Tumgik
#toprağın oluşumu
Text
Toprağın Oluşum Evreleri
Toprağın Oluşum Evreleri
Tumblr media
#AnaKayaç, #Bitkiler, #Doğa, #DoğalFaktörler, #Erozyon, #Iklim, #MineralMaddeler, #Olgunlaşma, #OrganikMaddeler, #Parçalanma, #ToprağınEvreleri, #ToprağınOluşumu, #ToprakOluşumu, #ToprakTabakaları, #Yeryüzü https://is.gd/qmL1Lk https://www.tibbivearomatikbitkiler.com/blog/topragin-olusum-evreleri/
Toprağın oluşum evreleri, uzun bir süreçtir ve farklı evrelerden oluşur. Toprağın oluşumu, çeşitli doğal faktörlerin etkisi altında gerçekleşir. Bu faktörler arasında iklim, bitki örtüsü, topoğrafya, ana kayaç, zaman ve insan etkisi yer alır.
İlk olarak, toprağın oluşumunda ana kayaçların parçalanması ile başlar. Ana kayaçların parçalanması doğal ve yapay yollarla gerçekleşebilir. Doğal olarak, rüzgar, su, buz, ısı ve soğuk, kayaçların parçalanmasına neden olur. Yapay olarak ise, insanlar tarafından madencilik, patlatma, inşaat ve yol yapımı işlemleri sırasında kayaçların parçalanması gerçekleşebilir.
Ana Kayaçların Ayrışması: Toprağın oluşumu, kayaların ayrışması ile başlar. Bu ayrışma, fiziksel, kimyasal ve biyolojik yollarla gerçekleşebilir. Fiziksel ayrışma, sıcaklık farklılıkları, suyun donması ve çözülmesi gibi doğal olaylar sonucu gerçekleşir. Kimyasal ayrışma ise, kayaların asit yağmurları, karbonik asit ve diğer kimyasal bileşiklerle etkileşimi sonucu parçalanmasıdır. Biyolojik ayrışma ise, bitkilerin kökleri ve mikroorganizmaların etkisi ile gerçekleşir.
Parçalanan kayaçlar daha sonra diğer doğal faktörlerin etkisiyle küçük parçalara ayrılır. Bu parçalar, toprakta bulunan minerallerin ana kayacı oluştururlar. Bu süreçte, kimyasal reaksiyonlar da gerçekleşir ve ana kayacın mineralleri değişerek toprakta yeni bileşenler oluşturur.
Sonrasında, ana kayacın parçaları zamanla toprakta birikmeye başlar. Bu birikme işlemi, toprak tabakalarının oluşumunu sağlar. Toprak tabakalarının oluşumu, çeşitli faktörlerin etkisiyle değişkenlik gösterir. İklim, bitki örtüsü ve topoğrafya, toprak tabakalarının kalınlığını ve bileşimini belirler.
Toprak Oluşumu: Ana kayaçların ayrışması sonucu ortaya çıkan malzeme, rüzgar, su ve buzun etkisiyle taşınır ve birikir. Bu birikintiler, zaman içinde toprak olarak adlandırılan bir yapıya dönüşür. Toprağın oluşumu, bu birikintilerin miktarına, toprakta bulunan minerallerin cinsine ve organik madde içeriğine bağlı olarak değişebilir.
Toprak Profili Gelişimi: Toprak oluşumu, ana kayaçların ayrışması ve birikintilerin oluşması ile başlar. Ancak, zamanla toprağın farklı tabakalarının oluşumu da gerçekleşir. Bu tabakalar, toprak profili olarak adlandırılır. Toprak profili, genellikle beş ana tabakadan oluşur: organik madde tabakası, humus tabakası, mineral tabakası, kireç taşı tabakası ve ana kayaç.
Toprak Özellikleri: Toprağın özellikleri, toprağın oluşum süreci ve içerdiği mineraller, organik maddeler ve diğer faktörlere bağlıdır. Toprağın pH değeri, toprağın verimliliğini etkileyen en önemli faktörlerden biridir. Ayrıca, toprakta bulunan besin maddeleri, nem oranı, hava akışı ve diğer faktörler de toprağın özelliklerini etkiler.
Son evre, toprağın olgunlaşma evresidir. Bu evre, toprağın fiziksel ve kimyasal özelliklerindeki değişiklikleri kapsar. Toprak, zamanla bitkilerin ve mikroorganizmaların etkisiyle organik madde ve humus ile zenginleşir. Aynı zamanda, minerallerin çözünürlüğü değişerek topraktaki besinlerin miktarını artırır.
1 note · View note
tozluveolagan · 2 years
Photo
Tumblr media Tumblr media
🌿 Coffee Arabica • Kahve Bitkisi
• Işık: Kahve bitkileri, tam güneş ışığını ya da yarı geçirgen güneş ışığını sever. Doğal gelişim alanı tropikal ormanlarının alt tabakaları. Her bitki gibi yakıcı güneş ışığından zarar görüp, düşük ışık koşullarında da gelişimi yavaşlar. • Sulama: Suya bayılıyorlar. Düzenli ve bol sulama yapmak gerekiyor. Toprağı eşit derecede suya doyurmak önemli. Toprağın tamamen kurumasına izin verilmemeli. • Sıcaklık: Gündüz 21-27, gece 18-21 santigrat derece aralıkları idealdir. Daha yüksek sıcaklıklarda büyümesi hızlanır ancak kahve çekirdeklerinin sağlıklı oluşumu için yüksek sıcaklık önerilmez. Çekirdekler sabit ve yavaş bir hızda olgunlaşmalı. • Gübre: Ben klasik genel kullanım için verilen azot, fosfor, potasyum içeriğinden zengin bir sıvı gübre kullanıyorum. Talimatlarına göre kışın ayda 1 kez sulandırarak kullanıyorum. Kahve bitkisi için de ayda 1 kez kullanılması yeterli. • Nem: Tropikal ormanlarında yetiştiği için haliyle %50'nin üzerinde bir. neme ihtiyaç duyacaktır. Eğer nem oranı düşük bir bölgede yaşıyorsanız ya da hava çok kuruysa bir sprey şişesine su doldurarak yapraklarını günlük olarak sulayabilirsiniz. Nem oranı yeterli gelmiyorsa, yaprak uçları kahverengileşmeye başlar. • Budama: İç mekanda yetiştirilen bitkilerde düzenli budama yapmak bitkinin daha gür büyümesini sağlar. En iyi yöntemi, avokadodaki gibi üstteki birkaç yaprağı keserek budamak. Bu bitkinin yanlara doğru gelişmesini sağlayacaktır. • Saksı Değişimi: Her bitki için cevabım aynı, her bahar döneminde güzelce yıkanmış saksıya ve yeni toprağa almalısınız. Benim küçük boy saksım yoktu, bitki değişimi 1 boy ya da en fazla 2 boy büyük saksıya yapılabilir. • Hayvanlar İçin: Dediğim gibi yaprakların kendisi olmasa da, kahvenin çekirdekleri evcil hayvanlar için zararlı. Hatta sizin için bile. Kahve çekirdekleri işlenmemiş olduğu için doğrudan bitkiden toplayıp kahve yaparsanız mide bulantısı ya da daha ağır sonuçlarla karşılaşabilirsiniz. Çekirdeklerin muhakkak işlenmesi gerekir.
5 notes · View notes
mafaweb · 5 months
Text
Strand kavramının anlamı nedir?Strand, DNA çift sarmalının her bir parçasıdır ve genetik bilgilerimizin taşınmasından sorumludur. Bu kelime, İskandinav dillerinden gelir ve ip anlamına gelir. Genellikle halk arasında da molekül olarak adlandırılır. Strandlar, nükleotidlerin zincirler halinde birleşmesiyle oluşur ve genetik kodun depolanmasını sağlar.Bir DNA molekülünde iki farklı strand bulunur: sense strand ve antisense strand. İlk strand, protein sentezi için kullanılırken, ikinci strand bu sürecin düzenlenmesine katkıda bulunur. Dolayısıyla, strandlar, genlerin ve genetik bilgilerin aktarılmasında hayati bir rol oynar.Bu kavram, genetik ve biyoloji alanlarında oldukça önemlidir ve canlı organizmaların evrimi, hastalıkların tanımlanması ve genetiğin anlaşılması gibi birçok alanda kullanılır. Strandların yapısı ve etkileşimleri üzerine yapılan araştırmalar, genetik bilimine katkıda bulunmaktadır.Genellikle DNA'nın çevresel faktörlerden etkilenme durumu, genetik hastalıkların oluşumu ve genetik müdahalelerin sonuçları gibi konularda strandlar üzerinde detaylı çalışmalar yapılmaktadır. Bu bağlamda, strand kavramının anlamı, tıp, biyoteknoloji, genetik ve biyoloji gibi disiplinler için büyük bir öneme sahiptir.Strand nasıl oluşur?Strand terimi, İngilizce strand kelimesinin bir çevirisi olarak genellikle DNA üzerinde kullanılan bir terimdir. Strand kelimesi, iplik ya da tel anlamına gelir ve DNA üzerindeki zincirleri tanımlamak için kullanılır.DNA molekülü, çift sarmallı bir yapıya sahiptir ve her sarmalda birbirine zıt iki strand bulunur. Bu strandlar, birbirlerine karşı ters yönde hareket eder ve birbirlerini tamamlayan nükleotid bazları taşırlar.Strand oluşumu, DNA replikasyonu ve transkripsiyon süreçlerinde gerçekleşir. Replikasyon sırasında, DNA iki zincirli yapıdan iki kopya oluşturmak için ayrılır ve her bir strand üzerine yeni bir strand sentezlenir. Transkripsiyon sırasında ise, DNA zinciri üzerindeki belli bir bölge çözülerek mRNA'nın sentezlenmesine izin verir.Strand oluşumu, DNA ve RNA moleküllerinin işlevlerini yerine getirebilmeleri için temel bir adımdır ve hücrelerin genetik bilgisini aktarmalarını sağlar.Strandlara hangi faktörler etki eder?Strand kavramı, birçok farklı faktörün etkisi altında oluşabilir. Bunların başında, deniz suyu sıcaklığı, tuzluluk oranı, ve dalga etkisi gelir. Deniz suyunun kimyasal bileşimi ve fiziksel özellikleri, strand oluşumunu belirleyen temel faktörler arasında yer almaktadır. Doğal etkenlerin yanı sıra insan etkisi de strand oluşumunu etkileyebilir. Özellikle kıyı bölgelerinde yapılan yapılaşma, deniz suyu kirliliği ve tarım faaliyetleri gibi aktiviteler, strand oluşumunda belirleyici olabilir.Strandlar, ayrıca rüzgar ve gel-git gibi doğal olaylardan da etkilenirler. Rüzgarın sürekli esmesi, sahil şeridini oluşturan kum ve toprağın şeklini değiştirebilir. Gel-git olayı ise, strandın sular altında kalıp yükseldiği zamanlarda, kıyı şeridinin şeklini belirleyen önemli bir faktördür.Genel olarak, strandlar üzerinde etkili olan faktörler, hem doğal hem de insan kaynaklı olabilir. Bu faktörlerin etkisi altında, sahil şeridinin şekli ve özellikleri değişebilir. Bu nedenle, strand oluşumunu anlamak ve yönetmek için, bu faktörlerin detaylı bir şekilde incelenmesi gerekmektedir.Strandlar hangi alanlarda kullanılır?Strandlar, günümüzde birçok farklı alan ve sektörde yaygın olarak kullanılmaktadır. Biyoteknoloji, tıp, tarım, gıda endüstrisi, çevre bilimleri ve malzeme bilimi gibi birçok alanda strandlar büyük bir öneme sahiptir. Özellikle genetik araştırmalar, hastalık tanı ve tedavileri, bitki ve hayvan ıslahı, gıda üretimi, su ve hava kirliliği analizleri, malzeme sentezi gibi alanlarda strandlar kullanılmaktadır.Biyo-teknoloji alanında DNA strandları genetik mühendislik çalışmalarında yaygın olarak kullanılmaktadır. DNA dizileri üzerinde yapılan değişiklikler ve genetik manipülasyonlar, yeni bitki ve hayvan türlerinin geliştirilmesi ve genetik hastalıkların teşhis ve tedavisi gibi alanlarda büyük bir etkiye sahiptir.
Ayrıca tıp alanında ise DNA dizileri ve RNA strandları hastalık teşhisi, tedavisi ve genetik hastalıkların araştırılmasında kullanılmaktadır.Bunun yanı sıra, tarım sektöründe genetik modifikasyon çalışmaları ve bitki ıslahı, gıda endüstrisinde yiyeceklerin genetik analizleri ve kalite kontrolü için strandlar kullanılmaktadır. Ayrıca, çevre bilimleri alanında su ve hava kirliliği analizleri, biyolojik çeşitlilik araştırmaları ve ekolojik denge çalışmaları için de strandlar önemli bir rol oynamaktadır.Yukarıda saydığımız alanlardan da anlaşılacağı üzere, strandlar günümüzde birçok farklı alanda yaygın olarak kullanılmakta ve bu kullanım alanları giderek genişlemektedir. Gelecekte de strandların daha farklı ve geniş kullanım alanları olabileceği düşünülmektedir.Strand üzerinde yapılan araştırmaların sonuçları Strand konsepti, genellikle genetik ve biyoloji araştırmalarında kullanılır. Son yıllarda bu alanda yapılan araştırmaların sonuçları, bilim dünyasında büyük bir ilgi uyandırmaktadır. Özellikle DNA yapısının anlaşılmasına yardımcı olmak, genetik hastalıkların tanı ve tedavisi konusunda büyük ölçüde etkili olabilmektedir. Strand üzerinde yapılan araştırmaların sonuçları, bilim insanlarına genetik kodun işleyişi, genler arasındaki etkileşimler ve nihayetinde genetik hastalıkların çözümü konusunda önemli ipuçları vermektedir. Bu sonuçlar, tıp dünyasında yeni tedavi yöntemlerinin geliştirilmesine de katkı sağlamaktadır. Genetik haritalama teknolojilerindeki gelişmeler, Strand araştırmalarının sonuçlarının daha hızlı ve etkili bir şekilde değerlendirilmesine olanak tanımaktadır. Bu durum, gelecekte genetik hastalıkların tarama yöntemlerinin daha kesin ve güvenilir hale getirilmesine olanak sağlayabilir. Strand üzerinde yapılan araştırmaların sonuçları, bilim dünyasında genetik ve biyoloji alanında önemli gelişmelerin yaşanmasına olanak tanımaktadır. Bu gelişmeler, gelecekte daha sağlıklı ve uzun bir yaşamın mümkün olabileceği umudunu artırmaktadır. Strandın geleceği ve potansiyel kullanım alanlarıStrand teknolojisinin geleceği oldukça parlak görünmektedir. Günümüzde Strandlar hücresel biyolojiden malzeme bilimine, elektronikten tıbbi uygulamalara kadar birçok alanda potansiyel kullanım alanına sahiptir. Yapılan araştırmalar, Strandların gelecekte nano boyutta veri depolama sistemleri, biyoteknoloji ve tıp alanında devrim niteliğinde gelişmelere yol açabileceğini göstermektedir.Özellikle Strandların tıbbi alanda kullanımı büyük bir potansiyele sahiptir. Gen tedavisi, ilaç taşıyıcı sistemler ve teşhis araçları gibi konularda Strandlar, gelecekte birçok hastalığın tedavisinde kullanılabilecektir. Bu da tıp alanında devrim niteliğinde bir dönüşüm yaşanmasına olanak sağlayacaktır.Ayrıca Strand teknolojisinin malzeme biliminde de büyük bir etkisi olacak gibi görünmektedir. Nanoteknoloji alanında Strandların kullanımı, malzeme üretiminde yeni olanaklar sunacaktır. Bu da elektronik, iletken malzemeler ve güç depolama gibi alanlarda büyük bir gelişmeye yol açabilecektir.Genel olarak bakıldığında, Strand teknolojisinin geleceği oldukça parlak görünmektedir. Yapılan araştırmaların sonuçları, Strandların birçok alanda devrim niteliğinde gelişmelere yol açabileceğini göstermektedir. Bu da teknoloji dünyasında büyük bir heyecan yaratmaktadır.
0 notes
entelektia · 7 months
Text
Bitki Besin Elementleri Nelerdir?
Tumblr media
Tarımsal üretimde başarı, toprağın verimliliğiyle doğrudan ilişkilidir. Toprağın sağlıklı ve dengeli bir şekilde beslenmesi, bitkilerin istenilen kalitede ve miktarda ürün vermesini sağlar. Bu dengeyi sağlamak için ise bitki besin elementleri kritik öneme sahiptir. İşte bu elementlerin, bitkilerin dilindeki anlatımı: Ana Besin Elementleri Bitkilerin sağlıklı büyüme ve gelişimi için hayati öneme sahip ana besin elementleri, onların temel besin kaynaklarını oluşturur. Bu elementlerin eksikliği veya dengesizliği, bitki sağlığını olumsuz yönde etkileyebilir ve tarımsal üretimi azaltabilir. Azot (N): Azot, bitkiler için temel bir yapı taşıdır. Amino asitler, proteinler ve nükleik asitlerin sentezi için gereklidir. Bu element, bitkilerin büyümesi, gelişmesi ve fotosentez yapması için elzemdir. Azotun yeterli olmaması durumunda, bitkiler solgunlaşabilir ve yaprakları soluk renk alabilir. Fosfor (P): Fosfor, bitkilerin enerji transferi, hücre bölünmesi, çiçeklenme, kök gelişimi ve tohum oluşumu gibi önemli süreçlerde görev alır. Bitkilerin fosfor eksikliği çeken bir ortamda, hücre duvarları zayıflayabilir ve genel büyüme gerileme gösterebilir. Potasyum (K): Potasyum, su dengesi, fotosentez ürünlerinin üretimi ve meyve kalitesi için gereklidir. Potasyum eksikliği, bitkilerde su kaybına ve yaprak kenarlarında kurumalara neden olabilir. Ayrıca, meyve ve tohum olgunlaşması üzerinde olumsuz etkilere sahip olabilir. Kalsiyum (Ca): Kalsiyum, bitki hücre duvarlarının oluşumu, genel bitki gelişimi ve hastalıklara karşı dirençte önemli bir rol oynar. Kalsiyum eksikliği, bitkilerde genç sürgün ve kök uçlarında ölüm, çiçek dökülmesi gibi sorunlara neden olabilir. Magnezyum (Mg): Magnezyum, klorofil oluşumu ve fotosentez süreçleri için gereklidir. Bu elementin eksikliği, yapraklarda sararma ve fotosentez verimliliğinde azalmaya neden olabilir. Kükürt (S): Kükürt, bitkilerde bulunan organik maddelerin yapısında yer alır. Genç yapraklarda homojen sararma, kükürt eksikliğinin bir belirtisidir. Kükürt, protein ve amino asit sentezi için kritiktir. Bu ana besin elementleri, bitkilerin metabolik fonksiyonlarını düzenleyerek büyümelerini sağlar. Azot, fosfor, potasyum, kalsiyum, magnezyum ve kükürt, bitkilerin yaşamsal süreçlerinde temel roller üstlenirler. Dengeli bir beslenme, tarımsal verimliliği artırır ve kaliteli ürün elde etmeye katkı sağlar. Bitkilerin bu temel besin ihtiyaçlarına dikkat edilmesi, sürdürülebilir tarım uygulamalarının temelini oluşturur. Bitkilerin İhtiyaç Duyduğu Yardımcı Elementler Ana besin elementlerinin yanı sıra, bitkilerin sağlıklı büyüme ve gelişimi için ihtiyaç duyduğu bazı yardımcı elementler de bulunmaktadır. Bu elementler, genellikle daha küçük miktarlarda gereksinim duyulsa da, bitkilerin optimal sağlık ve verimlilik seviyelerini sürdürebilmesi için hayati öneme sahiptir. Demir (Fe): Demir, klorofil üretimi ve solunum süreçlerinde önemli bir rol oynar. Bitkilerin demir eksikliği çektiği durumda, yapraklar arasında sararma ve genel büyüme gerilemesi gözlemlenebilir. Çinko (Zn): Çinko, enzim aktivasyonu, protein sentezi ve büyüme düzenlemelerinde etkilidir. Çinko eksikliği, yapraklarda lekeler, kıvrılmalar ve genel büyüme gerilemesine neden olabilir. Bakır (Cu): Bakır, bitkilerde hücre duvarı oluşumu, enzim aktivitesi ve enerji transferinde görev alır. Bakır eksikliği, bitkilerde koyu renk değişimleri, yaprak kıvrılmaları ve genel zayıflık belirtileri gösterebilir. Mangan (Mn): Mangan, fotosentez, azot metabolizması ve enzim aktivitesinde önemlidir. Bitkilerin mangan eksikliği durumunda, yapraklarda sararma, lekeler ve genel büyüme gerilemesi görülebilir. Molibden (Mo): Molibden, nitrojen fiksasyonu ve amino asit sentezi için gereklidir. Molibden eksikliği, bitkilerde sararma, kıvrılmalar ve genel büyüme gerilemesine neden olabilir. Bor (B): Bor, hücre duvarı sentezi, polen tüpü büyümesi ve tohum oluşumu için kritiktir. Bor eksikliği, bitkilerde çiçek dökülmesi, meyve deformasyonu ve kök gelişiminde sorunlara yol açabilir. Bu yardımcı elementler, bitkilerin metabolik süreçlerinde spesifik roller üstlenirler ve genel bitki sağlığının sürdürülmesinde kritik bir öneme sahiptirler. Dengeli bir beslenme programı, hem ana besin elementlerini hem de yardımcı elementleri içermelidir, böylece bitkiler optimal düzeyde büyüyebilir ve kaliteli ürünler elde edilebilir. Besin elementlerinin dengeli bir şekilde sağlanması, bitkilerin sağlıklı büyümesini ve ürün verimini artırır. Bu nedenle, çiftçilerin toprak analizleri yaparak ve gübreleme programlarına dikkat ederek bitkilerini doğru şekilde beslemeleri önemlidir. Unutmayın, sağlıklı bitkiler, sağlıklı bir tarımın temelidir. Read the full article
0 notes
profert-blog · 5 years
Text
Toprağınız Nefes Alsın
#MATRIS  uygulandığında suyun sıkıştırılmış toprak içerisindeki hareketi ile birlikte toprağın derinliklerine doğru hareket edip, toprak içerisindeki kapilar boşlukların hacmini artırarak sert tabakaların kırılmasında rol yapar. Toprak ve su yönetiminde anahtar öneme sahip ve tüm dünyaca her türlü tarımda (meyvelerde, sebelerde, pamukta, tahıllarda…) yoğun bir şekilde kullnılmaktadır.Toprak sıkışması, taban taşı (hardpan), kaymak tabakası oluşumu, göllenme gibi çok ciddi ve yoğun görülen problemleri çözmede en etkili silahtır.
Tumblr media
Her zaman uygulanabilir, sonbaharda hasattan sonra ve ilkbaharda ekim veya dikimden 2 veya 3 hafta önce 60 m l/da dozda toprağa homojen olarak pulverize edilerek uygulanmalıdır. Yoğun kompaksiyon görülen topraklarda ve ilk yıl uygulamalarında 100 ml/da doz uygulanmalıdır. Herbisitler ve pestisitler ile birlikte kullanılabilir.
Tumblr media
Suda çözünür olan matris toprak profinde görevi olan dip kompaksiyonu ile savaşabilmek için aşağıya doğru hareketinde neme ihtiyaç duyar. Bunun için uygulamadan önce toprak mutlaka nemli olmalı ve uygulandıktan sonra matris'nin toprak içindeki dikey hareketi için bir aylık zaman zarfında m2'ye 50 mi yağış düşmeli yada uygulamadan sonra sulama yapılmalıdır. matris her türlü spreyleme ekipmanı ile kullanılabilir.
Tumblr media
NOT: Matris'nin toprakta dikey olarak hareket ettiğinden dolayı, bitki besleme formülasyonlan ve diğer ürünlerle onların aşağıya doğru penetrasyonlarını artırmak için geniş bir şekilde kullanılmaktadır.
Tumblr media
1 note · View note
aydnorhon-blog · 4 years
Text
MELEKLER SAVAŞIR MI?
Bilim adamlarının açıklamalarına göre Dünyanın oluşumu big bang denilen bir patlamayla birlikte 13,9 milyar yıl önce başlamıştır. Sonra insanoğlunun yaşayabileceği ortam hazırlanmıştır. 386 bin yıl önce insanoğluna ruh üflenmesiyle birlikte kainattaki bütün varlıklar Adem’in emrine sunulmuştur. (Casiye 13. Ayet) Allah, yarattıklarıyla ilgili bütün bilgileri Adem’e öğretti. Ne, nasıl, nerelerde kullanılır. Ne, ne şekilde ne yaparsa işe yarar? Yararlı mı, zararı var mı? Vb. Adem’e verilen vahyi teknolojik bilgiler neticesinde öğretilenlerin özelliklerine göre isimlerini koymayı da bilmiştir. Fakat meleklere Adem’e verilen bu bilgiler verilmemiştir.
Allah; yarattığı melek ve insanoğlu arasındaki farklılıkları bir senaryo ışığında bizlere sunuyor. Melekler, Allah’ın katından her biri farklı kodlamalarla (bilgilerle) bir kısmı göklere bir kısmı da yeryüzüne indirilmişlerdir. Bakara 30, 31. Ayet: Hani Rabbin, Meleklere: 'Muhakkak ben, yeryüzünde bir halife var edeceğim' demişti. Onlar da: 'Biz seni şükrünle yüceltir ve (sürekli) takdis ederken, orada bozgunculuk çıkaracak ve kan dökecek birini mi var edeceksin?' dediler. (Allah:) 'Şüphesiz sizin bilmediğinizi ben bilirim' dedi. Âdem’e her varlığın ismini (neye yaradığını) öğretti,  sonra onları meleklere gösterdi: “İddianızda haklıysanız bana şunların isimlerini söyleyin!” dedi. Adem’e bilgilerin öğretilmesi, öncesi; an ve sonra oluşabileceklerin tamamının Nebi Adem’e aktarılmasıdır. Allah bu anlatım tekniği ile Adem ile Melek arasındaki farklılığı ortaya koymaktadır.
Bu çerçevede dilediği gibi özgür yaşama, düşünme aklını kullanma yeteneği yalnız insanlara verilmiştir. Dünya da denemeye tabi tutulan tek varlıkta insandır.
Melekler kendisine verilen görevi harfiyen onu yerine getirirler. Kesinlikle görevinin dışına çıkmazlar, çıkamazlar. Bir elma ağacının elma vermesi, görevini yerine getirmesidir. Güneş’in sabah doğması akşam batması da onun görevidir. Görevleri yerine getirmeleri Allah’a karşı vazifelerini yapmalarıdır. Allah’a secde etmeleridir. Casiye 13 Ayet: Kendinden (bir nimet olarak) göklerde ve yerde olanların tümüne sizin için boyun eğdirdi. Şüphesiz bunda, düşünebilen bir kavim için gerçekten ayetler vardır.
Melekler Âdem, önüne gelen nesnelerin isimlerin ne olduğunu ne işe yarayabileceğini dolayısıyla isimlerini söyleyebildi. Bunun hemen arkasından melekler, Yüce Allah her şeyi iyi bildiği ve her yaptığının yerinde olduğunu  söylerler. Bakara 32, 33. Ayet: Melekler, “Biz sana içten boyun eğeriz, bizde senin öğrettiğin dışında bilgi olmaz. Her şeyi bilen ve kararları doğru olan Sensin.” dediler. “Size dememiş miydim, ben göklerin ve yerin gaybını (gizlisini, saklısını) bilirim. Neyi açığa vurduğunuzu, içinizde neyi sakladığınızı da bilirim.” dedi. Melek:  Güç, kuvvet, haberci, elçi demektir. Çoğulu melaikedir. Kadir Suresinde geçen, “ Melekler iner dururlar.” 97/4 cümlesini gökyüzünden inme anlamı taşımamaktadır. İniş Allah’ın katındandır. O ayette belirtilen de melek vahiydir. Allah’ın katından inmesi ve insanın içine işlemesi nüfuz etmesidir. Bir süngerin suyu bünyesine emmesi, toprağın suya doyması gibi düşünebiliriz. Bakara 34. Ayet: Hani meleklere, "Âdem için saygı ile eğilin" demiştik de İblis hariç bütün melekler hemen saygı ile eğilmişler, İblis (bundan) kaçınmış, büyüklük taslamış ve kâfirlerden olmuştu.
Allah’ın isimleri öğretmesi; İnsanların var olduğu günden bu güne, bu günden mahşere kadar vahiy ve teknolojinin öğretileceğini belirtiyor. Kâinatın yaratılışında önce melekler, sonra insanlar yaratılmıştır. Yukarıdaki ayette çok kısa ve öz cümlelerle meleğin ve insanoğlunun tanımını yapıyor.
Salt insana Allah ruhundan üfürüldüğü zaman Adem oluyor. Sonra Allah meleklere Adem’e secde etmelerini buyuruyor. Secde: Boyun eğmek itaat etmek anlamındadır. Namazda ki secde ise birisinin kontrolüne girmektir.
Allah'ın insanlara ruhundan üfürmesi; ilminden çok az miktarda insana vermesidir. Sadece insana yetecek kadar, Allah için üfürükten, pek değeri olmayan bilgiler aktarılıyor. Fakat insan için oldukça değerli. Allah hiçbir varlığına vermediği bilgileri yalnız insanlara veriyor. Her insan bilgisi oranında meleklere hükmedebilir.
Araf Suresi 11 - 17. Ayet: Sizi yarattık, sonra size biçim verdik, sonra da meleklere: "Adem'e secde edin!" dedik; hepsi secde ettiler, yalnız İblis etmedi, o secde edenlerden olmadı.* “Allah buyurdu: 'Söyle bakayım, Sana emrettiğim halde, secde etmene engel nedir?' İblis: 'Ben ondan daha üstünüm; çünkü Sen beni ateşten, onu ise bir çamur parçasından yarattın.'" “Çabuk in oradan,  buyurdu Allah. Öyle orada kurulup da büyüklük taslamak senin haddin değildir. Çabuk çık, çünkü sen alçağın tekisin!” “'Bana, onların diriltilecekleri kıyamet gününe kadar mühlet verir misin?' dedi." Allah: “Haydi, sen mühlet verilenlerdensin!” buyurdu. “'Öyle ise' dedi, 'Sen beni azgınlığa mahkûm ettiğin için, ben de onları gözetlemek üzere senin doğru yolunun üzerinde pusu kurup oturacağım. Sonra onların gâh önlerinden, gâh arkalarından, gâh sağlarından, gâh sollarından sokulacağım, vesvese verip pusu kuracağım, sen de onların ekserisini şükreden kullar bulmayacaksın.'”
Adem ve İblis konusuna kısaca değinmek istiyorum.
Önce bir örnek verelim: Her hangi bir işletmede ki genel müdürü düşünelim.  Personelini toplamış; “Tanıtmış olduğum bu arkadaşı yeni işe aldım. Kendişi okur-yazar değildir.  Benim de yardımcımdır. Bana itaat ettiğiniz gibi ona da itaat etmenizi istiyorum.” Dese, kabullenmeyen kimse çıkabilir mi? İçlerine sinmese de kimse karşı çıkamaz..
Bütün kâinatın sahibi, yaratıcısı iblisi muhatap alır mı? Bu Allah’ın bir anlatma tekniğidir. Ve deniyor ki, “ Allah’a ve Resule itaat etmeyen her kişi Dünya’da istediği şeytanlığı yapabilir. Buna müsaade ediyorum.  Ancak yapanlar yaptıklarının hesabını ahret hayatında verirler.” Allah bize iki seçenek sunuyor birincisi takva yönü, ikincisi fisk fücur yönüdür. Araf Suresi 12-17 suresi kısaca;  Bir insanda var olan iki karakterin (Adem, İblis) tanıtımıdır.
Buradan bir şey daha anlıyoruz. Allah'ın Dünya hayatında insanlara müdahalesi yoktur. Nahl 61. Ayet: Eğer Allah, insanları zulümleri yüzünden hemen cezalandırsaydı, yeryüzünde hiçbir canlı bırakmazdı. Fakat onları belirli bir süreye kadar erteler. Ecelleri geldiği zaman ise ne bir an geri kalabilirler, ne de öne geçebilirler. Meleklere devam edelim. Fatır Suresi 1. Ayet: Yaptığı her şeyi güzel yapmak Allah’a mahsustur. Gökleri ve yeri yaratan, ikişer, üçer, dörder kanatlı melekleri elçi olarak görevlendiren, kendi tercihine göre yaratışta artırma yapan odur. Doğrusu Allah, her şeye bir ölçü koymuştur.
Rabbimizden “ikişerli, üçerli, dörderli” değişik sayılarda meleklerin görevlerinin farklı özellik, ve kabiliyetten oluşların belirtilmektedir. Ateş, ile bir koyunu mukayese bile edemeyiz. Meleklerin farklılıkları vurgulanıyor.
Meleklerin insanlar karşısında eğilmeleri, İnsanoğluna hizmet edişleri, insana ruhun üflenmesinden sonra başlar. Ruh üflenen Âdem;  Akıl, düşünebilme yeteneği, bilgi ve beceri ile donanımlı insandır. Akıl, bilgi ve beceri sahibi insan doğadaki bütün güçlerini kontrolü altına alır. Doğadaki güçler de Âdem’e teslimiyet gösterir.
Hayvanlardan, bitkilerden faydalanır. Suyun önüne set koyar, baraj oluşturur gerektiğinde kullanır. Rüzgâr için rüzgârgüllerinden yararlanır. Yelkenlerle gemileri yüzdürür. Doğadaki bütün güçler de Âdem’e bu şekilde secde eder. Aklı olmayana, aklını kullanmayana, cahile melekler hizmet etmezler.
Bir an için duyu organlarınızdan bir tanesinin olmadığını düşünelim. Gözünüzün görmemesi, kulağınızın duymaması, koku, tat, his alamamanız.  İşte her biri bizi bir tehlikeden koruyor. Bunlar insanları koruyan meleklerden bir kaçıdır.
Ra’d 11. Ayet: Kişiyi önünden ve arkasından takip eden (melekler) vardır; … İnfitar 10. Ayet:   Hâlbuki üzerinizde korumaların olduğu bir gerçektir.               Tarık 4. Ayet: Yemin ederim ki, üzerinde koruyucusu olmayan tek kişi yoktur. En’am 61. Ayet: O, kulları üzerinde tam hâkimdir; size korumalar gönderir. Sizden birine ölüm gelince elçilerimiz onu vefat ettirirler. Onlar (ölüm melekleri olan o elçiler) hata yapmazlar.*
Kur’an’da Cebrail, İsrafil diye bir melek adı da geçmez.
Yahudi kültüründen İslamiyet’e geçen, daha doğrusu İslâmî rivayetler arasına karışan çoğu Tevrat'tan nakledilmiş isimlerdir.
Allah'ın vahiyleri nebilerinin kalbine zikretme (cibril) olayının gerçekleşmesini sağlayan vahiy meleğidir. Allah’ın Nebi Muhammed’in kalbine aktardığı vahiy olayının adı cibrildir. Cibril de bir melektir.
Şimdi savaşan melekler var mı onlara bakalım: İbni Abbas’tan olan rivayetinde Resulullah'ın şöyle buyurduğu kaydedilmektedir: "Ey Ebu Bekir, işte Cebrail atının başından tutmuş, harp aletlerini de üzerine almış bir vaziyette geldi!"(Buhari)
Muhammed’in amcasının oğlu olan İbni Abbas hicretten 3 sene önce doğmuş ve Bedir savaşında 5 yaşında olan çocuktur.
Enfal 9. Ayet: O gün Rabbinizden yardım istiyordunuz. O da “Bir biri ardınca bin melek ile size destek veriyorum” diye cevap vermişti. (AYET)
Nahl  61. Ayet: Allah, yaptıkları yanlışlardan dolayı insanları hemen yakalasaydı yeryüzünde hareket eden kimseyi bırakmazdı. Ama Allah, onları, belirlenmiş ecellerine kadar erteliyor. Ecelleri gelince ne onu bir süreliğine erteleyebilirler, ne de ecelleri gelmeden onun gelmesini sağlayabilirler. Burada çok miktarda ayetle destek verildiği anlatılıyor. Enfal 9. Ayette 1000 tane meleğin Bedir Savaşında ki yardımı; Haberci ayetler neticesinde gerçekleşmiştir.
1000 -3000 tabirleri çoğul anlamına gelmektedir. Burada çok sayıda vahiy gönderdiği buyruluyor.  İnen vahiyler, İslam dininin yayılması demektir. Müslümanlar moral ve psikolojik bakımdan desteklenmiştir. Bir nevi öz güven pompalanmıştır.
Rivayetler de anlatıldığına göre:
Müşrik Ordusu Bedir Savaşı’na büyük bir debdebe içinde çıktı. Çıkarken Mekke civarındaki bazı düşman kabilelerden endişe ediyorlardı. İşte bu sırada şeytanın Sureka b. Cuhşum isimli bir şahsın suretinde onlara gözükerek garanti verdiği ve savaşa teşvik ettiği belirtilir.  Ayrıca savaş başlangıcında bu şekilde görünen Sureka’nın savaş sonunda da hızlı bir şekilde kaçtığ aktarılır. Bu rivayetler muhtemelen daha önce  de  temas ettiğimiz  gibi hicret  sırasında Hz.  Peygamber’i  takip eden  Suraka  aleyhinde uydurulan rivayetlerden olsa gerektir. Mehmet Azimli - Siyeri farklı okumak (280. sayfa)
Eğer gerçekten bir Komutan Sureka b. Cuhşum bu kişileri savaşa teşvik etmişse üçte bir üstünlükleri de varsa neden kaçmış olabilir. Belki de konuyla ilgili ayetlerin inmesinden etkilenen ashabın “Şimdi bizim cennete girebilmemiz için sadece şehit mi olmamız kaldı? “ dediklerini duymuş olabilir. Ashabın ölümüne savaşacaklarını anladığı için korkup kaçmış olabilir. Al-i İmran 140, 141. Ayet: Eğer size («Uhud» de) bir yara değmiş bulunuyorsa («Bedir»de) o kavme de o kadar yara değmişdir. O günler (öyle günlerdir ki) biz onları insanlar arasında (gâh lehlerine, gâh aleyhlerine olmak üzere elden ele ve nöbetleşe nöbetleşe) döndürür dururuz. (Bu da) Allahın (ezeldeki) ilmini îman edenlere açıklaması, içinizden şehîdler edinmesi, mü'minleri tertemiz yapıp kâfirleri (murdar ölümle) helak etmesi içindir. Allah zâlimleri sevmez. Meleklerin bir bölümünü sizinle paylaşmak istiyorum: İnsanlarla birlikte olan, hiç ayrılmayan meleklerden bir tanesi Hafıza Meleğidir. Bu meleğin görevi buluğ çağından sonra başlar. Yaşantımızın sonuna kadar iyi, kötü her şeyi kaydeder. Aklımızdan geçenler dâhil kaydetmediği hiçbir şey yoktur. Hafıza Meleği: Zuhruf 80. Ayet: Ya da sırlarını ve açığa vurduklarını dinlemediğimizi mi sanıyorlar? Elbette dinleriz, üstelik yanlarına koyduğumuz elçilerimiz olup biteni kayda geçirirler. Hesap günü hafıza meleğindeki bilgiler ardı ardına gelir. Unuttuğumuzu sandıklarımız bile bir bir gelecektir. Ne kadar günah işlediğimiz konusunda korkuya kapılacağız. Çaresizlik içerisinde, telafisi olmayan günahlarımız, sevaplarımız neticesinde hesabımızın görülmesini bekleyeceğiz. Kehf 49. Ayet: Defterleri önlerine konur. Günahkarların, defterde olanlardan korkuya kapıldıklarını görürsün. Derler ki "Eyvah! Bu nasıl defter ki küçük büyük bırakmadan hepsini sayıp dökmüş.“ Yaptıkları her şeyi karşılarında hazır bulurlar. Senin Rabbin kimseye yanlış yapmaz. Kaf 17-18. Ayet: Onun sağında ve solunda oturmuş iki melek her şeyi kaydetmektedir. O, söz olarak (herhangi bir şey) söylemeyiversin, mutlaka yanında hazır bir gözetleyici vardır. Casiye 28, 29 Ayet: O gün) Her ümmeti (Allah'ın huzurunda) toplanmış görürsün. Her ümmet, kendi Kitabına (yaptığı işlerin tutanağı olan amel defterine) çağırılır: "Bugün yaptıklarınızla cezalandırılacaksınız!"* Bu, size bütünüyle gerçekleri söyleyen Kitabımızdır. Yapıp ettiğiniz her şeyi kayda geçirmekteyiz. Sel, tayfun, radyasyon, meteor Meleği: Şuara 4. Ayet: Eğer dileseydik, onlara gökten öyle bir alamet indirirdik ki, onun karşısında boyunları bükülür, hemen baş eğerlerdi. Furkan 25. Ayet: O Gün ki, gök bulutlarla birlikte, bütün yüküyle parçalanacak ve birbiri ardından melekler indirilecektir;
Destek Meleği: Ahzap 56. Ayet: Allah ve melekleri bu nebîye destek olurlar. Ey inanmış kimseler! Ona siz de destek olun ve içtenlikle samimi davranın.
Azrail adı Kur'an'da geçmez. Kur'an'da ölüm meleği vardır. İlim adamlarının incelemeleri neticesinde insanlarda ölüm geni bulundu. Ödülü veren Karolinska Enstitüsü'nün açıklamasına göre, İngiliz Sydney Brenner, Amerikalı H.Robert Horvitz ve İngiliz John E. Sulston, nematod adlı bir çeşit barsak paraziti olan Caenorhabditis elegans ile yaptıkları deneysel çalışmalar ile organizmasının gelişmesini ve hücrelerinin programlı ölümünü yöneten kilit öneme sahip genleri saptadılar, benzer genlerin insan dahil daha gelişmiş organizmalarda da bulunduğunu belirlediler. Bu keşfin tıp araştırmaları alanında çok anlamlı olduğu, birçok hastalığın nasıl oluştuğunun daha iyi anlaşılmasına olanak verdiği belirtildi. Kaynak: http://bianet.org/bianet/saglik/13907-nobel-odulu-olum-geni-arastirmasina
İnsanları karanlıktan aydınlığa çıkaran, koruyan, kollayan melek: Ahzap 43. Ayet: O'dur ki, sizi karanlıklardan nura çıkarmak için size rahmet etmekte; melekleri de (size dua etmektedir). O, mü'minleri çok esirgeyicidir. Ölüm Meleği: Secde 11. Ayet: De ki: "Sizin için görevlendirilmiş olan ölüm meleği (bir gün) sizi toplayacak ve sonra (hep birlikte) Rabbinize döndürüleceksiniz".
Yük taşıyıcı Melekler: Bakara 248. Ayet: Nebîleri onlara dedi ki: “Ona komutanlık verildiğinin işareti, size Sandık’ın gelmesidir. İçinde Sahibinizden (Rabbinizden) sizi rahatlatacak bir şey, Musa ve Harun ailelerinin bıraktığı hatıralar olacak ve onu melekler taşıyacaktır. Eğer inanıyorsanız bunda sizin için gerçek bir gösterge vardır.” Tabutun esas anlamı sandıktır. O çağda at arabalarıyla ilkel kanılarla çekilmiştir. Tek hayvanla taşınmadığı için ayette melaike (melekler) geçer. Rüzgar cesaret Meleği: Ahzap 9. Ayet: Ey iman edenler! Allah'ın size olan nimetini hatırlayın; hani size ordular saldırmıştı da, biz onlara karşı bir rüzgâr ve sizin görmediğiniz ordular göndermiştik. Allah ne yaptığınızı çok iyi görmekteydi.
Korku ve cesaret melekleri: Enfal 12. Ayet: O gün meleklere de şunu vahyediyordu: “Ben sizinle beraberim, kâfirlerin yüreklerine korku salacağım. Siz de müminleri cesaretlendirin. Öyleyse (ey müminler!)[*] onların boyunlarının üstüne ve parmak uçlarına vurun”*
Rüzgar, kasırga, doğal afet Meleği: Hicr 73, 74. Ayet: Güneşin doğma zamanına girerlerken korkunç ses onları yakaladı. Oranın altını üstüne getirdik. Üzerlerine pişmiş balçıktan taşlar yağdırdık. Meleklerle ilgili birkaç ayet daha paylaşmak istiyorum: Şu’ara 173. Ayet, Kaf 17, 18. Ayet, Zuhruf 80. Ayet, Bakara 210. Ayet, Âl-i İmrân 125. Ayet, Hicr 8 Ayet, Araf 84. Ayet, Enfâl 9. Ayet, Enfal 12. Ayet,  Hud 82. Ayet, İsra 13, 14. Ayet, İnfitar 10, 12. Ayet,
Kur’an’ı anlamak için konuyla ilgili bütün ayetleri toparlayıp bir bütünlük halinde düşündüğümüzde; Elimiz çaldıklarını,  gözümüz gördüklerini, ayaklarımız gittiklerini, dilimiz konuştuklarını, kalbimiz içinden geçirdiklerimizi bir bir anlatacak. Fussulet 20. Ayet: Sonunda oraya geldikleri zaman, işitme, görme (duyuları) ve derileri kendi aleyhlerine şahitlik edecektir.
Allah cc.’ın Bize şah damarımızdan daha yakın olduğunu da unutmayalım. Kaf 16. Ayet: Andolsun, insanı biz yarattık ve nefsinin kendisine fısıldadıklarını biliriz ve biz ona şah damarından daha yakınız.
İslam Tarihçilerimizden Belazuri, savaşlarda melekler ve rüzgarla yardım edildiğinden bahsetmekte ancak hiçbir örnek üzerinde bu konunun detaylarına girmemektedir. Rivayetlerinin birisinde; Gifar kabilesinden savaşı seyretmeye gelen iki müşriğin, silah ve at sesleri ile savaş meydanına gelen Cebrail’in, bindiği atına hitaben, “ya hayzum!” şeklinde haykırmasını duymaları üzerine, birisinin öldüğü diğerinin bayıldığı” aktarılmaktadır.
Tarihçi İbn Kesir bu rivayeti başka delil getirerek reddetmektedir. Bu rivayete göre; Cebrail’in sesi ile savaşı seyreden bir müşrik ölüyorsa. Nebi Muhammed’e karşı savaşanlar bu sesi neden duymamıştır. Ayarca müşriklerin ölmesine ses yeterli ise, Cebrail’in at üstünde silahını kuşanmış bir şekilde gelmesine gerek yoktur. Mehmet AZİMLİ - Siyeri Farklı okumak (sayfa 293)
Bazı rivayetlerde insan görünümünde savaşta yardım eden meleklerden bahsedilir. Eğer görünüyorlarsa, bu yabancı insan görünümünde ki savaşçılar, sahabenin neden dikkatini çekmediler. Savaşta üniforma olmaması sebebiyle Müslümanlar da müşrikler gibi giyiniyorlardı. Nebi Muhammed Müslümanlara savaşta birbirlerini tanımaları için parola öğretmişti. Parolayı bilenin Müslüman olduğu anlaşılıyordu. Rivayetlerde meleklerin sarığın rengine kadar belirtilmiştir. (İbni Hişam V, 96) Bu yabancı savaşçılara parola neden sorulmamış? Ayrıca böyle bir durumda Müslümanlar, müşrik ordusuna fazla görüneceklerdi. Hâlbuki Enfal 44. Ayette Müslümanların sayısının azlığı açıkça belirtilmektedir. İsra 95. Ayet: De ki: "Eğer yeryüzünde, (insanlar yerine) yerleşip dolaşan melekler olsaydı, elbette onlara gökten bir melek peygamber indirirdik." Değerli kardeşlerim Allah birdir. Tek hüküm sahibidir. Hiçbir ortağı yoktur. Benim Kur’an bütünlüğünde anladığım kadarıyla memurları da yoktur. Ol dediği zaman hemen oluşumu başlatan Yüce Allah’ın böyle bir şeye ihtiyacı da yoktur. Nebi Muhammed’e vahyin aktarılışı içinde aynı şekilde olduğu inancındayım. Nebi Muhammed’in kalbine vahyin yerleşmesi içinde “ol” demiştir. İstediği oluşum kalbinde oluşuma başlamıştır. Aynen süngerin suyu emmesi gibi… Tarayıcının (Scanner) bir metni veya resmi tarayıp hafızasına kaydetmesi gibi… İşte bizim Scanner’ da gerçekleştirdiğimiz olaya “belgeleri tarattım. Hafızaya yükledim.” Diyoruz. Yüce Allah’ta Nebi Muhammed’in vahyi kalbine kaydetmesine de “Cibril” demiştir.
Doğrularım Allah’a yanlışlarım bana aittir.                                                                  Aydın ORHON
0 notes
detay2024 · 6 years
Photo
Tumblr media
Ne zaman üzülsem aklıma hep aynı yüz geliyor. Gözlerim ne zaman dolsa hep aynı ses çınlıyor kulaklarımda. İnsanın boğazındaki düğümün ismi hiç değişmiyor. Kalp dediğin hep aynı yerinden sızlıyor.Birine gerçekten inanınca da onu sana söylediği tek yalanla evrenin en yalancısı ilan ediyorsun mesela. Kimden bir yalan duysan hemen onun ismi düşüyor hatrına artık. Yeryüzündeki bütün yalanları o söyledi.Yeryüzündeki bütün yalanları sen söyledin.Dünyanın tepsi gibi olduğu yalanını, annelerin hiç ölmeyeceği yalanını, 40 kere söylersek olur yalanını. Hepsini sen söyledin.Güneş’e Ay desen inanırdım gerçi ben de. İnanmak isteyince yalanmış gerçekmiş pek bir önemi olmuyor. Buradan sekiz bin kilometre ötede ineğin dinine inanıyor adamlar. Ben sana inanmışım çok mu?Kaç doğum günü kutladım, kaç çiçek soldurdum, kaç kitap bitirdim, Güneş kaç kere şuradan doğdu ve bak işte yine şuradan batıyor bilmiyorum. Ama ben uzunca bir süredir “Ne olurdu?” diye soruyorum.Ne olurdu herkesin herkese kıydığı bu beş para etmez dünyada sen bana kıymamış olsaydın?Ne olurdu herkesin birbirine zindan olduğu bu kapkaranlık dünyada sen benim güneş gören pencerem olsaydın?Herkes elinde kafesle gezerken sen bana ağaç olsaydın ve şu üzerinde yürüdüğümüz sokaklar bizi iki yabancı bilmeseydi, ne olurdu?Burası kocaman bir eşik ve inan bana aşılmıyor. İnsan aşamadığı yerde kendini deliliğinin eline bırakıyormuş, tam burada öğrendim.İçimden hiddetle kapanan kapı sesleri geliyor sürekli, susturmaya çalışmaktansa kulak kabartıyorum artık.Sen ellerin başında  her şeyin nasıl böyle mahvolduğunu düşünerek yürürken ben de aynı şeyleri düşünüp önümdeki çayı soğutuyorum.Sen karşındakini dinliyor görünüp içinden kocaman bir keşke geçirirken ben de aynı keşkeyi sadrıma oturtuyorum.Asla çalmayacağın kapılara sensin diye koşuyorum.Kalbimden parmak uçlarıma uzanan bir sızısın ve ben seni ömür boyu orada taşıyacağım, biliyorum. Her şeyi denedim. Yemin ederim. Uyurken dişlerimi sıktım, kapıları çarparak kapattım, sessizce bir şeylerle uğraşırken içimde bir yerlerde ellerimi yüzüme kapatıp hayır diye sayıkladım.Alışmamak için her şeyi yaptım. Zaman hiçbir şeye göz ucuyla bile bakmadan ilerliyor, ömürler bitiyor ve ömürler başlıyor, kıtalar birbirine yaklaşıyor, koca buz kütleleri eriyip okyanuslara karışıyor ve her şey hep her şey olarak kalıyor.  Biter zannediyordum ama sevmek bitmiyor mesela. Yoruluyor, bitap düşüyor, yerlerde sürükleniyor ama asla bitmiyor. Özlemek asla sona ermiyor. Artık özlemiyorum dediğim zamanlarda bile bir köşe başında boğazıma düğüm oluyor. Alıştım ben de bu yüzden. Biten her şeyin bitmesine, giden her şeyin gitmesine izin verip; kurtulamadığım ve düzeltemediğim her ne varsa boyun eğip alıştım. Alışmak çürümektir. Ben çürümek için toprağın altına girmeyi bekleyemedim ve ne zaman gözlerim gökyüzüne ilişse hani ölüler gömülürdü diye sormak gibi bir huy edindim. Tüm takatimle kaçtığım yerden yazıyorum; Dünya yuvarlakmış.Hayatın bir noktasında, iyi olmadığınızı ve bir daha hiç iyi olmayacağınızı fark edip kabulleniyorsunuz; şu an tam o noktadayım.Demek ki buymuş payıma düşen deyip bütün ziyan oluşumu omuzladığım noktadayım, aksi için çabalamaya pek niyetim yok artık.Şimdi tek başıma pencerenin önünde öylece durmaya varım sadece, gölgesine razı bir fesleğen gibi.Herkesin, onu olduğu kişi haline getiren bir hikayesi var ve bazı şeylerin izahı yok.Bunları yaşamak zorunda mıydım diye isyan ediyorum bazen, bunca kötülüğün kol gezdiği dünyada sen de bir şeyleri omuzlamalısın diyorum sonra.İnsan ne kadar uzaklaşırsa uzaklaşsın, yine kendi içiyle sarmalanıyormuş meğer. Bunu öğrendiğim gün büyüdüm.İnciten tarafta olmaktan Allah’a sığındım hep. Olduğunuz tarafta olmaktan Allah’a sığındım.Ama ben öldürdüğünüz her duygu için bir çocuğa gülümsüyorum.Almadığınız her gönül için pencereme bir saksı konduruyorum.Uzatmadığınız her el için bir yarayı sarıyorum.Kalbimde kocaman bir uçurum var ve ben her gün oradan düşüyorum.
5 notes · View notes
horozmehmetemin · 4 years
Text
Tumblr media
INSANIN YARATILIŞI
Sual: İnsanın yaratılışı, Kur’anda çamurdan, topraktan, sudan falan denilerek on çeşit farklı ifade vardır. Bunlar çelişki değil mi? İşte âyetler:
1- DÖLLENMİŞ YUMURTA
O, insanı alekadan yarattı. (Alak 2) [Aleka’yı, embriyo, döllenmiş yumurta veya kan pıhtısı olarak tercüme edenler oluyor.]
2- NUTFEDEN
O insan, [rahme] akıtılan meninin içinden bir nutfe [sperm] değil miydi? (Kıyamet 37)
Rahimlere atılan meniden insanı yaratan siz misiniz, yoksa biz mi? (Vakıa 58-59)
O, insanı bir damla nutfeden [spermden] yarattı. (Nahl 4)
Biz insanı katışık bir nutfeden [spermden] yarattık. (İnsan 2)
3- SUDAN
Her canlı şeyi sudan yarattığımızı görüp düşünmediler mi? (Enbiya 30)
Allah, her dabbeyi [her hayvanı, her canlıyı] sudan yarattı. (Nur 45)
Sudan bir insan yaratıp onu nesep ve sıhriyete dönüştüren Odur. (Furkan 54)
4- TOPRAKTAN
Allah nezdinde İsa'nın durumu, Âdem'in durumu gibidir. Allah onu topraktan yarattı. Sonra ona ol dedi ve oluverdi. (Al-i İmran 59)
Sizi topraktan yaratması, Onun [varlığının] delillerindendir. (Rum 20)
O sizi yerden [topraktan] yarattı. Ve sizi o yerde yaşattı. (Hud 61)
Sizi yerden [toprakta] yarattık; yine sizi o yere [toprağa] döndüreceğiz. (Taha 55)
5- BALÇIKTAN
Biz insanı, kuru çamurdan, şekillenmiş balçıktan yarattık. (Hicr 26)
O sizi çamurdan yarattı. (Enam 2)
Biz insanı süzme çamurdan yarattık. (Müminun 12)
O, insanı, pişmiş [tuğla gibi] bir balçıktan yarattı. (Rahman 14)
6- TOPRAK VE MENİ
Allah sizi topraktan, sonra meniden yarattı. (Fatır 1)
Yarattığı her şeyi güzel yaratan ve insanı yaratmaya bir çamurdan başlayan Odur.
Sonra onun zürriyetini, değersiz, hakir bir sudan [meniden, spermden] üretti. (Secde 7,8)
7- TOPRAKTAN, NUTFEDEN, ALEKADAN
Ey insanlar, eğer öldükten sonra dirilmekten şüpheniz varsa, [bilin ki] biz, sizi topraktan, sonra nutfeden [spermden] sonra alekadan sonra yapısı belli belirsiz bir et parçasından yarattık. (Hac 5)
Sizi topraktan, sonra nutfeden, sonra alekadan yarattı. (Mümin 67)
Allah sizi topraktan, sonra nutfeden [spermden] yarattı. (Fatır 11)
8- AŞAMALARDAN GEÇEREK
Sizi merhalelerden [aşamalardan] geçirerek O yarattı. (Nuh 14)
9- TEK NEFİSTEN
O, sizi bir tek nefisten [Âdem’den] yarattı. (Enam 98, Zümer 6)
Sizi bir erkekle bir dişiden yarattık. (Hücurat 13)
10- YOKTAN YARATTI
İnsan düşünmez mi ki, o hiçbir şey değil iken biz onu yoktan yarattık. (Meryem 67)
CEVAP
Ateist bunları meallere bakarak yazmış. Halbuki bu ilim işidir. Arapça’nın inceliklerini ve tefsir ilmini bilmek ve Resulullah efendimizin bu âyetleri nasıl açıkladığına vakıf olmak gerekir. Her zaman yazıyoruz, meallerden din öğrenilmez. Tıp kitabı okumakla doktor olup ameliyat yapılmaz. Anayasa kitabını okuyan hukukçu olamaz, Anayasayı da anlayamaz. Yüzme bilmeyen birinin eline bir tahta verip okyanusun ortasına bırakarak, tarif edildiği gibi sen burada yüzmeyi öğren denmez. Mealden dinin hükümleri öğrenilmez.
Türkçe’de olduğu gibi her dilde deyimler vardır. Manası ile söylenen farklı olur. Mesela bir kimseye gözümden düştün veya gözüme girdin denilse, göz ile hiç alakası olmadığını Türkçe bilen herkes bilir. Birine gözüme girdin, seni çok sevdim, yanımda çok itibarın var, seni takdir ediyorum dense, bunlar birbirinden farklı şeyler değildir. Farklı kelimeler kullanmakla başka şeyler söylenmiş olmuyor.
ŞİMDİ MADDELER HALİNDE AÇIKLAYALIM:
1- Bu âyette, insanın alekadan yaratıldığı bildiriliyor. Aleka = Erkekten gelen sperm [meni] ve dişiden gelen ovumun [yumurtanın] birleşmesiyle, yani döllenme ile oluşan organize yapıdır. Embriyo zamanla cenin ve çocuk oluyor.
2- Burada, insanın spermden meydana geldiği söyleniyor. Herkes bilir ki başlangıç olarak elbette çocuk spermden meydana geliyor. İnsan sûresinin ikinci âyetinde ise, biraz daha açıklamalıdır. Katışık nutfe deniyor. Yani erkekten gelen spermin ve kadından gelen ovumun birleşmesiyle meydana geliyor deniyor. Bunun çelişki neresindedir?
3- Her canlının sudan yaratıldığı bildiriliyor. Sperm de içi hücre dolu bir sudur. Yine insanın meniden geldiği bildiriliyor.
4- Burada ilk insanı yani Âdem aleyhisselamı topraktan yarattığı bildiriliyor. Sonraki insanların oluşumu ile bunun ne ilgisi vardır ki çelişki olsun.
5- Bu maddede de, insanın çamurdan yaratıldığı bildiriliyor. Çamur, sulandırılmış toprak demektir. Hadis-i şerifte açıklandığına göre, Allahü teâlâ dünyanın her yerinden alınan toprağın çamur haline getirilmesini emrediyor, bu çamur iyice yoğruluyor. Bu çamurdan bir insan heykeli meydana getiriliyor. Güneşte kalarak pi��miş tuğla gibi oluyor. Sonra, Allahü teâlâ bu heykele can veriyor ve Âdem aleyhisselam meydana geliyor. İlk insanın topraktan veya çamurdan yaratıldı denmesinde bir çelişki yoktur.
6- Burada ilk insanın topraktan, çamurdan meydana geldiğini, sonrakilerin ise, meni vasıtası ile ürediği bildiriliyor. Diğerleri ile çelişkili bir durum yoktur.
7- Burada ise öteki âyetlerin bir nevi açıklaması yapılıyor. İnsan önce topraktan, meydana geldi. Sonraki insanlar da sperm vasıtası ile çoğaldı. Sperm de kadında meni ile aleka halini, sonra cenin halini aldığı bildiriliyor. Yani çocuğun meydana geldiği devreler anlatılıyor. Burada da hiç çelişki yok.
8- Bu âyette de yedinci maddedeki durum açıklanıyor. İnsanın belli devreler, aşamalar halinde meydana geldiği açıklanıyor.
9- Burada da, bütün insanların tek kişiden Hazret-i Âdem’den geldiği bildiriliyor. İkinci âyette de, Hazret-i Havva validemizle Hazret-i Âdem’den geldiği bildiriliyor. Bu ikisi farklı bir şey değildir.
10- Bu son maddede ise, ortada hiçbir şey yokken, ilk insan topraktan, sonrakiler de meni vasıtası ile yaratılmış oluyor. Bu on maddenin hiç biri, diğeriyle çelişkili değildir.
Netice:
1- Allahü teâlâ her şeyi yoktan yarattı. Yani Onun yaratmasından sonra var oldular.
2- Hazret-i Âdemi topraktan yarattı. Ondan Havva validemizi yarattı.
3- Bu ikisinden diğer insanları [sperm, ovum vasıtasıyla] yarattı.
4- Bunları ve yaratmasındaki aşamaları âyetlerinde bildirdi.
Aslında âyetlerde çelişki olmadığını ateist kılığına giren misyonerler de pek iyi biliyorlar. Maksatları, çamur at izi kalır düşüncesiyle müslümanların zihinlerini karıştırmaya çalışıyorlar. Fen bilgisini iyi bilen, müslüman bunların tuzağına düşmez.
İnsana beş duygu, sırayla verilmektedir
Sual: Çocuk dünyaya gelince, beş duygu organı, sırayla mı yoksa hemen mi verilmektedir?
Cevap: İmâm-ı Rabbânî hazretleri İsbât-ün-nübüvve kitabında konu ile alakalı olarak buyuruyor ki:
“İnsan, yaratılışında her şeyden habersizdir. Halbuki, insanın dışındaki mahluklar o kadar çoktur ki, Allahtan başka kimse bilmez. Bunu, Müddessir sûresinin 31. âyeti bildirmektedir. Çocuk, İdrak, anlama aletleri ile âlemleri anlamaya başlar. Mahlukların her cinsine bir Âlem diyoruz. İnsanda ilk yaratılan idrak aleti Lems, dokunma hassasıdır. İnsan, bu hassası ile, soğuğu, sıcağı, yaşı, kuruyu, yumuşağı, katıyı ve benzerlerini anlar. Lems hassası renkleri, sesleri anlayamaz. Sonra görme hassası yaratılır. Bununla, renkler, şekiller anlaşılır. Görmekle anlaşılan şeyler, lems âleminden daha geniştir. Sonra, işitme hassası açılır. Bu his organı ile sesler, nağmeler anlaşılır. Sonra tat duyma hassası yaratılır. Sonra, koku alma hassası yaratılır. Böylece His âlemini tanıtan beş duygu kuvveti tamamlanır. Yedi yaşına doğru Temyiz kuvveti yaratılır. Bununla, his kuvvetleri ile anlaşılamayan şeyler anlaşılır. Bu kuvvet, his kuvvetleri ile idrak olunan, anlaşılan şeyleri birbirlerinden ayırır. Daha sonra akıl yaratılır. Akıl, temyiz kuvveti ile ayrılmış, faydalı, zararlı, iyi, fena oldukları anlaşılan şeylerden, lazım, caiz, mümkün, imkânsız olanları ayırır. Akıl, temyiz ve his kuvvetlerinin anlayamadığı şeyleri anlar. Allahü teâlâ, bazı seçtiği kullarında, akıldan sonra başka bir kuvvet daha yaratır. Bununla, aklın bilemediği, bulamadığı ve ileride olacak şeyler anlaşılır. Buna Nübüvvet yani peygamberlik kuvveti denir. Temyiz kuvveti, akıl ile anlaşılan şeyleri anlayamadığı için, bunlara inanmıyor. Akıl da, peygamberlik kuvveti ile anlaşılan şeyleri anlayamadığı için, bunların var olduklarına inanmıyor. Anlamadığını inkâr etmek, anlamamanın, bilmemenin ifadesi oluyor. Bunun gibi, kör olarak dünyaya gelen, renkleri, şekilleri hiç işitmese, bunları bilmez, varlıklarına inanmaz. Allahü teâlâ, Nübüvvet kuvvetinin de bulunduğunu kullarına bildirmek için, bu kuvvetin benzeri olarak, insanlarda rüyayı yarattı. İnsan ileride olacak şeyi, açıkça veya (Âlem-i misal)deki şekli ile rüyada görmektedir.”
0 notes
fezaneverd · 7 years
Text
inancım’
keşkelerim birikti. ağzımı açtığım her an bir keşke dökülüyor yollara. yürümekten vaz geçip, kaldırımlara çöküp bir sigara yakıyorum sonra. dumana karışıyor kelimelerim. ardından havaya asılı kalıyor. artık gökyüzüne baktığımda seni değil, ''keşke insan olsaydım!''çığlıklarımı duyuyorum. gökyüzünde değildir belki de, benim baktığım yerler karanlığımdan korkup atıyordur. ya da gözlerimin içinde ki sonsuz kuyudan geliyordur, ruhumun boşluğundan. ruhumun olması gereken yerde ki amiyane yokluktan. nasıl olursa olsun, keşke insan olsaydım da umursamasaydım çığlıkları. tıpkı beyaz tenli bir insanın yerle bütünleşen kişiyle arasına bir metre mesafe koyuşu gibi. fakat olmadı. beceremedim. bir insan gibi davranıp düşünemedim. olaylara karşı onlar gibi hissedemedim. yerle btünleştiğimde kendime sarıldım ve toprağa. bu acıtmadı. toprağın beni kabul etmeyişi acıtı. bu iyi olmalıydı değil mi? toprağın kabullenmeyişi. ölümsüz olmak. evet, ölmsüz oldum. her gece ölüp, sabah yeniden doğdum. fakat her gün gece olunca yeniden ölecek oluşumu bilkme; çiçeklere toprağın altından bakma isteğimi doğurdu. ben acılardan ölen ve acılarıyla doğan elli altı kiloluk bir döngü oldum. ''tanrım, acıya doydum.'' demek isterdim, sevilen yağmurun müteci bir çocuğun kâbusu olduğunu bilmeseydim. keşke insan olsaydım. keşke toprağın kabulleneceği..
her yeri karartmak istedim. her şeyi. herkesi. gök kubbeyi. böylece aydınlıkların arasında siyah kalmayacaktım. ve kimsenin kelimesi görmeyişi, sevmeyişi, göğsüme doğrulmayacaktı. fakat tanrı değilim, yapamadım. evet tanrı, siyah bırakır. sırf bu dünya da yaşamak istemiyorum diye bilmiyorum mu sanıyorsun? biliyorum. kafamın içinde ki ağıt dolu dünyayı ben yaratmadım. bir tanrısı olması gerek. ve tanrım her şeyi siyah bıraktı. benim inancım Ra'ya Thor'a Allah'a değil desem, inanır mısın? inan. benim kendi tanrım var, inancımın bağlarını parmak uçlarıyla kıran.
3 notes · View notes
seovanarpg-blog · 5 years
Text
KURGU
 Hiç öldükten sonra nereye gideceğinizi düşündünüz mü? Kutupları bulunduran soğuk bedeniniz toprağın altına gömüldüğünde nereye gittiniz? Cennete mi? Soğuk bedeniniz sıcak odunların içinde yakıldığında ve külleriniz denize atıldığında nereye gittiniz? Cehenneme mi? 
Hayır.
Cennet ve Cehennem, insanların deli gibi inandıkları bu yerler aslında hiç var olmamıştı. Bu iki ünlü yerin aksine öldükten sonra gittiğin bir yer yoktu.
 ..ta ki 3 melek kendilerini, ölen insanların ruhlarından oluşturana dek. Boşlukta kaybolan bu insan ruhları aslında belirli enerjilerle birleşerek bu 3 meleği yaratmıştı, tıpkı dünyanın oluşumu gibi. Bu melekler Seovana adı verilen ölüm sonrası yerini oluşturmuşlardı ve böylelikle ölümden sonra hayat başlanmıştı, tabii herkes için değildi bu.
Melekler belirli nitelikler belirlemişti ve ölen insanların ruhlarına Seovana’da yaşam vererek eski bedenlerine kavuşturmaya başlamıştı. Bu bedenler ise hiçbir amaç bulundurmuyorlardı, ölümlerinden öncesini bile zor hatırlıyorlardı hatta çoğu hatırlamıyordu bile. 
Ölen ruhlardan ilk on kişi seçilmişti ve Seovana’da bedenlerine yerleştirilmişlerdi. İlk önce neden burada olduklarını anlayamayan bu insan grubu ölümlerini hatırlamalarıyla ölümden sonraki hayata başladıklarını kolayca anlamışlardı. Meleklerin, dünyanın en zeki insanlarından seçtiği bu grup seovana’da bulunan ağaçlarla kendilerine bir sığınak yapmışlardı. Bu sığınaklar dışında bir sürü silah yapan bu zeki insanlar şu anki savaşlarda kullanılan silahlara can veren kişilerdi. 
Melekler bu başarıdan sonra tekrar on kişi seçmişti ve bunu da Seovana’nın farklı bir yerine yerleştirmişti. Bu kişiler önceki hayatlarında asker, polis gibi mesleklerle uğraşan kişilerdi. Bu kişiler de kendilerine sığınak gibi yerler yaparak bir amaç edinmeye çalışmışlardı.
Melekler daha fazla kişinin olması gerektiğini düşündükleri için tekrar on kişi yerleştirmişti Seovana’ya. Bu kişiler kendilerini gizleyerek diğer grupların silah gibi malzemelerini çalarak kendilerini geliştirmişlerdi. 
Melekler son olduğunu bilmeden tekrar on kişiye can vermişti Seovana’da. Bu kişiler önceki hayatlarında kötü şeyler yapan kişilerdendi. Buraya geldiklerinde diğer grupların aksine hiçbir amaçlarının olmamasına dayanamamışlardı. Böylece yeni bir amaç belirlemişlerdi, melek denilen o varlıkları teker teker avlayacaklardı. 
Bu dört grup, son grubun meleklere olan savaşıyla şekillenmeye başlamıştı. Artık her grubun bir amacı vardı, melekleri avlamak.
 Binalar, silahlar, evler inşa eden bu gruplar Seovana’yı dünyaya benzetmeye başlamışlardı. Bu hayattaki enerji giderek büyümeye başladığında artık ölümden önceki hayatı bu dört grubun niteliklerine uyan herkes meleklerin kontrolü dışında bu dünyaya geliyordu. Bunun üstesinden gelmek için melekler kendilerinin yerine geçecek yeni modeller oluşturmaya başlamışlardı.
Bu gruplar kendilerine isim koyup gelişmeye başladıklarında melekler de gelişiyordu. Bu gruplar ne zaman bir meleği öldürse yerine aynı güçlere sahip başka bir melek geliyordu. Yine de bu, isyancı grup ve melekler arasındaki savaşı durdurmaya yetmiyordu.
.. ve asla yetmeyeceği de belliydi. 
0 notes
Text
5. Sınıf Din Kültürü 1. Dönem 1. Yazılı Soruları Ve Cevapları
“Eğer yerde ve gökte Allah’tan başka ilahlar (tanrılar) olsaydı kesinlikle ikisinin de düzeni bozulurdu.’’   (Enbiya Suresi 22)
1-Yukarıdaki ayet ile aşağıdakilerden hangisi anlatılmaktadır?
A) Allah’ın eşi ve benzeri yoktur.       B) Allah’ın her şeye gücü yeter.        
C) Allah’ın her şeyi bilir.                     D) Allah bizimle beraberdir.
 ‘‘Her resmin bir ressamı, her binanın bir ustası vardır. Bu içinde yaşadığımız muhteşem evrenin de bir _______vardır.“                                                                                            
   2- Yukarıdaki cümledeki boşluğa hangisi gelmelidir?
A) Yaratıcısı         B) İklimi        
C) Güzelliği           D) Havası
 “ Siz hiç lâle soğanından gül açtığını duydunuz mu? Portakal ağacında zeytin oluştuğunu gördünüz mü? Yazın kar yağdığını düşünebilir misiniz? Sular hep aşağı doğru akıyor. Bunun aksini söyleseler inanabilir misiniz? Kuşkusuz böyle şeyler düşünmeyiz. ………………………………….... Bunlardan anlaşılmaktadır. “
3- Yukarıdaki boşluğa gelebilecek en uygun cümle aşağıdakilerden hangisidir?
A) Evrende her şeyin bir düzen içinde akıp gitti
B) Dünya’nın su kaynaklarının yok olduğu
C) Evrende çok çeşitli bitkilerin var olduğu
D) Doğal güzelliklerin insanı büyülediğini
 4- Aşağıdakilerden hangisi insanı hayvandan ayıran en önemli özelliktir?
A) Konuşabilmek              B) Koşabilmek
C) Yürüyebilmek                D) Akıl
 5- Aşağıdakilerden hangisi evrende bir düzenin olduğunu gösteren bir örnek değildir?
A) Sonbaharda yaprakların dökülmesi                                                                          
B) Gece ve gündüzün olması
C)Teknolojinin gelişmesi                                                                                               D) Gezegenlerin güneş etrafında dönmesi
  “Nerede olursanız (olun) O sizinle beraberdir. Allah yaptıklarınızı görür” (Hadid/4.)
“Allah, karada ve denizde ne varsa bilir... O, yerin karanlıkları içindeki tek bir taneyi dahi bilir” (En’am/59)
6- Yukarıdaki ayet anlamları bize Allah’ın hangi özelliğinden bahsetmektedir?
A) Her şeyin Allah’ın eseri olduğundan                                              B) Allah’ın sonsuz güç ve kudrete sahip olmasından
C) Allah’ın çok affedici olmasından                                                                          D) Allah her şeyi bilir ve görür.
  7-Peygamber Efendimizin yaptığı ve bizim de yapmamızı istediği davranışlara ne ad verilir?
A) Sünnet                B) Zekat              C) Farz           D) Yasak
 8-Yağmur ve karın oluşumu, güneş ve ayın hareketi, gece ve gündüzün birbirini izlemesi, mevsimlerin oluşumu, toprağın yeşermesi, meyve ve sebzelerin farklı tat ve renklerinin olması gibi birçok olayı gözlemlediğimizde aşağıdaki sonuçlardan hangisini söyleyebiliriz?
A)Evrende bir ölçü, düzen ve uyum vardır.                                                                    B) Bütün bunlar tesadüfen olmuştur.                                               C) Bu olaylar kendiliğinden olur.                                                                                                     D) Evrende bir ölçü, düzen ve uyum yoktur.
 9-Allah’ın varlığı ve birliği, eşi, benzeri ve ortağı olmadığından bahseden sure hangisidir?
A) Bakara suresi                B) Yasin suresi          
C) İhlâs suresi                  D) Fatiha suresi
 “Kullarıma sana, beni sorduğunda (söyle onlara): Ben çok yakınım. Bana dua ettiği vakit dua edenin dileğine karşılık veririm…” (Bakara Suresi, 186. Ayet)
10-Yukarıdaki ayetten hareketle aşağıdaki sonuçlardan hangisine ulaşamayız?
A) Biz Allah’ı ansak da anmasak da Onun bizden haberi vardır
B) Allah her an ve her yerde bizimle beraberdir
C) Allah dua ettiğimizde bizi işitir ve bize cevap verir
D) Allah sadece biz ona ibadet ederken bizimle beraberdir.
  “Allah’ın her şeye gücünün yettiğini ve her şeyi ilmiyle kuşattığını biliniz” (Talak Süresi 12.Ayet)
11- Yukarıdaki ayetten hareketle aşağıdaki sonuçlardan hangisine ulaşamayız?
A) Allah’ın her şeye gücü yeter                                                                                               B) Allah her şeyi bilmektedir.
C) Allah’ın gücü sınırsızdır.                                                                          D) Allah’ın gücü, insanların gücü gibi sınırlıdır.
 “Bir köy muhtarsız olmaz. Bir iğne ustasız olmaz, sahibsiz olamaz. Bir harf kâtibsiz olamaz, biliyorsun. Nasıl oluyor ki, nihayet derecede muntazam şu memleket hâkimsiz olur? “
12- Yukarıda cümleden aşağıdaki hangi sonucu çıkarabiliriz?
A)Her şey kendiliğinden oluşmuştur.                                                   B) Evren (Kainat) zaten hep vardı.
C) Tesadüfen oluşmuştur.
D) Sahipsiz hiçbir varlık olmadığına göre; şu düzenli kainatında bir yaratıcısı ve sahibi olması gerekir.
“ ……………… sıfatlarında, fiillerinde ve niteliklerinde tektir, eşi ve benzeri yoktur. ……………… ’ın eşi ve benzeri olduğunu kabul etmek, şirktir.”
13- Yukarıdaki ayette bahsedilen varlık aşağıdakilerden hangisidir?
A) Peygamberler             B) Allah            
C) Şeytan                          D) Melekler
14- Allah her zaman bizimledir diyen birisi aşağıdakilerden hangisini yapması doğru olmaz?
A) Her zaman Allah’a dua eder.                                                                                             B) Allah’ın isteklerini yerine getirir
C) Her işine Allah’ın adıyla başlar.                                                                                     D) Yalnız kaldığı zaman kötülük yapar
 15- Aşağıda Allah’ın sıfatları ve anlamları verilmiştir. Hangi seçenekte bir yanlışlık yapılmıştır?
 ALLAH’IN SIFATLARI
ANLAMI
A) Vücud :
Allah’ın var olmasıdır.
B)Kıdem :
Allah’ın varlığının başlangıcının  olmamasıdır.
C)  Vahdâniyet :
Allah’ın bir tek olmasıdır.
D)  Semi :
Allah’ın her şeyi görmesidir.
 16- Kelime-i Şehadet’ in anlamı aşağıdakilerden hangisidir? A) Allah’tan başka ilah yoktur ve Hz Muhammed onun kulu ve elçisidir.
B) Allah’ın eşi ve benzeri yoktur. C) Allah birdir ondan başka ilah yoktur. D) Allah’ın her şeye gücü yeter
 17- “Eşhedü ………… ilâhe illallah ve eşhedü ………… Muhammeden Abduhu ve Resûluhu”
Yukarıda boş bırakılan yerlere sırasıyla aşağıdakilerden hangisi gelmelidir?
A) enne- ilahe           B) illallah- enla
C) enla- ilahe             D) enlâ- enne
 Dinimiz çalışkanlığı övmekte, insanın, çalışmadan ve gayret etmeden isteklerine ulaşmasının mümkün olmadığını bildirmektedir. Derslerde başarılı olmak ve sınıfı geçmek ancak düzenli çalışmakla olur. Ahiret mutluluğuna ulaşmanın yolu da çalışmaktan geçmektedir. 18- Yukarıdaki açıklamadan çıkarılabilecek en kapsamlı sonuç aşağıdakilerden hangisidir? A)Düzenli çalışmak başarıya götürür. B)Her çalışan başarıya ulaşamaz. C)Çalışmak hem bu dünya için hem de ahret için gereklidir. D)Başarılı olmak için çalışmak şarttır
Çevremizde pek çok canlı görürüz. Bu canlıların kendine özgü özellikleri, davranışlar dikkatimizi çeker. Örneğin, göçmen kuşlar yılın belli zamanlarında göç ederler. Kuş, uzak yerlerden ağzına alıp getirdiği yiyeceği yuvasındaki yavrularına verir. Örümcek, kendisi için ağ örer. Arı bal yapar. İnek süt verir. Hayvanlar bu davranışlarını bilinçli olarak değil, içgüdüleriyle gerçekleştirirler. 19- Yukarıdaki metinde özellikleri verilen canlılardan insanları ayıran en temel özellik aşağıdakilerden hangisidir? A)Yeme, içme                       B)Barınma
C)Akıl                                     D)Yavrularını besleme
20- Aşağıdaki Kavram ve Açıklamalarını Örnekteki Gibi Doğru Bir Eşleştiriniz.
              21- Aşağıdaki Boşluğa Başlıca İbadetlerimizi Yazınız?
# Namaz Kılmak
#
#
#
#
#
0 notes
fenrees · 4 years
Text
İnci Nasıl Oluşur? – Sedef Taşının Faydaları
İnciler denizler ve okyanuslarda yaşamlarını sürdüren kabuklu canlıların savunma mekanizmasının bir sonucu olarak ortaya çıkan doğal taşlardır. İstiridye, deniz tarağı ve çeşitli midye türlerinde inci oluşabilir. Kabuğun içine giren bir toz zerresi yada kir bu canlılar tarafından tehdit olarak algılanır. Bu tehdidi ortadan kaldırmak isteyen canlı dışarıdan gelmiş olan bu ufak cismi sedef taşıyla kaplamaya başlar. Sedef aslında bu canlıların kabuklarının iç kısmında da bulunur. Aradan geçen uzun süreden sonra yabancı cisim birkaç santimetrelik çapa sahip bir inciye dönüşür. Bir canlı tarafından doğal olarak imal edilen tek ziynet eşyası olan incinin üretimi yıllar sürer. Bu nedenle inci epey değerli bir taş olarak kabul edilir. İnci oluşumu için yaklaşık sekiz yıl beklemek gerekebilir. İnci Nasıl Oluşur konusuna kısaca değindik. Şimdi detaylara geçiyoruz.
Sedef Taşı Nedir?
Sedef taşı deniz canlıları tarafından üretilen ve yüzlerce yıldır takı tasarımında kullanılan bir taş türüdür. Krem rengine yakın bir renge sahiptir. Taşın belli kısımları parlakken diğer kısımları mattır. Okyanuslarda ve denizlerde yaşamlarını sürdüren kabuklu canlılardan elde edilen bu malzemeyi kullanarak kolye, küpe, yüzük ve bileklik gibi takılar yapmak mümkündür. Mikroskobik ölçekte görülebilen boşlukları yüzeyinde bulundurduğu dışarıdan bakıldığı vakit parlar. Bu parlaklık nedeniyle pek çok kişi tarafından tercih edilmektedir.
Benlik nedir? Bilgilerine de bakabilirsiniz.
Sedef Taşının Faydaları Nelerdir?
Sedef taşının yararları şöyle sıralanabilir:
Güç, cesaret ve bereketle özdeşleştirilen bir taştır. Taşların kişiler üzerinde etkili olduğuna inananlar bu taşı üzerinde taşıyarak mental anlamda kendilerini daha iyi hissedebilirler.
Toprağın enerjisini bünyeye kazandırdığına inanılır. Bitkinlik gibi sorunlara olan kişilere önerilir.
Kan yapımını hızlandırdığı ve kanı temizlediği söylenir.
Pozitif bir enerji yaydığı söylenir ve nazar etkisini azaltmasıyla bilinir.
Kişilerin pozitif bir düşünce yapısına kavuşmasını sağlamaktadır.
Baş ağrısına iyi geldiğine inananlar bulunmaktadır.
Mide, bağırsak ve dalak ile alakalı sorunların çözülmesine yardımcı olabilir.
Üstte bahsi geçen faydalar batı tıbbı tarafından ispat edilmiş durumlar değildir. Bu nedenle sedef taşını başlı başına bir tedavi unsuru olarak kabul etmek doğru olmaz. Kişiler günlük hayatta bazen çeşitli destek unsurlarına gereksinim duyarlar. Onları koruyan ve onlara iyi gelen bir cismin yada bir varlığın bulunması onların psikolojik anlamda daha iyi olmasına yardımcı olacaktır. Sedef taşının sizlere iyi geleceğine inanırsanız beyninizi belli ölçüde kandırmış olursunuz ve beyin gerçekten de çeşitli hormonları salgılayarak size kendinizi daha iyi hissettirir. Günümüzde pek çok kişi taşların enerjisine ve kişiler üzerindeki etkisine inanmaktadır. Bu kişiler bu taşların faydasını belli ölçüye dek mutlaka görürler. En hafif olarak kendilerini daha ferah ve güvende hissedebilirler. Bu hisler de kişilerin hayat kalitesini olumlu yönde değiştirebilir.
İnci İle İlgili Video Anlatımı
İnci Nasıl Oluşur konusuyla ilgili bilgilendirici bir videoyu sizlerle paylaşıyoruz.
youtube
İnci Hangi Renktedir?
İncinin rengi genelde sedef rengidir. Sedef rengi kirli beyaz ile krem rengi arasında bir renk olarak kabul edilebilir. Bazı inciler ise beyaz, pembe ve siyah renkte olabilirler. Bu inciler sedef renkli olanlara göre çok daha az bulunurlar ve haliyle daha değerlidirler. Özellikle siyah inciye denk gelmek oldukça düşük bir ihtimaldir. Bu nedenden ötürü siyah inci epey kıymetli bir taş olarak kabul edilir. Bu ince kullanılarak yapılan takılar da bir o kadar değerli olmaktadır. İnci doğada hazır bir biçimde bulunan bir taştır. Çeşitli girişimciler suni yollarda inci üretimini hayata geçirmektediler. Kurulan çiftliklerde kabuklu deniz canlılarının içine yabancı cisimler koyulur ve inci oluşumu süreci başlatılır. İki ile sekiz yıl arasındaki bir sürede inciler tamamlamış olur. Suni incilerin fiyatı doğal olanlara göre daha azdır.
İncinin Kalitesini Ne Belirler?
İncinin kalitesini belirleyen faktörler şöyle sıralanabilir:
Tür
Ebatlar
Şekil
Yüzey pürüzlülüğü
Parlaklık
Renk
Bu kriterler göz önüne alınarak doğal incilerin değeri hakkında bir çıkarım yapmak doğru olacaktır. İnciler de kendi aralarında çeşitli türlere sahip taşlardır. Doğada bulunma sıklığına göre paha biçilen bu taşlar bir şekilde tüketicilerin karşısına çıkar. Günümüzdeki pek çok inci takı kültür incileri kullanılarak üretilmiştir. Kültür incileri ile doğal inciler arasında herhangi bir farklılık bulunmaz. Havuzlarda yetiştirilen deniz canlıları uzun süre bekletilir ve bu canlıların inci oluşturması beklenir. Sonrasında inci çeşitli işlemlerden geçirilerek takıya dönüştürülür. Bu işin endüstrileşmesi incinin değerini belli ölçüde düşürmüştür lakin inci takılar hala epey pahalı takılar olarak kabul edilir.
İnci Türleri Nelerdir?
İnci familyaları şu şekildedir:
Akoya
Güney denizi
Tahiti
Bunların her biri tatlı su incisi olarak kabul edilir. Binlerce yıllık bir tarihe sahip olan tatlı su incilerinin kökeninin Çin’e dayandığı düşünülmektedir. Günümüz teknolojisinde inci üretimi doğal yöntemlere nazaran çok daha hızlıdır. Aşılama tekniği sayesinde tek bir canlıdan yirmi adet inci elde etmek mümkündür. Bu incilerin büyük bir kısmı kalitesiz olur. Şekli, rengi yada parlaklığı takılar için uygun olmaz. Suni yolla elde edilen incilerin sadece %2’si gerekli şartları sağlar. Kalan inciler sedef taşı olarak değerlendirilebilir. Tuzlu sularda oluşan inciler de vardır ve bu inciler ayrıca incelenmelidir. Üstteki inci çeşitlerinin her biri farklı özellikleri bünyesinde bırakmaktadır.
Arsenik nedir? Hakkında detaylara da bakabilirsiniz.
Akoya İncisi Nedir?
Japon incisi olarak da bilinir ve tatlı su incileri arasında en ufak boyuta sahip olanlarıdır. Kendi ismiyle aynı isimde anılan Akoya istiridyesinin içinde yetişmektedir. Optimum koşullar oluşturulduğu vakit bu inciler epey parlak bir görünüme sahip olur. İstiridyelerden çıkan incilerin bir kısmı mükemmel bir şekle sahip olmaktadır. Oldukça dayanıklı bir inci türü olarak kabul edildiği için kolye ve küpe yapımında sıklıkla kullanılır. Dizi inci olarak isimlendirilen kolyelerde kendine yer bulabilir. Gri, krem ve beyaz renkte olurlar. Zarif görünüşlerinden dolayı her yüzyılda mutlaka ilgi görürler.
Güney Denizi İncisi Nedir?
Güney denizi incileri Avustralya, Endonezya ve Filipinler sahillerinde yetiştirilebilen bir inci türüdür. Yetiştirilmesi oldukça zor bir inci türü olarak kabul edilir zira bu inciyi insanlığa kazandıran istiridye dış ortam koşullarından çok hızlı bir biçimde etkilenmektedir. İklimsel değişimler incilerin şeklini ve boyutunu direkt olarak değiştirir hatta çoğu durumda istiridye herhangi bir inci bile vermeyebilir. Altın sarısı ve gümüş renginde sizlerin karşısına çıkar. Diğer inciler arasında dikkat çeken bir yapıya sahiptir. Elde etmesi zor olduğu için epey nadir inciler olarak bilinirler. Boyut olarak diğer tatlı su incilerinden büyüktürler.
Tahiti İncisi Nedir?
Siyah inci olarak da anılan Tahiti incisi ismini ana vatanı olan Tahiti adalarından almaktadır. Bu bölgede yetişen bir istiridyenin mahsulü olarak kabul edilen bu inciler dışarıdan herhangi bir müdahaleye gerek kalmadan üretilebilirler. Gerekli şartların sağlandığı bir ortamda bir sene kadar yetiştirilen bu inciler sonrasında aşılanır. Aşı yapıldıktan sonra iki yıl boyunca kendi hallerine bırakılır. İsmi her ne denli siyah olsa da genelde rengi yeşil, mor ve gri olmaktadır. Bu renklerin epey koyu tonları söz konusu olduğu için inciler neredeyse siyah görünürler. İnci oluşumu süreci bittikten sonra elde 8 ile 15 mm çapa sahip inciler olacaktır.
Ayrıca atalet bilgilerine bakabilirsiniz.
İnci Nasıl Oluşur konusuyla ilgili yorumlarınızı ve sorularınızı bekliyoruz!
Kaynak: https://www.zovovo.com/inci-nasil-olusur/
0 notes
makhorsa · 4 years
Video
https://youtu.be/CLbQnCT7lXQ Mehmet KARAN Bor-8 İnci Gübre 0 530 575 68 52 Topraklarımız birer canlı varlıktır. Sürekli olarak işlenen topraklarda bir takım yıpranmalar ve farklılıklar gözlenir. Gözlenen bu ; * pH dengesizliği, * Toprak altı tabakası, * Toprağa atılan kimyasal gübrelerin kalıntıları, * Humus eksikliği, * Toprak yüzeyinde kaymak tabakası oluşumu, * Toprağa düşen tarım ilaçlarının yer altı sularına karışması ve toprağın bağışıklık kazanması gibi etmenler tarımı ve insan sağlığını tehdit etmektedir. Topraklarımızda bu yaşanılan sorunlar sonucu daha fazla kimyasal gübre ve ilaç kullanımı, verim düşüklüğü, köklenme düşüklüğü, kalitesiz ürün alınımı gerçekleşerek Sürdürülebilir Tarım yapılamamaktadır. "BOR-8 İNCİ GÜBRE "; *Köklendiricidir, *pH dengeleyicidir, *Humus arttırıcıdır, *Topraktaki bağlı bulunan bitki besin elementlerini alınabilir forma dönüştürür, *Topraklarımızda ki ilaç kalıntılarının yer altı sularına karışmasını engeller, *Toprakların su tutma kapasitesini arttırır, *Erozyonu önler, *Kumsal topraklarda ki kum moleküllerini birbirine bağlar, *Bitkilerde kardeşlenmeyi arttırır, *Kaliteli ürün alınmasına yardımcı olur, *Mantari hastalıkları önler, *Bitkinin verimini en az % 35 oranında artırır, *Uygulanan element takviyesinin bitkiye geçişini sağlayarak Gübre tüketimin önemli ölçüde düşürür, *Topraktaki elementleri hapsederek bitkiye geçirmeyen Sodyum tuzlanmasını bertaraf ederek bitkinin ihtiyacı olan elementi topraktan almasını sağlar. '' Sağlıklı toprak, verimli ürün... '' “ İNCİ GÜBRE, TÜRKİYE’NİN İNCİSİ...” https://www.instagram.com/p/B68XpksHQKD/?igshid=175uetyzgao04
0 notes
Text
450 Kilometrelik Gönül Bağı Aşık Veysel Parkı
Gülnar Haberleri Yeni Bir Haber Yayınladı... https://www.gulnarhaberleri.net/450-kilometrelik-gonul-bagi-asik-veysel-parki/
450 Kilometrelik Gönül Bağı Aşık Veysel Parkı
Türkiye’nin en önemli değerlerinden ünlü halk ozanı Âşık Veysel Şatıroğlu’nun anısına Sivas’a park yaptıran Mersin Büyükşehir Belediye Başkanı Burhanettin Kocamaz, 450 kilometrelik mesafeyi gönül bağı ile aşarak Sivaslı vatandaşların gönlüne taht kurdu.
Mersin Büyükşehir Belediyesi dünyaca ünlü halk ozanı Âşık Veysel’in doğup büyüdüğü köyüne ‘Âşık Veysel Şatıroğlu Parkı’ yaptı. Yapımı tamamlanan parkın açılışı Mersin Büyükşehir Belediyesi Genel Sekreter Yardımcısı Hasan Gökbel’in katıldığı coşkulu bir törenle gerçekleşti.
Büyükşehir Belediye Meclisi tarafından alınan kararla Sivas’ta yapımına başlanan ‘Âşık Veysel Şatıroğlu Parkı’nın çalışmaları tamamlandı. Sivas’ın Sivrialan köyüne yapılan ve Âşık Veysel’in mezarının yakınında bulunan parkın açılışı Sivrialan  Mersin Oluşumu tarafından düzenlenen 25. Âşık Veysel Festivali kapsamında yapıldı.
Gerçekleşen törene Mersin Büyükşehir Belediyesi’ni temsilen Genel Sekreter Yardımcısı Hasan Gökbel katıldı. Törene ayrıca CHP Sivas Milletvekili Ulaş Karasu, Şarkışla Kaymakamı Akif Pektaş, Şarkışla Belediye Başkanı Ahmet Turgay Oğuz, MHP Şarkışla İlçe Başkanı Hasan Tekmen, Âşık Veysel’in oğlu Bahri Şatıroğlu, torunları Gündüz ve Sebahattin Şatıroğlu ile çok sayıda vatandaş katıldı. Açılış öncesi protokol üyeleri Âşık Veysel Şatıroğlu’nun mezarını ziyaret ederek, dualar etti.
“Büyük Ozanımızın adının burada yaşatılması her şeyden önce gelir”
Parkın açılış programı öncesi Sivrialan sakinleri ile bir araya gelerek sohbet eden Mersin Büyükşehir Belediyesi Genel Sekreter Yardımcısı Hasan Gökbel, “Burası çok anlamlı bir yer. Âşık Veysel sadece Sivrialan için değil tüm Türkiye için çok önemli bir halk ozanımız.  Belediyemize bu parkla ilgili teklif geldiğinde Başkanımız hemen kabul etti ve Meclis Kararı ile ozanımızın adını yaşatacak bu parkın yapımının kararını aldık. Gerçekten çok güzel bir park olmuş. Büyük ozanımızın adının burada yaşatılması her şeyden önce gelir. Ülkemize ve milletimize çok önemli değerler bıraktı.  Bunlar unutulmayacak eserler. Bu parkın Sivrialan köyüne hayırlı olmasını diliyorum” dedi.
“Başkanımız her zaman başımızın tacı”
Âşık Veysel’in  oğlu Bahri Şatıroğlu babası adına yapılan parkla ilgili mutluluğunu ifade ederek, “Ben Burhanettin Başkanımıza minnettarım. Çok teşekkür ederim. Başkanımız her zaman başımızın tacı. Kendisi zaten benim meslektaşım. O da benim gibi öğretmen. Kendisine saygımız, sevgimiz sonsuzdur. Burhanettin Başkanımıza Sivrialan’dan bolca sevgi ve selam gönderiyorum” şeklinde konuştu.
“Âşık Veysel ile buluşmak yolla, zamanla ve mekânla sınırlı bir şey değil”
Âşık Veysel Kültür Derneği Başkanı ve Âşık Veysel’in torunu Gündüz Şatıroğlu, dedesinin toprağın, yaşamın ve aşkın kendisi olduğunu ve dünyanın bir çok yerinde insanların kalbinde yerinin bulduğunu ifade ederken, Aşık Veysel adına yapılan parktan dolayı Başkan Kocamaz’a minnettarlığını dile getirdi. Şatıroğlu,  “Öncelikle dedem Âşık Veysel ve derneğimiz adına Sayın Burhanettin Kocamaz’a çok teşekkür etmek istiyorum. Âşık Veysel nasıl yolları aşmışsa ve insanlarla buluşması zamanla, mekânla ve yolla sınırlı değilse Burhanettin Başkan’ın da Âşık Veysel ile buluşması tam böyle bir şey. Keşke her köyümüz bu kadar şanslı olsa. Her köyümüze Başkanımız gibi el uzatanlar olsa ve böylesine güzel, kültürü canlandıracak, yaşatacak, gençleri bir araya getirecek etkinlikleri organize edecek mekânlar olsa. Kendilerine çok teşekkür ediyoruz” ifadelerini kullandı.
“Birçok belediyeye müracaat ettim ama parkı Burhanettin Başkanımız yaptırdı”
Aşık Veysel’in köyüne Aşık Veysel adına park yapılması için daha önce pek çok belediyeye başvurduğunu ancak kabul görmediğini söyleyen Sivrialan Köyü Muhtarı Mustafa Çam, “Ben göreve geldiğimde Aşık Veysel adına park yaptırmayı kafama koymuştum. Birçok belediyeye müracaat ettim. En sonunda sağ olsun Burhanettin Başkanımız bizi kırmadı ve bu parkı yaptırdı. Burhanettin Başkanımızın, ‘Kimseyle uğraşmayın, bu parkı biz yapacağız’ sözü beni çok etkiledi ve ben o zaman inanmıştım bu parkın yapılacağına. Sağ olsun yaptırdı da. Bu parkla Âşık Veysel’in, Sivrialan Köyü’nün ve Burhanettin Başkanımızın adı yaşasın. Başkanımızı ve ekibine çok teşekkür ediyorum”  şeklinde duygularını dile geitrdi.
“Âşık Veysel’e yakışır bir park oldu”
Çevre köylerde Âşık Veysel Parkı varken kendi köyünde olmayışına üzüldüklerini ifade ederek sözlerine başlayan Sivrialan Mersin oluşumu Başkanı Turgay Altıner, “Bizim çevre köylerimizde bile Âşık Veysel Parkı varken kendi köyünde yoktu. Muhtarımız daha önce 4-5 belediyeye başvuru yapmıştı. Ancak hem kilometre uzaklığından hem de bütçelerinden dolayı kabul görmedi. Bu işi biz üstlendik ve Burhanettin Kocamaz Başkanımızı ziyaret ederek fikrimizi ilettik. Kendisi de böyle bir parkı seve seve yapabileceklerini bize iletti. Başkanımız sağ olsun 2 ay gibi kısa bir sürede parkın yapılmasını sağladı. Kendisine şükranlarımı sunuyorum. Bu bizim için büyük bir proje. Âşık Veysel’e yakışır bir park oldu.  Bizim her yıl yaptığımız festivalimiz için alanımız yoktu. Başkanımız sağ olsun parkın içine festivallerde kullanabileceğimiz bir amfi tiyatro da yaptırdı. Bundan sonra bütün etkinliklerimiz burada olacak. Biz Başkanımıza, yönetimine ve emeği geçen herkese saygılarımızı ve teşekkürlerimizi sunuyoruz” ifadelerine yer verdi.
Başkan Kocamaz Sivaslı vatandaşların gönlüne taht kurdu
Büyükşehir Belediyesi tarafından 2 bin 800 metrekarelik alanda yapılan Âşık Veysel Şatıroğlu Parkı’nda spor kompleksi, çocuk oyun alanı, yürüyüş yolu, amfi tiyatro, Âşık Veysel’in heykeli, banklar ve kamelyalar bulunuyor.
“450 kilometre uzaklıktaki bir Başkanının böyle bir hizmet vermesi bizi gururlandırdı”
Parkın açılışı için civar köy olan Ortaköy mahallesinden gelen vatandaş Mustafa Özalp ise “Sivrialan’a hizmet yapılmasının mutluluğunu yaşıyoruz. Aynı zamanda 450 kilometre mesafe uzaklıktaki bir Büyükşehir Belediye Başkanının böyle bir hizmet vermesi bizi gururlandırdı. Başkanımıza teşekkür ederiz.  Bu çevrenin halkı ücrada kalmış bir halk. Hizmetin buraya kadar gelmesi hakikaten bizleri gururlandırdı. Kendisine çok teşekkür ederiz” şeklinde konuştu.
“Yöre halkı olarak gurur duydum”
Parkın açılışı için gelen ve parkı görünce gururlandığını ifade eden vatandaş Aysel Eti, “Parkı çok beğendim. Ve gerçekten yöre halkı olarak çok gurur duydum. Burhanettin Başkanımıza ilgisinden dolayı çok teşekkür ederiz. Parkın yapımına çok memnun olduk” diye belirtti.
Açılış sonrasında yörenin önemli saz ustalarından Ali Güç, Gökhan Kılıç, Filiz Erdoğan ve ünlü sanatçı Mustafa Özarslan mini bir konser verdi. Sazlarını konuşturan sanatçılar parkı dolduran vatandaşları coşturdu. Program sonrası Mersin Büyükşehir Belediyesi genel Sekreter Yardımcısı Hasan Gökbel ve kent protokolü aşık Veysel müzesini ziyaret etti.
0 notes
Text
İkbal Denizcilik
Gemi Donatım, Sonunda sabit erozyondan sonra zeminin yüzey tabakası altında herhangi bir desteğe sahip olmayacak ve böylece bir depresyon yaratarak çökecektir. Diğer bazı durumlarda toprak borusu, bitkiler öldüğünde veya ağaçlar söküldüğünde geride bırakılan zemindeki açıklıklardan oluşturulabilir. Hayvanlar da toprakta burrowing ve tünel tarafından toprak boruları oluşturmanıza yardımcı olabilir. 
Gemi Donatım
Borulama, Bu boşluklar, suyun taşınması için bir açıklık sağlar ve toprak borusu oluşumu için ideal durumlar yaratır. Toprak boruları, nehir kıyısındaki başarısızlığa yol açan nehir kıyısında yaygın bir özelliktir. Su nehir kıyısında altında sızar gibi bu aşınmış ve bir kanal toprak boru oluşturan Su tarafından şekillendirilir alternatif bir yol oluşturur. Daha fazla su bankaya sızdığında, toprak daha ağırlaşır ve erozyona ve başarısızlığa eğilimli hale getirmek için parçalanma olasılığı daha yüksektir. Toprak boruları, toprak barajları, dike arızaları ve lavabo deliklerinin oluşumu ile ilgilidir. 
Borulama
Ballast Treatment System, Bel Ombre'deki bir mülk üzerinde toprak boruları toprak borularını nasıl tanımlayabilirsiniz? Toprağın altında meydana geldiğinden, zemin çökene kadar toprak borusunu tespit etmeyi zorlaştırır. Flüt delikleri olarak bilinen küçük açıklıklar toprak borusunu yüzeye bağlar. Bunlar genellikle nehir kıyısında bulunurlar, ancak büyük toprak arızaları oluşmadan önce araştırmacıların toprak borularını bulmalarına yardımcı olurlar. Toprak boruları bir Risk olarak kabul edilebilir mi?
Ballast Treatment System
İkbal Denizcilik, Toprak boruları doğal bir süreçtir, ancak çoğu zaman insan kaynaklı faaliyetler yüzey ve yeraltı suyu akışında değişikliğe neden olabilir ve yeraltı erozyonunun artmasına ve toprak borusunun potansiyel bir risk oluşturmasına neden olabilir. Yasama metinlerini gemide elektronik veri olarak getirebilirsiniz. 
İkbal Denizcilik
Bu bölüm deniz spor malzemeleri tekneler ve gemiler denizaltılar deniz yenilenebilir enerji sistemleri veya deniz petrol arama ve sömürü endüstrileri ortaya çıkabilecek deniz kompozit bertaraf dikkate almıştır. İngiltere'de ortaya çıkan deniz kompozit atıklarının toplam miktarı, kendi ayrı bir kategorisini garanti etmek için nispeten küçüktür.
0 notes
kimdeyir-blog · 6 years
Text
Dünyanın 3.7 Milyar Yıllık En Yaşlı Toprağı Grönland'da Bulunmuş Olabilir
Dünyanın 3.7 Milyar Yıllık En Yaşlı Toprağı Grönland’da Bulunmuş Olabilir
Bir grup araştırmacı, Grönland’da bir buz tabakasının altında kalan toprağın, dünyanın en eski toprak oluşumu olabileceğini ortaya çıkardı. Palaeogeography, Palaeoclimatology, Palaeoecology isimli bir bilim dergisinde yayınlanan yeni bir makaleye göre, şimdiye kadar keşfedilmiş en eski toprak fosilleri Grönland’da biz buz tabakasının altında bulundu. Tabakadan alınan örnekleri inceleyen bilim…
View On WordPress
0 notes