There have been many Turkish films and series which portrayed the clash between Westernized vs more traditional Turks. But in all of these cases one of two things was true:
1) The religious conservative people were primarily poor. They could be the poor oppressed class the whisky-drinking seculars were oppressing or they could be the ignorant villagers the enlightened village teacher would “civilize”. But they were poor.
2) If they were rich they were nondescript conservatives rather than explicitly religious. Think of sitcoms like Kaynanalar or Avrupa Yakası.
Kızılcık Şerbeti is important because perhaps for the first time religious rich people (people who are ruling this country) are being criticized in mainstream Turkish popular culture.
Bugün Avrupa Yakası'nın bir bölümünü izlerken (evet ben ilk defa tamamını izliyorum) bir şarkıda donup kaldım. Ata Demirer, Sezen Aksu'dan Kaçak. Hayatım film şeridi gibi isimlerden yerlerden bağımsız kalbimden geçip gitti. Bu şarkıda ne aşk acıları çektim ben. Ne kadar oldum sandım oysa ne kadar gençtim. Ne kadar bittim sandım oysa her şey yeni başlıyordu. Ne kadar bir daha sevemem desem çok büyük bir aşkın içine keyif ve güvenle bıraktım kendimi. Yaşarken hiç komik değildi şimdi çok komik dedim Gökhan'a. Sonra vazgeçtim komik değil hala duygulu. Gökhan çok realist ve böyle aşk acılarına pek anlam veremeyen bir insan. Düşün ki biz ayrılmışız, sonrasında bu şarkıyı dinleyip ayrı ayrı ağlıyoruz dedim. Eh anladığı kadar. İçimi karanlıklar kuşattı. Sen öyle güçlüsün ki bugün gitsem kaldığın yerden... diyerek devam eden cümlesinin sonunu bir gülümseme eşliğinde dinlemedim. Sen beni hiç aşk acısı çekerken görmedin, umarım ki görme dedim. 'Ayrılmış olsak nasıl göreyim? ' Sahi ben hem aşk acısı çekip hem nasıl bunu göstere göstere yaşıyormuşum? Helal olsun koca yüreğime. Şimdi olsa burnum düşse eğilip almam bu konuda. Almam dediysem evimde sessiz sessiz çekerim acımı. Hey gidi. Bu akşam da bir şarkıyla gençliğe gidip geldim.