Doğu'nun imparatoru Sultan Süleyman şimdi 62 yaşında. Ortalamaya göre oldukça uzun boylu. Yüzünde onu sevdiren bir tatlılık var. Çok büyük bir şahsiyet olduğu yüzünden de belli oluyor. Yemek konusunda asla aşırıya kaçmıyor. Çok nadir olarak az miktarda et yiyor. Tercih ettiği et de pembe derisi olan erkek keçi eti. Şarap da içmiyor. Çok temiz, saf, sindirimi kolay su içiyor. Rahatsızlıklarına göre sık sık içtiği suyu değiştiriyor. İki rahatsızlığı olduğu söyleniyor: Bunlardan birincisi gut rahatsızlığı, diğeri de vücudunun ödeme çok yatkın olması. Bu yüzden de uzun süre hareketsiz kalmamaya dikkat ediyor. İstanbul'da olduğu zaman, sık sık, hatta neredeyse her gün gezinti gemilerine biniyor ve farklı yerlere gidiyor. Özellikle, Anadolu yakasındaki bahçelere gidip buralarda avlanarak vücut egzersizi yapıyor. Yine bu yüzden kışın konakladığı Edirne Sarayı'na gitmeyi de çok seviyor. Çünkü saray kapısından çıkar çıkmaz avlanabileceği, eğlenebileceği yerlerde buluyor kendisini.
Bizim için daha önemli konulara, yani sultanın karakterine gelirsek; çok adaletli biri olarak nam salmış. Bir konu hakkında tüm bilgilere sahipse hiç kimseye haksızlık yapmadığı söyleniyor. Kanunları ondan önce hükümdarlık yapmış olan herkesten daha iyi biliyor. Sözünü tutma konusuna büyük önem veriyor. Bundan daha büyük bir erdem de yok zaten. Çok uzun yıllardan beri imparatorluğu yönettiği için her konuyu çok iyi anlıyor ve her soruna en iyi şekilde çözüm buluyor. Doğası gereği savaştan çok barış isteyen bir hükümdar. Şimdi de, artık yaşlı ve dört büyük oğlu olduğundan, hayatının geri kalan kısmını barış içerisinde geçirmeyi umuyor."
"renkler vardı gülfem, sesler şarkılar vardı, bazen öyle anlarımız olurdu ki alev saçlarından kıvılcımlar saçılırdı, gözlerinden yıldızlar görünürdü, şimdi hiç renk yok... "
Kanuni Sultan Süleyman’ın 25 yaşında Osmanlı tahtına çıkışını canlandıran bu minyatürde genç sultan Topkapı Sarayının ikinci avlusunda kurulan altın tahta oturmuş tebrikleri kabul ediyor.
#Mavi #Vatan’da #Karadeniz ve #DoğuAkdeniz’de gece gündüz durmadan görev yapan #gemilerimiz ve çıkartılacak #doğal #gazın ulusal sisteme bağlanması için hizmet alınan gemilerin şuanki mevcut konumlarını sizlerle paylaşmak istiyorum. Daha geniş bilgiler için bio’daki sitemize üye olarak ulaşabilirsiniz! #Fatih #Yavuz #Kanuni #AbdulhamidHan #BarbarosHayreddinPasa #OruçReis #Castorone #SevenArctic #Uranus https://www.instagram.com/p/CjlYPJjDJJ7/?igshid=NGJjMDIxMWI=
Vatan sularımızda hür ve özgürce dolaşan, şahsımında 2. Kaptan/DPO/SDPO (ERV Nene Hatun, DS Kanuni, RV Oruç Reis ve RV Barbaros Hayreddin Paşa) olarak çalışma fırsatı yakaladığı gemilerimizle gelecegimize emin adımlarla ilerliyoruz..
Milli politikalarla büyüyen ve gelişen Türkiye’de adımlarımız daima ileri olacak, menzile varmak için tüm enerjimizle çalışacak, ülkemizde harcı karılarak inşa edilen, yakın deniz alanlarımızda bilinçli ve farkında olan Milli İstihdam gücümüzle Ülkemizin gücüne güç katacağız..
Milli istihdam ruhu ile oluşumu sağlanmış bu sitede her biri nefer olan Mavi Vatan Filomuzu gururla sunmak istiyorum..
Kanuni Sultan Süleyman’ın aklına takılan ve onu yoran bir soru vardır.
"Çok güçlü bir duruma getirdiği Osmanlı Devleti’nin akıbetini hayâl eder, günün birinde Osmanoğulları da inişe geçer, çökmeye yüz tutar mı?" diye..
Bu sorunun cevabını almak için dönemin ünlü Türk alimi ve 'ağabey' dediği süt kardeşi Yahya Efendi’ye Sadrazamını gönderir.
Sadrazam gider, sorar ve döner.
Kanuni: "Ne dedi?" diye sorunca Sadrazam cevabı söyler: "Neme lazım dendiği zaman!"
“- Başka bir şey söylemedi mi?”
“- Hayır efendim. Bir tek cümle söyledi.”
Bu cevabı uzun bir süre düşünen Kanuni, sonunda ünlü alime mektup yazar, bunun ne anlama geldiğinin açıklanmasını ister:
“-Çeşitli yorumlar yapıyorum, ama doğrusu nedir, onu ancak siz söylersiniz..” der.
Ve ünlü alim Yahya Efendi de bir mektup yazıp, Kanuni’ye gönderir. Mektup şöyle:
“Bir devlette zulüm yayılırsa, haksızlık, adaletsizlik ve yolsuzluk sıradan bir hale gelirse, işitenler de “neme lazım” deyip uzaklaşırsa, sonra koyunları kurtlar değil de çobanlar yerse…
Bilenler bunu söylemeyip susarsa ve gizlerse...
Fakirlerin, muhtaçların, yoksulların, kimsesizlerin feryadı göklere çıkar, bunu da taşlardan başkası işitmezse...
İşte o zaman devletin sonu görünür.
Böyle durumlardan sonra devletin hazinesi boşalır. Halkın güven ve itimadı sarsılır. Asayişe itaat hissi kaybolur.
Halkın umutları yok olur, böylece devletin yıkılması mukadder ve kaçınılmaz hale gelir..”
KAYNAKÇA: Bu mektup, 500 sene önce yazılmış ve Topkapı Sarayı’nda sergilenmektedir.
On this day (10 October, 1470 CE {4/5 Rabi al Thani, 875 AH}), Ottoman Sultan-Caliph Selim I or Yavuz Sultan Selim Han was born in Amasya, modern-day Turkey.
Selim I was the son of Ottoman Sultan Bayezid II, most known for welcoming Andalusian Muslims & Jews fleeing from Spanish persecution into Ottoman domains; the grandson of Sultan Mehmed II or Fatih Sultan Mehmet Han, the opener/conqueror of Constantinople; as well as the father & predecessor of Sultan-Caliph Suleiman Kanuni (Kanuni Sultan Suleiman).
Sultan-Caliph Selim I was not only the 9th Ottoman Sultan/Padishah but the first ever Ottoman Caliph after he had brought much of the Middle East including Makkah, Madinah & Jerusalem into Ottoman control in 1516/1517 CE.
Sultan Selim's efforts laid the foundation for further expansion under his aforementioned son & successor and arguably the Ottoman's greatest Sultan & Caliph: Suleiman Kanuni/Suleiman I.
Pictured is Sultan Selim Han with his Grand Vizier (Sadrazam) Piri Mehmed Pasha.