Tumgik
#antikapitalizm
endergelisenataklar · 27 days
Note
deniz gezmis hakkinda soylenilen terorist, polis öldürdü, asker öldürttü, filistinde gerilla egitimi aldi sozleri dogru mu, yani bir kisim inaniyo bir kisim inanmiyo ama dogru bi tanedir ortada illaki kanit da vardir. eger gercejten boyle bisey varsa biz neden savunuyoruz yoksa da onlar niye ortada kanit yokken bunlara inaniyolar. bence bu konuya aciklik getirecej tek kisi sensin bu uygulamada
yani elbette kabul edenler etmeyenler olur. bugün solcu birinin ölüm yıldönümü kutlanır, sağcılar direkt teröristti yaftasını yapıştırır. yarın sağcı birinin ölüm yıldönümü kutlanır, solcular aynı argümanları türetir. kendi şahsım olarak hayatım boyunca insanları hep doğruları ve yanlışlarıyla ele aldım. asla ama asla hiçbir mesleği, ideolojiyi, statüyü, kişiyi, kurumu, kutsamadım. elbette, sevdiğim saygı beslediğim oldukça şey veya şeyler oldu. ama kutsamak, kutsal görmek apayrı bir husus. deniz gezmiş'e gelirsek; adam yaralamıştır, adam kaçırmıştır, banka soymuştur, silahlanmıştır ama silahlanmanın yanlış bir şey olduğunu daha sonra kavramıştır. ama tek bir kişinin canına dahi kastetmemiştir. bunların belli başlı, kiminin haklı, kiminin haksız diyebileceği sebepleri vardır. bu kısımları kendince araştırıp, yorumlayabilirsin. benim bakış açıma gelirsek, kendisi dönemin amerikan sevicilerine karşı antiemperyalist bir tavırla karşısında durmuş ve bütün ömrünü türkiye'nin bağımsızlığına adamıştır. bunu yaparken doğruları olmuş mudur, evet. yanlışları olmuş mudur, ona da evet. ama kısacık ömrünü ülkenin bağımsızlığına adayan biri terörist olamaz, kimse kusura bakmasın. adamı ipe götüren herkes, bir yerlerde milletvekili, belediye başkanı, parti başkanı vs. oldu. zamanında pek tabii o da aynı yolu seçebilirdi. ama yapmadı. ideali uğruna ömrünü feda ettiği için bile saygı duyulması gerektiğini düşünüyorum. bugün mesela celal şengör çıkıp adama "eşkiya" demiş. bunu diyen adam kenan evren'in mezarına çelenk yollayan adam. kendisini sever sayarım ama abi hiç sormazlar mı deniz gezmiş eşkiya oluyorsa kenan evren ne oluyor diye? ona bakılırsa mustafa kemal de padişaha karşı gelip, silahlı bir devrim yaptı. dünyanın her yerinde neredeyse bütün devrimler böyle olur. bunu diyen adama sistem yalakası oportünist derim. başka bir şey diyemem. amerika'nın 6. filosunu deniz gezmiş ve arkadaşları yurttan kovmak için eylem yaparken önlerine dikilenler daha sonra 6. filoya secde ettiler bu ülkede. bununla celal şengör'ün elitist çözüme inanan ve dolayısıyla mandacılığa dahi sıcak bakan birinin çelişkisini kabul etmek akıl dışı kalıyor. bir diğer şey de cehalet. devrim, devrimci, antikapitalizm, antiemperyalizm nedir bilmeden banka soydu, adam kaçırdı demek. abi ne olacaktı? devrim pub'larda konser verilerek yapılmıyor maalesef. köleliğini ve adaletsizliği kanıksamayan insanların isyanı, teröristlik veya eşkiyalık değildir şahsen. banka soymuş, okul basmış, devletle çatışmış: literatüre bakarsan eşkiya da dersin, terörist de, evet. peki ama bunları neden yapmış bu adam, devlet eliyle yapılan bir haksızlığı düzeltmek için mi? ezilen kesimin daha çok refah yüzü görmesi için mi? karşınızda yanlışını kabul etmesini istediğiniz taraf devlet olunca, hukuki yollarla mücadele etme imkanı kalıyor mu? bu açıdan bakınca da, bir kahraman çıkıyor ortaya. dediğim gibi aynı tabloyu, atatürk ve benzeri başka liderler için de çizebiliriz, atatürk kimine göre diktatör kimine göre bir ulusu yoktan var eden bir adamdı. hangisi doğru peki? devlet denen kurum yozlaşmaya her daim müsait olmuştur, halk olarak bizlere düşen, onu takip etmek, koyun gibi sırıtıp, vatan millet devlet diye yüceltmek yerine, gerektiğinde tepki gösterebilmektir. atatürk tam da bu yüzden bursa nutkunu söylemiştir bizlere yani gençlere. kısaca, her devlet böyledir. ve bütün halklar, gerektiğinde devletin onlardan üstün olmadığını hatırlatmalıdır. devlet asayişten ve pembe tablolardan yana olup, her sorunu örtbas etme peşinde olsa bile, büyük tepkilere suskun kalamaz. bu haydi anarşik olalım demek değil. farkındalıklı ve bilinçli olalım demektir. bu yolda da deniz gezmiş benim için bir figürdür.
16 notes · View notes
spikolog · 1 year
Text
ah o gemide ben de olsaydım
alper’den 700 lira borç aldım bugün
israil devleti gömülsün diye karanlıklara!
çünkü eğer borcu varsa bir mazlumun
başka bir mazluma
bir mazluma
mazlum…
sevgilim
tam buraya uygun bir ayet bulamıyorum.
oysa ne çok ayet vardı 90’larda…
baktığımız her yerde ayrı bir allah
gördüğümüz her peygamber yeni bir mağara.
insan olmak bizatihi sansasyoneldir.
diline döktüğüm dilleri hatırlasana…alper bana 700 lira borç verdi bugün
israil kaç mermi yapabilir bu parayla?
tarık ali’nin muhammed ikbal için söyledikleri doğru mu?
frengiden öldü diyor lahor pavyonlarında.
işte 90’larda böyle şeyler düşündük biz sevgilim
düşündük şiir yazınca temizlenir ülkemiz.
şimdi ikbal cennette, tarık ali ingiliz
merminin de biliyorsun, bini bir para
ve diyelim ki humeyni’yi de seviyorum jack daniel’ı da
diyelim ki ev kirasından muaftır bütün şehir
diyelim ki zalimler de centilmen olabilirler…
bana duyduğun sevgiyi azımsasana!
lira bana alper borç bugün verdi 700.
hemen iki paket malbora, biraz mızrak, biraz kuz.
bilhassa ecnebi reyonundan seçtim bunları sevgilim
fosforun pişirdiği çocuklarda bulunsun tuzumuz.
ah evet biliyorum demode lakırdılar bunlar
demode irrasyonalizm, antikapitalizm demode.
dünya kocaman bir köy, en iyi sigara malbora
araplar arkadan vururlar, meşru bir ülke israil.
eğer bir gemi dolusu hayvan
haksız yere böğürüyorsa
ölen her zaman suçludur ne yapabilir ki katil?
biliyorsun zalimin dediği olur ortadoğu’da
dur küfretme. zalimler de allah’a dahil! söylemiş miydim alper’in bana borç verdiğini?
mızrak aldım, çok arabesk, fazla anakronik.
kuz desen; alnım açık, dolaşmam kuytularda.
belki de lirayı kapar kapmaz 700
yüzümü dönmeliydim olduğu gibi batıya.
bir bakmışım karşıdan tarık ali geliyor
hey bayım; şu var ya; şu koca london bridge…
90’larda espriler hep böyleydi sevgilim
çok açık göstermeci, nobran, edepsiz ve kitsch!
90’larda zalimler biraz racon bilirdi.
karıları çocukları köpekleri olurdu.
yalnız kalan bir zalim allah’ı düşünürdü
dur gevşeme. zulüm, allah’tan hariç!
ah o gemide ben de olsaydım eğer
mızrağı sallardım aştot’a kadar
belki gider çirkin bir faşiste değer
belki de bir masumun tam kafasına.
ama savaş böyleymiş bazen siviller
ölebilirlermiş devlet uğruna.
90’lar bitti artık onlar var ve hey
siz devlete inanan bütün reziller
cehennemde karşıma çıktığınızda
öyle bir yumruk patlatacağım ki tam burnunuza
hayatınız gazze şeridi gibi geçerken gözünüzden
anlayacaksınız allah ne demek
ahlak ne demek
ve rüya…
bu sözlerimi cennet ehline aynen ilet sevgilim:
devletin bekasının da allah belasını versin
malboranın da!
âh muhsin ünlü
7 notes · View notes
sedatuslu · 3 years
Text
YÜCE MAKİNA
Ve zaman bizi değiştirdi usulca, biz de yaşadığımız dünyayı
Artık her yer aynı yer gibi ve herkes birbirinin aynı
Yıkımlar ve yoksulluklar aynı, ölümler ve yalnızlıklar
Tüm dünya üzerinde yankılanıyor aynı yalanlar
Öfke ve acıyla dolar Yüce Makinanın pilleri
elektrikle, petrolle ve insan ruhuyla beslenir
maddeyi atomlarına ayırır dev kazanlarda
olanı başka şeylere çevirir ustaca
topraktan beton yapar, paslanmaz çelik ve duman
ve gökyüzüne uzat��r kanlı ellerini
yaşamı atomlarına ayırır dev kazanlarda
insanı başka şeylere çevirir ustaca
Kükürt ve katran kokar Yüce Makinanın nefesi
yüksek bacalardan gökyüzüne kusar durmadan
dünyanın dört bir yanında ateş, yıkım ve savaş
durmaksızın besler aç dişlilerini
Ve yorgun bedenlerin kanıyla yağlanır her parçası
büyüdükçe tüketiyor, tükettikçe büyütüyor kendini
Onu var edene düşman Yüce Makina
artık hiçbir insana hizmet etmiyor
çelik bir ağ gibi kaplıyor yerin yüzünü
milyonlarca parçadan oluşan çirkin bedeni
insanın içinden çekip alıyor ruhunu
keskin birer bıçak misali elleri
sesi hoparlörler dolusu çığlık, atmosferde yankısı
çirkin yüzü her an televizyon ekranlarında
kavanozlar içinde mutluluk, plastik şişelerde hüzün
bizi kendimize satıyor Yüce Makina
7 notes · View notes
radicalgraff · 4 years
Photo
Tumblr media
"Rent and bills are theft"
Stencil seen in Istanbul, Turkey
179 notes · View notes
Photo
Tumblr media
prole.info
18 notes · View notes
gokhansaglam · 6 years
Video
Videonun devam linki profilimde... Amerikayı kuran adamlar 3. Bölüm Andrei Carnegie yayınlandı. Kanalıma ABONE OL'mayı, Zil tuşunu açmayı ve videolarımı BEĞEN'meyi unutmayın lütfen. Keyifli seyirler... https://youtu.be/6bg3v8D3wt8 #video #videos #videoclip #andreicarnegie #vídeo #vlog #vlogs #vloggers #vlogging #vloger #vlogger #vlogg #beğen #beğeni #begen #begeni #likes #liker #likes4likes #like4follow #likesforlikes #likeforlike #likeforfollow #like4like #likeforlikes #kapitalizm #antikapitalizm #youtube #youtuber #gokhansaglam (Kadıköy Boğa Heykeli)
1 note · View note
spartacus-7 · 5 years
Photo
Tumblr media
Şimdiye kadar; aşağı, yukarı fotografta ki betimleme gibiydi...Ama bununda sonu geldi...Geriye tek bir çareleri kaldı.. #anticapitalism #antikapitalizm #antidörtparmak #antimuhafazakar https://www.instagram.com/p/BvZ3IzRg3vihxd7_5HD30cMfGYBU0yZgO6iTGg0/?utm_source=ig_tumblr_share&igshid=1l6v1574how3v
0 notes
nisrco · 2 years
Text
ah evet biliyorum; demode lakırdılar bunlar, demode irrasyonalizm, antikapitalizm demode.
4 notes · View notes
endergelisenataklar · 9 months
Text
bilhassa ecnebi reyonundan seçtim bunları sevgilim. fosforun pişirdiği çocuklarda bulunsun tuzumuz. ah evet biliyorum demode lakırdılar bunlar, demode irrasyonalizm, antikapitalizm demode. dünya kocaman bir köy, en iyi sigara malbora. araplar arkadan vururlar, meşru bir ülke israil. eğer bir gemi dolusu hayvan haksız yere böğürüyorsa, ölen her zaman suçludur ne yapabilir ki katil? biliyorsun zalimin dediği olur ortadoğu’da. dur küfretme. zalimler de allah’a dahil.
34 notes · View notes
sedatuslu · 3 years
Text
VEDA MEKTUBU
Elveda hasta dünya.
Bir nefes alışa, bir uykusuz geceye, bir soğuk sabaha sığdırdım koca bir ömrü. Sonsuz yollarından, çözülmez labirentlerinden, uçsuz bucaksız çöllerinden geçerek, bir yarış gibi, ama kazananı olmayan bir yarış gibi harcayıp tükettim yıllarımı. Ve şimdi benim için terk etme zamanı.
Bir korku filminin mide bulandıran, tiksindirici sahneleri geçiyor gözümün önünden. Yaşamak adına yapılan tüm yanlışlarımız, söylediğimiz tüm yalanlar, cinayetlerimiz ve savaşlarımız. Cevapsız soruların asılı kaldığı karbondioksit ve metan yanığı atmosferinden ölümcül bir nefes daha çekiyorum içime. Gözlerim boşlukta sönük ve nemli, dalıp gidiyorum çöplük denizinde yüzen harabe şehirlerin silüetlerine.
Bir zamanlar günü taptaze umutlarla karşılayan, gülmeyi, eğlenmeyi, hüzünlenmeyi bilen, sevdalı, romantik, çalışkan, hünerli ve üretken, hayal kuran, çocuk büyüten, yaşamı kutsal sayan, merhametli insanları anımsıyorum. Ve yıkımın acımasız döngüsü, insanın kendi kendine eziyeti dehşete düşürüyor beni. Zamanın acımasızlığı, insanın acizliği... bir zamanlar gölgesinde çocukların oynadığı, bir kedinin yavrularını emzirdiği, dallarından kuşların seslendiği ama şimdi içten içe çürüyen gövdesiyle ölüme güçlükle direnen ihtiyar bir ağacın yorgun gövdesine yaslanarak, tükenmiş bedenlere hapsolmuş acı çeken ruhlarını izliyorum insanların. Yaşlıları terkedilmiş ve ölüme hasretli, gençleri birer kukla gibi bilinçsiz, öfkeyle, kinle beslenen ve çocukları pislik içinde, mermi kovanlarından oyuncak yapıyorlar kendilerine.
Şimdi, bir televizyon dizisinin olabildiğince güzel, olabildiğince yalancı, olabildiğince sahte ve bir o kadar gösterişli karakterlerine özenen, amacını yitirmiş yaşamlar akıyor sokaklarda. Yağmur bir zehir gibi dökülüyor üzerlerine ve düşer düşmez buharlaşıyor her damlası, çünkü bütün vücutlar öfke yanığı. Dudaklar suskun, kulaklar sağır, gözler kör... kapılara kocaman kilitler vuruluyor artık geceleri. Karanlık basınca sokakta olmak korkutuyor insanları.
Ve bir kadın, bedenini satarak geçinmeye çalışan, küçük kızını uzun zaman önce bir yetimhaneye terk etmiş bir kadın, adını bile bilmediği bir ülkede, sebebini anlayamadığı bir savaşta parçalanarak ölen kardeşinin cesedini teşhis ediyor soğuk bir bodrum katında. Her yanında buz kesmiş bedenleriyle ölüler. Bir an için, göğe yükselen ruhlarını görür gibi oluyor havada.
Aynı anda, uzak ve kurak bir köşesinde yeryüzünün, sebebi olmadığı ve sonucunu umursamadığı bir çatışmanın ortasında kalıyor küçük bir çocuk. Sırtında, yağmalanan bir marketten çaldığı un çuvalını, haftalardır yaşamakla ölmek arasında gidip gelen, böceklerle, ağaç kabuklarıyla beslenen küçük kardeşlerine götürmek bütün derdi. Erkek olanı on yaşında, teni siyah ve gözleri kocaman, sevimli. Küçük kız ise henüz altısında ve geçirdiği bir hastalıktan dolayı göremiyor gözleri. Ertesi sabah siyasi demeçlerin ve yalanların manşet olduğu, futbolcu transferleri ve magazin haberlerinin doldurduğu bir gazetenin küçük bir köşesinde adı bilinmeden yayınlanacak sırtında bir çuvalla kanlar içindeki fotoğrafı.
Şimdi tüm acıları ardımda bırakmak istiyorum. Hala kirlenmemiş ve betonlaşmamış sakin bir kıyısı varsa akdenizin, oraya oturup güneşin batışını izlemek istiyorum. Yaşamaya çalışmaktan yoruldum. Bütün bir insanlığın, milyarlarca yaşamın, koca bir gezegenin tükenişine tanıklık etmek nasıl bir yüktür bilemezsin. Elimden gelse şimdi, dev bir dalga olup bu suskun denizin kirli yüzünde, sınırlarımı aşıp yıkardım bütün insan yapımı duvarları, eski bir öyküdeki gibi zenginden alıp yoksullara dağıtır, bir melek olup sevgi saçardım nefret dolu yüreklere. Ve bugüne dek sayısız savaşta, yıkımda, katliamda yaşamdan koparılanlar için, işkence görenler, sürgün edilenler, kalbi kırılanlar, varsa hala aşkı kutsal sayanlar ve karşılıksız sevenler için, yeryüzündeki her acının, ağlayan her insanın, yakılan her ağacın hatırına birer kırmızı karanfil bırakırdım suya. Oysa vahşetin içinde terkedilmiş, unutulmuş, şaşkın bir çocuk gibi, sonbaharda savrulan bir yaprak kadar aciz varlığım. Ve acılara tanıklık etmek, yaşamaktan daha ağır geliyor çoğu zaman.
Elveda hasta dünya.
Bir damlanın bulutlardan kopup toprakla kucaklaşmasına, bir tohumun kabuğundan çıkıp yeşermesine, bir yıldırımın karanlığı yırtarak yeryüzüne düşüşüne sığdırdım koca bir ömrü. Kirli tarihinin kana bulanmış sayfalarında sayısız acıdan, kıtlıktan ve yıkımdan geçerek, sonsuz sayıda ölüme tanıklık ederek tükettim yıllarımı. Soğuk mevsimlerin sisli sabahlarında ve uykusuz geçen gecelerde, gözyaşları içinde yatağımda, benden sonrakiler için mutluluk diledim tanrıdan. Pes etmek bana yakışmazdı biliyorum ama yüreğim daha fazla taşıyamazdı bu karanlığı.
Şimdi benim için terk etme zamanı.
8 notes · View notes
dusuncekemiren · 4 years
Text
Ah O Gemide Ben De Olsaydım
alper’den 700 lira borç aldım bugün israil devleti gömülsün diye karanlıklara! çünkü eğer borcu varsa bir mazlumun başka bir mazluma bir mazluma mazlum… sevgilim tam buraya uygun bir ayet bulamıyorum. oysa ne çok ayet vardı 90’larda… baktığımız her yerde ayrı bir allah gördüğümüz her peygamber yeni bir mağara. insan olmak bizatihi sansasyoneldir. diline döktüğüm dilleri hatırlasana…
alper bana 700 lira borç verdi bugün israil kaç mermi yapabilir bu parayla? tarık ali’nin muhammed ikbal için söyledikleri doğru mu? frengiden öldü diyor lahor pavyonlarında. işte 90’larda böyle şeyler düşündük biz sevgilim düşündük şiir yazınca temizlenir ülkemiz. şimdi ikbal cennette, tarık ali ingiliz merminin de biliyorsun, bini bir para ve diyelim ki humeyni’yi de seviyorum jack daniel’ı da diyelim ki ev kirasından muaftır bütün şehir diyelim ki zalimler de centilmen olabilirler… bana duyduğun sevgiyi azımsasana! lira bana alper borç bugün verdi 700. hemen iki paket malbora, biraz mızrak, biraz kuz. bilhassa ecnebi reyonundan seçtim bunları sevgilim fosforun pişirdiği çocuklarda bulunsun tuzumuz. ah evet biliyorum demode lakırdılar bunlar demode irrasyonalizm, antikapitalizm demode. dünya kocaman bir köy, en iyi sigara malbora araplar arkadan vururlar, meşru bir ülke israil. eğer bir gemi dolusu hayvan haksız yere böğürüyorsa ölen her zaman suçludur ne yapabilir ki katil? biliyorsun zalimin dediği olur ortadoğu’da dur küfretme. zalimler de allah’a dahil!
söylemiş miydim alper’in bana borç verdiğini? mızrak aldım, çok arabesk, fazla anakronik. kuz desen; alnım açık, dolaşmam kuytularda. belki de lirayı kapar kapmaz 700 yüzümü dönmeliydim olduğu gibi batıya. bir bakmışım karşıdan tarık ali geliyor hey bayım; şu var ya; şu koca london bridge… 90’larda espriler hep böyleydi sevgilim çok açık göstermeci, nobran, edepsiz ve kitsch! 90’larda zalimler biraz racon bilirdi. karıları çocukları köpekleri olurdu. yalnız kalan bir zalim allah’ı düşünürdü dur gevşeme. zulüm, allah’tan hariç! ah o gemide ben de olsaydım eğer mızrağı sallardım aştot’a kadar belki gider çirkin bir faşiste değer belki de bir masumun tam kafasına. ama savaş böyleymiş bazen siviller ölebilirlermiş devlet uğruna. 90’lar bitti artık onlar var ve hey siz devlete inanan bütün reziller cehennemde karşıma çıktığınızda öyle bir yumruk patlatacağım ki tam burnunuza hayatınız gazze şeridi gibi geçerken gözünüzden anlayacaksınız allah ne demek ahlak ne demek ve rüya… bu sözlerimi cennet ehline aynen ilet sevgilim: devletin bekasının da allah belasını versin malboranın da!
Ah Muhsin Ünlü
0 notes
yenikulvar · 7 years
Text
İşçi Sınıfının Tarihsel Misyonu, Komünistler ve Türkiye
Tumblr media
Türkiye'de ülkenin ve dünyanın geleceği için devrimci bir öznenin yaratılması ihtiyacı orta yerde dururken radikal demokrasi hattına çoktan geçmiş bir ekibin “komünist” etiketi uğruna eline satır alarak yasal olarak TKP ismine sahip gruba saldırdığına tanıklık ettik. Doğal olarak komünistler bir biçimiyle medyada gündemde ilk sıralara kadar yükseldi.  İlker Belek'in Sol Portal'da, Emrah Maraşo'nun Aydınlık'ta komünistlerin ne yapması gerektiğine, ya da neyin kavgasını vermesi gerektiğine değinen yazıları, PKK destekçisi ya da yarı destekçisi sol çevrelerin ise çeşitli ortamlarda yer alan “abi”lik bildirgeleri, Yavuz Alogan'ın Aydınlıktaki sefalet  tanımlamalı yazısı kimi örnekler. Böyle zamanlar  insanlara yeniden düşünme fırsatı verir. Nasıl bir dünyada hangi süreçlerin yaşandığı anlaşılmadan bu kavganın anlamlandırılması olanaklı görünmediğinden buna temel olması için düşünmeye İlker Belek'in Sol Portal'da yazdığı yazı ekseninde başlayabiliriz. İlgili yazı, kullanılan numaralandırma ile özetlenerek alıntılanmış ve italik olarak gösterilmiştir.
“1, 2- Bugün dünyada kapitalizm, kâr oranlarının düşmesiyle ilgili çözümsüz kriz nedeniyle  malileşiyor ve emperyalist sistemde kaos olarak nitelenebilecek hegemonya krizi yaşanıyor”.  Yaşanan bu süreç, 1848 yılında Komünist Manifesto'da ifade edilen sermayenin merkezileşme eğilimi ile ilgili olup bugüne özgül değildir. Birinci ve İkinci Büyük Emperyalist Paylaşım Savaşı ana merkez neresi olacak ve çevre hangi merkeze yönelecek sorularının cevabını üretmek için çıktı ama mesele sosyalist sistemin kurulması sonucunu doğurdu ve sermaye sistemi açısından mesele çözülemedi.
“3, 4- Sovyetler Birliği’nin dağılması ile ortaya çıkan durum ve 1990’lardan itibaren Büyük Ortadoğu’ya yönelik yeniden düzenleyici müdahale,  krizi aşma çabalarıydı ancak kriz yapısal olduğu için aşılamaz”. Hangi yönde ve neden müdahale edildiğini anlatmadığı için bu ifadeler eksiktir.  SSCB'nin dağılması merkezin dışındaki yapıların merkeze bağımlılaştırılması ve yeni merkez adaylarının ortadan kaldırılması sürecini zorunlu kıldı.  Ortak dil ve din, sermayenin merkezileşme eğilimi ile birleşince Ortadoğu'da birleşik bir devlete olanak yaratması kaçınılmazdır. Diğer merkezler açısından kabul edilemez olan bu durum farklılıklar üzerinden politik yönlendirmeleri zorunlu kılar ve düşmanlıklar kışkırtılarak bir araya gelmenin sosyal psikolojik temelleri ortadan kaldırılır.
Tumblr media
“5, 6- AKP ve Kürt hareketi bu kargaşadan pay kapma fırsatçılığı içinde”. Burada her ikisinin de merkez lehine çevreyi eritme misyonu gözden kaçıyor. Birinin Osmanlı, diğerinin bağımsız devlet/özerklik motivasyonu ulus-devlet yıkıcılığının araçları olarak gündeme geldi
“7, 8,9- IŞİD ABD tarafından bölgedeki bütün aktörleri hizalamak bakımından yaratıldı.. ABD’nin silahlandırdığı YPG IŞİD’e karşı verdiği mücadeleyle bütün dünya kamuoyunun gözünde meşruluk kazandı”. Buna meşruluk kavramı ile yaklaşmak ciddi bir sorun. Başarılı bir PR çalışmasından sözedilebilir olsa olsa.
“10- ABD AKP’nin burnunu sürtüyor”.  ABD burun sürtmüyor. AKP, ABD açısından misyonunu tamamladığı için şimdi yeni görevler için yeni araçlar kullanmak istiyor. Yeni araçlar arayışı görülmezse mevcut CHP yönetimi ve HDP’nin pozisyonları anlaşılamaz.
“11, 12, 13-  Kürtler ordulaştırılıyor ve emperyalizm gerçekliği unutuluyor,  'faşizme karşı demokrasi mücadelesi' giderek belirleyici oluyor, oysa  sosyalist devrimden başka güncel bir devrim yoktur.  Komünistlerin tanımlayıcı kriteri ve  görevi eşitlik, antikapitalizm, antiemperyalizm, bağımsızlık, laiklik belgileriyle işçi sınıfını sosyalizm yolunda örgütlemek olup bunu gündeminden düşüren düzen içine düşer”. Antiemperyalizmi hatırlamak güzel de, bunun güncel karşılığına dair bir şeyler eklemek gerekiyor. Tam da burada  Emrah Maraşo'nun “Komünistler bugün ABD emperyalizminin vatanımızı parçalama planlarına karşı vatan savaşına önderlik edecek siyasetleri ve örgütlenmeyi geliştirmelidir” diye özetlenebilecek görüşleri tüm yanlış teorik temellerine rağmen daha fazla siyasi anlamı olan bir önerme içeriyor.
Tumblr media
Mesele komünistler için çok yalındır aslında. Sermayenin çıkarlarına göre işleyen ve bu yüzden, dünyayı ve insani olan herşeyi çürüten mevcut sermaye sistemini yıkarak, emeğin çıkarlarına göre işleyen ve bu nedenle dünyayı ve tüm insanlığı koruyan ve geliştiren bir sistemi kurmaktır hedef. Bunu işçi sınıfının tarihsel misyonu olarak ifade eden ve fakat siyasal önderlik edecek bir partiyi şart koşan komünistlerin siyasi önermelerinde temel referans, kaçınılmaz olarak sınıfsaldır ve neyin sermaye sisteminin çıkarına neyin emeğin ve dolayısıyla insanlığın çıkarına olduğuna bakılır. Komünistler için işçi sınıfı salt işçilerin değil, insanlığın ortak çıkarlarının temsilcisidir. Fransız İhtilali ile burjuvaziye geçen toplumsal çıkarların savunucusu rolünün gerçek sahibi işçi sınıfıdır ve bu rolü kazanmak zorundadır.
Tarihsel misyon ve arka plan böyle iken, özellikle Sovyetler Birliği'nin dağılması ile sol, ağırlıklı olarak sınıfsal referansları terk etti ve ne olduğu belirsiz bir “demokrasi” referansı ile yoluna devam etti. İşte TKP'nin üç yıl önceki bölünmesi tam da bu iki çizginin nesnel olarak çatışması nedeniyledir ama yeterince bilince çıkarılmadığı için net bir ayrışma gerçekleşmemiştir. Meseleyi Yavuz Alogan'ın anlayamamış olması doğaldır. Siyaseti başka yerden okumaktadır ve taraflar çizgileriyle ilgili net ifade kullanmamaktadırlar. Oysa üç yıl önce bu satırların yazarı tarafından ayrımın ne olduğu yazılmıştı. (https://turabiyerli.blogspot.com.tr/2014/07/hangi-tkp-komunistler-siyaset-ds-m.html). Çatışma da doğaldır. Bakmayın bu iki çizginin temsilcilerinin ülkemizde çatışmadığına, aslında hemen burnumuzun dibinde çatışma yaşanmaktadır. Radikal demokrasi çizgisi Suriye'de Esat'ı devirme ve Suriye'nin parçalanması doğrultusunda ABD saflarında savaşır ve ABD'yi müdahaleye çağırırken diğer çizgi Suriye'de kanlı emperyalist oyunun karşısında tutum almışlardır. Türkiye'de de aslında öyledir. Aktif olarak sahada olunmasa da hendek sürecinde radikal demokrasi çizgisi hendeklerde yer alırken diğer çizgi Türkiye'nin bütünlüğünden yana olmuştur. Yalnız karıştırılmaması gereken bir nokta bu siyasi çizgiler kimse tarafından bütünlüklü ve tutarlı bir politika ile temsil edilmemektedir. Sadece ana rengi vermesi açısından gruplar şu ya da bu çizgide kabul edilmektedir.
Sınıfsal olanı görmezden geldiğiniz andan itibaren sermaye sistemini ve dolayısıyla emperyalizmi de görmez ve ABD silahlarıyla (ya da fonlarıyla) “demokratik haklar” için mücadele edersiniz. Bunu dile getirenlere de pişkin pişkin Sovyetler Birliği de vaktiyle ABD silahı kullanmıştı diyecek kadar meseleyi sulandırırsınız. Bu iki çizginin çatışması sürecinde partiyi radikal demokrasi eksenine çekme doğrultusunda yönetimi ele geçirmeye çalışan grup başarısız olunca bu kez de partiyi işlevsiz bırakmak ve kafa karışıklığı yaratmak için isim hilelerine başvurmuş, hileyi sürdürebilmek için de satırlı şiddete yönelmiştir. Bundan çekinmemiştir çünkü aynı eksende olduklarını ve kendilerini destekleyeceklerini bildikleri PKK/HDP ve yandaş diğer sol çevrelere güvenmişlerdir.
Peki, beri tarafta kalanlar ne yapmışlardır ya da ne yapmamışlardır?
Birincisi en baştan itibaren bunun uzlaşmaz iki siyasi çizginin çatışması olduğu görülmemiş ya da ifade edilmemiştir. İkincisi, parti içerisinde partinin yarısının kopması ve ismin terkedilmesi sonucunu doğuran bir çizginin oluşmasının nedenleri üzerinde yeterince durulmamış ve buna uygun adımlar atılmamıştır. Parti bürolarında sınıf bakış açısına sahip olmayan Mahir Çayan, Deniz Gezmiş gibi aslında radikal demokrat kişilerin posterlerinin olması bile meselenin anlaşılmamış olduğunun göstergesidir. Üçüncüsü, her ne kadar söylemsel farklılık olsa da sermaye sisteminin ve emperyalizmin bölgesel planlarının parçası olarak işlev gören yapılarla aynı düzlemde olmaya devam etmiş ve çoktan işlevsel olarak karşı safta yer alan sol ile aynı mahallenin çocuğuyuz oyununu oynamayı sürdürmüştür. Birleşik Haziran Hareketi gibi bir oluşum içinde yer almış olmaları bunun göstergelerinden biridir. Dördüncüsü, komünistlerin meşruiyetini ve gücünü işçi sınıfının tarihsel misyonundan aldıkları unutulmuş ve radikal demokrat çevrelerin nezdinde meşruiyet aranmıştır.
Tüm bunlar daha önceki yazıda ifade edilen çürümenin göstergelerinden başka bir şey değildir. Sermayenin iktidarını yıkacak ve yeni bir dünya kuracak öncülük iddiasındaki bir gücün karşı tarafta yer alan çevrelerin onayını almaya çalışması ve onlara “abi” rolü vermesi başka neyle açıklanabilir?
Tumblr media
Tüm bu olanlar, meseleye sınıfsal referansla bakan ve sermaye sisteminin çıkarlarının karşısında net bir siyaset izleyen bir öznenin yaratılmasının aciliyetini bir kez daha göz önüne sermiştir. Okuyan'lar meseleyi  iyi okuyamamış üç yıl önce alması gereken tavrı alamamış ve kaçınılmaz olandan sonuçta kaçamamıştır. Komünistlerin bayrağı bir kez daha yere düşürülmüş ve sahipsiz kalmıştır. Üstelik bu gün bu bayrak, liberalizmle kirlenmeyecekse, ay yıldızlı bayrak ile birlikte savunulabilir. Sermaye sistemi gelinen süreçte ay yıldızlı bayrağa düşmandır ve emperyalizme karşı ay yıldızlı bayrağı eline alma cesareti gösterenler kızıl bayrağı da yerden kaldıracaklardır. TKP'yi gerçekten kurma görevi buna inanan herkesindir. Çünkü biliyoruz ki komünistler olmadan ay yıldızlı bayrak savunulamayacaktır. Cumhuriyetin yıkılması bunu çok iyi göstermiştir.
Değinmeden geçmeyelim. Bir siyasi çizginin karşısında olmak o siyasi çizgi tarafında yer alanlara düşman olmak anlamına gelmediği gibi fiziksel varlıklarına saldırmak anlamına hiç gelmiyor. Ne AKP’ye oy veren işçilerin ne de karşı çizgide yer alan solcuların genel olarak kişiliklerine ve biyolojik varlıklarına yönelik saldırı kabul edilemez. Bu, o kişilerin o an için savundukları düşüncelerin kıyasıya eleştirilmesini, siyaset mahkum edilmesini, emperyalizme hizmet ettiği saptamasını yapmamıza engel değildir. Kişilerin siyasi tutumları eleştirilirken insanların değişebileceğine, doğru çizgiye gelebileceğine inanmak durumundayız. Uzaydan yeni insanlar gelmeyecek, işçi sınıfı bu gün hangi çizgide olursa olsun değişme ve tarihsel misyonunu yerine getirme potansiyeline sahiptir. 
Son söz olarak evet, bizim emeklerimizle var ettiğimiz bu memleket bizim, Dağılmasına göz yummayacak, emperyalizme, onun ister liberal, ister dinci, ister etnikçi  her türden taşeronlarına da bırakmayacağız. Sonuna kadar ilerletilecek bir cumhuriyeti, radikal bir cumhuriyeti, antiemperyalist, aydınlanmacı, kamucu ve toplumcu bir temelde yeniden kuracağız.
2 notes · View notes
gokhansaglam · 6 years
Video
Amerikayı kuran adamlar 2. Bölüm John D Rockefeller yayınlandı. Kanalıma ABONE OL'mayı, Zil tuşunu açmayı ve videolarımı BEĞEN'meyi unutmayın lütfen. Keyifli seyirler... #video #videos #videoclip #johndrockefeller #vídeo #vlog #vlogs #vloggers #vlogging #vloger #vlogger #vlogg #beğen #beğeni #begen #begeni #likes #liker #likes4likes #like4follow #likesforlikes #likeforlike #likeforfollow #like4like #likeforlikes #kapitalizm #antikapitalizm #tbt #tbt📷 #gokhansaglam (Kadıköy Iskelesinde)
0 notes
fotoinform · 6 years
Link
0 notes
deliler301217-blog · 6 years
Text
Ah O Gemide Ben De Olsaydım
Ah Muhsin Ünlü
alper’den 700 lira borç aldım bugün
israil devleti gömülsün diye karanlıklara! 
çünkü eğer borcu varsa bir mazlumun
başka bir mazluma
bir mazluma
mazlum…
sevgilim
tam buraya uygun bir ayet bulamıyorum.
oysa ne çok ayet vardı 90’larda…
baktığımız her yerde ayrı bir allah
gördüğümüz her peygamber yeni bir mağara.
insan olmak bizatihi sansasyoneldir.
diline döktüğüm dilleri hatırlasana…
alper bana 700 lira borç verdi bugün
israil kaç mermi yapabilir bu parayla? 
tarık ali’nin muhammed ikbal için söyledikleri doğru mu? 
frengiden öldü diyor lahor pavyonlarında.
işte 90’larda böyle şeyler düşündük biz sevgilim
düşündük şiir yazınca temizlenir ülkemiz.
şimdi ikbal cennette, tarık ali ingiliz
merminin de biliyorsun, bini bir para
ve diyelim ki humeyni’yi de seviyorum jack daniel’ı da
diyelim ki ev kirasından muaftır bütün şehir
diyelim ki zalimler de centilmen olabilirler…
bana duyduğun sevgiyi azımsasana! 
lira bana alper borç bugün verdi 700.
hemen iki paket malbora, biraz mızrak, biraz kuz.
bilhassa ecnebi reyonundan seçtim bunları sevgilim
fosforun pişirdiği çocuklarda bulunsun tuzumuz.
ah evet biliyorum demode lakırdılar bunlar
demode irrasyonalizm, antikapitalizm demode.
dünya kocaman bir köy, en iyi sigara malbora
araplar arkadan vururlar, meşru bir ülke israil.
eğer bir gemi dolusu hayvan
haksız yere böğürüyorsa
ölen her zaman suçludur ne yapabilir ki katil? 
biliyorsun zalimin dediği olur ortadoğu’da
dur küfretme. zalimler de allah’a dahil!
söylemiş miydim alper’in bana borç verdiğini? 
mızrak aldım, çok arabesk, fazla anakronik.
kuz desen; alnım açık, dolaşmam kuytularda.
belki de lirayı kapar kapmaz 700
yüzümü dönmeliydim olduğu gibi batıya.
bir bakmışım karşıdan tarık ali geliyor
hey bayım; şu var ya; şu koca london bridge…
90’larda espriler hep böyleydi sevgilim
çok açık göstermeci, nobran, edepsiz ve kitsch! 
90’larda zalimler biraz racon bilirdi.
karıları çocukları köpekleri olurdu.
yalnız kalan bir zalim allah’ı düşünürdü
dur gevşeme. zulüm, allah’tan hariç! 
ah o gemide ben de olsaydım eğer
mızrağı sallardım aştot’a kadar
belki gider çirkin bir faşiste değer
belki de bir masumun tam kafasına.
ama savaş böyleymiş bazen siviller
ölebilirlermiş devlet uğruna.
90’lar bitti artık onlar var ve hey
siz devlete inanan bütün reziller
cehennemde karşıma çıktığınızda
öyle bir yumruk patlatacağım ki tam burnunuza
hayatınız gazze şeridi gibi geçerken gözünüzden
anlayacaksınız allah ne demek
ahlak ne demek
ve rüya…
bu sözlerimi cennet ehline aynen ilet sevgilim:
devletin bekasının da allah belasını versin
malboranın da!
1 note · View note
spartacus-7 · 5 years
Video
Diyor ki ; Kadınlara tecavüz edilirken neredeydiniz ? İnsanlar 1300TL asgari ücretle çalışıp, birileri triplex villalarda yaşarken neredeydiniz ? Ve "çelişki" dolu sorular devam edip gidiyor.....Karşı taraf öküzün trene bakması gibi bakıyor ve sadece diyor ki "rahatsız oluyoruz" .... işte tüm acı çelişkilerin "gerçek somut neden ve çözümlerini" bana sunmayan hiç bir düşünce sistemini kabul edemiyorum, alamıyorum ve artık "kusura bakmayın ama onlar tatlı bir anı olarak rafta kalsın" diyorum. Bazı düşünceleri "dünde" bırakmak gerekir galiba. Hayır, yaşadıklarınızdan fikirlerinizden pişman olmayın. Her dönemin kendine ait bir karakteristiği var. Yaşanması, olması ve yapılması gerekenler kendi döneminde iyi veya kötü yapıldı. Şimdi onları ders verici bir anı olarak bırakıp yaşamın acı gerçekleriyle yüzleşmemiz lazım. Değişmemiz lazım. Çok acıtıcı olsada... #değişim #değişinartık #diyalektik #çelişki #sömürü #böylegeldiböylegitmeyecek #anticapitalismo #antikapitalizm #antidörtparmak #antimuhafazakar https://www.instagram.com/p/BsA5BzGlBsYTXvAXNMMPgBL-6mjQtiMX83o-f00/?utm_source=ig_tumblr_share&igshid=jdchrgtgcspp
0 notes