Murat Yıldırım, en son Aziz dizisiyle ekrana gelmişti. Sevilen dizinin yeni sezona çıkmadan final yapılmasının açıklaması yapıldıktan sonra, ünlü oyuncunun hangi projeyle ekrana geleceği merak ediliyordu. Ünlü oyuncunun başka bir kanalda devam eden fenomen bir dizinin kadrosuna dahil olduğu haberi geldi. Murat Yıldırım’ın yeni dizisi belli oldu? Murat Yıldırım hangi dizinin kadrosuna geçti?
Murat Yıldırım Kimdir?
Murat Yıldırım’ın Yeni Dizisi Belli Oldu!
MURAT YILDIRIM’IN CANLANDIRACAĞI YENİ KARAKTER BELLİ OLDU!
Murat Yıldırım, Deniz Baysal Yurtcu ile birlikte bu sezon ‘Teşkilat’ dizisinin başrolünü paylaşacak. Kadroya dahil olmaktan ötürü çok mutlu olduğunu belirten Murat Yıldırım, dizinin yeni sezonunda ‘Ömer Atmaca’ karakterine hayat verecek.
Teşkilat ekibine yeni dahil olan Ömer, babasının erken yaşta kendilerini terk etmesiyle ailesinin yükünü sırtlanan birini canlandırır. Ömer, zorluklarla geçen yılların ardından azmi ve üstün yeteneği sayesinde Milli İstihbarat Teşkilatı’nın başarılı bir mensubu olur. Kritik bir operasyonun dönüşünde yaşadığı acı olayın etkisiyle sarsılan Ömer, bu olayın sorumlularını ararken kendi hayatıyla ilgili bilmediği gerçeklerle yüzleşecektir.
TEŞKİLAT’IN SEZON FİNALİNDE NE OLDU?
Ekip, Yıldırım’dan aldığı bilgiler sayesinde operasyon hazırlığına girişti. Yıldırım’ın söyledikleri yeterli olmayınca ekip oyun içinde oyun kurdu. Şirket’in tüm katılımcılarının bir araya gelmesi için masaya başkanlık eden Alexander Schultzers ortadan kaldırıldı. Böylece masanın yeni başkanının seçilmesi için toplantı organize edilmesi sağlandı.Bu sırada Halit Başkan ise müsteşarla birlikte gizli bir operasyon yürütmeye başladı.
Yıldırım’a tıpa tıp benzeyen teşkilat mensubunun, Şirket’in kaynaklarından birine giderek toplantının yapılacağı yeri öğrendi. Gelen istihbarat doğrultusunda ekip hemen Zürih’e doğru yola çıktı. Toplantının yapılacağı otele patlayıcılar yerleştirildi. Şirket ekibin otelde olduğunu öğrenince büyük bir çatışma çıktı.
Aziz Dizisi Neden Yayından Kaldırıldı? Murat Yıldırım’dan Yeni Açıklama Geldi!
Otelin dışındaki araçta patlayıcının başında bulunan Zehra ise hayatını en zor görevini yerine getirmek zorunda kaldı. Otelin içinde sıkışıp kalan Serdar, Pınar ve Hulki dışarı çıkmadan Zehra, Şirket üyelerinin kaçmasına engel olmak için tetikleyiciyi bastı ve toplantının olduğu katı havaya uçurdu.
Böylelikle, dizinin yeni sezonunda Çağlar Ertuğrul, dizinden senaryo gereği ölerek ayrıldı. Yerine Ömer karakterini canlandıracak Murat Yıldırım geçti.
Read the full article
AYDININ ÖNDE GELEN FİRMASI HEMŞERİMİZ YILDIMIN FİRMASI İDDİALI
AYDININ ÖNDE GELEN FİRMASI HEMŞERİMİZ YILDIMIN FİRMASI İDDİALI
Firmayı 2005 yılında Aydın ili Germencik ilçesi kurduğunu belirten hemşehrimiz Yıldırım “Halen sektörde faaliyet göstermektedir. Yıllık 500 ton incir kapasitesi ve yağda istenilen miktara göre üretim yapabilecek kapasiteye sahiptir. Öncelikli hedefimiz markalaşmaktır. Bu nedenle kendi soframızda yemiyeceğimiz hiç bir ürünü ambalaja koymuyoruz ve yedirmiyoruz. Biz bu işin çiftçiliğinden yani…
Yağmur damlalarının arasında birkaç gözyaşı toprağa düştü. Baş eğik , gözler bulut , gözyaşı yağmur olmuş . Kalpteki kırıkların sesi şimşek , kanlar yıldırım olmuş . Toprak yaren olmuş. Yağmuru gören, şimşeğin sesini duyan , yıldırımın göz kamaştırıcı ışığını görenler var. Elleri bulutlara erişmeyecek insanlar var. Toprağı ezip geçecek vicdansızlar var . Ve hep bir şeylere mahkum olan , yağmura sığınan kimsesizler var .
Şimşek hem yağmurun müjdecisi hem de yıldırımın habercisidir.
Kendisi veya malı açıkta bulunanlar yıldırımdan, gürültüden ve ıslanmaktan korkarlar, yağmur bekleyenler ise habercisini görünce sevinirler.
Böylece insanlar şimşek çaktığında korku ile ümidi yaşamış olurlar.
Yağmurdan fayda görenler onun gelmesine sevinirken, zarar görenler üzülürler.
Bulutların elektrik yüklerinin çatışmasından gök gürültüsü doğar.
13. âyette gök gürültüsünün Allah’ı överek tesbih ettiği yani Allah’ın ortaklardan, noksan sıfatlardan uzak ve şanının yüce olduğunu ifade ettiği haber verilmektedir.
Müfessirler gök gürültüsünün Allah’ı tesbih etmesini birkaç türlü yorumlamışlardır:
☼a) Burada tesbih (Allah’ın eksiksizliğinin dile getirilmesi) hakikat mânasında kullanılmıştır; her şey gibi gök gürültüsü de Allah’ı tesbih eder, fakat insanlar onun dilini anlayamazlar (İsrâ 17/44).
☼b) Gök gürültüsünün Allah’ı tesbih etmesi mecazdır. Aslında Allah’ı tesbih eden, gök gürültüsünü işitip yağmur bekleyen kullardır; gök gürültüsü kulların tesbihine sebep olduğu için tesbih ona isnat edilmiştir.
☼c) “Gök gürültüsü” anlamına gelen ra‘d kelimesi bir meleğin ismi, işitilen ses de o meleğin tesbihidir.
(bu yorumlar için bk. Râzî, XIX, 25-26; Şevkânî, III, 82; melekler hakkında bk. Bakara 2/30; Ahmet Saim Kılavuz, “Melek”, İFAV Ans., III, 187).
Bize göre, gök gürültüsünün mahiyeti bellidir;
... meleklerin tesbihi ayrıca zikredilmiştir.
Gök gürültüsünün tesbihini, bütün yaratılmışların tesbihi çerçevesinde anlamak gerekir.
Evet, bütün yaratılmışlar âlemi yaratıcının büyüklük, yücelik ve mutlak kemalini –hal diliyle, işleyişleriyle– dile getirmektedir.
"sen hızlıydın, ey Morar, tepedeki bir karaca gibi, korkunçtun geceleyin ufukta çıkan yangın gibi. kasırga gibiydi öfken, ovanın üzerinde çakan şimşek gibiydi savaşırken kılıcın. sesin uzak tepelerde düşen yıldırımın, yağmurdan sonra ormanda akan nehrin sesine benzerdi. savaşta bazılarının ölümü senin elinden oldu, öfkenin ateşi onları tüketti. ama sen savaştan döndüğünde ne kadar huzurluydu yüzün! fırtınadan sonra açan güneşe, suskun gecedeki aya benziyordu yüzün, rüzgarın uğultusu dindikten sonraki deniz gibiydi yüreğin.
şimdi evin daracık, yattığın yer karanlık! mezarın üç adım kadar, ah sen ne kadar büyüktün bir zamanlar! seni hatırlatan tek şey baş tarafı yosun tutmuş dört taş.."
“Benim olsan, ah bu mümkün olsaydı… Seni uzak, uzak, bu insanlardan pek uzak bir yere götürürdüm; öyle bir yere götürürdüm ki orada yalnız tabiatla kalırdık. Denizle, sema ile, sahra ile kalırdık… Sâde ikimiz kalırdık…
Ali Ersoy hangi iftira. Mesela (tebeddele) kadın değiştirme ayeti mi iftira. Ahzab 52. Çokmu hikmet buldun bu ayette. Geliniyle halvet olma ayeti mi yoksa. Ahzab 37 ve diğerleri. Evlatlığı nın karısı yani gelini ni becerme serbestisinde mi hikmet buldun. Yoksa yer yüzünün efendisi olacak kişi nin 9 yaşında çocuğa kendi 52 yaşında iken hallemesi yada hz Ömer gibi 62 yaşında iken 9 yaşında ümmü gülsüm'ü zorla alıp (onunla yatmıcam) diye yemin etmişken 13 yaşına kadar iki çocuk doğurtmayı mı çok mübarek bir iş olarak gördün. Ben o kitabı birkaç sefer okudum. Sende okuyup biraz anlamış olsaydın böyle boş laf etmezdin.
Adil yıldırımın ali ersoya yanıtıdır..
Ben bu konuların çok daha fazlasına hakimim ama ben söyleyince kötü oluyorum iftira, yalan diyo bazı mercimek beyinliler..
🇦🇿 İldırımlı mənzərələri sevirəm! Səsinin gurultusu, İnsanın daxilini titrətmək iqtidarında olması, ətrafı özünəməxsus bir şəkildə işıqlandırması! Qısası ildırımın əzəməti böyükdür, çünki o, Əzəmətli Hökmdarın (Allahın) Qüdrətinin təcəssümüdür!
🇷🇺 Обожаю виды с молнией! Рев его голоса, способность потрясти изнутри человека, уникальным образом озаряя окружающую среду! Короче говоря, великолепие молнии велико, потому что она является воплощением Силы Всевышнего (Бога)!
🇹🇷 Yıldırım manzaralarını seviyorum! Sesinin uğultusu, insanın içini sarsma yeteneği, çevreyi eşsiz bir şekilde aydınlatması! Kısacası yıldırımın ihtişamı büyüktür, çünkü o, Yüce Hükmüdar'ın (Allah) Kudretinin tecessümüdür!
‘’İnsan aşılması gereken bir varlıktır.’’ (sf. 6)
Bana kalırsa tek bir cümle bile bu kitabı okumak için yeterince merak uyandırıcı Friedrich Nietzsche’nin kendisinin dahi en derin, en tepe eseri olarak gördüğü,
insanlığın ve zamanının ‘’6.000 adım ötesinde’’ diye ( Ecce Homo af-79) tanımladığı bir eser
BÖYLE SÖYLEDİ ZERDÜŞT
Kitabı okuduktan sonra dünyayı algılayışınızın, çevrenizde olup bitenleri yorumlayış tarzınızın, hayata ve kendinize olan bakış açınızın değişeceğini söylemek pek mümkün. Bu yüzden, okumayı düşünen veya erteleyen kim varsa mutlaka hemen kararını değiştirip bu kitabı okumalı. Merak etmeyin, su biraz soğuk ama girince alışıyorsunuz. Kendinize yapacağınız iyiliklerin başında bu kitabı okumak geliyorNietzsche’nin bu eserinde bahsettiği ve üzerinde ısrarla durduğu Üstinsan kavramına, eserin içeriğine, diline ve neyi amaçladığına, Zerdüşt ve Üstinsan figürlerinin edebiyat dünyasındaki benzerlerine ( Gulliver’in gezileri) Houyhnhnmler ve Halil Cibran’ın Ermiş karşılaştırmak isterdim ancak hazırlığım zaten çok uzun olduğundan ”şimdilik” Nietzsche den devam edelim
Putları yıkmak eskiden beri işimin bir parçası (Ecce Homo sf-2)
kim ulen bu zerdüşt putlarımızmı varmışki yıkacakmış
İncil’de şöyle geçer: ‘’Buluttan gelen bir ses, “Sevgili Oğlum budur, O’ndan hoşnudum. O’nu dinleyin!” dedi.’’ — Matthew, 3:17 (Bahsedilen Oğul İsa’dır, Tanrı’nın Oğlu İsa.)
Zerdüşt de kendisini: ‘’Bakın, ben yıldırım habercisiyim ve ağır bir damlayım buluttan düşen: bu yıldırımın adı Üstinsandır.’’ (sf. 10) şeklinde tanımlar. Nietzsche bu eserinde, ‘’Oğul’’ yani Hz. İsa figüründen yola çıkarak Zerdüşt’ü yaratır. Oğul Zerdüşt’tür. Ve Tanrı’yı öldürür, Zerdüşt, peygamber kisvesi altında. ‘’Tanrı öldü.’’ der. Amacı ise bütün putlarımızı, dogmalarımızı yıkıp bize Üstinsan olma yolunda bir ışık olmaktır.
Kitap dört bölüme ayrılmış olup, her bölümde farklı konular üzerinde konuşmalar yapılmakta. Ve her bölümde konuşmanın sonu ‘‘Böyle Söyledi Zerdüşt der Tanrı öldü!’’ söylemi belki de onu Batı felsefe dünyasının en çok yanlış anlaşılan fikir adamı yapmıştır ( Bundaki en büyük pay kız kardeşinindir)
Tanrı öldü. Peki, bir insan tanrıyı nasıl öldürebilir? Mümkün müdür? Nietzsche’nin en çok yakındığı konulardan biri budur. Aslında onun problemi tanrıyla veya onun olup olmamasıyla ilgili değil. Bu tanrı algısını yaratan ve dogmatik bir şekilde bu inanca bağlı yaşayan insanlarla ilgili her şey. Nietzsche dağdan indiği vakit, yani Zerdüşt, insanın aşılması gereken, kendini yenmesi ve yenilemesi gereken bir varlık olarak tanımlar. En sonunda ise Üstinsan mertebesine ulaşması gerektiğini söyler. Ve bunu da kendisine dayatılan kuralları, yasaları, ahlaki anlayışı reddederek ulaşılabileceğini söyler.
Nedir bu Üstinsan? ‘’İnsan bir iptir, hayvan ile Üstinsan arasında gerilmiş – bir ip ki uzanır bir uçurumun üzerinde.’’ (sf. 8) Nietzsche’ye göre insan; evrim aşaması hayvan mertebesiyle, Üstinsan mertebesi arasında kalmış, gergin iple birbirine bağlanmış bir varlıktır ve bu sebepten ötürü insan, evrimini tamamlayıp yani ‘’kendini aşıp’’ Üstinsan mertebesine ulaşmalıdır. Bu Üstinsan figürü Hristiyanlık inancındaki Hz. İsa ile İslam felsefesindeki ‘’insan-ı kâmil’’ fikriyle de benzerlikler göstermektedir, hatta Nietzsche açık açık tek tanrılı dinlere atıfta bulunmaktadır bu eserinde. Bu da demek oluyor ki, insan yanılgılarından ve kendisine dayatılan yüceltilmiş yanılsamalardan kurtulup, kendi kurallarını akıl ve mantık çerçevesinde düzenleyip, kusurlu ve eksikli varlığını aşarak, insani yanından kurtularak Üstinsan olma yolunda ilerleyecektir, ilerlemelidir. Şayet ki insan daimi olarak kendini alt edip, kendi yolunda ilerlemeye devam ederse; yolun sonunda Üstinsan’a ulaşabilecektir.
İnsan ne yapar, düşünür ama nadiren sorgular hatta neredeyse hiç. Biz de yönetilmeyi severiz. Türlü türlü dogmatik inançlarımız vardır. Belki de hayvandan tek farkımız düşünebilmemizdir.Zerdüşt, kendisi İdeal insan tipinin bir alt seviyesi. İnsanlara Üstinsan olmanın yollarını anlatmakla meşgul. Kendisinin de zaafı var (Bölüm IV’te anlatılıyor) o yüzden Zerdüşt’ü de geçip biraz daha üstteki Üstinsan’a varmalıyız
İçim sıkışıyordu, bu insanların eziyet ettiği kalbimeydi.
Acıyordu, ve yara bantları yetmiyordu.
Kanıyordu ama merhemim yoktu.
Siliniyordum, ve son sayfaydı. Ah diye kalmış gözler , yerine mürekkep damlatıyordu. Gökyüzü yanıyordu. Yine tekrarladı;
Çok sevdiğim yazar'ın o çok içten sözü, " Gökyüzü bizim içimizdir..." Ama kimse görmez, yangını. "Yaktığın ateşe duvardan bak, görebilir misin? "
İnsanlar o duvardı, sen görülmüyordun.
Yıldırım, gökyüzünde yandı. İçine düştü. Nefesin kesildi, ama kesik nefeslerin yüreğini yaksa da adım atmaya devam ettin. Yaşamak dileğin olmasaydı, çoktan o yıldırımın içine kalbini çekerdin, kaçmayı seçmezdin.
Işıklar yanmıyor, kapkaranlık. Bir zamanlarki içine benziyor. Bir yere kıvrılıyorsun, oysa tek istediğin ruhunun nefes alması. Ama sen penceleri sonuna kadar kapatıyorsun. "Sen söyle, kapının boşluğundan sızan zifiri nefes, yeter mi ruhuna?"