"Beni hiç anlamadınız; hiçbirinizin görmediği yerde işlediğim günahları bilmiyorsunuz, zaaflarımı tanımıyorsunuz. Fakat duada ve namazda, Allah'ın huzurunda, ruhumun karşısında akan gözyaşlarımı da görmediniz."
Rabbim şehadetini kabul eylesin dünyanın en güzel hayal kuran insanı. Mekanın cennet olsun kıvırcık kardeşim, ölene kadar unutmayacağım seni...
Lütfen şehit kardeşim için bir Fatiha okuyun.🤲
🤲
…………..
- Merkez 73 75 …. sokaktan silah seslerinin geldiği bildiriliyor.
- 73 75 Merkez, anlaşıldı yakınız kontrol edip bilgi vereceğiz…
Gecenin karanlığını ekip otosunun farlarından fışkıran titrek ve sessiz ışıklar delerken gidilen sokağın en kuytu köşesinden silah sesleri gelmeye başladı. O anda ‘‘Vuruldum laan…’’ sesi yankılandı kulaklarımda… Yalçın yığılıverdi koltuğa. 3 el mi, 5 el mi, 5000 el mi, kaç el ateş edildiğini anlayamadım bile…
- 73 75 merkez tarandık, arkadaşımız yaralandı, acil ambulans ve takviye gönderin, biz karşılık veriyoruz…
Bir an kademeden yeni çıkmış ekip otomuzun kevgire döndüğüne üzüldüm anlamsızca…
- Ne ölmesi Yalçınım, ne ölmesi, bir şeyin yok şimdi ambulansla geliyorlar, rahat ol sen…
...............
Zaman durmuş, korkunç bir sessizlik kaplamıştı ortalığı. Namlulardan fışkıran mermilerin ıslık seslerinide, telsizden gelen telaşlı metalik sesleride duymuyordum artık. Duyabildiğim tek ses Yalçın’ın hırıltılı ve hızlı hızlı alıp verdiği nefes sesiydi…
Ne kadar zaman geçmişti acaba? Beş dakika mı, beş saat mi, beş asır mı? Yoksa zaman durmuş muydu, farkında bile değildim...
- Kopuyor, sıkı tut dostum…
Neyin koptuğunu anlamam mümkün değildi ama anlamış gibi;
- Tuttum Yalçınım, kopmayacak merak etme, diyerek sıkıca tuttum elini.
Hangi boyuttaydı, nerelere gidip geliyor, neler görüyordu bilemiyordum, anlayamıyordum. Sesi çok az çıkıyordu.
- Ben aşığım dostum...
- Yapma yaw kime Yalçınım?..
- Atlara dedi atlara ve Adiyat suresini okumaya başladı, beşinci ayete kadar okudu, tekrar baştan basladı. İlk beş ayeti defalarca okudu.
- Yalçınım, lâ ilahe....
- Lâ ilahe illallah Muhammedun Resulullah...
Yarı kısık kömür karası gözlerini irice açtı Yalçın, gülümsedi:
- Koptu dostum, ip koptu…
O gülümseme suratında donup kaldı...
Tüm sorular, tüm sorunlar, tüm bildiklerim, tüm hayallerim, tüm dünya anlamsızlaştı o an. Yaşamakla ölmeyi birbirine yakın bilirdim; oysa iç içeymiş.
Ben sanıyordum ki yaşamak nefes almaktır, nefes vermektir; o an anladım ki ipi tutmak veya ipin kopmasıymış mesele.
Anlamamıştım neyin koptuğunu o zaman, Yalçın gülümseyerek son nefesini verirken.
Güle güle ya şehri Ramazan, biz senden memnunduk, sende bizden birazcık olsun memnun kaldıysan gene gel, Allah izin verirse biz gene buradayız, bekleriz...👋👋👋