Tumgik
#Yoksulluk
ruhurevan-tr · 2 months
Text
Tumblr media
Ebu Hamza (k.s) şöyle demiştir.
- Fukara sevgisi zor iştir; buna ancak sıddıklar dayanabilirler.
8 notes · View notes
wehuzunngeldi · 1 year
Text
zeytin çekirdeklerini masaya koyabilirsin. istersen yağmuru dindirebilirsin. istemiyorum bunu, yalnızca bir bardak çay sonra bir bardak daha. geçer yüzümün solgunluğu, damlalar yavaş yavaş kayar camdan. çay tanelerini çiğneyip zamanın yavaşlamasından bulduğum cesaretle hayatımız için büyük sözler söyleyebilirim: onurlu bir yoksulluğu seçtik, nelerden yoksun olduğumuzu hiç bilmeden.
16 notes · View notes
galaksidensiluet · 2 years
Text
aynı gezegenin havasını soluyoruz ama onların penceresi denize bakıyor,bizimkisi ise boş bir duvara.
27 notes · View notes
ahmetcumhur-blog · 9 months
Text
Tumblr media
3 notes · View notes
onderkaracay · 11 months
Text
Tumblr media
6 notes · View notes
cagdasyatirim · 1 year
Text
Tumblr media
2 notes · View notes
denizeyuruyen · 2 years
Text
Daha yeni markette kasa sırasında önümdeki kadın, 3 Liralık tek limonun ücretini çıkaramadığından bırakıp gitmek zorunda kaldı. Kendi alacağım 20 Liralık şeyden utandım. Memleketi bu hale getiren aklı evvel Reis ve Resiçi tayfasına saydırmak istediklerimi burada yazamam. Kuruttunuz memleketi, mahvettiniz! 3 Liralık limona muhtaç bıraktınız! Nefret ediyorum bu yönetim kafasından da yarattığınız karanlıkta da!
9 notes · View notes
quotpediatr · 2 years
Text
Yoksulluktan utanmak aptallıktır, aptallıktan utanın.
Yoksulluktan utanmak aptallıktır, aptallıktan utanın. 💬Dostoyevski
Tumblr media
View On WordPress
2 notes · View notes
teknolojihaber · 1 month
Text
Yoksulluk, yaşlanmanın hızlanmasının önemli bir nedeni olarak belirlendi
Tumblr media
Bilim insanları, düşük gelirin beynin beyaz maddesinin daha hızlı yaşlanmasıyla ilişkili olduğunu buldu. Beyaz madde seviyeleri yaşla birlikte azalır ve  yoksulluk içinde yaşamak bu süreci hızlandırıyor. Araştırmaya 50 ila 91 yaşları arasındaki 751 kişi katıldı. Daha yoksul kökenden gelen kişilerde MRI taramalarında beyaz madde yaşlanmasına ilişkin işaretler daha fazlaydı ve bilişsel testlerde daha düşük puanlar elde edildi. Beyaz maddenin beyindeki sinyal iletimi için çok önemli olduğunu bilimsel bir gerçek. Yoksulluk içinde uzun süreli yaşamak ve kötü sağlık daha hızlı bilişsel gerilemeyle ilişkilendiriliyor. Araştırmacılar, her bir nörondaki lif sayısının ve bu liflerin korunma derecesinin beyaz maddenin tahribatını etkilediğini buldu. Daha yüksek gelire sahip insanlar arasında yaşlanmanın bu belirteçlerinin bilişsel performans üzerinde bu kadar olumsuz bir etkisi olmadı. Finansal istikrarın bilişsel gerilemeye karşı tampon görevi gördüğü bildirildi. Read the full article
0 notes
aatamedebiyat · 2 months
Link
Zengin sofralarına neşe, fakir fukarada gam Her gün biraz daha zorlaşırken bu yaşam. 
Sözde liderler vaat ederken altın dağlar, 
Gerçeklerde halkın cebi hep bomboş, ah o yalanlar.
0 notes
gundemarsivi · 3 months
Text
Tumblr media
Mersin Meselesi Değil Memleket Meselesi!
✍🏻 Sacide Uluğ
https://www.gundemarsivi.com/mersin-meselesi-degil-memleket-meselesi/
İthalat ve ihracat yükleri yanı sıra, transit ticaretin de önemli bir merkezi olan Mersin limanı ülkemizde ilk, dünyada 92. sıradadır. Denizyolu taşımacılığı ile tarım ürünlerinden, endüstriyel mallara kadar geniş bir yelpazede ürünü dünya pazarlarına ulaştırarak ülke ekonomisine önemli katkılar sağlamaktadır. Asya’dan batıya, Avrupa’dan doğuya giden deniz yolunda tartışılmaz stratejik bir bağlantı noktasıdır. Tüm liman hizmetlerini aynı sahada verebilen ve konteyner hacmi yönünden de en büyük tek liman olarak 11 mayıs 2007 tarihine kadar TCDD tarafından işletilen Mersin limanı özelleştirilerek (MIP) şirketine 36 yıl süreyle verilmiştir.
Artan arz ve talep doğrultusunda liman kapasitesinin genişletilmesi için iskele eklenmesi de kaçınılmaz hale gelmiştir. Mersin limanını ilk inşa eden Hollanda firması ilerde oluşacak genişleme yerlerini de eklemiş olup, yeni liman 1/100.000 ölçekli şehir planında da belirtilmiştir. Dünyada hiçbir liman şehir merkezine doğru büyütülmez, Mersin’de ise Akape sayesinde MIP’in arzuları doğrultusunda şehir planı iptal edilerek daha ucuza mal olacak liman için Atatürk parkı içinde liman oluşumuna izin çıkmıştır!
Ben yaptım oldu mantığı ile halkın çıkarlarını hiçe sayan bu emrivaki nelere yol açacak bir bakalım:
Denize çakılacak ayaklar için oluşan ses ve titreşim gürültü kirliliğine,
Denizde biriken asbest ve ağır metallerin açığa çıkması ile ekosistemin bozulmasına,
Yakın köylerde devasa taş ocakları açılmasına, yerleşim yerlerinin ses ve sarsıntılardan zarar görmesine,
Denize yerleştirilecek en az 2 tonluk kaya parçalarının taşınmasındaki gürültü ve toz ile çevre kirliliği oluşmasına,
Yük kamyonlarının egzoz gazlarının yarattığı hava kirliliği ile birlikte yolların aşınması ve trafik yoğunluğunun artmasına,
Yakın köylerdeki tarım arazilerinin ve su kaynaklarının zarar görmesine, yayla turizminin yok olması ile maddi kayıpların meydana gelmesine,
Narenciye ve tarımdan geçimini sağlayan insanların olumsuz koşullardan dolayı yoksulluğa düşmesine,
Mersin halkının denizle buluştuğu, nefes aldığı, çocuklarını gezdirdiği, hatıralarını dolduran Atatürk parkının kullanımının engellenmesine,
Liman çevresinde oluşacak konteyner seddinin Mersin’in rüzgar akımını keserek özellikle yaz sıcaklarının çekilmez boyutlara ulaşmasına neden olacaktır.
Şimdi gelelim işin en önemli noktasına…
Mersin international Port (MIP) şirketi Singapur menşeili görünse de aslında İngiltere merkezlidir! Üzerinde güneş batmayan imparatorluk kuran Büyük Britanya dediğimiz İngiliz emperyalizmi bu emellerinden henüz vazgeçmiş değildir! Denizlere hakim olarak dünyayı da yönetebilecek stratejik noktaları elinde tutmaktadır!
Cebelitarık boğazında ufacık bir karaparçası olan Cibraltar’ın İngiltere’ye ait olduğu kaç kişi bilir?
Peki Sevr anlaşması ile Anadolu işgal edilirken, İngiliz askerlerinin Mersin Limanından çıkarma yaptığını daha sonra yerini Fransız’lara bıraktığını kimse biliyor mu?
Tarihi bilmeyen, geleceği kuramaz!
Ortadoğu ve Türkiye üzerinden BOP’nin yürütülmesi henüz askıya alınmadı değil mi?
Öyleyse bize düşen toprağımıza, havamıza, suyumuza, şehrimize, ülkemize ve geleceğimize sahip çıkmaktır…
Mersin, MIP’den büyüktür!
Türkiye Emperyalist işgalden Mustafa Kemal Atatürk önderliğindeki kutsal isyan ile kurtulmuş ve kurulmuş bağımsız bir ülkedir! Ata’mızın bize emanetidir! Kimse hayaller kurmasın, para için, çıkar için verilmiş kapitülasyonları iptal etmek de vatanseverlik görevidir!
Sacide Uluğ
0 notes
seslimeram · 3 months
Text
Ötekinin Meramı
Tumblr media
Didaktik bir söylem yığını içerisinde hayatın gerçekliği göz ardı ediliyor. Muktedir ve yol arkadaşları olarak çıkagelen güruh eliyle şekillendirilen, biçimlenen yeni ülke olgusunda, o didaktik, kendisini mütemadiyen yineleyen söylem sağanağı altında hayatın ehven olanı ezen, yok eden, sürünceme taşımaksızın kazıyan bir toplamda gerçek mahvediliyor. Aslın yerine ikame edilenlerle birlikte bir cerahat sarmalıdır sürgit yineleniyor. Önümüzdeki ol seçim çalışmalarından, seçim sonrasında varılabilecek ülke projeksiyonuna, geleceği hep muğlak kılınan bir sahne işlenmeye / dönüştürülmeye devam olunuyor. Tümüyle ezberler ile geçiştirilmeye çalışılan gündelik yaşam pratiklerinin zehir edilmesi söz konusu kılınıp her an yeniden imal edilen hamle / eylem / ataklarla hayatın gerçekliği çürümeye afaki bir halde terk ediliyor. Baş efendinin ustalık eseri olarak kurgudan öteye geçmiş hakikatteki o ülke tahayyülü bu benzersiz cürümler ekseninden dem vurularak yönünü tanımlıyor işte bir kere daha. Herkesi muma çeviren, sözü, itiraz hakkını esirgeyen, cürmü önceleyip de aralıksız göz dağları arasında tahakküme rehin edilen gündelik yaşam isteminin ta kendisi oluyor.
Bütünüyle ezber edilmiş olanın rotasında bir istikamet tutturulup gidiyor. Rutin mamafih bir didaktik söylem yığınını işaret ederken hayatın gerçekliği göz ardı ediliyor. Muktedir için elzem olanın yalnızca bağlamından kopartılmış söylemlerle, günü kurtarmak olduğu artık gizli saklı olmadan var ediliyor. İktidar kliklerinin al takke ver külah suna geldiği her tahayyülün neticesinde bedenen bedel ödeyen sıradanların denekliği kılınıyor. Tehdidi günbegün yeniden biçimlendirip, önce yoksun kılıp, yoksullukla harmanlayarak insanların elindeki umudu yerle bir ederken bir yandan da kimseleri ezdirmedik çağrısını yeniden imal ediyorlar misal. Boyunduruk altına alınmış, teslimiyetini var etmiş olagelen insanların eline geçecek üç kuruşun çoktan heder edildiği bir zeminde, ezberler artık sahi ama sahiden de karın doyurmuyor. Obur halleriyle memleketin iliğini kemiğini dibe kadar sömüren iktidarın, yancıları olanların, onlardan değilmiş gibi görünüp bir yandan da iş bu oyuna çoktan dahil olup yağmadan payını kapmaya devam diyenlerin sofrasında kimin hangi yarası görülebilir.
Gerçek Gündem’den bir kısa haberi iliştirelim: “Osmaniye’nin Kadirli ilçesi Şehit Mustafa Yağız Mahallesi’ndeki oğlunun yanında yaşayan Iraz Doğan hiçbir maddi gelirinin olmadığı söyledi. 65 yaş maaşı almayan Doğan’ın aylığı gelecek yıl bağlanacak. Oğlu Durmuş Ali Doğan’ın yanında kalan Iraz Doğan’ın üzerine düşük model araba ve motosiklet görüldüğü içinde Sosyal Yardım parası da alamıyor. Oğlu ise iş olursa yevmiyeci olarak çalışıyor, diğer günlerde ise hurda toplayıp satıyor. 6 günlük torununun üşüdüğünü ifade eden Doğan, hayırseverlerden yardım bekliyor.
"Kapı Yok, Pencere Yok, Odun Yok, Kömür Yok"
Iraz Doğan şunları söyledi: "65 yaşındayım. Beni maaşa bağlayacaklardı bağlanamadım, yeni sene beni bağlayacaklar. Oğlumun yanında kalıyorum ben. Kapı yok, pencere yok, odun yok, durumum yok. Astım var bende, tansiyon var bende. Kömür yok, bir yardım edenim yok. Kimsem yok bir oğlumun yanında kalıyorum işte. Oğlum da turpa gidiyor, ıspanağa gidiyor onunla geçiniyoruz. Getiriyor o da yiyor bende yiyorum, başka bir şey yok. İş olursa gidiyor iş olmazsa gidemiyor. Bazen çöplere gidiyor plastik topluyor.
"Torunuma Şekerli Su Veriyoruz"
Cuma günleri gidiyorum dileniyorum. Anlatıyorum, veriyor ümmeti Müslüman Allah rızası için diyorum dileniyorum. Para veriyorlar kimi ekmek veriyor kimi simit veriyor. Ayakkabı da verdiler, yalındım ayakkabı da verdiler yırtıldı ayağımdaki. Üşüyorum, para olmazsa ne yapayım yok. Evde işte bir oğlum var, iki çocuğu var, bir de ben, bir de gelin var. Süt alamıyorum, mama da alamıyorum. Bir torunum burada kalıyor. Torunum var bazen mama yapamıyor şekerli su veriyoruz maması yok, bezi yok. Bazen şekerli su yapıyor veriyor bazen. Donuyoruz, soğuktan ölüyoruz. Soğuk, odun yok kömür yok. Gidiyor çocuk çalı çırpı toplayıp getiriyor ama ne olacak çalıdan çırpıdan? Kırık kırpık ne olacak?"
İktidarın dayatmaya devam ettiği, sözüm ona öğrettiği yaşamda var olma halinin her nasıl da bir uçurumun kıyısında dımdızlak kalakalmak olduğunu tek başına örnekler bu yukarıda yer alan haber. 2024 yılında, cumhuriyetinin yüzüncü yılında insanlarına bir çatı altında yaşayabilmeyi dahi çok gören, kendi sınırları içerisinde tozpembe bir hayat idame ettirenlerin kıyısından geçmedikleri, lafta dahi anmadıkları hayatın yıkıcılığa teslim olmuş suretinde ayakta kalma mücadelesi son kertede imdat çığlıklarıyla görünür kılınır. İnsanların yaşamlarının ikinci baharlarında yeniden hayatta kalabilme mücadelesinin ortasına terk eden, yeni doğanların da hayata çoktan birkaç sıfır yenik başladıkları bir yer bir zeminde hayatın olumlanabilir bir yönü kalır mı? Bırakalım ufka bakmayı, uzaya çıkıp dünyanın sayılı ülkeleri arasında anılmayı, ucuz iş gücü olarak anılmayı, her durumda kendi kendisine yetebilen ülke masalını şunu bunu bu haber metnindeki imdada yükselen o avazları kim duyacaktır, kim fark edecektir ki didaktik söylem sağanağı altında çıkagelen her tahayyülün pratikteki karşılığı koca bir boşluktur, sahiden anlaşılacaktır? Kim ya da hangi büyük devlet vardır ki insanları açta açıkta eksik gedik kalırken kendi büyük, ulvi, tantanalı hikayelerine kaptırıp gitsin, koyu versin halkını bir başına! Nasıl!
Sinan Şahin'in Artı Gerçek'teki haberidir: Emek Partisi (EMEP) Antep İl Örgütü, asgari ücrette yapılan artıl sonrası kentteki işçi kıyımlarına dikkat çektiği bir basın açıklaması düzenledi. Açıklanan asgari ücretle, işçilerin günden güne eriyen sefalet ücretine mahkum edildiğini belirten EMEP Antep İl Başkanı Abdullah Çiloğlan şunları söyledi:
"Zamlı asgari ücretin henüz cebe girmeden erimesiyle fabrikalarda asgari ücrete yapılan zam oranının yetmeyeceğini bilen Antepli işçiler de ek zam talep etmeyi tartışmaya başladılar. Zam dönemlerinde özellikle son birkaç yılda Antep’te işçilere gözdağı vermek için, öne çıkan işçiler başta olmak üzere işten atmalara başvurulduğunu biliyoruz. Partimize son dönemde birçok fabrikadan işten çıkarmalara ve baskılara dair doğrudan işçilerin aktardıkları bilgiler ulaşmıştır. Özellikle geçtiğimiz yıl iş bırakmalar ve ağır çalışma koşulları ile ilgili gündem olan fabrikalar başta olmak üzere ‘küçülme’ gibi çeşitli bahanelerle işten çıkarmaların yoğunlaştığını görüyoruz"
'Eruslu Fabrikasında Son Bir Ayda 100 İşçi Çıkarıldı'
Açıklamanın devamında bir çok işçinin yaşadığı mağduriyetten dolayı partiye başvurduğunu belirten Çiloğlan, şöyle devam etti:
"Eruslu Sağlık fabrikasında son bir ayda 100’ü aşkın işçi işten çıkarıldı. Eruslu Sağlık fabrikasında işçiler 2023’ün temmuz ayında fabrikanın 7’li sisteme geçmek isteyerek haftada iki gün 12 saat çalışma dayatmasına, ücretlerinin bir kısmının elden verilmesine ve bordrolarda ücretlerinin bir kısmının ‘deprem yardımı’, ‘enerji yardımı’ ve ‘sosyal yardım’ gibi adlar altında gösterilmesine karşı mücadele etmişti. İl örgütümüz ve Milletvekilimiz Sevda Karaca da işçilerin taleplerini gündeme getirmişti. Yaşananların ardından fabrika yönetimi açıklama yaparak 7’li sistemden vazgeçtiklerini ve işçilerin ücretlerinin tamamının artık banka hesaplarına yatırılacağını söylemişti. Bugün gelinen noktada o dönem geri adım atmak zorunda kalan Eruslu Fabrikası bugün işten çıkarmalarla işçileri baskılayarak 7'li sistem ve 12 saat çalışma meselesini kabul ettirme gayesine girmiştir."
'Şireci Tekstil’de 200 İşçi İşten Çıkarıldı'
Geçtiğimiz Ağustos ayında iki bin işçinin yaptığı greve gittiği Şireci Tekstil’de ise 200’den fazla işçi işten çıkarıldığını belirten Çiloğlan, "Şireci’de işçilere, işten çıkarmaların gerekçesi olarak, 'fabrikanın dokuzuncu bölümünün kapatılması' söyleniyor. Bazı işçilere ise bölüm değişikliği yapması dayatılıyor. Kabul etmeyen işçiler ise işten çıkarılıyor. Şireci direnişi Türkiye işçi sınıfının son yıllarda akıllarda kalan en önemli direnişlerinden biridir. Geçtiğimiz Ağustos ayında fabrikada yaşanan direnişin etkisi olduğunu ve bunun tekrarlanmaması için patronun böyle bir yöntem uyguladığı apaçık ortadadır" diye konuştu.
Akınal Sentetik fabrikasında işçilerin kendi aralarında Whatsapp grubu kurması gerekçe gösterilerek 10’dan fazla işçi tazminatsız işten çıkarıldığını anlatan Çiloğlan şunları anlattı:
"Noter aracılığıyla bir işçiye ulaşan ihtarnamede ise ‘‘İşverenliğimize ulaşan ihbar ile WhatsApp uygulaması üzerinden kurulmuş bir grup aracılığıyla iş yerindeki çalışan ücretleri ve henüz gündem olmayan ücret artışları ile ilgili olarak ‘İşletmelerde yavaşlama politikası yapalım’ gibi telkinlerde bulunduğunuz öğrenilmiştir.’’ ifadesi yer alıyor. Mezbaha adıyla memlekete ün salmış olan bu fabrikada onlarca işçi uzuvlarını kaybetmiştir. İşçilerin işçi sağlığı ve iş güvenliği önlemleri alınsın taleplerine kulak kapatan Akınal Sentetik fabrikası işçilerin kendi aralarında zam tartışması yapmasını dahi işten çıkarma gerekçesi yapabilmektedir."
'Merinos’ta 200’den Fazla İşçi Çıkarıldı'
Asgari ücret zammının ardından işten atmaların artmasının tesadüf olmadığını vurgulayan Çiloğlan, "Yine Forbes'un 2023 Milyarderler Listesi’nde 5,3 milyar dolarlık servetiyle Türkiye’nin en zengin ismi olarak anılan Erdemoğlu Holding Yönetim Kurulu Başkanı İbrahim Erdemoğlu’nun fabrikası Merinos’ta 200’den fazla işçi işten çıkarıldı ve işten çıkarmalar devam ediyor" dedi.
Tümüyle nobran bir yıkıcılık ekseninde, o didaktik söylem yığınlarının arasında hayatın un ufak olunmasına devam olunur. Şubat 2023 depreminin vurduğu illerden birisi olan Antep’ten çıkagelen bu işçi kıyımı haberlerinin kıyısında varılmak istenen yerin hali de pür meali de karşımıza çıkartılır. Baskılama ve dayatmaların sofrasında asgari ücretin de hiç edildiği, çoğu zaman yetersiz kıldığı bir hayata alışın buyrulur. Büyük cümlelerin pek anlamlı vecizlerin yerinde yeller eserken, buz gibi sermayenin köleliğine, eline kan oturan para tüccarlarının her türlü isteğine boyun eğdirme bir Türkiye gerçekliği olarak kendisine yer edinir bu sahnede. Antep özelinden, Türkiye genelindeki tek maaş ile hayatını idame ettirenlerin başlarına getirilecek şeylerin de sonucu yine yeniden yıkımın ta kendisi olur. Müşterek bir savunma hali içerisinde o boş tencere / delik cepken örgütlenip, hak arama mücadelesini şu sahnenin dört bir yanında gerçek kılamadığı için her an herkesin topun ağzına terk edilebilmesi bir hakikate dönüştürülür. Bütün o öğreten, yol gösteren, arka topladığı iddiasındaki, kimselere ezdirilmediği söylenen halkın başına çorapların örüleceği güncelliğin her neresindeyiz, artık iyi kötü biliyorsunuzdur. Değil mi! Ezber edilmiş olan cümlelerin, beylik lafların kıyısında nobran / yıkıcı bir hayat imgesini yaşamaya devam ediyor ülke. Erkanı muktedir ve payandası olagelenlerin savunduğu / yönlendirdiği her gün üzerinden atlayıp da geçip gittiği normalin bizatihi yıkılması halidir. Derdest edilmiş olagelen, umudu elinden çalınmış, ümidi yerle bir edilip durulan hayatların birlikte bir itirazı var edilmedikçe daha uzunca bir süre o iktidarın var edeceği kırımlarla / sınamalarla hayatın çevreleneceği kesindir. Bugünlerde payımıza düşen, yarınların bakiyesinden çalınıp, yıkılıp, ezilip de har vurup harman savrulan şey o hayat imidir, biricikliğidir. Sabit fikir, ezber edilmiş ezdirmeyeceğiz, yedirmeyeceğiz halleri arasından sızıp gelen uçurumun kıyısına taşınan insanlık nasıl fark edilecektir misal. Bunca masal aksettirilip dururken, olmakta olanın yıkıcılığında bir gelecek tahayyülünün yerinde yeller estirilirken, bir şimdi bırakılmazken yol nereyedir sahiden?
Misak TUNÇBOYACI – İstan’2024
Görsel: Getty Images – BBC Türkçe Servisi
0 notes
paravesiyaset · 3 months
Text
Tumblr media
Geçenlerde bir yakınımın cenazesine gittim, cami avlusunda beklerken bir kadın yanaştı, hava soğuk , benim üzerimde kaban, kabanın kapüşonunu çekmişim, ellerim cebimde. Sadaka istiyor, öylesine yılışık, en fazla otuz yaşlarında, yok dedikçe ısrar ediyor. Belli ki bir şey koparmadan gitmeyecek.
0 notes
celalyesilyurt · 8 years
Text
yalnızlık
Tumblr media
Günümüzde yalnızlık, artık ‘yeni yoksulluk’tur. 
Kemal Sayar
0 notes
cagdasyatirim · 1 year
Text
Tumblr media
6 notes · View notes