Tumgik
#bir gürültü anında
se-a-ser · 11 days
Text
kulaklık alırken
kablolu mu kablosuz mu? (kablosuz)
kablosuz kulaklıklarda ses gecikmesi olabilir. müzik ve video'da sorun olmasa da oyunlarda latency değeri düşük olan tercih edilmeli
kablosuz kulaklıklar daha hızlı veri göndermek için sıkıştırma yaptıklarından dolayı ses kalitesi kötü olabilirdi ama bunlar geride kaldı. günümüzde bunu bahane kablolu kullanmak komik olur
kulak içi mi kulak üstü (kulak üstü)
duyu algımız kulağımızla birlikte bir bütün oluyor. mesela sesin arkadan geldiğini mucizevi bir şekilde bu sayede anlıyoruz
bas kalitesi teknolojik verilerin hepsi bir tarafa hoparlör ve kabin büyüklüğüyle orantılı olduğundan kulak içiyle bu mümkün değil
tiz sislerin direkt kulak içine gönderilmesi keyifsiz ve zararlı. zaten kulak bir yerden sonra kendini korumaya alıp berraklığı azaltıyor
orta sesler pek sevilmese de hoparlörlerin en zorlandığı sesler. bu da yine kulak içinde olursa zararlı, vertigoya kadar gider
ANC/Aktif Gürültü Önleme olsun mu? (olsun tabi)
bu müthiş bir teknoloji gürültünün oluşturduğu frekansın tersini üreterek sıfırlıyor
bazı ANC modelleri gürültü olarak algılanacak frekansı yok ediyor. bunlar da kısmen iş görür ama asıl mevzu bu değil
asıl mevzu gürültüyü algılayıp anında tersini oluşturanlar. anında oluşturamazsa biz zaten sesi duymuş oluyoruz. tahmin edeceğiniz gibi çok zor bir işlem ve bunlar daha pahalı tabi. bunlar Dinamik ANC vb. isimle geçiyor
marka
teknoloji ürünlerinin raf ömrü çok az olduğu için 3~5 ay arayla aynı ürün ufak model ismi değişikliklerile tekrar piyasaya veriliyor. yani sevdiğiniz bir ürünün geçen seneki modelini çok uyguna alabilirsiniz
Xiaomi, Huawei başta olmak üzere Çin markaları fiyat/performans çok iyiler
15 notes · View notes
okicns · 3 months
Text
Desiderata
Gürültü ve telaşın ortasında sükûnetle ilerle ve sessizlikte huzur bulabileceğini unutma. Mümkün olduğunca, herkesle iyi geçin, ama kimseye teslim olma. Doğruyu usulca ve açıklıkla dile getir. Sıkıcı ve cahil bile olsalar, diğerlerini de dinle. Çünkü herkesin anlatacak bir hikâyesi vardır. Gürültücü ve saldırgan insanlardan uzak dur. Çünkü onlar ruhuna eziyet ederler. Kendini başkalarıyla karşılaştırırsan, böbürlenebilir ya da öfkelenebilirsin. Her zaman senden daha iyi ya da daha kötü durumda olanlar olacaktır. Başarılarının da planlarının da tadını çıkar. Ne kadar mütevazı olursa olsun, işine sahip çık. Zamanın değişen kaderi içerisinde gerçek hazinendir o. İş hayatında tedbirli ol, çünkü dünya bin bir türlü hileyle doludur. Bu tedbir, seni erdemli olma yolunda kör etmesin ama. Hâlâ yüksek idealler uğrunda koşanlar var ve hayatın her anı kahramanlıklarla doludur aynı zamanda. Kendin ol. Sevmediğinde sever gibi yapma. Sevgiyi hafife alma hiçbir zaman; o kuraklık ve hayal kırıklıkları içinde her daim yeniden yeşeren çimenler gibidir. Yılların öğütlerini incelikle kabul et, gençliğe yakışanları zerafetle teslim et geçmişe. Ruhunu besle ki korusun seni beklenmedik bir kötü talih anında. Ama kendini karanlık hayallerle de zora sokma. Çoğu korku, yorgunluk ve yalnızlıktan doğar. Sağlıklı bir disiplinin ötesinde, kendine karşı nazik ol. En az ağaçlar ve yıldızlar kadar sen de bu evrenin çocuğusun; burada olmaya hakkın var. Senin için anlaşılır olsun ya da olmasın, şüphesiz ki evrendeki her şey olması gerektiği gibi ilerliyor. Tanrı'yla barış içinde ol, O’nu her ne şekilde kabul ediyorsan. Emeklerin ve özlemlerin ne olursa olsun, hayatın gürültülü karmaşası içinde ruhunda huzuru koru. Tüm yalan dolanına, angaryasına ve hayal kırıklıklarına rağmen dünya güzeldir. Neşeli ol. Mutlu olmaya gayret et.
Max Ehrmann (Çeviri: Ersin Engin)
1 note · View note
karaca2508-blog · 6 months
Text
Tekstil Sektöründe İş Sağlığı ve Güvenliği
Tumblr media
Tekstil Sektöründe İş Sağlığı ve Güvenliği tehlikeleri, yangın, tozlar, gürültü, kimyasal riskler ve ekipmanlardan kayanklı risklerdir. İnsanoğlunun varoluşundan bu yana süregelen giyinme ihtiyacının doğurduğu tekstil sektöründe, her geçen gün  birtakım teknolojik yenilikler ve metotlar ortaya çıkmakta, daha yüksek üretim hızlarına ulaşılmakta ve dolayısıyla rekabet hızla artmaktadır. Boya Sektöründe Solvent Kullanımında İş Güvenliği Önlemleri
Tekstil Sektöründe İş Sağlığı ve Güvenliği
Türkiye, tekstil ve hazır giyim sektörü 1950'lerden itibaren istihdamın lokomotifi konumundadır. Sektör istihdamı, toplam istihdamda ,6, toplam imalat sanayi istihdamı içinde ,9'luk bir paya sahiptir. Sektörün istihdam açısından önemli bir özelliği, özellikle kadınlara iş olanağı sağlamasıdır. Değişen talepler doğrultusunda esnek üretim olanağının en fazla olduğu bu sektör, 1980'lerden itibaren, esnek üretim tarzına uygun olarak uluslararası yaygın bir üretim ağına sahiptir. Büyük tekstil ve hazır giyim şirketleri, bir taraftan merkezlerinde nitelikli, çekirdek işgücünü koruyarak üretimi, diğer taraftan da daha az nitelikli çevre işgücü ihtiyacını gerek iç piyasadaki diğer küçük firmalardan, gerekse işgücünün ucuz olduğu ülkelerdeki daha küçük şirketlere fason iş vererek sağlamaktadır. Değişen talebe göre  çok sayıda firma, bu şekilde üretim ağlarına dahil olmaktadır.
İstatistikler
SGK verilerine göre, Türkiye’de ortalama 2.000.000 işyeri ve 13.000.000 sigortalı çalışan mevcuttur.  Türkiye’de tekstil ürünleri imalatı yapan 18.000 civarında işyeri, 550.000 sigortalı çalışanı, giyim eşyaları imalatı yapan 35.000 işyeri ve 500.000 çalışanı vardır. Süt Ürünleri Sektöründe İş Sağlığı ve Güvenliği Tekstil sektöründeki bu yoğun rekabet ve çalışma ortamı aynı zamanda iş kazalarını ve meslek hastalıklarını da beraberinde getirmektedir. Ülkemizde her yıl yaklaşık 75.000 iş kazası meydana gelmekte ve 1000 işçi bu kazalarda hayatını kaybetmektedir. Sosyal Güvenlik Kurumu istatistiklerine göre, 2012 yılında meydana gelen 74.871 iş kazasının 5970’i tekstil  sektöründe meydana gelmiştir. Bu istatistiki bilgiler doğrultusunda tekstil sektörü, SGK tarafından sınıflandırılan 99 sektör arasında, hem meydana gelen iş kazası sayısı hem de ölümlü iş kazası sayısı bakımından Metal-İnşaat-Madencilik sektörlerinde sonra 4. sırada yer almaktadır.
Tekstil Sektöründe Tehlikeler
Tekstil Sektöründeki İş Sağlığı ve Güvenliği Tehlikeleri aşağıdaki başlıklar altında incelenebilir; - Yangın - Gürültü - Tozlar - Kimyasal Riskler - Ekipmanlardan Kaynaklanan Riskler Yangın Yangın ve Yangın Sınıfları Tekstil sektörünün hammaddesi elyaftır. Elyafların kolay tutuşabilir olmasından dolayı sektörün en önemli iş güvenliği risklerinden biri de yangındır. Yangın çıkması için oksijen, yanıcı madde (elyaf) ve ateş kaynağı yeterlidir. İnşaat Sektöründe Sağlık Tehlikeleri ve Riskler Yangına karşı yeterli önlem alınabilmesi ve herhangi bir yangın anında doğru söndürme yönteminin kullanılması için elyafların tanınması çok önemlidir. Elyaf sınıflarının yangın konusunda gösterdikleri davranış birbirinden çok farklıdır. Hatta, aynı sınıftaki elyaflar bile kendi içinde farklılık göstermektedir. Genel olarak tekstilde işlem basamakları göz önüne alındığında, ilk basamaktan son basamağa doğru (elyaftan-dikilmiş  hazır giyim) yangın riski azalmaktadır. Bunun sebebi, elyafın ince ve kolay tutuşur özelliğinin iplik ve kumaşa dönüştükçe azalmasıdır. Bu doğrultuda elyaf depoları, çırçır fabrikaları, harman hallaç dairesi ve tarak dairesi yangın açısından daha risklidir. Yapılması gereken ilk iş, yangına sebep olabilecek kaynakları belirlemektir. İşletmede risk analizi yaparak bu kaynaklar ortaya çıkarılmalıdır. Bunlar;   - Proseste malzemenin ısınmasına neden olabilecek ekipmanlar, - Elektriksel ekipmanlar - Sürtünmeden kaynaklanan ısınma ve mekanik kıvılcımlar, statik elektrik, - Atık malzemelerin yanması, - Sigara - Kazan, fırın vs. ısıtıcılar - Sıcak çalışma içeren bakım işleri, - Herhangi bir sebeple başlayan yangınlar olarak sınıflandırılabilir Ortamda kumaş tozlarının bulunması ve temizlenmediğinde toz yığınlarının oluşması, leke çıkarma işleminde kullanılan çözücü maddeler yangın olasılığını dikkate almayı gerektirmektedir. Tozların birikmesi sonucu yanmanın ilk şartı olan yanıcı madde ortamı sağlanmakta ve tutuşturucuların çokluğu (taşlama esnasında çıkan kıvılcımlar, elektrikli ekipman kullanımı, ısınan pres yüzeyleri) ile yangın için gerekli ortam ortaya çıkmaktadır. Olası diğer yangın kaynaklarından biri de ütü kullanımıdır. Gürültü Özellikle konfeksiyon atölyelerine girildiğinde ilk dikkat çeken unsurlardan biri de ortamda bulunan gürültüdür. Makinelerin yarattığı gürültü nedeniyle, 8 saatlik çalışma periyodunda çalışanlarda gürültüden kaynaklı stres, işitme kayıpları ve kulak çınlaması gibi sorunlar ortaya çıkmaktadır. Gürültü Kontrol Yöntemleri Gürültü seslerin üst üste düzensiz olarak gelmesi ile ortaya çıkar. Ya iplik ve dokuma fabrikalarındaki gibi “devamlı”  ya da pres atölyelerindeki gibi kesik kesiktir. İşyerlerinde ölçüm yaparken gürültünün niteliğine dikkat etmek gerekir. İşe alımlar esnasında gerekli muayeneler yapılmalı, işitme kaybı olan işçiler gürültülü işlerde çalıştırılmamalıdır. Gürültü, insanlarda, kısa süreli çalışmalarda geçici sağırlığa; uzun süreli çalışmalarda ise sürekli sağırlığa neden olmaktadır. Gürültünün insan üzerinde yorgunluk, stres, sinirlilik ve uykusuzluk gibi psikolojik etkilere de neden olduğu tespit edilmiştir. Gürültü, ayrıca iş verimini de önemli ölçüde etkilemektedir. Gürültülü işlerde (dokuma, iplik vb.) işyeri binasının işe uygun olması, duvarlarda ses emici malzeme, zeminde titreşim önleyici malzeme kullanılarak gürültü düzeyinin azaltılması sağlanmalıdır. Uzun süreli, şiddetli gürültüye veya 87 dB A'nın üzerindeki seslere maruz kalan kişilerde, geçici veya sürekli işitme kaybı oluşmaktadır.  Alınabilecek önlemler aşağıdaki tabloda gösterilmiştir; Gürültüyü Kaynakta Azaltmak Ses Enerjisinin Yayıldığı Yolda Gürültüyü Azaltmak (Ortamda) Gürültüyü, Gürültüye Maruz Kalan Kişide Engellemek (Kişisel Koruyucu Donanım) (En etkili yoldur.) 1. Gürültü çıkartan işlemi daha az gürültülü işlemle değiştirmek 1. Gürültü kaynağı ve ona maruz kalan kişi arasındaki uzaklığı arttırmak 1. Gürültüye maruz kalan kişiyi tecrit etmek 2. Daha az gürültü çıkartan makineleri kullanmak 2. Sesin havada yayılmasını önlemek için ses emici engeller kullanmak 2. Kişisel koruyucu kullanmak 3. Gürültü çıkartan makinelerin işleyişini yeniden düzenlemek (bakım, titreşen veya vuran bölümleri yumuşak maddelerle kaplamak, süreçte bazı değişiklikler yapmak vb.) 3. Sesin duvar, tavan ve taban gibi geçebileceği ve yansıyabileceği yerleri ses emici malzeme ile kaplamak veya böyle malzemelerle yapmak 3. Gürültüye maruziyet kalma süresini azaltmak veya gürültülü yerlerde rotasyonla çalıştırmak (idari kontrol) 4. Gürültü kaynağını ses emici malzeme ile kapatmak veya ayırmak 4. İş programını değiştirmek İş Sağlığı ve Güvenliği Politikası Nasıl Hazırlanır? Tozlar Tozdan kaynaklanan tehlike, tozun içerdiği maddeler ve tozu oluşturan parçacıkların büyüklüğüne bağlıdır. Parçacıkların boyutu ne kadar küçük olursa hava ile solunduğunda akciğerde o kadar derinlere nüfuz eder. Böylece, akciğerin savunma sistemine hasar verir. Gözle görülemeyen bu tozlar, ancak mikroskobik teknikler kullanılarak tanımlanabilir. Bu tür tozlar, uzun zaman boyunca akciğerde birikir ve pneumoconiosis (pnömokonyoz/toz hastalığı) olarak adlandırılan akciğer hastalığına neden olur. Kot taşlama işçiliği yapan kişiler için silisyum kristalleri ve asbest içeren tozlar tehlikelidir. Çırçır, iplik ve dokuma işi yapılan işyerleri ile hazır giyim işletmelerinin kesim bölümlerinde meydana gelen tozlar, çalışan üzerinde kısa süreli, olumsuz etkilere (iş veriminin düşmesi ve dikkatin azalması sonucu kaza riski vb.)  sahiptir. Uzun vadede ise bu tozlar (pamuk, keten, sisal, jüt, kendir), bisinozis adı verilen meslek hastalığına neden olabilir. Tozların Sınıflandırılması Alınabilecek en önemli tedbir, işlemler sırasında ortaya çıkan tozun gaz, buhar ve kokunun kaynağında emilerek  ortama yayılmasını engellemektir. Bu sağlanamıyorsa eğer bu tür işler, kapalı bir ortamda yapılmalı ve çalışanların gerekli kişisel koruyucu donanımları kullanması sağlanmalıdır. Ayrıca, bu işlerde çalışanların periyodik olarak muayeneleri yapılarak erken teşhis ve tedavi ile hastalığın oluşması ve ilerlemesi durdurulmalıdır. Temiz hava, çalışanın sağlık durumu ve çalışma gücünün yüksek bir düzeyde sürdürebilmesi için gerekli koşulların başında gelir. Birçok hallerde, doğal havalandırma ile temiz bir hava sağlanabilir. Doğal havalandırmanın sağlanmadığı yerlerde ise uygun havalandırma sistemleri kurulmalı ve rahatsız edici hava akımlarının meydana gelmesi önlenmelidir. Kimyasal Riskler Tekstil sektörünün iplik, dokuma ve konfeksiyon bölümlerinde kimyasal maddelerin kullanımı yaygın değildir. Kimyasal madde, sadece dokuma işlemi öncesinde, haşıllama sırasında kullanılır. Ancak, haşıl çözeltisi nişasta bazlı olmasından dolayı tehlikeli değildir. Bundan dolayı, yukarıda anlatılan işlemlerde kimyasal risk çok azdır ya da yoktur. Ancak, genel olarak terbiye diye adlandırılan ön terbiye (yıkama, yakma, beyazlatma vb.), boyama, baskı ve apre işlemlerinde yoğun olarak kimyasal kullanımı mevcuttur. Bu yüzden, tekstil sektöründe kimyasal riskin en yoğun olduğu bölüm boyama işletmeleridir. Boyama işletmelerinde; çözücüler, boyar maddeler, asitler ve bazlar en çok kullanılan kimyasallardır. Çözücülerin çoğu sıvı organik kimyasallardır. Bu maddelerin özellikle de yağ ve gres gibi suda çözünmeyen diğer maddeleri çözebilme özelliklerinde dolayı sanayide kullanılmaktadır. Bu çözücülerin pek çoğu ortam sıcaklığında çabucak ve kolayca buharlaşır. Bunlar, alev alabilir. Sigara ve kaynak yapılırken çıkacak kıvılcım veya statik elektrik, bu çözücülerin kolayca alevlenmesine neden olabilir. Çözücülerin buharları hava akımıyla hareket ederse eğer uzaktaki bir ısı kaynağı tarafından bile alev alması mümkündür. Solunum yolu, organik çözücülerin vücuda girmesinde temel yol olmakla beraber, deri yolu ile de vücuda girmesi mümkündür. Kan dolaşım sistemine giren organik çözücüler, beyin, karaciğer gibi organlara da taşınabilir. Çözücülerin insan üzerindeki etkisi, buharlaşabilme oranına ve suda çözünürlüğüne bağlıdır. Ortaya çıkabilecek risk ise maruz kalınan süre ve çözücü buharının havadaki yoğunlaşmasına bağlıdır. Boyar maddeler ipliğe, kumaşa rengini veren kimyasallardır. Değişik tipte boyar maddeler vardır. Dünyada ve ülkemizde yaygın olarak, pamuklu boyamada reaktif boyar maddeler;  polyester boyamada dispers boyar maddeler; yün boyamada ise asit boyar maddeler kullanılmaktadır. Kullanılan boyar maddeler, genellikle toz halindedir. Tartılarak bir kaba alınan boyar maddeler, çözeltiye ilave edilmektedir. Bu işlemler sırasında boyar madde toz halinde olduğundan toz bulutu meydana gelmektedir. Dikkat edilmesi gereken husus, bu zararlı toz bulutunun işçi tarafından solunmamasıdır. - Mümkün olduğunca toz boyar maddeler yerine granül ya da sıvı halde olan boyar maddeler seçilmelidir. Sıvı boyar maddelerin 9 ay, toz boyar maddelerin 3 yıl kullanım ömrüne sahip olması, toz boyar maddelerin nakliye ve depolamada 3 kat daha az yer kaplaması sebebiyle sıvı boyar maddeler daha az tercih edilmektedir. - Boyar maddelerin depolanması, tartımının yapılması ve taşıma kabına alınması diğer kimyasallardan ayrı bir bölümde yapılmalıdır. Bu bölümlerin 3 tarafı kapalı olmalıdır. - Bu bölümlerde toz birikmesinin önlenmesi için duvarları düz ve pürüzsüz olmalı, yerleri kolay temizlenebilir olmalı, kaygan olmamalıdır. Temizlik çizelgeleri oluşturularak düzenli olarak temizlenmeli ve toz birikmesi önlenmelidir. - Bu bölümlere uygun havalandırma tertibatları koyularak işçinin tozu soluması önlenmelidir. Ortamdaki toz yoğunluğu giderilemiyorsa eğer çalışanlara kişisel koruyucu donanımlar verilmelidir. - Çözelti içine dökülen toz boya yeterince ıslatıldıktan ve karıştırıldıktan sonra işleme başlanmalıdır. Aksi halde, yine toz oluşması muhtemeldir. Mümkün ise toz boyalar suda çözünen poşet vb. ile çözeltiye atılmalıdır. Toz boyar maddeler ile çalışan işçiler, yemeklerden önce ve dinlenme (çay) aralarında ellerini yıkamalıdır. Tekstil terbiyesinde yaygın olarak kullanılan asitler ve bazlar korozif maddelerdir. Dolayısıyla, bu maddelerin cilt ve göz ile temasında ciddi problemler oluşmaktadır. Bu maddeler ile yapılan çalışmalarda, dirseklere kadar uygun ve yeterli korumayı sağlayacak eldivenler ve koruyucu gözlükler kullanılmalıdır. Bu kişisel koruyucular işçilere zimmet karşılığında verilmeli ve bunların nasıl kullanılacağı öğretilmelidir. Belli periyotlarda ve herhangi bir tahribat durumunda ise bu koruyucular yenilenmelidir. Vücudun herhangi bir bölgesi (cilt ve göz) ile temas riskine karşı, bu korozif kimyasalların etkilediği yerlere acil önlem için göz ve vücut duşları yerleştirilmelidir. Bu duşlar, kolay ulaşılabilir ve daima faal olmalıdır. İşçilere kullanımı konusunda eğitim verilmelidir. Benzer özelliğe sahip kimyasal maddeler bir arada, uygun depolarda muhafaza edilmelidir. Parlayıcı ve patlayıcı maddeler bir arada depolanmamalıdır. Asitlerin kullanıldığı yerlerde, bu maddelerin asit üzerine ilave edilmemesi konusunda uyarıcı yazılar bulunmalıdır. Özellikle boyahanelerde, baskı yapılan tesislerde, terbiye ve ön terbiye yapılan tesislerde kullanılan kimyasalların kanserojen etkisi olduğu; burun, gırtlak ve mesane kanseri riskini arttırdığı anlaşılmıştır. Konfeksiyonda leke çıkartma işlemi için kullanılan perkloretilen, trikloretilen, tetrakloretilen vb. çözücüler havada buharlaşarak zehirli gaz oluşturmaktadır. Ekipmanlardan Kaynaklanan Riskler Tekstil sektöründe en çok kullanılan ekipmanlar; kaldırma, yük taşıma arabaları ve forklift, transpalet, elektrikli ütü, buharlı ütü, buhar kazanı, serim–kesim tezgâhları, makas, iğne, maket bıçağı, hızar, konveyör, pres, etiketleme, kodlama ekipmanı, zımba, dikiş makinesi, ofis ekipmanları, kompresör, pompa, yıkama/kurutma makineleri, gibi doğrudan üretimi ilgilendiren ekipmanlar yanında, üretimi destekleyen birimlerde kullanılan ekipmanlar (torna, freze, matkap, kaynak, boya tabancası, el taşlama, daire testere) tekstil üretim tesislerinde kullanılan temel ekipmanlardır. Bu ekipmanların kullanılmasında dikkat edilecek hususlar aşağıda anlatılmıştır; - Forkliftler, yetkili operatörler tarafından kullanılmalı, başkaları tarafından kullanılmasını önleyecek tedbirler alınmalıdır. Operatör, forkliftin devrilmesi durumunda direksiyona tutunması, forkliftten atlamaya çalışmaması konusunda bilgilendirilmelidir. - Forkliftlerde geri viteste iken sesli ve ışıklı alarm veren ikaz sistemi olmalıdır. Bu sistem, her zaman aktif olmalıdır. - Forkliflerin aynaları olmalıdır. - Yılda bir kez, uzman bir makine mühendisi tarafından kaldırma testleri ve kontrolleri yapılarak uygun bir rapor düzenlenmelidir. Bu raporlarda eksik hususlar belirtilmişse eğer ekipmanlar kullanılmamalıdır. Eksikler giderilinceye kadar da bu ekipmanlarla çalışılmasına müsaade edilmemelidir. - İşletme içinde ve bahçesinde keskin dönüşlerin bulunduğu kısımlara küresel aynalar yerleştirilmelidir. Forklift  ve yaya yolları işaretlerle ayrılmalıdır. - Forkliftlerde operatör yanında başka birisinin binmesi önlenmelidir. - Forkliftlerde yükler mümkün olduğunca yere yakın taşınmalı ve iş bitince yük askıda bırakılmalıdır. Kayma, dağılma riski bulunan yüklerin taşınmasında özel önlemler alınmalıdır. - Kapalı alanların havasını kirleten ve egzozundan çıkan kıvılcımlar yüzünden yangına sebep olacak dizel forkliftler yerine elektrikli forkliftler kullanılmalıdır. - Kompresörler, buhar/sıcak su kazanları ve hidrofor gibi basınçlı kapların yılda bir kez uzman bir makine mühendisi tarafından hidrostatik basınç testleri ve kontrolleri yapılarak uygun bir rapor düzenlenmelidir. Bu raporlarda eksik hususlar belirtilmişse eğer bu ekipmanlar kullanılmamalıdır. Uzman mühendislerin belirttiği eksikler de hemen giderilmelidir. Özellikle, belli basınçlara ayarlanmış emniyet ventillerinin açılmaması gibi eksiklikler hayati önem taşımaktadır. - Kompresörlerin hava tankları, buhar kazanları gibi basınçlı kaplar, bir patlama anında parçalara ayrılarak şarapnel etkisi oluşturduğundan, işçilerin bulunmadığı patlamaya dayanıklı bölümlerde bulunmalıdır. Bir patlama anında oluşan basıncın, yan duvarlara, dolayısıyla işçilerin yaralanmaması, ölmemesi ve işyerine çok zarar vermemesi için işyeri binasının çatısı hafif malzemeden yapılmalı, patlama basıncı buradan tahliye edilmelidir. - Buhar kazanları kazancı belgesine sahip operatörlerce işletilmelidir. - Tekstil işletmelerinin bulunduğu ortamlarda toz yoğun olduğundan ve bazı aşamalarda belli termal şartların (sıcaklık ve nem oranı) mesleki gereklilik olmasından dolayı havalandırma tesisatı büyük önem arz etmektedir.  Bundan dolayı, havalandırma tesisatının periyodik kontrolünün her yıl yapılması gerekir. - İşyerine en az tozu yayacak havalandırma ve emiş tertibatı seçilmelidir. - Havalandırma tesisatının 3 ayda bir kontrol ve bakımı yapılarak havalandırma ve emiş kapasitesinin sabit tutulması işletme içindeki tozun ortama yayılmaması açısından çok önemlidir. Çoğu işletmelerde toz emiş kapasitesi bakımsızlık ve tıkanmalar nedeniyle azalmakta, bu da ortama daha çok toz yayılmasına sebep olmaktadır.   Tekstil Sektörü Risk Değerlendirme Kontrol Listesi İndirme bağlantısı tablonun sonundadır Dosyayı Bilgisayarınıza indirmek için TIKLAYINIZ.   SONUÇ Günlük hayatta kullandığımız kıyafetlerin üretimi söz konusu olduğunda, diğer iş kollarında olduğu gibi yapılan işlerin sınıflandırılması önem kazanmaktadır. Temel girdisi elyaf olan üretim çalışmasında kumaşın son ürün haline gelmesine kadarki tüm süreçler, yapılan işler, kullanılan ekipman, malzeme, kimyasallar, enerji vb. dikkate alınmak zorundadır. Bu durum, iyi bir risk analizi ve değerlendirmesini gerektirmektedir. UNUTULMAMALIDIR Kİ; “HİÇBİR GEREKÇE İŞ SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİ ÖNLEMLERİNİN ALINMASINI ERTELEMEZ”…     Yazının tüm hakları www.nedenisguvenligi.com‘a ve yazara aittir. Telif hakları kanunu gereğince kopyalanamaz ve/veya farklı bir yerde kullanılamaz. Ancak alıntı yapıldığında link ve adres verilmek zorundadır. Kaynaklar; Neden İş Güvenliği İSG Komisyonu Özdemir, E. 2014. Read the full article
0 notes
astrafizik · 7 months
Text
0 notes
gundemege · 1 year
Text
Depremzede Gülnihal Kıvrak deprem anını anlattı: O an sadece nutkunuz duruyor ve bakıyorsunuz
Tumblr media
Aydın Aile ve Sosyal Hizmetler İl Müdürlüğü, Aydın’a gelen depremzedelerin yaralarını sarabilmek amacıyla gerçekleştirdiği çalışmalarına aralıksız devam ediyor.Bu çerçevede 65 yaş ve üzeri depremzedelere moral olabilmek amacıyla Adnan Menderes Demokrasi Müzesi’ne gezi düzenlendi. Efeler ilçesindeki öğrenci yurtlarından alınan 65 yaş ve üzeri olan 15 kişi, müzeye getirildi.Rehber eşliğinde müzeyi gezen yaşlılar hem merhum Başbakan Adnan Menderes’i yakından tanıdılar hem de depremin acılarını unutabilmek için moral buldular. Çok zor günler geçirdiklerini ve düzenlenen gezi ile bir nebze de olsa moral bulduklarını ifade eden Kahramanmaraşlı Depremzede Gülnihal Kıvrak, deprem anında insanın şoka girdiğini belirterek “O gün adeta yer yerinden oynadı” dedi.Deprem anında saklanmanın akla gelmediğini ve şoka girildiğini ifade eden Gülnihal Kıvrak; “Gece saat 04.17’de hafif bir gürültü ve sarsıntı ile uyandık. Arkasından adeta zıp zıp topunu masaya attığınızda zıplar ya. O şekilde televizyon, masa zıpladı. Yer yerinden oynadı. Sadece gördüğüm buruşmuş bir kağıdın açılıp kapanmasıydı. O an sadece nutkunuz duruyor ve bakıyorsunuz. Şoka giriyorsunuz. O şoku ben, belki de bir kaç gündür bu müzeleri gezip, gelen dostlarımızın sayesinde, sohbetle attım diye düşünüyorum. Günlerce uyku uyumamıştım. Bugünlerde daha iyiyiz. Deprem sonrasında ailemle hep birlikte karar verip, önce büyük oğlumla Konya’ya gittik. Büyük oğlum Konya’da kaldı. Biz Aydın’a diğer oğlumun yanına geldik. Read the full article
0 notes
teknojihaberleri · 1 year
Text
Ray-Ban Stories Gözlüklerin WhatsApp Desteği Genişledi!
Şimdilerde Meta ismiyle anılan Facebook'un kurucusu Mark Zuckerberg, sosyal medyada dikkat çeken bir paylaşım yaptı. Zuckerberg, bu paylaşımında Ray-Ban ile iş birliğinde geliştirilen akıllı gözlük için yeni bir özelliğin kullanıma sunulduğunu duyurdu. Ray-Ban Stories isimli gözlük için geliştirilen özellik, kullanıcı deneyimini hayli iyileştirecek gibi görünüyor.
Ray-Ban Stories için geliştirilen yeni özellik, kullanıcıların WhatsApp'ı doğrudan kullanabilmelerini sağlıyor. Gözlüğü takan kullanıcılar, bundan sonraki süreçte WhatsApp için akıllı telefona ihtiyaç duymayacaklar. Zira gözlükler üzerinden WhatsApp aramaları yapılacak, gelen mesajlar dinlenecek ve mesaj gönderimleri yapılabilecek. Zuckerberg, ilerleyen dönemlerde yepyeni özelliklerle yeniden karşımıza çıkacağını söyledi. Meta patronuna göre Ray-Ban Stories, yakın bir gelecekte sesli komutlar ile WhatsApp veya Messenger'da mesaj yazıp, gönderebilecek.
Zuckerberg'in Ray-Ban Stories'li fotoğrafı
Tumblr media
Ray-Ban Stories, etkileyici özelliklere sahip olan bir gözlük. Bu bağlamda; dahili kamerası bulunan gözlük ile fotoğraf ve video çekimleri yapılabiliyor. Ayrıca bu gözlüğü kullanarak Meta'nın tüm sosyal ağlarını teknik anlamda kullanabiliyorsunuz. Ancak gözlüğün bazı sakıncaları da var. Tahmin edebileceğiniz üzere gizlilik. Çevrenizde bu gözlükten kullanan birisi varsa, evinizde ya da iş yerinizde video kayıtları alıp, bu kayıtları kullanabilir.
Meta ile Ray-Ban ortaklığında geliştirilen gözlük, bazı aşamalarda kullanıcıların hayatını kolaylaştırıyor. Örneğin; bu gözlükte bulunan 5 MP çözünürlük sunan kameralarla çekilen fotoğraf ve videolar, anında Facebook'ta paylaşılabiliyor. Aramalar için de kullanılabilen gözlük, sahip olduğu gürültü engelleme desteği ile hiç de fena sayılmayan görüşmelere imkan tanıyor.
Gizlilik kavramını yok ettiğimiz, Ray-Ban Stories inceleme videomuzu aşağıdan izleyebilirsiniz:
youtube
0 notes
aydinrehberi · 2 years
Text
Aydın'ın Efeler ilçesinde yaya ve araç trafiğinin ağır olduğu caddede ilerleyen ve üzerinde inş kent aydın haberleri t gereçleri bulunan bir tır çam ağacına çarparak devirirken, olay anında bölgenin boş olması faciayı önledi. Aydın'ın Efeler ilçesinde yaya ve araç trafiğinin ağır olduğu caddede ilerleyen ve üzerinde inş kent aydın haberleri t materyalleri bulunan bir tır çam ağacına çarparak devirirken, olay anında bölgenin boş olması faciayı önledi.Olay, Cumhuriyet Mahallesi İstasyon Bulvarı üzerinde s kent aydın haberleri t 10.00 sıralarında meydana geldi. Olay Yerinden Aktarılan Bilgilere nazaran B.B. yönetimindeki 56 KD 032 plakalı inş kent aydın haberleri t gereci yüklü tır seyir halindeyken dorsesindeki gereçler kaldırımdaki çam ağacının kısımlarına takıldı. Büyük bir gürültü ile kökünden kopan ağaç devrildi. Yaya ve araç trafiğinin en ağır olduğu bölgelerden biri olan bulvar üzerinde meydana gelen olayda baht yapıtı ölen ya da yaralanan olmazken olay anında bölgenin boş olması faciayı önledi. 112 Acil Davet Merkezi'ne yapılan ihbar üzerine bölgeye polis ve belediye takımları sevk edildi. Kısa müddette olay yerine gelen polis takımları bölgeyi trafiğe kapatırken, Aydın Büyükşehir Belediyesi Park ve Bahçeler Daire Başkanlığı grupları de çalışma yaparak devrilen ağacı kaldırdı.Olayla ilgili soruşturma sürüyor. - AYDINKaynak: aydın haberleri / 3. Sayfa Olay ve daha fazla aydın haber yazıları okumak için Vilayet Haberleri > Aydın sayfasını ziyaret edebilirsiniz. https://rehberaydin.com/insaat-malzemesi-yuklu-tir-agaci-devirdi/
0 notes
kombiteknikservisi · 2 years
Text
Bursa ECA Kombi Servisi https://www.kombiservisii.com/bursa-eca-kombi-servisi/?feed_id=1315&_unique_id=62cc8ee57deaf #kombiservisi #kombitamiri #kombici #kombiustasi #arçelik #baymak #viessmann #demirdöküm #ferroli #bosch #eca #vaillant #alarko #buderus #airfel #daikin #ariston 7/24 Acil Kombi Servisi ve #kombi Tamircisi #ankara #istanbul #bursa BURSA ECA KOMBİ SERVİSİ Bursa ECA Kombi servisi bir çok arıza oluşabilir. ECA Kombi Bakım Tamir servisimiz İtibarımız, sizi memnun etmek için sıkı çalışma ve özveri ile inşa edilmiştir. Teknik servis olarak ECA cihazlarınızın bakımlarını son teknoloji cihazlar ile büyük bir titizlikle yapmaktayız. Firmamız,Bursa yöresindeki müşterilerine uzun yıllardır profesyonel bir Bursa ECA servisi hizmeti vermektedir.Bursa ECA kombi servisi bakımında kombi yanma odası sökülür ve ko...
0 notes
yeryuzugokyuzu · 3 years
Text
"Kalbime bu gökyüzünü ve kuşları sen soktun,şimdi göğüsümü parçalayarak dışarı çıkıyorlar."
Gökhan İnesi 🕊️
Tumblr media
"kendilerini ölmeden ceset olarak algılayanlar intiharlarını, başkalarının bir vasiyeti gerçekleştireceği gibi gerçekleştirir."
"İntihar gibi istediğin an çıkıp gidebileceğin bir kapısı var dünyanın. aslında o kapının koluna tutunarak ayağa kalkıyorum hep."
Gökhan İnesi... o kapıdan çıkıp gitmişsin.
Simone de Beauvoir diyor ki; "Bir intihar olayı okuyunca, insana buz gibi ter döktüren şey, ..... , intihardan hemen önce o kalpte olup biten şeydir."
o kalpte olup biten şeyleri anlamak çok ağır, hiçbir zaman anlamamayı dileyeceğimiz kadar... bu dünyadan kendi isteğiyle gitmiş bir ruh daha. o ruhları hayatta iken göremeyen, anlayamayan diğer ruhlar arkada kalanlar. içinde hep o hissi taşıyan diğer ruhlar da burada, hala hayatta. dilerim onlar hayata tutunabilir. Gökhan İnesi öte dünyan iyi olsun, ruhun huzur bulsun, rahmetle... 🕊️
06.06.2021 04:33
19 notes · View notes
cathely-chan · 3 years
Text
55 Dakika
Önceki Sonraki
Bölüm listesi
Tumblr media
17. bölüm
"Ne-... neler oluyor!? Nasıl ya...!?"
Atsushi, gözlerinin önünde gerçekleşen sahneyi izleyerek bağırdı. Her şey ama her şey yanıyordu. Ada, deniz, Yokohama.
Bu sıcak hava dalgası, adanın tam merkezine doğru giderek yaklaşıyordu. Devasa ısı kabuğu sıfır noktasına doğru küçülüyordu. Atsushi'nin bulunduğu yere ulaşmak üzereydi.
"Bu taraftan evlat!"
Wells adlı terörist— sarışın kadın pencereden bağırdı. Destek direklerinden birinin etrafına bir tel sarılmıştı ve kalçasında bir kasnağa bağlıydı.
Kadın cama kurşun sıktı. Acımasız, yuvarlak bir atış yaptığı pencerede dairesel bir çatlak bıraktı.
Cam sayısız parçaya ayrılarak dışarıdaki zemine düştü.
"Ne yapıyorsun!?" Wells onu yanına çağırdı.
"Fakat.....!"
Atsushi tereddüt etti. Onun niyetini anlamamıyordu. Ayrıca güvenebileceği biri olup olmadığını da bilmiyordu. Ayrıca, yaklaşan sıcak hava dalgasından kaçabilmelerinin olası bir yolu olabileceğini hayal bile edemiyordu.
"Arkadaşlarını kurtarmak istemiyor musun!?"
Arkadaşlarım.
Ajanstaki herkesin yüzleri zihninde canlandı. Bu adada bir yerlerde olan arkadaşları. Beni kibarca kabul eden insanlar. Atsushi hareket etti. Wells'in elini tuttu.
"Aşağıya!"
Wells ve Atsushi kırık pencereden atladılar ve havaya uçtular.
Kulenin en tepesinden yere doğru indiler. Etraflarındaki dünya yaklaşan kırmızı kabukla kaplanmıştı. Kaynayan deniz. Isı dalgası aniden Atsushi'nin boğazını yaktı. Denizden gelerek anında buharlaşan ve genişleyen su buharı, gök kabuğundan önce ulaşan bir şok dalgası oluşturdu.
Manzara, dünyanın sonuydu.
Hâlâ havada olan Wells teli çözdü, sonra sarı saçlarını sallayarak yere indi. Atsushi, ondan hemen sonra indi, kolları ve bacakları kaplanın canavarsı formuna dönüşmüştü.
"Orada, ormanın içinde, bodruma bir giriş var! Çabuk oraya git!"
İndikten sonra Wells ormanı işaret etti ve tek kelime etmeden Atsushi harekete geçti.
Bodrum katına giriş, zemine gömülü iki dev demir çifte kapıydı. Ortada zincirlerle kapatılmış devasa bir kilit vardı.
"Isı dalgası on saniye içinde bize ulaşacak! Anahtarla açmaya vakit yok, ben kendim açacağım!"
Wells, kıyafetlerinin içinde bir yere gizlenmiş askeri bir bıçak çıkardı. Kenarı zincirlere soktu ve onu bükerek açmaya başladı.
Bu şekilde asla yapamazlardı.
"Lütfen kenara çekilin!"
Atsushi, Wells'i kenara itti ve öne çıktı. Dönüştürülen kaplan kollarını kullanarak pençeleriyle zincirlere şiddetle vurdu. İki vuruşta, üç vuruşta, en zayıf halkalar koptu ve kilit açığa çıktı. Atsushi kilidi kavradı.
"Aaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaargh!"
Kaplanın kolları aniden genişledi. Çok geçmeden, dökme demir kilit, kaplanın gücü altında gıcırdadı, sonra kaynağında çatlamaya başladı.
Atsushi'nin gücüne dayanamayan kilit, bir çığlığı andıran bir sesle ikiye ayrıldı. Wells hemen demir kapıları tuttu ve tüm vücut ağırlığını kullanarak açtı.
"İçeri gir!"
Söylemesine gerek yoktu. Sıcak dalgası çoktan kaşlarını kavurmuştu.
Aşağıda ne olduğunu düşünmeden, Atsushi kendini çukurun karanlığına attı.
18. bölüm
"Higuchi! Neredesin? Cevap ver!" diye bağırdı Akutagawa ormanın içinden.
Isı dalgası kirpiklerini yaktı. Sıcak rüzgarlara dayanamayan ağaçlar, etrafındaki her şeyi kendiliğinden tutuşturdu.
"Demek bu İmha Silahı..." dedi Akutagawa sıcak hava dalgasının ortasında. Sıcak su buharı üzerine indi, boğazını yaktı ve sadece kuru bir vızıltı çıkarabildi.
Isı dalgası tenini kavuruyor ve gözbebeklerindeki nemi buharlaştırıyor, delici bir acıya neden oluyordu. Ancak Akutagawa hafifçe gülümsedi.
"Anlıyorum... demek bu benim ölümüm. Benim sonum." Alev alev yanan ağaçların arasında Akutagawa'nın ifadesi huzurluydu. "Hayal ettiğimden çok farklı....... ne kadar beklenmedik."
Daha da şiddetli bir ısı dalgası yükseldi.
Akutagawa'nın siyah giysisi, sanki gerçeklik çarpışıyormuş gibi çok boyutlu bir şekil alarak kıvrıldı. Ortaya çıkan şey, ceketinin karanlığından oluşan dev bir oraktı.
Siyah orak, Akutagawa'nın önündeki boşluğu biçti. Denizden gelen sıcak hava dalgasını hemen engelledi, böylece artık ona ulaşamazdı.
Boş alanı parçaladı. Akutagawa'nın yeteneği ‘Rashomon’ her şeyi paramparça edebilirdi. Bu, kendisi boş uzayla karşı karşıyayken bile böyleydi. Ayrık düzlemlere bölünen hava, artık hiçbir şeyi, dünyayı yok eden bir ısı dalgasını bile iletemiyordu.
"........Ve yine de..." diye mırıldandı.
Havadaki boşluk kapandı ve yine, ısı dalgası üzerine doğru ilerledi.
Havadaki kesintiler sadece birkaç saniye sürdü. Akutagawa'nın kendisi bile, ezici ölümcül derecede sıcak rüzgara karşı sonsuza kadar savunamazdı.
Akutagawa ormanda yürüdü.
Havayı yavaş yavaş kesmeye devam etti ve kendi etrafında bir tür sığınak yarattı.
Isı dalgası, yanan ağaçlar ve hatta eriyen binaların damlacıkları Akutagawa'ya saldırdı. Akutagawa hepsini kesip, ardından etkiyle karşılaştığında yeniden keserek yürümeye devam etti.
Bununla birlikte, ölümü gelmişti. Adanın yüzdürme gücü bir düşüş yaşadı ve batmaya başladı, yerdeki sarsıntılarla eşleşemezdi. Akutagawa dizlerinin üzerine düştü.
"Bir kişi sonsuz rüzgarda yıkansa ve büyük denizde sadece köpük haline gelse bile kim olduklarını bilmeden—veda bile etmeden..." diye mırıldandı Akutagawa, sanki bir şiir okuyormuş gibi yüzünü gökyüzüne çevirerek, "...kalp kıpırdamaz, çünkü o, hiç bilmeden geçip giden yalnızlığın yanında bir hiçtir."
Kabuk neredeyse onun üzerinde uçuyordu. Çevredeki ısı dalgası zaten birkaç yüz Fahrenheit derecesini aşmıştı. Uzaydaki gözyaşlarının köşelerinden bir ısı üflemesinden fazlası geçmedi, ama eti anında köpürdü ve yandı. Ama o zaman bile Akutagawa gülümsedi.
"Şu anda... beni üzen tek şey bu."
Asla bir başka ruha ulaşamayacak olan bir gülümsemeden fazlasını yapamayan Akutagawa'nın vücudu, alevlerin içinde kayboldu.
19. bölüm
Atsushi boşluğa çömeldi.
"Ahh..."
Demir kapıları geçerek delikten aşağı atladıktan sonra, yeraltındaki dev bir odaya girmişti. Çıplak taş zemine çarptığında düşüşünden dolayı elleri ve ayakları acıyla karıncalandı.
"Uyandın mı?"
Odanın ortasından gelen bir ses duydu. Loşlukta tek bir masa duruyordu ve yanında sarışın kadın vardı. Sıra dışı bir boşluktu. Kare odanın duvarları, zemini ve hatta tavanı bile çıplak taştan yapılmıştı. Tek ışık kaynağı masanın üstündeki bir nesneydi. Atsushi, ne olduğunu hemen anlamadan önce bir şeylerin tuhaf olduğunu hissetti: Oda sıcak değildi. Dışarıdaki sert rüzgar saçları yakacak kadar kavurucuydu. Yeraltında ne kadar uzakta olursa olsun, adadaki hiçbir yer bu kadar serin olmamalıydı. Üstelik gürültü de yoktu. Kesinlikle şimdi bile, Kabuk adayı kavuruyordu. Binaların gürlemelerini ve hatta adanın kendisinin yok edilmesini bile duyamamaları bir anlam ifade etmiyordu. Ve yine de sessizdi.
"Neredeyim?" diye mırıldandı Atsushi, kendi kendine soruyormuş gibi. "Artık adada değil miyiz?"
Wells, odanın ortasında dururken, "Maalesef hâlâ adadayız," diye itiraf etti. Kadın olduğunu gizleyen düz sesi duvarlarda yankılandı. "Bu oda da yakında kaybolacak ama benim yeteneğim zamanı geciktirmek ve dışarıda olanları yavaşlatmak."
Wells elini ışık kaynağına koydu. Gözleri karanlığa alıştıktan sonra, Atsushi sonunda onun ne olduğunu anlayabildi. Bir kameraydı. Wells'in boynuna astığı şey şimdi masanın üzerinde duruyordu ve flaş ampulünden yayılan soluk bir ışık odayı aydınlatıyordu. Atsushi önce yanlarına, sonra yukarı baktı. Üzerinden geçtikleri demir kapıları görebilmeliydi, ama artık orada değillerdi. Odaya sadece karanlık sızıyordu. Tavan eriyordu.
Wells aniden, "Vaktimiz yok, o yüzden kısa keseceğim," dedi. "Silah etkinleştirildi ve bu ada, yakındaki araziyle birlikte artık var olmaktan çıktı. Patlama yirmi iki mil yarıçapındaki her şeyi yok etti. Kabuk'un maksimum sıcaklığı yaklaşık yüz sekiz bin Fahrenhayt derecedir. Önceki hesaplamalarıma göre yaklaşık dört milyon insan öldürüldü."
"Dört...!?" şaşkınlıktan Atsushi'nin soluğu kesildi. Dört milyon insan Yokohama'daki neredeyse herkesin öldürüldüğü anlamına geliyordu.
"Bunun tek sebebi İmha Silahı —Kabuk— olarak bilinen savaşın sonunda yaratılan bir silah. Birisi silahı adaya kaçırdı ve patlattı. Onu durdurmak için adaya gizlice girdim ama başaramadım. Ve... gerisini biliyorsun."
"B-bekle!" Atsushi araya girdi. "Yani sen terörist değil misin? Ve o silah hakkında bu kadar çok şeyi nasıl biliyorsun ki?"
"Cevap basit—çünkü onu ben yarattım."
"…!"
Atsushi ne yapacağını bilemez haldeydi. Wells, tarafsız bir tonda açıkladı, "Avrupa ulusları, on dört yıl önce belirli bir yetenek kullanıcı grubunu savaşa gönderdi. Hugo, Goethe ve Shakespeare—bilindiği gibi Aşkınlar—çatıştı ve tarihteki en fazla savaş zayiatı ve hasarla sonuçlandı."
Atsushi tek kelime edemedi. Savaşı biliyordu, ancak yetenek kullanıcılarının dahil olduğunu ilk kez duyuyordu.
Wells sakince, "İngiltere'de yetenek-silahı geliştirmede mühendis olarak çalıştım," diye devam etti. "O sıralarda İngiltere'de yetenek tekilliklerini kasıtlı olarak uyandırarak onları silahlara entegre eden deneyler yapıyorduk... Beceri tekilliğine aşina mısın?"
Atsushi, olmadığını söyledi.
"Tekillik, iki becerinin birbirini iptal etmesi ve her iki beceriden de farklı bir şey yaratmasıdır. Diyelim ki birisi rakibini her zaman kandırma yeteneğine sahip, ancak rakibi her zaman gerçeği ortaya çıkarma yeteneğine sahip—ne olurdu? Ya enerjiyi tek bir noktaya yoğunlaştırma yeteneğine sahip biri, yeteneğini enerjiyi dağıtma yeteneğine sahip biriyle aynı anda kullanırsa? Genellikle, bir yetenek diğerine üstün gelirdi. Bununla birlikte, nadir durumlarda, her iki yetenek de etkileşime girecek ve normal yeteneklerin yapabileceğinin ötesine geçen inanılmaz derecede derin sonuçlar üretecektir. Bu yetenek tekilliğidir."
"O zaman… o göksel küre bir yetenek tekilliğinden mi yaratıldı…?”
Wells sarı saçlarını karıştırdı ve başını salladı.
"Aynen öyle. Yeteneğim, zamanı yerel olarak manipüle etmemi sağlıyor. Bu yeteneği çeşitli sihirli efektlerle birleştirdik—bu durumda, ateşli bir kabuk üreten bir tılsım yaratma yeteneği. Bu iki yeteneği birleştirip bir tekillik oluşturduktan sonra, yetenekler sınırlarının çok ötesine geçti.”
Yürürken Wells, "Belirsizlik ilkesine aşina mısın?" diye devam etti.
"'Belirsizlik ilkesi'…?"
“Yetenekler ne olursa olsun, bu dünyada zaman ve enerji arasında bir belirsizlik vardır. Kısa bir zaman diliminde meydana gelen ∆E enerjisinin çarpımı ile ∆t—∆E ve ∆t yalnızca Planck sabiti h ile orantılı sabit bir değer alabilir. Çarpım sabittir, dolayısıyla ∆t sabit bir değere yakınsar ve ∆E dağılır ve büyük bir değer alır. Eğer ∆E sabit bir değere dönüşürse, ∆t eş-uzaylı hale gelecektir. Bu belirsizliktir."
"Um..." Atsushi biraz utanarak kekeledi. "Gerçekten üzgünüm, ama... neden bahsettiğin hakkında hiçbir fikrim yok."
"Ah," diye yanıtladı Wells başını sallayarak. Hiç aldırmamış gibiydi. “Basitçe söylemek gerekirse…yanan bir kibritin olduğunu düşün. Saniyenin trilyonda birinin trilyonda birinin trilyonda birinin ve başka bir saniyenin bir trilyonda biri kadar bir süre için, bir kibritin küçük alevi bile dünyayı ateşe verecek kadar yüksek bir enerjiye, tabiri caizse enerjinin dalgalanmasına sahip olabilir. Bununla birlikte, enerji ne kadar büyük olursa, var olabileceği süre o kadar kısa olur. Bu nedenle, dış dünyayı asla etkilemeyecektir.”
Atsushi onun söylediklerini anlamak için beynini zorlamaya başladı. Çok kısa bir süre için var olan büyük miktarda enerji… Zamanı manipüle etme yeteneği… ve tekillik…
“Oh…!”
"Şimdi anladın mı?"
"Yani o kısa süreli güçlü enerji patlamasını büyük bir ateş topuna zorla dönüştürmek için yeteneğini mi kullandın?"
Wells başını sallayarak, "Aslında işin özü bu," dedi. “Zamanı manipüle etme yeteneğine hükmeden makine olan bu kamerayı ayarladım ve ∆t'yi genişlettim, böylece belirsizlik ilkesini kırdım ve bu devasa ateş topunu gerçek dünyada kilitledim. Kulağa kolay geliyor ama…”
Ama Wells cümlesini bitirmedi. Asla söylenmeyecek sözlerin havaya uçup gitmesine izin verdi. Bir an düşündükten sonra Atsushi konuştu.
"Ve birisi—ki bu birisi sen değilsin—o korkunç silahı ele geçirdi ve adada patlattı."
"Evet." Wells hafifçe kaşlarını çattı. "Kim olduklarını veya neyin peşinde olduklarını bilmiyorum, ama esasen silahın yerini daralttım—adanın en iç kısmında bulunan çok gizli bölgenin beşinci bodrum katı. Yine de tam olarak hangi odada olduğundan emin değilim."
Wells daha sonra ellerini çırptı ve Atsushi'yi şaşırtan bir şey söyledi:
"Geçmişe döneceksin, bu işin arkasında kim varsa bulacaksın ve silahı çalacaksın."
Atsushi'nin şaşkınlıktan dili tutulmuştu.
"……Ne?"
"Üzgünüm ama vakit yok. İstesen de istemesen de gideceksin."
"L-lütfen bekle," diye yalvardı Atsushi panik içinde. "'Geçmişe dönmek'? 'Silahı çalmak' mı? Neden bahsediyorsun?"
"Aynen daha önce açıkladığım gibi." Wells elini havaya kaldırdı. “Varoluş belirsizliği. Bunu, zaman miktarı (∆t) kısaldıkça enerjinin (∆E) nasıl büyüdüğü açısından düşünün. Küçücük bir enerjinin varlığı geçmişten geleceğe yayılabilir. Aynen böyle."
Kameranın merceğinden yansıtılan radyal bir ışık ve havada soluk bir ışık diyagramı çizdi.
"Zaman bir nehir olsaydı, o zaman enerji—bu dünyadaki tüm madde—suyun sessiz yüzeyindeki bir dalgalanma gibi olurdu. Dalgalanmanın halkaları etrafında birlikte varız. Varlığın zaman ekseninde tek bir nokta olduğuna inanmak kolay olsa da, dalgalanma gibi biraz daha geniş bir ölçekte varız. Varoluş, yukarı akıştan—geçmişten—aşağı akışa, geleceğe uzanır. Tabii ki, dalga merkezden uzaklaştıkça zayıflar ve sonunda yok olur. Ama bahsettiğim gibi, zaman aralığı—dalgalanma—enerji ne kadar büyükse o kadar küçüktür. Az miktarda enerji ise, dalgalanma büyüktür. Dolayısıyla geçmişten geleceğe daha geniş bir düzlemde var olurlar. Benim yeteneğim Zaman Makinesi, bu dalgalanmanın genliğini kullanır ve dünyanın enerjinin merkezinin—varlığın—geçmişte olduğunu düşünmesini sağlar."
Kamera aniden akıntı yönünde akan sessiz bir nehrin hologramını yansıttı. Ortada küçük bir dalgalanma belirdi.
"O dalga sensin," dedi Wells, işaret ederek. "Tek bir insanın sahip olduğu enerji çok büyüktür, bu yüzden gördüğünüz gibi dalgalanma son derece dardır. Geleceğe veya geçmişe yalnızca birkaç saniye gidebilirsin. Bir saate yakın geçmişe dönmek isteseydiniz, enerjinizin çok daha küçük olması gerekirdi. Önceki örneğimi ele alalım. ∆t ve ∆E sabit olduğundan, zaman aralığını artırmak istiyorsanız enerjiyi küçültmeniz gerekir.”
Wells parmağını salladı ve nehirdeki dalganın boyutu birkaç kez yavaşça dalgalanana kadar büyümesine neden oldu.
Atsushi, "Zamanda birkaç düzine dakika geriye gitmek için enerji miktarını azaltmamız gerektiğini anlıyorum," diye başladı, "ama bu nasıl mümkün olabilir ki?"
"Kolay. Sadece insan olmayı bırakmalısın," dedi Wells dürüstçe.
“…Ha?”
“Bütün bir insanı geçmişe göndermek yerine, küçük bir kısmını göndereceğiz. Bu şekilde geçmişe gidebilir ve silahın harekete geçmesini önleyebilirsiniz.”
“Bekle, 'küçük bir parça'…? Tam olarak ne demek istiyorsun?"
"Gerçekten basit." Wells başını işaret etti. "Hafıza sinyallerini geçmişe göndereceğiz."
Atsushi onun ne demek istediğini anlayamadı.
"Benim ne…?"
"İnsan düşüncesi ve duygusu, beyinde ateşlenen nöronlardan başka bir şey değildir. Anılar, bu elektrik sinyalleri aracılığıyla beyin hücrelerinde kök salmaktadır. Başka bir deyişle, verilerdir. Hafıza sinyallerinizin enerjisi kendi başına son derece zayıftır.”
Wells, projeksiyon görüntüsünü değiştirerek parmağını bir kez daha kaydırdı.
“Kütle-enerji dönüşüm denklemi E = mc² kullanılırsa, altmış kilogram ağırlığındaki bir kişinin enerjisi yaklaşık 5,4 kentilyon joule'dür. Bu, geçmişe göndermek için çok büyük olur. Bununla birlikte, sinirsel ateşlemelerin enerjisi, birkaç düzine milivoltluk bir potansiyel fark boyunca hareket eden sodyumun elektrik potansiyelinden başka bir şey değildir. Zamanı manipüle eden bir beceriyle koşulsuz olarak kıyaslanamaz olsa da, güneş ile hapşırma arasındaki enerji farkı gibidir.”
Atsushi tam olarak anlamasa da yalan söylüyor gibi görünmüyordu. En azından, planın onun yeteneğini kullanarak anılarını geçmişe göndermek olduğunu anlamıştı.
Wells aniden bakışlarını tavana çevirdi.
"Zamanımız dolmak üzere."
Atsushi yukarı baktığında, tavandan çakılların düşmeye başladığını fark etti. Odanın içindeki zaman dış dünyaya yetişiyordu.
“Beynin anılarından geçmişe sinyaller gönderirken, onları ancak güvenli bir şekilde otuz üç yüz saniye—tam olarak elli beş dakika geri gönderebilirim. Bu senin ikinci başlangıç ​​noktan olacak.”
Atsushi aniden kameranın ışığının güçlendiğini fark etti. Bir zamanlar loş olan oda şimdi gün gibi aydınlıktı.
"Sana güvenmemin nedeni kendimi geçmişe geri gönderememem. Yeteneğim sadece bir kez birini göndermeme izin veriyor ve ben zaten savaş sırasında kendimi geri göndermiştim." Wells'in sesi ışık tarafından yutulurken yavaşça azaldı. “Bu yeteneğimi kullanarak kaçınmak için kullandığım çok sayıda olaya ve kazaya tanık oldum. Aslında o kadar çok kazaya karıştım ki insanlar artık bana terörist muamelesi yapıyor.”
Parlak ışık o kadar güçlüydü ki Atsushi artık gözlerini açık tutamıyordu. Yüzünü elleriyle kapattı ve kör edici ışıktan kaçınmaya çalıştı ama gözlerini ne kadar sıkıca kapatırsa ya da yüzünü ne kadar örterse örtsün engelleyemedi.
"İstesen de istemesen de seni geri göndereceğimi söyledim ama mümkünse nasıl hissettiğini duymak isterim. Silahı durdurmak, insanlarını kurtarmak ve arkadaşlarını korumak istiyor musun?”
Atsushi dayanılmaz ışıkta boğulurken bile, sözleri açıkça onun kalbine ulaştı. Ama onun açıklamasını dinlerken çoktan kararını vermişti.
"Evet," Atsushi kesin bir şekilde yanıtladı.
"İyi." Wells'in ciddi ifadesi biraz gevşedi. "Son bir şey. Bildiğin gelecekten kimseye bahsetme. Mümkün olduğunca yalnız çalış. Eylemlerini büyük ölçüde değiştiren bir kişi bir başkasını etkileyebilir. Bu küçük bir ada. Düşmanın neler olup bittiğini öğrenmesi uzun sürmeyecektir... Şimdi, şimdiki zamanımızda patlama zamanı öğlen on ikiydi. Ancak arkadaşların eylemlerini değiştirirse, düşmanın da fikrini değiştirmesi ve böylece silahı daha da erken patlatması kuvvetle muhtemeldir.”
Işık o kadar güçleniyordu ki Atsushi onun kendisine doğru baskı yaptığını hissedebiliyordu. Cevap vermek için ağzını açtı ama sesi ışık tarafından boğuldu. Onun baskısı altında bile duramaz hale gelmesi uzun sürmedi. İşte o zaman Atsushi bunu fark etti. Bu ışık değildi. Bu, kameradan çıkan ve ışık şeklini alan yeteneğin gücüydü.
"Sana güveniyorum."
Bir nedenden dolayı sadece Wells'in soğuk sesi Atsushi'ye ulaştı. Bunun üzerine odayı koruyan zaman üzerindeki kontrol ortadan kalktı. Dışarıdaki zaman odaya yetişti ve kavurucu rüzgarlar yeraltına doğru esti. Yüzlerce Fahrenhayt derece olan şiddetli esintiler her şeyi yok etti. Hepsi kıpkırmızı siklon tarafından yutuldu. Sonunda, Kabuk'un kendisi odanın üzerine alçaldı ve kalan her şeyi buharlaştırdı. Wells ve hatta kamera bile eriyip yok oldu. Bir an önce, gökten karanlık bir gölge düşmüş gibi görünüyordu, ama kontrol etmenin bir yolu yoktu. Atsushi'nin gördüğü son şey buydu. Her şey gözden kayboldu. Bilinci bile yok oldu...
"Atsushi, pruvada dikilip ne yapıyorsun?! Eğer denize düşersen, seni geride bırakırız!"
Atsushi'nin kalbi ani sesle atmaya başladı. Nefesi, kalbi, kanı sanki her şey durmuş gibi hissetti. Konuşamadı. Kafası boştu ve neler olduğu hakkında hiçbir fikri yoktu. Uçsuz bucaksız okyanusun üzerinde durdu. Yüksek hızlı katamaran dalgaları keserek Atsushi'yi deniz suyuyla sıçrattı.
"Ah...hm..."
Atsushi konuşmaya çalıştı ama ağzı açılıp kapanmaktan başka bir şey yapmadı.
"Atsushi? Hayallere dalıp gitme zamanı değil. Okyanusa düşmeyi cidden o kadar çok mu istiyorsun?"
Kunikida'nın sesini duyabiliyordu ama arkasına dönemedi.
“Kunikida…”
Titreyen boğazından çıkarabildiği tek kelime buydu. Okyanus göz alabildiğine maviydi. Martılar yukarıda gökyüzünde ciyakladı. Denizin üzerinde asılı tehlikeli bir şey yoktu. Kabuk yoktu. Isı dalgası yoktu. Hiçbir şey yoktu.
"Bugünün hava koşulları %0 yağış ihtimali olduğunu belirtiyor. Rüzgar güneyden güneydoğuya doğru esiyor ve dalga yüksekliği 1 metreden 1.5 metreye ulaşıyor, ek olarak—"
"Kunikida," dedi Atsushi sonunda döndükten sonra, "saat kaç?"
"Ne? Saat 11:05. Neden ki?"
Öğleye elli beş dakika vardı.
"Her halükarda, sana içeride ihtiyacım var. Bu bir tatil değil, bilmeni isterim. Son işimizle ilgili bir toplantı yapmak üzereyiz," diye bağırdı Kunikida defterini kapatırken. Atsushi daha sonra kararsız bir şekilde onu içeri doğru takip etti.
20. bölüm
Kunikida'yı kabine kadar takip ettikten sonra, Atsushi diğer ajanların zaten içeride beklediklerini gördü. Tanizaki, Naomi, Yosano, Kenji—her biri kendi yollarıyla zaman öldürüyordu. Atsushi neler olduğunu anlayamadı. Her şey görüş alanındaydı, ancak beyninin etrafından bilgi süzülüyordu, bu da herhangi bir şeyi anlamayı reddediyordu. Atsushi kabinde değildi. Deneyimleyemeyeceği anıların içindeydi.
—"Yaklaşık dört milyon insan öldürüldü."
—"Geçmişe döneceksin, bu işin arkasında kim varsa bulacaksın ve silahı çalacaksın."
"Herkesin dikkatine! Şimdi toplantıya başlayacağız," dedi Kunikida yüksek sesle. Ancak, tek bir ajan bile ona bakma zahmetinde bulunmadı. Tanizaki inliyordu, Yosano fotoğraflarını seçmeye kendini kaptırmıştı, Kenji uyuyordu ve Naomi kardeşi dışındaki insanları umursamıyordu bile.
Atsushi bile dikkat etmiyordu. Eğer bu bir rüya değilse ve gerçekten olacaksa...
Öğlene elli beş dakika vardı. Sadece elli beş dakika.
"Atsushi. Orada mısın?"
Kunikida'nın sözleri Atsushi'yi aniden kendine getirdi.
"Ah... Üzgünüm," diye yanıtladı Atsushi telaşla. "Ne hakkında konuşuyorduk?"
"Cidden mi?" Kunikida kaşlarını çattı. "Lütfen odaklan. Tatilde değiliz."
"Üzgünüm," diye özür diledi Atsushi neredeyse duyulmaz bir sesle. "Hey, Kunikida... Aslında..."
—"Bildiğin gelecekten kimseye bahsetme."
—"Fakat arkadaşlarınız eylemlerini değiştirirse, düşmanın da fikrini değiştirmesi ve böylece silahı daha erken patlatması muhtemeldir."
"Ben, uh..." Atsushi sözlerini yuttu. "Önemli değil."
"Ah... Bu uzun bir kaç gün olacak. Bizim işimiz bu vapurun gittiği adadaki hırsızları yakalamak. Müşterimiz bizi orada bekliyor olacak."
"Tamam."
Atsushi başını salladı. Tabii ki, bunu zaten biliyordu ve nasıl olacağını da biliyordu.
Kunikida not defterini karıştırırken, "Müvekkilimizin polis yerine bize, özel dedektiflere bu işi vermesinin nedeni, esas olarak adanın işleyişinden kaynaklanıyor," dedi. "Standart Ada'nın yüzen şehri, Almanya, İngiltere ve Fransa tarafından ortaklaşa bir yelkenli ada olarak tasarlandı ve toprakları üç ulus tarafından yönetiliyor. Ada tamamen kendi kendine yetiyor..."
Atsushi, hepsini daha önce duymuş olmasına rağmen, Kunikida'nın açıklamasının çoğunu anlayamadı bile. Düşünürken uzaktan denizin dalgalarını dinler gibi bilgiyi dinledi. Bombanın patlamasını durdurmak daha önce düşündüğü kadar kolay olmayacaktı. Başlangıç için, silahın nerede olduğunu bile bilmiyordu. Wells çok gizli bölgede olduğunu söylemişti, bu da içeri girmek için bir altın paraya ihtiyacı olduğu anlamına geliyordu. Sorun, onda olmamasıydı, bu yüzden silahın yanına yaklaşamayacaktı. Hırsızları kovalarken "son sefer" bir altın para alanına girmenin ne kadar zor olduğunun acı bir şekilde farkına varmıştı. Atsushi, önce tam teçhizatlı muhafızları ve gözetleme kameralarını halletmezse, silahı arama şansı bile bulamazdı.
"Atsushi. Dinliyor musun?"
Atsushi'nin bilgisi yoktu ama kontrol etmesi gereken çok fazla şey vardı. Belki de sadece elli beş dakikada her şeye bakmak bile mümkün olmazdı. Wells'le buluşabilir miydi acaba? Ama o bir terörist olarak kabul ediliyor, bu yüzden kesinlikle gölgelerden hareket ediyordur. Ayrıca, kendini geçmişe gönderemeyeceğini söylemişti. Başka bir deyişle, buluşsalar bile Atsushi'nin gelecekten geldiğini bilemezdi. Onunla temas kurmaya çalışmak, bu işi çözmenin dolambaçlı bir yolu olurdu—
"Atsushi, orada mısın? Gezip görmek için o kadar heyecanlısın ki, düşünmeden edemiyor musun yoksa?"
Atsushi, Kunikida'nın yakın gelen sesiyle irkildi.
"Odaklanmana ihtiyacım var. İş hakkında ne dediğimi duydun mu? O adada—"
Ancak Kunikida not defterinden okuyamadan Atsushi araya girdi:
"Bir tatil adası iken, aynı zamanda Almanya, İngiltere ve Fransa tarafından ortaklaşa tasarlandı, bu yüzden toprakları üç ulus tarafından yönetiliyor, değil mi?"
Kunikida, Atsushi'nin, okumak üzere olduğu notları harfi harfine okuduğunu duyunca irkildi.
"E-evet. Ama ek olarak—"
"Ayrıca adada gömülü vericilere sahip belirli madeni paralar olmadan girilemeyecek bölgeler var. Turistler bile bakır madeni para bölgelerine girebilirken, gümüş madeni para bölgeleri yalnızca çalışanlar içindir ve altın madeni para bölgeleri yalnızca seçkin bir azınlığın girebileceği gizli alanlardır."
"‘Altın para bölgeleri’ mi?" Kunikida'nın eli sayfayı çevirirken dondu. "Benim defterimde bununla ilgili hiçbir şey yok!"
"Ama gerçek bu."
Kunikida birkaç dakika defterine baktı ama çok geçmeden inledi. "Şey... Beni etkiledin. Hazırlıklı geldiğini ve iş konusunda çok hevesli olduğunu görebiliyorum. İyi çalışmaya devam et."
"Evet efendim."
Atsushi başını kaldırdı ve vapurun adaya yaklaştığını fark etti. Belki de devasa metal yığınını yüzen bir makine olarak adlandırmak daha uygun olurdu. Adanın ortasındaki uçan köprü ve yel değirmenleri tekneden görülebiliyordu.
"Neredeyse geldik," dedi Atsushi, Kunikida'ya. "…Sorun nedir?"
Kunikida koltuğunda kambur duruyordu, başını pirinç başağı gibi sarkıtmıştı.
Yan taraftan bakınca, cansız kül gibi yanmış görünüyordu.
"Defterime yazılmayan...bir şey vardı...? Ve Atsushi bunu benden önce bildi...? Hayatım bitti... Öldürün beni..."
Kunikida ölmek üzere olan bir adam gibi inledi, sonra koltuğuna yığıldı.
21. bölüm
Kunikida'nın cansız bedenini ayağa kaldırmayı başardıktan sonra grup, tekneden indi. Adaya ayak bastıkları an, Londra'dan ilham alan eski moda mimariyle karşılandılar. Gelip giden arabaların yanı sıra tuğla evler ve arnavut kaldırımlı kaldırımlar vardı. Ancak Atsushi'nin bakış açısından bu yeni şeyler çoktan etkisini yitirmişti.
Görünüşe göre ölümden döndükten sonra Kunikida, "Biraz daha gitmeden önce herkese bunlardan bir tane vereyim" dedi. Cebinden birkaç gümüş para çıkardı ve Atsushi dahil herkese birer tane verdi. Gümüş para güneş ışığında donuk bir şekilde parladı.
Altın para elde etmenin bir yolu yok muydu? Biraz güç kullanmak gerekse bile önemli değildi. Altın parası olan birini bulup ondan çalmak, gizli bölgeye girmenin en kolay yolu olabilirdi.
Atsushi başını salladı. Bu uzun vadede ona yardımcı olmayacaktı. Silahı aramak istiyorsa askerler ve içerideki güvenlik kameraları hakkında bir şeyler yapması gerekiyordu. Bu nedenle, yapılacak en iyi şey, altın parası olan birini bulmak ve ondan yardım istemek—ona bir silahın patlayıp adayı yok etmek üzere olduğunu söylemekti. Ama kimin altın parası olduğu hakkında hiçbir fikri yoktu. Dazai bile birini çalamadığını söylemişti. Ve Atsushi gerçekten birini yardım etmeye ikna etmeyi başarırsa, muhtemelen yaptıklarına bağlı olarak gelecek değişebilirdi. Ayrıca, yardım etmesini istediği kişi suçlu çıkarsa durum daha da kötüleşecekti.
Bu risk olmasaydı... Sadece elli beş dakika olmasaydı... Wells, ona arkadaşlarından yardım istemeden yalnız çalışmasını söylemeseydi...
O anda üstü kapalı bir araba, Atsushi ve diğerlerinin önünde durmadan önce takırdadı.
"Ahh... Bu Silahlı Dedektiflik Ajansı, sanırım?"
Atsushi abartılı bir iç çekişle karışan sese sıçradı.
Ahh, doğru. Nasıl unutabilirim? Onunla burada karşılaşacağımı zaten biliyordum.
Mavi iş elbisesi giyen genç bir adamdı. Otuz yaşlarında görünüyordu, ama tavırları onu hâlâ çok çok daha yaşlı gösteriyordu. Ancak Atsushi ona bakınca bambaşka bir şey gördü.
Güvenlik kamerasındaki tabanca...
Duvara sıçrayan kan...
“Ben...ahh...Standart Ada'nın kaptanıyım. Bana Kaptan Walston diyebilirsiniz. Ben...ahh...hepinizin gelmenizi ayarlayan müşteriyim. Sizinle tanışmak bir zevk."
"Ah, demek kaptan sizsiniz." Kunikida bir adım öne çıktı. "Bizi almaya geldiğiniz için teşekkürler. Bu arada… çok yorgun görünüyorsunuz. İyi misiniz?"
“Ah… Endişeniz için teşekkürler. Ancak… ahh… bu benim normal halim. Ah… Lütfen bunun için endişelenmeyin.”
"Her neyse, Kaptan Walston, şimdi bize görevin ayrıntılarını verebilir misiniz?"
Aniden, donuk bir elektronik zil sesi duyuldu. Atsushi, bunun kaptanın telefonunun, bir ramen tezgahının şal flütünün zil sesi olduğunu farketti.
"Alo? Ah, evet! Çok üzgünüm! Onu bulacağım! ...Evet, kesinlikle! Kimsenin rahatsız olmamasını sağlayacağım! Söz veriyorum!"
Kaptan özür diledikten sonra telefonu kapattı. Atsushi, kaptanı izlerken biraz düşündü. Bunu daha önce hiç düşünmemişti ama kaptan neden öldürülmüştü ki? Takım elbiseli bir terörist onu vurmuştu. Başka bir deyişle, onu Wells öldürmüştü. Ama neden? Görevi silahı bulmak ve geri almaktı, adadaki işçileri öldürmek değil.
Güvenlik kamera görüntülerinde Wells'in cansız gözleri görülüyordu. Atsushi hemen bir cevaba ulaştı: Kaptan bir şüpheliydi. Bunun arkasındaki insanlardan birinin o olduğuna inanmıştı. Aslında, silahın kesinlikle onda olduğunu düşünmüş olmalıydı. Onu öldürerek milyonların ölümünü engelleyebileceğini düşünmüş olmalıydı.
Ama yanılmıştı. Kaptanı vurmak, silahın patlamasını engellememişti. Bunun arkasındaki kişi o değildi. Wells düşmanı aramak için kendini geçmişe gönderemezdi. Başka bir deyişle, bu onun ilk ve tek girişimiydi, bu yüzden düşman hakkında ayrıntılı bilgi alamadığı sonucuna varılabilirdi. Ama olaya farklı bir açıdan bakacak olursak…
"Lütfen içeri gelin. Bu aslında son derece uzun bir bekleme listesiyle adanın en popüler oteli. Her neyse, lütfen istirahat edin..."
Kaptan onları otele götürmeye başlar başlamaz, Atsushi sessizce sordu, "Kaptan, üzerinizde... bir altın para bulunuyor, değil mi?"
"Ha?!" Kaptan şaşırmıştı. "B-bunu nereden duydun?!"
"Atsushi, geliyor musun yoksa gelmiyor musun?" diye sordu Kunikida otele doğru ilerlemeye devam ederken.
"Ah, üzgünüm. Bensiz devam edin! Hemen geleceğim!" Atsushi bağırdı. Kunikida'nın ilk zaman çizelgesinde duymadığı herhangi bir şeyi duymasını engellemeye çalışıyordu.
"Peki... altın parayı nereden öğrendin?" diye sordu kaptan, kıpırdanırken.
"Ah, şey..." Atsushi daha önce bulduğu bahaneyi kullandı. "Biz, dedektiflik ajansındakiler buraya gelmeden önce araştırmamızı yaptık. Adada gizli bir bölge olduğunu ve içeri girmek için özel vericili bir altın paranızın olması gerektiğini öğrendik. Her neyse, adanın kaptanı olduğunuz için sizde vardır diye düşündüm."
Kaptanın bir altın parası olması gerekiyordu. Wells'in muhtemelen silahın onda olduğunu varsaymasının nedeni, en azından bir altın paraya sahip olmasını gerektirecek bir pozisyonda olmasıydı. Altın paraya sahip olmaması, onu Wells'in ortaya çıkardığı suç profilinden önemli ölçüde ayırırdı.
"Ah, şey... Evet. Bende... bir tane var. Evet."
Kaptan cevap verirken hata yaptı. Atsushi aniden kaptanın telefon görüşmesini düşündü.
—"Çok üzgünüm! Onu bulacağım!"
Geçen sefer, kaptanın telefon görüşmesi pek dikkat çekmemişti ama kaptanın ne kadar depresif göründüğüne bakılırsa…
"Kaptan, siz… altın paranızı kazara kaybetmiş olabilir misiniz?"
"Eee!" Kaptan şaşkınlıkla sıçradı. "Hayır, uh..." Atsushi'ye baktı, sonra pes ederek derin bir iç çekti. "Ahh... Lütfen diğer çalışanlardan hiçbirine söyleme. Bu son derece değerli bir altın para ve kimsenin bundan haberdar olmaması gerekiyordu, ama... sanırım biri onu çaldı."
"Çalındı mı?"
"Ne zaman üzerimde olsa çok dikkatli davranırdım, ama… Ah… Alabildiğim tek şey bir rütbe düşmesi olsaydı şanslı olurdum… Bu neden benim başıma geldi…? Her gün adanın koruyucu meleğine dua ediyorum…”
"'Koruyucu melek'?"
"Kurulduğu günden beri adadaki insanları gözetlediği söylenen efsanevi bir koruyucu var. Efsaneye göre gücü adanın şeklini özgürce değiştirebiliyor ve bunca yıldır onu yabancı düşmanlardan koruyormuş. Ahh… Odamda her gün dua ettiğim bir haçın yanında süslenmiş bir koruyucu heykeli var, bu yüzden tek istediğim bu seferlik bana yardım etmesi."
"Anlıyorum…"
Görünüşe göre her bölgenin kendi efsaneleri var. Ama son teknolojiyle dolu bir adada yerel bir tanrıya sahip olmak gerçekten mantıklı mıydı ki? Ayrıca gerçek tanrı bir ada efsanesi ve haç için dua edildiği için kızmaz mıydı…? Her halükarda, kaptanın neden iç çekmeden duramadığı artık açıktı.
"Kulağa zor geliyor." Atsushi anlayışlı bir şekilde gülümsedi. "Altın para çok değerlidir, bu yüzden onu kim çaldıysa gizli bölgeye girebilir ve—"
Atsushi durakladı, çünkü birden bunun düşmanın adada çalışan biri olması gerekmediği anlamına geldiğini anlamıştı. İlk başta, silah bir altın para bölgesinde patlatıldıysa, düşmanın girme izni olan biri olması gerektiğini düşünmüştü. Ancak kaptanın altın parası çalınmışsa ve söz konusu kişi silahın bulunduğu alana gizlice girmişse, olası şüphelilerin listesi katlanarak artacaktır.
"Altın paranın tam olarak ne zaman çalındığını biliyor musun?"
"Ahh... Bu sabah giyinirken yanımdaydı, yani muhtemelen devresel raporlarımdan biri sırasında...ya da turistik bölgede dolaşırken... Ahh..."
Kaptan mahzun bir bakışla derin bir iç çektikten sonra başını Atsushi'ye daha da eğdi.
"Bulursan lütfen bana haber ver. Yalvarırım."
Önceki Sonraki
Not: Sadece çeviri bana aittir!!!
21 notes · View notes
tumitutscanlation · 4 years
Text
Heavenly Blessing – 164. Bölüm
Mega  // Drive // Wattpad
Bölüm 164: Gizemli Baş Rahibin Kafa Karıştırıcı Bilmecesi
Xie Lian’ın ilk tepkisi Fang Xin’e uzanmak ve saldırmak olmuştu. Ama neyse ki iyi alışkanlıkları vardı ve saldırmadan önce bir bakış atmış, hareketin ortasında kendisini durdurmuştu. “General Pei?”
Adam takla attı ve ayağa kalktı. Pei Ming’di. Omuzlarındaki tozları silkeledi, inanılmaz derecede rahat görünüyordu ve onlara baktı. “Görünüşe göre Ekselansları ve Lordum Hayalet Kral burada çok eğleniyor.”
“Evet, evet.” Dedi Xie Lian. “Ama General Pei, iyi misin? Biraz önce kırılma sesi duydum sanki…”
“Ah, iyiyim.” Dedi Pei Ming. “Ekselanslarının ilgisine teşekkürler. Kırılma sesi kendi kemiklerimden değil, bu kemikten geldi.” Bir nesne kaldırdı, talihsiz adam uyluk kemiğiydi bu, kemik çoktan bükülmüş ve kırılmıştı. Ekledi. “Bu iyi kardeşim sayesinde Pei Ming dağ ruhunun bedeninden kaçacak bir tünel kazabildi. Her ne kadar bir erkek kemiği olsa da, oldukça sağlam iyi bir adammış.”
Tam konuşmasını bitirdiği anda, çok uzakta olmayan bir yerden iki kişi daha düştü, aşağıya indi ve sertçe çaptılar. Görmek için yaşlaştıkları zaman bu kez Pei Su’yu buldular. Kollarının arasında korumak için çabaladığı Ban Yue vardı ve Ban Yue’nin kollarında Ke Mo ve Rong Guang’ın bulunduğu iki siyah kil bulunuyordu. İkisinin de yüzleri kül rengi ve dağınıktı, ama ciddi bir şeyleri yok gibi görünüyorlardı, hızla ayağa kalktılar. Pei Su birkaç ağız dolusu kül tükürdü. “Gen, eral! Eksel, ans, ları.”
Pei Ming başını kaldırdı. “Görünüşe göre dağ ruhu bizi yeterince lezzetli bulmayarak tükürüyor.”
Hua Cheng ve Xie Lian bakıştılar, ardından Xie Lian yavaşça konuştu. “Tam olarak değil. Belki de birisi sizi tükürmesini söyledi.”
Pei Ming birkaç adım attı ve anormal sarsıntıyı hissetti, kaşları çatıldı. “Bu dağın nesi var? Neden böyle sallanıyor?”
“Çünkü şu anda bizi taşıyarak Ocak’a doğru koşuyor.” Xie Lian cevaplamıştı.
Pei Ming, Yin Yu’nun kazdığı deliğe doğru ilerledi ve dışarıya baktı. “Amma hızlı! Bizi baya bir yoldan kurtaracak.”
Ancak, şu anda, hala bir eksikleri vardı. Xie Lian sordu. “Ling Wen nerede?”
Hua Cheng sağ gözünü kullanarak etrafa bakıyor gibiydi ve cevapladı. “Sırtındaki gümüş kelebeği dağ ruhu yutmuş. O gitti.”
Bunun anlamı, Ling Wen ve Brokarlı Ölümsüzün artık istedikleri gibi hareket edebilecekleriydi. Hiçte hoş bir durum sayılmazdı. Xie Lian aceleyle haykırdı. “Gidip onu bulalım!”
Böylece hepsi dağ ruhunun bedeninde dolaşmaya başladılar. Hua Cheng birkaç yüz hayalet kelebeği daha aramaya gönderdi ve en sonunda, kelebekler onları bir deliğe yönlendirdi.
Delik zorla açılmıştı, kenarları çentikliydi ve aralıktan uçuşan manzaraları izlemek mümkündü, uğuldayan rüzgarlar doğrudan dağ ruhunun bedenine doluyor, iblis ulumasına benzer haykırışlara neden oluyorlardı. Ling Wen dağ ruhu tarafından yutulduktan sonra, muhtemelen bu deliği açmış ve kaçmıştı. Xie Lian deliğin kenarlarına baktı ve kaşlarını çattı. “Şimdi ne yapacağız? Brokarlı Ölümsüz’ün yıkıcı gücü oldukça fazla, onu kendi haline bırakamayız.”
“Endişelenme.” Dedi Hua Cheng. “O da Ocak’a gidiyor sonuçta, sadece aynı noktaya farklı yollardan gitmiş oluyoruz.”
Herkes toplandıktan sonra Xie Lian neler duyduklarının kısa bir özetini geçti, ancak birkaç detaydan bahsetmemişti. İşi bittikten sonra hep beraberce oturdular. Sonuçta, şu anda dövüşecekleri canavarlar yoktu ve kendilerinin seyahat etmesi gerekmiyordu, bu nedenle boş ve sıkıcıydı.
Yin Yu, Quan Yi Zhen ile nasıl iletişim kuracağını bilmediği için, ve sırf yüzünü görünce bile başına ağrılar girdiğinden, Xie Lian da onu serbest bırakmanın doğru olmayacağını düşünüyordu, bu nedenle geçici olarak bir daruma bebeği olarak kaldı. Pei Ming çok sıkılmıştı bu yüzden oynamak için bebeğe vurmaya başladı. Xie Lian daruma bebeğinin nasıl sertçe sallanıp durduğunu görünce üzüldü ve araya girmek zorunda hissetti. “General Pei, lütfen oynamayı bırak.”
Pei Ming ona uydu. Ancak Xie Lian’ın içi geçip, dağın duvarına yaslanarak uyuklamaya başladığı zaman o da oyununa geri döndü. Umursayacakları kimse yoktu ve Yin Yu deliği korumaktaydı, zihnen ne kadar yol gittiklerini hesaplıyor, uzakları gözlüyordu. Pek çok kez bir şey söylemek istiyormuş gibi görünmüş ancak hiçbir şey söylememişti, ancak beklenmedik bir şekilde böyle huzurlu anlarda felaketler olurdu; Pei Ming hala daruma bebeğine vurmaya devam ediyordu ki aniden Pei Su bir PAT sesiyle yere diz çöktü. Pei Ming anında oyuncağını unutmuştu ve Pei Su’yu yakaladı. “Minik Pei? Sorun ne?!”
Yin Yu sessizce yanlarına geldi, daruma bebeğini aldı ve Xie Lian’ın yanına bıraktı. Hua Cheng sinirlenmişti. “Bu gürültü de ne, ölmez merak etme. Ekselanslarının uyuduğunu görmüyor musun?”
Xie Lian bir süredir uyumaktaydı ve sahiden de ses yüzünden uyanmıştı. Uyandığı anda kendisini Hua Cheng’in omzuna yaslanırken bulmuştu. Hua Cheng’in sesi hemen kulağının dibindeydi. “Gege uyandın mı?”
Xie Lian gözlerini ovaladı, hemen yanında Quan Yi Zhen öne arkaya sallanıp duruyordu. “Neler oluyor?”
“Hiç.” Dedi Hua Cheng. “Eğer uykun varsa biraz daha dinlenebilirsin. Yakında varmış oluruz.”
Xie Lian odasının karşısında Pei Ming’in Pei Su’nun yakasına yapıştığı ve onu sallayıp durduğunu gördü, şok olmuştu, işte şimdi uyanmıştı. Bir sorun olduğunu düşünerek görmek için yaklaştı ve ardından konuştu. “Ah, merak etme, General Pei. General Küçük Pei sadece yorgun ve aç, ve daha fazla dayanamamış.”
Sonuçta Pei Su artık bir ölümlüydü ve bunca zaman yemeden içmeden dayanmıştı, Xie Lian’ın bir öğünün üç gün yetmesi ve on yenilen dayağın ona bir hiç gelmesi gibi açlık ve dayak yemek konusundaki engin tecrübeleri olmadan, Pei Su daha fazla dayanamazdı ve en sonunda yıkılmıştı. Pei Ming belirtti. “Bu ölümlü bedeni çok külfetli. Yanında yiyecek bir şeyler olan var mı?”
Kimse cevap vermedi. Ban Yue tencereyi çıkarttı. “Özür dilerim, ama sadece bu var…” bu Devrilen Ankalar’dı. Pei Ming bağırdı. “Neden hala o şeyi yanında taşıyorsun? Dök şunu!”
Gürültülü ve kaotik bir ortamdı ve Hua Cheng Xie Lian’a döndü. “Gördün mü, sana bir şey yok demiştim. Neden biraz daha dinlenmiyorsun?”
Dağ ruhu tüm gün boyunca koşmuştu ve Xie Lian dışarıdaki havanın kararmakta olduğunu görebiliyordu. “Ne zamandır koşuyor?”
Yin Yu deliğin orada saymaktaydı ve cevapladı. “Yaklaşık bin iki yüz kilometre oldu.”
Kesinlikle onların yürümesinden çok daha hızlıydı. Xie Lian da deliğin kenarına geldi. İlk başta sadece öylesine bakacaktı ama gözleri etrafı tararken aniden bir şey gördü ve bir anda ensesindeki tüyler diken diken oldu. “Orada ne var?”
Dağ ruhundan aşağıya bakınca, gecenin karanlığında, çok aşağılarda devasa bir insan yüzü vardı!
Yüzün gözleri hilal şeklindeydi, dudakları yukarıya kıvrılmış ve ürpertici şekilde gülümsüyordu. Xie Lian her şeye rağmen bir adım geriledi. Hua Cheng arkasındaydı ve onu tuttu. Xie Lian kendisini toparladı ve tekrar yakından baktı. Görünüşe göre bu ‘yüz’ sadece tepeler ve çukurlardan oluşan bir imgeydi, göz yanılmasıydı. Ancak bu yanılma çok gerçekçiydi ve öylesine bir bakış atınca oldukça şok edici bir görüntüydü.
Xie Lian merak etmişti. “Neden bu su yolu ‘göz’ ve ‘dudak’ gibi?”
Hua Cheng cevapladı. “Bu Wu Yong nehri, Wu Yong’un ana kaynağı. Yüksek dağlardan kaynak alır ve eriyen karlar nehre şekil verir. Elbette, tümüyle kurumuş durumda. Ama buraya geldiğimize göre Ocak’a çok yaklaşmış olmalıyız.”
Xie Lian başını salladı ve tekrar sordu. “Peki ya ‘burun’?”
Hua Cheng cevapladı. “Wu Yong nehrinin yanındaki canlı bir kasaba. Aşağıya inip görmek ister misin?”
Xie Lian başını eğdi. “Aşağıda görmeye değer bir şey var mı?”
“O kasabada bir diğer Kutsal Wu Yong Tapınağı bulunuyor.” Dedi Hua Cheng.
Eğer bir tapınak varsa, o zaman duvar resmi bulunma ihtimali de vardı. Xie Lian hemen konuştu. “Hadi gidelim!”
Wu Yong’un veliaht prensi hakkında daha fazla şey öğrenmek için sabırsızlanıyordu. Pei Ming de ayağa fırladı. “Gidelim! Minik Pei’ye yiyecek bir şeyler bulalım. Nasıl çıkacağız peki?”
Hua Cheng elini salladı ve herkesin etrafında birkaç gümüş kelebek uçuşmaya başladı, ışıklarını parlatarak herkesin omuzlarına, sırtlarına, başlarına ve kollarına yerleşmişlerdi. Diğerleri söylenip bu kelebeklerin onları bir yere götürüp götürmeyeceklerini merak edebilirlerdi ama Xie Lian RuoYe’yi serbest bırakıp herkesi birbirine bağlarken tek kelime bile etmemişti. Böylece havada birbirlerini kaybetmeyeceklerdi. Yin Yu deliği genişletti, böylece aynı anda beş altı kişi geçebileceklerdi. Hazırlıklar tamamlanmıştı, Xie Lian ve yanındakiler beraberce deliğin kenarına geldiler. “Millet, hazır olun –”
“Bekle!” Pei Ming seslenmişti.
Xie Lian dönerek baktı. “General Pei bir sorun mu var?”
“Sormak istediğim bir şey var.” Dedi Pei Ming. “Parmağınızdaki ne?”
Onun bakışlarını takip ederek Xie Lian da başını eğdi ve kendi elini gördü. Elini kaldırdı, ancak o zaman hem onun hem Hua Cheng’in parmaklarına sarılmış olan kırmızı ipin hala yerinde durduğunu fark etti.
“…” Xie Lian hafifçe boğazını temizledi. “B-Bu… bir tür ruhani bağ.”
“Ah.” Dedi Pei Ming. “Zorluk çıkartmasın? Sonuçta bir ip, ya ona takılırsan veya bir şeye dolanırsa, kazalar olur.”
Hatırlatması oldukça mantıklıydı, ama her nedense, Xie Lian ipin kesilmesine hiçte gönüllü değildi. Sanki içsel bir çatışma yaşıyormuş gibi tereddütlü olan ifadesini görünce Hua Cheng başını eğdi ve gülümsedi. “Sahiden bu şekilde zorluk çıkartabilir.”
Ardından Xie Lian parmaklarındaki kırmızı ipin kaybolduğunu gördü. “Böyle çok daha pratik.” Dedi Hua Cheng.
Xie Lian kırmızı ipin kaybolduğu boşluğa baktı, biraz şaşkındı. Kaybolmadan önce, sadece onları kısa bir süreliğine birbirlerine bağlamıştı. Her ne kadar büyük bir şey olmasa da, hayır, çok ama çok küçük bir şeydi, yine de, biraz üzgün hissediyordu. Diğerlerinin fark etmesinden korkan Xie Lian zorla gülümsedi. “Gidelim! Hazır – ZIPLA!”
Dağ ruhu ileriye doğru koşmaya devam ediyordu ve çekirge boyutundaki insanların kendi bedeninden zıpladığını hiçte fark etmemişti. Hayalet kelebeklerle sarılmış bir halde, tek kıllarına zarar gelmeden tüy gibi yere indiler. İndikleri yer, devasa gülümseyen yüzün ‘burun’ kemiğiydi.
Doğrulduktan sonra Xie Lian’ın kafası karışmıştı. Etrafı tarafı. “San Lang, burada bir Wu Yong tapınağı ve kasaba mı var?”
“Evet.” Dedi Hua Cheng.
“Ama… burası bomboş?” Diye belirtti Xie Lian.
Haklıydı da. Yere indikleri zaman ilk kutsal tapınağın bulunduğu küçük kasaba gibi bir manzarayla karşılaşacağını sanmıştı, sokaklar, dükkanlar, evler, kuyular, tapınaklar vesaire göreceğini. Ancak, önünde sadece dümdüz bir arazi vardı, burada bulunmuş bir kasabaya ait hiçbir iz taşımayarak boş ve ıssızdı. Pei Ming Pei Su’yu taşıyordu ve bir bacağını kayaya attı. “Nerede bu ‘canlı kasaba’?”
“Ayağının altında.” Dedi Hua Cheng.
“Ne?”
Grup oraya doğru hareketlendi. Pei Ming’in ayağının altında bir kaya vardı, Xie Lian sordu. “Gizli bir mekanizma falan mı var?”
“Gel burada dur.” Dedi Hua Cheng.
E-Ming’i çıkarttı, ucunu yere doğru hizaladı ve kayanın hemen yanındaki yere sapladı. Eğri kılıcın ucu yeri deldi ve ilk başta, bir çatırtı sesi duyuldu, küçük örümcek ağımsı yarıklar toprağı sardı. Ardından, bu yarıklar hızla yayıldı, çatlaklar gittikçe büyüdü, oyuklar derinleşti. En sonunda, yerin büyük bir kısmı bir patlamayla çökerek, ürpertici derecede karanlık bir çukuru gözler önüne serdi.
Önce Hua Cheng atladı. Xie Lian onun ilk atlayacağını hiç düşünmemişti, hızla çukurun kenarına geldi. “SAN LANG?”
Bir an sonra, aşağıdan Hua Cheng’in sesi yükseldi. “Burada her şey yolunda. Sen de gelebilirsin.”
Görünüşe göre etrafı kolaçan etmek için önden inmişti. Xie Lian rahat bir nefes aldı ve hemen o da atladı. Diğerleri de birer birer onu izledi. Hua Cheng Xie Lian’ın eline uzandı ve onu ayağa kaldırdı.
“Burası çok karanlık.” Xie Lian belirtti.
Tam söylediği gibi, birkaç gümüş kelebek karanlıkta yandı, tembelce dans ediyorlardı ve birkaç hayalet alevi de belirdi, anında deliğin karanlık kısımlarını aydınlatmışlardı. Önlerinde beliren ise uzun bir sokaktı.
Bin yıl önce, burası işlek bir sokak olabilirdi, dükkanlarla ve büyük evlerle doluydu. Biraz önce Pei Ming’in bastığı kaya bu binalardan birisinin çatısıydı. Xie Lian başını kaldırdı. “Anlıyorum. Demek şehir gömülmüş? Ne gömmüş? Deprem mi? Heyelan? Ya da…”
“Yanardağ külü.” Dedi Hua Cheng.
Xie Lian ona bakmak için hızla kafasını çevirdi. Hua Cheng ekledi. “Yaklaşık yedi metre kalınlığındaki yanardağ külleri tüm şehri yeraltına gömdü. Şu anda görmekte olduğun kısım, denemek için Tong Lu Dağına gelen canavar ve iblislerin kazdığı kısımlar. Hala küllerin altında olan pek çok kısım var.”
Bunun anlamı, Wu Yong’un Veliaht Prensinin rüyasındaki felaketin gerçek olduğuydu!
Pei Ming, Pei Su’yu yol kenarına bıraktı ve konuştu. “Şimdilik bunları boş verin. Su var mı? Eğer yiyecek bir şey yoksa, birkaç yudum su da iş görür.”
“Eğer şanslıysak, derinlerde yeraltı kaynak suyu bulabilirsin.” Dedi Hua Cheng.
Böylece, Pei Ming ve Ban Yue su aramaya çıktılar. Xie Lian hala düşüncelere dalmış bir haldeydi ki Hua Cheng yanına geldi. “Gege, eline bak.”
Xie Lian çok düşünmeden söylediği şeyi yaptı ve bir süre baktıktan sonra kırmızı ip gittiği halde, üçüncü parmağındaki parlak kırmızı düğümün hala yerinde durmakta olduğunu gördü.
Hua Cheng öncesinde eğer aralarındaki ip koparsa, düğümün de kaybolacağını söylemişti, neler oluyordu?
Onun donakaldığını görünce Hua Cheng gülümsedi. “Küçük bir maskeleme efsunu sadece, hepsi bu. Kırmızı ip gizlendi; artık mesafelere bağlı değil ve ona takılmaktan da korkmana gerek yok, ama aslında kopmadı. Yakınlık düğümü bağlı olduğu sürece, kırmızı ipin diğer ucundaki kişi güvende demektir. Ocak’a yaklaştığımız zaman, tehlikeler de artacak. Henüz bizi neyin beklediğini bilmiyoruz, bu yüzden kırmızı ipi çözemeyeceğimi düşündüm. Ne dersin?”
Kırmızı ipin hala orada olduğunu öğrenince, Xie Lian’ın dudakları istemsizce yukarıya doğru kıvrıldı, ama fark ettiği anda hemen yüz ifadesini düzeltti ve büyük bir ciddiyetle cevap verdi. “Ah, evet. Eğer öyleyse, anında diğerinin güvende olup olmadığını öğrenebiliriz. Oldukça pratik bir efsun.”
Hua Cheng de ışıldayarak gülümsedi, ama kısa sürede gülümsemesi kayboldu. “Ama, Ekselansları, söylemem gereken bir şey var.”
Onun ciddi olduğunu görünce Xie Lian sordu. “Nedir?”
“Ölemeyeceğini biliyorum, ve ölmekten korkmadığını da, ama ne kadar güçlü olursan ol, asla incinmeyeceğini düşünme.” Dedi Hua Cheng.
Xie Lian şaşırmıştı. Hua Cheng devam etti. “Ölmemek incinmemekle aynı şey değildir ve kesinlikle canının acımayacağı anlamına kesinlikle gelmez. Tuhaf ve tehlikeli bir şey gördüğün zaman, dokunma. Beni bul. Bırak ben ilgileneyim.”
Aniden Xie Lian’ın aklına ceset zehriyle kaplanmış kafa kemiklerine dokunduğu anda, Hua Cheng’in ifadesinin hızla karardığı geldi. İçten içe merak etti, acaba Hua Cheng o zaman bu yüzden mi kızmıştı?
Eğer sahiden öyleyse, ne söyleyeceğini bilmiyordu. Bir süre sonra ise boyun eğdi. “Pekala. Öyle bir şey yapmam.”
Onun içten yeminini duyunca Hua Cheng tatmin olmuş gibiydi. Başını salladı ve tam dönmüş, devam etmeye hazırdı ki Xie Lian seslendi. “San Lang, bekle!”
Hua Cheng arkasını döndü. Xie Lian uzunca bir süre düşünüp taşındı, ardından en sonunda yumuşak bir şekilde büyük bir gayret göstererek konuşabildi. “…Sen de. Eğer tehlikeli bir durum söz konusu ise, sen de dokunma. Ben de dokunmam, anlaştık mı?”
Sözlerini duyunca Hua Cheng’in dudakları kıvrıldı. Bir adım yaklaştı ve tam konuşmak üzereydi ki aniden çok uzak olmayan bir noktadan Pei Ming’in sesini duydular. “Bu da ne?”
“İnsan gibiler.” Dedi Ban Yue.
“Sahiden!” Diye bildirdi Pei Ming. “Ama neden insanlar böyle şeylere dönüşmüşler?”
Hua Cheng ve Xie Lian bakıştılar, onların seslerinin geldiği yöne doğru ilerlemeye başladılar. “Neye dönüştüler?” Diye sordu Xie Lian.
 Çevirmen: Nynaeve
123 notes · View notes
karaca2508-blog · 10 months
Text
Makine Koruyucuları ve İş Güvenliği
Tumblr media
Makine Koruyucuları ve İş Güvenliği, adından anlaşıldığının tersine makineyi korumak için kullanılan aparatlar değil insanı makinenin tehlikelerinden korumak için kullanılan aparatları tanımlar.
Makine Koruyucuları ve İş Güvenliği
Makine koruyucusu, adından anlaşıldığının tersine makineyi korumak için kullanılan aparatlar değil insanı makinenin tehlikelerinden korumak için kullanılan aparatları kastetmektedir. Yani makine koruyucularının amacı makineyi değil insanı korumaktır. İşyerlerinde makinelerin hareketli bölümleri iş kazalarına yol açmakta ve tehlike kaynağı olmaktadır. Makinelerin hareketli kısımlarının makine koruyucuları kullanılarak koruma altına alınması başta makine operatörleri olmak üzere tüm çalışanlara güvenli bir ortam yaratacaktır. Makine koruyucularının kullanılması, belli bir güvenlik hiyerarşisinin belli bir basamağında gerçekleşir. Eğer makine kaynaklı bir tehlike kaynağında ortadan kaldırılamıyor veya risk düzeyi kabul edilebilir bir seviyeye çekilemiyorsa makine koruyucusu kullanmak kaçınılmazdır. Yaklaşık 10 milyon çalışana dair verileri kapsayan SGK verilerine göre 2010 yılında 62 bin 903 iş kazası yaşandı, 533 meslek hastalığı tespit edildi. Bunların 1.444’ü ölümle sonuçlandı. Yaşanan iş kazalarının en önemli nedenleri; bir veya birden fazla cismin sıkıştırması, ezmesi, batması ve kesmesi, düşen cisimlerin çarpıp devirmesi, kişilerin düşmesi ve makinelerin sebep olduğu kazalar şeklinde sıralanmıştır. MAKİNE KAYNAKLI KAZA NEDENLERİ Çalışanları makinelerden kaynaklanabilecek tehlikelere karşı koruyabilmek için öncelikle tehlike yaratan/ yaratabilecek olan noktaların tespitinin yapılması olacaktır. Çalışanlar, makinelerle çalışırken makinelere dokunma, makine ile içindeki veya üzerindeki bir malzeme veya sabit bir yapı arasına sıkışma, makinenin hareket halindeki parça veya kısımlarına çarpma veya sarılma, makineden sıçrayan malzemenin çarpması gibi nedenlerle kazaya maruz kalabilirler. Burada bahsedilen tehlikeler mekanik kaynaklı olmasına rağmen bunların dışında hemen dikkat çekmeyebilen elektrik (statik elektrik dahil), ışın yayılması, sıcaklık, toz ve duman, gürültü ve titreşim, kimyasal maddeler, yanıcı ve parlayıcı ve patlayıcı maddeler gibi mekanik olmayan kaza nedenleri de mevcuttur Çok çeşitli makine söz konusu olsa bile tehlikeli hareketler neredeyse aynıdır. Makinelerin tehlikeli kısımları genellikle dönel hareketli elemanlar (dönme hareketleri), gidip-gelme veya kayma hareketli elemanlar (karşılıklı ve uzunlamasına hareketler), dönel/kayma – sürme hareketli elemanlar (kesme, ezme bükme hareketleri), salınım hareketli elemanlar (makaslama işlemleri) başlıkları altında incelenmektedir Her mekanik hareket farklı derecelerde de olsa potansiyel olarak tehlike arz etmektedir. Prensip olarak makineler incelendiğinde ise makinelerin operasyon noktaları (delen, ezen, kesen gibi işlem yapan kısımlar), transmisyon (güç iletimi) düzenleri (kayışlar, kasnaklar, zincirler ve dişliler gibi) ve makine çalışırken hareket halinde olan diğer hareketli düzenekler insanlara zarar verebilme potansiyeline sahiptir Makinenin yapısı itibariyle bazı makine parçalarının çalışma yapıları tehlike barındırmaktadır. Makinenin dönen kısımları, sağa ve sola, ileri ve geri giden bölümleri, hareketi veya malzemeyi nakleden aparatları çalışmaları sırasında insana zarar verme potansiyeli taşımaktadır. Bir dikkatsizlik anında ya da istem dışı bir şekilde bu parçaların çalıştığı sırada temas edilmesi çoğunluğu uzuv kaybı bir kısmı ise ölüm ile sonuçlanan iş kazalarını doğurmaktadır Aşağıdaki resimde dönen bir mil, bir dişli ve bir zincir de dönme esnasında oluşabilecek kaptırma veya sıkışma noktaları görünmektedir.
Tumblr media
Dönen Parçalarda Tehlike Noktalar Yine aşağıdaki resimde ise örneklenen güç transmisyon makinesinin koruyucu panel içine alınarak nasıl tehlikesiz hale getirildiği gösterilmektedir.
Tumblr media
Güç Transmisyon Makinesi için Koruyucu Panel İşin yapılması ve yapısı itibariyle tehlikeli potansiyeline sahip işlerde mevcuttur. Bu işlere örnek olarak kesme, delme, ayırma ve eğme işleri verilebilir. Bu işlerin yapılmasına ilişkin örnekler çok sık olarak rastlanmaktadır çünkü bu tarz işlerin büyük bir kısmı en küçük atölyelerde bile yapılabilmektedir. Bu işlerin yapılması sırasında makinelerin barındırdığı tehlike noktaları aşağıdaki örneklerde gösterilmiştir. Resimde bir giyotinin çalışması sırasında hem makine hem de işlem gören parça kaynaklı tehlikeli kesme noktaları gösterilmiştir. İşlem gören parçanın eğilmesi sırasında çevresinin açıkta bulunması da makinenin ucunun açıkta bulunması kadar risk teşkil etmektedir.
Tumblr media
Giyotinlerde Tehlikeli Noktalar Bu resimde ise parçaya şekil veren bir punch makinesi gösterilmekte ve bu makinenin çalışması esnasında var olan sıkışma noktaları oklarla gösterilmektedir.
Tumblr media
Punchlarda Tehlike Noktaları Resimde matkapla çalışma sırasında çok hızlı bir şekilde dönen ucuna takılma ve sarılmalara sebep olacağı için matkap ucunun çevresi işaretlenmiştir.
Tumblr media
Matkaplar ve Tehlike Noktaları Aşağıdaki resimde bir matkabın ayarlanabilir yüksekliğe sahip kilitlenebilir anahtarı olan koruyucusu görülmektedir. Bu tip koruyucular kesinlikle tehlikeyi azaltmaktadır, makinaya sabitlenmeleri ve takılmaları ile kullanımları çok kolaydır. Ancak birçok makine koruyucusu tehlikeyi her ne kadar azaltıyor olsalar da sıfır düzeyine indirgeyemez ve operasyon noktasını koruyamazlar. Ayrıca makineye genellikle sonradan monte edilen ve makinenin çalışması açısından olmazsa olmaz bir yapıya sahip olmadıklarından dolayı ayarları ihmal edilebilir bir yapıdadırlar.
Tumblr media
Makinenin dönen kısımları ve motordan aldığı hareketi diğer birimlere ileten kayış, zincir gibi malzemeler, özellikle eller ve kolların sıkışmasına, iş elbiselerinin takılmasına ve cilt ile temas sonucunda yaralanmalara ve hatta takılan parçanın vücut ile bağlantısına dayalı olarak ölümlere neden olabilir. Bunun yanı sıra bu bölümlerden parça fırlaması söz konusudur. Tehlikeli işlemlerde makinelerden parça fırlama tehlikesi yanında işlem gören malzemelerin fırlaması ve çarpması da söz konusudur. Bu tarz olaylar çalışma ortamındaki birçok risk faktöründen kaynaklanıp zincirleme olarak diğer kazalara yol açabilmektedir. Aşağıdaki resimde ilk olarak sağa sola hareket eden makinelerin sabit yerlere yakın olması durumunda arada sıkışma tehlikesine dikkat çekilmek istenmiştir. Ayrıca makinadan çıkan işlenmiş ürünün de çalışanı sıkıştırma riski olabileceği unutulmamalıdır. Bu resim içerisinde bulunan diğer küçük resimlerde hareketli ve dönen parçaların arasına ve çevresine uzuvların sıkışabileceği ya da keskin parçalar tarafından uzuv kayıplarına yol açılabileceği gösterilmek istenmiştir. Bu tarz kazalara anlık dikkatsizlik ya da hatalar yol açmakta olduğu için bu gibi makine ve parçalara karşı önlem almak öncelikli olmalıdır. Ayrıca bu önceliği bu gibi durumlara alınabilecek önlemlerin hem düşük maliyetli hem de kolay uygulanabilir olması nedeniyle tercih etmek gerekmektedir. Makinelerden çapak, parça ya da malzeme fırlaması gibi riskleri teşkil eden makinelerde sadece makine operatörünü koruyacak şekilde önlem almak her zaman yeterli olmayabilir. Makinenin çevresinde bulunan yollar ya da işlem yapılan parçanın çıktığı yer geçiş yollarına yakın olduğu zaman geçen insanlar içinde tehlike oluşturacaktır.
Tumblr media
Kaza Örnekleri Aşağıdaki resimde dönen parçalar için uygulanan koruyucular yer almaktadır. Bu resimdeki dört parçanın arasından görüldüğü gibi en bilinen örnek vantilatörlerin dışındaki metal koruyucu aksamdır. Bu tarz basit uygulamaların pratik olarak uygulanması hem çok az maliyetli hem de kolaylıkla uygulanabilirdir.
Tumblr media
Dönen Parçalar için Koruyucu Örnekleri Bu resimde ise dönen başka bir parça için koruyucu uygulamasına yer verilmiştir. Bu makine üzerindeki çalışma “torna, çelik çerçeve ve güvenlik anahtarı için polikarbonat ekranı” olarak tanımlanmıştır.
Tumblr media
Dönen Mil için Koruyucu Örneği Resimde bir makinanın açık tarafında bulunan ve dönen milinin sağlıklı biçimde kapatılmasına ilişkin başarılı bir örnek yer almaktadır.
Tumblr media
Makine Koruyucusu Örneği
MAKİNE KORUYUCULARININ ÖZELLİKLERİ VE ÇEŞİTLERİ
Makineye koruyucu planlarken uyulması gerekli temel ilkeler mevcuttur ve bu ilkelere uyulmadan tam anlamıyla iyi bir koruyucu tasarlamış olma mümkün değildir. Bunun nedeni de koruyucu tasarlanırken hem koruma görevi yerine getirmesi hem de makineden beklenen işlevi aksatmaması konularına dikkat edilmemesidir ya da bu iki konuyu bir arada ele almamaktır. Koruyucu tasarımında temel bakış açısı bir taraftan makineyi çalıştıran operatörün hareketlerini engellememek iken diğer taraftan da makinenin üretim kapasitesini düşürmemek olmalıdır. Koruyucu tasarımında yukarıda açıklanan bakış açısı ele alındığında uyulması gereken bazı noktalar aşağıdaki gibi olabilmektedir: - Tasarlanan koruyucu, işlem noktasına (tehlikeli noktalara) makine ile çalışan veya diğer bir kişinin ulaşmasını engellemelidir - Koruyucu makineden çıkartıldığı zaman makine çalışmamalıdır. - Uzun ömürlü maddeden yapılmalı ve dayanıklı olmalıdır. - Çalışanlar koruyucuları kolayca çıkaramamalıdır. Ancak bakım, onarım tarzı işler yapılacağı zaman kolayca açılabilmelidir. - Makineden herhangi bir parça fırlamasını önlemelidir - Mevcut tehlike kaynağını kontrol altına almaya yararken kendisi yeni bir tehlike kaynağı olmamalıdır - Çalışanı geciktirmemeli, işini zorlaştırmamalı ve işin yapılmasını engellememelidir. - Mümkünse makinenin bakımının yapılacağı zamanlarda koruyucunun çıkmamasına özen gösterilerek tasarım yapılmalıdır. - Ayrıca bakım gerektirmemelidir Makine koruyucularının yapısal özellikleri ele alındığında tasarımında uzun süreli ergonomik çalışmaların rolü büyüktür. Tasarım ölçüleri, bu çalışmalar sonucunda ortaya çıkmış, birçoğu da standart ve mevzuatlarda yerini almıştır. İyi bir makine koruyucusu amacına uygun olarak farklı özelliklere sahip olacak olsa bile her şeyden önce teması engellemeli (vücut kısımları, el, kol…), çalışana güvenli bir çalışma sunmalı ve ilave bir tehlike oluşturmamalıdır. Tabi birde kullanılacak olan makine koruyucusunun 3840 sayılı Türk Standardı olan “Makinalarda İş Kazalarına Karşı Genel Güvenlik Kuralları”na uygun olması gerekmektedir. Bu standart, iş kazalarına karşı makina koruyucularının proje, yapım ve uygulamaları sırasındaki kriterleri ve Madde 1.3'de belirtilen makinaların tehlikeli kısımlarına karşı alınabilecek önlemleri kapsar. Madde 1.4 de açıklanan ve mekanik olmayan tehlikeleri kapsamamaktadır. Makine koruyucuları, makinelerde yapılacak her işe uygun olmalıdır. Hareket edebilen veya kapak şeklindeki koruyucuların kilit mekanizması bulunmalı ve bu koruyucular her kullanımdan önce kilitlenmelidir. Ayak pedalı ile çalışabilen makinelerde yalnızca bir ayağın girebileceği şekilde koruyucular olmalıdır. Bu koruyucuların bilinçli olarak çıkarılmaması veya kullanışsız hale getirilmemesine dikkat edilmesi gerekmektedir. Çalışanın makine veya tezgâhın çeşitli kısımlarında çalışmasını gerektiren durumlarda, bu tezgâh veya makinenin bir tane çalıştırma düğmesi ve birden fazla durdurma düğmesinin olması gerekmektedir. Tezgâh ya da makinenin birden fazla tarafında aynı anda çalışma gerekmekte ise her çalışanın yakınında bir adet çalıştırma ve en az bir adet durdurma düğmesi bulunmalıdır. Çalıştırma düğmeleri senkronize olarak basılmadığı takdirde makinenin çalışmaması gerekmektedir.
Makine Koruyucu Çeşitleri
Makine koruyucuları özelliklerine ve yapılan işin niteliğine göre çok çeşitlenmektedir; - Sabit koruyucular - Kilitlemeli koruyucular - Kumanda tipi koruyucular - Otomatik koruyucular - Yaklaşma koruyucular - Ayarlanabilir koruyucular - Kendi kendine ayarlanabilen koruyucular - Durdurma veya Ters Döndürme sistemi - Durdurma veya Ters Döndürme sistemi - Mekanik durdurma sistemi - Foto - Elektrik durdurma sistemi - Basınca duyarlı taban - Kapasitif ve Ultrasonik aygıtlar - İki elle kumanda sistemi - Koruyucu tabla - Besleme ve çıkarma aygırları - Mekanik engelleme aygıtları - Yatay hareketli tabla - Düşey hareketli tabla - Eylemsizlik koruyucu sistemi - Dönmeyi (rotasyonu) algılayan aletler - Zamanlama aygıtları - Gecikmeli anahtarlar - Otomatik geciktirme cıvatası - Elle çalışan geciktirme cıvatası Sabit Koruyucular Hareketli kısımları herhangi bir makinenin mekanizmasıyla birlikte ve bağımsız olan ve makine çalışırken tehlike noktasına veya tehlike alanına girişi önleyen koruyuculardır. Sabit koruyucular tehlike noktası ya da tehlike alanına ya kalıcı olarak (kaynak vb. yapılarak) ya da bağlama elemanları ile (vida, somun vb.) yerine oturtularak hareket etmesi engellenen koruyuculardır. Makinelerde öncelikle kullanılması gereken bu sabit koruyucuların bağlantıları alet yardımı olmadan sökülememelidir. Sabit koruyucuların uygulama maliyetleri ucuz, yapılmaları ve kullanılmaları kolay, etkinlikleri oldukça yüksektir. Aşağıdaki resimde bu özellikleri temel olarak taşımakta ve bir pres makinesine monte edilmiş olan bir sabit koruyucu görülmektedir.
Tumblr media
Sabit Koruyucu Örneği Aşağıdaki resimde ise bir güç transmisyon makinesi ait kayış kasnak sistemi yer almaktadır. Resimde de görüldüğü gibi bu kayış kasnak sistemi koruyucu bir sistemin için alınmıştır. Koruyucunun üzerindeki kontrol kapağı sayesinde herhangi bir arıza durumunda kapak tamamen sökülmeden müdahale edilebilmektedir.
Tumblr media
Güç Transmisyon Makinesi için Koruyucu Panel Kilitlemeli Koruyucular Makine üzerindeki tehlikeli nokta ya da tehlikeli alana yerleştirilen ve koruyucusu kapanmadan hareket etmeyen, tehlike durumunda tehlike noktasına ya da alanına erişmeyi engelleyen, makinelerle birleştirilmiş hareketli kısımları bulunan tipteki koruyuculardır. Kilitlemeli koruyucular kumanda koruyucusu ve algılama koruyucusundan oluşmaktadır. Bu tip koruyucularda koruyucunun kapanana kadar makinenin çalışmaması ve tehlikeli hareket bitinceye kadar koruyucunun kapalı olarak kilitlenmesi koşulları göz önünde bulundurulur. Koruyucunun kilitleme sistemi mekanik, hidrolik, elektronik, pnömatik ya da bunların bir birleşimi olabilir ancak kilitleme sisteminin seçimi işleme ve makineye göre yapılmalıdır. Aşağıdaki resimde  hareketli kapakla bir muhafaza gösterilmektedir. Koruyucu kapak kapatılarak işlem başlatılacağı için işlem başladıktan sonra vücudun herhangi bir kısmının herhangi bir yönden tehlikeli alana girişi engellenmiş olur.
Tumblr media
Kilitlemeli Koruyucu Örneği Ayarlanabilir Koruyucular Bir ayarlama düzenini içeren, ayarlandığında işlem süresi bitene kadar ayarlandığı gibi kalan sabit tipteki koruyuculardır. Bu tarz koruyucularda genellikle makineye malzeme beslemek için bir açıklık bulunmaktadır. Koruyucunun bir kısmı veya tamamı bu açıklığın boyutlarını ayarlayacak şekilde yapılmalıdır. Bu gibi durumlarda ayarlama işinin yeterli eğitim görmüş kişiler tarafında yapılması ve düzenli bakımlarda ayarlama işlevinin iyi işlemesi gerekmektedir. Ayarlanabilir koruyucunun parçalarının yerlerinden çıkmamaları ya da kaybolmamaları için koruyucu iyi bir şekilde tasarlanmalıdır. Uygun koşullarda bu tip koruyucular kullanıldığında bağlama tertibatı ve avadanlığı dikkate alınmalıdır. Aşağıdaki resimde yer alan radyal ve sütunlu matkap makinesi için uygulanan ayarlanabilir koruyucu örneği gösterilmiştir. Bu koruyucunun kullanımı ile makinede işlem yapılması esnasında çalışanın dönen aksama dokunması engellenmektedir.
Tumblr media
Radyal Matkap için Koruyucu Ayarlanabilir koruyucular içinde yer alan bir diğer grup ise kendi kendine ayarlanan koruyuculardır. Makine koruyucusunun bir parçasıymış gibi hareket eden, tehlike alanı yada noktasına bir rastlantı sonucu bile olsa her hangi bir uzvun girmesini önleyen, işlem tamamlandığında ise tamamen kapalı duruma geçen tipteki koruyuculardır. Bu tip koruyucular tehlikeli noktaya dokunmayı önlemek üzere tasarlandıkları için makineye verilen malzeme ile açılmakta ve işlemin bitimiyle kendilerini kapatmaktadırlar. Resimde gösterilmekte olan daire testere makinesi ele alınabilir. Read the full article
0 notes
tulparav · 3 years
Photo
Tumblr media Tumblr media Tumblr media
Avcılığı;
Çipura çok temkinli ve de tedirgin bir balıktır. Attığınız iğnedeki yeme hemen saldırmaz, iyice kontrol edip emin olduktan sonra küçük vuruşlar yapmaya başlar. Sanki oltaya küçük balık vuruyormuş hissiyatı verir. O anda takımı hiç oynatmadan sabretmek gerekir. Vuruşlar sıklaşmaya ve şiddetli vuruşlar almaya başlayınca artık balığın iğnede olduğu anlaşılır.
Kısa ve güçlü bir tasmalamayla iğne damağa oturtulur ve boşluk vermeden çekilir. Çipura kenara alınana kadar kafa atmayı kesmez. Kenara alınırken kepçe kullanılması tercih edilir. Avlanılan bölgede fazla gürültü olmaz ise ve ilk balık da kolayca alınabilirse, sonraki balıkların yemi fazla yoklamadan ani vuruşlarla oltaya geldiği görülür. Çok güçlü bir çene yapısına sahiptir. Midye ve diğer deniz canlılarını rahatlıkla kırıp yer. Bunun için kullanılan iğnenin çelik dövme veya fazla büyük olmayan kalın yapılı olması gerekir. Misinayı kesmekten ziyade koparma ve iğneyi kırma olasılığının olduğu göz önünde bulundurulmalıdır. Avlanılan bölgede çipura’nın varlığı kesin olarak biliniyorsa yem olarak yengeç yavrusu kullanılmalıdır. Diğer balıklar bu yeme dokunamadığından meydan çipuraya kalacak ve şansınız artacaktır.
TulparAv.Com
Sığ ve hafif akıntılı sularda zoka ile, derin sularda ise sarkıtma olta ile avlanılır. Beden 0.40mm misinadan yapılır. Beden ucuna 1/0 fırdöndü bağlanır. 0.30mm misina ucuna kasa gözü düğümü yapılıp fırdöndünün diğer gözüne takılır. Bir karış sonra 10cm’lik bir köstek eklenir. 15’cm ara ile iki köstek daha eklenir. Üçüncü köstekten 25cm sonra 20cm uzunlukta bir köstek daha eklenir. Bölge balığının iriliğine göre misina kalınlıkları ayarlanmalıdır. Kıyıdan avlanılan çipuranın normal de iki kere geçidi var biri iğdelerin çiçek açtığı Mayıs ayıdır. İğdeler çiçek açtı ise kıyılar çipura dolar, oltacılar her tarafı kaplar, bir de Ekim sonudur yine kıyıdan geçit zamanıdır ancak bu zamanda çipura derin suda da av verir, sert poyraz veya lodos hava ile gelir ve bir hafta konaklayabilecekleri gibi bir yada iki günde de sert bir hava ile gidebilirler. Aslında fırtına ile gelip fırtına ile gidiyorlar. İlkbahardaki geçit daha kısa sürmekle beraber genelde, akın 30 gün ve 45 gün arası devam eder. Bu tarihlerde lidaki ve kaba lidaki olarak başlayacak Aralık başlarında ise 2-3’ü bir kilodan tanesi 700-800gr’a kadar çipura olacaktır. Geçitler süreli olmakla beraber kıyılarda her mevsim çipura yakalamak olasıdır, ayrıca geçit bittikten sonrada tamamen bitmez bazen Şubat bazen Mart sonlarına kadarda çipura tutulmaya devam edilir.
Derin su oltacılığı;
Derin suda mercan avlar gibi avlayabiliriz. Oltamızın mercan oltasından farkı yoktur. 0.50mm anaç misina sonra fırdöndü ve ucuna 4 köstekli 0,35mm’lik takım 6-7 numara kancalı ve en altta kurşun. Kurşun 100-125-150-200gr olabilir derinliğe göre değiştirebiliriz ya da akıntıya göre. Derin suda çipuranın vuruşu sanılanın aksine genelde çok hafiftir, yemi almış gitmiş oluyor ve fark ettirmiyor. Onun için en ufak bir tıkırtıda oltayı birkaç kulaç çekmeniz gerekir, birkaç kulaç çünkü oltayı ağzında tutmakta ve bırakmamaktadır. Olta bu tasmalama anında genelde damağa veya dudaklara geçmemiş olur ve çipura sizin çekiş hızınız ile aynı hızda bazen daha da hızlı yukarıya doğru yüzmektedir. Bu an oltacıyı aldattığı andır oltada balık yok dersiniz bir durup oltada balık var mı diye kontrol etmek istersiniz. Çipura ağzını açar ve iğneyi bırakır.
Teknede Zokalı Olta İle Avcılığı
0.30mm veya 0.40mm kalınlıkta misinaya zoka fırdöndü arasına (30-40cm) beden bağlanarak yapılır. Yem olarak yengeç, mamun, sardalya dilimi kullanılır.
Kıyı Oltası
Uzak atış (surf fishing) teknikleri ile kıyı avcılığı yapılır. Tek ya da çift köstekli oltalar tercih edilir. Ağustos, Eylül, Ekim ayları arası 1-2 kulaçlara kadar çipuranın kıyıya yaklaştığı mevsimlerdir. Yem olarak çipura için madya, yengeç, kayalara yapışık olarak yaşamını sürdüren kaya midyesi kıyıdan çipura için en popüler yem olarak kullanılabilir. Bu yemlerin dışında mamun, sülünes, kurt, teke gibi yemlerde kullanılsa da küçük balıklar tarafından atar atmaz tırtıklanıp iğneden çıkarılacağı için çipura yakalama şansınız azalacaktır.
1 note · View note
mustafasalihbozok · 4 years
Text
AH BİR ATAŞ VER,
CİGARAMI YAKAYIM.
Köyde sabahın erken saatleri.
Henüz Venüs'ün ışıkları sönmedi.
Yunan radyosunda "Kalimera" dedi, kadın spiker..
"Günaydın"
Sonra bir şeyler söyledi..
O konuşurken fonda bir tanıdık müzik..
Dikkat kesildim.
Evet, evet..
Bu yörelerin türküsü bu.
"Ah bir ataş ver cigaramı yakayım.
Sen sallan gel ben boyuna bakayım..
Uzun olur gemilerin direği..
Ah çatal olur efelerin yüreği..
Yanık olur anaların yüreği."
*. *. *
Tarih 4 Nisan 1953'tü.
Amerika'nın Türk donanmasına verdiği Dumlupınar denizaltısı NATO Blue Sea tatbikatından dönüyordu..
Su üstünde Ege'den Çanakkale bogazına girdi..
Lanet bir hava vardı.
Gökyüzü karaydı..
Deniz kaynıyordu..
Yağmur sicim gibi yağıyordu..
Boğaz sis altındaydı.
Birden bir gürültü koptu..
Dumlupınar bir İsveç şilebiyle çarpışmıştı..
Güvertede 8 kişi vardı..
Üç mürettebat o an öldü, beşini balıkçılar kurtardı.
Denizaltı hemen battı..
100 metre derinlikte dibe oturdu.
İçinde 81 kişi vardı..
Sadece 22'si torpido bölümüne sığınarak hayatta kalmıştı..
Hemen deniz yüzeyine telefon hattı olan bir şamandıra gönderdiler.
Şamandırayı önce balıkçılar buldu.
Sonra yetkililere haber verildi.
Yetkililer telefon hattıyla denizin altındakilerle temas kurdu.
Astsubay Selami Özben denizaltının sancak tarafına 15 derece yatık ve elektriğin kesik olduğunu, 22 kişi kurtarılmayı beklediklerini söyledi.
Merkezden gelen cevap şuydu.
"Kurtaran gemisi sizi kurtarmaya geliyor. O gelene kadar konuşmayın, türkü söylemeyin, sigara içmeyin."
Haber kısa sürede tüm yurda yayıldı.
Kurtaran Gölcük'ten yola koyuldu.
Ama hava izin vermiyordu..
Kader sanki ağlarını örüyordu..
Denizin 100 metre altındaki 22 asker oksijini tüketmemek için yarım nefes alıyordu..
Saatler geçiyor, Kurtaran olay yerine ulaşamıyordu..
Umutlar tükenmek üzereydi..
Aşağıdakiler zor nefes alıyordu.
O anda suyun üstündekiler telefon hattında bir askerin sesini duydular.
"Buraya kadarmış kumandan. İzin ver bir cigara yakalım."
*. *. *
Kurtaran gemisi 12 saat sonra olay yerine vardı.
Ancak saatler sonra sabitlenebildi..
Bu arada yanlışlıkla denizaltının telefon hattını da kopardı..
Artık aşağıdakilerle temas kurulamıyordu.
Dalgıçlar defalarca denizaltıya ulaşmaya çalıştı..
Ulaşamadılar.
Amerikalılar'dan yardım istendi..
Amerikalı dalgıçlar da uğraştı..
Ama nafile..
Deniz altındaki akıntılar, dalgıçları hedeften metrelerce öteye atıyordu.
Çalışmalar üç gün sürdü..
Tarih 7 Nisan 1953 idi.
Milli Savunma Bakanlığı artık kurtarma çalışmalarını durdurduğunu ve umutların kesildiğini bildirdi.
Denizaltındaki 22 asker ölüme terkedildi..
*. *. *
Yunan radyosunda fonda çalan "Ah bir ataş ver, cigaramı yakayım" türküsünün hikayesi budur.
22 askerin arasında yer alan bir Milaslı ve Marmarisli erin son saatlerinde personelle birlikte bu türküyü söylediklerine inanılır.
Çünkü ilk çarpışma anında kurtarılanlar, denizaltı personelinin en çok bu türküden etkilendiğini söylemişlerdir.
"Ah bir ataş ver cigaramı yakayım.
Sen sallan gel ben boyuna bakayım..
Uzun olur gemilerin direği..
Ah çatal olur efelerin yüreği..
Yanık olur anaların yüreği."
Tumblr media
4 notes · View notes
Text
#2
Bol acıklı geçen o kazadan sonra Melis gözlerini hastanede açmıştır. Etrafına bakmıştır. Oda bomboş. İki dakika geçmeden gürültü kopmuştur. Odaya hızla sinirli bir şekilde giren babası ' Noldu kavuştun mu sanki kulaklığına' demiştir. Azar yiyeceğini anlayan Melis yatağından kalkmaya yeltenmiştir. Sadece sağ kolunda kırık varmış. Ayağa kalkmış ve 'ben hava alıp geliyorum' demiş babasına. Çıkmış odadan,yürümüş koridorda. Hâlâ aklı kulaklığındaymış. Eve gidip alma planları falan kurmuş kafasında. Sonra koridorda karşısından bir kız geliyormuş. Kızda ne var dersiniz. KULAKLIKKK. Takmış kulaklığını müzik dinliyormuş. Hızla Melis'in yanından geçmiş kulaklıkla. Melis avına yaklaşan avcı gibi takip etmiş kızı. Kız odaya girmiş. Çantasını ve kulaklığını koltuğa bırakmış. Hasta olan arkadaşıymış galiba. Sarılmış arkadaşına. Kız 'ben kantinden bir şey alayım' deyip çıkmış odadan. Melis düşünmüş düşünmüş bir daha düşünmüş bulmuş sonra. Gitmiş hemşire odasından önlük giymiş. Hemen odaya girmiş. Bakmış kulaklık orada sevinmiş içinden. ' Şimdi nasılsınız?' diye sormuş hastaya hemşire taklidi yapıp. Hasta pek takmamış bizim Melis'i. Melis bıktırmak için kendi kendine konuşmaya başlamış. Hasta bıkmış tabii. Tuvalete de tek başına gidemiyormuş. En iyisi uyuma taklidi demiş hasta. İşe yaramış da. Gözlerini kapatmış usulca. Melis kulaklığa yaklaşmış ve cebine tıkıştırmış kulaklığı. Geçmiş olsun diyerek çıkmış odadan hızla. Kendini FBI ajanı zanneden zalım Melis önlüğü hemşire odasına bırakıp gitmiş kendi odasına. Babasına demiş ki ' Baba telefonum çantam falan nerde?' Babası da ' Telefonun kaza anında kırılmış. Çantan dolapta.' demiş. Bunu duyan Melis ' Ben belə vəziyyətin içinə soxum.' deyip kendini hastane camından atmıştır.
14 notes · View notes
benibanabirakyeter · 6 years
Text
Ben uyurken, istersen bağır, davul zurna çal, gürültü yap yine uyanmam ama adımı söylersen, anında açarım gözlerimi. Ben de böyle bir sorunluyum işte
25 notes · View notes