Tumgik
#birbir
thomas--bombadil · 1 year
Photo
Tumblr media
A sparrow, looking none too pleased about the weather...
439 notes · View notes
girifit · 4 months
Text
tenini kanatacak en ufak bir şey ararken ellerin, titriyor bedenin. parmakların arasındaki sigara seni susturmaya yetmiyor. arkada çalan şarkı kulaklarına uğramadan ruhuna ilişiyor, kanatıyor. buz gibi zeminde uzanıyor bedenin. üzerinden geçsinler istiyorsun. bir şeyler seni hiç var olmamışcasına yok etsin. yanan mumlar seni yaksın istiyorsun. sigara tenine basmak, yanmak istiyorsun. jileti önce saçlarına sonra bileklerine vurmak. her birini istiyorsun, hiçbir şeyi istemediğin kadar. ölümü arzuluyor bedenin, zihnin, tenin, her yerin. morlukların artıyor. ellerin saçlarını yoluyor. elindeki jilet yere düşüyor. kan içinde kalmış bacakların. üstelik acıdan nefes dâhi alamıyorsun. hayır, bu can acısı değil. bu ruhunun yıkımı. inandığın şeylerin yalan çıkışı, yalanların seni yakışı. her şeyi unutmak istiyorsun. birkaç saat öncesine dönmek ve o telefonu hiç eline almamak. her şeyi birbir yıkmak istiyorsun. içindeki savaşı bitirmek. şimdi kan kokan bedenin artık sevilmeyeceğini kabullendi. aynaya bak ve ona fısılda. "gerçekten sevileceğini mi sandın, aptal." her şey yalandı. her şey bir tiyatro gibiydi. şimdi ise gözlerin o tiyatronun perdeleri gibi kapanıyor. son söz yok. son kez yok. her şey bitti.
50 notes · View notes
sizyoktunuz · 3 months
Text
mutlu olamıyorum. sanki elimi attığım her güzel şey birbir solmaya başlıyor. yaşadığım stresi paylaşamıyorum çünkü basitleştiriliyor. bu akşam saniselik bir olay kalbimi kırdı ve fark ettim ki insanın yerle bir olması için çokta büyük şeyler olmasına gerek yokmuş.
20 notes · View notes
furkanonallll · 1 year
Text
bakın benim söylemeye kıyamadığım her şeyi birbir yüzüme söylediler, karşılarında cayır cayır yandımda sesimi çıkartmadım
67 notes · View notes
mecnun1cinar · 8 months
Text
Hatıralar beynimde dans ediyor
Günahlarım dizilip birbir karşıma
Sanki birer birer intikam alıyor
40 notes · View notes
brandvarme · 1 month
Text
Sen de fark ettin mi? Az, dediğin, küçücük bir kelime. Sade- ce A ve Z. Sadece iki harf. Ama aralarında koca bir alfabe var. O alfabeyle yazılmış onbinlerce kelime ve yüzbinlerce cümle var. Sana söylemek isteyip de yazamadığım sözler bile o iki harfin arasında. Biri başlangıç, diğeri son. Ama sanki birbir- leri için yaratılmışlar. Yan yana gelip de birlikte okunmak için. Aralarındaki her harfi teker teker aşıp birbirlerine kavuşmuş gibiler. Senin ve benim gibi...
Bu yüzden, belki de, az çoktan fazladır. Belki de az, hayat ve ölüm kadardır! Belki de, seni az tanıyorum, demek, seni kendimden çok biliyorum, demektir. Bilmesem de, öğrenmek için her şeyi yaparım, demektir. Belki de az, her şey demektir. Ve belki de benim sana söyleyeceğim tek şeydir.
8 notes · View notes
sumerianlanguage · 5 months
Note
hi! love ur account (from Iraq, so it’s really interesting learning about dead languages and ancient civilizations that resided here :) ) do u know what smile means in sumerian cuneiform?
Hello, and thanks for the kind words! I know of a couple different words for "smile" in Sumerian. As a noun, the word is igizalsur "a smile", written 𒅆𒉌𒋩 in cuneiform.
The most basic verb for "to smile" is the related sur 𒋩, which can also mean "to demarcate, draw a boundary" depending on context. There's also the verb zu bir 𒅗𒉈 or zu birbir 𒅗𒉈𒉈, which can mean "to smile" as well as "to laugh"; the noun zubirbirre 𒅗𒉈𒉈𒊑 means "clown" or "jester". And there's the phrasal verb sangki zalag 𒊕𒆠𒌓, which means "to smile at/upon" as well as "to look favorably towards", composed of sangki "forehead, facial expression" and zalag "to shine, gleam".
13 notes · View notes
epifizz · 7 months
Note
Ne olacak bu halimiz?
Ben kahin ya da tarihçi değilim bu konuda bir şey söylemek bana düşmez ancak tarihe baktığımda geçmişte neler yaşandığını görmek bir fikir veriyor.
Nietzsche'nin nihilist dönemindeyiz gibi hissediyorum. Tüm anlam kurguları birbir önemini yitiriyor, toplumlar ve kültürler çözünüyor yeni bir dizge ihtiyacı dile gelmemiş bir şekilde her köşeden haykırılıyor. Kapitalizmin temelinde yatan borç ekonomisi daha önce tekrarlarını gördüğümüz şekilde kopma noktasına geldi, böyle durumlarda kapital ekonomi kopma yaşayarak çeşitli şekillerde (kriz, savaş ya da darbe) kendini sıfırlama yoluna gidiyor ama bunun faturası da genellikle halka oluyor. Şirketler çok beslendi, ekonomi artık durgunlaştı birkaç devin yanında insanlar büyümeye gidecek atılımlar yapamıyor. Bunun yanında hareket serbestisi olan ekonominin görülmeyen sorunu olan göçmen krizi kimlik sorunları yanında kültürel çözünme ve eş miktarda kültürel tutuculuğu yani sonuç olarak daha sağcı ve daha tutucu iktidarları yaratıyor. Bu iktidarlar istikrarlı bir şekilde diyaloğu kesmeye ve düşman imgesine odaklanarak bir savaş ortamını besliyor. Amerika açık bir şekilde son iki dönemdir son zamanların en kötü iktidarlarını deneyimliyor işin kötüsü bu iki iktidar da farklı partilerden... Öbür yanda Ortadoğu zaferlerinde sarhoşlaşmış ve kan tadını almış Rusya savaştan savaşa atlıyor, Çin yükselmeye başlamışken AB devletleri muhafazakar kabuğuna çekilmiş durumda. Göçmenler insanları tekrar aryancılığa yaklaştırıyor. Bu da yetmezmiş gibi Fransa özellikle silahlı bir Avrupa Birleşmiş Ordusu arzusunda.
Dünyanın hemen her yerinde gençler umutsuz, hayat pahalılığı her yeri vuruyor. Gençler orta sınıf ailenin bir bireyi olarak ev alabildiğin günlerin artık çok eskide kaldığını hissediyor. Modern vaatler bir bir çökmekteyken insanlar yeni paradigma arıyor. Kimse geleceğin daha aydınlık olacağını, teknolojinin ve bilimin bize hayat kolaylığı sağlayacağına inanmıyor artık. Teknoloji ve bilim bir pazar olarak başka bir kapitalist yüz gibi kanımızı emiyor ve bağımlılıklarımızı besliyormuş gibi algılıyoruz artık. Eski paradigmalar çöküyor, eskiden daha eskilerin çöktüğü gibi. Koca bir anlamsızlık çağındayız, yeni bir paradigma için çevresine bakınan insanlar gizlenmiş neo-nazi kimliklerine ya da spiritüel şarlatan söylemlere düşüyor birer birer. Okullar da bir krizin içinde, her üniversite bağnazlaşmış çeşitli istatistikleri yukarıda tutmaya özen gösteren bir markaya dönüşmüş durumda. Tüm değer sistemimiz de aynı şekilde parçalanmış durumda, değer kişinin ya da şeyin kendinde aranmıyor artık. Değer yalnızca şeyin parasal karşılığı, üst sembolik anlamı (markası) veyahut ötekilerin rağbeti bir beğeni ve görüntülenme mekanizması üzerine kurulu. Ve bu değer atfetmede eşya ile kişi ayrımı iyice silikleşmiş durumda. Nietzsche tam da böyle çöken, içi boşalan ve kıvranan çağlara nihilist dönemler olarak bakıyor. Bunu yeni doğmakta olanın doğum sancıları olarak görüyor. Ama şu da var ki Nietzsche her ne kadar kıta felsefesinde ayrıksı bir isim de olsa, modern bir gelecek algısı ile tarihe bakıyor. Bu nihilist dönem her ne kadar deneyim olarak karanlık da olsa anlamca olumlu olduğu görüşünde kendisi. Ama bizim çağımızda gelecek konusunda iyi ya da kötü bir algı yok sadece ve sadece belirsizliğin kaygısı var, burada dahi bir yokluk algısı var çağımızda.
Tarih bize şu zamana kadar böyle anlarda yıkım, çözünme ve ardından yeni bir söylem getirdi. Gelecekte ne olur bilemem dediğim gibi kahin değilim ama şimdide bu oluyor ve geçmişte böyle anlardan sonra bunlar olmuştu.
8 notes · View notes
unutulanlars · 9 months
Text
Bakın benim söylemeye kıyamadığım her şeyi birbir yüzüme söylediler, karşılarında cayır cayır yandım da sesimi çıkartamadım.
10 notes · View notes
thomas--bombadil · 1 year
Photo
Tumblr media
(Oops, I posted this one accidentally).  
Its a nice Blue Jay, shyly inspecting me, as I pass through the woods.  
285 notes · View notes
ehilal · 2 months
Text
Bugün ilk araba kazamı yaptım.
Yaklaşık iki aydır aktif olarak araç kullanmaya çalışıyorum. Araç kullanmak şöyle dursun -bilen bilir- araçta yan koltukta otururken dahi bir takım panikler yaşayan, bu konuda çok çeşitli korkular geçirmiş, terapiyle bir kısmını atlatmış biriyim.
Ben de isterdim şöyle arabama atlayayım da yollara düşeyim. Ama hal yukarıda bahsettiğim gibiyken bu hayali kurmak bile zordu. Gel zaman git zaman evlendim, bir de araba sahibi olduk o arada. Eşim Gökhan ile binlerce km yollar yaptık. İyi bir copilot olarak kariyerime devam ediyordum. Sonra Gökhan'ın yaklaşık 15 yıldır kenarda duran ehliyetimi artık kullanmam gerektiğine dair motivasyonları ile acaba dedim kendi kendime.
Sonra kendimizi gecenin geç vakitlerinde Eryaman'ın kuş uçmaz kervan geçmez mahallelerinde bulduk. Kimsenin olmadığı sokaklarda pratikle geçen birkaç günün ardından Gökhan hızlı bir çıkış yaptı ve Çankaya'da oturmamızdan mütevellit artık burada trafiğe çıkmam gerektiğini, bu işin başka türlü olmayacağını söyledi. Kendisine güvenim sonsuzdur. Sağolsun sulardan serin, kaygısız bir insan olması sebebiyle beni pamuk gibi yapıp, cesareti basıp gerçek trafiğe soktu.
Bir kaç birlikte yolculuğun ardından içime dolan cesaretle ilk yalnız yolculuğumu evden 20 dk mesafedeki bir avmye yaptım. Yaptım ve oldu. Hayal etmesi bu denli güç bir şeyi başarmış olmanın mutluluğunu tarif edemem.
Tabi insanın içindeki kurt durur mu, ya kaza yaparsam bir gün diye kendini yedim bitirdim. Yine cool Gökhan rahatça 'e yapacaksın, bunlar ders. Sana bir şey olmasın yeter ki' diye beni şaşırtan sakinliğiyle susturdu içimdeki sesleri.
Gün bugün ey ahali. İlk kazamı yaptım. Şükür ki trafikte değil otoparkta arabayı park etmeye çalışırken başka bir arabayı usulca(!) çizdim. Yaşadığım paniği tarif etmek güç. Ellerim ve dizlerimin uzun yıllardır bu kadar titrediğini hatırlamıyorum. Aracın sahibini bulmam ile bir nebze rahatladım. Zira anlayışlı bir kadına rastladım. Binbir özür diledim, zararı ödeme konusunda mahçupça net konuştum. O sırada Gökhan yanıma geldi. Prosedürleri birbir yerine getirmeye çalıştım. O yine sakin, oldu bitti, ders alındı konu kapandı rahatlığımda.Bense olayın üzerinden saatler geçmesine rağmen gergin ve kendini suçlayan bir halde... Geçmiş olsun, en büyük kazamız bu olsun yine de.
3 notes · View notes
sizyoktunuz · 2 months
Text
Aslında her şey yolunda gibi. İstediğim şeyleri de birbir yapmaya başladım. İçimde küçük ama keskin bir sızının huzursuzluğuyla baş edemiyorum. Sanki içimde binalar yıkılmış gibi. Üzerimden o yükü atamıyorum. Belki çok ağır değil, belki ufacık bir şey ama ben fark edemiyorum. Ne yapmalıyım bilmiyorum. Bu his hiç iyi değil.
2 notes · View notes
perge · 10 months
Text
tumblr bozuk kullanıcılar erken uyuyor eski bloglar birbir gidiyor iyice kasabaya döndü bura
13 notes · View notes
furkanonallll · 11 months
Text
bakın benim söylemeye kıyamadığım her şeyi birbir yüzüme söylediler, karşılarında cayır cayır yandımda sesimi çıkartmadım
38 notes · View notes
1blogibi · 2 years
Text
Hayata dair ne kadar umudumuz varsa birbir tükendi.
33 notes · View notes
haziranzede · 5 months
Text
ilk gençlik yıllarım mustfa kutlu, tarık tufan, Ömer Faruk dönemz, tasavvuf kitapları, hikaye kitapaları, denemeler ile geçti. ve şuan. birbir elden çıkarıyorum. artık jitapluga bakınca geçmişe dair izler görmeyeceğim. değişik bir duygu bakalım nasıl bir duygusu olacak. nedense içimden vermek geliyor. onları okuyan kişi değilim artık. o kişi bendne bağımsız, farklı bir kişi gibi geliyor. neşeli, umutlu, idealist, kafa tutan biraz mahsun bir kızdı. şuan ise ben. daha farklı bir kişiyim..o zamanda çevreme,insanalra, dünyaya bayılmazdım şuanda ay ıyum. aynı olan bu duygu sanırım
2 notes · View notes