Tumgik
#soyut fotoğrafçılık
witchybeediscovery · 11 months
Text
Tumblr media
I would not go so far as to put a defined number on how many types of witches there are out there, but finding this article and this blog was a happy accident I’ll be more than happy to explore.
Entry 1. June 1st, 2023.
2 notes · View notes
ceviri-translation · 3 years
Video
youtube
Queer Ütopyacılık ve Zalim İyimserlik, José Muñoz 
Sanırım bu sözler Lauren [Berlant] ile bir süredir, onun belli bir iyimserlik biçimini tarif etmeye ve hayal etmemizi sağlamaya yönelik gayreti ile benim belli bir ütopyacılıktan bahsetmeye yönelik ilgim ve emeğim üzerine sürdürmekte olduğumuz konuşmaların bir damıtımı. Son birkaç senedir belli bir queer ütopyacılığı ifade ediş şeklim ve Lauren Berlant’ın Cruel Optimism [zalim iyimserlik] dediği şeyle ilgili teorik önermelerini ve yakaladığı betimleri düşünüyorum. Bir derecede Lauren’in zalim iyimserliği şu andalığımızı sürdürmekle alakalıyken benim geleceğe dönüşüm şimdi ve burada dışında herhangi bir şey düşünme çabasıdır. Duruşlarımız arasındaki asıl farkları hafife almak istemem fakat Lauren ile olan dostluğum ve yoldaşlığım sebebiyle şöyle bir şey söylemek için güçlü bir itki duyuyorum: Aslında ikimiz de aynı şey hakkında yazıyoruz -ki temelde yaptığımız şey acımasız zamanlarda, bir zamanlar yaşamsal olan biçimlerin aşındığını hissettiğimizde, dayanmak ve kendimizi ayakta tutmak için yaptığımız duygusal mesaiyi anahatlarıyla belirlemek. Aynı şekilde şöyle devam ederdim: Lauren da ben de bizi, mecburi canlı performanslar olarak deneyimlediğimiz mantık ve kuvvetlerden, boğucu ve zarar verici şeylerden özgürleştiren bir tür queer zamansallık performansı icra edebilen ya da sahneleyebilen farklı kolektif ve bireyler tarafından nelerin müzakere edildiğiyle ilgileniyoruz. Birbirimizi kesinlike verimli bir yönden anladığımızı düşünüyorum. Lauren’in Cruel Optimism’inde, hayatın bu tarihsel dönüm noktasında sunduğu hüsran (veya sömürüye) rağmen içimizde işlemeye devam eden tuhaf "coşkun bağlılıkların" ikna edici bir anlatımıyla karşılaşıyorum. Tüm dokuların tutulamayacak kadar kaygan ya da kavranamayacak kadar eprimiş hale gelmesine varana dek hayatı yıpratan bir prekarite karşısında tuttuğumuz yolların canlı bir beyanını görüyorum. Lauren şimdide katlanmakta olduğumuz gaddarlığa bakmak konusunda müthiş yetkinliğe sahip. Çalışmasını okurken, onu şimdi ve burada denen o tilki deliğine eğilmiş halde hayal edebiliyorum. Bense sıklıkla retorik bir gelecek formunda bulunan çıkış işaretini ararken aceleciyim.
Cruel Optimism, bir nesne ile şimdide bulunmak ve o nesne tarafından değiştirilmeye, ancak böyle bir dönüşümün nesnenin hakimiyetine girmek olmadığının bilinciyle izin vermek üzerine bir anlatıdır. Katlanmak minimalist bir pratik değildir. Bazı açılardan, onun şeyleri ele alışı kendi yazılarımda üzerinde durduğum fani kaçış kadar umutla doludurlar. Fakat benim queer ütopyamı canlandıran kuvvet, Bloch’un henüz-bilinci-açılmamış-olan veya henüz-oraya-varmamış-olan şeklinde bahsedeceği şeye olan özlemdir. Böylesine lehimleşmiş bir özlem kesinlikle şimdiyi yok saymak gibi anlaşılabilir. Kendimi tekrar tekrar, şimdiye ve onu oluşturan siyasete karşı olmadığım konusunda ısrar ederken buluyorum, fakat belki de çok fazla itiraz ediyorumdur. 
İçimdeki iyi Marksist, Lauren’in zalim iyimserlik fikrine bir kendini-inceleme fırsatı olarak bakıyor. Lauren’in bunaltıcı bir şimdide yaşamın ertelenmesi veya kördüğüm olması olarak adlandırabileceği anlardaki belli bir tür potansiyeli izlemek ile ilgileniyorum. Bu noktada queer ütopyacılık pratiğinin Lauren’in zalim iyimserlik adı altında toparladığı fenomen ile kıvama getirilebileceğini düşünüyorum. Lauren’in çalışmasında dile getirilen iyimserliğin biçimi sadece belirsiz gelecekleriyle normatif bir iyimserlik değil. Lauren’in normatif duygulanımın belirsiz geleceği olarak bahsettiği şey benim, Bloch’un ardından, bir soyut ütopyacı düşünce kategorisi olarak bahsettiğim şeyle aynıdır. Soyut ütopyacı düşünce tam olarak aşırı muğlaklığı sebebiyle bocalar. Yapısal dönüşüm ve daha somut bir ütopyacılığı düşlemeyi reddetmesi, şimdi ve buradayı o zamanda ve orada ile birlikte ele alan bir çözümlemeye tabi olur. Ve aslında böyle bir temaşa biçimi nesnenin zalimliğiyle beraber ve onun ötesinde yaşayabilmemizi sağlayabilir. Ve gerçekte bu sadece bir tür diyalektiktir. Şimdi, bu kısmen soyut egzersize görsel bir katman eklemeye çalışmama ve zalim iyimserlik ile somut queer ütopyacılığı karşılaştırmama izin verin.
Mark Morrisroe, 1980'lerin Boston punk bohemyasından yetişti. Ondan çoğu zaman Dan Golden, David Armstrong ve Jack Pearson’ın da dahil olduğu Boston ekolünün bir parçası olarak bahsedilir. Bu genç sanatçı topluluğu birlikte çalıştı, birbirlerine poz verdi ve özellikle sıkça romantize edilen düşük hayatlarını imgeleştirmenin yoğun çalışmasıyla ilişkili olarak, snapshot ve Paloroid fotoğrafı yeni zirvelere yükselten tarzlar geliştirdi.
Morrisroe sanırım en çok “sandviç baskıları” ile ünlüdür. Baskıları aynı görüntünün renkli ve siyah-beyaz negatiflerini bir araya getirerek genelde tuhaf ve yoğun olan bir görsel doku üretir. Süreci renkli bir fotoğraf çekmesiyle, bu görüntüyü siyah-beyaz olarak yeniden fotoğraflaması ve baskılar oluşturmak için onları sıkıştırması veya üst üste bindirmesiyle başlar. Bu negatif görüntülerin katmanlanması iki imgenin asla aynı olmadığını gözler önüne serer; fotoğrafın dünyanın "daha gerçek" bir temsilini sunduğuna yönelik kırılgan teknolojik iddialar Morrisroe’nun çalışmalarında alaşağı edilir. Görüntülerin katmanlanması, puslu ve doygun bir renk alanına ve gölgelemenin abartılmasına yol açar. Mahrem veya gündelik olanın küçük ve çoğu zaman ev içi imgeleri yankılanan bir melodram yakalar. 
Mesela bir imgede, bir karınca iğne ile yarılmıştır ve sonra, renk ve renksizlik arasında, hayaletimsi bir alemden nakledilen sıradan bir erkeğin imgesi vardır. 
Dramatik gölgeleme, onu takip ediyor gibi görünen bir ışık şeridiyle çarpışır.
Bir başka imge soluk beyaz bir peruk takmış olan sanatçıyı gölgemsi bir arkadaşı ve çalışma masasının üzerinde onu beklemekte olan mavi bir peruk eşliğinde gösterir. Drag’i 80’lerden değil fakat 80’lerde yüzlerini 50 ve 60’ların gündelik kılık kıyafetlerine dönmüş olan gay erkeklerin hikayesini ima ve işaret eden bir başka tarihsel ana aittir. Bu, kimi zaman toksik olabilen geçmişten nesnelerin, en iyi ihtimalle melankolik olan, bir zamanların şimdisinden koparılıp hayaletli bir geçmişe taşınmasının imkânlarını akla getirir. 
Bir sevgilinin dalgalı pembe bir yataktan uzanan kolu uyuşuk bir şekilde havada asılı kalmış gibi duruyor ve adamın eline konmuş savunmasız bir muhabbet kuşuna büyülenmiş gibi bakmakta olan kara kedinin domestik dramını görüyoruz.
Ve bir başka ünlü oto portre, Morrisroe drag karakterlerinden biri olan Sweet Raspberry'nin karakterine bürünmüş. Nispeten keskin bir odakta, kameraya bakıyor, kafası eğik, ceketi omzundan düşüyor, yüzü ve incileri onu saran koyu peruğunu da içine alan daha büyük bir gölge lagününe çekiliyor. Bu imgede kişinin queerliğinin normatif zaman ve mekândan çıkarılmasının ne anlama gelebileceğine dair bir fikir sunan, tipik bir şekilde doygunlaştırılmış bulanık bir arka plan görüyoruz. Özlem ve dahası var ve imgeleri beni daha da çok çekiyor.
İtiraf etmeliyim, geçenlerde benden bu imgeler üzerine yazmam istendi ve nesnelerden çıkarmam beklenen anlamların tahmin edilebilirliği konusunda endişe duymaya başladım. Ancak bu kendini-inceleme hâlini takiben, bir şeyleri yapma tarzımdan vazgeçmekle ilgilenmiyorum, bundan çok uzağım. Fakat belki bu fotoğraflara daha çok haşin ve acılı bir yaşam karşısındaki zalim iyimserliğin memetik çevirilerinin belgeleri olarak bakabileceğimizi söylüyorum. Yani, Morrisroe'nin fotoğrafçılığının tatlı ve hüzünlü nesne dünyası aynı zamanda, Lauren'ın tabir edeceği gibi "tavizli sıradanlığımızdan" kurtulan insanların, hayvanların ve nesnelerin gür imgeleri olarak okunabilir. Morrisroe’nun fotoğrafları, daha gerçekçi bir fotoğrafçılık estetiğinden afektif bir kayma olan tesirli bir dünyayı görselleştirir. Lauren ve ben, ikimiz de kendi yollarımızda, Adorno’nun “başka-türlüsü” şeklinde ifade edebileceğimiz estetik düşüncesine bağlıyız. Morrisroe’nun çalışmalarında karşılaştığımız cinsiyetin, toplumsal cinsiyetin ve sınıf gerçeğinin başka-türlüsü kendi kendine bir değişim, otomatik bir dönüşüm değildir. Bundan ziyade potansiyel olarak, birkaçımızın anlatmaya çalıştığını düşündüğüm, daha büyük bir hikayenin parçasıdır. Estetiğin bize sunduğu "daha iyi" bir hayata süratle varmakla ilgili değil; hem estetiğin hem de gündeliğin alanında var olan başka-türlülük için afektif dayanaklarla ilgilidir. 
Teşekkür ederim.
Çeviri: Rana Kelleci
Son okuma: Deniz Gül
Deniz Gül’ün “Kazı ve Yüzey” çalışmasının Çeviri programı için Deniz Gül tarafından seçilmiştir.
4 notes · View notes
begumsuleybirgul · 7 years
Photo
Tumblr media
#sualtı #underwater #dalış #dive #fotoğrafçılık #photography #sudünyası #waterworld #balıksürüsü #fishflock #soyut #abstract
1 note · View note
haberkat · 2 years
Text
Pekin’in “Çizgileri” Fotoğraf Müzesi’nde
Pekin’in “Çizgileri” Fotoğraf Müzesi’nde
Arzu Karamani Pekin’in “Çizgi” isimli fotoğraf sergisi, Nilüfer Belediyesi Fotoğraf Müzesi'nde   sanatseverlerin izlenimine sunuldu. Sanatçının soyut öğeleri içeren siyah-beyaz çalışmalarından oluşan sergi 8 Mayıs'a kadar ziyarete açık olacak.   Arkeolog olmasının yanı sıra yazarlığı ve fotoğrafçılık yönü de bulunan Arzu Karamani Pekin’in çizgi isimli fotoğraf sergisi, Nilüfer Belediyesi Fotoğraf…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
medyadergisi · 2 years
Text
Pekin’in “Çizgileri” Fotoğraf Müzesi’nde
Pekin’in “Çizgileri” Fotoğraf Müzesi’nde
Arzu Karamani Pekin’in “Çizgi” isimli fotoğraf sergisi, Nilüfer Belediyesi Fotoğraf Müzesi'nde   sanatseverlerin izlenimine sunuldu. Sanatçının soyut öğeleri içeren siyah-beyaz çalışmalarından oluşan sergi 8 Mayıs'a kadar ziyarete açık olacak.   Arkeolog olmasının yanı sıra yazarlığı ve fotoğrafçılık yönü de bulunan Arzu Karamani Pekin’in çizgi isimli fotoğraf sergisi, Nilüfer Belediyesi Fotoğraf…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
lachambreclaire · 4 years
Text
Tumblr media
The Americans List’te 276 fotoğrafçıya Robert Frank’in ikonik serisinden en çok hangi fotoğrafı sevdikleri ve niye, diye sorulmuş. Çoğu cevap sıska ve sıradan. Ama bu insanlar çok daha iyi cevaplar veremeyeceği için değil, bence bu tür soruların doğası gereği. Cevaplar, yanıtlama mecburiyetinden doğan iç sıkıntısını, bunun da beraberinde getirdiği savsaklamayı ya da aşırı özeni barındırıyor haliyle. Şu fotoğrafı seviyorum çünkü bunda bir “raison d’etre” görüyorum gibi tek cümlelik ağır vuruş denemelerinden, The Americans bir inci dizisidir, öncelik sırasına lüzum yok, ama… gibisinden basitliğine basit ama çok da doğru görüşlere uzanan bir çeşitlilik.
Ama böyle soruşturmalarla yalnızca kendi kendime ukalalık etmek için vakit geçirmiyorum. Birincisi, fotoğraf literatürünün dar alanında böyle minör gözüken anlatıların oluşması, hatta çevrilip basılması iyi bir şey. İkincisi, özel bir merak diyelim, fotoğrafçıların yazılı dilde kendilerini nasıl ifade ettiklerini ya da edemediklerini müşahede etmek ve bu ilk verinin görsel bir hikaye kurma becerisiyle, görsel hikayenin niteliğiyle kimi zaman ne kadar örtüştüğünü, kimi zaman da ne kadar ilgisiz ve bağlantısız olduğunu şaşkınlıkla tespit etmek hiç de fena bir oyun değil. Üçüncüsü, bir fotoğrafçının bir başka fotoğrafçının fotoğrafını anlatırken, kendi bakışına ve seçimlerine, kendi yüzeyselliğine, işbilirliğine ya da hakikiliğine dair daha net bir şeyler açık edebildiğini düşünüyorum bazen. Doğruluğundan pek de emin olmadığım kişisel bir tespit. Çünkü genel anlamda sanatçının, özel olarak da fotoğrafçının kendi üretimini tasvir etmek için benimsediği söylem, fazlasıyla doğru seçilmiş sözcüklerin ya da fazlasıyla yanlış seçilmiş özel adların art arda sıralanmasına koyduğum ihtiyat payından dolayı, bana çoğunlukla hiçbir şey söylememiş oluyor. Nispeten özenli bir savsaklama bu noktada daha çok işe yarayabilir. Dördüncü ve en mühim sebep mutlu tesadüf tabii, bazen birisi aradan sıyrılıp size bir fotoğrafın tüm diğerleri arasında ne diye en çok ve en uzun baktığınız görüntü olduğunu anlatıveriyor. Robert Frank’in The Americans’ı konusunda hiç tanımadığım İskoçyalı fotoğrafçı Jeremy Sutton-Hibbert benim için Tokyo’dan bildirmiş:
* 45 US 90 karayolı del Rio istikameti, Texas. Bu görseli sahip olduğu yakınlık hissi, aşk ve romanstan dolayı çok seviyorum. Yolda aile ile giderken fotoğraf çekmek - bir fotoğrafçı için daha iyi bir his olabilir mi? Frank’in fotoğraf çekerek yolda geçirdiği sene boyuna inanıyorum ki ailesi çok ender olarak yanındaydı, ancak söz konusu bu fotoğraf olduğunda belli ki araçta onlar da vardı. Bunu nasıl beceredi çok merak ediyorum. Çalışmaya çalışırken ailenin yakınında olması hiçbir zaman kolay değildir. Felaket tarifi. Arabanın arkasında uzanan yol geriye doğru uzayıp gidiyor, kat edilmiş bir mesafe - bu yüzden mi kitaptaki son fotoğraf? Ve neden fotoğraf çekmek için o an, Frank tuvalet ya da sigara molası için mi arabadan inmişti? Hepsi mi uyuyorlardı? Bu fotoğrafta benim için her şey var - yolculuk, araba, yakın bir aile anı, fotoğrafçılık. Hepsi bir araya gelip romantik ama anlaşılması zor, biraz gizemli bir görsel oluşturuyor. Bu, sevdiklerine hürmetini gösterdiği bir son fotoğraf, seyahatle geçen seneye ve kendinden önce gelen görsellere bir teşekkür notu olabilir mi? J.S.-H, Tokyo.
Tumblr media
Sözü edilen 83. ve son plaka. The Americans içinde hep en uzun baktığım fotoğraf, yukarıda anlatılan hissiyatın çok kez ortağı olduğum için olabilir. Ama birinciliği farklı nedenlerle şu aşağıdakiyle paylaşıyor.
Tumblr media
Üstünde beş ayrı fotoğraf karesi, altı hikaye ve üst katında beş soyut tabloyu gezdiren tramvay. Ama buradaki sebeplerim tamamen akli.
0 notes
kat4daire12 · 3 years
Text
Tumblr media
The Americans List’te 276 fotoğrafçıya Robert Frank’in ikonik serisinden en çok hangi fotoğrafı sevdikleri ve niye, diye sorulmuş. Çoğu cevap sıska ve sıradan. Ama bu insanlar çok daha iyi cevaplar veremeyeceği için değil, bence bu tür soruların doğası gereği. Cevaplar, yanıtlama mecburiyetinden doğan iç sıkıntısını, bunun da beraberinde getirdiği savsaklamayı ya da aşırı özeni barındırıyor haliyle. Şu fotoğrafı seviyorum çünkü bunda bir “raison d’etre” görüyorum gibi tek cümlelik ağır vuruş denemelerinden, The Americans bir inci dizisidir, öncelik sırasına lüzum yok, ama... gibisinden basitliğine basit ama çok da doğru görüşlere uzanan bir çeşitlilik. 
Ama böyle soruşturmalarla yalnızca kendi kendime ukalalık etmek için vakit geçirmiyorum. Birincisi, fotoğraf literatürünün dar alanında böyle minör gözüken anlatıların oluşması, hatta çevrilip basılması iyi bir şey. İkincisi, özel bir merak diyelim, fotoğrafçıların yazılı dilde kendilerini nasıl ifade ettiklerini ya da edemediklerini müşahede etmek ve bu ilk verinin görsel bir hikaye kurma becerisiyle, görsel hikayenin niteliğiyle kimi zaman ne kadar örtüştüğünü, kimi zaman da ne kadar ilgisiz ve bağlantısız olduğunu şaşkınlıkla tespit etmek hiç de fena bir oyun değil. Üçüncüsü, bir fotoğrafçının bir başka fotoğrafçının fotoğrafını anlatırken, kendi bakışına ve seçimlerine, kendi yüzeyselliğine, işbilirliğine ya da hakikiliğine dair daha net bir şeyler açık edebildiğini düşünüyorum bazen. Doğruluğundan pek de emin olmadığım kişisel bir tespit. Çünkü genel anlamda sanatçının, özel olarak da fotoğrafçının kendi üretimini tasvir etmek için benimsediği söylem, fazlasıyla doğru seçilmiş sözcüklerin ya da fazlasıyla yanlış seçilmiş özel adların art arda sıralanmasına koyduğum ihtiyat payından dolayı, bana çoğunlukla hiçbir şey söylememiş olıyor. Nispeten özenli bir savsaklama bu noktada daha çok işe yarayabilir. Dördüncü ve en mühim sebep mutlu tesadüf tabii, bazen birisi aradan sıyrılıp size bir fotoğrafın tüm diğerleri arasında ne diye en çok ve en uzun baktığınız görüntü olduğunu anlatıveriyor. Robert Frank’in The Americans’ı konusunda hiç tanımadığım İskoçyalı fotoğrafçı Jeremy Sutton-Hibbert benim için Tokyo’dan bildirmiş: 
* 45 US 90 karayolı del Rio istikameti, Texas. Bu görseli sahip olduğu yakınlık hissi, aşk ve romanstan dolayı çok seviyorum. Yolda aile ile giderken fotoğraf çekmek - bir fotoğrafçı için daha iyi bir his olabilir mi? Frank’in fotoğraf çekerek yolda geçirdiği sene boyuna inanıyorum ki ailesi çok ender olarak yanındaydı, ancak söz konusu bu fotoğraf olduğunda belli ki araçta onlar da vardı. Bunu nasıl beceredi çok merak ediyorum. Çalışmaya çalışırken ailenin yakınında olması hiçbir zaman kolay değildir. Felaket tarifi. Arabanın arkasında uzanan yol geriye doğru uzayıp gidiyor, kat edilmiş bir mesafe - bu yüzden mi kitaptaki son fotoğraf? Ve neden fotoğraf çekmek için o an, Frank tuvalet ya da sigara molası için mi arabadan inmişti? Hepsi mi uyuyorlardı? Bu fotoğrafta benim için her şey var - yolculuk, araba, yakın bir aile anı, fotoğrafçılık. Hepsi bir araya gelip romantik ama anlaşılması zor, biraz gizemli bir görsel oluşturuyor. Bu, sevdiklerine hürmetini gösterdiği bir son fotoğraf, seyahatle geçen seneye ve kendinden önce gelen görsellere bir teşekkür notu olabilir mi? J.S.-H, Tokyo.
Tumblr media
Sözü edilen 83. ve son plaka. Ama The Americans içerisinde en uzun baktığım fotoğraf bu olmakla birlikte, sanırım bunu ortak olduğum bir hisle seviyorum ve birinciliği farklı nedenlerle şu ikisiyle paylaşıyor. 
Tumblr media
Üstünde beş ayrı fotoğraf karesi, altı hikaye ve üst katında beş soyut tabloyu gezdiren tramvay. Ama buradaki sebeplerim tamamen akli. 
Tumblr media
Parade, Hoboken, New jersey. Bu favorim Robert Frank söz konusu olduğunda ya da bu elimdeki kitapta, zaten hep Amerikalılardan söz ediyoruz ama ben de kendi cevabımı vereyim bari, politik sığlığındaki, balistik gücü ve etki alanı bana son derece tesirsiz kalan ergen karşılıklara gıcıklık olsun diye. 
0 notes
zeynepbusee · 3 years
Link
0 notes
nesrin-erdogan-blog · 5 years
Text
Tumblr media
#sözler #aşk #söz #kitap #aşksözleri #şiirsokakta #sevgi #hayat #edebiyat #şiirheryerde #ask #siirsokakta #türkiye #kitapkurdu #özlüsözler #güzelsözler #yazar #mutluluk #şiirduvarda #kitaplar #gt #şair #soz #tbt #gününsözü #umut #siir#şehir #city #istanbul #türkiye #turkey #travel #izmir #ankara #bursa #antalya #adana #konya #canakkale #gaziantep #sanliurfa #kocaeli #mersin #diyarbakir #hatay #manisa #samsun #kayseri #balikesir #kahramanmaras #van #aydin #mimari #deniz #mpower #architecture#minimalist #yasam #yasam_tarz #aşk #pozitif #sevgi #ben #hosgoru #mutluluk #begeni #instaminim #basit #heyecan #sehir #guzel #umut #beklenti #pozitive #yasampinari #ozgurluk #tarzim #yasamsevincim #sevinc #uzuntulu #ozgurluk #saglik #eglenceli #gurleyuzlu #dogal#sanat #art #turkey #tablo #resim #draw #portre #oilpainting #ressam #tasarım #şiir #aşk #fotograf #edebiyat #artist #kitap #handmade #müzik #drawing #kültür #love #design #karikatur #tuval #boya #artwork #fotoğraf #turkiye #tbt #sketchbook#soyut #zitrenkler #sanat #soyut #art #artist #artwork #resim #istanbul #tablo #arte #müze #desing #abstract #sanatçı #heykel #contemporaryart #artistsoninstagram #sergi #vangogh #galery #artsy #artists #artcollective #renk #fırça #artistanbul #gallerymakesyou #abstract #galeri#siyahbeyaz #s&b #blackandwhite #bnw #sb #monokrom #monochrome #me #instablackandwhite #monoart #insta_bw #bnw_society #bw_lover #bw_photooftheday #photooftheday #bw #instagood #bw_society #bw_crew #bwwednesday #insta_pick_bw #bwstyles_gf #irox_bw #igersbnw #bwstyleoftheday #monotone #monochromatic#noir #fineart_photobw#fotoğraflar #fotoğrafaşkı #fotoğrafaşktır #fotografturkiye #fotografdukkanım #fotografistanbul #fotograf #fotografheryerde #photographers_tr #photographer_tr #fotografvakti #fotografliyorum #foto #foto_tr #fototurk #fotorenk #bir_dakika #turkinstagram #durdur_zamani #igturko #objektifimden #photogram_tr #gf_turkey #mekanim #turkishot #aniyakala#fotoğraf #fotografar #fotografci #fotografin #fotografdukkanim #fotografsayfasi #fotografpark #fotografarsivim #fotografkritigi #fotografasktir #fotografgrubu #fotografhanem #fotografcimmm #fotografliyorum #fotografduragim #fotografkatibi #fotografsanati #fotoğrafı #fotografcekimi #fotografsepeti #fotograf_atolyesi #fotografkaresi #fotografturkey #fotografhikayesi #fotoğrafçı #fotoğrafçılık #fotografelsefesi #fotoğrafheryerde #fotograf_sokakta_ #birkarefotograf
1 note · View note
ol0jhy-blog · 12 years
Text
Sevgilinize hediyeyi burcuna göre seçin
Sevgiliniz için özel olan bir günde sevgilinize en anlamlı hediyeyi vermek istiyorsunuz ve bu konuda kararsız kaldınız diyelim. O halde onun için en anlamlı hediyeyi bulmaya burcunu dikkate alarak başlayabilirsiniz. Her burcun hediyesi farklıdır. Eğer siz de “Sevgilime ne alsam?” diye kara kara düşünenlerdenseniz, aşağıdaki rehbere göz atmalısınız. İşte burca göre hediyeler… Koç Maceracı Koç’lar için, sportif hediyeler seçmelisiniz. Spor malzemeleri. Kol saati. Rüzgarlı havada bile yanabilen çakmaklar. Kırmızı kazak. En sevdiği müzik grubu veya kişinin CD serisi. Ev dekorasyonu için maket arabalar. Metal mutfak dekorasyon malzemeleri. Ansiklopedik kitaplar. Boğa Bu esprili insanlar için, yemek yemek en büyük hobidir. Ellerinizle hazırladığınız bir sofra. Sade büro malzemeleri. Yumuşak dokulu kazak, terlik, battaniye gibi ev yaşamını bütünleyen eşyalar. Ödüllü filmlerden oluşan bir koleksiyon. İkizler Yeni düşüncelere açık olan İkizler, teknolojik eşyalara bayılır. Cep telefonu. Zekâ oyunları, kelime oyunları. Ses kayıt cihazı. Play Station. Çok fonksiyonlu kalemler. İlginç görünümlü radyolar. Yengeç Sevecen Yengeçler için hediyenin ne olduğu önemli değildir. Fotoğrafınız, fotoğraf makinesi, albüm, resim çerçeveleri. Deniz gibi çağrışımlar sağlayan dekorasyon malzemeleri, tablolar. Çanta, cüzdan. Aslan Şımarık Aslanlar için hediye çok önemlidir. Orijinal parfümler. Seyahat aksesuarları, deri büro aksesuarları. Kaliteli viski, puro, sigara aksesuarları. Altın veya altın kaplama anahtarlıklar, kol düğmeleri. Orijinal el işlemesi tavla. Başak Sağlığına düşkün Başakların en sevdiği hediyeler arasında, parfümler yer alıyor. Hafif kokulu limon esansı ağırlıklı parfümler. Kişisel gelişime yönelik kitaplar, kitap ayraçları. Düzenli olma duygularını tatmin edebilecek dolaplar. Saç-sakal bakım aletleri. Bornoz. Kum saati. Terazi Estetik duyarlılığı çok gelişmiş bu zarif insanlar için yine zarif hediyeler seçmelisiniz. Orijinal tablolar. Bardak altlıkları. Saç şekillendirme setleri. Şarap. Parfüm. Mavi gömlekler. Dinlediği müzik grubunun son çıkan CD’si. Akrep Sivri dilli Akrepler, sıcaklık hissi veren her şeye bayılırlar. Tarzına uygun giysiler. Seks oyuncakları. Zarf açacağı. Kamera, büyüteç, ses kayıt cihazı. Korku ve gerilim filmleri, romanları. Yay Gezmeyi, yeni kültürler tanımayı seven Yaylar, çantalara bayılırlar. Seyahat aksesuarları. Ok ve yay şeklinde rüzgar çanları. Piknik malzemeleri. Özel olarak bekletilmiş şaraplar. Pahalı takılar. Oğlak Disiplinli, sabırlı, kararlı güvenilir ve çalışkan olan bu ciddi, ağırbaşlı insanlar için ağırlığı olan, kullanışlı, ciddi hediyeler seçmelisiniz. Markalı giysiler. Kaliteli spor ve trekking malzemeleri. İsveç çakısı, kanyak matarası. Saksı ve canlı bitkiler. Masa çakmağı. Ahşap resim çerçevesi. Pahalı bir şişe şarap. Boyun yastığı. Kova Kova insanları için, ilk görüşte “farklı” diyebileceği hediyeler bulmalısınız. Teleskop. Elektrikli su ısıtıcısı. Orijinal kül tablaları. Fotoğrafçılık malzemeleri. Soyut tablolar. Matematiğin tarihsel gelişimini veya son buluşların anlatıldığı kitap ve ansiklopediler. Moda olmayan kıyafetler. Balık Duyarlı balıklar, hediye olarak ne alırsanız alın mutlu olacaklardır. Tütsü, tütsü tahtası. Sufi ve klasik müzik CD’leri. Yağlı boya seti. Sanat ansiklopedileri. Elektronik eşyalar. Scanner veya printer. Ufak biblolar, heykeller. VCD player ve Türk filmlerinden oluşan bir koleksiyon.
0 notes
istandistmag · 5 years
Text
“Fotoğraf Sanat Değil, Belgedir” İlkin Karacan Karakuş
Öncelikle bize kendinizden bahseder misiniz?
Ben İlkin Karacan Karakuş. 1982 Hatay doğumluyum. Üniversite hayatımı 2003 senesinde yarıda bırakarak sinema ve reklam sektörüne geçtim. Bu tarihten itibaren pek çok reklam ve klip ve hatta sinema filminde kurgu editörü olarak görev yaptım. 2009 tarihinden itibaren kendi adıma yönetmenlik çalışmalarına başladım. Halen aktif olarak yönetmenlik mesleğine devam etmekteyim. Bu süreçte yaklaşık 30 televizyon reklamı yönettim. Sinema- reklam sektörünün gereksinimleri yüzünden fotoğrafın hayatıma girmesi kaçınılmazdı. Öncelerde teknik detaylara hakim olabilmek, yönettiğim seti tam anlamıyla yönetebilmek için fotoğrafla ilgilenmeye başladım. Daha sonra ise kendimi daha özgür ifade edeceğim, daha çok anlatabileceğim bir mecra olduğunu fark edince artık fotoğraf hayatımda daha fazla yer edinmeye başlamıştı.
O yüzden mesleki kimlik olarak yönetmenliği, yaşam tarzı olarak fotoğrafçılığı üzerime giydim.
Halen aktif olarak yönetmenliğe devam etmekteyim. Aynı zamanda Sony Alpha Avrupa resmi fotoğraf elçisiyim.
Fotoğrafçılık nedir? Fotoğrafçı olmak isteyenler nasıl bir yol izlemeli?
‘’Fotoğrafçılık nedir?’’  sorusu çok genel ve üzerine ciltlerce kitaplar yazılabilecek ve yine de vereceğiniz cevaplarla çoğu insanı tatmin edemeyeceğiniz bir soru. Fotoğrafçılığın ne olduğundan daha çok ne olmadığından bahsedersek sanırım daha kısa bir yol izlemiş oluruz.
Burada tabi kendi fikirlerimi beyan ettiğimi önceden belirtmek isterim. Bu fikirler kesin ve mutlak doğrular olmamakla beraber tartışmaya açık konulardır. Sadece kendi perspektifimden fotoğraf alanının ne olduğu / olmadığı hakkında bazı düşüncelerimdir.
Etkin çevremiz ve sosyal medyadan sıkça duyduğumuz şekilde fotoğrafın bir ‘’sanat’’ dalı olduğuna ben katılmıyorum. Fotoğraf belgeciliktir. İster seyahat, ister arşiv, ister dokümantasyon… hangi alana bakacak olursak olalım fotoğrafı ‘’sanat’’ olarak değerlendirmek bence yanlıştır. Ancak şu var ki; fotoğraf kompozisyonunda çeşitli sanat dallarından esinlenilebilir. Bir resim tablosunda gördüğünüz renklerden, bir şiir ya da edebi bi eserde anlatılan tasvirden, bir müzik eserindeki melodiden hatta… tüm bunlardan esinlenerek kompozisyonlarınızı çeşitlendirebilir ve farklı sanat dallarından esinlenmelerinizi çektiğiniz fotoğrafta kullanabilirsiniz. Ama dediğim gibi ortaya çıkan ürün bir sanat eseri değil bir belgedir.
Fotoğrafçı olmak için izlenecek yollar aslında iki ana yoldan oluşuyor:
Fotoğrafın somut ve soyut alanları bunlar.
Fotoğrafın somut alanı; tamamen teknik bilgi, işin matematiği ve kullanılan ekipmanın tüm teknik özelliklerine hakim olmak diye tanımlayabiliriz. Bunları öğrenmek için çeşitli kurslar ve günümüzde YouTube ve benzeri kaynaklardaki eğitici videolar,  tüm bu teknik ve mekanik kuralları öğrenmek için yeterli olacaktır.
Ancak fotoğrafın içina katacağınız şey bir ruh, bir bakış açısı, bir tarz, adına her ne derseniz diyin kısacası sizin anlatacağınız hikayeyi oluşturacak tüm elementler ise fotoğrafın soyut ayağıdır.
Fotoğrafın soyut ayağı hakkında yine bazı kurs ve dokümanlardan yardım alabilirsiniz elbet ama kimse size nasıl bakacağınızı, nasıl duyacağınızı, nasıl tad alacağınızı öğretemeyeceği için bu tamamen sizinle alakalı bir durumdur.
Tüm yaşanmışlıklarınız; kavgalarınız, aşklarınız, üzüntüleriniz, izlediğiniz filmler, dinlediğiniz müzikler, ideolojiniz, hayatı anlama yöntemleriniz ve bunlar gibi sizi siz yapan tüm her şey bu soyut ayağın filtresinden geçerek az önce bahsettiğimiz somut olgular yani işin matematiği ve tekniğiyle birleşince ortaya kendinizi en iyi şekilde ifade edeceğiniz fotoğraflar çıkacaktır.
Fotoğraf çekmeden önce kendinizi keşfetmeniz ve kendinizi fotoğrafla dünyaya nasıl anlatacağınızı belirlemeniz size bu yolda en büyük yardımı sağlayacaktır. Yani kameranızdan çıkan şey sizin tüm yaşanmışlıklarınızın ve birikmlerinizin bir tortusu olduğunda ancak değer kazanacaktır.
Mesleğinizin ilk dönemlerinde en çok zorlandığınız durumlar?
Fotoğrafa başladığımda en zorlandığım konu ekipman seçimi olmuştu. Herhangi bir kursa gitmeden tamamen deneyimleyerek çıktığım fotoğraf yolculuğunda, istediğim kareleri yakalamak için hangi ekipmanı seçeceğimi araştırıp, deneyimleyip bulmak çok zorulu bir süreçti ve halen de devam etmekte. Doğru ekipmandan kastım, fotoğraf makinası, lens ve diğer bileşenler… önce hangi kompozisyonu oluşturmayı istediğimi öğrendim, sonra o kompozisyonda hangi lensle çalışmam gerektiğini… sonrasında ise hangi edit tarzıyla bunu dünyaya göstermem gerektiğini anlamam biraz zaman aldı ki işin edit kısmı da öğreninceye kadar oldukça zorlu ve meşakkat isteyen bir dönem. Bu tarz durumlarda pek çok insan bıkma noktasına gelip bu yoldan vazgeçmeyi tercih ediyorlar. Burada sabretmek ve gelişmeye devam etmekte ısrarcı olmak çok önemli.
Fotoğrafçılığın tüm alanları birlikte yürütüyorsunuz. En keyif veren hangisi?
En keyifli yönü tabi ki gezmek. Yeni yerlere ayak basmak, yeni insanlar tanımak, hem fotoğraf hem anı biriktirmek çok keyifli. Yeni yerler keşfetmek de keyif, daha önce keşfedilmiş yerlere gidip sizin de o anı yaşayıp fotoğraflamanız da başka bir keyif. Örneğin yıllarca gördüğünüz ama hiç gitmediğiniz bir şatonun önüne gittiğiniz ve orayı fotoğrafladığınızda aldığınız haz gerçekten kelimelerle anlatılacak gibi değil.
Bunun yanında ortaya çıkardığınız çalışmalarla başka insanlara ilham kaynağı olmak, onların hayatına dokunmak, onları kendi serüveninize ortak etmek de çok keyifli. Deklanşöre basarken bu dediğimi hissediyorsanız o an sadece kendi adınıza değil, hitab ettiğiniz kitle adına bir iş yapmış oluyorsunuz. Burası da çok keyifli bir nokta.
Bir dönem herkes çektiği fotoğraflarla fotoğrafçı oluyordu. Şimdi ise herkes fotoğraf çekiyor sosyal medyada yayımlıyorlar. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz bir fotoğrafçı olarak?
Sosyal medyanın fotoğrafa yönelmesi ve hatta iç içe girmesi bence bulunmaz bir nimet. Eskiden fotoğrafçılar sadece fotoğrafla ilgilenen insanlara kitaplarıyla, sergilerle hitab edebilirlerken şu an her kesimden insana her an ulaşma lüksüne sahipler. Her türden fotoğrafı da bir arada görebilme şansına sahip oluyoruz böyle olunca. Hatta bir gün bu konuyla alakalı bir panelde eski bir fotoğrafçıyla aramızda şöyle bir tartışma geçmişti:
Eski fotoğrafçı arkadaşımız sosyal medyayı (özellikle instagram’ı) çok ağır bir şekilde yeren bir konuşma yaparken ben dayanamayıp araya girmiştim. Sosyal medyanın fotoğrafı çok basitleştirdiğinden ve değersizleştirdiğinden yakındığı için kendisi sosyal medyada yer almamayı tercih ettiğini ve sosyal medyada yer alan fotoğrafların da bir değeri olmadığını savunmuştu. Hatta ekleyip ‘’bu aynen pop müzik gibi bir şey, bugün görecekler yarın unutacaklar’’ diyince ben de ‘’ pop müzik yaparken Michael Jackson da olabilirsiniz, değersiz günlük popülist bir şarkıcı da olabilirsiniz bu sizin elinizde’’ diyerek cevap vermiştim. Ayrıca ‘’savunduğunuz gibi değersiz ve basit fotoğraflardan oluşan bir mecraysa sosyal medya, sizler gibi değerli fotoğraflar üreten insanların bilhassa orada olmaları gerek ki sapla saman ayrılsın, insanlar fotoğrafın gerçekten ne olduğunu görsün’’ diye de eklemiştim.
Gerçekten de öyle; evet herkes fotoğraf çekiyor iyisiyle kötüsüyle… sosyal medyada bunların olması bence çok güzel çünkü gerçekten iyi olan, gerçekten bir şeyler anlatanı artık daha kolay görür hale geliyoruz. Aksi halde eskisi gibi sergiler ve kitaplar üzerinden yürümüş olsak, sadece bize dayatılan estetik algılarıyla değerlendirmekten başka çaremiz kalmıyordu. ‘’Kitabı yapıldıysa, sergi açtıysa iyidir’’ algısıyla gördüğümüz her şeyi kabullenmek zorunda kalıyorduk. Artık sosyal medya sayesinde seçme özgürlüğüne sahibiz.
İyi fotoğraf çekmek için ne gerekir?
Az önceki soruda da bahsettiğim üzere bu iki ayaklı bir süreç. Ancak burada bir düzeltme yapmak istiyorum kendi adıma; benim için iyi ya da kötü fotoğraf yoktur. Amacına ulaşmış ya da ulaşamamış fotoğraf vardır. Amacımız burada anlatmak istediklerimizi çektiğimiz fotoğrafla ne kadar anlatabiliyoruz, yeterli miyiz, ortaya çıkan fotoğraf çekmeden önce istediğimiz fikri orataya tam anlamıyla koyabiliyor mu? Iyilik ve güzellik çok göreceli olduğu için üzerinde emek olan bir ürünü kötü diye ıskartaya ayırmak benim içime pek sinmediğinden ben bu şekilde yaklaşıyorum.
Şöyle sorarsak; ‘’istediğimiz fotoğrafı çekmek için ne gerekir?’’
Buna da cevabım şu şekilde olacak; ekipman her zaman çok önemlidir. ‘’Iyi futbol iyi futbolcuyla oynanır’’. Eski bir klişe olan ‘’en iyi makina en iyi fotoğrafı çekseydi en iyi daktilo da en iyi romanı yazardı’’ sözü artık çağımızda geçerliliğini yitirmiştir. Fotoğrafçı her zaman çağın içinde olmalı, yenilikleri takip etmeli ve gelşimini durdurmamalıdır. Fotoğrafçı imkanları dahilinde en iyi ekipmana sahip olmalı ve kendi dünyasını bu ekipmanlarla dünyaya en iyi şekilde aktarabilmelidir.
Fotoğrafçı olarak ne zorluklarla karşılaşıyorsun? Etik kurallar var. Yani bir fotoğrafçı nelere uyar?
Saygı! Sanırım bunun için sadece fotoğrafçı olmaya gerek yok. Her zaman tüm canlıların haklarına ve özel alanlarına saygılı olmak fotoğraf için de geçerli bir durum. Bir insanın kişisel alanına girmek, bir hayvandan istediğiniz görüntüyü alabilmek için ona deyim yerindeyse işkence uygulamak, bir manzara çekebilmek için önünüze gelen ağaç dalını kaldırmaya çalışmak veya bastığınız yerdeki çiçeğe zarar vermek gibi tüm canlıların yaşamsal hakkına yapılmış tecavüzler fotoğraf etiğinin dışındadır. Dünyanın en iyi fotoğrafını bile çekecek olsanız, bir ağacın yaprağını incittiğinize değmez. Kendisine ve dünyaya saygısı olan bireyler için bu kuralları tek tek sıralamaya gerek olduğunu sanmıyorum. Herkesin etik ve saygı sınırları kendi vicdanıyla belirlenmiştir nihayetinde.
İnsanın doğayla beraber şekillendiği kırsal bölgelerden kareler yakalarken, kompozisyonlarınızda renk, doku ve hikaye olarak neler arıyorsunuz?
Benim fotoğraf üretme nedenim; insanları yaşadıkları dünyayı görmelerini sağlamak, hep gittikleri yerleri farklı bir şekilde görmeleri, daha önce hiç gitmedikleri yerleri fotoğrafladığımda ‘’ben de orada olsaydım’’ dedirtmek, kurduğum kompozisyonun içinde onları bir turist gibi ağırlamak. Bunları yapabilmek için fotoğraf çektiğim yerlerin karakteristik özelliklerini vurgulamak ve en iyi saatlerini yakalamak benim için çok önemli. Güzel bir gün batımı / doğumu, sisli ya da yağışlı bir zamanı, fotoğraflayacağım yerin önemli özellikleri; bitki örtüsü, mevsimsel doğru zamanı ve yaşanmışlıklarının görülebileceği kompozisyonlar kurmayı ve bu kompozisyonlarda etraftaki tüm elementleri kullanmaya çalışmaya dikkat ediyorum.
Kariyerinizin dönüm noktası?
En önemlisi benim için ekipman değişimi oldu. Sony aynasız ailesine geçince fotoğraflarımın kalitesi oldukça yükseldi. Bu şekilde yaratmak istediğim içeriği daha kolay ve daha güçlü bir şekilde üretmeye  başlayınca daha fazla ilgi çekmeye başladım. Dolunay time-lapse çalışmalarım ve ay tutulması fotoğraflarım bu ekipmanlarla gerçekleşti ve ismimi daha çok duyurma şansına eriştim. Diğer bir dönüm noktası ise instagram sayfasında ilk kez yayınlanan fotoğrafım ve sonrasında çektiğim bir dolunay videosunun tüm dünyada birkaç günlüğüne gündeme oturması oldu.
İşlerini beğendiğin takip ettiğin fotoğrafçılar var mı?
Tabi ki olmaz olur mu? Hem beğenerek takip ettiğim hem de ilham aldığım isimler var. Bunların en başında iki fotoğrafçı geliyor. Biri Chris Burkard, diğeri fotoğraf ve instagram sayesinde tanıştığım değerli arkadaşım İlhan Eroğlu. Her ikisi de çalışmaları ve seyahatleriyle bana fazlasıyla ilham kaynağı oluyorlar. Ismini sayamayacağım çoğu fotoğrafçının da işlerini takip edip izliyorum. Bu şekilde insanların nelere ilgisinin olduğunu, dünyanın nereye yöneldiğini ve neler yapmam gerektiğini anlayabiliyorum.
The post “Fotoğraf Sanat Değil, Belgedir” İlkin Karacan Karakuş appeared first on İstanbul'a dair en güncel haber sitesi.
from WordPress https://istandist.com/fotograf-sanat-degil-belgedir-ilkin-karacan-karakus/
0 notes
begumsuleybirgul · 7 years
Photo
Tumblr media
#sualtı #underwater #dalış #dive #fotoğrafçılık #photography #sudünyası #waterworld #balıksürüsü #fishflock #soyut #abstract
0 notes
nesrin-erdogan-blog · 5 years
Text
Tumblr media
#sözler #aşk #söz #kitap #aşksözleri #şiirsokakta #sevgi #hayat #edebiyat #şiirheryerde #ask #siirsokakta #türkiye #kitapkurdu #özlüsözler #güzelsözler #yazar #mutluluk #şiirduvarda #kitaplar #gt #şair #soz #tbt #gününsözü #umut #siir#şehir #city #istanbul #türkiye #turkey #travel #izmir #ankara #bursa #antalya #adana #konya #canakkale #gaziantep #sanliurfa #kocaeli #mersin #diyarbakir #hatay #manisa #samsun #kayseri #balikesir #kahramanmaras #van #aydin #mimari #deniz #mpower #architecture#minimalist #yasam #yasam_tarz #aşk #pozitif #sevgi #ben #hosgoru #mutluluk #begeni #instaminim #basit #heyecan #sehir #guzel #umut #beklenti #pozitive #yasampinari #ozgurluk #tarzim #yasamsevincim #sevinc #uzuntulu #ozgurluk #saglik #eglenceli #gurleyuzlu #dogal#sanat #art #turkey #tablo #resim #draw #portre #oilpainting #ressam #tasarım #şiir #aşk #fotograf #edebiyat #artist #kitap #handmade #müzik #drawing #kültür #love #design #karikatur #tuval #boya #artwork #fotoğraf #turkiye #tbt #sketchbook#soyut #zitrenkler #sanat #soyut #art #artist #artwork #resim #istanbul #tablo #arte #müze #desing #abstract #sanatçı #heykel #contemporaryart #artistsoninstagram #sergi #vangogh #galery #artsy #artists #artcollective #renk #fırça #artistanbul #gallerymakesyou #abstract #galeri#siyahbeyaz #s&b #blackandwhite #bnw #sb #monokrom #monochrome #me #instablackandwhite #monoart #insta_bw #bnw_society #bw_lover #bw_photooftheday #photooftheday #bw #instagood #bw_society #bw_crew #bwwednesday #insta_pick_bw #bwstyles_gf #irox_bw #igersbnw #bwstyleoftheday #monotone #monochromatic#noir #fineart_photobw#fotoğraflar #fotoğrafaşkı #fotoğrafaşktır #fotografturkiye #fotografdukkanım #fotografistanbul #fotograf #fotografheryerde #photographers_tr #photographer_tr #fotografvakti #fotografliyorum #foto #foto_tr #fototurk #fotorenk #bir_dakika #turkinstagram #durdur_zamani #igturko #objektifimden #photogram_tr #gf_turkey #mekanim #turkishot #aniyakala#fotoğraf #fotografar #fotografci #fotografin #fotografdukkanim #fotografsayfasi #fotografpark #fotografarsivim #fotografkritigi #fotografasktir #fotografgrubu #fotografhanem #fotografcimmm #fotografliyorum #fotografduragim #fotografkatibi #fotografsanati #fotoğrafı #fotografcekimi #fotografsepeti #fotograf_atolyesi #fotografkaresi #fotografturkey #fotografhikayesi #fotoğrafçı #fotoğrafçılık #fotografelsefesi #fotoğrafheryerde #fotograf_sokakta_ #birkarefotograf
1 note · View note
nesrin-erdogan-blog · 5 years
Text
Tumblr media
0 notes
nesrin-erdogan-blog · 5 years
Text
Tumblr media
#sözler #aşk #söz #kitap #aşksözleri #şiirsokakta #sevgi #hayat #edebiyat #şiirheryerde #ask #siirsokakta #türkiye #kitapkurdu #özlüsözler #güzelsözler #yazar #mutluluk #şiirduvarda #kitaplar #gt #şair #soz #tbt #gününsözü #umut #siir#şehir #city #istanbul #türkiye #turkey #travel #izmir #ankara #bursa #antalya #adana #konya #canakkale #gaziantep #sanliurfa #kocaeli #mersin #diyarbakir #hatay #manisa #samsun #kayseri #balikesir #kahramanmaras #van #aydin #mimari #deniz #mpower #architecture#sanat #art #turkey #tablo #resim #draw #portre #oilpainting #ressam #tasarım #şiir #aşk #fotograf #edebiyat #artist #kitap #handmade #müzik #drawing #kültür #love #design #karikatur #tuval #boya #artwork #fotoğraf #turkiye #tbt #sketchbook#minimalist #yasam #yasam_tarz #aşk #pozitif #sevgi #ben #hosgoru #mutluluk #begeni #instaminim #basit #heyecan #sehir #guzel #umut #beklenti #pozitive #yasampinari #ozgurluk #tarzim #yasamsevincim #sevinc #uzuntulu #ozgurluk #saglik #eglenceli #gurleyuzlu #dogal#soyut #zitrenkler #sanat #soyut #art #artist #artwork #resim #istanbul #tablo #arte #müze #desing #abstract #sanatçı #heykel #contemporaryart #artistsoninstagram #sergi #vangogh #galery #artsy #artists #artcollective #renk #fırça #artistanbul #gallerymakesyou #abstract #galeri#siyahbeyaz #s&b #blackandwhite #bnw #sb #monokrom #monochrome #me #instablackandwhite #monoart #insta_bw #bnw_society #bw_lover #bw_photooftheday #photooftheday #bw #instagood #bw_society #bw_crew #bwwednesday #insta_pick_bw #bwstyles_gf #irox_bw #igersbnw #bwstyleoftheday #monotone #monochromatic#noir #fineart_photobw#fotoğraflar #fotoğrafaşkı #fotoğrafaşktır #fotografturkiye #fotografdukkanım #fotografistanbul #fotograf #fotografheryerde #photographers_tr #photographer_tr #fotografvakti #fotografliyorum #foto #foto_tr #fototurk #fotorenk #bir_dakika #turkinstagram #durdur_zamani #igturko #objektifimden #photogram_tr #gf_turkey #mekanim #turkishot #aniyakala#fotoğraf #fotografar #fotografci #fotografin #fotografdukkanim #fotografsayfasi #fotografpark #fotografarsivim #fotografkritigi #fotografasktir #fotografgrubu #fotografhanem #fotografcimmm #fotografliyorum #fotografduragim #fotografkatibi #fotografsanati #fotoğrafı #fotografcekimi #fotografsepeti #fotograf_atolyesi #fotografkaresi #fotografturkey #fotografhikayesi #fotoğrafçı #fotoğrafçılık #fotografelsefesi #fotoğrafheryerde #fotograf_sokakta_ #birkarefotograf
1 note · View note
begumsuleybirgul · 7 years
Photo
Tumblr media
#sualtı #underwater #dalış #dive #fotoğrafçılık #photography #sudünyası #waterworld #balıksürüsü #fishflock #soyut #abstract
0 notes