Tumgik
#sosyal öküz
zombilerindekalbivar · 11 months
Note
Dimi bende öyle düşündüm ilk başta arkadaş olmayı falan ama bir anda yazsam tuhaf kaçmaz mı sence ayriyetten sen kimi bekliyon 9 yıldır olm ohaaaaaa cok uzun bir sure ya ama umarim kavuşursunuz ama yinede sen iyi dayanmışsın heee bu arada kim bu cocuk ya çok merak ettim biraz anlatsana blogunu
Yok be nie tuhaf kaçsın bloğunu beğendiğim için yazdım fln dersin.
Valla 9 yıllık aşkımın burada blogu yok olsa varya uff snxbzbzbx neyse biz aynı lojmanda büyüdük hani orda da hani babalar aynı yerlerde fln çalışır herkes herkesi tanır. Neyse İşte biz aynı okuldayız falan accayip yakınız ama bir gün işte tam olarak 2017 yılının 15 Mayıs'ın da öküz annemin yanında beni seviyor musun dedi.... Bide var ya tam günüydü o da yılan bir kız vardı bu sabah gelip beni tehdit etmişti sevdiğini söylersen babanla ilgili şeyleri yayarim diye. O zamanlar tabi babamın durumuda karışık. Göt korkusu tamam dedim. Bide bu çocuğu kardeşim dediğim kişi de seviyo. Bende gittim ağlayarak hayır dedim. Çocuk 1 hafta sonra taşındı ben bir yıl sonra taşındım. Tabi taşındıktan 2-3 yıl sonra sosyal medya hesaplarından takip ettim falan konuşma ufak ufak geçti. Geçen sene de o yıllarda ki kişiler ile grup kuruoduk çağırdım gelmedi. Baya bana düşman kesilmiş sonra öğrendim ki benim adımın aynısı ile bir kızla sevgli ..... Tuana yani iki ismim var. Ztn 3 ay önce de kız aldattı onu falan filan yani benim aşkım sözlerde ve anılarda kaldı bide çocuğun adı Tuna'ydı....
7 notes · View notes
andreytarkosvky · 5 months
Text
İki gündür pek kendim de değilim , okul çıkışı marketten bir şeyler almaya gittiğimde elinde beyaz bastonu ile görme engelli bir bayan rafların arasına gezmeye çalışıyordu. Yardım ister misiniz diye sormak istedim daha sonra Ankara’da ki görme engelli komşularımız aklıma geldi . Onlar yardım gerekli mi diye sorduklarında kızarlardı. Bende bu yüzden soramadım. El yordamıyla rafların arasında gezerken içeceklerin kapaklarına dokunuyordu.  İçime bir öküz oturdu denir ya işte öyle bir şey oldu.
Bir iki dakika sonra dondurulmuş ürünlerin olduğu rafta yardım istedi. Market çalışanlarının yoğun olmasına ilk kez bu kadar sevindiğimi hatırlamam. Hazır köfte , dondurulmuş patates, bir ekmek ve bir litre kola aldık. Alış veriş yaparken biraz da konuştuk. Şehre yeni geldiğini bir kamu kurumunda çalıştığını aynı zaman da sosyal hizmetler okuduğunu ve iki dersi kaldığını anlattı. koluna girip birlikte Oturduğu apartmana kadar yürüdük.
El yordamıyla yürüyerek uzaklaştı ve gitti .Eve gelince gözlerimi kapatıp düşündüm nasıl kızartılır köfte ve patates…
Okulda ise neler olmuş da benim haberim yokmuş. Kadın öğretmenler kahvaltı yapmışlar erkek öğretmenleri çağırmamışlar. Erkek öğretmenler ise buna misilleme olarak erkek öğretmenler için kahvaltı yapmaya kalkmışlar. Bu olaylar olurken on ikinci sınıf öğrencileri kütüphanede laktik asit fermantasyonu anlatıyordum bir de kütüphanede ki rafları düzenledim .Yaşar Kemal ‘in kitaplarını alt raflara atmışlar onları görünür yerlere çıkardım. Özdemir Asaf ve Cemal Süreyya gibi kadim şairlerin kitaplarının  bulunduğu bir köşe hazırladım.
Gün doğacak yine okula gidilecek. İçime oturan bu duygu ile insanların günlük telaşlarını dinleyerek gün  yine bitecek.
4 notes · View notes
mukofarmer · 9 months
Text
Yine uğradığımız bir taciz olayı daha... Adada gençlik merkezi diye bir yerde kalıyorduk. Dört kız bir odada, Arca'yla Başar'da farklı odalarda kalıyordu. Bu sayede arkadaşlarımız gelip gittikçe erkeklerin odasında kalabiliyordu. Fakat yine bir taciz olayı loading tabii ki. Yan tarafımızda dört polis vardı. TDK tanımına göre polis; kentte kamu düzenini, huzur ve güvenliği sağlamakla görevli kişi. Fakat bu adamlar huzursuzluk çıkarmak için doğmuslar. Body shaming yapmak istemiyorum ama hepsi de öküz gibiler. Her akşam içip içip sürekli ayyaş gibi geziyorlar ortalıkta. Yanlarından her geçmem de ısrarla selam veriyorlardı ve ben ısrarla sesimi çıkartmıyordum. Bizim kızları kenara çekip evli misin, müslüman mısın gibi sorular sorup; çok güzelsin, seksisin gibi ithamlar da bulunuyorlamış. Hatta arkadaşlarımıza bakire olup olmadığımızı bile sormuşlar. Gel de öldürme. Ben zaten bu söylediklerini duyduğum zaman inanılmaz öfkelendim ve kaldığımız yeri değistirmelerini talep ettim. Onlar düşünüyor ki beni seçebilirler, istedikleri kadını elde edebilirler. Hayır abi. Sen beni seçemezsin, fiziksel veya sözlü taciz edemezsin, kişisel alanıma müdahale edemezsin, o erkeklik nefsini benim vücudumla ben istemediğim müddetçe doyuramazsın. Ayy yazarken bile sinirlendim. Allah'ın belaları. O yüzden burda hep gittiğimiz raid cafe diye bir yer var. Oranın sahipleri ve çalışanları inanılmaz tatlı insanlar. Sahibinin kızı Lina'yla da arkadaş olduk. Kafelerinin üstü otel olarak kullanılıyor. Sağolsunlar durumu anladıktan sonra bizim gençlik merkezine yalnız dönmemize izin bile vermediler ve eşyalarımızı toplayıp otele geçiş yaptık.
Meryem ve Fathi... Tunus'ta aşk başkadır arkadaşlar. Aşkın kendisi direkt bambaşkadır aslında. Ve sizi hiç ummadığınız bir zamanda, hiç ummadığınız bir yerde kıskıvrak yakalayıverir. Meryem ve Fathi burda tanıştılar. Aralarındaki duygunun bu kadar yoğunlaşabileceğini düşünmemiştim. Sadece takılırlar, flört ederler diye düşünmüştüm. Ama şimdi ayrılık vakti yaklaştıkça Fathi'yi de Meryem'i de sürekli ağlarken görüyorum. Hayır aga. Öyle bir şey ki tesellisi de yok bu durumun. Kanser olmuş ölecek bir insana üzülme iyileşirsin demek gibi bir şey bu. Meryem'de benim gibi. En doruk noktalarda yaşıyor her şeyi. Tam seviyor, tam bağlanıyor. Bizim gibiler için daha zordur o yüzden birinden vazgeçebilmek, kendini önceliklendirebilmek, mantığınla hareket edebilmek. Ve bu tip insan ilişkileri öyle bir şeydir ki, her şeyin belki en zalimi... Kurtulmak istemezsin çogu zaman. Kurtulmaya çalışsan da daha çok yakana yapışır. Çünkü öyle ya da böyle, gerçek duyguların yok olduğu bu dünyada herkesin inanılmaz bir sevgi ihtiyacı var. Bunu bulduklarında ise ilişki toksikleşse bile sadece o sevgiyi almaya devam edebilmek için o iliskinin içinde kalıp kendilerine eziyet etmeye devam ediyorlar. Fathi zaten benim burdaki favori adamım, Meryem'i de çok seviyorum. İkisinin hislerine de inanıyorum. Ellerinden gelse birbirleri için ülke değistirecek durumdalar. Fathi'nin ablası gelmiş uzun zaman sonra Fransa'dan. Çocuk hiç sevmediği Kerkennah Adasında günlerdir Meryem için kalıyor ve bırakıp ablasını görmeye gidemiyor. Allahım bir gün şöyle sevilmeyi bana da nasip et nfndmdmddm. Uzun lafın kısası umarım her şey gönüllerince olur.
Zaaim diye bir cafe var burda. Akşam oraya gidelim diye konuşuyoruz. Ben de sandım ki canlı müzik falan var, eğleniriz gideceğimiz yerde. Hâlbuki mekan Koç odeon nero. Millet piyasaya oturmuş orda. Ayy şaka gibiler gerçekten. Kafeye girdiğimizde elli kişilik insan topluluğu dönüp ibne ibne bizi izlemeye başladı. Hayatımda sosyal anksiyetem daha önce çok nadir anlarda bu kadar artmıştır. Assil o kadar meraklı ki kızlara... Adam en köşeye, her yeri rahatlıkla görebilecek bir yere oturup, gelen geçeni dik izlemeye başladı. Hayır bir de asıl rahatsız edici olan, bunlar böyleyse demek ki diğer oturanlar da böyle. Cinnetlikler gerçekten.
Otostop çekmek... Türkiye'de en son başıma gelen olaydan sonra tövbe etmiştim aslında. Keşke o tövbem de kalsaymışım. Otostop çekip ulaşıma para ödeyen tek insanlar olduk sanırım. Bir gün proje yerinden dönüyoruz, taksi bulamadık. Ben de başladım otostop çekmeye. Transporter durdu bir tane. Gideceğimiz gere geldiğimizde; dört kişiden, kişi başı 5 dinar olmak üzere 20 dinar istedi. Lan ben taksiyle gitsem dört kişi toplam 10 dinar ödüyorum. Bu nasıl kazıkçı bir millet. On dinar verip yürüdük daha sonra. Otostopu çektiğimiz çocukta burda Saida diye çok güzel bir kuruvasancı var, orda çalışıyor. Geçen gün Meryem tatlı almış. Normalde tatlıyı koydukları pakete bu zamana kadar hiç para ödememişken, kızdan 1.3 dinar para almış puşt. Bunlar Türkleri de geçmişler artık gerçekten. He bir de otostop demişken, geçen gün hep beraber kastil otele gittik. Çok kalabalıktık ve tek arabamız vardı. Fathi kızları ve Arca'yı alıp gitti. Fedi, ben ve Assil ise Fathi ikinci tura gelene kadar yürümeye başladık. Saat akşam 7 falan. Ben de dedim ki otostop çekelim. Yola durup gelen arabanın bir tanesini durdurdum. Adamlar durduktan sonra çocuklara sadece o gelsin demişler ya inanabiliyor musunuz. Fedi; bunu bir daha yapma yoksa ikinciye kavga etmek zorunda kalırım, bu adamlar gündüzden beri içiyorlar, ben durdursaydım erkek olduğum için saygı gösterip dururlardı ama sen kadın olduğun için sadece onlarla gitmek istediğin için durduruyorsun zannediyorlar dedi. Hayatımda kendimi ve cinsiyetimi bu kadar aşağılayacak bir an daha yaşamamıştım sanırım. Çok üzüldüm. Hödükler abi kısaca. Dünyadaki hırboların yüzde ellisi buraya toplanmış gibi.
Tumblr media Tumblr media Tumblr media
3 notes · View notes
oyasumifiratat · 2 years
Text
mutluluğun sırrı
Tumblr media
Kızarkadaşımdan nihayet ayrılıp kendimi onun yarattığı negatif şeylerden kurtardığımdan beridir iyi hisler içindeyim. Kötü hissetmeden, sadece ileriye gidiyorum.
Şimdi biraz rantlama vakti.
Aptal orospu zaten geçmişten bahsetmeden duramıyordu. Bütün ilişki zaten başından beri guilt trippingle manipüle edilmem üzerineydi.
Bu kişinin materyal dertleri beni çok sıkıyordu. Öküz yüküyle parası olmasına rağmen ne bu parayı yönetebiliyor ne de sürekli para harcaması elle tutulur bir sonuç yaratıyordu. Üstelik bunun getirdiği tembellik ve şımarıklık karakterini büyük derecede etkilemiş. Haftanın altı günü çalıştığımdan eve sadece uyumaya giderdim ama nedense evdeki bütün problemler benden sebepliydi. Zaten bir noktada evde su bile içmeyi bırakmıştım bu yüzden.
İlişkilerde ortak alanlardan çok ortak değerler olmalıdır.
Tiksindiğim o normal insanlara benziyor. Onlara özeniyor ve benden aşkımı bekliyor.
Benim ait olduğum kesim arasında, artık adına her ne dersek, eski kız arkadaşım aşırı zayıf bi karakterdi zaten. İnsanların ona bayıldığını sanar mesela, oysaki kendisiyle iletişim kuran insan kitlesi sadece simpler falan. Şaka yapmıyorum, ilişkimiz başladığında sosyal hayatı anında bitti.
Bu son bir senelik ilişkimizde bile ilk ay dışında sanırım benden bile doğru düzgün sevgi görmedi. Sadece konuşmasın, dırdır yapmasın ya da sorun çıkarmasın diye eylemek için arada huyuna gidiyordum.
Aslında kızmam çok yanlış, çünkü kendisi anca gelip geçer bir yan karakter olarak kalmalıyken ona başrol olma şansını verdim. O da görüp görebileceğim en karikatürize memnuniyetsiz ev hanımı karakterine büründü. Bazı insanlar gerçekten eğitilmezler.
Size önerim, asla sessizce peşinizde gezen ve o sırada yaşadığınız tecrübeye bir şey katmayan birine vaktinizi harcamayın.
Tumblr media
Yumuşak popolu kızlar en iyisi, sert popolular ortadan kaybolabilirler.
Blogumu okuyan bazı insanlar henüz ergen olduklarından bu ayıplı kısmı okumalarını önermiyorum.
İlişkide seks önemli bir olay.
Eğer yetişkinseniz seks gerçekten problem haline getirilmemesi gereken bir konu. Ergenlikte bulduğun her yüzeye iki sürtüp yeterince mutlu hissedebiliyosun ama iş yirmili yaşlarda farklı bir hal alıyor. Zaten bu konulara farklı bakış açısı olan biri olarak sorunlar yaşıyordum ve yetişkinliğe geçiş hiç de yararlı olmadı benim için.
Dikkat edilmesi gereken birkaç şey var.
Öncelikle seks normal bir olay değildir. Doğal bir ihtiyaç abi yaa, falan muhabbetlerine kanıp normalleştirmeyin. Bir insan hayli hayli seks yapmadan yaşar ve eksiklik hissetmeyebilir. Seks sosyal bir etkinliktir ve nasıl her önünüze gelenle sıkı fıkı dost olmuyorsanız, önünüze gelenle de sikişemezsiniz.
Seks iki insan arasında özel bir iletişim yoludur ve sizde izler bırakır. Araya kaynattığım hiçbir casual seks tecrübem beni tam anlamıyla memnun etmedi. Sosyal zaferler kazanmanın tatminiyetini yaşayıp varoluşsal masturbasyonuma malzeme çıkardıysam da bi halta yaradığını söyleyemem günün sonunda.
Seks ödül değildir. Biriyle belli şekilde davranıyor diye seks yapmamalısınız, seks içten gelir, belli ritüelleri vardır. Onlar yerine getirilir, beraber yorganın altıma girersiniz. Eğer seksi ilişkide ödül ya da ceza olarak kullanıyorsanız ilişki zaten geri döndürülemez hasarlar almıştır.
Bence bir ilişki taraflardan biri seks başlatmaya kalktığında red yerse bitmiştir. Bunun da bir çözümü olduğunu sanmıyorum açıkçası.
Eski kızarkadaşım yatakta baya sıkıcı biri. Japon pornolarındaki kızlar gibi davranıyor ama ne sesi çıkıyor ne de çılgın yönleri var. Bu konuyu konuştuğumda da ödül ceza muhabbeti yaptı ve açıkçası uğraşmak yerine direkt seks başlatmayı kestim.
Ben kesince de tamamen durdu, çünkü seks başlatmayı beceremediğinden ve seksapelitesi olmadığımdan birkaç kere ne yaptığını anlamayıp terslemişim. Beraber yaşayan çiftler arasında sürekli sürtüşmeler elleşmeler olur. O yüzden yanlış yorumlayıp üstüne gitmemem mümkün. Hem iki okşadı diye kalkıp üstüne atlamamı bekliyor olöası da biraz saçma. Çünkü yine bütün iş bana kalıyor. Kendisi her seferinde berbat kondüsyonu ve kötü mobilitysi yüzünden bütün hareketi bana bırakıyor. Sonucu zaten bildiğimden bazen efora değmediğini düşünüp görmezden geliyordum. Otuzbiri onla sikişmeye tercih ediyordum.
Tumblr media
Mutluluğun sırrı doğum kontrol haplarıdır.
Yani zaten libidosu yerinde olan biri değildi. Seksi de sadece istediği şeyi elde etmek için yapan türde birisi. Yanlış anlamayın, bana herhalde gerçekten aşık olduğunu düşündüğüm tek kişiydi bir zamanlar. Gerçekten bu konuda kötü ve ilk sekslerimiz aşırı mekanik ve ruhsuzdu.
Doğum kontrol hapları işin içine girince zaten iyice menapozlu teyzelere dönüştü. Sağlıklı ilişkilerde ve insanlarda sorun yaratacağını düşünmüyorum ama biraz kumar gibi geliyor hap olayı.
Yatakta sizinle hareket etmeyen biri kadar can sıkıcı bir şey yok. Çektiğinizde gelmez, ittiğinizde gitmez, hantal hamtal hareket ederler falan. Zeynep de zaten eski kızarkadaşım gibiydi, iki öpüşelim diyip yanaşsam kendimi içi su dolu bi fıçıyla boğuşuyormuş gibi buluyordum. İlişkideki rollerinize göre bu değişebilir belki, daha dominant birinin daha sabit olması, çok sarsılmaması beklendik bi davranış olur ama bu örneklerde klasik denizyıldızı gibi yatan kızlardan bahsediyorum.
Tumblr media
Burası bunun için var değil mi?
Yani gel sıkıcı bir insan ol, normi gibi davran, seks oyunun zayıf olsun bir de aşk yaşamak iste. Yazık.
Sevilmek için sevilesi bi insan olmanız gerekiyor. Ya da gerçekten öyle bir parça olacaksınız ki sizi beğenen biri başka kimseyi beğenemiyor olacak.
Ortak değerler de şunun için önemli, eğer materyal şeyler benim için önemli değilse benim için kaç para harcadığınım hiçbir anlamı olmayacak. Eski kızarkadaşım üç kuruş harcasa lafını yapardı. Yani dikkat edin, sizin için önemli olmayan şeyler size sunuluyorsa ve bunun lafı geçiyorsa o ilişkiyi bi gözden geçirmek gerekiyo olabilir. Belki de böyle şeyler birini tanırken en baştan konuşulmalıdır.
Ben büyük bir hata yaptım. Bu son senemi hiatusta geçirdim. Ama şimdi hikayeme yeni bir karakter daha katıldı ve ben yine olaya dahil olana ladar biraz da onu tanıyacağız. Bütün bu süreç tamamlanınca onun hakkında da yazacağım.
Şimdilik süpriz kalsın, bu aşırı kişisel blogumu okuduğunuz için teşekkürler.
4 notes · View notes
yenikibris · 4 months
Text
Erdoğan’ın Sisi ziyareti ve bir fıkra – Nidai Nesutoğlu
Sosyal medyada kullanıcıları büyük olasılıkla bu fıkrayı biliyorlar. Haber sitelerinde köşe yazısı yazanlar da bu fıkrayı çeşitli sebeplerle köşelerine taşımışlardı. Fıkrayı bir de ben yazayım. Bilmeyenler öğrensinler. Daha önce okuyanlar da hatırlamış olsunlar. Bir gün ağa ve marabası (Maraba: Türkiye’de başkasının toprağını işleyen ve ürüne ortak olan kimseye derler) öküz arabasıyla kasabaya…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
morkedisblog · 9 months
Text
Sabah beri Tumblr'dan takip Pinterestten takip ve kayıt geliyor Teşekkürler GERÇEK İYİ SİZLERSİNİZ🌟🙏💜Ama daha önce de yazdım instagram bana bildirim göndermeden hesapımı bloke etti sonra da"bizden kaynaklanan bir arıza"bildirimi gönderdiler 34 gündür hesapım gasp edildi 28 gündür yazmıyorum ben bunu hak etmedim korudukları mhpli tetikçiler mi şoförler mi yoksa kedi düşmanı adem mi ne oldu ponçik zeki bir kedi geldi bana işaretle tekmeye üzüldüğünü anlattı ben"o öyle olacak ki buraya gelip bizi rahatsız edemeyecek"dedim zavallı kedi çardak damına kaçtı korkudan zor indirdim ertesi gün kedi düşmanının tansiyonu çıldırdı hastaneye kaldırdılar geçen yıl gine kedi kavgası yapmıştık gine hastaneye kaldırmışlardı şimdi "2 krizi atlattı 3. de gider"deyip dalga geçiyorlar instagram piçleri neyin peşindeler #unutmabenikedisi2020 hesapımı geri istiyorum yoksa bir ömür boyu da yazmam benim çocukluğum ve genç kızlığımda sosyal medya yoktu zaten burdan para kazanmıyorum Allah muhtaç etmesin niyetim de yok canım sıkılıyor eğleniyordum ama beni istemiyorlarsa uğurlu olsun yeni hesapımın nedeni keşfete bakmak bir de deprem olursa enkaz altından telefon çekerse yardım istemek,lütfen beğeni takip yapmayın ayrıca instagram blokeyi kaldırsın 3 takipçiyi engelleyeceğim geçen yıl bir hata sonucu istemeden Tumblrda hesap değiştirdim Chezbood hemen yeni hesapı da takibe almıştı o yüzden o saygısızlar hesap takibini bıraksınlar hesapımdan yasak kalkmadan hiç kimse kusura bakmasın iyi niyetli ve anlayışlıyım ama aptal ve öküz değilim Saygılar🍀instagramın kurallarının içine TURP SIKAYIM KALDIRIN ULAN BLOKU HESAPIMDAN BAŞLARIM PATRONUNUZUN CEOLARINIZIN SÜLÂLELERİNİN ŞARAP ŞİŞESİNE DEMİR ÇUBUK SOKARIM ANALARINIZIN DÜMEN ÇARKINA😤😠😈3.CÜ ŞAHISLAR YAZDIKLARIMDAN MÜNEZZEHTİRLER BEN KİME DEDİĞİMİ BİLİYORUM HAK ETMEYENLERDEN ÖZÜR DİLERİM🌻
instagram
0 notes
otekivegan · 1 year
Text
ÖKÜZÜN ALTINDAKİ BUZAĞI;
Size yıllardır aşağıladığımız bir hayvanı anlatmak istiyorum bu yazımda.
Kahramanlık şiirlerinden bildiğiniz Mustafa Kemal’in Kağnısı…
Hani “Elif’le birlikte uyuyan, onunla kardeş gibi olan, çok zayıf olan, çok yaşlı olan Elif’in kağnısı Kocabaş’ı…“
Kağnıyı ve Kocabaş’ı duymayanlar ve hangi hayvan olduğunu bilmeyenler için birkaç atasözü ve deyimlerimizi bırakıyorum size.
“Öküzün trene baktığı gibi”
“Öküzün altında buzağı aramak”
“İyiliğe iyilik olsaydı, koca öküze bıçak olmazdı”
“Öküz öldü ortaklık bozuldu”
“Öküz arabası gibi yavaş”
“Öküz gibi bakma”
Sanırım yeterli olmuştur.
Hiç fark ettiniz mi? Yıllarca insanlar için ağır şartlarda çalışan, yük taşıyan, ırgat olan ve Mehmetçiğe mermi taşırken çamura yığılıp, yürek kadar gözleri büyüyüp öldüğünde bile o öküz için kahramanlık şiiri yazılmamıştır. Elif, bile Fazıl Hüsnü Dağlarca’nın o şiirinde “Ayağının altını öpeyim Kocabaş, koma yollarda beni” demiş olmasına rağmen, bir satır bile…
İnsanlar nedense hayvanları kendisinin bir malı olarak gördüğünden olsa gerek Cumhuriyet döneminde bile TBMM’nin bahçesine bir kağnı heykeli yaptırmıştır. Bir öküz heykeli değil…
Açık bir şekilde yazıyorum. “Elif’in kağnısında asıl yükü çeken Elif, değil Öküzdür.” Ve bu da hep öyle olmuştur.
Kurtuluş savaşımızın kahramanlarına ve o yitip giden güzel hayvanlara minnetlerimle devam ediyorum satırlarıma.
Size birçok acıyı anlatabilirim. İçimizde yaşadığımız ya da yaşattığımız acıları, can yanışlarımızı satırlara dökebilirim ama hayvanların duyduğu acıyı anlatabilmek mümkün değil.
Nazım Hikmet’in Abidin Dino’ya yazdığı mektubu hatırlarsınız. Şöyle sormuştu “Sen mutluluğun resmini yapabilir misin? Ey Abidin, İşin kolayına kaçmadan ama” Abidin Dino’nun karşılığında yazdığı şiirinin son satırında “Yapardım mutluluğun resmini. Buna ne tual yeterdi ne de boya” demişti.
Ya acının resmini? “İnsanlar için yapılacaksa bu kolay,” Artık tuallere resim yapmak yerine yapay zekâ bile yapabiliyor bunu. Belki aşk acısı çeken birinin yanına kırık bir kalp koyarak yapabilirsiniz. Belki ağlayan bir kadının resmi, evi yıkılmış bir insanın gözyaşını, acıktığı için ağlayan bir bebeği bile… Çünkü insanların acılarını, üzüntülerini kendimizde bildiğimiz için anlayabiliyoruz. Yapabiliyoruz.
Konu hayvanlara gelince işin kolayına kaçıp meralarda otlayan ve bize süt vermek için yaşayan mutlu inekler, koyunlar ve gezen tavuklar! Hiçbir resme sığmayacak kadar yalan dolu görüntülerle… İnsanları kandırmak ve hayvanları aşağılamak bu kadar kolay olsa gerek. Öyle de!
Sadece görüntülerle değil aslında bu aşağılama dilimize yerleşmiş birçok kelimeyle bile halen devam ediyor. Mesela yeryüzünde hiçbir insan kendisini aşağılayacak sözler duymak istemez. Sözcükler öyle güçlü bir iletişim kaynağıdır ki bazen cümleye bile gerek kalmadan kavgalara, yıkımlara yol açar.
Birbirimizi anlamamız, sosyal çevreler edinmemiz, kendi düşüncemizi paylaşıyor olmamız, fikirlerimizi ifade edişimiz dünyada ki kapladığımız kütleden çok daha başka bir şeydir değil mi?
Bu kadar satırdan sonra şimdi Kocabaş’a tekrar dönelim mi? Çünkü bu yazıda adı kahraman geçmese de o öküzü anlatmak istiyorum size.
“Öküz” bu kelimeyi yazdıktan sonra düşünmenizi istiyorum” Kaç kişiye bu hayvanın ismiyle hakaret ettiniz? Kaç kişiye yukarıda yazdığım deyimleri kullandınız? Birinin Öküz olması, öküz gibi bakması ve bunu sizin ifade ediş şekliniz neden nefret dolu? Hiç düşündünüz mü? Elbette bu öfkenizin sebebini buraya yazmayacağım. Dedim ya, bugünün kahramanı sizin duygularınız değil öküzler.
Ne dersiniz, şimdi bütün öfkemizi, nefretimizi bir kenara bırakıp Öküzün altında buzağı aramaya başlayalım mı? Buna evet diyorsanız lütfen okumaya devam edin. Fakat siz de birçok insan gibi aramaktan yorulduysanız ve içinize bir öküzün oturduğunu hissediyorsanız içinizdeki çimlerin ezileceği güne kadar o ağırlığı taşıyabilirsiniz! Burada kalın…
Bu hayatta göremediğimiz, farkına bile varamadığımız o kadar çok şey var ki kahramanımız da onlardan bir tanesi. Dedim ya, bu onun öyküsü. Devam ediyoruz.
“Öküz altında buzağı aramak” “Hangi sebepten olursa olsun hemen hemen hepimiz bu atasözünü birileri için ya da birileri bizim için kullanmıştır.” Sizlerin bu sözden ne anladığınızı ya da neden kullandığınızın üzerinde hiç durmadan bu atasözündeki acıyı, imkânsızı size taşımak istiyorum.
“Emin olun, öküzün altında buzağı hiç olmadı.” Biz, o erkek boğayı kısırlaştırdık ve tarlalarımıza sürdük. Ne yavrusunu gördü o canlı ne de yavrusu onu. Yeri geldi çamur içinde kaldı, yeri geldi üstündeki yük altında ezildi ama altında hiçbir zaman buzağıyı arayamadı. En zorlu tarlalarda, traktörün bile giremediği topraklarda karasabana bağlanıp çift süren, acıktığını bile söyleyemeyen, bacaklarında derman kalmasa bile çalışmaya devam eden bir hayvanın altında yavru aramak?
“Harmanda düven sürmek nedir bilir misiniz?” Bunun cevabını yine ben yazayım. Ekinlerin sapı ve tanelerini ayırma işlemidir. Bugün bile birçok yörede organik tarım adı altında çoğunlukla öküzlerin bir alete bağlanıp dur durak bilmeden çalıştırılması ve neredeyse binlerce kere kendi etraflarında dönmesidir. Biz işte bu hayvanın altında buzağı arıyoruz. Tomruk çeken bir öküzün altında bulabilir miyiz sizce?
Olmayacak bahanelerle birilerini suçladığınızda size “Öküzün altında buzağı arama” dendiğinde bilmelisiniz ki aradığınız ya da aranan şey acıdan başka bir şey değildir. Tarlalara sürülür, harmanda düvene sürülür, tomruk taşır, kocabaş olur, karasabana koşulur ama cevap hep aynıdır. Öküzün altında buzağıyı hiçbir zaman bulamazsınız.
Bir de “Öküzün trene baktığı gibi bakmak” diye kullandığımız bir deyim var. Peki, öküz nasıl bakar hiç düşündünüz mü? Senin, benim gibi mi mesela? Şimdi bu sözü kullandığınızda düşünmenizi istiyorum. Çünkü hiç birimiz karasabana bağlanıp, boyunduruk takılıp tarlalara sürülmedik. Hiç birimiz saatlerce ayağımızı bastığımız toprakta dört dönüp harman sürmedik. Hiç birimiz kendi ağırlığımızın beş altı kadar yükü kaldırmadık. Emin olun bir öküz gibi yaşasaydık kafamızı kaldırıp bakacak dermanımız bile kalmazdı.
Bizler yine de onun canının ne kadar yandığını hiçbir zaman anlamadık ve fark edemedik. Bu anlamsızlık yüzünden bu sözü aptalca ve hiçbir şeyi anlamamak olarak kullanıyoruz cümlelerimizde.
Sırtından yükünü eksik etmediğimiz, yavrusunu çaldığımız, ister Elif’in kağnısı kocabaş olsun, isterse karasabana koşulmuş olsun fark etmiyor. İş göremez olduğunda canlarına kıyıp sofralarımıza, tabağımıza doldurduğumuz öküzü et olarak görüyoruz. Gerçek bir öküzü bir kez bile görmeden yaşasak bile…
Lütfen hiç kimse için öküz kelimesini kullanmayın. Öküz demek kısırsın demek. Öküz demek boyunduruk vurulmuşsun demek, öküz demek dayanılmayacak yüklerin altında kalmak demek, öküz demek eziyet çekmeni istiyorum demek, öküz demek yavrusunu görememek demek, öküz demek bedeninden et, derisinden kösele demek, öküz demek…
Evet, hiçbir zaman öküzün altında buzağı olmadı. Aramayın.
'Her ne ararsan kendinde ara. Kudüs’te, Mekke’de, Haçta değil.'
0 notes
sosyalokuz · 4 years
Photo
Tumblr media
Kuzularım demiş, Daha ne desin. Gayet net :):)
4 notes · View notes
horozmehmetemin · 4 years
Text
Tumblr media
ÜŞENMEDEN OKUMANIZI TAVSİYE EDERİM !
Ormanın birinde Aslanlar toplanmış. "yahu" demişler, "hesapta kralız, açlıktan öleceğiz birader. Maymuna saldırsak, ağaca kaçıyor; fillere saldırsak, fazla büyük... Ceylanlar hızlı, yetişemiyoruz; kuşa dalsak, uçuyor, eee balık yakalayacak halimiz de yok... N'aapsak? "
Bir tanesi "en iyisi, öküzlere saldıralım" demiş,
"iri yarı görünüyorlar ama ne pençeleri var, ne dişleri diş... Tam dişimize göre!"
Olur mu? Olur.
Hücum!
Ama evdeki hesap çarşıya uymamış;
Öküz, öyle yabana atılacak hayvan değilmiş meğer...
organize oluyorlar, topluca savunma yapıyorlar, püskürtüyorlarmış.
Aslanlar aç bilaç.
N'aapsak, n'aapsak?
"tilkiye danışalım" demişler.
Tilki "kolay" demiş,
"beni, öküzlerin yaşadığı zengin otlakların prensi yapın, işinizi halledeyim..."
Kabul etmişler.
Tilki, elinde beyaz bayrakla öküzlere gitmiş,
"saygıdeğer öküzler" demiş,
"aslında aslanlar uysaldır, sizi de çok seviyorlar...
Ama; Şu aranızdaki sarı öküz var ya, sarı öküz, işte sorun o...
Görünce tahrik oluyorlar, canları çekiyor, verin şu sarı öküzü,
Kurtulun kardeşim, huzur içinde yaşayın! "
Öküz heyeti düşünmüş taşınmış,
"bana dokunmayan yılan bin yaşasın" Mantığıyla,
verivermişler sarı öküzü...
Aslanlar da afiyetle yemiş.
Bir gün, iki gün ....
Tilki gene gelmiş.
"bakın gördüğünüz gibi, saldırılar kesildi, mutlu mutlu yaşıyorsunuz" demiş
Ve eklemiş:
"ama şu var ya benekli öküz, benekli öküz,
O burada olduğu sürece size rahat yüzü yok arkadaş,
Canları çekiyor, verin, kurtulun!"
Öküz heyeti düşünmüş,
"otlağın selameti için"
Teslim etmiş benekli öküzü...
Üç gün, dört gün...
Tilki gene gelmiş.
Kuyruğu uzun olanı...
Burnu beyaz olanı...
Tombul olanı...
Tek tek alıp, gitmiş.
Otlak seyrelmiş.
Semirmiş aslanlar.
Günlerden bir gün... Artık tilki gelmemiş!
Gerek kalmamış çünkü.
Doğrudan aslan gelmiş.
"hanginizi istiyorsam,
Canım hanginizi çekiyorsa, onu vereceksiniz,
Adamı hasta etmeyin" demiş.
Otların arasında tir tir titreyen, tek tük kalmış öküzler,
"keşke sarı öküzü vermeseydik" demiş ama iş işten geçmiş.
...
İşte Öküzlük böyle bir şeydir...
...
Bu hikaye sebebiyle,
dünyaca ünlü alman şair ve tiyatro yazarı Bertolt Brecht akla geliyor...
Bir şiirinde aynen şunları yazmıştı:
"Naziler önce komünistleri tutukladılar;
Komünist değilim diye ses çıkarmadım.
Sonra Yahudileri tutukladılar,
Yahudi değilim dedim, sesimi çıkarmadım.
Sosyal demokratları tutukladılar,
Savunmak bana mı kaldı dedim, sesimi çıkarmadım.
Sıra bana geldiğinde;
Etrafta tutuklanmama ses çıkaracak kimse kalmamıştı!"
...
Şimdi bakın çevrenize.
Saddam zalimdir gitmesi lazım.
Kaddafi zalimdir gitmesi lazım.
Esad alevidir gitmesi lazım.
İran Şia dır gitmesi lazım.
çevrenizde ses çıkartacak kimse kaldı mı?
O halde neymiş; ÖKÜZLÜĞÜN ALEMİ YOK.
1 note · View note
vel-hasili-kelam · 4 years
Text
Tumblr media
Vekilimiz Osman Boyrazın paylaşımıdır.
Bugün Mecliste ağırlamakla şeref ve onur duyduğum Asım Amca’nın sadece merakını giderme adına refakatimle meclis locasına çıkarmam birilerini rahatsız etmiş olmalı ki; Gecmişte Öküz Anadolu”, “Köylüler giremez” mottolarına öykünen bir üslupla gerek sosyal medya gerekse yazılı medya üzerinden “Bu adam kim?” Diye sorgulaması aziz şehidimizin muhterem babasının kılığı kıyafeti üzerinden aşağılamaya refleksidir ki; bu refleks ideolojik bir şartlanmanın tezahürüdür.
Bu adam kim sorusunun cevabını kamuoyu ile paylaşıyorum .
Bu kişi, Grandük Notoras’ın ; Latin külahı yerine tercih ettiği adalet ve merhamet remzi “Türk Sarığı”nın gerçek varisidir.
Bu Kişi, Bizans’ı fetheden ruhun, bu topraklardaki varlığımızın, dayandığımız, inandığımız ezeli ve ebedi kıymet ve kuvvetlerin yegane teminatı ve gerçek Türk kimliğinin eli öpülesi aziz bir temsilcisidir.
Bu Kişi, Kur’an tilavetleriyle dualarla açılan ilk meclisin ilk mebuslarından olan , Hoca Abdullah, Müftü Hulusi, Hoca Fehmi, Ahmet Nuri Efendilerin sahih varisi, gerçek evladıdır.
Bu Kişi, “Bayrakları bayrak yapan üstündeki kandır; Toprak eğer uğrunda ölen varsa vatandır.” Deyip kanını toprağa katan ve bu toprakları vatan yapan, mezar taşlarıyla vatan toprağının tapusunu mühürleyen Şehit Kaymakam Muhammed Fatih Safitürk’ün Babasıdır.
10 notes · View notes
narfalcafe · 2 years
Text
Çin Astrolojisi
Çin Astrolojisi Çin Astrolojisinde Burçlar Nelerdir? Fare Burcu Zeki, yetenekli ve çekicidir. Sosyal ortamların aranan insanı olarak tanımlanabilir. Pozitif kişiliğe sahiptir. Aşk hayatında oldukça tutkuludur. Ona karşı bir şey yapıldığında intikam almaktan çekinmez. Mizah anlayışı da epey gelişmiştir.  Öküz Burcu Ailesine çok düşkündür ve epey kıskançtır. Hem güçlü hem de dengeli bir yapısı…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
morkedisblog · 1 year
Text
Hep diyorum herkes benden daha fazla kafayı sıyırmış hani Sedat Peker gardaşımın 350 bin tl kumar borcunu ödediği arabasının camından içeriye siyah poşet içerisinde binlerce dolar attırdığı paralı milletveki metin külünk vardı hıhıhı işte o Saygıdeğer dayım eroll'ın değerli oğlu erkek güzeli elon'ın bu fotomontajını gerçek sanıp paylaşmakla yetinmemiş Kılıçdaroğlunun kalp işaretinin staline ait olduğunu söylemiş zaten montaj olduğu belli kötü bir çalışma imza da üzerinde öküzbaş elon muskın stalin gibi bir halk katilini sevmesinin nedeni(özellikle Ahıska Türkleri/Kafkas halkları/Rus muhaliflere yaptıkları)elonın babasının annesi stalinin metresiydi elon'ın mendebur suratına bakın anlarsınız elmacık kemikleri çıkıktır büyükanneden gelmektedir sonra kadın hamile kalınca bunları Güney Afrikaya sürmüş kadınla evlenen öküz de eroll dayıma soyismini vermiş eee tabii dedesi ya seviyor kıyamam seni anlıyorum kuzen rieeve(2.ci ismi doğru yazım değil ya riv okunuyor)Ben gerçek dedemin adını verip görselini koysam yemin ediyorum ülkücüler de bana koyarlar neyse gine de bu manyak musk sosyal medyaya lâzım eğlendiriyor bizi"sen olmasan elon ahh bu hayat çekilmez"😂😤😠😈Ayyyayyy kime niyet kime kısmet montajı külünk yuttu biz diğerlerini gülmek tuttu😉
instagram
0 notes
otekivegan · 2 years
Text
Köpeklere ve kedilere yapılan zulüm hepimizi rahatsız etti değil mi?
Size şimdi hemen kendinizi rahatlatacak bir önerim var. Bir parka ya da meydana gidin. Bir avuç yem alın. Etrafınızı güvercinler sarsın ve onları doyurun. İçinizdeki hayvan sevgisini dışarı çıkarın. Hayvan hakları 3 lira 5 Lira.
Durmayın hayvanat bahçelerine gidin, çocuklarınıza da hayvan sevgisini gösterin. Üç lira mı Beş liramı, elli lira mı? Bakınız sevgiyi satın aldınız!
O korkunç görüntüleri izlerken kahroldunuz değil mi? ÖKÜZ gibi insanlar bunlar mı dediniz?
Sizin rahatlamaya ihtiyacınız var bir sirke gidin yunusları izleyin. Hemen sosyal medya hesabınız da paylaşın emin olun size hayvan sever diyecekler. Üç liramı, beş liramı, elli liramı. Hadi gidin sevgiyi satın alın.
Yetmiyor mu? O Kahrolası görüntüler gözlerinizin önünden gitmiyor mu? Kolayı var. Üç, beş, elli her neyse gidin bir hayvan satın alın. Kafese koyun, akvaryuma koyun.
Biraz rahatladığınızı tahmin ediyorum. Şimdi bir ziyafeti hak ettiniz. Acaba yemeğinizde KUZU kokoreç mi yeseniz? Döner’e ne dersiniz? Ya sucuklu yumurta?
Kürekle hangi hayvana vurulduğu önemli değil mi? Kedi ye mi? Köpeğe mi?
Peki, satırın, bıçağın, sopanın? Sanırım bu o kadar önemli değil. Dedim ya hayvan hakları üç lira, beş lira.
0 notes
sosyalokuz · 4 years
Photo
Tumblr media
Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu ve ilk cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Atatürk tarafından dünya çocuklarına armağanı 23nisan ulusal egemenlik ve çocuk bayramı kutlu olsun...
1 note · View note
operasyon · 3 years
Text
Tumblr media
( Yazıdan sonra baktım Balin Otel de bu resimde görünen otel. Fotoğraf epey eski olmalı çünkü bizim zamanımızda bile bu kadar tenha bir alanda değildi.)
Hiç girmek istemesemde aklımda bir karışıklık olarak duruyor ve ben netleştirebilir miyim şu anda emin değilim.
Bir anı anlatıyım: Büyük ihtimalle 15- 16 yaşındayım. Ankara'nın tam ortasında bir otelin terasındayız akşam vakti. Kendi folklor gösterimiz öncesi sıramızı bekliyoruz. Kalabalık bir ekibiz, halkoyunları var, türkücüler şarkıcılar saz heyetleri derken aslında müşteriden çok biz dolduruyoruz oteli. Keyfimize bakıyoruz, kahveler filan içiliyor. Mekan güzel ve lüks. Bizden hemen sonra Erol Evgin sahne alacaktı. Program bile aklımda.
Bu arada herkesin favorisi solistimiz. Biz otururken tüm gözler onda. Sırası varmış gibi bir sürü herif gidip kur yapmaya çalışıyor hatuna. Hatunda kafadan en az 25 yaşındadır. Yani aramızda rahat on yaş var en azından, belkide daha fazladır.
Onlarca adam kendisine kur yaparken, beni süzüp duruyordu. Ortamda bir fal muhabbeti vardı. Birden dedi ki, “ Ver elini senin el falına bakacağım”
Haydaaa....
Görüyorum ortamı. Hatuna asılıp duran tüm heriflerin moralleri göçtü bir anda. Ben ordaki aslan parçası erkekler arasında en gariban en sıradan hatta yaş gereği belki aynı zamanda en cılız tipim.
Büyük bir aşağılanma hissetti herifler. “Biz senin ayaklarına kapanırken bu  çocuğu mu seçtin moduna girdiler”
Solist hatun ister benimle bir şeyler yaşamak konusunda ciddi olsun, ister çevresindeki asalakları dağıtmak için beni kullanmış olsun, isterse cazibesi dışında kalan tek adamı, benide etkisi altına almak istemiş olsun, başarılı oldu, biz tanışıp konuşurken, ellerimi kavrayan ellerini görmeye dayanmayan herifler dağıldı gitti.
Yalnız olayın kötü tarafı şu ki, ben bir zafer kazanmış edasında değilim. Öyle öküz gibi bakışıp dururken beni seçti, aha bunu bu gece ben yatağa atacağım diyecek halde değilim. Hayat tecrübem yok. Kadınlar kısmı bir kaç platonik aşktan öte bomboş. Elim Martin Eden gibi solistin avsunda titreyecek mi ondan bile emin değilim, elim titremediyse de ruhum titredi.
Belki kadının aşk adına yaşamadığı bir şey kalmadı o yaşa kadar, çevresinde kur yapmakta olan adamların her çeşidini biliyor belkide, fark adına beni seçti belkide. Orda uzakta kuul biçimde ona kur yapmadan duran tek erkek.
Halbuki benim boyumu aşan bir olaydı her şekilde. Uzun bir aşk ilişkisi, yaş farkından dolayı zaten imkansıza yakın. Bir kaç gecelik seks ilişkisi. Ne ruh dünyam ona uygun ne ahlakım, ne hayat deneyimlerim.
Burdan bana ne çıkar?
Nitekim aramızda hiç bir şey de geçmedi. O akşam orda yaptığımız minik sohbetle, derin bakışmalarla sonlandı gece. Zaten gerginim son derece, o kadına ne verebilridim ki, o da anladı zaten bir sohbetle, Belki kur yapan heriflerden biriyle gitti, emin değilim.
----
Bu kadar uzun hikayeyi şundan anlattım: Sosyal medyada ünlü biri, o solistten kat kat daha popüler biri, üstelik şimdi olaylar tersine dönmüş halde bu sefer benden daha genç biri bana kur yapmış olsa ne olur?
Çevresinde bir sürü hayranları varken, elimi sallasa ellisi önünde diz çökecekken benim falıma bakacak olsa?
Balin Otel’in terasından daha fantastik olur kesinlikle ama muhtemelen fantastikliği ölçüsünde de hayal olarak kalır. 
Bu durum ister benim ezik ruhumdan kaynaklasın ister objektif bakışımdan, gerçekçiliğimden...
Bir sanatçıya verebileceğim ne olabilir ki?
Şimdi bir generalle bile oturup eziklik hissetmeden tartışırım herhangi bir konuyu. Bir yazarla edebiyat üstüne bir şairle şiir üstüne konuşaiblirim vs vs...bunlar beni ezmez ama kendi sınırlarımı biliyorum. Bir sanatçı, hele de ünlü biri muhtemelen beni aşar, aynı masa da otursak elimi kolumu nereye koyacağımı ne söyleyeceğimi şaşırırım belkide, belki de hiç böyle olmaz ama böyle olur diye düşünüyorum.
Konserine gitsem herhalde haberi bile olmaz. İyi yerleri zengin sıpaları kapmış olurlar, cüsseli adamlar yüzünden yüzünü bile göremeden gelirim. Kaldı ki başka şeyler....
Yani kısaca gerçekçi bulmuyorum yaşanmasını.
----
Sanatçılar için aşk iyidir. Sanat aşkla olur tabii.. Bende bir aşk imgesi olarak gece karanlığında çekilmiş tek fotoğrafımla kalabilirim aklında.
-----
Hepside sonuç itibariyle benim yorumlarım. Daha önce de yazdığım gibi konu duygular olunca kendminkiler hariç hiç bir şeyden emin olamıyorum. Bu yüzden milyon olasılık denizi açılıyor.
Uzun zaman sonra işte yine bir konuda spekülasyonlar yazmak zorunda kaldım. Bilmiyorum ne kadar içtenlikle anlatabildim. Sürçü lisan ettikse affola.
0 notes
captain-hasan-kaya · 3 years
Text
HDP, Nefret Dili, Pervin, Sarı Öküz ve Eşşekler Üzerine | Mete Kaan Kaynar
Gökte bir öküz varmış, adı pervin Bir öküz de altındaymış yerin Sen asıl iki öküz arasında Tepişmesine bak şu eşeklerin. ÖMER HAYYAM İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü vesilesiyle sosyal medyadan, HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan ve İyi Parti Genel Başkanı Meral Akşener’i etiketleyerek attığı mesaj, İyi Parti’nin “ağır abileri” tarafından…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes