Tumgik
#tıbbi drog
Text
Drog Nedir? Tıpta ve Kozmetik Alanlarında Drog Terimi
Drog Nedir? Tıpta ve Kozmetik Alanlarında Drog Terimi
Tumblr media
#Aromaterapi, #BitkiselCiltBakımı, #BitkiselDrog, #BitkiselIçerikler, #BitkiselIlaçlar, #BitkiselKozmetikÜrünler, #BitkiselLosyonlar, #BitkiselÖzler, #BitkiselŞampuanlar, #BitkiselTedaviler, #BitkiselTerapiler, #DoğalÜrünler, #Drog, #DrogKullanımı, #EsansiyelYağlar, #GelenekselTıp, #KozmetikDrog, #ModernTıp, #SağlıklıYaşam, #TıbbiDrog https://is.gd/imcj3Z https://www.tibbivearomatikbitkiler.com/blog/drog-nedir-tipta-ve-kozmetik-alanlarinda-drog-terimi/
Drog nedir çok soruluyor, bugün “Drog” konusunu ele alacağız. Drog, genellikle bitkilerin, hayvanların veya minerallerin tıbbi veya kozmetik amaçlarla kullanılabilir hale getirilmiş hallerini ifade eder. Bu terim, bitkilerin yaprakları, çiçekleri, kökleri, tohumları veya diğer kısımlarının kurutulmuş veya işlenmiş formunu içerebilir.
Tıbbi alanda drog terimi, genellikle bitkilerin ilaç yapımında kullanılan ham hallerini ifade eder. Bitkilerin öğütülmesi, kurutulması veya belirli işlemlerden geçirilmesiyle elde edilen bu drogler, geleneksel tıp uygulamalarında yaygın olarak kullanılmaktadır. Örneğin, adaçayı yapraklarından elde edilen drog, içerdiği uçucu yağlar sayesinde solunum yolu enfeksiyonlarına karşı etkili bir çözüm olarak bilinir.
İlginizi çekebilir: Bitkisel Droglarda Kalite Kontrol
Aromaterapi bağlamında drog terimi, bitkilerden elde edilen uçucu yağları ifade eder. Bu uçucu yağlar, esansiyel yağlar olarak adlandırılır ve aromaterapi uygulamalarında kullanılır. Lavanta, nane, biberiye gibi bitkilerden elde edilen esansiyel yağlar, özellikle stresle başa çıkmak, uykusuzluğa karşı mücadele etmek veya enerji artırmak gibi çeşitli amaçlarla kullanılır.
Bitkisel veya kimyasal kökenli, birçok farklı amaç için kullanılabilen ve çeşitli etkilere sahip olan maddeler tıbbi, terapötik, eğlence amaçlı veya başka nedenlerle kullanılabilir.
Drog Nedir ve Nasıl Tanımlanır?
Drog, bir maddenin kimyasal, bitkisel veya başka bir şekilde elde edilmiş olması fark etmeksizin, fizyolojik veya psikolojik etkileri olan bir madde olarak tanımlanabilir. Bu tanım, hem tıbbi hem de rekreasyonel amaçlar için kullanılan maddeleri kapsar.
Bitkisel Droglar ve Sağlığa Katkıları
Birçok bitki, tıbbi amaçlarla kullanılmak üzere özlerinden veya özlerinden elde edilen droglar içerir. Bu bitkilerin birçoğu, geleneksel tıp sistemlerinde ve günümüzde modern tıpta kullanılmaktadır. Örneğin, adaçayı, lavanta ve nane gibi bitkilerin uçucu yağları, aromaterapide yaygın olarak kullanılan doğal droglardır.
Aromaterapi ve Esansiyel Yağlar
Droglar sadece içsel kullanım için değil, aynı zamanda dışsal kullanım için de yaygın olarak kullanılır. Aromaterapi, esansiyel yağların (bitkisel drogların konsantre özleri) çeşitli sağlık sorunlarına ve duygusal durumlara olan olumlu etkilerini keşfetmeye odaklanan bir uygulamadır.
Kozmetik ve Bitkisel Drogların Rolü
Kozmetik endüstrisi, birçok bitkisel öz ve drogu içeren ürünleri benimsemektedir. Bu, cilt bakımı, saç bakımı ve diğer güzellik ürünlerinde doğal içeriklere yönelik bir talep olduğunu gösterir. Bitkisel droglar, güzellik ve kişisel bakım ürünlerine doğallık ve etkili bakım eklemek için kullanılır.
Geleneksel ve Modern Tıpta Drogların Yeri
Geleneksel tıp, birçok kültürde yüzyıllardır kullanılan bitkisel drogları içerir. Modern tıp da bu bitkilerin etkilerini araştırarak, bazılarını ilaçlara dönüştürmekte ve tedavilerde kullanmaktadır. Ancak, bu maddelerin kullanımında dikkatli olunması ve uzman kontrolünde kullanılması önemlidir.
Drogların kullanımı sadece tıpta değil, aynı zamanda kozmetik endüstrisinde de yaygındır. Cilt bakım ürünleri, şampuanlar, losyonlar ve diğer kozmetik ürünlerde bitkisel drogların kullanılması, doğal ve sağlıklı ürün taleplerine cevap vermektedir.
Tıbbi ve Aromaterapi Alanlarında Kullanılan Bazı Drog Örnekleri
Lavanta Yağı (Lavandula angustifolia)
Aromaterapi: Lavanta yağı, stresi azaltmak, uykusuzluğa karşı yardımcı olmak ve genel rahatlama sağlamak için kullanılır.
Tıbbi Kullanım: Yatıştırıcı özellikleri nedeniyle, lavanta yağı bazı tıbbi uygulamalarda kullanılabilir.
Adaçayı (Salvia officinalis)
Aromaterapi: Adaçayı uçucu yağı, zihinsel tazelik sağlama ve odaklanmayı artırma amacıyla aromaterapi uygulamalarında kullanılabilir.
Tıbbi Kullanım: Adaçayı, antimikrobiyal özellikleri nedeniyle geleneksel olarak boğaz ağrısı gibi durumların tedavisinde kullanılmıştır.
Çay Ağacı Yağı (Melaleuca alternifolia)
Aromaterapi: Çay ağacı yağı, cilt sorunlarına karşı kullanılabilir ve temizleyici özellikleri nedeniyle genellikle aromaterapi ürünlerinde bulunur.
Tıbbi Kullanım: Antifungal ve antibakteriyel özellikleri sayesinde, çay ağacı yağı cilt enfeksiyonlarına karşı kullanılır.
Zencefil (Zingiber officinale)
Aromaterapi: Zencefil yağı, enerji artırma ve zihinsel canlılık sağlama amacıyla aromaterapi içinde kullanılabilir.
Tıbbi Kullanım: Zencefil, anti-enflamatuar özellikleri nedeniyle sindirim sorunlarına karşı tıbbi olarak kullanılır.
Papatya (Matricaria chamomilla)
Aromaterapi: Papatya uçucu yağı, rahatlatıcı ve sakinleştirici etkileri nedeniyle aromaterapi uygulamalarında tercih edilir.
Tıbbi Kullanım: Papatya çayı, uykusuzluk, mide rahatsızlıkları ve cilt problemleri gibi çeşitli tıbbi durumların hafifletilmesinde kullanılabilir.
Nane (Mentha piperita)
Aromaterapi: Nane yağı, serinletici etkileri nedeniyle aromaterapi içinde zihinsel canlılık sağlamak için kullanılabilir.
Tıbbi Kullanım: Nane, sindirim sorunlarına karşı rahatlatıcı bir etkiye sahiptir ve bazı ağrıları hafifletmede kullanılabilir.
1 note · View note
fenrees · 4 years
Text
Farmakoloji Nedir?
Farmakoloji, eczabilimi olarak ifade edilen canlı organizmalar üzerindeki ilaç etkilerini ve ilaçların yapılarını araştıran, inceleyen bilim dalı olarak bilinir. Farmakoloji kapsamında yeni sentezlenen ve bitkilerden ayrıştırılan maddeler deney hayvanları ve insanlar üzerinde kullanılıp, incelenerek yeni ilaçların geliştirilmesi sağlanır.
Farmakolog Kimdir?
Farmakolog, farmakoloji dalında çalışan, ilaçların canlılar üzerindeki etkilerini araştıran ve ilaç geliştirme aşamalarında çalışma gösteren kişidir. Yeni ortaya çıkan hastalıklar için tedaviye yönelik panzehirlerin ve ilaçların bulunmasında etkili rol oynarlar.
Hat sanatı nedir? Bilgilerini de inceleyebilirsiniz.
Farmakolog Ne İş Yapar?
Farmakolog görevleri şu şekilde sıralanır:
Hangi hastalıklar için hangi ilaç kategorilerinin kullanılacağına farmakolog karar verir.
İlaçların etkilerini deneyler kapsamında araştırır.
Tıp doktorları ve eczacılar ile diyalog halinde çalışarak, ilaçların denemesi için uygun koşulları sağlar.
Var olan bir ilacın geliştirilmesini ve aynı formül ile yeniden üretilmesini sağlar.
Gıdalarda bulunana renklendiricilerin ve kimyasalların insan vücuduna ne gibi etkiler yaptığını laboratuvar ortamında araştırır.
İlaçların kanda hangi düzeyde bulunması halinde tedavilerin etkili olacağını belirler.
Çevrenin korunması için alınacak önlemlere katkıda bulunur.
İş güvenliği ve sağlığı alanlarında belirli çalışmalar yürütmekle görevlidir.
Kalite ve prosedür standartlarına uygun çalışmayı sağlamakla yükümlüdür.
Farmakoloji mesleki alanının geliştirilmesine ilişkin faaliyetleri yürütür.
Farmakoloji Alt Dalları Nelerdir?
Farmakoloji alt kolları hakkında bilgiler şu şekilde sıralanır:
Radyo Farmakoloji: Radyoaktik maddelerin canlı vücudundaki etkilerini ve bu içerik ile işaretlenmiş ilaçları inceler.
Klinik Farmasi: Eczacıların farmakoloji bilgileri ile hasta yararına karışımlar hazırlaması işlemidir.
Moleküler Farmakoloji: İlaçların canlı vücudunda moleküler düzeyde etkilerini ve davranışlarını inceler.
Biyokimyasal Farmakoloji: İlaçların canlılara yaptığı biyokimyasal etkileri inceler.
Kronofarmakoloji: İlaçların çeşitli kullanım zamanlarında canlılar üzerinde yaptıkları değişik etkileri ele alır.
Kardiyovasküler Farmakoloji: İlaçların kalp, damar ve dolaşım sistemine nasıl etki ettiklerini inceler.
Endokrin Farmakoloji: Canlıların hormonları üzerinde ilaç kullanımı ile oluşan etkileri inceler.
İmmünofarmakoloji: İlaçların bağışıklık sistemi üzerine yaptıkları etkileri ele alır.
Psikofarmakoloji: İlaç kullanımı ardından canlının psikolojisinde ve hareketlerinde hangi değişimlerin yaşandığını inceler.
Nörofarmakoloji: İlaçların sinir sistemi üzerindeki etkilerini inceler.
Farmakoterapi: Hastalıkların tedavisinde tüm ilaçların konularını ve etkilerini ele alan klinik farmakoloji alt dalıdır.
Klinik Farmakoloji: İlacın alımı ardından insanın tüm vücudunda gelişen değişimleri ve sürecin genelini inceleyen alt daldır.
Farmakokinetik: İlacın insan veya deney hayvanı üzerinde emilimini, vücuttaki döngüsünü, atılma işlemini, organizmanın ilaca yaptıklarını inceler.
Farmakodinamik: İnsan ve deney hayvanı üzerinde etkili olacak, ilaçları ve etki mekanizmalarını araştırır.
Nevrotik ne demek? Hakkında detaylar yazımızdadır.
Farmakolojiye Yardımcı Bilim Dalları Neler?
Farmakolojiye destek olan bilim dalları şu şekilde sıralanır:
Toksikoloji: İlaçların toksit, zehirleyici etkilerini inceleyen ve farmakoloji ile yanı anda uygulanan yöntemleri içeren bilim dalıdır. Zehir bilimi olarak bilinir.
Farmakognozi: İlaçların ham maddeleri ile ilgilenen, onları sınıflandıran ve içeriklerinden bahseden ana bilim dalıdır.
Farmakolojide Kullanılan Kaynaklar Nelerdir?
Farmakolojide başvurulan kaynaklar şu şekilde sıralanır:
Bitkiler: Afyon alkolidler, enzimler, kalp glikozidleri, yağ, selüloz gibi ilaç yapımında kullanılan içeriklerim tümü, bitkilerin kök, gövde, yaprak ve tohum bölümlerinden elde edilir.
İnsan ve hayvanlar: İnsanlarda ve hayvanlarda yer alan hormonlar, enzimler, gamma glugobin ilaçların geliştirilmesinde kullanılan temel maddelerdir.
Mikroorganizmalar: Küf mantarı tiplerinden elde edilen antibiyotik ve penisilinler, ilaç yapımında kullanılan temel maddelerdir.
Sentetik Madde: İlaçların daha bol miktarda ve daha ekonomik koşullarda üretilmesi amacı ile kullanılan sülfonomidler, eter, yarı sentetik penisilin bu guruba girer.
Radyoaktif İzotop: Hastalıkların teşhis ve tedavilerinde kullanılan, ardından gelen ilaç üretimine yönelik tıbbi çalışmalara ışık tutan izotoplardır.
İnorganik Madde: İyot, kalsiyum, sodyumklorür, demir gibi ilaç üretime konu olan kaynaklardır.
Farmakoloji Dersi Neleri İşler?
Farmakoloji dersinde işlenenler şu şekilde sıralanır:
Farmakolojinin konusu ve ana bilim dalına giriş,
İlaç uygulama yöntemleri,
Farmakokinetik diğer bir ifade ile ilaçların insan vücuduna girişi, dolanımı ve atılması süreçleri ve bu süreçlerde yaşanan tüm etkiler,
Farmakodinami,
Aynı anda kullanılan ilaçlar arasında etkileşimler,
Otonom sinir sistemine giriş,
Antikolinerjik ilaçlar,
Sempotolitik ilaçlar,
Santral sinir sistemi tedavisinde kullanılan ilaçların özellikleri,
Kal ve damar hastalıklarında kullanılan ilaçların özellikleri,
Endokrin sistem rahatsızlıkları ilaçları hakkında tüm bilgiler,
Sindirim ve solumun sistemi rahatsızlıkları için ilaçlar,
Kemoterapötik ilaçlar,
Farmakoloji dersi sırasında işlenen tüm bu konular ile ilaçlara yönelik geniş bilgiler edinilirken, yeni ilaç keşiflerinin yapılabilmesi amacı ile ilaçların davranışları ve ham maddeler hakkında detaylar da sunulur.
Parafin nedir? Bilgilerini de inceleyebilirsiniz.
Farmakolog Ne Tip Özelliklere Sahip Olmalı?
Farmakologların sahip olması gereken nitelikler şu şekilde sıralanır:
Farmakolog olmak isteyen bir kişi, güçlü bir hafızaya,
Akademik alanda yoğun şekilde çalışma isteğine,
Kimya ve biyoloji ana dallarında başarıya,
Bir konuyu derinlemesine araştırma alanında isteğe,
Tıp fakültesi eğitimine,
TUS sınavından alınan yeterli puan kapsamında eczacılık fakültesi mezuniyeti ardından farmakoloji ana bilim dalında yüksek lisansa hak kazanma koşuluna,
Eğitim alanında disiplinli çalışmaya yatkınlık özelliğine sahip olmalıdır.
Tıbbi Farmakoloji Bölümü Olan Hastaneler Hangileri?
Tıbbi farmakoloji bölümlü hastaneler, İstanbul Fakültesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Hastanesi ve Marmara Üniversitesi Eğitim ve Araştırma Hastanesi olarak ifade edilirler. Bu hastanelerin birimlerinde staj ve dala ilişkin çalışma koşullarından yararlanılır. Farmakoloji uzmanlık alımları sırasında çalışma gerçekleştirilir.
Farmakoloji Terimleri Nelerdir?
Farmakolojinin terimleri şu şekilde sıralanır:
İlaç: Patolojik olayları ve fizyolojik durumları, tedavinin geliştirilmesi amacıyla inceleme ardından çeşitli kaynakları bir araya getirerek keşfedilen ve farmakoloji dalı kapsamında ortaya koyulan üründür.
Doz: Bir defada hastaya verilen ilaç miktarını ifade eden farmakolojik terimdir.
Drog: Tedavi amacı ile kullanılan tek bir maddeye verilen isimdir.
Günlük Doz: Farmokologlarca gün boyunca kullanılması tavsiye edilen ilaç dozudur.
Yan Etki: İlaçların olağan ve güvenli dozlarında bile istenilen tesirler ile birlikte yaşanan istenmeyen etkileri ifade etmek için kullanılan farmakolojik terimdir.
Tosik Etki: Ölüme neden olabilen, aşırı doz kullanımında zehirlenme etkisine farmakoloji terimleri kapsamında verilen isimdir.
Muskat nedir? Merak edilen detaylar yazımızdadır.
The post Farmakoloji Nedir? appeared first on Zovovo - En İyi Bilgi Sitesi.
Kaynak: https://www.zovovo.com/farmakoloji-nedir/
0 notes
paraexpress-blog · 5 years
Text
Aktar Açmak
New Post has been published on https://www.paraexpres.com/aktar-acmak/
Aktar Açmak
Aktar Açmak
Para kazanma yollarından birisi olan aktar açma işi hakkında bizden istediğiniz bilgiler hakkında detayları açıklamaya çalışacağız. Aktar açmak her ne kadar küçük çaplı ve basit bir iş gibi gözükse de aktar dükkanı açmak istiyorum diyen bir kişi için oldukça karlı bir yatırım olabilmektedir. Özellikle son günlerde aktar dükkanı açmak istiyorum diyenler de daha çok artış olmuştur. Aktarlar, bitkisel ürünleri, şifalı otları ve bitkileri insan sağlığına yararlı olduğunu var sayarak hazırlayan kişilere denir.
Çok eski zamanlarda herkes bildiği gibi eczane ve doktorlar bulunmuyordu. Lokman Hekimlerin yardımı ile insanlar doğada bulunan bitkileri ve otları toplar daha sonra fayda gördüklerini bir kenara not ederek ilerleyen zamanlarda tekrar bu hastalıklarla karşılaşmaları halinde bu bitkiler farklı biçimlerde kullanılırdı. Şuan günümüzde de ilaç sanayinde bu bitkisel ürünlerden faydalanıldığı bilinmektedir.
Aktar Dükkanı Açmak
Doğanın insanlara verdiği mucizelerden faydalanmak istiyorsanız ve bu tarz bir aktar dükkanı açmak istiyorum diyorsanız bazı noktalara dikkat etmeniz gerekecektir. Basit gibi görünse de aktar açmak işi o kadar da kolay 1 iş değildir. Çünkü herkes aktarlık yapamıyor. Aktar açmak ya eski zamanlarda olduğu gibi usta çırak ilişkisinden ya da Sağlık Bakanlığından onaylı olarak yapılmaktadır. Son zamanlarda televizyonlarda ekrana çıkan doktorların da rahatsızlıkları olan insanları aktarlara yönlendirmesiyle de aktarlar iyi paralar kazanmaya ve pirim yapmaya başlamıştır.
Aktar Açmak İçin Gerekli Belgeler
Girişimci adayların girmek istediği sektörlerin başında yer alan aktar baharat dükkanı açmak için gerekenler nelerdir? Nerelere açılmalıdır? gibi sorulara dikkat edilmesi gerekmektedir. Aktar Olmak İçin daha önce de belirtildiği gibi Sağlık Bakanlığından Belge alınması gerekir. Bu belgeye Bitkisel Drog Satış Belgesi ismi verilmiştir. Bu belgesi olmayan kişiler resmi bir şekilde aktarlık yapamazlar. Tıbbi ve Aromatik Bitkiler Teknikeri olarak bu mesleğin okulunu bitiren kişilerde aktar dükkanı açma belgesi ile dükkanlarını açabilirler. Üniversitelerde ilgili bölümle alakalı 2 yıl öğrenim gördükten hemen sonra diplomalı bir şekilde mümkün olacaktır.
Aktar Nerelere Açılmalı?
Aktar açmak ile ilgili her şey tamam fakat kişi dükkanı nereye açacağı konusunda bir türlü karar veremiyorsa bu konuyla alakalı bilgi edinmelidir. Öncelikli olarak aktar dükkanı açmak Kaplıcaların yoğun olduğu bölgelere açılması kişiye güzel ve yüksek paralar kazandıracağı gibi kalıcı müşteri potansiyeli de kazanmasına yardımcı olur. Bu bölgelerde ki insanlar sağlıkları için şifa olan ürünleri aramaya gelirler. Etrafında aktar olan bir kaplıca her zaman çok iyi paralar kazanır. Elbette sadece kaplıca bulunan şehirlere ya da kaplıca çevresine değil büyük şehirlerde kalabalık olan caddeler üzerine aktar dükkanı açmak istiyorum diye belirten kişiler için oldukça mantıklı bir hareket olacaktır.
Aktar Açmak Karlı Mıdır?
İnsanların yaya olarak yoğun geçtiği alanlarda böyle bir aktar açılırsa satışlar da o denli güzel olacaktır. internet sitesi de bu işin içinde olmalıdır. Çağımızın olmazsa olmazlarından bir tanesi de internet siteleridir. Bu sebeple kişi dükkanına özel bir internet sitesi oluşturup aktif olarak kullanması gerekmektedir. Ürünler böylelikle Türkiye’nin dört bir yanına online olarak satılabilir ve bu şekilde de kazanç sağlanabilmektedir.
Aktar Dükkanı İçin Gerekli Malzemeler
Malzeme satışlarına gelecek olursak aktar dükkanı açmak istiyorum olarak kesin karar verildiyse aktar dükkanında yok yok olmalıdır. Yani insanların yoğun olarak kullandığı, aradığı ve satın aldığı ürünlerin kesinlikle bulundurulması gerekmektedir. Bunların başında ise Ağrı Kremleri, Selülit Ürünleri, Dut Kurusu, Argan Yağı, Arı Poleni, Bitki Çayları, Güzellik ve Cilt Bakımı ürünleri insanların en fazla tercih ettikleri ve aradıkları ürünlerdir. Bunun yanı sıra internet ve televizyonun sıkı takip edilmesi gerekmektedir. Doktorların tavsiye ettiği ürünleri aktar dükkanına hemen temin edilmesi kişiye oldukça fayda sağlayacaktır. Aktarlarda baharatlar da oldukça önem taşımaktadır.
Aktar açmak istiyorum diyen kişiler baharatlar konusunda da yeterli bilgi ve deneyime sahip olmalıdırlar. Baharat ve kuru bitkiler yemeğe tat verirler. Bazı kişiler hangi baharatın hangi yemekle daha iyi olduğunu ya da 1 yemeğe hangi baharat karışımını eklemek gerektiği konusunda pek bilgili olmayabilirler. Mesela kimyon ve kişniş baharatları Meksika yemeklerinde en fazla olarak kullanılan baharatlardır fakat bu yemekler ile alakalı bilgisi olmayan birçok kişi bunu bilmeyebilir. Baharatçılık işi onların doğru baharatı seçmesine aktarın da cüzdanının dolmasına yardımcı olacaktır. Aktar açmak için izlenilmesi gereken adımlar.
Adım
Kişi kendi bölgesine yakın bir yerde aktar açmak için gerekli olan tüm belgeleri öğrenmelidir. Baharat ve kuru bitki karışımlarından hazırlanan paketlerin sağlık müdürlüğü tarafından denetlenmesi gerekebilir. Aktar açmak isteyen kişi vergi dairesine yazılmalı ve işyeri adını esnaf ve sanatkârlar odasına kaydettirmelidir.
Adım
Baharat karışımı paketlerinin büyük miktarlarda tartılması gerekir. Her paket tartılarak yapılmalıdır. Müşteriler her paketin aynı gramda olmasını beklerler. Bundan dolayı baharatların gramajı iyi ayarlanmalıdır. Bazı baharatlar diğer baharatlardan ağır gelir ve paketin dibine çöker hafif partükülde olanlar ise üst kısımda toplanır. 20 litrelik bir saklama kabı bütün içeriğin iyi karışması için ideal hacimde olmazken sekiz litrelik bir kap gayet ideal olabilir.
Adım
Baharatların paketleneceği ve etiketleneceği bir tezgah olmalıdır. Baharatlar paketlendikten hemen sonra geri kalanları saklamak için temiz ve düzenli bir alan oluşturulmalıdır ve baharatların satılacağı bir yer belirlenmelidir.
Adım
Kişi kendisine bir ya da daha fazla aktar malzemeleri toptancıları ve kaynak sağlayıcıları bulmalıdır. Bu noktada kişinin kararı ürünün fiyatına, kalitesine, teslimat süresine ve nakliyat maliyetlerine göre olmalıdır. Ve yine satın alınacak baharatların minimum miktarları belirlenmelidir. Eğer kişinin bütçesi kısıtlı ise fiyatları uygun olup da en az 100 TL’lik ürün satanı değil de fiyatı fazla olan fakat 50TL’lik ürün satışı yapılan kaynak tercih edilmelidir.
Adım
Kişi ürünlerini satmak için şarküteri, fuar ve yemek pişirme atölyeleri gibi potansiyel pazarlar aramalıdır. Baharatlar hafif ürünlerdir bozulmaz ve fazla ambalaja gerek kalmaz. Web sitesi vasıtası ile satış yapmak da başka bir satış yöntemidir.
Adım
Kişi aktar dükkanını ve kendisini tanıtmak için broşürler, el ilanları ve kartvizitler bastırmalıdır. Ve yine baharat karışımlarının hangi yemeklerde kullanılabileceğine dair bir kitapçık bastırma fikri oldukça işe yarayacaktır. Kulüpler, dernekler ve kadın grupları için bir tanıtım gösterisi düzenlenebilir. Her iş kurma döneminin sonunda olduğu gibi kişi aktar dükkanı için görkemli ve eğlenceli bir açılış töreni organize ederek kazanmaya başlayabilir.
Aktar Açarken Dikkat Edilmesi Gerekenler
Bu konuda dikkat edilmesi gereken bazı hususlar vardır. Bitkisel olarak satılmakta olan ürünlerden yaklaşık olarak 70 kadarının satışının yapılması yasaktır. Bu sebeple yasak olan bitkilerin satışını yapıp kesinlikle bu iş riske atılmamalıdır. Aktar açacak olan kişi insanların sağlığını ilgilendiren bir meslek icra edeceği için son derece dikkatli olması gerekmektedir. Şifa arayan kişilere derman olacak bitkiler yerine onlara kötü gelecek bitkiler kesinlikle önerilmemelidir.
Aktar Dükkanı Açma Maliyeti
Ortalama olarak maliyet oranı her şehirden şehre göre farklılıklar gösterebilmektedir. Ayrıca dükkanın büyüklüğü ve stoklarda bulundurulacak baharat çeşitleri de maliyeti değiştiren faktörlerdendir. Sizlerde aktar açma işini yapmak istiyorsanız aşağıda yer alan yorum kısmına iletişim bilgilerinizi bırakabilirsiniz. Böylece ilgili uzmanlar gerekli bilgi ve yardımı bıraktığınız iletişim adresinden size ulaşarak ücretsiz bir şekilde yardım sağlayacaklardır. Ayrıca konuyla alakalı olarak kafanıza takılan her hangi bir soruyu aşağıda ki yorum kısmına bırakarak bizlerle paylaşabilirsiniz.
0 notes
bizbakimliyiz-blog · 6 years
Text
Her Derde Deva Lavantanın Faydaları
Tumblr media
Antik çağlardan günümüze kadar kozmetik ve tıbbi bir çok alanda kullanılan, her derde deva lavantanın faydaları saymakla bitmiyor.
Her derde deva lavantayı tanıyalım
Bir metre uzunluğuna kadar büyüyebilen, yaprakları mızrak şeklinde olan lavanta, o güzel kokusu tüm bitkide olmasına rağmen uçucu yağı su buharı distilasyonuyla elde edilir. Antik Romalılar başak lavantayı (spike lavanta, lavandula latafolia) banyo suyuna koku vermesi için kullanmışken, gerçek lavanta (lavandula angustifolia) tıbbi açıdan en önemli bitkiydi.
Lavantanın keşfi
Aslında lavanta Latince "lavare" olan "yıkamak''tan türetilmiştir. Lavanta Antik çağlardan beri taze, yumuşak kokusu ile ödüllendirilmiş en iyi bilinen "nose herb" "burun otu" (koklamak için uygun) dur. Lavantayı koklamak Dioscorides tarafından huzursuzluk, kaygı giderici olduğu için tavsiye edilmiştir. Dioscarides IX yy'da yasamış Roma ordusunda görev yapmiş bir hekimdir. De Materia Medica'yı yazmıştır. Antik çağın en önemli farmosötik kitabıdır. Kitabında 600 bitki, 90 mineral, 35 hayvansal drog vardır. Bu droglardan 149 tanesi kendisinden 600 yil önce yaşam Hippocrates tarafından biliniyordu günümüzde de 900 tanesi hala kullanılmaktadır. Bunlardan biri de lavantadır. Dioscarides değişik topraklarda ve iklimlerde yetişen bitki türlerinin değişik tedavi edici özellikler kazanabileceğini açıklamıştır. 17. yy'a kadar temel başvuru kitabı olmuştur De Materia Medica. 20. yy'in başlarında Fransız kimyager Dr. Rene-Maurice Gattefosse ailesine ait bir kozmetik laboratuvarında çalışırken eli yanar, içinde Lavanta uçucu yağ bulunan kaba elini can havliyle sokar ve acısının dindiğini hisseder. Lavanta Kullanım alanları Bundan sonrada Lavantanin erdemlerini keşfetmeye başlar. Günümüzde kullanilan "Aromatherapy" kelimesini ilk o söylediği için Aromaterapinin (kokularla terapi) babası denir kendisine Lavanta çok yönlü, destekleyici çok iyi bilinir uçucu yağdır. Ünlü bir Aroma terapist; "Her şeye iyi geldiğini söyleyemem ama neredeyse her. Analjezik etki (hem koklayarak, hem tropikal uygulamada etkilidir) e devadır demiştir" .Antifungaldir.
Tumblr media
Her derde deva lavantanın faydaları ; Yağ Lavantanın sağlımıza , özellikle çay ağacı (Tea tree) ile yardimci olabileceğinin küçük bir listesi kullanıldığında: mantar ve mantarlardan Sinir sistemi yatıştırıcısı ve derin gelişen dermofitlerde etkili olabilir. Rahatlama sağlayabileceğinden uykuya . Antibakteriyeldir. Metisiline dirençli geçişi kolaylaştırabilir (adsbygoogle = window.adsbygoogle || ).push({ google_ad_client: "ca-pub-8288940046954589", enable_page_level_ads: true }); Günlük cilt bakımında yardimcidir. (Staphylococcus aureus, vankomisine dirençli Enteracoccus faecalise e karsi %1'den Cilt tahrişi, iltihaplanmalarda düşük konsantrasyonda invitro etkinliği uygulanabilir. Vücutta nitrik oksit ağrıya, olduğu gösterirmiştir. (Nelson, 1997) şişliğe sebep olur. Lavantada bulunan linanol, nitrik oksitin salgılanmasını azaltarak (Lavandula Angustufolia) Deodorant olarak hoş olmayan kokula dokulara yayılmasını engelleyebilir. Esolunum estim giderir (Yüksek oranda buharlaşması Alerjilerde kullanilabilir. inhaler sebebiyle) immuno stimulandır. (Antienflamatuar (koklama) ile hava yayıcılarda karışımlara Antimikrobiyal stres önleyici etki birleştiği koyarak (Diffuzer), banyo tuzlarında, için bu etki oluşur) kremlerinde kullanılır. Sakinleştirir, yatıştırır. Bas ağrısı, kas gerginliği, strese karşı Sinüs tıkanıklarında etkisi Peppermint (Tıbbi Nane) ile birlikte kombine olabilmektedir. Enfeksiyonlar temizlemeye yardımcı kullanilabilir. Seyahatlerde yanımızda bulunması faydalı olabilir. Yanıklarda yatıştırıcı, iz giderici olarak gereken uçucu yağlardandır Dioscorides'in dediği gibi aynı cins kullanilabilir, Morluklarda, böcek- arı sokmalarında, yetiştirildikleri yerlere göre farklı iklim ve toprağa göre özellikte olmakla beraber, güneş, böcek ısırıklarında, etkilidir. Ayrıca lavantanın faydaları arasında duygusal dengenin sağlanmasıda bulunmaktadır. Bir önceki  Güneşten Korunma Yolları adlı yazımızda Nasıl güneşlenmeliyiz, güneşlenirken nelere dikkat etmeliyiz. Yazın sahillere inmeden önce dikkat etmemiz gereken bir kaç noktayı bir araya toplamaya çalıştık, Read the full article
0 notes
alternatif-tip · 7 years
Link
Homeopati nedir? Homeopati sağlığa kavuşturma sistemi olup, benzeri benzer ile tedavi etme temeline dayanır. Homeopati kelimesi ‘homoion’ benzeri ve ‘pathos’ acı çekme kelimelerinden türetilmiştir. Homeopati tariate ilk defa doktor, kimyager ve eczacı olan Dr. Samuel Hahnemann tarafından kurulmuş ve geliştirilmiştir. Dr. S. Hahnemann (1755-1843) yıllar süren araştırmalrı ve gözlemleri sonucu şu görüşe varmışdı. ''Sağlıklı bir insan üzerinde bir doğal drogu mümkün olan en yüksek dozda alması, ve bunun sebep olabileceği hastalık belirtileri ile alınan maddenin karekteristik özelikleri aynıdır. Hahnemann 50 yıl süreyle yüzlerce deneyi araştırm yapmış ve bir çoğunuda kendi üzerinde denemiştir. Hahnemann bitki-, hayvan-, ve mineral drogları kulanılmıştır. Bunları D1-D30 dozajları arasında dilusyon ve globulilerini yapmışlardır. Bu gün 2000’den fazla bitki-, hayvan-, ve mineral doglarından homeopatik ilaçlar eldeedilmiştir. Benzeri benzeri ile tedavietme: Buna örnek olarak kahveyi verebiliriz. Kahve kalp çarpıntısı ve uykusuzluğa sebep olur. Bu nedenle kalp çarpıntısı ve uykusuzluğa sebep olan hastalık kahvenin yüksek sıvılaştırılmış formu ile tedaviedilebilir. Aynı şekilde yemek yapmak için soğan doğrarken kişinin gözleri yaşarır ve burnu akar. Buna benzer rahasızlığı olana soğantentürü verilirse hasta iyi olur. Hahnemann 1790 yıllında kına kına kabuğundan eldeettiği tentürle kendi üzerinde tedavi denemeleri yapmıştır. O zamanlar kına-kına sıtmaya karşı kuanılmıştır. Hahnemann kendi üzerinde yaptığı deneylerde kına-kına tentürü aynı sıtmada olduğu gibi rahatsızlıklara sebep olduğu tesbitedilmiştir. Anamnez (hastanın tıbbi hikayesi): Homeopat (homeopati uzmanı) hastası ile çok geniş çaplı bir anamnez uygular ve böylece hastası hakında bir fotograf ortaya çıkar. Homeopğat’ın sbraca sorularla hastanın yemek yeme sevgileri, psikolojik durumu, çevresi ile münasebetleri, korkuları veuyku durumu hakında bilgi edinilir. Böylece durumu öğrenilir ve uygun homeopatik tentürle tedavi edilir. Bu tür anamnez normal olarak 1-2 saat sürebilir. Uygun seçim (repertorisieren): Uygun olan tentürü seçmek oldukca zor bir işlemdir. Her bitki droğunun tentürü kendine has karektere sahiptir. Hastanın hastalık belitilerine bakılır ve drogun karekteristik özeliklerine bakılır ve uygun olan tentür seçilir. Sadece uygun olan olan tentürü seçmekte yetmez aynı zamanda uygun olan inceltmeyide (sulandırma, kuvvetlendirme) iyi bilmek gerkir. Sıvılaştırmak (İnceltmek, sulandırmak, kuvvetlendirmek): Homeopatik ilaç hastanın durumunu (semptom) hafif yükselmektedir, böylece bağışıklık sistemi harekete geçirmek için drogu mutlaka inceltmek (sulandırmak, sıvılştırmak, kuvvetlendirmek) gerekir, aksi halde istenen etkiyi elde etmek mümkün değildir. Ayrıca bir çok doğal drog zehirli olup inceltmeden alınırsa o zaman zehirlenmelere neden olabilir. Hahemann yaptığı araştırmalarda bir drogu ne kadar inceltirse o kadar etkisinin artığını tesbitetmiştir. Buna dinamikleşmede denir. İnceltme damlamalarda alkolle ve haplarda süt şekeri ile olur. Önce anadrog (anamadde) eldeedilir ve bu alkol veya süt şekeri ile inceltilir. Örneğin arı zehiri önce eldeedilir ve bundan bir kısım 9 kısım alkolle karıştırılarak, iyice çalkalanır ve homeopatide D1 adı ile anılan tentür eldeedilr. Bu tentürden bir kısım tekrar 9 kısım alkolle karıştırılır ve iyice çalkalandıktan sonra D2 tentürü eldeedilir. D2’den bir kısım 9 kısım alkolle karıştırılarak,iyice çalkalanır ve sonra D3 tentürü eldeedilir. Bu işlem D30’a kadar tekrarlanabilir. D1=1/10, D2=1/100, D3=1/1000’e eşittir. Buradaki çalkalama işlemi çok önemlidir, çünkü moleküllerin alkol içinde aynı oranda dagılması gerekir. Tenetür üreten firmalarda çok özel çalkalama aletleri mevcuttur ve çalkalama işlemi 2-3 hafta sürer. Örneğin: 1 gr. Boğankötü (Kaplanboğan) rendelendikten sonra bir şişeye konur ve üzerine 9 ml % 38-70 lik etanol (Alkohol) ilaveedilir ve güneş görmeyen bir yerde muhafaza edilir. Şişedeki nesne iki günde bir çalkalanılır ve 4-6 hafta sonra süzülerek homeopatide Aconitum D1" isimi ile anılan tentür eldeedilir. Bu çok zehirli olup asla kulanılmaz. Bundan 1 ml alınarak 9 ml etanolla karıştırılır ve çalkalanır (çalkalanma işi firmalarda özel çalkalayıcı aletlerele yapılır, böylece moleküller eşit oranda tam olarak yayılır.) Bu tentüre homeopati'de Aconitum D2 denir ve bundan 1 ml alınarak 9 ml etanolla karıştırılarak çalkalanılırsa D3 dozajlı tentür eldeedilir. Aconitumum D4'den aşağıdaki tentürlerin kulanılması mazurludur. Posyonlar: Hastanın anamnezini yapılıp ona uygun tentürün bulunması çok çok zor olduğundan bazı ilaç firmaları, bazı rahatsızlıklara karşı en çok kulanılan ve etili olan drogların tentürlerinden kompleks ilaçlar hazırlamışlardır. Bu kompleks ilaçlara posyonda denir. İlaçın seçimi: Hastanın durumu hastalığın kronik veya akut oluşuna göre farklı tentür (dilusyon, sulamdırma) veya globuli (küreçik şekilde haplar) verilir. Tentürün sulandırılarak (alkolle incelterek dilusyon) eldeedilen yüksek dilusyon damlası veya süt şekeri ile eldeedilen çeşitli oranlardaki globuli hastaya verilir. Homeopatik dilusyon veya globulilerin eteryağı, çay, kahve veya meyvesuyu ile alınmamalıdır. Homeopatik ilaçların saf suyla alınması gerekir. İlk kötüleşme: Dilusyon (damlama) veya globulinin (hap) alınmasından sonra hastanın genel durumunda geçici olarak kısa süreli bir kötüleşme olursa, bu korkulacak bir durum değildir. Hastanın geçiçi kötüleşmesi immün sisteminin vücuttaki rahatsızlık veren etkenlere (mikroplar..) karşı mücadele etkinliğini gösteren bir etkendir. İyileşme süreci: Homeopatide iyileşme diyince bütün vücudun iyileşmesi kastedilir, ortodoks tıpta hastalıklı organa lokal tedavi uygulanırken, burda sadece lokal değil bütün vücudun iyileşmesi amaclanır. Bu nedenle iyileşme diyince tam sağlığa kavuşma anlaşılır. Alternatif Tıp ve Alternatif Tedavi, bitkisel ürünler, sifamarket
0 notes
Text
Adi Huş Ağacı
Adi Huş Ağacı
Tumblr media
#AdiHuş, #Ağaç, #BetulaPendula, #BeyazHuş, #BitkiIlacı, #Çevre, #CiltProblemleri, #Drog, #EtkenMadde, #HuşAğacı, #IdrarYoluEnfeksiyonları, #Kullanım, #Morfoloji, #Orman, #Yetiştirme https://is.gd/DTCwdL https://www.tibbivearomatikbitkiler.com/agaclar/adi-hus-agaci/
Adi huş ağacı, yaygın olarak bilinen bir ağaç türüdür. Yaprakları ince ve dişlidir, gövdesi beyaz ve pürüzsüzdür. Ayrıca çeşitli kullanım alanları vardır, özellikle mobilya yapımında ve kağıt yapımında sıkça kullanılır.
Adi huş ağacı (Betula pendula) ağacının en fazla uzama miktarı yılda 60-80 cm kadardır. Bu ağaç, 20-30 metre yüksekliğe kadar büyüyebilir ve 12-15 metre genişliğe sahip olabilir. En fazla yayılması, tohumlarının rüzgar veya su yoluyla taşınmasıyla gerçekleşir. Tohumları genellikle ilkbahar aylarında üretilir ve sonbaharda olgunlaşır. Nihai olgunlaşma süresi, ağacın büyüme koşullarına, iklimine ve bölgesine bağlı olarak değişebilir. Ancak genellikle 40-60 yıl arasında olgunlaşır.
Yumurtamsı-mızraksı, tabanda dar olan yaprakların ucu sivri ve damla şeklindedir. 3-7 cm boyunda ve 1,5-3,5 cm genişliğinde ve koyu yeşil renklidir. Sonbaharda sararır. Yaprak sapı 1-3 cm uzunluğundadır.
TANIMLAMA
Yaprak Tipi : Basit Yapraklı Yaprak Dizilişi : Almaşık (Alternant) Yaprak Kenarı : Sivri-çift keskin dişli Sürgün : Genç sürgünler parlaktır. Gövde ve Kabuk : Gövde çapı 70 cm.’ye ulaşabilir. Yumuşak beyaz gümüşi renkte kabukları vardır. Dal Formu : Dalları sarkık formludur. Bitki Eşey Durumu : Bir Evcikli Çiçek : Erkek çiçekler sonbaharda oluşur, ilkbaharda olgunlaşır. Olgunlaştığında 5-6 cm boyunda kahverengi sarkık kurullar oluşturur. Dişi çiçekler kışı tomurcuk olarak geçirir, yapraklarla birlikte ortaya çıkar. Yeşil 3-4 cm boyunda ince sarkık kurullar halindedir. Çiçeklenme Zamanı : Bahar (Nisan) Çiçek Rengi : Yeşil Meyve : Meyve kurulları önce yeşil, olgunlaşınca kahverengi, 3-4 cm uzunluğunda olup, sarkık dururlar. Olgunlaşan meyve kurulları dağılır, kanatlı tohumlar ortaya çıkar. Tohum : Küçük ve kanatlıdır. Tepe Özelliği : Sarkık taçlı Rakım (En Düşük) : 1300 m. Rakım (En Yüksek) : 3000 m.
KULLANIM
Kullanım Alanları : Peyzaj Gıda Kullanılan Bölümleri : Yaprak Gövde (Odun) Odun Yapısı : Sarımsı beyaz odunu yumuşaktır. Peyzajda Kullanım : ParkBahçeYol (Alle) ağacı Geleneksel Kullanım : Odunu, tahta ayakkabı yapımında ve ısı değeri yüksek olduğundan yakıt eldesinde kullanılır. Gıda Olarak Kullanım : Yaprağı şekerli olduğundan mayalanarak bir tür alkollü bira yapılır.
Adi Huş Ağacı Özellikleri ve Faydaları
Adi Huş, yapraklarını sonbaharda döken bir ağaçtır. Yaprakları, oval şekilli ve dişli kenarlıdır. 5-10 cm boyutlarında olan yapraklar, açık yeşil renge sahiptir. Bitki, ilkbaharda sarı renkli erkek çiçeklerini, kahverengi dişi çiçeklerini taşır. Ayrıca bitkinin meyvesi, ince ve uzun bir şekilde kürdan gibi görünen salkımda bulunur.
İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR: Tıbbi ve Aromatik Bitkilerin Antimikrobiyal, Antioksidan Aktiviteleri ve Kullanım Olanakları
Adi Huş bitkisi, eski zamanlardan beri geleneksel tıp ve kültürel kullanımlarda önemli bir rol oynamıştır. Bitki, yaprakları ve kabuğu dahil olmak üzere farklı bölümleri ile kullanılabilmektedir.
Bitkinin kabuğu, geleneksel olarak ağrı kesici, antiseptik ve anti-enflamatuar özellikleri nedeniyle ağrıyan kas ve eklem ağrıları için kullanılmıştır. Kabuk, ayrıca deri problemlerine, özellikle sedef hastalığına da yardımcı olabilir. Bitkinin yaprakları, böbrek taşı ve idrar yolu enfeksiyonlarına karşı doğal bir çözüm olarak kullanılabilir.
Adi Huş bitkisinin ayrıca çok sayıda sağlık yararı bulunmaktadır. Bitki, antioksidan özellikleri sayesinde serbest radikallerin neden olduğu hücre hasarını önleyebilir. Ayrıca, Adi Huş bitkisi, iltihaplanmayı azaltmaya, yaraların iyileşmesine ve bağışıklık sistemini güçlendirmeye yardımcı olabilir.
Bitkinin diğer bir kullanımı da ahşap üretimidir. Adi Huş, sert ve yoğun bir odun yapısına sahiptir ve bu nedenle özellikle mobilya yapımında sıklıkla tercih edilir. Ayrıca, bitkinin kabuğu, çeşitli el sanatları ve aksesuarların yapımında da kullanılabilir.
0 notes
Text
Bitkisel Droglarda Kalite Kontrol
Bitkisel Droglarda Kalite Kontrol
Tumblr media
#BitkiselDrog, #BitkiselDrogKaliteKontrol, #Drog, #DrogNedir, #HayvansalDrog, #HerbalDrog, #KaliteKontrol https://is.gd/xX37r2 https://www.tibbivearomatikbitkiler.com/makaleler/bitkisel-droglarda-kalite-kontrol/
1. GİRİŞ
Tıbbi ve aromatik bitkiler asırlardan beri gıda, baharat, çay, kozmetik ve ilaç olarak kullanılmaktadır. Dünya pazarlarında tıbbi ve aromatik bitkilere olan talep her geçen gün giderek artmaktadır. Türkiye, tıbbi ve aromatik bitkilerin dış satımında dünyanın önde gelen ülkelerinden biri olup, birçok tıbbi bitkinin dış satımını yaparken, aynı zamanda birçok bitkinin de dış alımını gerçekleştirmektedir. Ülkemiz, farklı iklim ve ekolojik koşullara sahip olması, floranın çok sayıda bitki türü ve çeşitliliği içermesi bakımından, doğadan toplanan ve kültürü yapılan tıbbi ve aromatik bitkiler açısından büyük bir ekonomik potansiyele sahiptir.
2. GENEL KAVRAMLAR
2.1. Bitkilerin bilimsel isimlendirilmesi
Her bitkinin tam olarak tanınabilmesi için İsveçli botanikçi Carl Linnaeus tarafından Critica Botanica adlı eserde (1737) “binominal nomenklatür” yani “ikili adlandırma” sistemi ortaya konmuş, “Species Plantarum” adlı eserinde (1753) ise bu kural kullanılmıştır. Bu kural daha sonra temel olarak alınmış ve o noktadan itibaren tüm dünyada bitki adlandırması ile ilgili nomenklatür kuralları “Uluslararası Botanik Adlandırma Kodu” (The International Code of Botanical Nomenclature) adlı eserde yer almış olup devamlı yenilenmektedir.
Bitki türleri ve diğer taksonlar daima Latince bilimsel birer isim taşırlar. Bilimsel bir isim binominal isimlendirme yöntemine göre iki sözcükten oluşur ve Latince ya da Eski Yunanca kökenlidir. Allium cepa L. (Soğan) ve Allium sativum L. (Sarımsak) örneklerinde görüldüğü üzere, bu iki sözcükten birincisi cins adı, ikincisi ise sıfat niteliği olan epitet adıdır. Bu iki sözcük birlikte tür adını oluşturur. Örnekten anlaşılacağı üzere soğan ve sarımsak aynı cinsten bitkiler olup farklı türleri oluştururlar. Cins isminin ilk harfi daima büyük harfle yazılır. Epitet ismi ise küçük harf ile yazılır. O bitkiyi bilim dünyasına tanıtan ilk kişinin adı da bitkinin adından hemen sonra yazılır ve buna otör adı denir. İki sözcükten oluşan bilimsel isimlerin arkasına, alttür ya da varyete ismi de yazılabilir.
2.2. Drogların bilimsel isimlendirilmesi
Droglar bitkisel ya da hayvansal organizmalardan veya organların kurutulması sonucu elde edilirler. Bitkisel droglar; bitki, alg, mantar veya likenlerin bütün ya da parçalanmış kısımlarıdır. Farmasötik dilbilimcilere göre; bitkisel droglar kurutulmuş ya da işlenmiş farmasötik preparatların üretiminde kullanılan bitkiler ya da bitkilerin bir bölümüdür (European Pharmacopoeia, 2002).
Bitkisel droglar; başlıca, genellikle kuru formda, bazen de taze, işlem görmemiş liken, mantar, alg, bitkilerin bir bölümü ya da bitkilerden parçalama veya kesme yoluyla elde edilirler (Gaedcke ve Steinhoff, 2003).
Drog ismi, kaynak bitkinin bilimsel adından türetilmiştir. Cins (genitif) ve/veya epitet (genitif) adlarının ardından kullanılan organın adı (yalın ve tekil) ile oluşturulur.
Bitkinin binominal ismi Bitkinin Türkçe ismi Drog ismi Drog isminin Türkçesi Tilia cordata Miller Ihlamur Tiliae flos Ihlamur çiçeği Mentha x piperita L. Nane Menthae piperitae folium Nane yaprağı Zingiber officinale Roscoe Zencefil Zingiberis rhizoma Zencefil rizomu Althaea officinalis L. Hatmi Althaeae radix Hatmi kökü
Aşağıda yer almakta olan bilgiler kullanılan drogla ilgili spesifikasyona dahil edilmektedir.
Drogun durumu: bütün, parçalanmış, soyulmuş, kesilmiş, tazeveya kurutulmuş; Örnek: Myrtilli fructus siccus – Kurutulmuş yaban mersini meyvesi Örnek: Myrtilli fructus recens – Taze yaban mersini meyvesi
Bitkinin kullanılan kısmı veya kısımları,
Hasat dönemi, bitkinin olgunluk durumu ile hasat yeri belirtilmelidir.
Bitkisel droglar içerisinde yer almakta olan, belirli bir terapötik aktiviteye sahip olduğu bilinen belirteç bileşik veya bileşikler, majör bileşik/bileşikler olarak adlandırılır. Bitkisel droglar bu bileşikleri minimum olarak ne kadar içermesi gerektiği veya aralığı belirtilmelidir. Bazı durumlarda drogların tüm kısımları veya kesilmiş belirli kısımları için ayrı ayrı limitler verilmesi gerekebilmektedir.
2.3. Bitkisel drog preparatı
Bitkisel Drog Preparatı, Avrupa Farmakopesine göre tüm bitki veya bitki parçalarına aşağıdaki işlemlerin uygulanmasıyla elde edilir; • Mekanik bir işleme tabi tutulmasıyla; ufalama ya toz etme gibi.
Fiziksel bir işleme tabi tutulmasıyla; ekstraksiyon, distilasyon, sıkma, fraksiyonlama, saflaştırma, yoğunlaştırma veya fermantasyonla.
Bitkisel drog preparatları; parçalanmış veya toz edilmiş bitkisel droglar, tentürler, ekstreler, uçucu yağlar, sıkılmış usareler ve işlenmiş salgı ürünleri (eksudatlar)dır (European Pharmacopoeia, 2002)
2.4. Tıbbi bitkisel ürün
Tıbbı Bitkisel Ürün; etkin maddelerinin yalnızca bir veya daha fazla sayıda bitkisel drogun ya da bir veya daha fazla sayıda bitkisel drog preparatının oluşturduğu veya bir veya daha fazla sayıda bitkisel drog ve bitkisel drog preparatlarının kombinasyonundan oluşan ambalajlanmış şekilde ticarete sunulan tıbbi ürünler veya farmasötik preparatlardır. (Gaedcke ve Steinhoff, 2003).
Hastalıkları iyileştirmek, şiddetini hafifletmek, hastalıklardan korunmak, tedaviye yardımcı olmak veya teşhis amacıyla kullanılmaktadır (Bölük, 2007). Digitoksin ve mentol gibi bitkilerden izole edilen saf bileşiklerden hazırlanan ilaçlar, homeopatik ürünler, tıbbi bitkisel ürün sayılmazlar (Gaedcke ve Steinhoff, 2003).
2.5. Ekstre
Ekstraksiyon, bir ya da birkaç bileşiğin bulunduğu matrix içerisinden başka bir faza geçiş olayıdır. Materyalin tümü ekstraksiyon fazında çözünmez. Materyal gaz, sıvı ya da katı olabilirken, ekstraksiyon fazı ise genellikle sıvıdır ve bazen katı, süperkritik sıvı ya da nadiren gaz fazı olabilmektedir (European Pharmacopoeia, 2002).
Bitkisel ekstreler sıvı (sıvı ekstreler ya da tentürler) yarı-katı (yumuşak ekstreler) ya da katı (kuru ekstreler) kıvamda preparatlardır. Taze ya da kuru bitkisel droglardan elde edilirler (Gaedcke ve Steinhoff, 2003).
3. BİTKİSEL ORJİNLİ BAŞLANGIÇ MATERYALLERİN KALİTESİNDE İYİ TARIM VE TOPLAMA UYGULAMALARINDA (GACP) DİKKAT EDİLECEKLER
Tıbbi bitki/bitkisel drogların kalitesinin uygun ve tutarlı olduğundan emin olabilmek için bitkisel kaynaklı başlangıç materyalleri için iyi tarım ve toplama uygulamalarının (GACP) oluşturulması gerekmektedir. İyi Üretim Uygulamaları (GMP) konsepti, aynı zamanda tıbbi bitki ve bitkisel droglara; üretim, ürün geliştirme, paketleme ve aktif ilaç hammaddelerinin (APIs) saklanması aşamalarında da uygulanmalıdır (EMA/HMPC, 2006).
Sağlık Bakanlığı onaylı bitkisel ilaç geliştirme söz konusu olduğunda tıbbi bitki veya bitkisel drogların üretimi ve işlenmesi, aktif ilaç hammaddesi (API) olarak kabul edilen tıbbi bitki veya bitkisel drogların kalitesi bitkisel ilacın kalitesini doğrudan etkilemektedir.
Doğadan toplanmış tıbbi bitkilerin veya bitkisel drogların ve onlardan hazırlanan bitkisel kaynaklı başlangıç materyallerinin tekrarlanabilir kaliteye sahip olmaları amacıyla yetiştirilmeleri, toplanmaları ve işlenebilmeleri için uygun bir kalite güvence sistemi oluşturulması gerekmektedir.
İyi tarım ve toplama uygulamalarına ilişkin aşağıda yer almakta olan kurallar, uygun bir kalite güvence sisteminin kurulması için bir temel olarak kullanılmalıdır. Tıbbi amaçlarla kullanılan tıbbi bitkilerin ve bitkisel drogların yetiştirilmesini, toplanmasını ve onların ana üretim işlemlerine özel ilgi gösterilmesi gerekmektedir. Kaliteyi sağlamak için gerekli olan kritik üretim adımlarının belirlenmesiyle birlikte tıbbi bitkilerin/bitkisel drogların üretimi ve işlenmesi için ek standartlar sağlanarak ihtiyaç duyulan düzenlemeler yapılmalıdır.
Temel amaç, tıbbi bitkiler ve bitkisel droglar için uygun kalite standardının kurulmasıyla birlikte tüketiciye güven sağlamaktır. Tıbbi bitkiler ve bitkisel droglar özellikle:
• Mikrobiyolojik yükün minimuma indirilmesi için hijyenik olarak üretilmelidir.
Toplanma, ekim, işleme ve saklama süreçlerinde zarar görmemeleri için çok dikkatli olunmalıdır.
Tıbbi bitkiler ve bitkisel droglar ile onlardan üretilen preparatlar, üretim sürecinde mikrobiyolojik ve diğer kirletici maddelere karşı önemli ölçüde açıktır. Üreticiler için kirlenmeyi minimuma indirmeyi amaçlayan öneriler sunmaktadır.
Tıbbi bitki/bitkisel drog üreticileri, işleyicileri ve satıcıları bu hususlara uymalı, ilgili tüm faaliyetleri seri dokümantasyonunda belgelendirmeli ve aksi gerekçelendirilmedikçe ortaklarından da aynısını yapmalarını talep etmelidir.
Ürün yetiştiricileri ile tıbbi bitkiler ve bitkisel drogların toplayıcıları mevcut vahşi yaşam habitatlarına zarar vermeyeceğini temin etmeli ve bu çerçevede, CITES’a (Convention on International Trade in Endangered species of Wild Fauna and Flora) bağlı olmalıdır (EMA/HMPC, 2006).
3.1. Kalite güvencesi
Tıbbi bitki/bitkisel drogların üreticileri ve alıcıları arasında etken madde içeriği, makroskopik ve koku özellikleri, mikrobiyal kontaminasyon için sınır değerleri, kimyasal kalıntılar ve ağır metaller vb. kaliteye ilişkin anlaşmalar tanınmış bölgesel ve/veya ulusal spesifikasyonlara dayanmalı ve yazılı olarak belirtilmelidir (EMA/HMPC, 2006).
3.2. Personel ve eğitim
Tüm birincil işleme prosedürleri, gıda hijyeni ile ilgili bölgesel ve/veya ulusal yönergelere tam olarak uymalı ve tıbbi bitkilerin/bitkisel drogların işlenmesiyle görevlendirilen personelin yüksek derecede kişisel hijyene sahip olmalı (tarlada çalışan personel dahil) ve hijyen sorumlulukları konusunda yeterli eğitimi almış olmalıdır. Yetiştirme ve işleme sürecine dahil olan tüm personelin refahı sağlanmalıdır.
Personel, uygun koruyucu giysiler vasıtasıyla toksik veya potansiyel olarak alerjik tıbbi bitkiler/bitkisel droglarla temastan korunmalıdır. İshal de dahil olmak üzere gıda yoluyla bulaşabileceği bilinen bulaşıcı hastalıklardan muzdarip veya bu tür hastalıkların bulaştırıcısı olan kişiler, bölgesel ve/veya ulusal düzenlemelere göre tıbbi bitkiler/bitkisel droglarla temas halinde oldukları alanlardan uzaklaştırılmalıdır.
Açık yaraları, iltihapları ve cilt enfeksiyonları olan kişiler, bitki işlemenin yapıldığı alanlardan uzaklaştırılmalı veya tamamen iyileşene kadar uygun koruyucu giysi/eldiven giymelidir. Personel, botanik bilgileri gerektiren görevleri gerçekleştirmeden önce yeterli botanik eğitimi almalıdır.
Toplayıcılar, toplamak zorunda oldukları bitki hakkında yeterli bilgiye sahip olmalıdır. Buna bitkiyi tanımlayabilme, bitkinin özelliklerini ve habitat gereksinimlerini bilme dahildir. Toplayıcılar, halk sağlığı için herhangi bir riskten kaçınmak adına toplanan türler ile botanik olarak ilişkili ve/veya morfolojik olarak benzer türler arasında ayrım yapabilmelidir. Toplayıcılar, mümkün olan en iyi kaliteyi garanti etmek için en iyi hasat zamanı, en iyi hasat tekniği ve birincil işlemenin önemi hakkında yeterli bilgiye sahip olmalıdır.
Toplayıcılar yeterli bilgiye sahip değilse yerel bir danışman eğitim, denetim ve belgelendirmeyi garanti etmelidir. Tıbbi bitki/bitkisel madde ile uğraşan tüm personelin ve bitkinin yetiştirilmesiyle uğraşan herkesin, herbisit ve pestisitlerin uygun kullanımı da dahil olmak üzere yetiştirme teknikleri konusunda eğitilmesi tavsiye edilir.
Tıbbi bitki/bitkisel madde toplayıcıları, çevrenin ve bitki türlerinin korunması ile ilgili tüm konularda bilgilendirilmelidir. Bu, korunan türlerle ilgili mevzuatlara ilişkin bilgileri de içermelidir (EMA/HMPC, 2006).
3.3. Bina ve tesisler
Hasat edilen tıbbi bitkilerin/bitkisel maddelerin işlenmesinde kullanılan binalar temiz olmalı, ayrıca iyice havalandırılmalı ve asla hayvancılık için kullanılmamalıdır. Binalar; hasat edilen tıbbi bitkiler/bitkisel maddeler için kuşlara, böceklere, kemirgenlere ve evcil hayvanlara karşı yeterli korumayı sağlamalıdır. Tüm depolama ve işleme alanlarında, yemler ve elektrikli böcek öldürme makineleri gibi uygun haşere kontrol önlemleri, profesyonel olarak kalifiye personel veya yükleniciler tarafından çalıştırılmalı ve bakımları yapılmalıdır.
Paketlenmiş tıbbi bitki/bitkisel maddenin aşağıdaki durumlarda saklanması önerilir:
Beton veya benzeri kolay temizlenebilir zeminlere sahip binalarda,
Paletler üzerinde,
Duvardan yeterli bir mesafe ile,
Çapraz kontaminasyonu önlemek için diğer bitkisel maddelerden iyi ayrılmış.
  Organik ürünler ayrı depolanmalıdır.
Bölgesel ve/veya ulusal mevzuatlara göre, bitki işlemenin gerçekleştirildiği binalarda soyunma odalarının yanı sıra el yıkama imkanlarını da içeren tuvaletler bulunmalıdır (EMA/HMPC, 2006).
3.4. Ekipman
Bitki yetiştirme ve işlemede kullanılan ekipman iyi bir çalışma düzeni sağlamak için temiz olmalı, düzenli olarak bakımı yapılmalı, yağlanmalı ve uygun olduğunda kolayca erişilebilir olacak şekilde monte edilmelidir. Ayrıca gübre ve ilaçlamada kullanılan makineler düzenli olarak kalibre edilmelidir.
Hasat edilen tıbbi bitki/bitkisel droglarla doğrudan temas halinde olan makine parçaları, kalıntıların sonradan çapraz kontaminasyona yol açmamasını sağlamak için kullanımdan sonra temizlenmelidir. Tıbbi bitkilerin/bitkisel drogların kimyasallar ve istenmeyen diğer maddelerle çapraz bulaşmasını önlemek için ekipman uygun malzemelerden yapılmalıdır (EMA/HMPC, 2006).
3.5. Belgelendirme
Ürünün kalitesini etkileyebilecek tüm süreç ve prosedürler belgelendirilmelidir. Büyüme döneminde tıbbi bitkinin/bitkisel drogun kimyasal bileşimini etkileyebilecek olağanüstü durumlar -özellikle hasat döneminde aşırı hava koşulları ve bitki zararlıları- belgelenmelidir.
Kültüre alınmış tıbbi bitkiler/bitkisel droglar için, ekim yeri de dahil olmak üzere tüm işleme aşamaları belgelenmelidir. Daha önceki mahsulleri ve kullanılan bitki koruma ürünlerini gösteren tarla kayıtları tüm yetiştiriciler tarafından muhafaza edilmelidir.
Kültüre alınan tıbbi bitkiler/bitkisel droglar için tür, miktar ve hasat tarihinin yanı sıra üretim sırasında kullanılan gübre, pestisit, herbisit ve büyüme destekleyici gibi kimyasallar ve diğer maddelerin belgelenmesi esastır. Fümigasyon (buharla dezenfeksiyon) ajanlarının uygulanması belgelenmelidir. Toplama alanının coğrafi konumu ve hasat dönemi mümkün olduğunca kesin olarak açıklanmalıdır.
Tıbbi bitki materyallerinin partileri, kaynaklarına kadar açık ve hatasız bir şekilde izlenebilir olmalıdır. Bu nedenle uygun etiketleme ve seri ataması mümkün olduğunca erken yapılmalıdır. Toplanan ve yetiştirilen tıbbi bitki/bitkisel madde materyali farklı seri numaraları taşımalıdır.
Farklı coğrafi bölgelerden gelen partiler ancak karışımın homojen olacağı garanti ediliyorsa karıştırılmalıdır. Bu tür süreçler iyi belgelenmelidir. Üretici veya toplayıcı ile alıcı arasındaki tüm anlaşmalar (üretim yönergeleri, sözleşmeler vb.) yazılı olarak yapılmalıdır.
Yetiştirme, hasat ve üretimin bu anlaşmalara uygun olarak yapıldığı belgelenmelidir. Belgelerde yer alan asgari bilgiler coğrafi konumu, menşe ülkesini ve sorumlu üreticiyi kapsamalıdır. Denetimlerin sonuçları en az 10 yıl süreyle saklanacak bir denetim raporunda (tüm belgelerin kopyaları, denetim raporları, analiz raporları) belgelenmelidir (EMA/HMPC, 2006).
3.6. Tohumlar ve çoğaltma malzemeleri
Tohumlar cins, tür, çeşit/çeşit/kemotip ve menşe açısından doğru bir şekilde tanımlanmış bitkilerden gelmeli ve izlenebilir olmalıdır. Aynısı vejetatif olarak çoğaltılan tıbbi bitkiler için de geçerlidir. Organik üretimde kullanılan tohumlar ve/veya vejetatif olarak çoğaltılan tıbbi bitkiler organik olarak sertifikalandırılmalıdır.
Sağlıklı bitki büyümesini garanti etmek için başlangıç materyali, zararlılardan ve hastalıklardan mümkün olduğunca arınmış olmalıdır. Mümkün olduğunda, hastalığa doğal olarak dirençli veya toleranslı türlerin kullanımı tercih edilmelidir.
Tüm üretim süreci boyunca farklı türlerin, varyetelerin veya farklı bitki kısımlarının varlığı kontrol edilmeli ve bu tür tağşişlerden kaçınılmalıdır. Genetiği değiştirilmiş tıbbi bitkilerin veya tohumların kullanımı bölgesel ve/veya ulusal mevzuata uygun olmalıdır (EMA/HMPC, 2006).
3.7. Yetiştirme
Geleneksel veya organik yetiştirme yöntemlerinin kullanılmasına bağlı olarak farklı standart operasyon prosedürleri kabul edilebilir. Ancak, herhangi bir çevresel etkiden kaçınmak için özen gösterilmelidir. Mahsullerin uygun rotasyonu da dahil olmak üzere her adımda iyi mahsul yetiştirme ilkeleri izlenmelidir (EMA/HMPC, 2006).
3.7.1. Toprak ve gübreleme
Atıklar, ağır metaller, kalıntılar, bitki koruma ürünleri veya diğer kimyasallar ile kirlenmiş topraklarda tıbbi bitkiler yetiştirilmemelidir. Mahsulün büyümesinde veya korunmasında kullanılan herhangi bir kimyasal minimumda tutulmalıdır. Uygulanan gübre tamamen kompostlanmalı ve insan dışkısı içermemelidir.
Diğer tüm gübreleme maddeleri, dikkatli bir şekilde ve belirli türlerin ihtiyaçlarına göre uygulanmalıdır. Gübreler, sızıntıyı en aza indirecek şekilde uygulanmalıdır (EMA/HMPC, 2006).
3.7.2. Sulama
Sulama, tıbbi bitkinin ihtiyacına göre kontrol edilmeli ve yapılmalıdır. Sulamada kullanılan su bölgesel/ulusal kalite standartlarına uygun olmalıdır (EMA/HMPC, 2006).
3.7.3. Ekinlerin bakımı ve ürünlerin korunması
Ürünün yetiştirildiği tarlanın sürülmesi, ürünün yetiştirilmesi ve gereksinimlerine göre uygulanmalıdır. Pestisit ve herbisit uygulamalarından mümkün olduğunca kaçınılmalıdır. Gereken durumlarda ise onaylı bitki koruyucu ürünler, üretici ve yetkili makamların tavsiyeleri doğrultusunda minimum etkin düzeyde olacak şekilde uygulanmalıdır.
Uygulama sadece onaylı ekipman kullanan kalifiye personel tarafından yapılmalıdır. Bu tür bir işlem ile hasat zamanı arasındaki minimum aralık, alıcı tarafından belirlenmelidir ve bitki koruyucu ürününün üreticisinin önerileriyle tutarlı olmalıdır. Avrupa Farmakopesi, Avrupa Direktifleri, Kodeks Alimentarius vb. bölgesel ve/veya ulusal düzenlemelerde yer alan maksimum kalıntı limitlerine uyulmalıdır (EMA/HMPC, 2006).
3.8. Toplama
Toplanan tıbbi bitkileri/bitkisel maddeleri belirleyip doğrulamak ve toplayıcıları denetlemek üzere kişiler görevlendirilmelidir. Toplama, mevcut bölgesel ve ulusal ve/veya ulusal tür koruma mevzuatına uygun olarak gerçekleştirilmelidir.
Toplama yöntemleri, hasat edilen tıbbi bitkinin/bitkisel maddenin rejenerasyonu için optimum koşulları sağlayan büyüme ortamına zarar vermemelidir. Nesli tükenmekte olan türler listesindeki (CITES, Nesli Tehlike Altında Olan Yabani Hayvan ve Bitki Türlerinin Uluslararası Ticaretine İlişkin Sözleşme) tıbbi bitkiler/bitkisel maddeler ilgili yetkili makam izin vermedikçe toplanmamalıdır (EMA/HMPC, 2006).
3.9. Hasat
Tıbbi bitkiler/bitkisel maddeler, önerilen kullanım için mümkün olan en iyi kalitede olduklarında hasat edilmelidir. Hasarlı bitkiler veya bitki parçaları, ilgili olduğu durumlarda, belirli bir farmakope monografına göre hariç tutulmalı veya sınırlandırılmalıdır. Tıbbi bitkiler/bitkisel maddeler, ıslak toprak, çiy, yağmur veya olağanüstü yüksek hava neminden kaçınarak mümkün olan en iyi koşullarda hasat edilmelidir. Hasat ıslak koşullarda gerçekleşirse, artan nem seviyelerinin tıbbi bitki/bitkisel madde üzerindeki olası olumsuz etkilerine karşı önlem alınmalıdır.
Kesme cihazları veya biçerdöverler, toprak parçacıklarından kaynaklanan kirlenme minimuma indirilecek şekilde ayarlanmalıdır. Hasat edilen şifalı bitki/bitkisel madde toprakla doğrudan temas etmemelidir. Derhal toplanmalı ve kuru, temiz koşullarda taşınmalıdır. Hasat sırasında, hasat edilen tıbbi bitkiler/bitkisel maddeler ile zehirli yabani otların karışmamasına özen gösterilmelidir. Alınan tüm haşere kontrol önlemleri belgelenmelidir (EMA/HMPC, 2006).
3.10. Ambalajlama
Ürünü korumak ve haşere saldırısı riskini azaltmak için erken paketleme tavsiye edilir. Proses içi kontroller tarafından izlenen işlemeyi takiben ürün temiz, kuru, tercihen yeni çuvallar, torbalar veya kutular içinde paketlenmelidir. Etiket açık, kalıcı olarak sabitlenmiş ve toksik olmayan malzemeden yapılmış olmalıdır.
Bilgiler, bölgesel ve/veya ulusal etiketleme yönetmeliklerine uygun olmalıdır. Yeniden kullanılabilir ambalaj malzemeleri kullanımdan önce iyice temizlenmeli ve uygun şekilde kurutulmalıdır. Torbaların yeniden kullanılmasıyla kontaminasyon oluşmamalıdır. Ambalaj malzemeleri temiz, kuru, haşere içermeyen, çiftlik hayvanları ve evcil hayvanların erişemeyeceği bir yerde saklanmalıdır. Özellikle fiber torbalarda, ambalaj malzemelerinin kullanılmasıyla üründe herhangi bir kontaminasyon oluşmaması garanti edilmelidir (EMA/HMPC, 2006).
3.11. Depolama ve dağıtım
Paketlenmiş kurutulmuş tıbbi bitkiler/uçucu yağlar dahil bitkisel maddeler, kuru, iyi havalandırılmış, günlük sıcaklık dalgalanmalarının sınırlı olduğu ve iyi havalandırmanın sağlandığı bir binada saklanmalıdır. Taze ürünler 1°C ile 5°C arasında, donmuş ürünler ise 18°C’nin altında (veya uzun süreli depolama için -20°C’nin altında) saklanmalıdır.
Yığınsal taşıma durumunda, kuru koşulların sağlanması önemlidir. Ayrıca küf oluşumu veya fermantasyon riskini azaltmak için havalandırmalı konteynerlerin kullanılması tavsiye edilir. Bunun yerine, yeterince havalandırılmış taşıma araçlarının veya diğer havalandırılmış imkanlar da kullanılabilir. Uçucu yağ taşımacılığı ilgili mevzuatlara uygun olmalıdır. Ulaşımla ilgili bölgesel ve/veya ulusal mevzuatlara uyulmalıdır.
Haşere saldırısına karşı fümigasyon (buharla dezenfeksiyon) sadece gerekli olduğu durumlarda yapılmalı ve yalnızca lisanslı personel tarafından gerçekleştirilmelidir. Sadece kayıtlı kimyasallar kullanılmalıdır. Haşere saldırısına karşı herhangi bir fümigasyon, belgelerde bildirilmelidir.
Depoların fümigasyonu için sadece bölgesel ve/veya ulusal yönetmeliklerin izin verdiği maddeler kullanılmalıdır. Haşere kontrolü için donmuş depolama veya doymuş buhar kullanıldığında, işlemden sonra malzemenin nemi kontrol edilmelidir (EMA/HMPC, 2006).
4. BİTKİSEL DROGLARIN SATIŞ ÖNCESİ KALİTE KRİTERLERİ
Bitkisel ürünler, günümüzde tüm dünyada oldukça popüler hale gelmiştir. Kullanımlarının bu denli artması, güvenlik konusunu önemli hale getirmektedir. Bitkisel ürün kullanımına bağlı oluşan yan etkilerin büyük bir kısmı kullanılan bitkisel hammaddenin veya bitmiş ürünün kalitesiz olmasına bağlanmaktadır.
Bitkisel ürünlerin kalitelerinin oluşturulmasında görülen sorunlar bitkiye bağlı olan iç kaynaklı sorunlar ve bitkiye bağlı olmayan dış kaynaklı sorunlar olmak üzere iki gruba ayrılmaktadır. Kontaminasyon (toksik metaller, pestisit kalıntıları ve mikroorganizmalar), tağşiş ve bitkiyi yanlış tanımlama bitkisel ürünlerde görülen bitkiye bağlı olmayan dış kaynaklı sorunlar arasında yer alırken, bitkisel hammaddelerin karmaşık kimyasal yapıya sahip olmaları ve homojen bir yapıda görülmemeleri ise bitkiye bağlı olan iç kaynaklı sorunlar arasında yer almaktadır.
İyi Tarım ve Toplama Uygulamaları (GACP) ve İyi Üretim Uygulamalarının (GMP) titizlikle uygulanması ile oluşabilecek dış kaynaklı sorunların önüne geçilebilirken, analitik ve farmasötik yöntemler ile de iç kaynaklı sorunlar çözülebilir hale gelmiştir (Zhang ve ark., 2012).
4.1. Bitkiye bağlı iç kaynaklı kalite sorunları
Tıbbi bitkisel ürünlerin üretimi için olan başlangıç materyalleri bitkisel droglardır. Her bir bitkisel drog için kapsamlı spesifikasyonlar geliştirilmelidir. Tıbbi bitkisel ürünlerin aktif maddesi olarak uçucu yağ veya sabit yağının kullanıldığı durumda, eğer tasdik edilmemişse bitkisel drog için bir spesifikasyon gerekmektedir. Bu spesifikasyon en güncel bilimsel verilere dayanmalı ve Avrupa Farmakope monograflarıyla aynı doğrultuda oluşturulmalıdır.
Aşağıdaki testler ve kabul edilmiş kriterler bitkiye bağlı iç kaynaklı kalite sorunlarını meydana getirmektedir ve oluşturulacak spesifikasyon bunları belirtmelidir.
4.1.1. Tanımlama
Botanik kaynaklarının niteliksel ifadelendirilmesi; kullanılan bitki parçası ve bunların kullanım hali (küçültme, toz etme, kuru, taze). Ayrıca, bitkisel drogların hangi koşullar altında elde edildiği ve coğrafi kaynaklarının bilinmesi önemlidir.
4.1.2. Karakterler
Organoleptik özellikler hakkındaki niteliksel ifadeler olup, bunlar; karakteristik ve bitkisel drogların makroskopik ve mikroskopik botanik karakterleridir.
4.1.3. Teşhis
Teşhis testleri, optimal bir şekilde, mevcut olmasının muhtemel olduğu durumlarda, ilgili özellikler arasında ayrım yapabilmelidir. Teşhis testleri bitkisel droglar için özel olmalıdır ve genellikle aşağıdakilerden makroskobik karakterler, mikroskobik karakterler, kromotografik prosedürler, kimyasal reaksiyonlardan üç veya daha fazlasının birleşmesinden oluşur.
4.1.4. Testler
Yabancı madde
Kül miktarı tayini
Hidroklorik asit içinde kül miktarı (Bu test tüm bitkisel droglara uygulanamayıp, başvuru sahipleri tarafından istenmesi gerekir.)
Suda çözünürlük (Bu test tüm bitkisel droglara uygulanamayıp, başvuru sahipleri tarafından istenmesi gerekir.)
Ekstre edilebilir madde (Bu test tüm bitkisel droglara uygulanamayıp, başvuru sahipleri tarafından istenmesi gerekir.)
Partikül büyüklüğü (Bitkisel çaylar veya tıbbi bitkisel ürünlerinde kullanılması amaçlanan bazı bitkisel maddeler için partikül büyüklüğünün; çözünme derecesi, biyoyararlanım, ve/veya stabilitesi üzerinde oldukça önemli etkisi vardır. Bu gibi durumlarda, partikül büyüklüğü dağılımı için yapılan testler için uygun prosedürler kullanılmalı ve kabul edilmiş kriterler sağlanmalıdır. Ayrıca, partikül büyüklüğü katı dozaj formun parçalama zamanını etkileyebilmektedir.)
Su içeriği (Eğer bitkisel drog hidroskopik olarak biliniyorsa bu test önemlidir. Farmakopede olmayan bitkisel droglar için nem tutmanın etkisi, kabul kriterlerinde ispatlanmalıdır. Kurutma kaybı metodu yeterli olabilir).
4.1.5. Miktar tayini
Bilinen terapötik etkili bileşenlerden veya aktif belirleyicilerden oluşan bitkisel drogların içeriklerinin analizi için detaylı analitik prosedürler gerekmektedir. Eğer mümkünse, spesifik stabilite gösteren metotlar bitkisel drogun içeriğinin belirlenmesi için dahil edilmelidir. Nonspesifik analizlerin gerektiği durumlarda eğer gerekliyse destekleyici analitik prosedürlerin kullanılması mümkündür.
Bitkisel drogun bileşenlerinin, terapötik aktiviteden sorumlu olması halinde, analitik belirleyicilerin ve diğer ispat edilmiş belirleyicilerin bilinen analizleri gerekmektedir. Örneğin; belirleyici için Avrupa Farmakopesinde ilgili monograflardaki analizlere başvurmak en uygun yoldur.
4.2. Bitkiye bağlı olmayan dış kaynaklı kalite sorunları
Dış kaynaklı kalite sorunları temel olarak kontaminasyon, tağşiş ve yanlış tanımlama olarak gruplandırılmaktadır. Bu sorunların görüldüğü bitkisel ürünlerin kullanılmasıyla kullanıcılara ciddi zararlar verilebilmektedir (Zhang ve ark., 2012).
4.2.1. Kontaminasyon
Bitkisel drog ve ürünlerde görülen en yaygın kontaminantlar arasında; ağır metaller, pestisitler, mikroorganizmalar ve mikotoksinler yer almaktadır. Bu durum tüm dünyada oldukça yaygın olmakla beraber Asya’da özellikle de Çin ve Hindistan’da, bitkisel ürünlerin en büyük üreticilerinin ve tüketicilerinin yaygın olarak bulunduğu ülkelerde görülmektedirler.
4.2.2. Ağır Metaller
Ağır metaller; metalik özellik gösteren, göreceli olarak yüksek yoğunluğa sahip (yoğunluğu 5 g/cm3 ten daha yüksek), düşük derişimlerde bile toksik etki gösterebilen elementlerdir. Ağır metaller başta besinler olmak üzere su veya solunum yollarıyla vücuda alınarak “metal yükü” oluşumuna neden olmaktadırlar.
Metal yükü ile canlılarınbünyesinde yoğunlaşarak birçok kronik ve dejeneratif hastalığa neden olmaktadırlar (Anyanwu ve ark., 2018). Bitkisel drog ve ürünlerde en sık görülen 3 toksik metal cıva, arsenik ve kurşundur. Bunun yanı sıra kadmiyum ve bakır gibi toksik metaller de görülebilmektedir (Gasser ve ark., 2009).
Avrupa Farmakopesinde, bitkisel hammadde ve ürünlerde ağır metal analizi yapmak için gerekli olan yöntem yer almaktadır. Bu yöntem; kurşun, kadmiyum ve cıva gibi metallerin yanı sıra arsenik, bakır, demir, nikel ve çinkoyu da kapsamaktadır. Monograf arsenik (90 mg/kg), kurşun (5 mg/kg), kadmiyum (4 mg/kg) ve cıva (0,1 mg/kg) için belirli limit değerlerini içermektedir (European Pharmacopoeia, 2007). Aynı zamanda, belirli ağır metaller için farklı otoriteler tarafından da oluşturulmuş limit değerler bulunmaktadır. Aşağıda yer almakta olan tabloda bu ağır metallere ve limit değerlerine yer verilmiştir.
Kurşun, kadmiyum ve cıva metalleri için belirli otoriteler tarafından oluşturulmuş limit değerleri.
Referans Kurşun (mg/kg) Kadmiyum (mg/kg) Cıva (mg/kg) Schilcher and Peters (1990) 10 0.5 German Ministry of Health (1991) 5 0.2 0.1 Kabelitz (1998) 10 0.5 DSÖ (1999) 10 0.4 Ph. Eur. monograph Kelp (2007) 5 4 0.1 DSÖ (2007) 10 0.3 Regulation (EC) 396/2005 (2008) 0.020 Regulation (EC) 1881/2006 (2008) 3.0 1.0 0.10
4.2.3. Pestisitler
Pestisitler, böcekler, kemirgenler, mantarlar veya istenmeyen bitkiler (yabani otlar) dahil olmak üzere zararlıları öldürmek için kullanılan kimyasal bileşiklerdir (DSÖ, 2020). Ürünün güvenliğini garanti altına almak amacıyla, tıbbi amaçlı veya gıda olarak tüketilen bitkilerde pestisit kalıntılarına ilişkin limitler farklı yasal çerçeveler içerisinde belirlenmiştir. GACP’ye göre analitik testler gereklidir (EMA/HMPC, 2006). Üreticiler başvururken sunulan dosyada bu testlerin özelliklerini belgelemek zorundadır.
Bitkisel veya homeopatik tıbbi ürünlerin üretimi için kullanılan bitkisel hammaddelerde pestisitlerin potansiyel oluşumu hakkında bilgi, ayrıca ürünün bireysel risk değerlendirmesinde test kapsamını tanımlamak için önemli bir ön koşuldur. Pestisitler ve onların metabolitleri/ bozunma ürünleri bitkisel ürünler için önemli bir kontaminasyon kaynağıdır, bu sebeple de Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) ve diğer kuruluşların, bitkisel materyallerdeki pestisit kalıntılarını sınırlandırmak için belirlemiş oldukları belirli limit değerler bulunmaktadır.
Avrupa Birliği tarafından oluşturulan yönetmelik ile birlikte, bitkisel ürünlerde pestisitlerin kullanımına ve pestisit kalıntıları bulunmasına ilişkin kuralları tanımlayan kapsamlı yasal bir çerçeve oluşturulmuştur. “Maksimum kalıntı seviyeleri (MRL-Maximum Residue Level)” olarak adlandırılan limit değerler, 378 gıda ürünü/gıda grubunu kapsayan 1.300’den fazla pestisit için belirlenmiştir. MRL mevzuatında açıkça belirtilmeyen pestisitlerin ise yaklaşık 690’ında varsayılan MRL değeri 0,01 mg/kg’dır. 396/2005 sayılı tüzük, üye devletlere, piyasaya arz edilen gıdaların yasal sınırlara uygun olmasını sağlamak amacıyla kontroller yapma yükümlülüğü getirmiştir (EFSA, 2021).
Organoklorlu pestisitler (OCP’ler), benzen heksaklorürler (BHC), dikloro-difenil-trikloroetan (DDT) ve pentakloronitrobenzen (PCNB) en yaygın görülen bitkisel pestisitler arasındadır. Organoklorlu pestisitler (OCP’ler), sağlık üzerindeki olumsuz etkileri dolayısıyla birçok ülkede 30 yıldan beri yasaklanmış haldedir ancak günümüzde maalesef, OCP’ler tarafından kirlenen toprak hala çevreyi olumsuz yönde etkilemektedir. Çünkü, bu bileşikler yavaş bozunduklarından, çevrede (toprakta) kalıp besin zincirinde birikebilmektedirler.
Organofosfor ve karbamat bileşikleri gibi diğer pestisitler ise daha hızlı bozunduklarından bitkisel ilaçlarda daha az oranda görülmektedirler. Pestisitlerin yüksek dozlarda veya hasat zamanına yakın dönemde kullanılmaları da kontaminasyon oluşumuna sebebiyet vermektedir. Bunun yanı sıra bitkinin depolanması sırasında pestisitlerin kullanılması da kontaminasyon oluşumuna yol açan diğer durumlardandır.
4.2.4. Mikroorganizmalar ve Mikotoksinler
Mikroorganizmalarla oluşan kontaminasyon bitkisel ürünlerde görülen yaygın bir sorundur. Yapılan araştırmalarla bitkisel materyaller üzerinde en çok Enterobacter, Enterococcus, Shigella ve Streptococcus cinslerine ait patojenik organizmaların ürediği gösterilmiştir (de Sousa Lima ve ark., 2020). Aşağıda yer almakta olan tabloda, farklı otoritelere göre çeşitli mikroorganizmalar ve onların bitkisel hammadde ve bitkisel ürünlerde bulunabilecekleri limit değerlere yer verilmiştir.
Bitkisel ürünler için önerilen mikrobiyal limitler (CFU/g cinsinden değerler).
Amerikan Farmakopesi Avrupa Farmakopesi Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) Kurutulmuş veya Kuru toz ekstreleri, sıvı ekstreleri, tentürleri ve İnfüzyon ve dekoksiyon Kurutulmuş veya Bitkisel tıbbi ürün Bitkisel ham maddeler Ön işleme tabi tutulmuş (örn. kaynatma ile Dahilen kullanılacak bitkisel ürünler Aerobik bakteriler 105 104 102 107 105 * 107 105 Küf ve mantar 103 102 101 105 104 105 104 103 Enterobacter ve diğer gram negatif bakteriler 103 * * * 103 * 104 103 E.coli Bulunmamalı 103 Bulunmamal ı 104 102 101 Salmonella Bulunmamalı * Bulunmamal ı * Bulunmamalı
Bitkisel hammaddelerde en yaygın olarak görülen mikotoksinler arasında ise fusarial toksinler, aflatoksinler, okratoksin, sitreoviridin ve penisilik asit bulunmaktadır. Bunlar arasında da en yaygını ve nispeten daha zehirli olanı ise aflatoksinlerdir. Brezilya pazarında bulunan tıbbi bitki droglarının ve bitkisel ürünlerin araştırıldığı bir çalışmada incelenen örneklerin %50’sinden fazlasının Amerikan Farmakopesi tarafından belirlenen mikrobiyal sayım sınırlarını aştığını göstermiştir.
Aynı zamanda yapılan diğer bilimsel araştırmalarla da Hindistan, Güney Afrika, Malezya, Endonezya ve Çin’den gelen bitkisel ham maddelerin bileşiminde mantar ve mikotoksinler yoluyla oluşmuş kontaminasyon tespit edilmiştir. Avrupa Farmakopesi limit olarak droglarda aflotoksin B1’in maksimum miktarını 2μg/kg; aflotoksin B1, B2, G1 ve G2’nin toplam miktarını ise maksimum 4 μg/kg olarak belirlemiştir (EU Commission, 2010).
Okratoksin limitleri farklı ülke otoritelerinde kullanılan droglara göre farklı olarak belirlenmiştir. Örneğin, küçük Hindistan cevizi, zencefil, zerdeçal, karabiber, meyan kökü ve ekstreleri için 15 μg/kg ile 80 μg/kg arasında değişmektedir. Bu limitler için ülkelerin kendi standartlarına bakılması gerekmektedir (Zhang ve ark., 2018).
Bitkisel ilaçların mikrobiyal kontaminasyonu, üretim ve pazarlamanın herhangi bir aşamasında meydana gelebilmektedir. Depolama ve işleme koşulları, nihai bitkisel ürünün kalitesini önemli ölçüde belirler. Bu sorunlar özellikle de tropikal ve subtropikal bölgelerde daha yaygındır, çünkü yüksek sıcaklık ve yüksek nem miktarı mantar büyümesine ve toksin üretimine daha elverişli bir ortam oluşmasına yol açmaktadır.
4.2.5. Pirolizidin Alkaloitleri
Pirolizidin alkaloidleri (PA), doğal olarak bitkiler tarafından otçullara karşı bir savunma mekanizması olarak üretilen ve temel olarak pirolizidin kimyasal yapısında olan alkaloidlerdir. 6.000’den fazla bitkide 660’tan fazla PA tanımlanmıştır ve bunların yaklaşık yarısı hepatotoksisite göstermektedir.
Pirolizidin alkaloitleri karaciğerde belli bir doz değeri aşıldığında ciddi hasarlara neden olabilen, karsinojenik (kanser yapıcı) ve genotoksik (genetik malzemede hasar oluşturucu) etkilere sahip kimyasal maddelerdir. Pirolizidin alkaloitlerini içeren bitkiler besin olarak tüketilen bitkilerle aynı ortamda bulunabildikleri için gıda maddesi olarak tüketilecek bitkilerin dikkatle toplanması ya da hasat edilmesi önemlidir.
İnsanlar için doğrudan risk oluşturan gıdalar ise bitki çayları, bazı baharatlar, bal ve polen gibi çiçekli bitkilerden elde edilen arıcılık ürünleridir. Tüm farklı gıda ürünlerinde aynı anda yüksek kontaminasyon seviyelerinin varlığı göz önüne alındığında akut maruziyet günde 1 ila 300 ng/kg vücut ağırlığı arasında ve daha genç yaş sınıflarındaki (bebeklerergenler) ortalama tüketiciler için günde 6 ila 170 ng/kg vücut ağırlığı arasında değişmektedir. Gıda takviyelerinin tüketimiyle ilgili PA’lara akut veya kısa süreli maruz kalmanın, takviye türüne bağlı olarak önemli ölçüde değişiklik gösterdiği tahmin edilmektedir.
İnfüzyonu takiben tüketilecek olan PA üreten bitki özlerinin tüketimi, günde 890 ng/kg vücut ağırlığına kadar yüksek maruziyet seviyelerine yol açmıştır. PA üreten bitkilere dayalı bir tablet/kapsülün yutulması, günde yaklaşık 12 veya 26 mcg/kg vücut ağırlığı akut/kısa süreli maruziyet seviyeleri tahminlerine karşılık gelmektedir. Polen bazlı takviyelerin tüketimi yoluyla akut/kısa süreli maruziyet, günde 3-44 ng/kg vücut ağırlığı aralığında çok daha düşük maruziyet tahminleri göstermiştir (EFSA Panel on Contaminants in the Food Chain, 2017).
HMPC’nin tavsiyelerine uygun olarak, bitmiş bitkisel ürünün maksimum günlük kullanım dozu 1.0 μg’dan fazla PA içermemelidir. Bu nedenle üretici, hesaplama için ürünün pozolojisini ve ayrıca bitkisel ekstrelerde drog/ekstre oranını dikkate alarak bitkisel ürünün maksimum PA içeriğini belirtmek zorundadır (EMA/HMPC, 2021).
4.2.6. Tropan Alkaloitleri
Tropan alkaloidleri (TA), Brassicaceae, Convolvulaceae, Moraceae ve Solanaceae cinslerine ait çok sayıda bitki tarafından üretilen sekonder bitki metabolitleridir. Bu türlerin bitki parçaları veya tohumları zehirlidir ve bitkilerin bulunduğu tarlada büyürlerse hasat sırasında bulaş olabilir, bunun sonucunda istenmeden gıdalara ve hayvan yemlerine girebilirler (EU Commission, 2021).
Şimdiye kadar çok sayıda bitkide 200’den fazla farklı tropan alkaloidi tanımlanmış olmasına rağmen, bunların toksikolojisine ilişkin ilgili veriler sınırlıdır. (-)-Hiyosiyamin ve (+)-hiyosiyamin’in rasematına atropin denir, (-)-hiyosiyamin ve (-)-skopolamin en çok çalışılan tropan alkaloidleri arasındadır ve enantiyomerlerinden farklı olarak, bu iki bileşik doğal olarak oluşur. Avrupa Gıda Güvenliği Otoritesi (European Food Safety Authority – EFSA), 2013 yılında (-)-hiyosiyamin ve (-)- skopolamin toplamı için 0,016 μg/kg vücut ağırlığı olacak şekilde maksimum akut referans dozu (grup ARfD) belirlemiştir (EFSA Panel on Contaminants in the Food Chain, 2013). Daha sonra, Official Journal of the European Union 2021 yılının ağustos ayında “Belirli gıda maddelerindeki maksimum tropan alkaloid seviyelerine ilişkin 1881/2006 Sayılı Yönetmelik (EC)” ile bu konuda limitler belirlemiştir (EU Commission, 2021). Limitler aşağıdaki tabloda belirtilmiştir.
Belirli gıda maddelerindeki maksimum tropan alkaloid seviyeleri
Gıda maddeleri Maksimum    tropan    alkaloidi    seviyesi (μg/kg) Bebekler  ve  küçük  çocuklar  için  işlenmiş darı,   sorgum,   karabuğday,   mısır   veya türevlerini   içeren   tahıl   bazlı   gıdalar   ve bebek mamaları 1,0 Atropin ve 1,0 skopolamin İşlenmemiş darı ve sorgum Toplam 5,0 atropin ve skopolamin Aşağıdakiler hariç işlenmemiş mısır; -Islak   öğütme   ile   işlenmesi   amaçlanan işlenmemiş mısır -Patlatmak için işlenmemiş mısır Toplam 15,0 atropin ve skopolamin İşlenmemiş karabuğday Toplam 10,0 atropin ve skopolamin -Patlatmalık mısır -Darı, sorgum ve mısırın nihai tüketici için piyasaya arzı -Darı,    sorgum    ve    mısırın    öğütülmüş ürünleri Toplam 5,0 atropin ve skopolamin -Nihai    tüketici    için    piyasaya    sürülen karabuğday -Karabuğdayın öğütülmüş ürünleri Toplam 10,0 atropin ve skopolamin Anason tohumlarının kuru üründen bitkisel infüzyonları  hariç,  kuru  üründen  bitkisel infüzyonlar Toplam 25,0 atropin ve skopolamin Anason tohumlarının kuru üründen bitkisel infüzyonlar Toplam 50,0 atropin ve skopolamin Sıvı üründen bitkisel infüzyonlar Toplam 0,20 atropin ve skopolamin
  4.3. Dış Kaynaklı Kalite Sorunlarının Çözümüne Yönelik Yaklaşımlar
Dış kaynaklı kalite sorunları üç yönlü açıdan ele alınabilir. Bunlar bitkisel hammaddenin yetiştirilmesi, bitkisel ürünün imalatı ve dağıtımı aşamalarıdır. İyi Tarım ve Toplama Uygulamalarının (GACP) titiz bir şekilde uygulanması, bitkisel hammaddelerin kalitesini artırmaya yönelik çok önemli bir adımdır. Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ), 2003 yılında tıbbi bitkiler için İyi Tarım ve Toplama Uygulamaları (GACP) hakkında kılavuzlar yayınlamıştır, bunun yanı sıra Avrupa Birliği, Çin ve Japonya gibi diğer ülkeler de bölgesel ve ulusal GACP kılavuzları geliştirmiştir. Bitkisel hammaddelerin işlenmesi ve bitkisel ürünlerin üretimi, İyi Üretim Uygulamalarına (GMP) uygun olmalıdır. Son aşama olarak da bitkisel ilaçların pazarlanması İyi Depolama Uygulamalarına (GSP) uygun olmalıdır.
Çin’de, 2004 yılından 2009 yılına kadar 63 ulusal GACP üssü (GACP’ye uygun olarak bitkisel hammaddelerin yetiştirildiği özel alanlar) sertifikalandırılmıştır. Ayrıca yaklaşık 11.000 km2’lik ekim alanına sahip 430 yerel GACP üssü bulunmaktadır. GACP’nin uygulanmasının ardından Çin’de yetiştirilen bitkisel ham maddelerin kalitesinin arttığı gözlemlenmiştir.
Bitkisel hammadde yetiştirilmesinde GACP yönergeleri uygulamalarına uyulması yasal olarak zorunlu hale getirilmelidir. Bu anlamda bitkisel ürün üretimi yapan şirketler kilit konumundadır. Ulusal yönetmeliklerin gerekliliklerine göre üretim yaparak, ürünlerinin kalitesini garanti etmelidirler (Zhang ve ark., 2012).
5. SONUÇ
Bitkisel droglar dünya genelinde, gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde hem ham haliyle hem de farklı hammaddelere dönüştürülerek gıda takviye ürünlerinde, kozmetikte, veterinerlikte, ilaç endüstrisinde kullanılmaktadır. Bu sebeple bitkisel droglar küresel pazarda önemli bir ekonomi oluşturmaktadır. Tıbbi bitkilerin ve bitkisel ürünlerin güvenlik, kalite ve etkinliğinin güvencesi, ele alınması gereken önemli bir konudur. Ülkelerin ilgili otoriteleri ve endüstriler arasındaki işbirliği ile bitkisel endüstrinin bu konuda büyük adımlar atabileceği açıktır.
Bununla birlikte, bitkisel drogların kullanımının doğru anlaşılması için güvenlilik ve etkililiğe ilişkin yöntemlerin ve kalite kontrol verilerinin standardizasyonu gereklidir. Bu nedenle, kalitelerini değerlendirmek için uluslararası kabul görmüş kılavuzlar oluşturmak esastır.
Üreticilerin, yüksek kaliteye sahip bitkisel hammadde ve bitkisel ürün geliştirebilmeleri için yüzleşmeleri gereken bir takım zorluklar bulunmaktadır. Ancak, GACP’nin titizlikle uygulanması ile kontaminasyon, tağşiş ve diğer sorunların riski en aza indirilebilmektedir. Modern analitik yöntemlerin uygulanması ile de kontrol edilebilir kaliteye sahip standart bitkisel ürünler üretilebilmektedir.
Ülkemizde öncelikle birçok firma tarafından dünya standartlarında ve en üst kalitede tıbbi ve aromatik bitki üretimi, sonrasında da gıda, kozmetik ve ilaç sanayinin kullandığı standardize bitkisel hammaddeler (ekstre, uçucu yağ, sabit yağ, vb) üretilmesi gerekmektedir. Çünkü kaliteli ve standardize hammadde bu işin olmazsa olmazıdır. Bitkisel hammaddeleri kullanan sektörlerce bitmiş ürün olarak fonksiyonel gıda, gıda takviyesi, bitkisel çay, bitkisel kozmetik ve bitkisel ilaçlar üretilerek hem Türkiye pazarında hem de dünya pazarlarında hak ettiğimiz noktaya sanayi, üniversite ve kamu kurumları işbirliği ile bir an önce varılmalıdır.
0 notes
alternatif-tip · 7 years
Link
Homeopati nedir? Homeopati sağlığa kavuşturma sistemi olup, benzeri benzer ile tedavi etme temeline dayanır. Homeopati kelimesi ‘homoion’ benzeri ve ‘pathos’ acı çekme kelimelerinden türetilmiştir. Homeopati tariate ilk defa doktor, kimyager ve eczacı olan Dr. Samuel Hahnemann tarafından kurulmuş ve geliştirilmiştir. Dr. S. Hahnemann (1755-1843) yıllar süren araştırmalrı ve gözlemleri sonucu şu görüşe varmışdı. ''Sağlıklı bir insan üzerinde bir doğal drogu mümkün olan en yüksek dozda alması, ve bunun sebep olabileceği hastalık belirtileri ile alınan maddenin karekteristik özelikleri aynıdır. Hahnemann 50 yıl süreyle yüzlerce deneyi araştırm yapmış ve bir çoğunuda kendi üzerinde denemiştir. Hahnemann bitki-, hayvan-, ve mineral drogları kulanılmıştır. Bunları D1-D30 dozajları arasında dilusyon ve globulilerini yapmışlardır. Bu gün 2000’den fazla bitki-, hayvan-, ve mineral doglarından homeopatik ilaçlar eldeedilmiştir. Benzeri benzeri ile tedavietme: Buna örnek olarak kahveyi verebiliriz. Kahve kalp çarpıntısı ve uykusuzluğa sebep olur. Bu nedenle kalp çarpıntısı ve uykusuzluğa sebep olan hastalık kahvenin yüksek sıvılaştırılmış formu ile tedaviedilebilir. Aynı şekilde yemek yapmak için soğan doğrarken kişinin gözleri yaşarır ve burnu akar. Buna benzer rahasızlığı olana soğantentürü verilirse hasta iyi olur. Hahnemann 1790 yıllında kına kına kabuğundan eldeettiği tentürle kendi üzerinde tedavi denemeleri yapmıştır. O zamanlar kına-kına sıtmaya karşı kuanılmıştır. Hahnemann kendi üzerinde yaptığı deneylerde kına-kına tentürü aynı sıtmada olduğu gibi rahatsızlıklara sebep olduğu tesbitedilmiştir. Anamnez (hastanın tıbbi hikayesi): Homeopat (homeopati uzmanı) hastası ile çok geniş çaplı bir anamnez uygular ve böylece hastası hakında bir fotograf ortaya çıkar. Homeopğat’ın sbraca sorularla hastanın yemek yeme sevgileri, psikolojik durumu, çevresi ile münasebetleri, korkuları veuyku durumu hakında bilgi edinilir. Böylece durumu öğrenilir ve uygun homeopatik tentürle tedavi edilir. Bu tür anamnez normal olarak 1-2 saat sürebilir. Uygun seçim (repertorisieren): Uygun olan tentürü seçmek oldukca zor bir işlemdir. Her bitki droğunun tentürü kendine has karektere sahiptir. Hastanın hastalık belitilerine bakılır ve drogun karekteristik özeliklerine bakılır ve uygun olan tentür seçilir. Sadece uygun olan olan tentürü seçmekte yetmez aynı zamanda uygun olan inceltmeyide (sulandırma, kuvvetlendirme) iyi bilmek gerkir. Sıvılaştırmak (İnceltmek, sulandırmak, kuvvetlendirmek): Homeopatik ilaç hastanın durumunu (semptom) hafif yükselmektedir, böylece bağışıklık sistemi harekete geçirmek için drogu mutlaka inceltmek (sulandırmak, sıvılştırmak, kuvvetlendirmek) gerekir, aksi halde istenen etkiyi elde etmek mümkün değildir. Ayrıca bir çok doğal drog zehirli olup inceltmeden alınırsa o zaman zehirlenmelere neden olabilir. Hahemann yaptığı araştırmalarda bir drogu ne kadar inceltirse o kadar etkisinin artığını tesbitetmiştir. Buna dinamikleşmede denir. İnceltme damlamalarda alkolle ve haplarda süt şekeri ile olur. Önce anadrog (anamadde) eldeedilir ve bu alkol veya süt şekeri ile inceltilir. Örneğin arı zehiri önce eldeedilir ve bundan bir kısım 9 kısım alkolle karıştırılarak, iyice çalkalanır ve homeopatide D1 adı ile anılan tentür eldeedilr. Bu tentürden bir kısım tekrar 9 kısım alkolle karıştırılır ve iyice çalkalandıktan sonra D2 tentürü eldeedilir. D2’den bir kısım 9 kısım alkolle karıştırılarak,iyice çalkalanır ve sonra D3 tentürü eldeedilir. Bu işlem D30’a kadar tekrarlanabilir. D1=1/10, D2=1/100, D3=1/1000’e eşittir. Buradaki çalkalama işlemi çok önemlidir, çünkü moleküllerin alkol içinde aynı oranda dagılması gerekir. Tenetür üreten firmalarda çok özel çalkalama aletleri mevcuttur ve çalkalama işlemi 2-3 hafta sürer. Örneğin: 1 gr. Boğankötü (Kaplanboğan) rendelendikten sonra bir şişeye konur ve üzerine 9 ml % 38-70 lik etanol (Alkohol) ilaveedilir ve güneş görmeyen bir yerde muhafaza edilir. Şişedeki nesne iki günde bir çalkalanılır ve 4-6 hafta sonra süzülerek homeopatide Aconitum D1" isimi ile anılan tentür eldeedilir. Bu çok zehirli olup asla kulanılmaz. Bundan 1 ml alınarak 9 ml etanolla karıştırılır ve çalkalanır (çalkalanma işi firmalarda özel çalkalayıcı aletlerele yapılır, böylece moleküller eşit oranda tam olarak yayılır.) Bu tentüre homeopati'de Aconitum D2 denir ve bundan 1 ml alınarak 9 ml etanolla karıştırılarak çalkalanılırsa D3 dozajlı tentür eldeedilir. Aconitumum D4'den aşağıdaki tentürlerin kulanılması mazurludur. Posyonlar: Hastanın anamnezini yapılıp ona uygun tentürün bulunması çok çok zor olduğundan bazı ilaç firmaları, bazı rahatsızlıklara karşı en çok kulanılan ve etili olan drogların tentürlerinden kompleks ilaçlar hazırlamışlardır. Bu kompleks ilaçlara posyonda denir. İlaçın seçimi: Hastanın durumu hastalığın kronik veya akut oluşuna göre farklı tentür (dilusyon, sulamdırma) veya globuli (küreçik şekilde haplar) verilir. Tentürün sulandırılarak (alkolle incelterek dilusyon) eldeedilen yüksek dilusyon damlası veya süt şekeri ile eldeedilen çeşitli oranlardaki globuli hastaya verilir. Homeopatik dilusyon veya globulilerin eteryağı, çay, kahve veya meyvesuyu ile alınmamalıdır. Homeopatik ilaçların saf suyla alınması gerekir. İlk kötüleşme: Dilusyon (damlama) veya globulinin (hap) alınmasından sonra hastanın genel durumunda geçici olarak kısa süreli bir kötüleşme olursa, bu korkulacak bir durum değildir. Hastanın geçiçi kötüleşmesi immün sisteminin vücuttaki rahatsızlık veren etkenlere (mikroplar..) karşı mücadele etkinliğini gösteren bir etkendir. İyileşme süreci: Homeopatide iyileşme diyince bütün vücudun iyileşmesi kastedilir, ortodoks tıpta hastalıklı organa lokal tedavi uygulanırken, burda sadece lokal değil bütün vücudun iyileşmesi amaclanır. Bu nedenle iyileşme diyince tam sağlığa kavuşma anlaşılır. Alternatif Tıp ve Alternatif Tedavi, bitkisel ürünler, sifamarket
0 notes
alternatif-tip · 7 years
Link
ÇENTİYAN Çok Yıllık | 0,5-1,5m | 6-9 Aylar | Ca,Ho,Na | Kökleri | ▼ Çentiyan, Enzian, Gentiana lutea  Çentiyan Syn: Swertia lutea Sarı Çentiyan Asterias lutea Güşad otu  Familyası: Çentiyangillerden, Enziangewâchse, Gentianaceae Drugları: Çentiyan kökü;Gentianae radix Çentiyan kökü çay, natürel ilaç, tentür ve ekstre yapımında kullanıl¬mak-tadır ve korumaya alındığından toplanması yasaktır. Giriş: Çentiya’nın bilinen 200 türü mevcut olup bunlardan Sarı Çentiyan şifa maksadı ile en çok ve en yaygın olarak kullanılan türdür. Bu nedenle burada sadece Çentiya’na yer vereceğiz. Çentiya’nın M.Ö (180-167) İlya Kralı Gentius tarafından kullanıldığı ve bu nedenle bu bitkinin Gentiana ismi ile anıldığı ve sonrada Plinius ve Dioskorides tarafından kullanıldığı bilinmektedir. İlk defa geniş çaplı araştırma ve tedavi deneyini Hahne-mann 1795’de gerçekleştirmiş ve onu diğer araştırmacılar takip etmiştir. Avrupa’nın Alpler, Prirenler ve Karpatlar gibi yüksek dağları ve çevresinde yetiştirmekte olup Türkiye’nin de Marmara ve Ege bölgesinin yüksek dağlarında (Bursa Uludağ ve Ödemiş Boz dağ) yetişmektedir. Bu bitkinin yok olma tehlikesi nedeni ile Avrupa’da korunmaya alınmış olup köklerinin sökülmesi yasaktır. Bitki uzman olmayanların bitki kökünü sökerek toplamaları çok zehirli ve tehlikeli olan Çöpleme kökü ile karış-tırılacağından yanlışlıkla toplanan kökler ölümlere sebep olabilir. Çünkü iki bitki birbirine çok benzer. Botanik: Çentiyan 50-150 cm boyunda gövdesi tüysüz, düz, yuvarlak, içi boş, sarımsı açık yeşil renkte, boyu 150 cm i bulabilir. Hatta nadiren 200 cm’de olduğu görülür. Yaprakları eliptik şekilde bir külah gibi yanları kalkık, mavimsi yeşil renkte, baştan uca doğru 5-7 adet yay şeklinde damarları uzanır, karşılıklı, bir sonraki ile çapraz, alt yaprakları 25-35 cm uzunluğunda 15-20 cm eninde olup üst yaprakları yanlara doğru çıktıkça küçülür. Çiçekleri yapraklarının külah şeklinde olması nedeniyle geriden içine sarı çiçekler doldurulmuş sepetleri andırır. Çiçek sepetinde 8-20 adet çiçek bulunur ve her çiçek kısa saplı, taç yaprakları altın sarısı renkli beş adet ve kama şeklindedir ve de döllenme tozlukları da aynı şekilde altın sarısı renktedir. Çiçekleri döllendikten sonra kapsüle dönü¬şür ve her kapsül takriben 100 tohum içerir. kökleri; ana ve yan kökler¬den oluşur, dış kabuğu grimsi esmer veya kırmızımsı esmer renkte bazen 100 cm uzunluğunda olabilir.  Yetiştirilmesi: Korunmaya alındığından Avrupa ülkelerinde toplanması yasaktır. Bu nedenle Çentiyan’dan drog elde eden firmalar kendi çiftlikle-rinde kültür bitkisi olarak yetiştirmektedirler. Yetiştirmek için sonba¬harda tohumları saksı, kasa, çamlık veya seralara ekilir ve Mayıs ortalarında tarla veya bahçelere 40x50 cm aralıklarla dikilir.  Hasat zamanı: Sonbaharda sökülerek çıkarılan kökleri yıkanır, kesilir, kurutulur, şayet tentürü yapılacaksa taze olarak işlenir.  Birleşimi: Çentiyan kökünün birleşimindeki maddeleri önemine göre şöyle sıralayabiliriz;  a) Secoiridoidglikozitler (Acı maddeler) %2-3,5 oranında olup bununda %90’ını Gentiopicrosid ve az miktarda (%0,03-0,1) Amarogentin içerir. Gentiopicrosidin (Gentiopikrin) acılık değeri 12.000 iken Ama-rogentinin acılık değeri 58.000.0000 olup bitki birleşimlerindeki en az maddedir.  b) Xanthon türevleri (Ksantonlar); Gentisin, İzogentisin, Metilgentisin ve Gentisein en önemlileridir.  c) Karbonhidrat türevleri; %30-55 arasında olup Sakarozlar, Genti-anozlar ve Gentiobiozları sayabiliriz.  d) Ayrıca az miktarda Taninler ve Eterik yağlar içerir.  Araştırmalar: Hayvanlar üzerinde bir düzine araştırmada Çentiyan ekstresi, tentürü veya kökünün bütün sindirim organlarındaki salgıları arttırıcı etkiye sahip olduğu tespit edilmiştir.  1) GLATYZEL ve HACKENBERG 1967’de Çentiyan ekstresi ile yaptıkları araştırmalarda mide asidi safrayı arttırdığını tespit etmişlerdir. (O.Leeser II.486)  2) UEKİ ve ekibi 1961’de Çentiyan kök ekstresi ile yaptığı araştır¬malarda Urlara karşı etkili olduğu tespit edilmiştir. (LBH.II.486)  3) BUCHNER Çentiyan kökü ile iki kişi üzerinde tedavi denemesi yapmış ve bu tedavi denemesi sonunda sindirim bozukluklarından; hazım-sızlık, kokuşma, ekşime, tahriş, bulantı, mide çevresindeki sıkışma, basınç iştahsızlık ve baş ağrısına karşı etkili olduğu tespit edilmiştir. WATZKE’de 2 denek üzerinde tedavi denemesi yapmış o da aynı neticeleri elde etmiştir. (LBH.II.486)  4) Zimmermann ve ekibi 1988’de 23-51 yaşları arasındaki 8 hasta üzerinde Çentiyan tentürü ile 8 gün süren tedavi denemesi yapmış-lardır. Başka bir gruba ise Kınakına tentürü verilmiştir. Bu karşılaş-tırmalı tedavi sonunda Kınakına’nın ateş düşürücü özelliğinin büyük olduğu ve Çentiyan tentürünün de buna yaın sayılabileceği tespit edilmiştir. (H.H.B. VI.238)  5) İltihaplı mide bağırsak rahatsızlıkları (gastrit ve enterit)olan 19 hasta üzerinde Çentiyan tentürü ile tedavi denemesi yapılmıştır ve bunlardan 16’sında iyileşme görülürken 3’ünde kötüleşme görülmüştür. (H.H.B. V.238) Tesir şekli: İştah açıcı, sindirim kolaylaştırıcı, safra ve mide asidini art¬tı-rıcı, immün sistemini arttırıcı (bağışıklık sistemini), zindelik verici, da-marları büzücü ve mikropları öldürücü özelliklere sahiptir.  Kullanılması:  a) Araştırmalara göre Çentiyan kökü tentürü ekstresi veya natürel ilacı başta sindirim zafiyeti, mide bağırsak iltihaplanmasına (gastrit ve enterit) karşı ve mide asidi ve safrayı arttırıcı olarak kullanılır.  b) Komisyon E’nin 30/11/1985 tarih ve 223 nolu ve de 13/03/1990 tarih ve 50 nolu Monografi bildirisine göre başta sindirim rahatsızlıklarından; iştahsızlık, tıkanma ve şişkinliğe karşı kullanılabileceği beyan edilmiştir.  c) Homeopati’ye göre başta sindirim rahatsızlıklarından; kokuşma, şiş-kinlik, hazımsızlık, bulantı ve iştahsızlık gibi rahatsızlıklara karşı kul-lanılır.  d) Halk arasında; Mide-bağırsak üşütmesi ve zafiyeti, karaciğer fonk-siyon yetersizliği, mide easidi yetersizliği (hipoasiditat), şişkinlik, ha-zımsızlık, kramplı kabızlık, halsizlik ve dermansızlığa karşı kul¬lanılır.  Çayı: Çentiyan kökünü hem haşlama (Infus hem de kaynatma (dekokt) şeklinde hazırlanması mümkündür.  a) 1 kahve kaşığı Çentiyan kökü demliğe konur ve üzerine 250-300 ml kaynar su doldurduktan sonra 5-10 dk demlenmesi beklenir ve sonra süzülerek içilir.  b) 1 kahve kaşığı Çentiyan kökü demliğe konur ve üzerine 250-300 ml soğuk su ilave edilir 5-10 saat bekledikten sonra kaynatılır ve 5-10 dk demlenmeye bıraktıktan sonra süzülerek içilir.  Çay Harmanları Gökçek İştah açıcı çay (şişkinlik, iştahsızlık ve hipoasidite) >30 gr Melek otu kökü >20 gr Kimyon tohumu >20 gr Kantaron otu >20 gr Çentiyan kökü >10 gr Kekik otu Gökçek Mide çayı (iştahsızlık ve hipoasidite ye karşı);  >30 gr Nane yaprağı >20 gr Çentiyan kökü >20 gr Turunç kabuğu >10 gr Pelin otu >20 gr Kimyon tohumu  Gökçek Hazımsızlık sindirim salgılarını ve safrayı arttırıcı çay; >30 gr Çentiyan kökü >30 gr Eğri kökü >20 gr Acıyonca yaprağı >10 gr Pelin otu >10 gr Tarçın kabuğu  Gökçek İştah çayı (iştahsızlık ve hazımsız.) >30 gr Eğri kökü >20 gr Nane yaprağı >20 gr Kedi otu kökü >20 gr Çentiyan kökü >10 gr Acıyonca yaprağı Gökçek Mide çayı (şişkinlik, iştahsızlık ve hipoasidite); >30 gr Çentiyan kökü >30 gr Civanperçemi otu >20 gr Kantaron otu >20 gr Kimyon Gökçek İştahsızlık çayı (iştahsızlık, hazımsızlık, tıkanma, şişkinlik);  >30 gr Melek otu kökü >20 gr Çentiyan kökü >30 gr Kimyon tohumu >20 gr Rezene tohumu Gökçek İştahsızlığa karşı çay (hazımsızlık, tıkanma, şişkinlik); >30 gr Rezene tohumu >30 gr Melek otu kökü >20 gr Çentiyan kökü >20 gr Kimyon tohumu Gökçek İştah çayı (hazımsızlık, tıkanma, şişkinlik ve iştahsızlık); >30 gr Zencefil kökü >30 gr Çentiyan kökü >30 gr Pelin otu >10 gr Kimyon tohumu Gökçek İştah çayı (hazımsızlık, tıkanma, şişkinlik ve iştahsızlık); >40 gr Melek otu kökü >30 gr Turunç kabuğu >20 gr Çentiyan kökü >10 gr Kimyon tohumu Gökçek Hazımsızlık tıkanma ve şişkinlikle birlikteyse; >30 gr Çentiyan kökü >30 gr Rezene tohumu >30 gr Kimyon tohumu >10 gr Turunç kabuğu  Homeopati’de: Eylül’den Kasım’a kadar Çentiyan kökü sökülür, yıkanır, ince kıyılır, 20 gr’ı bir şişeye konarak üzerine 80 ml %70’lik Alkol ilave edilerek 4-6 hafta sonra süzülerek Homeopati’de <<Gentiana Lutea>> ismi ile anılan tentür elde edilir. Bu tentürden günde 3-5 defa 10-15 damla alınır.  Hastalığın belirtileri (semptom):  1) Mide ekşimesi, iştahsızlık ve midede ağırlık hissi varsa  2) Başın büyükmüş gibi hissedilmesi 3) Ağzının kuru ve boğazda yapışkan balgam olması 4) Gaitanın çok ve sarımsı olması 5) Diz kapağında karıncalanma 6) Yemekten sonra ve temiz havada iyileşme Bu gibi hallerde Çentiyan tentürü kullanılır.  Yantesiri: Hamile kadınların ve fazla mide asidi (hiperasidite) olan kişilerin kullanmaması gerekir.  B) Çentiyan’ın 200’ün üzerinde alt türü bulunmaktadır, bunlardan ba¬zıları; Mavi Çentiyan (Gentiana aselpiadea), Çapraz Çentiyan (Gentian cruciata), Esmer Çentiyan ((Gentiana pannonica), Benekli Çentiyan (Gentian punctata) ve Kan Çentiyanı (Gentiana purpurea) sayabiliriz fakat bunların hiçbiri tıbbi maksatla kullanılmaz. Tıbbi maksatla sadece Sarı Çentiyan kullanılır. Alternatif Tıp ve Alternatif Tedavi, bitkisel ürünler, sifamarket
0 notes
alternatif-tip · 7 years
Link
 Kan dolaşımına yararlı şifalı bitkiler: Kalbi güçlendirici bitkiler olduğu gibi, kan dolaşımını güçlendiren ve dengeleyen bitkiler de vardır. Bu bitkilerin önde gelenleri sırasıyla: Ökseotu, sarmısak, alıç, hindiba, civanperçemi, atkestanesi, ıhlamur, kediotu kökü, biberiye, paprika, zencefil. Görüldüğü gibi bu bitkilerin bazıları kalbi güçlendirmede de kullanılan bitkilerdir. Ama ayrıca, damarları genişletici, yüzeysel kan dolaşımını uyarıcı ve idrar arttırıcı bitkilerin de kullanılması gerekir. Bu çeşitliliğin nedeni, bedenin sınırlı bir bölgesindeki rahatsızlığın, beden bütünlüğü içindeki öteki sistemlerde oluşan bir dizi aksaklıklardan kaynaklanıyor olabileceği kuramına bağlıdır. İdrar arttırıcı bitkiler (diuretika): Kan dolaşımı bozukluklarında, sistemde oluşan sıvı birikimlerini dışkılayabilmesi için bedene yardım edilmesi kaçınılmazdır. Eğer kalp zayıfsa ve bu nedenle kanın böbreklerden geçmesini sağlayamıyorsa veya toplardamar sistemi (özellikle bacaklardaki) güçsüzse, bedenin bazı bölgelerinde sıvı birikimi (ödem) oluşur. Bu durumda, hindiba, inci çiçeği, civanperçemi, fasulye kabuğu etkilidir ve uygundur. Kan dolaşımı rahatsızlıklarında kullanılabilen bu bitkilerin içinde, konuya en uygun olanı hindibadır. Kalbin gücün�� arttırmak için herhangi bir idrar arttırıcı drog kullanıldığında, potasyum dengesi bozulabilir ve kalp rahatsızlığı bu yüzden önemli boyutlara ulaşabilir. Bu nedenle, tıbbi tedavilerde kullanılan idrar arttırıcıların yanı sıra potasyum da kullandırılır. Ama hindiba kullanımında bu tür sorunlar görülmez, çünkü hindiba zaten bol miktarda potasyum içerir. Sinir sistemini güçlendirici bitkiler (Neurotonic): Korku ve stres, tanımı olanaksız dolaşım sistemi aksaklıklarına (kardiyovasküler sistem) yol açabilir. Kişinin bedensel ve ruhsal özellikleri bu durumda başlıca etkenlerdir. Tüm kalp ve kan dolaşımı aksaklıklarında, rahatlatıcı ve sinir sistemini güçlendirici droglar mutlaka kullanılmalıdır. Çünkü bu tür rahatsızlıklar genellikle korku ve stresten kaynaklanabilir. Önerilebilecek bitkiler: kediotu kökü, arslankuyruğu, oğulotu, papatya, ıhlamur, yulaf, frenk kimyonu. Rahatsızlığın özelliklerine uygun bitki seçimi için, kitabın şifalı bitkiler bölümüne bakılmalıdır. Bilinçli kullanıldığında, şifalı bitkilerle tedavi bilimi(Fitoterapi), kan dolaşımı aksaklıklarına karşı kullanılabilecek pek çok olanak sunabilir. Ama bu tür rahatsızlıkların doktor kontrolünde tedavi edilmesi gereği kesinlikle unutulmamalıdır! Bazı hastalıkların özelliklerini gözden geçirirken, her insanın kendine özgü bir yapıya sahip olduğunu da unutmamalıyız. İnsan, bir ders kitabı değildir! Alternatif Tıp ve Alternatif Tedavi, bitkisel ürünler, sifamarket
0 notes
alternatif-tip · 7 years
Link
ÇENTİYAN Çok Yıllık | 0,5-1,5m | 6-9 Aylar | Ca,Ho,Na | Kökleri | ▼ Çentiyan, Enzian, Gentiana lutea  Çentiyan Syn: Swertia lutea Sarı Çentiyan Asterias lutea Güşad otu  Familyası: Çentiyangillerden, Enziangewâchse, Gentianaceae Drugları: Çentiyan kökü;Gentianae radix Çentiyan kökü çay, natürel ilaç, tentür ve ekstre yapımında kullanıl¬mak-tadır ve korumaya alındığından toplanması yasaktır. Giriş: Çentiya’nın bilinen 200 türü mevcut olup bunlardan Sarı Çentiyan şifa maksadı ile en çok ve en yaygın olarak kullanılan türdür. Bu nedenle burada sadece Çentiya’na yer vereceğiz. Çentiya’nın M.Ö (180-167) İlya Kralı Gentius tarafından kullanıldığı ve bu nedenle bu bitkinin Gentiana ismi ile anıldığı ve sonrada Plinius ve Dioskorides tarafından kullanıldığı bilinmektedir. İlk defa geniş çaplı araştırma ve tedavi deneyini Hahne-mann 1795’de gerçekleştirmiş ve onu diğer araştırmacılar takip etmiştir. Avrupa’nın Alpler, Prirenler ve Karpatlar gibi yüksek dağları ve çevresinde yetiştirmekte olup Türkiye’nin de Marmara ve Ege bölgesinin yüksek dağlarında (Bursa Uludağ ve Ödemiş Boz dağ) yetişmektedir. Bu bitkinin yok olma tehlikesi nedeni ile Avrupa’da korunmaya alınmış olup köklerinin sökülmesi yasaktır. Bitki uzman olmayanların bitki kökünü sökerek toplamaları çok zehirli ve tehlikeli olan Çöpleme kökü ile karış-tırılacağından yanlışlıkla toplanan kökler ölümlere sebep olabilir. Çünkü iki bitki birbirine çok benzer. Botanik: Çentiyan 50-150 cm boyunda gövdesi tüysüz, düz, yuvarlak, içi boş, sarımsı açık yeşil renkte, boyu 150 cm i bulabilir. Hatta nadiren 200 cm’de olduğu görülür. Yaprakları eliptik şekilde bir külah gibi yanları kalkık, mavimsi yeşil renkte, baştan uca doğru 5-7 adet yay şeklinde damarları uzanır, karşılıklı, bir sonraki ile çapraz, alt yaprakları 25-35 cm uzunluğunda 15-20 cm eninde olup üst yaprakları yanlara doğru çıktıkça küçülür. Çiçekleri yapraklarının külah şeklinde olması nedeniyle geriden içine sarı çiçekler doldurulmuş sepetleri andırır. Çiçek sepetinde 8-20 adet çiçek bulunur ve her çiçek kısa saplı, taç yaprakları altın sarısı renkli beş adet ve kama şeklindedir ve de döllenme tozlukları da aynı şekilde altın sarısı renktedir. Çiçekleri döllendikten sonra kapsüle dönü¬şür ve her kapsül takriben 100 tohum içerir. kökleri; ana ve yan kökler¬den oluşur, dış kabuğu grimsi esmer veya kırmızımsı esmer renkte bazen 100 cm uzunluğunda olabilir.  Yetiştirilmesi: Korunmaya alındığından Avrupa ülkelerinde toplanması yasaktır. Bu nedenle Çentiyan’dan drog elde eden firmalar kendi çiftlikle-rinde kültür bitkisi olarak yetiştirmektedirler. Yetiştirmek için sonba¬harda tohumları saksı, kasa, çamlık veya seralara ekilir ve Mayıs ortalarında tarla veya bahçelere 40x50 cm aralıklarla dikilir.  Hasat zamanı: Sonbaharda sökülerek çıkarılan kökleri yıkanır, kesilir, kurutulur, şayet tentürü yapılacaksa taze olarak işlenir.  Birleşimi: Çentiyan kökünün birleşimindeki maddeleri önemine göre şöyle sıralayabiliriz;  a) Secoiridoidglikozitler (Acı maddeler) %2-3,5 oranında olup bununda %90’ını Gentiopicrosid ve az miktarda (%0,03-0,1) Amarogentin içerir. Gentiopicrosidin (Gentiopikrin) acılık değeri 12.000 iken Ama-rogentinin acılık değeri 58.000.0000 olup bitki birleşimlerindeki en az maddedir.  b) Xanthon türevleri (Ksantonlar); Gentisin, İzogentisin, Metilgentisin ve Gentisein en önemlileridir.  c) Karbonhidrat türevleri; %30-55 arasında olup Sakarozlar, Genti-anozlar ve Gentiobiozları sayabiliriz.  d) Ayrıca az miktarda Taninler ve Eterik yağlar içerir.  Araştırmalar: Hayvanlar üzerinde bir düzine araştırmada Çentiyan ekstresi, tentürü veya kökünün bütün sindirim organlarındaki salgıları arttırıcı etkiye sahip olduğu tespit edilmiştir.  1) GLATYZEL ve HACKENBERG 1967’de Çentiyan ekstresi ile yaptıkları araştırmalarda mide asidi safrayı arttırdığını tespit etmişlerdir. (O.Leeser II.486)  2) UEKİ ve ekibi 1961’de Çentiyan kök ekstresi ile yaptığı araştır¬malarda Urlara karşı etkili olduğu tespit edilmiştir. (LBH.II.486)  3) BUCHNER Çentiyan kökü ile iki kişi üzerinde tedavi denemesi yapmış ve bu tedavi denemesi sonunda sindirim bozukluklarından; hazım-sızlık, kokuşma, ekşime, tahriş, bulantı, mide çevresindeki sıkışma, basınç iştahsızlık ve baş ağrısına karşı etkili olduğu tespit edilmiştir. WATZKE’de 2 denek üzerinde tedavi denemesi yapmış o da aynı neticeleri elde etmiştir. (LBH.II.486)  4) Zimmermann ve ekibi 1988’de 23-51 yaşları arasındaki 8 hasta üzerinde Çentiyan tentürü ile 8 gün süren tedavi denemesi yapmış-lardır. Başka bir gruba ise Kınakına tentürü verilmiştir. Bu karşılaş-tırmalı tedavi sonunda Kınakına’nın ateş düşürücü özelliğinin büyük olduğu ve Çentiyan tentürünün de buna yaın sayılabileceği tespit edilmiştir. (H.H.B. VI.238)  5) İltihaplı mide bağırsak rahatsızlıkları (gastrit ve enterit)olan 19 hasta üzerinde Çentiyan tentürü ile tedavi denemesi yapılmıştır ve bunlardan 16’sında iyileşme görülürken 3’ünde kötüleşme görülmüştür. (H.H.B. V.238) Tesir şekli: İştah açıcı, sindirim kolaylaştırıcı, safra ve mide asidini art¬tı-rıcı, immün sistemini arttırıcı (bağışıklık sistemini), zindelik verici, da-marları büzücü ve mikropları öldürücü özelliklere sahiptir.  Kullanılması:  a) Araştırmalara göre Çentiyan kökü tentürü ekstresi veya natürel ilacı başta sindirim zafiyeti, mide bağırsak iltihaplanmasına (gastrit ve enterit) karşı ve mide asidi ve safrayı arttırıcı olarak kullanılır.  b) Komisyon E’nin 30/11/1985 tarih ve 223 nolu ve de 13/03/1990 tarih ve 50 nolu Monografi bildirisine göre başta sindirim rahatsızlıklarından; iştahsızlık, tıkanma ve şişkinliğe karşı kullanılabileceği beyan edilmiştir.  c) Homeopati’ye göre başta sindirim rahatsızlıklarından; kokuşma, şiş-kinlik, hazımsızlık, bulantı ve iştahsızlık gibi rahatsızlıklara karşı kul-lanılır.  d) Halk arasında; Mide-bağırsak üşütmesi ve zafiyeti, karaciğer fonk-siyon yetersizliği, mide easidi yetersizliği (hipoasiditat), şişkinlik, ha-zımsızlık, kramplı kabızlık, halsizlik ve dermansızlığa karşı kul¬lanılır.  Çayı: Çentiyan kökünü hem haşlama (Infus hem de kaynatma (dekokt) şeklinde hazırlanması mümkündür.  a) 1 kahve kaşığı Çentiyan kökü demliğe konur ve üzerine 250-300 ml kaynar su doldurduktan sonra 5-10 dk demlenmesi beklenir ve sonra süzülerek içilir.  b) 1 kahve kaşığı Çentiyan kökü demliğe konur ve üzerine 250-300 ml soğuk su ilave edilir 5-10 saat bekledikten sonra kaynatılır ve 5-10 dk demlenmeye bıraktıktan sonra süzülerek içilir.  Çay Harmanları Gökçek İştah açıcı çay (şişkinlik, iştahsızlık ve hipoasidite) >30 gr Melek otu kökü >20 gr Kimyon tohumu >20 gr Kantaron otu >20 gr Çentiyan kökü >10 gr Kekik otu Gökçek Mide çayı (iştahsızlık ve hipoasidite ye karşı);  >30 gr Nane yaprağı >20 gr Çentiyan kökü >20 gr Turunç kabuğu >10 gr Pelin otu >20 gr Kimyon tohumu  Gökçek Hazımsızlık sindirim salgılarını ve safrayı arttırıcı çay; >30 gr Çentiyan kökü >30 gr Eğri kökü >20 gr Acıyonca yaprağı >10 gr Pelin otu >10 gr Tarçın kabuğu  Gökçek İştah çayı (iştahsızlık ve hazımsız.) >30 gr Eğri kökü >20 gr Nane yaprağı >20 gr Kedi otu kökü >20 gr Çentiyan kökü >10 gr Acıyonca yaprağı Gökçek Mide çayı (şişkinlik, iştahsızlık ve hipoasidite); >30 gr Çentiyan kökü >30 gr Civanperçemi otu >20 gr Kantaron otu >20 gr Kimyon Gökçek İştahsızlık çayı (iştahsızlık, hazımsızlık, tıkanma, şişkinlik);  >30 gr Melek otu kökü >20 gr Çentiyan kökü >30 gr Kimyon tohumu >20 gr Rezene tohumu Gökçek İştahsızlığa karşı çay (hazımsızlık, tıkanma, şişkinlik); >30 gr Rezene tohumu >30 gr Melek otu kökü >20 gr Çentiyan kökü >20 gr Kimyon tohumu Gökçek İştah çayı (hazımsızlık, tıkanma, şişkinlik ve iştahsızlık); >30 gr Zencefil kökü >30 gr Çentiyan kökü >30 gr Pelin otu >10 gr Kimyon tohumu Gökçek İştah çayı (hazımsızlık, tıkanma, şişkinlik ve iştahsızlık); >40 gr Melek otu kökü >30 gr Turunç kabuğu >20 gr Çentiyan kökü >10 gr Kimyon tohumu Gökçek Hazımsızlık tıkanma ve şişkinlikle birlikteyse; >30 gr Çentiyan kökü >30 gr Rezene tohumu >30 gr Kimyon tohumu >10 gr Turunç kabuğu  Homeopati’de: Eylül’den Kasım’a kadar Çentiyan kökü sökülür, yıkanır, ince kıyılır, 20 gr’ı bir şişeye konarak üzerine 80 ml %70’lik Alkol ilave edilerek 4-6 hafta sonra süzülerek Homeopati’de <<Gentiana Lutea>> ismi ile anılan tentür elde edilir. Bu tentürden günde 3-5 defa 10-15 damla alınır.  Hastalığın belirtileri (semptom):  1) Mide ekşimesi, iştahsızlık ve midede ağırlık hissi varsa  2) Başın büyükmüş gibi hissedilmesi 3) Ağzının kuru ve boğazda yapışkan balgam olması 4) Gaitanın çok ve sarımsı olması 5) Diz kapağında karıncalanma 6) Yemekten sonra ve temiz havada iyileşme Bu gibi hallerde Çentiyan tentürü kullanılır.  Yantesiri: Hamile kadınların ve fazla mide asidi (hiperasidite) olan kişilerin kullanmaması gerekir.  B) Çentiyan’ın 200’ün üzerinde alt türü bulunmaktadır, bunlardan ba¬zıları; Mavi Çentiyan (Gentiana aselpiadea), Çapraz Çentiyan (Gentian cruciata), Esmer Çentiyan ((Gentiana pannonica), Benekli Çentiyan (Gentian punctata) ve Kan Çentiyanı (Gentiana purpurea) sayabiliriz fakat bunların hiçbiri tıbbi maksatla kullanılmaz. Tıbbi maksatla sadece Sarı Çentiyan kullanılır. Alternatif Tıp ve Alternatif Tedavi, bitkisel ürünler, sifamarket
0 notes
alternatif-tip · 7 years
Link
ÇENTİYAN Çok Yıllık | 0,5-1,5m | 6-9 Aylar | Ca,Ho,Na | Kökleri | ▼ Çentiyan, Enzian, Gentiana lutea  Çentiyan Syn: Swertia lutea Sarı Çentiyan Asterias lutea Güşad otu  Familyası: Çentiyangillerden, Enziangewâchse, Gentianaceae Drugları: Çentiyan kökü;Gentianae radix Çentiyan kökü çay, natürel ilaç, tentür ve ekstre yapımında kullanıl¬mak-tadır ve korumaya alındığından toplanması yasaktır. Giriş: Çentiya’nın bilinen 200 türü mevcut olup bunlardan Sarı Çentiyan şifa maksadı ile en çok ve en yaygın olarak kullanılan türdür. Bu nedenle burada sadece Çentiya’na yer vereceğiz. Çentiya’nın M.Ö (180-167) İlya Kralı Gentius tarafından kullanıldığı ve bu nedenle bu bitkinin Gentiana ismi ile anıldığı ve sonrada Plinius ve Dioskorides tarafından kullanıldığı bilinmektedir. İlk defa geniş çaplı araştırma ve tedavi deneyini Hahne-mann 1795’de gerçekleştirmiş ve onu diğer araştırmacılar takip etmiştir. Avrupa’nın Alpler, Prirenler ve Karpatlar gibi yüksek dağları ve çevresinde yetiştirmekte olup Türkiye’nin de Marmara ve Ege bölgesinin yüksek dağlarında (Bursa Uludağ ve Ödemiş Boz dağ) yetişmektedir. Bu bitkinin yok olma tehlikesi nedeni ile Avrupa’da korunmaya alınmış olup köklerinin sökülmesi yasaktır. Bitki uzman olmayanların bitki kökünü sökerek toplamaları çok zehirli ve tehlikeli olan Çöpleme kökü ile karış-tırılacağından yanlışlıkla toplanan kökler ölümlere sebep olabilir. Çünkü iki bitki birbirine çok benzer. Botanik: Çentiyan 50-150 cm boyunda gövdesi tüysüz, düz, yuvarlak, içi boş, sarımsı açık yeşil renkte, boyu 150 cm i bulabilir. Hatta nadiren 200 cm’de olduğu görülür. Yaprakları eliptik şekilde bir külah gibi yanları kalkık, mavimsi yeşil renkte, baştan uca doğru 5-7 adet yay şeklinde damarları uzanır, karşılıklı, bir sonraki ile çapraz, alt yaprakları 25-35 cm uzunluğunda 15-20 cm eninde olup üst yaprakları yanlara doğru çıktıkça küçülür. Çiçekleri yapraklarının külah şeklinde olması nedeniyle geriden içine sarı çiçekler doldurulmuş sepetleri andırır. Çiçek sepetinde 8-20 adet çiçek bulunur ve her çiçek kısa saplı, taç yaprakları altın sarısı renkli beş adet ve kama şeklindedir ve de döllenme tozlukları da aynı şekilde altın sarısı renktedir. Çiçekleri döllendikten sonra kapsüle dönü¬şür ve her kapsül takriben 100 tohum içerir. kökleri; ana ve yan kökler¬den oluşur, dış kabuğu grimsi esmer veya kırmızımsı esmer renkte bazen 100 cm uzunluğunda olabilir.  Yetiştirilmesi: Korunmaya alındığından Avrupa ülkelerinde toplanması yasaktır. Bu nedenle Çentiyan’dan drog elde eden firmalar kendi çiftlikle-rinde kültür bitkisi olarak yetiştirmektedirler. Yetiştirmek için sonba¬harda tohumları saksı, kasa, çamlık veya seralara ekilir ve Mayıs ortalarında tarla veya bahçelere 40x50 cm aralıklarla dikilir.  Hasat zamanı: Sonbaharda sökülerek çıkarılan kökleri yıkanır, kesilir, kurutulur, şayet tentürü yapılacaksa taze olarak işlenir.  Birleşimi: Çentiyan kökünün birleşimindeki maddeleri önemine göre şöyle sıralayabiliriz;  a) Secoiridoidglikozitler (Acı maddeler) %2-3,5 oranında olup bununda %90’ını Gentiopicrosid ve az miktarda (%0,03-0,1) Amarogentin içerir. Gentiopicrosidin (Gentiopikrin) acılık değeri 12.000 iken Ama-rogentinin acılık değeri 58.000.0000 olup bitki birleşimlerindeki en az maddedir.  b) Xanthon türevleri (Ksantonlar); Gentisin, İzogentisin, Metilgentisin ve Gentisein en önemlileridir.  c) Karbonhidrat türevleri; %30-55 arasında olup Sakarozlar, Genti-anozlar ve Gentiobiozları sayabiliriz.  d) Ayrıca az miktarda Taninler ve Eterik yağlar içerir.  Araştırmalar: Hayvanlar üzerinde bir düzine araştırmada Çentiyan ekstresi, tentürü veya kökünün bütün sindirim organlarındaki salgıları arttırıcı etkiye sahip olduğu tespit edilmiştir.  1) GLATYZEL ve HACKENBERG 1967’de Çentiyan ekstresi ile yaptıkları araştırmalarda mide asidi safrayı arttırdığını tespit etmişlerdir. (O.Leeser II.486)  2) UEKİ ve ekibi 1961’de Çentiyan kök ekstresi ile yaptığı araştır¬malarda Urlara karşı etkili olduğu tespit edilmiştir. (LBH.II.486)  3) BUCHNER Çentiyan kökü ile iki kişi üzerinde tedavi denemesi yapmış ve bu tedavi denemesi sonunda sindirim bozukluklarından; hazım-sızlık, kokuşma, ekşime, tahriş, bulantı, mide çevresindeki sıkışma, basınç iştahsızlık ve baş ağrısına karşı etkili olduğu tespit edilmiştir. WATZKE’de 2 denek üzerinde tedavi denemesi yapmış o da aynı neticeleri elde etmiştir. (LBH.II.486)  4) Zimmermann ve ekibi 1988’de 23-51 yaşları arasındaki 8 hasta üzerinde Çentiyan tentürü ile 8 gün süren tedavi denemesi yapmış-lardır. Başka bir gruba ise Kınakına tentürü verilmiştir. Bu karşılaş-tırmalı tedavi sonunda Kınakına’nın ateş düşürücü özelliğinin büyük olduğu ve Çentiyan tentürünün de buna yaın sayılabileceği tespit edilmiştir. (H.H.B. VI.238)  5) İltihaplı mide bağırsak rahatsızlıkları (gastrit ve enterit)olan 19 hasta üzerinde Çentiyan tentürü ile tedavi denemesi yapılmıştır ve bunlardan 16’sında iyileşme görülürken 3’ünde kötüleşme görülmüştür. (H.H.B. V.238) Tesir şekli: İştah açıcı, sindirim kolaylaştırıcı, safra ve mide asidini art¬tı-rıcı, immün sistemini arttırıcı (bağışıklık sistemini), zindelik verici, da-marları büzücü ve mikropları öldürücü özelliklere sahiptir.  Kullanılması:  a) Araştırmalara göre Çentiyan kökü tentürü ekstresi veya natürel ilacı başta sindirim zafiyeti, mide bağırsak iltihaplanmasına (gastrit ve enterit) karşı ve mide asidi ve safrayı arttırıcı olarak kullanılır.  b) Komisyon E’nin 30/11/1985 tarih ve 223 nolu ve de 13/03/1990 tarih ve 50 nolu Monografi bildirisine göre başta sindirim rahatsızlıklarından; iştahsızlık, tıkanma ve şişkinliğe karşı kullanılabileceği beyan edilmiştir.  c) Homeopati’ye göre başta sindirim rahatsızlıklarından; kokuşma, şiş-kinlik, hazımsızlık, bulantı ve iştahsızlık gibi rahatsızlıklara karşı kul-lanılır.  d) Halk arasında; Mide-bağırsak üşütmesi ve zafiyeti, karaciğer fonk-siyon yetersizliği, mide easidi yetersizliği (hipoasiditat), şişkinlik, ha-zımsızlık, kramplı kabızlık, halsizlik ve dermansızlığa karşı kul¬lanılır.  Çayı: Çentiyan kökünü hem haşlama (Infus hem de kaynatma (dekokt) şeklinde hazırlanması mümkündür.  a) 1 kahve kaşığı Çentiyan kökü demliğe konur ve üzerine 250-300 ml kaynar su doldurduktan sonra 5-10 dk demlenmesi beklenir ve sonra süzülerek içilir.  b) 1 kahve kaşığı Çentiyan kökü demliğe konur ve üzerine 250-300 ml soğuk su ilave edilir 5-10 saat bekledikten sonra kaynatılır ve 5-10 dk demlenmeye bıraktıktan sonra süzülerek içilir.  Çay Harmanları Gökçek İştah açıcı çay (şişkinlik, iştahsızlık ve hipoasidite) >30 gr Melek otu kökü >20 gr Kimyon tohumu >20 gr Kantaron otu >20 gr Çentiyan kökü >10 gr Kekik otu Gökçek Mide çayı (iştahsızlık ve hipoasidite ye karşı);  >30 gr Nane yaprağı >20 gr Çentiyan kökü >20 gr Turunç kabuğu >10 gr Pelin otu >20 gr Kimyon tohumu  Gökçek Hazımsızlık sindirim salgılarını ve safrayı arttırıcı çay; >30 gr Çentiyan kökü >30 gr Eğri kökü >20 gr Acıyonca yaprağı >10 gr Pelin otu >10 gr Tarçın kabuğu  Gökçek İştah çayı (iştahsızlık ve hazımsız.) >30 gr Eğri kökü >20 gr Nane yaprağı >20 gr Kedi otu kökü >20 gr Çentiyan kökü >10 gr Acıyonca yaprağı Gökçek Mide çayı (şişkinlik, iştahsızlık ve hipoasidite); >30 gr Çentiyan kökü >30 gr Civanperçemi otu >20 gr Kantaron otu >20 gr Kimyon Gökçek İştahsızlık çayı (iştahsızlık, hazımsızlık, tıkanma, şişkinlik);  >30 gr Melek otu kökü >20 gr Çentiyan kökü >30 gr Kimyon tohumu >20 gr Rezene tohumu Gökçek İştahsızlığa karşı çay (hazımsızlık, tıkanma, şişkinlik); >30 gr Rezene tohumu >30 gr Melek otu kökü >20 gr Çentiyan kökü >20 gr Kimyon tohumu Gökçek İştah çayı (hazımsızlık, tıkanma, şişkinlik ve iştahsızlık); >30 gr Zencefil kökü >30 gr Çentiyan kökü >30 gr Pelin otu >10 gr Kimyon tohumu Gökçek İştah çayı (hazımsızlık, tıkanma, şişkinlik ve iştahsızlık); >40 gr Melek otu kökü >30 gr Turunç kabuğu >20 gr Çentiyan kökü >10 gr Kimyon tohumu Gökçek Hazımsızlık tıkanma ve şişkinlikle birlikteyse; >30 gr Çentiyan kökü >30 gr Rezene tohumu >30 gr Kimyon tohumu >10 gr Turunç kabuğu  Homeopati’de: Eylül’den Kasım’a kadar Çentiyan kökü sökülür, yıkanır, ince kıyılır, 20 gr’ı bir şişeye konarak üzerine 80 ml %70’lik Alkol ilave edilerek 4-6 hafta sonra süzülerek Homeopati’de <<Gentiana Lutea>> ismi ile anılan tentür elde edilir. Bu tentürden günde 3-5 defa 10-15 damla alınır.  Hastalığın belirtileri (semptom):  1) Mide ekşimesi, iştahsızlık ve midede ağırlık hissi varsa  2) Başın büyükmüş gibi hissedilmesi 3) Ağzının kuru ve boğazda yapışkan balgam olması 4) Gaitanın çok ve sarımsı olması 5) Diz kapağında karıncalanma 6) Yemekten sonra ve temiz havada iyileşme Bu gibi hallerde Çentiyan tentürü kullanılır.  Yantesiri: Hamile kadınların ve fazla mide asidi (hiperasidite) olan kişilerin kullanmaması gerekir.  B) Çentiyan’ın 200’ün üzerinde alt türü bulunmaktadır, bunlardan ba¬zıları; Mavi Çentiyan (Gentiana aselpiadea), Çapraz Çentiyan (Gentian cruciata), Esmer Çentiyan ((Gentiana pannonica), Benekli Çentiyan (Gentian punctata) ve Kan Çentiyanı (Gentiana purpurea) sayabiliriz fakat bunların hiçbiri tıbbi maksatla kullanılmaz. Tıbbi maksatla sadece Sarı Çentiyan kullanılır. Alternatif Tıp ve Alternatif Tedavi, bitkisel ürünler, sifamarket
0 notes
alternatif-tip · 7 years
Link
 Kan dolaşımına yararlı şifalı bitkiler: Kalbi güçlendirici bitkiler olduğu gibi, kan dolaşımını güçlendiren ve dengeleyen bitkiler de vardır. Bu bitkilerin önde gelenleri sırasıyla: Ökseotu, sarmısak, alıç, hindiba, civanperçemi, atkestanesi, ıhlamur, kediotu kökü, biberiye, paprika, zencefil. Görüldüğü gibi bu bitkilerin bazıları kalbi güçlendirmede de kullanılan bitkilerdir. Ama ayrıca, damarları genişletici, yüzeysel kan dolaşımını uyarıcı ve idrar arttırıcı bitkilerin de kullanılması gerekir. Bu çeşitliliğin nedeni, bedenin sınırlı bir bölgesindeki rahatsızlığın, beden bütünlüğü içindeki öteki sistemlerde oluşan bir dizi aksaklıklardan kaynaklanıyor olabileceği kuramına bağlıdır. İdrar arttırıcı bitkiler (diuretika): Kan dolaşımı bozukluklarında, sistemde oluşan sıvı birikimlerini dışkılayabilmesi için bedene yardım edilmesi kaçınılmazdır. Eğer kalp zayıfsa ve bu nedenle kanın böbreklerden geçmesini sağlayamıyorsa veya toplardamar sistemi (özellikle bacaklardaki) güçsüzse, bedenin bazı bölgelerinde sıvı birikimi (ödem) oluşur. Bu durumda, hindiba, inci çiçeği, civanperçemi, fasulye kabuğu etkilidir ve uygundur. Kan dolaşımı rahatsızlıklarında kullanılabilen bu bitkilerin içinde, konuya en uygun olanı hindibadır. Kalbin gücünü arttırmak için herhangi bir idrar arttırıcı drog kullanıldığında, potasyum dengesi bozulabilir ve kalp rahatsızlığı bu yüzden önemli boyutlara ulaşabilir. Bu nedenle, tıbbi tedavilerde kullanılan idrar arttırıcıların yanı sıra potasyum da kullandırılır. Ama hindiba kullanımında bu tür sorunlar görülmez, çünkü hindiba zaten bol miktarda potasyum içerir. Sinir sistemini güçlendirici bitkiler (Neurotonic): Korku ve stres, tanımı olanaksız dolaşım sistemi aksaklıklarına (kardiyovasküler sistem) yol açabilir. Kişinin bedensel ve ruhsal özellikleri bu durumda başlıca etkenlerdir. Tüm kalp ve kan dolaşımı aksaklıklarında, rahatlatıcı ve sinir sistemini güçlendirici droglar mutlaka kullanılmalıdır. Çünkü bu tür rahatsızlıklar genellikle korku ve stresten kaynaklanabilir. Önerilebilecek bitkiler: kediotu kökü, arslankuyruğu, oğulotu, papatya, ıhlamur, yulaf, frenk kimyonu. Rahatsızlığın özelliklerine uygun bitki seçimi için, kitabın şifalı bitkiler bölümüne bakılmalıdır. Bilinçli kullanıldığında, şifalı bitkilerle tedavi bilimi(Fitoterapi), kan dolaşımı aksaklıklarına karşı kullanılabilecek pek çok olanak sunabilir. Ama bu tür rahatsızlıkların doktor kontrolünde tedavi edilmesi gereği kesinlikle unutulmamalıdır! Bazı hastalıkların özelliklerini gözden geçirirken, her insanın kendine özgü bir yapıya sahip olduğunu da unutmamalıyız. İnsan, bir ders kitabı değildir! Alternatif Tıp ve Alternatif Tedavi, bitkisel ürünler, sifamarket
0 notes
alternatif-tip · 7 years
Link
Homeopati nedir? Homeopati sağlığa kavuşturma sistemi olup, benzeri benzer ile tedavi etme temeline dayanır. Homeopati kelimesi ‘homoion’ benzeri ve ‘pathos’ acı çekme kelimelerinden türetilmiştir. Homeopati tariate ilk defa doktor, kimyager ve eczacı olan Dr. Samuel Hahnemann tarafından kurulmuş ve geliştirilmiştir. Dr. S. Hahnemann (1755-1843) yıllar süren araştırmalrı ve gözlemleri sonucu şu görüşe varmışdı. ''Sağlıklı bir insan üzerinde bir doğal drogu mümkün olan en yüksek dozda alması, ve bunun sebep olabileceği hastalık belirtileri ile alınan maddenin karekteristik özelikleri aynıdır. Hahnemann 50 yıl süreyle yüzlerce deneyi araştırm yapmış ve bir çoğunuda kendi üzerinde denemiştir. Hahnemann bitki-, hayvan-, ve mineral drogları kulanılmıştır. Bunları D1-D30 dozajları arasında dilusyon ve globulilerini yapmışlardır. Bu gün 2000’den fazla bitki-, hayvan-, ve mineral doglarından homeopatik ilaçlar eldeedilmiştir. Benzeri benzeri ile tedavietme: Buna örnek olarak kahveyi verebiliriz. Kahve kalp çarpıntısı ve uykusuzluğa sebep olur. Bu nedenle kalp çarpıntısı ve uykusuzluğa sebep olan hastalık kahvenin yüksek sıvılaştırılmış formu ile tedaviedilebilir. Aynı şekilde yemek yapmak için soğan doğrarken kişinin gözleri yaşarır ve burnu akar. Buna benzer rahasızlığı olana soğantentürü verilirse hasta iyi olur. Hahnemann 1790 yıllında kına kına kabuğundan eldeettiği tentürle kendi üzerinde tedavi denemeleri yapmıştır. O zamanlar kına-kına sıtmaya karşı kuanılmıştır. Hahnemann kendi üzerinde yaptığı deneylerde kına-kına tentürü aynı sıtmada olduğu gibi rahatsızlıklara sebep olduğu tesbitedilmiştir. Anamnez (hastanın tıbbi hikayesi): Homeopat (homeopati uzmanı) hastası ile çok geniş çaplı bir anamnez uygular ve böylece hastası hakında bir fotograf ortaya çıkar. Homeopğat’ın sbraca sorularla hastanın yemek yeme sevgileri, psikolojik durumu, çevresi ile münasebetleri, korkuları veuyku durumu hakında bilgi edinilir. Böylece durumu öğrenilir ve uygun homeopatik tentürle tedavi edilir. Bu tür anamnez normal olarak 1-2 saat sürebilir. Uygun seçim (repertorisieren): Uygun olan tentürü seçmek oldukca zor bir işlemdir. Her bitki droğunun tentürü kendine has karektere sahiptir. Hastanın hastalık belitilerine bakılır ve drogun karekteristik özeliklerine bakılır ve uygun olan tentür seçilir. Sadece uygun olan olan tentürü seçmekte yetmez aynı zamanda uygun olan inceltmeyide (sulandırma, kuvvetlendirme) iyi bilmek gerkir. Sıvılaştırmak (İnceltmek, sulandırmak, kuvvetlendirmek): Homeopatik ilaç hastanın durumunu (semptom) hafif yükselmektedir, böylece bağışıklık sistemi harekete geçirmek için drogu mutlaka inceltmek (sulandırmak, sıvılştırmak, kuvvetlendirmek) gerekir, aksi halde istenen etkiyi elde etmek mümkün değildir. Ayrıca bir çok doğal drog zehirli olup inceltmeden alınırsa o zaman zehirlenmelere neden olabilir. Hahemann yaptığı araştırmalarda bir drogu ne kadar inceltirse o kadar etkisinin artığını tesbitetmiştir. Buna dinamikleşmede denir. İnceltme damlamalarda alkolle ve haplarda süt şekeri ile olur. Önce anadrog (anamadde) eldeedilir ve bu alkol veya süt şekeri ile inceltilir. Örneğin arı zehiri önce eldeedilir ve bundan bir kısım 9 kısım alkolle karıştırılarak, iyice çalkalanır ve homeopatide D1 adı ile anılan tentür eldeedilr. Bu tentürden bir kısım tekrar 9 kısım alkolle karıştırılır ve iyice çalkalandıktan sonra D2 tentürü eldeedilir. D2’den bir kısım 9 kısım alkolle karıştırılarak,iyice çalkalanır ve sonra D3 tentürü eldeedilir. Bu işlem D30’a kadar tekrarlanabilir. D1=1/10, D2=1/100, D3=1/1000’e eşittir. Buradaki çalkalama işlemi çok önemlidir, çünkü moleküllerin alkol içinde aynı oranda dagılması gerekir. Tenetür üreten firmalarda çok özel çalkalama aletleri mevcuttur ve çalkalama işlemi 2-3 hafta sürer. Örneğin: 1 gr. Boğankötü (Kaplanboğan) rendelendikten sonra bir şişeye konur ve üzerine 9 ml % 38-70 lik etanol (Alkohol) ilaveedilir ve güneş görmeyen bir yerde muhafaza edilir. Şişedeki nesne iki günde bir çalkalanılır ve 4-6 hafta sonra süzülerek homeopatide Aconitum D1" isimi ile anılan tentür eldeedilir. Bu çok zehirli olup asla kulanılmaz. Bundan 1 ml alınarak 9 ml etanolla karıştırılır ve çalkalanır (çalkalanma işi firmalarda özel çalkalayıcı aletlerele yapılır, böylece moleküller eşit oranda tam olarak yayılır.) Bu tentüre homeopati'de Aconitum D2 denir ve bundan 1 ml alınarak 9 ml etanolla karıştırılarak çalkalanılırsa D3 dozajlı tentür eldeedilir. Aconitumum D4'den aşağıdaki tentürlerin kulanılması mazurludur. Posyonlar: Hastanın anamnezini yapılıp ona uygun tentürün bulunması çok çok zor olduğundan bazı ilaç firmaları, bazı rahatsızlıklara karşı en çok kulanılan ve etili olan drogların tentürlerinden kompleks ilaçlar hazırlamışlardır. Bu kompleks ilaçlara posyonda denir. İlaçın seçimi: Hastanın durumu hastalığın kronik veya akut oluşuna göre farklı tentür (dilusyon, sulamdırma) veya globuli (küreçik şekilde haplar) verilir. Tentürün sulandırılarak (alkolle incelterek dilusyon) eldeedilen yüksek dilusyon damlası veya süt şekeri ile eldeedilen çeşitli oranlardaki globuli hastaya verilir. Homeopatik dilusyon veya globulilerin eteryağı, çay, kahve veya meyvesuyu ile alınmamalıdır. Homeopatik ilaçların saf suyla alınması gerekir. İlk kötüleşme: Dilusyon (damlama) veya globulinin (hap) alınmasından sonra hastanın genel durumunda geçici olarak kısa süreli bir kötüleşme olursa, bu korkulacak bir durum değildir. Hastanın geçiçi kötüleşmesi immün sisteminin vücuttaki rahatsızlık veren etkenlere (mikroplar..) karşı mücadele etkinliğini gösteren bir etkendir. İyileşme süreci: Homeopatide iyileşme diyince bütün vücudun iyileşmesi kastedilir, ortodoks tıpta hastalıklı organa lokal tedavi uygulanırken, burda sadece lokal değil bütün vücudun iyileşmesi amaclanır. Bu nedenle iyileşme diyince tam sağlığa kavuşma anlaşılır. Alternatif Tıp ve Alternatif Tedavi, bitkisel ürünler, sifamarket
0 notes
alternatif-tip · 7 years
Link
Homeopati nedir? Homeopati sağlığa kavuşturma sistemi olup, benzeri benzer ile tedavi etme temeline dayanır. Homeopati kelimesi ‘homoion’ benzeri ve ‘pathos’ acı çekme kelimelerinden türetilmiştir. Homeopati tariate ilk defa doktor, kimyager ve eczacı olan Dr. Samuel Hahnemann tarafından kurulmuş ve geliştirilmiştir. Dr. S. Hahnemann (1755-1843) yıllar süren araştırmalrı ve gözlemleri sonucu şu görüşe varmışdı. ''Sağlıklı bir insan üzerinde bir doğal drogu mümkün olan en yüksek dozda alması, ve bunun sebep olabileceği hastalık belirtileri ile alınan maddenin karekteristik özelikleri aynıdır. Hahnemann 50 yıl süreyle yüzlerce deneyi araştırm yapmış ve bir çoğunuda kendi üzerinde denemiştir. Hahnemann bitki-, hayvan-, ve mineral drogları kulanılmıştır. Bunları D1-D30 dozajları arasında dilusyon ve globulilerini yapmışlardır. Bu gün 2000’den fazla bitki-, hayvan-, ve mineral doglarından homeopatik ilaçlar eldeedilmiştir. Benzeri benzeri ile tedavietme: Buna örnek olarak kahveyi verebiliriz. Kahve kalp çarpıntısı ve uykusuzluğa sebep olur. Bu nedenle kalp çarpıntısı ve uykusuzluğa sebep olan hastalık kahvenin yüksek sıvılaştırılmış formu ile tedaviedilebilir. Aynı şekilde yemek yapmak için soğan doğrarken kişinin gözleri yaşarır ve burnu akar. Buna benzer rahasızlığı olana soğantentürü verilirse hasta iyi olur. Hahnemann 1790 yıllında kına kına kabuğundan eldeettiği tentürle kendi üzerinde tedavi denemeleri yapmıştır. O zamanlar kına-kına sıtmaya karşı kuanılmıştır. Hahnemann kendi üzerinde yaptığı deneylerde kına-kına tentürü aynı sıtmada olduğu gibi rahatsızlıklara sebep olduğu tesbitedilmiştir. Anamnez (hastanın tıbbi hikayesi): Homeopat (homeopati uzmanı) hastası ile çok geniş çaplı bir anamnez uygular ve böylece hastası hakında bir fotograf ortaya çıkar. Homeopğat’ın sbraca sorularla hastanın yemek yeme sevgileri, psikolojik durumu, çevresi ile münasebetleri, korkuları veuyku durumu hakında bilgi edinilir. Böylece durumu öğrenilir ve uygun homeopatik tentürle tedavi edilir. Bu tür anamnez normal olarak 1-2 saat sürebilir. Uygun seçim (repertorisieren): Uygun olan tentürü seçmek oldukca zor bir işlemdir. Her bitki droğunun tentürü kendine has karektere sahiptir. Hastanın hastalık belitilerine bakılır ve drogun karekteristik özeliklerine bakılır ve uygun olan tentür seçilir. Sadece uygun olan olan tentürü seçmekte yetmez aynı zamanda uygun olan inceltmeyide (sulandırma, kuvvetlendirme) iyi bilmek gerkir. Sıvılaştırmak (İnceltmek, sulandırmak, kuvvetlendirmek): Homeopatik ilaç hastanın durumunu (semptom) hafif yükselmektedir, böylece bağışıklık sistemi harekete geçirmek için drogu mutlaka inceltmek (sulandırmak, sıvılştırmak, kuvvetlendirmek) gerekir, aksi halde istenen etkiyi elde etmek mümkün değildir. Ayrıca bir çok doğal drog zehirli olup inceltmeden alınırsa o zaman zehirlenmelere neden olabilir. Hahemann yaptığı araştırmalarda bir drogu ne kadar inceltirse o kadar etkisinin artığını tesbitetmiştir. Buna dinamikleşmede denir. İnceltme damlamalarda alkolle ve haplarda süt şekeri ile olur. Önce anadrog (anamadde) eldeedilir ve bu alkol veya süt şekeri ile inceltilir. Örneğin arı zehiri önce eldeedilir ve bundan bir kısım 9 kısım alkolle karıştırılarak, iyice çalkalanır ve homeopatide D1 adı ile anılan tentür eldeedilr. Bu tentürden bir kısım tekrar 9 kısım alkolle karıştırılır ve iyice çalkalandıktan sonra D2 tentürü eldeedilir. D2’den bir kısım 9 kısım alkolle karıştırılarak,iyice çalkalanır ve sonra D3 tentürü eldeedilir. Bu işlem D30’a kadar tekrarlanabilir. D1=1/10, D2=1/100, D3=1/1000’e eşittir. Buradaki çalkalama işlemi çok önemlidir, çünkü moleküllerin alkol içinde aynı oranda dagılması gerekir. Tenetür üreten firmalarda çok özel çalkalama aletleri mevcuttur ve çalkalama işlemi 2-3 hafta sürer. Örneğin: 1 gr. Boğankötü (Kaplanboğan) rendelendikten sonra bir şişeye konur ve üzerine 9 ml % 38-70 lik etanol (Alkohol) ilaveedilir ve güneş görmeyen bir yerde muhafaza edilir. Şişedeki nesne iki günde bir çalkalanılır ve 4-6 hafta sonra süzülerek homeopatide Aconitum D1" isimi ile anılan tentür eldeedilir. Bu çok zehirli olup asla kulanılmaz. Bundan 1 ml alınarak 9 ml etanolla karıştırılır ve çalkalanır (çalkalanma işi firmalarda özel çalkalayıcı aletlerele yapılır, böylece moleküller eşit oranda tam olarak yayılır.) Bu tentüre homeopati'de Aconitum D2 denir ve bundan 1 ml alınarak 9 ml etanolla karıştırılarak çalkalanılırsa D3 dozajlı tentür eldeedilir. Aconitumum D4'den aşağıdaki tentürlerin kulanılması mazurludur. Posyonlar: Hastanın anamnezini yapılıp ona uygun tentürün bulunması çok çok zor olduğundan bazı ilaç firmaları, bazı rahatsızlıklara karşı en çok kulanılan ve etili olan drogların tentürlerinden kompleks ilaçlar hazırlamışlardır. Bu kompleks ilaçlara posyonda denir. İlaçın seçimi: Hastanın durumu hastalığın kronik veya akut oluşuna göre farklı tentür (dilusyon, sulamdırma) veya globuli (küreçik şekilde haplar) verilir. Tentürün sulandırılarak (alkolle incelterek dilusyon) eldeedilen yüksek dilusyon damlası veya süt şekeri ile eldeedilen çeşitli oranlardaki globuli hastaya verilir. Homeopatik dilusyon veya globulilerin eteryağı, çay, kahve veya meyvesuyu ile alınmamalıdır. Homeopatik ilaçların saf suyla alınması gerekir. İlk kötüleşme: Dilusyon (damlama) veya globulinin (hap) alınmasından sonra hastanın genel durumunda geçici olarak kısa süreli bir kötüleşme olursa, bu korkulacak bir durum değildir. Hastanın geçiçi kötüleşmesi immün sisteminin vücuttaki rahatsızlık veren etkenlere (mikroplar..) karşı mücadele etkinliğini gösteren bir etkendir. İyileşme süreci: Homeopatide iyileşme diyince bütün vücudun iyileşmesi kastedilir, ortodoks tıpta hastalıklı organa lokal tedavi uygulanırken, burda sadece lokal değil bütün vücudun iyileşmesi amaclanır. Bu nedenle iyileşme diyince tam sağlığa kavuşma anlaşılır. Alternatif Tıp ve Alternatif Tedavi, bitkisel ürünler, sifamarket
0 notes
alternatif-tip · 7 years
Link
ÇENTİYAN Çok Yıllık | 0,5-1,5m | 6-9 Aylar | Ca,Ho,Na | Kökleri | ▼ Çentiyan, Enzian, Gentiana lutea  Çentiyan Syn: Swertia lutea Sarı Çentiyan Asterias lutea Güşad otu  Familyası: Çentiyangillerden, Enziangewâchse, Gentianaceae Drugları: Çentiyan kökü;Gentianae radix Çentiyan kökü çay, natürel ilaç, tentür ve ekstre yapımında kullanıl¬mak-tadır ve korumaya alındığından toplanması yasaktır. Giriş: Çentiya’nın bilinen 200 türü mevcut olup bunlardan Sarı Çentiyan şifa maksadı ile en çok ve en yaygın olarak kullanılan türdür. Bu nedenle burada sadece Çentiya’na yer vereceğiz. Çentiya’nın M.Ö (180-167) İlya Kralı Gentius tarafından kullanıldığı ve bu nedenle bu bitkinin Gentiana ismi ile anıldığı ve sonrada Plinius ve Dioskorides tarafından kullanıldığı bilinmektedir. İlk defa geniş çaplı araştırma ve tedavi deneyini Hahne-mann 1795’de gerçekleştirmiş ve onu diğer araştırmacılar takip etmiştir. Avrupa’nın Alpler, Prirenler ve Karpatlar gibi yüksek dağları ve çevresinde yetiştirmekte olup Türkiye’nin de Marmara ve Ege bölgesinin yüksek dağlarında (Bursa Uludağ ve Ödemiş Boz dağ) yetişmektedir. Bu bitkinin yok olma tehlikesi nedeni ile Avrupa’da korunmaya alınmış olup köklerinin sökülmesi yasaktır. Bitki uzman olmayanların bitki kökünü sökerek toplamaları çok zehirli ve tehlikeli olan Çöpleme kökü ile karış-tırılacağından yanlışlıkla toplanan kökler ölümlere sebep olabilir. Çünkü iki bitki birbirine çok benzer. Botanik: Çentiyan 50-150 cm boyunda gövdesi tüysüz, düz, yuvarlak, içi boş, sarımsı açık yeşil renkte, boyu 150 cm i bulabilir. Hatta nadiren 200 cm’de olduğu görülür. Yaprakları eliptik şekilde bir külah gibi yanları kalkık, mavimsi yeşil renkte, baştan uca doğru 5-7 adet yay şeklinde damarları uzanır, karşılıklı, bir sonraki ile çapraz, alt yaprakları 25-35 cm uzunluğunda 15-20 cm eninde olup üst yaprakları yanlara doğru çıktıkça küçülür. Çiçekleri yapraklarının külah şeklinde olması nedeniyle geriden içine sarı çiçekler doldurulmuş sepetleri andırır. Çiçek sepetinde 8-20 adet çiçek bulunur ve her çiçek kısa saplı, taç yaprakları altın sarısı renkli beş adet ve kama şeklindedir ve de döllenme tozlukları da aynı şekilde altın sarısı renktedir. Çiçekleri döllendikten sonra kapsüle dönü¬şür ve her kapsül takriben 100 tohum içerir. kökleri; ana ve yan kökler¬den oluşur, dış kabuğu grimsi esmer veya kırmızımsı esmer renkte bazen 100 cm uzunluğunda olabilir.  Yetiştirilmesi: Korunmaya alındığından Avrupa ülkelerinde toplanması yasaktır. Bu nedenle Çentiyan’dan drog elde eden firmalar kendi çiftlikle-rinde kültür bitkisi olarak yetiştirmektedirler. Yetiştirmek için sonba¬harda tohumları saksı, kasa, çamlık veya seralara ekilir ve Mayıs ortalarında tarla veya bahçelere 40x50 cm aralıklarla dikilir.  Hasat zamanı: Sonbaharda sökülerek çıkarılan kökleri yıkanır, kesilir, kurutulur, şayet tentürü yapılacaksa taze olarak işlenir.  Birleşimi: Çentiyan kökünün birleşimindeki maddeleri önemine göre şöyle sıralayabiliriz;  a) Secoiridoidglikozitler (Acı maddeler) %2-3,5 oranında olup bununda %90’ını Gentiopicrosid ve az miktarda (%0,03-0,1) Amarogentin içerir. Gentiopicrosidin (Gentiopikrin) acılık değeri 12.000 iken Ama-rogentinin acılık değeri 58.000.0000 olup bitki birleşimlerindeki en az maddedir.  b) Xanthon türevleri (Ksantonlar); Gentisin, İzogentisin, Metilgentisin ve Gentisein en önemlileridir.  c) Karbonhidrat türevleri; %30-55 arasında olup Sakarozlar, Genti-anozlar ve Gentiobiozları sayabiliriz.  d) Ayrıca az miktarda Taninler ve Eterik yağlar içerir.  Araştırmalar: Hayvanlar üzerinde bir düzine araştırmada Çentiyan ekstresi, tentürü veya kökünün bütün sindirim organlarındaki salgıları arttırıcı etkiye sahip olduğu tespit edilmiştir.  1) GLATYZEL ve HACKENBERG 1967’de Çentiyan ekstresi ile yaptıkları araştırmalarda mide asidi safrayı arttırdığını tespit etmişlerdir. (O.Leeser II.486)  2) UEKİ ve ekibi 1961’de Çentiyan kök ekstresi ile yaptığı araştır¬malarda Urlara karşı etkili olduğu tespit edilmiştir. (LBH.II.486)  3) BUCHNER Çentiyan kökü ile iki kişi üzerinde tedavi denemesi yapmış ve bu tedavi denemesi sonunda sindirim bozukluklarından; hazım-sızlık, kokuşma, ekşime, tahriş, bulantı, mide çevresindeki sıkışma, basınç iştahsızlık ve baş ağrısına karşı etkili olduğu tespit edilmiştir. WATZKE’de 2 denek üzerinde tedavi denemesi yapmış o da aynı neticeleri elde etmiştir. (LBH.II.486)  4) Zimmermann ve ekibi 1988’de 23-51 yaşları arasındaki 8 hasta üzerinde Çentiyan tentürü ile 8 gün süren tedavi denemesi yapmış-lardır. Başka bir gruba ise Kınakına tentürü verilmiştir. Bu karşılaş-tırmalı tedavi sonunda Kınakına’nın ateş düşürücü özelliğinin büyük olduğu ve Çentiyan tentürünün de buna yaın sayılabileceği tespit edilmiştir. (H.H.B. VI.238)  5) İltihaplı mide bağırsak rahatsızlıkları (gastrit ve enterit)olan 19 hasta üzerinde Çentiyan tentürü ile tedavi denemesi yapılmıştır ve bunlardan 16’sında iyileşme görülürken 3’ünde kötüleşme görülmüştür. (H.H.B. V.238) Tesir şekli: İştah açıcı, sindirim kolaylaştırıcı, safra ve mide asidini art¬tı-rıcı, immün sistemini arttırıcı (bağışıklık sistemini), zindelik verici, da-marları büzücü ve mikropları öldürücü özelliklere sahiptir.  Kullanılması:  a) Araştırmalara göre Çentiyan kökü tentürü ekstresi veya natürel ilacı başta sindirim zafiyeti, mide bağırsak iltihaplanmasına (gastrit ve enterit) karşı ve mide asidi ve safrayı arttırıcı olarak kullanılır.  b) Komisyon E’nin 30/11/1985 tarih ve 223 nolu ve de 13/03/1990 tarih ve 50 nolu Monografi bildirisine göre başta sindirim rahatsızlıklarından; iştahsızlık, tıkanma ve şişkinliğe karşı kullanılabileceği beyan edilmiştir.  c) Homeopati’ye göre başta sindirim rahatsızlıklarından; kokuşma, şiş-kinlik, hazımsızlık, bulantı ve iştahsızlık gibi rahatsızlıklara karşı kul-lanılır.  d) Halk arasında; Mide-bağırsak üşütmesi ve zafiyeti, karaciğer fonk-siyon yetersizliği, mide easidi yetersizliği (hipoasiditat), şişkinlik, ha-zımsızlık, kramplı kabızlık, halsizlik ve dermansızlığa karşı kul¬lanılır.  Çayı: Çentiyan kökünü hem haşlama (Infus hem de kaynatma (dekokt) şeklinde hazırlanması mümkündür.  a) 1 kahve kaşığı Çentiyan kökü demliğe konur ve üzerine 250-300 ml kaynar su doldurduktan sonra 5-10 dk demlenmesi beklenir ve sonra süzülerek içilir.  b) 1 kahve kaşığı Çentiyan kökü demliğe konur ve üzerine 250-300 ml soğuk su ilave edilir 5-10 saat bekledikten sonra kaynatılır ve 5-10 dk demlenmeye bıraktıktan sonra süzülerek içilir.  Çay Harmanları Gökçek İştah açıcı çay (şişkinlik, iştahsızlık ve hipoasidite) >30 gr Melek otu kökü >20 gr Kimyon tohumu >20 gr Kantaron otu >20 gr Çentiyan kökü >10 gr Kekik otu Gökçek Mide çayı (iştahsızlık ve hipoasidite ye karşı);  >30 gr Nane yaprağı >20 gr Çentiyan kökü >20 gr Turunç kabuğu >10 gr Pelin otu >20 gr Kimyon tohumu  Gökçek Hazımsızlık sindirim salgılarını ve safrayı arttırıcı çay; >30 gr Çentiyan kökü >30 gr Eğri kökü >20 gr Acıyonca yaprağı >10 gr Pelin otu >10 gr Tarçın kabuğu  Gökçek İştah çayı (iştahsızlık ve hazımsız.) >30 gr Eğri kökü >20 gr Nane yaprağı >20 gr Kedi otu kökü >20 gr Çentiyan kökü >10 gr Acıyonca yaprağı Gökçek Mide çayı (şişkinlik, iştahsızlık ve hipoasidite); >30 gr Çentiyan kökü >30 gr Civanperçemi otu >20 gr Kantaron otu >20 gr Kimyon Gökçek İştahsızlık çayı (iştahsızlık, hazımsızlık, tıkanma, şişkinlik);  >30 gr Melek otu kökü >20 gr Çentiyan kökü >30 gr Kimyon tohumu >20 gr Rezene tohumu Gökçek İştahsızlığa karşı çay (hazımsızlık, tıkanma, şişkinlik); >30 gr Rezene tohumu >30 gr Melek otu kökü >20 gr Çentiyan kökü >20 gr Kimyon tohumu Gökçek İştah çayı (hazımsızlık, tıkanma, şişkinlik ve iştahsızlık); >30 gr Zencefil kökü >30 gr Çentiyan kökü >30 gr Pelin otu >10 gr Kimyon tohumu Gökçek İştah çayı (hazımsızlık, tıkanma, şişkinlik ve iştahsızlık); >40 gr Melek otu kökü >30 gr Turunç kabuğu >20 gr Çentiyan kökü >10 gr Kimyon tohumu Gökçek Hazımsızlık tıkanma ve şişkinlikle birlikteyse; >30 gr Çentiyan kökü >30 gr Rezene tohumu >30 gr Kimyon tohumu >10 gr Turunç kabuğu  Homeopati’de: Eylül’den Kasım’a kadar Çentiyan kökü sökülür, yıkanır, ince kıyılır, 20 gr’ı bir şişeye konarak üzerine 80 ml %70’lik Alkol ilave edilerek 4-6 hafta sonra süzülerek Homeopati’de <<Gentiana Lutea>> ismi ile anılan tentür elde edilir. Bu tentürden günde 3-5 defa 10-15 damla alınır.  Hastalığın belirtileri (semptom):  1) Mide ekşimesi, iştahsızlık ve midede ağırlık hissi varsa  2) Başın büyükmüş gibi hissedilmesi 3) Ağzının kuru ve boğazda yapışkan balgam olması 4) Gaitanın çok ve sarımsı olması 5) Diz kapağında karıncalanma 6) Yemekten sonra ve temiz havada iyileşme Bu gibi hallerde Çentiyan tentürü kullanılır.  Yantesiri: Hamile kadınların ve fazla mide asidi (hiperasidite) olan kişilerin kullanmaması gerekir.  B) Çentiyan’ın 200’ün üzerinde alt türü bulunmaktadır, bunlardan ba¬zıları; Mavi Çentiyan (Gentiana aselpiadea), Çapraz Çentiyan (Gentian cruciata), Esmer Çentiyan ((Gentiana pannonica), Benekli Çentiyan (Gentian punctata) ve Kan Çentiyanı (Gentiana purpurea) sayabiliriz fakat bunların hiçbiri tıbbi maksatla kullanılmaz. Tıbbi maksatla sadece Sarı Çentiyan kullanılır. Alternatif Tıp ve Alternatif Tedavi, bitkisel ürünler, sifamarket
0 notes