıklarda boğula boğula büyüyecek kadar.
Yaşlarını sildi çocuk birkaç yerine henüz mutlu mesut yerken bulaşmış çikolatalı parmaklarıyla, kendi kuruladı o minik gözlerini önceki, ondan önceki, ondan da çok önceki gece olduğu gibi.
Derin nefes alıyorum hafifleyen ağrılarıma.
Derin nefes aldı çocuk hıçkırıklarını yatıştırmak adına.
Kalkıp kendime gelme vakti, çok bile acı çektim diyorum.
Ağlamayıp eve gitme vakti, annem merak etmiştir dedi çocuk.
Kalkıyorum usulca arkamda kalan şişelere, ağrı kesicilere son kez bakarak.
Yürüdü çocuk usulca arkasında bıraktığı dağılmış, erimiş dondurmaya son kez veda ederek.
Yaşlarımı yutuyorum anılar aklıma geldikçe.
Yaşlarını yuttu çocuk dondurmayı gördükçe.
Kendime gelmeliyim.
Eve gitmeliydi.
Annem görürse üzülür, haber etmezsem korkar.
Annesi görürse üzülürdü, geç kalırsa korkardı.
Anne, diyorum, yazık oldu, yazık oldu paralara, göz yaşlarına, akıp giden düşüp beni terk eden dondurmalara.
Anne, dondurma dedi çocuk boynu bükük halde, devamını getiremedi.
Ben getiriyorum anne. Çok dondurma düşürdüm senden habersiz, çok acı altında kaldım, yandım, yıkıldım, acıdım. Çocuğa da, dondurmaya da yazık oldu anne.
7 notes · View notes
haziranzede · 10 months
Text
az evvel bir konuşma yaptım ve çok iyi geldi. istemeyle ilgili o kadar büyük tranvalarım var ki malesef istememe üzerine kurulu bir bir yaşamım var.
ailemden birşey isteyemem bununla ilgili kötü anılarım var.
yakın arkadaşlarımın bazılarından bişey isteyemem bununla ilgili kötü anılarım var.
dua ederken bile bazı şeyleri isteyemez bi hale gelmişim. çok acı bir durum.
kendimi öyle bişeyin içine kıstırmışım ki ordan çıkmak, çıkabileceğim aklıma dahi gelmemiş. kendi dar çevremi 0lke ortaöaması saymışım. halbuki bazı insanlar vermeyi sever. belkıde bu tip verme le ilgili sorunları olan insanları etrafıma ben çektim..belki ben vererek sevgi satın alıyorum. orda bile vermeden alamayacağını düşüniyorum. belki yaşadığım bazı problemler ile Allah bana vermeden de alabileceğimi öğretiyor. bilmiyorum.
yaşadığım bazı sorunlar, devamında sadeleşmek bana çok şey öğretti. bazı zamanlar alış veriş yapmamışım sadece bırıktırmışım. bunun altında da isteyememek yatıyor. halbuki etrafımda çok verici insanlarda var. mesela gecen hafta bir arkadaşım kitap getirdi ve dedi ki ben okumadım daha ama önce sen oku. bu cümle o kadar iyi geldi ki..
evet istemek iyi bişey değil ama bununda bir dengesi var insan kimseye muhtaç olmadan yaşayamaz. bumunla ilgli bir hadis var. bir sahabe gelip ya resullah bana bir dua öğret kimseye muhtaç olmayayım yor efendimiz sav bunun mümkün olmadığını ama şu duayı edebileceğini söylüyor:
"rabbim beni iyi insanlarla karşılaştır. "
mealen paylaştığım bu hadis çok şey öğretiyor aslında.
ailem, çevrem baba çok az şey sundu. önümden yediğim şeyin çekildiği bile oldu. ufacık bişey isteyince susup vermek yerine verirken akış verenler oldu. mesele o maddi şey değil o insanın tavrı. yoksa ben hiç bir zaman çok büyük bir yokluk çekmedim hamd olsun. ama bu tavırlar beni çok çok yaraladı. bu yaraları artık geride bırakmak lazım.
2 notes · View notes
bebiisblog · 6 months
Text
Öfke sorunları yaşayan bi baba, sürekli evde kavgalar, anneye ve çocuklara fazlaca şiddet, sözlü fiziksel çoğunlukla ruhta yaralar bırakan. Fazlalık hissi, sürekli her hareketinin küçümsenmesi, değersiz hissettirilmek sevgisizlik buna bağlı sevgi arayışları yanlış yollar yanlış bağlar, kötü insanlarla zararlı bağlar, onlardan görülen ruhsal zaralar, giderek daha da yıpranma, oluşmamış güven bağlarının tamamen kopması, alınma, fazlaca kırılma, ölçüsüz öfke, kontrol edilememesi sonucu etrafa ve kendine verdiğin zarar, türlü yara yanık ve kesik izleri, içten gelen kaynağı belirsiz acıyı dindirmek için belki de onu bastırmak için kendine verilen zarar geçmeyen izler, ufacık şeylere dev boyutta anlam yükleyip hayal kırıklığı yaşama, tekrar tekrar deneme ama hep olumsuz sonuçlanması, iyi giden şeylere hep gıpta ile bakma en çok da şöyle olsaydı diyerek duyulan keşkeler, nefes almada güçlük hissi sürekli mide ve baş ağrıları, zamanla oluşan insanların garipsediği hassasiyetler, dayak sonrası karanlık odalarda ağlama krizleri göz yanmaları ışığa bakamama sonrasınd aışığa karşı duyulan hassasiyet aynı anların tekrar canlanması, sesten, kendi sesinden rahatsız olma insanlara maruz kalmaktan çekinme kalabalıkta kötü hissetme çekingenlik ellerini sakmala gereksinimi dokunmaktan korkma temasta bulunmaktan çekinme doğru düzgün kimseye sarılamama... Yüksek sesten korkma, ardınca sıralanan titreme ve his kayıpları, ağlama krizleri, tek başına sakinleşemeyip daha kötü kale gelme, burun kanamaları, dinmeyen kalp ağrıları, azalmayan şiddetli sesler, göz kararmaları, nefes almada güçlük, geçici hafıza kayıpları yer yer duyguları kontrol edememe aşırı üzüntü ya da yersiz mutluluk ve ani çöküşler, duygu değişimleri sık sık insanlardan uzaklaşma, onlara kin duyma, kasti veyahut bilmeden zarar verip yanlızlaştırma ve tekrarlanan intahar deneyleri, kendini hazırlama evresi, evin belirli yerlerine, çok uğradığım bir kaç yere belki diyerek yazıp saklanmış mektuplar, bir nevi bu da bir çeşit mektup bolca pişmanlık diliyorum geride bırakamadıklarıma siz alışkınsınız toprak atmaya ha iki metre çukura atmışsınız ha.., ben iyyim ya sen?
1 note · View note
tarikbinziyad · 2 years
Note
hocam yanlış anlamayın merakımdan soruyorum siz hekimsiniz başımızın üzerinde yeriniz var, malum kişi giderlerse gitsinler diyince hiç mi sinirlenmediniz, hekimlere yapılan şiddete karşı bir önlem alınmayınca hekimler gittikçe hükümet yüzünden değersizleştirildikçe hiç mi burda bir yanlışlık var demediniz? doktorları halkın önüne attılar ve açıkça doktor nefreti oluşturdular bunu oluşturanlara hiç kızmıyor musunuz? sağlık bakanı bile baş sağlığı dilemekten başka bir şey yapmıyor. ama ölen hekim geri gelmiyor. yayın yasağı getirdiler ölen doktorun haberi yayınlanmasın diye. sağlıkta şiddete dur demek için düzenleme yapılabilirdi ama meclise bile gelmediler. kanınıza dokunmuyor mu bu yapılanlar? cevap vermenizi umuyorum. sağlıcakla kalın.
Değerli kardeşim selâmlar. Önemli bir soru sormuşsunuz. Bu husustaki düşüncelerimi paylaşayım :
Mevcut hükümetten önce doktor odaklı bir sağlık sistemi vardı yani orta halli kimse için bile devlet hastanesinde dahi operasyon geçirmek hayaldi ya da aylar sonrasına yüksek bir ücretle... Hastanelerin hâli de içler acısıydı.
Mevcut hükümet ise öncelikle tabloyu tersine çevirip hasta odaklı sisteme döndürdü. Bir de altyapıya önem verip hastaneleri geliştirdi. Hasta odaklı sistemde tabii bazı sıkıntıları barındırıyordu; örneğin sevk sistemi tamamen yerle bir oldu ve randevu bulamayan hastalar acillere doluştu.
Ancak bu sistemde hastaneye başvuran hasta bir şekilde tedavi ediliyordu. Kimi hastalık uzun zamanda, kimi hastalık kısa zamanda da olsa bir şekilde tedavi edilmeye aracı olundu.
Bu yeni sisteme doktorların alışması da zaman aldı tabii. Önlerine yüksek sayıda bir hasta geldi, muayene süreleri azaldı ve en büyük itici güçlerden biri maaşları performans sistemi diye ilginç bir sisteme bağlandı. Ha bir de hastane kâr ederse hekimlere de bundan pay veriyor, tabii hastane kâr ederse.
Bu performans sistemi baya ilginç; tam idrar tahlili incelenmesi 3₺ gibi bir meblağ hastaneye ödenirken, dışarıda umimi tuvaletler 5₺ ye kadar yükseldi...
Konuya bu resimden baktıktan sonra sizin sorunuza net bir cevap vereyim. Biraz bozuldum açıklamalara ama bir iletişimsizlik vardır muhakkak. Sağlık bakanı sorunları dinliyor, çözülmeye çalışılıyor. Bazı konularda maalesef eli kolu bağlı zannedersem.
Bir kere benim gönül verdiğim bu davada ekonomi bozuldu, kinlenmiş halk kötü davranıyor diye dönmek olmaz. Bu daha büyük bir dava. Elbette mevcuttakilerin eksikleri/yanlışları var. Beşer şaşar ama büyük resmi görmek gerek diye düşünüyorum.
Sizlerin de tanıyıp saydığı bir hocamıza tıpçı buluşmasında sizin bana sorduğunuz minvalde bir soru sorulmuştu ve şöyle demişti :
"Doktorlar hâşâ kendilerini ilah zannediyordu. Tayyip baba bi vurdu 180 derece döndüler. Bu sefer de çok oldu tabii ama yakında düzelir, merak etmeyin demişti."
Ben de böyle düşünüyorum. Evet sistemde eksikler, hatalar, sıkıntılar var ama bizim hedeflerimiz daha büyük. Nasipse bunlar da düzelir.
Hastaların şifasına aracı olmanın güzelliğini yaşatan Rabbimize hamd olsun. Onların duaları ile Rabbim muhakkak iyi niyetli hekimlere yardım eder. Allah yâr ve yardımcımız olsun.
Her şeyin en iyisini/doğrusunu Allah bilir. Eksiğim, hatam muhakkak var yazdıklarımda. Allah beni affetsin.
18 notes · View notes