Tumgik
#Vehbi Koç
galaksininucunda0 · 10 months
Text
Bu gün okuduğum bir kitapta Vehbi Koç’un şu sözü dikkatimi çekiyor:
"Hayatı 1 rakamı ile gösterin. Bundan sonra kazanacağız bütün mevkiler, şan ve şöhreti, kazanacağınız bütün maddi ve manevi varlıklar için sağına 0’lar koyun. Binler, milyonlar, trilyonlar elde edebilirsiniz. Fakat bir gün o 1’i kaybettiğinizde, sıfırların hiç bir değeri kalmaz. Mesela, doğdunuz, sağ ve sağlıklısınız:
1!...
Okullar bitti, 10!
Harika bir mesleğiniz var, 100!
Sevdiniz, 1000!
Sevildiniz, 10 000!
Evlendiniz, 100 000!
Harika çocuklarınız oldu, 1 000 000!
İşyerinde zirveye çıktınız, 10 000 000!
Dünya sizi tanıyor, tapıyor, 100 000 000!
İşte mutluluk bu... 1 000 000 000
Sağlık gitti, ölüm geldi:
000 000 000!
Sonunda her insanın hayatı = 0"
Tumblr media
24 notes · View notes
onderkaracay · 9 months
Text
Tumblr media
🗣️ Satın Alma Gücünü Sattırmak
Karşılıksız para basmanın yolunu yasal tefeci bankalar bireysel kredi ve kredi kartı satarak buldular.
Para ve hırsızlık bu yolla buluştu.
Satın alma gücünü satma yetkisini kişilere ve şirketlere, hakkını pazarlık konusu yapmayı da bu tefecilerin kullandığı iktidarlara vermek her toplumun en büyük felaketidir.
Çaldıranları çoğaltmanın hikayesi daha uzun.
Yurttaş olmayı terk edip hırsızların şirketlerinde çalışan ve müşteri olmayı kabul ettiren anlayışı din düzeyine düşürülen eğitim öğretim sonucu muhtaç ve çaresiz üreterek başardılar.
Sermaye sahipleri darbeci generallere mektup yazarak din eğitimi ile toplumun kıvama getirilmesini talep ettiler. (Vehbi Koç'un darbeci Kenan Evren'e yazdığı mektup ispatıdır.)
Her hakkını bu sömürgecilere pazarlık konusu yaptıran bir toplum bu yolla olduk.
Bugün;
Para da çok, hırsız da!
Çalan da çok, çaldıran da!
] Önder KARAÇAY [
2 notes · View notes
siegram-com · 14 days
Text
Gizemli Soy: Vehbi Koç'un Mirasında Saklı Olan Oğullar ve Torunlar
  Vehbi Koç’un Ailesi ve Soy Kökeni: Vehbi Koç, Ankara’da 1901 yılında doğmuştur. Babası Koçzade Mustafa Efendi, annesi ise Kütükçüzade Hacı Rıfat Efendi’nin kızı Fatma Hanım’dır. Soy ağacı Hacı Bayram-ı Velî’ye kadar uzanır ve Musevi kökenli bir aile değildir. Vehbi Koç’un ailesi, Osmanlı döneminde Anadolu’nun köklü ailelerinden birine dayanmaktadır. Haim Nahum ve Bernar Nahum’un…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
medya-press · 2 months
Link
23. Vehbi Koç Ödülü’nün sahibi belli oldu
0 notes
muskulpesentbirtavir · 11 months
Text
Koç Üniversitesi
Tumblr media
Koç Üniversitesi, İstanbul'un Sarıyer ilçesinde yer alan özel bir üniversitedir. 1993 yılında Vehbi Koç Vakfı tarafından kurulmuştur ve Türkiye'nin en saygın eğitim kurumlarından biridir. Üniversitenin misyonu ülkedeki sosyal, kültürel, ekonomik ve teknolojik gelişimine katkıda bulunmak, özgür düşünceye saygı duymak ve öğrencilerini liderlik becerileriyle donatmaktır. Cerrahpaşa Üniversitesi hakkında bilgi almak için tıklayın. Read the full article
0 notes
haberolacom · 2 years
Link
Tumblr media Tumblr media Tumblr media
2 notes · View notes
sakaryamilat · 2 years
Text
Arifiye Mezunları Yeni Sezonda Toplantılara Devam Ediyor
Arifiye Mezunları Yeni Sezonda Toplantılara Devam Ediyor
Arifiye Ruhunu 40 yıldır yaşatan Arifiye Öğretmen Lisesi Mezunlarının yaz döneminde ara verdikleri aylık toplantıları yeni sezonda devam ediyor. Bahçelievler Gazi İlkokulu Müdürü 1981 Mezunu İsmail Yaman’ın öncülüğünde Güney Çatalbaş, Gül Aygün ve Yalçın Akaltın tarafından organize edilen Ekim Ayı Buluşmasına mezunlardan Samsun 19 Mayıs Üniversitesi Öğretim Görevlisi Prof. Dr. Birol Elevli,…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
fatomahperi · 10 months
Text
EVLİLİKTE YAPILAN EN BÜYÜK HATA
Kazak almak için bir mağazaya girmiştim sanırım kış aylarının başıydı. Ben bakarken yanıma bir kadın geldi o da bakmaya başladı. Onun arkasından da bir adam geldi kadını beklemeye başladı. Kadın döndü "şunu mu deneyim şunu mu" diye sordu. Adam hayatımda duyduğum en iğrenç kahkahayı patlatıp "ne fark eder ikiside yakışmayacak sana" diye cevap verdi.
Kadın ile göz göze geldik o an. Kızardı, gözleri doldu, elindekileri bırakıp oradan gitti.
Peşinden gidip sarılmak istedim kadına, "üzülme ne olur çok güzelsin" diye teselli etmek istedim ama yapamadım işte.
Bir arkadaşım anlatmıştı yine. Eşinin kendisini devamlı başka adamlar ile kıyasladığını, dizilerde gördüğü adamları örnek gösterip "bak şunlar gibi ol" dediğini, en ufak hatasında onu beceriksiz, işe yaramaz ve kötü baba olmak ile suçladığını ve bunun kendisini çok yorduğunu söylemişti.
Evliliklerin bitme sebeplerinin temel nedenlerine baktığım zaman hep "beklenti" eşiğinin fazla tutulmasından dolayı olduğunu görüyorum.
İnsanlar artık "en iyisini" kendisinin hak ettiğini düşündükleri için evin içinde de en iyisi (!) dolaşsın istiyorlar.
Koridorda Adriana Lima ile karşılaşmak isteyen adamların İlyas Salman'dan hallice olmaları ayrı ironi, Vehbi Koç gibi başarılı adam bekleyen kadınların da en büyük başarısının biten şampuana su koymayı akıl etmesi ayrı ironi.
Bir çocuğun çizdiği resime "bu ne kadar kötü bir resim, hiç o dağlar kırmızı olur mu, kalem öyle mi tutulur, hem sen neyi becerebiliyorsun ki zaten" dediğiniz zaman mı yoksa, "dağların kırmızı olabileceği hiç aklıma gelmemişti ne güzel hayal gücün var, kalemi şöyle tutsan sanki daha güzel şeyler ortaya çıkacak" diye motive etmek mi onun başarısına katkı sağlar?
Biz genelde birinciyi seçiyoruz. Karısının fazla kilosundan şikayetçi olan "hayvan gibi oldun" diyerek ona kilo verdireceğini zannediyor. Ya da kocasının sorumsuz olmasından şikayetçi olan kadın "bi işi de düzgün yap" dediği zaman adama o gün bir aydınlanma geleceğini falan düşünüyor.
İletişim kurmayı bilmiyoruz toplum olarak. Okullarda yabancı dil dersinin yanına gönül dilini de eklemek lazım belkide.
Çünkü en yabancısı olduğumuz konu artık gönül almak oldu.
Ezgi Akgül
17 notes · View notes
thinkingimages · 2 years
Photo
Tumblr media
Nam June Paik, Prepared Piano, 1962-63, vintage piano (Alzinger-Brice Co.) prepared using various. materials, Courtesy Vehbi Koç Foundation
80 notes · View notes
renksizadam · 11 months
Text
günaydın bu saatte bi ben bi de vehbi koç uyanırdı zaten
10 notes · View notes
massispost · 3 months
Photo
Tumblr media
New Post has been published on https://massispost.com/2024/01/history-debate-on-paid-military-service-in-the-ottoman-parliament/
HISTORY: Debate on Paid Military Service in the Ottoman Parliament
Tumblr media
BY KADIR AKIN Remarks made by Vehbi Koç, the prominent businessperson of Turkey years ago, regarding the military service law applied to non-Muslims gained renewed attention on social media as the number of soldiers who lost their lives in cross-border operations reached 21 within three weeks, and a majority of these soldiers were from economically disadvantaged families. What did Vehbi Koç say in his statement? “The Turks used to go to the military to die or get sick. Catholics, Armenians, and Jews paid a price and didn’t serve in the military. They earned big money and lived in the most…
2 notes · View notes
cihangir-uzunkaya · 2 years
Text
Tumblr media
YARIM ASRI KOÇ'TA ÇALIŞARAK DEVİREN TUĞRUL KUDATGOBİLİK SAKIP SABANCI VE VEHBİ KOÇ'UN ANISINI ANLATTI.
Benim gibi Ford'un ortağı olursan kitap çıkmadan özeti sana gelir
• Sakıp Bey ile Vehbi Bey’in yaş farkına rağmen ileri düzeyde dostlukları mevcut.
Evet, bir anımı anlatayım. Eskişehir Üniversitesi Vehbi Bey ve Sakıp Bey’e fahri doktora unvanı verme kararı almış, Yılmaz Büyükerşen o zaman üniversitenin rektörü idi. Ben de artık koordinatör olmuştum. Sakıp Bey sekreteri kanalıyla dedi ki "Eskişehir’e trenle gitmeyelim. Bir limuzin aldım. Vehbi Bey ile beraber gidelim." Vehbi Bey "Tamam, sen de gel" dedi.
Gün tayin edildi. O gün gidip gece orada kalacaktık, ertesi gün de doktora merasimi yapılacaktı. Saat sekizde Büyükdere’deki evden bizi alacaklardı. 15 dakika kadar geçmişti ki, Sakıp Bey’in şoförü koşa koşa geldi, "Bizim araba buraya dönemedi. Vehbi Bey’i aşağıya istirham ediyoruz." Büyükdere’deki ev yokuştaydı, limuzin çıkamamıştı. Vehbi Bey kendi yaptığı arabadan başka arabaya binmezdi, o zaman 124’ü yapıyorduk. 124’e binip aşağıya indik. Vehbi Bey arabayı görünce etrafında bir tur dönüp "Sakıp ağam nedir bu dedi, araba mıdır uçak mıdır?"
Araçta Vehbi Bey’in karşısında ben oturdum, Sakıp Bey’in karşısında da dış ilişkilerine bakan Güngör Uras oturdu. Giderken Sakıp Bey, "Güngör Bey biraz ekonomi konuşalım, dün Ankara’daki konsey toplantısında hükümet ne kararlar aldı?" dedi. Güngör Bey dosyasını çıkarıp Ankara’daki havadisleri bir bir anlattı. Vehbi Bey, "Sakıp müthiş iş yapan bir adamsın sen" dedi.
Daha sonra çantasından bir dosya çıkarıp bana verdi. "Tuğrul şunu da sen oku bakalım" dedi. Okumaya başladım. Meşhur lacocca’nın otobiyograf isiydi. Güngör Bey, "Vehbi Bey, bu kitap yeni çıktı Amerika’da. Siz nasıl bu kitabı getirttiniz!" deyince, Vehbi Bey cevap verdi: "Güngör oğlum, benim gibi Ford’un ortağı olursan kitap çıkmadan özeti sana gelir." Böylece iki patron 1-1 berabere kaldılar. Birbirlerine takılan, iki dost iş adamıyla yaptığım dört saatlik yolculuk unutulmaz bir anı olarak kaldı bende.
Doğan Selçuk Öztürk/Dünya
****************
Dünya işte ikiside rahmetli oldu.Türkiye için büyük yatırımlar yaptılar ve o kadar insan istihdam ettiler,çok çalışarak prensiplerine bağlı bir şekilde çok büyük servet kazandılar.Ve neticesinde evlatlarına çok büyük miras bıraktılar.
Aralarındaki rekabetin Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarına haliyle yararı oldu.
Bu arada bu iki isim ve aileleri vergi rekortmenliğindede yarışıyorlar benim takip ettiğim bu yarış 35 senedir devam ediyor belki daha fazla.
Hatam varsa düzeltin lütfen bundan 3-4 sene öncesine kadar Koç Holding bünyesinde bulunan şirketlerin ödediği vergi Türkiye Cumhuriyetinde toplanan verginin %20 sini teşkil ediyordu.
Ve bu iki dev holding bildiğim kadarıyla 20 yıldır devletle iş yapmıyor.
Otoban ihalesi olmuştu bundan 10-12 sene önce Koç holding-Yıldız holding konsorsiyumu kazanmıştı ihaleyi.İhale bedelini az bulan Sayın Erdoğan ihaleyi tek taraflı fesh etmişti.
Yine aynı tarihlerde Galataport ihalesi yapıldı ihaleye giren Koç holdinge yine dur dendi ve ihale İsrailli iş adamı Sami Ofer 'e verildi.
Tabi o zamanlar medyaya tasma takılmamıştı ve bunları gayet şeffaf bir şekilde gazetelerin manşetınden veya sürmanşetinden takip edebiliyorduk.
Ondan sonra ihalelerde pek şeffaf olmadı zaten.Halk o zaman kim ne kadara almış, kim ne kar teklif etmiş bunları takip edebiliyorduķ.Güzel günlerdi konsorsiyom larda hangi holdingler olduğunu kimin kazanabileceğini üç aşağı beş yukarı kestirip,ihale sonrası arkadaşımıza ben sana demedimmi bak bu fiyata bunlarda kaldı gibisinden sohbetimizi edebiliyorduk.Ekonomi sayfalarını zevkle okuyordum.Şimdi hangi gazetenin ekonomi sayfasını açsam uçuyoruz.Bır iki muhalif gazete hariç.
Tabiki durum bundan ibaret olunca şu an çıkartılan gazete paçavraları es kaza işte olanağin kısıtlı olduğu yerde çilingir sofrası kuracak olursanız mezenın altına sermeye yarar başka hiç bir işlevselliği yok çünkü.Bu arada rakı kadehini gazetenin üstüne koyacağınız yere dikkat edin ne bileyim diyanet işleri başkanının alnının çatına koyarsanız mekruh,başka yüce bir insanın çehresine koyarsanız günah olabilir dikkat edin lütfen.En iyisi imkan varsa spor sayfasını serin masanın,sebze kasasının vb eşyaların üzerine😀
Şimdi ihaleler ne şartlarda oluyor bilmiyoruz.Yalnız acayip güzel ihale veriyorlar geçiş garantili,yolcu garantili,hasta garantili ve bunların hepsi$dolar bazında.
Ve en önemlisi para ödememen gibi bir seçeneğin yok.Milli görüş ten gelen devlet büyüklerimiz bu işi İngiliz mahkemelerine bağlamış,ben gidersem dahi adamların parasını ödeyin yoksa İngilizler adamı s....er .yanlış yapmayın diyor ingilizi arkasına almış imam hatipli külhanbeyi kıvamında..!
Tabi müteahhit hakĺı kardeşim bu milletin orasına,burasına koymak külfetli iş ciddi performans gerektirir dile kolay 85 milyon bu boru değil.Müteahitin hakkını vereceksin sen çok yoruldun biraz dur dinlen haberin olsun senin vergi borçlarınıda siliyorum bir kısmını fi tarihine erteliyorum lütfen devam et demek gerekir.
Şaka bir yana bu Türkiye Cumhuriyetinde namuslu iş yapan adamlarıda bitirdiler.Chp li olup da senin ihale alman söz konusu olamaz.İhale almanın koşulları basit;çember sakal uzattınmı, eşinin başını kapattınmı ön şartları yerine getirmiş olursun.Şöyle birde yüzün kızarmadan sağda solda Atatürk hakkında sallarsan ihale sende hacı abi.
Burdan muhalefet partilere sesleniyorum!
Seçimi kazandığınız takdirde direkt olarak parlamenter sisteme geçiş yapmayın bir dönem daha başkanlık sistemini yürütün.İstiklal mahkemelerini derhal kurun.Kimseler bir yerlere gitmeden anında olaya müdahale edin.1 senelik OHAL ilan edin.Türkiye Cumhuriyetinde hukuku ancak oluşturabileceğiniz sağlıklı bir üst mahkeme sağlayacaktır.Korkmayın devletin bütün kurumlarında AKP li ve Fetö yanlısı insanların haricinde onların iki katı büyüklüğünde Türkçü ve Atatürkçü insanlar var ve eminim hepsi teyakkuzda.
Emin olun kıvılcım çıktı Ateş olacaz,Yangın olacaz,Kor olacaz ve sonra gitmek istemedikleri Cehennemi Ankarada oluşturacaz.
IYI AKŞAMLAR IYI TATILLER IYI DOSTLARİM..
ESEN KALIN LÜTFEN
2 notes · View notes
gundemarsivi · 1 hour
Text
Tumblr media
Teşvik Kapitalizmi
✍🏻 Sinan Kemal
https://www.gundemarsivi.com/tesvik-kapitalizmi/
Devlet şeker üretemez, çikolata üretmez, işine baksın diyen neoliberaller, devletin burjuvalara düşük faizli kredi vermesine ses çıkarmaz. Dikkat ettiyseniz ülkemizde kamu bankalarının özelleştirilmesi hiç gündeme gelmedi, çünkü kapitalizmin istediği ucuz ve pek çoğunun da geri dönmesiz kredileri, fakirlerin vergiler ile oluşan hazineden karşılanmalıdır.
Kapitalizm, serbest piyasa rejimi değildir. Büyük burjuvaların çıkarını koruma rejimidir. Adam Simth bile İskoçya gümrük bakanıyken, İngiltere’den gelen kumaşlara fahiş gümrük uygulamıştır. (1) Altmışlarda ortaya çıkan Neoliberalizmin sloganı, güçlü devlet ve serbest piyasa, lakabı da askeri keynesyenliktir. (2)
Rönesansı, reformu pas geçen, sömürgeciliğe katılmayan, sanayileşmemiş, sanayileşmiş gibi görünse de markalaşmamış ülkelerin, milli burjuva ve yerli dev şirketler yaratma hayali vardır. Bu ülkelere Osmanlı’da dahildi. Doğan Avcıoğlu, Türkiye’nin düzeni kitabının bir kısmını buna ayırmıştır. (3) Hatta padişah Abdülhamit, şehzadeliğinde ticaretle uğraşmış ve bizzat öz torununun anılarına göre padişahken bile borsa oyunları oynamıştır. İttihat ve Terakki ise bu yolda savaş zenginleri yaratmış, savaş sırasındaki vurgundan zengin olan ve Macar metreslerine binlik banknotlardan yatak hazırlayan bu zenginler, İttihatçıları da yüz üstü bırakmıştır.
Cumhuriyet döneminde de bu alışkanlık devam eder. Bu sefer balık kralı, kömür kralı gibi ticaret tekelleri oluşur. Bazı tüccarlar sermaye biriktirsin diye, belli iş kollarının onlara bırakılmasıdır bu teşvik. Yer yer müteahitlerin fazla kazanması sağlanarak da bu yapılmıştır. (Vehbi Koç, Hayat Hikayem adlı otobiyografisinde bunu ballandıra ballandıra anlatır.)
Bu teşviki kredi olarak verilmesi, daha önce bankalar aracılığıyla olurken, Devlet Planlama Teşkilatının kurulmasıyla beraber (İller Bankası ve diğer bir kaç kurumla beraber, Kalkınma Bakanlığı kurumuna devredilmiştir.), banka dışı yollardan, doğrudan kamu eliyle olmaya başladı. Emin Çölaşan, kitaplarında (Turgut Nereden Koşuyor, Önce İnsanım Sonra Gazeteci başta olmak üzere, bugünlerde yeni baskısı olmayan kitapları. Nadirkitap, Kitantik gibi sitelerde bulunabilir) yazdığına göre, Turgut Özal, Devlet Planlama Teşkilatını tamamen burjuvalara teşvik kredisi verme kurumuna dönüyor. (4)
Emin Çölaşan’ın, Turgut Özal ile bu günlerin gençlerinin deyimiyle toksik bir ilişki oldu, Özal ölene kadar. İkisinin tanışması, Çölaşan’ın üniversite yıllarına dayanır. Çölaşan ODTÜ’de okurken, Genelkurmay başkanlığında askerliğini yapan Turgut Özal’da matematik derslerine girmektedir. (Gene askerliğini yapan Süleyman Demirel ile sonradan hem fizik profesörü, hem de politikacı olacak Erdal İnönü’de üniversite de derslere girmektedir.) Özal, Çölaşan ve arkadaşlarını sınavda kopya çekerken yakalar ama ispatlayamaz. (Bunu, Çölaşan anlatmaktadır.) Bu ilk karşılaşmalarıdır. Daha sonra Çölaşan, Devlet Planlama Teşkilatında çalışırken, Özal, teşkilatın müsteşarı olarak amiri konumundadır. Özal, teşkilatı burjuvalar için ucuz kredi merkezine dönüştürür. Çölaşan’da memurluğu ile ele geçirdiği bilgilerle gazetecilik yapar. Sözde takma isim kullanır ama herkes bilir. Bazı yazılarını da açıkça yazar. Hatta Milliyet gazetesinin düzenlediği Ali Nail Karacan Yazı Yarışmasını iki kere üst üste kazanır. Özal’la sürtüşmesi sonucunda kurumdan kovulur ama babası olan, Meteoroloji Genel Müdürlüğünün ilk genel müdürü Ümran Çölaşan’ın çabaları ile kovulduğu kurumdan tavsiye mektubu alır. Sonra sırası ile Maliye bakanlığı, Ticaret Bakanlığı ve Petkim’de, hem memurluk, hem gazetecilik yapıp, kovulur. En sonunda 1977’de, otuz beş yaşında memuriyeti tamamen bırakıp, Milliyet gazetesinde gazeteciliğe başlar.
Biz teşvik konusuna geri dönelim. (Özal’ın Neolibralizm-Neoklasik okul peygamberliği ve Özal-Çölaşan toksik ilişkisi ayrı ayrı konular) Teşvikçilik, 12 Eylülden sonra hızla yaygınlaştı. Doksanların başında, özelikle Güney Doğu Anadolu’da komediye dönüştü. Ortalık sözde fabrikalardan geçilmez oldu. Birkaç kişiye maaş bile vermeyip, SSK (SSK, Bağ-Kur ve Emekli Sandığı henüz birleşip SSK olmamıştı) pirimini ödeyen sözde fabrikalardan alınan krediler, gene bankalardan faizle işletilerek, kazanca dönüştürüldü. Aydın Doğan ve Dinç Bilgin medyası, Tansu Çiller ve DYP’ye sırt çevirdiğinde, bu holdinglere aktarılan astronomik teşvikler ifşa edilmişti. (5)
Günümüzde ise teşvik sadece kredi olarak da verilmiyor. İşverenler, ÇEDES yada stajyerlik adı altında öğrencileri yok pahasına (bazen yemek bile vermeden) çalıştırdıkları yetmiyormuş gibi, (6) İŞKUR gibi kurumlar aracılığı ile çalıştırdıkları işçilerin sigortası devlete ödetmektedirler. Şirketler, kırk yıllık çalışanlarını bile, işe yeni başlayan kursiyer gibi göstermekte, işçiler her iş değiştirdiklerinde kursiyer olmaktadırlar.
Burada bir de değil ben gibi aslında öğretmen, amatör bir blog yazarının, en acar gazetecilerin bile bilmediği ne teşvikler var. Hatta bazıları kredi bile değil, hibe. Halka yıllarca kamu iktisadi kuruluşları zarar ediyor, hazine bu zararı ödememeli diyenler, daha fazlasını özel sektöre ödüyor.
Sinan Kemal
#Kapitalizm #Neoliberalizm #oligarklar #özelleştirme #Siyaset #tarih #sömürü #teşvikkredisi #yüksekfaizler #hırsızvar
0 notes
medya02 · 11 days
Text
Proje koordinatörlüğünü Adıyaman İl Kültür ve Turizm Müdürlüğünün yaptığı, Adıyaman Üniversitesi ve İspanya Blue Beehive Eğitim ve Kültür Derneği ortaklığı ile yürütülen "Kültürel faaliyetlerde göçmenler, mirasın korunması ve turizmin teşvik edilmesi" adlı projenin kapanış programı gerçekleştirildi. Vehbi Koç Konferans Salonundaki programa Belediye Başkanı Abdurrahman Tutdere, Cumhuriyet Başsavcısı Gökhan Şahin, Adıyaman Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mehmet Kelleş, İl Jandarma Komutanı Kıdemli Albay Hikmet Uz, İl Kültür ve Turizm Müdürü Abuzer Gelse, ATSO Başkanı Mehmet Torunoğlu, Üniversite akademik ve idari çalışanları ile öğrenciler katıldı. Saygı duruşu ve İstiklal Marşı'nın okunmasının ardından başlayan programın açılış konuşmasını İl Kültür ve Turizm Müdürü Abuzer Gelse yaptı. İl Müdürü Gelse, proje çerçevesinde tarihi, kültürel ve turistik değerleri araştırmak, geliştirmek, korumak ve turizm destinasyonlarını tanıtmak gayesinde olduklarını ifade etti. Törende konuşan Adıyaman Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mehmet Kelleş, Adıyaman Üniversitesi olarak Adıyaman'ın tarihi ve kadim kültürünü geniş kitlelerle buluşturmayı hedefleyen bir projede yer almaktan dolayı duydukları memnuniyeti dile getirdi. Prof. Dr. Mehmet Kelleş, "Projemizin ulusal ve uluslararası turizme ciddi katkı sağlayacağına inanmaktayım. Dijital çağda yaşıyoruz. Tanıtım yapmamız gerekiyor. Afiş ve kitaplar elbette önemli ancak daha çok dijital ortamlarda tanınırlığımızı artırmalıyız. Birçok medeniyete ev sahipliği yapan kadim topraklarımız, evrensel bir kültüre sahiptir. Değerlerimizi sonraki nesillere aktarmamız çok önemli. Projenin hedef kitlesinin yerel ve misafir gençler olması ve binlerce yıllık geçmişe sahip olan kültürel değerlerimizin gençler tarafından kavranması, kültürel hazinemizin sonraki nesillere aktarılmasında etkin rol oynayacaktır. İlimizin tanıtımı açısından büyük öneme haiz olan bu projede emeği geçen herkese teşekkür ediyor, 6 Şubat depremlerinin ardından Adıyaman'ımızın yeniden ayağa kalkması ve tanınırlığının artması için nice güzel projelerde bir araya gelmeyi ümit ediyorum" dedi. Belediye Başkanı Abdurrahman Tutdere ise, "Adıyaman Belediyesi olarak İlimizin tanıtımı ve turizminin geliştirilmesi noktasında üzerimize düşen görevi yerine getireceğiz" şeklinde konuştu. Konuşmaların ardından Adıyaman Üniversitesi Devlet Konservatuvarı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Barış Toptaş, Öğretim Görevlisi Sultan Bilget Güçlüer ve Öğretim Görevlisi Tekin Doğan tarafından hazırlanan Akademik Trio Konseri verildi. Konser sonrası Adıyaman Üniversitesi Turizm Fakültesi Dekanı ve aynı zamanda ADYÜ Cultour Proje Yürütücüsü Prof. Dr. Çiğdem Sabbağ tarafından proje sonuç sunumu gerçekleştirildi. Program, Adıyaman ören yerlerinin tanıtım filminin gösterimi, fotoğraf çekimi ve kokteylin ardından son buldu. - ADIYAMAN Kaynak: İHA
0 notes
dilperisanimmmm · 1 month
Text
Tumblr media
II. Dünya Savaşı yıllarında, 24 Şubat 1942'de Romanya'dan Filistin'e ulaşmayı hedefleyen 800’e yakın Yahudi mültecinin Karadeniz’in buz gibi sularına gömülmesiyle sonuçlanan Struma faciasından sadece bir kişi kurtuldu. Dönemin Türk hükümetinin savaşa dahil olmamak için gösterdiği çabanın direkt bir sonucu olan hadise, aynı zamanda İngiltere, Almanya ve Romanya’nın izlediği ikircikli siyasetin de göstergesiydi.
II. Dünya Savaşı sırasında, Sovyetler Birliği tarafından Karadeniz’de batırılan Struma adlı gemi, 800’e yakın Yahudi’ye mezar olmuştu. Dönemin Türk hükümetinin savaşa dahil olmamak için gösterdiği çabanın direkt bir sonucu olan hadise, aynı zamanda İngiltere, Almanya ve Romanya’nın izlediği ikircikli siyasetin de göstergesiydi. Facianın ardından, Yahudilere yönelik sempatinin dünya çapında yükselmesiyle, İsrail’in kuruluşuna giden süreç hızlandı.
Tumblr media
Savaştan kaçmayı başaran ve Filistin’e ulaşmayı hedefleyen 800’e yakın Yahudi mülteci, 12 Aralık 1941 günü, Romanya’nın Köstence limanından denize açılmıştı. Bindikleri “Struma” adlı Panama bandıralı gemi, 1867’de inşa edilmiş, oldukça bakımsız, yolculuktan hemen önce ikinci el bir dizel motorla güçlendirilmiş, yalnızca 45 metre uzunluğunda bir mavnaydı. Struma, daha önce insan taşımada hiç kullanılmadığından -aslen bir kömür gemisiydi-, aksâmı da barınmak için uygun değildi. Tüm bu olumsuzluklara rağmen, 792 yolcu ve 10 Bulgar mürettebat, gemiyi hınca hınç doldurmuştu.
Tumblr media
Struma, üç günlük çalkantılı ve zorlu bir yolculuğun ardından, 15 Aralık’ta İstanbul’a ulaştı. Boğaz’a girdiği sırada motoru arızalanan gemi, Sarayburnu açıklarına çekilerek bekletildi. Vizeleri olmadığı için, yolcuların karaya çıkmalarına müsaade edilmedi. Arızanın giderilmesine çalışılırken, Almanya, İngiltere, Romanya ve Türkiye arasında kelimenin tam anlamıyla diplomatik çekişme başladı.
Almanya ve İngiltere, Yahudilerin hiçbir şekilde İstanbul’dan öteye gönderilmemesi için bastırırken, Romanya, geri döndükleri takdirde mültecileri kabul etmeyeceğini duyurdu
Bu arada, gemide dizanteri salgını çıktığı söylentisi, Struma’nın karantina altına alınmasına neden oldu. Yalnızca dokuz kişinin gemiyi terk etmesine müsaade edildi: Standart Oil Company’nin Romanya Müdürü Saul Martin Segal, karısı Elvira, oğlu Aleks (bu kişiler için Vehbi Koç devreye girmişti), kanaması olan Medea Salamovici adlı hamile bir kadın ve vize almayı başarmış olan beş yolcu.
Tumblr media
bırakıldı. Motoru hâlâ çalışmadığından, yola devam etmesi mümkün olmayan Struma, 781 yolcusu ve 10 mürettebatıyla gün boyu dalgalı denizde yalpaladıktan sonra, ertesi sabah büyük bir patlamanın ardından Karadeniz’in buz gibi sularına gömüldü.
Struma, 24 Şubat gecesi alacakaranlıkta, Sovyet denizaltısı ShCh-213 tarafından torpidoyla batırılmıştı.
Faciadan sadece bir kişi kurtuldu: 19 yaşındaki David Stoliar. 24 saat denizde kaldıktan sonra Türk balıkçılar tarafından fark edilerek kurtarılan Stoliar, İstanbul’da altı hafta gözaltında tutuldu. Ardından, İngiltere’nin müsaade etmesiyle Filistin’e gitmesine izin verildi. (Stoliar, 2014’te ABD’de öldü.)
Tumblr media
Struma’nın iki ay boyunca oyalanması ve yolcularının Karadeniz’deki trajik akıbeti, Filistin’deki Siyonist örgütler tarafından günbegün takip edilmişti. Onların gözünde, yaşananların asıl sorumlusu, Filistin’e Yahudi göçünü sınırlayan İngiltere’ydi. Bu nedenle, İngiltere’nin Ortadoğu’daki yüksek memurlarına yönelik suikast ve saldırılar başlatıldı. Eş zamanlı olarak Filistin’deki Arap hedeflerine saldırıları da yoğunlaştıran Siyonistlerin organize terör eylemleri, İngiliz mandasının bitişini ve İsrail’in kuruluş sürecini de hızlandırdı.
Tumblr media
0 notes
morkedisblog · 2 months
Text
Ahhh yavrum nasıl masumca uyuyor bu da yeni düştü buraya😍Şimdi güne soysuz garâbetiyle uyandık bu bir çıkara dayalı akıl tutulmasıdır Osmanlı devam etseydi kendini sultan -vezir olacak sanan siyasal İslamcılardır ki Cumhuriyet olmasaydı milletçe anca rezil olurduk Türkiye; İngiltere/Fransa/İtalya arasında sömürge olurdu ya da Usa'nın mandası olurduk Cumhuriyet asil olmayana da zengin babadan para alıp okuyacak durumu olmayana da eşit haklar tanıdı meselâ bir köylü çocuğu bursla Almanyada eğitim görüp Başbakan- Cumhurbaşkanı olabildi(Rahmetli Süleyman Demirel) gine köylü-kasabalı çocuklar Türkiyenin en büyük sanayi devi şirketlerini kurdular(Rahmetli Sakıp Sabancı/Vehbi Koç)gine dar gelirli bir mahalle çocuğu Belediye başkanı-Başbakan-Cumhurbaşkanı olabildi (Recep Tayyip Erdoğan)Bunları söyleyen şevki yılmazın Gürcü kral soyundan geldiğini sanmam o da o küfrettiği Cumhuriyet sayesinde Milletvekili olabilmişti ama bizim nesil yılmaz'ın saçma hezeyanlarına alışıktır yani doğru düzgün konuşsa şaşırırdım ama Sezarın hakkı Sezara bozuk saat gibi doğru gösterdiği vakitler de vardır tam 12'den vurur şevki yılmazdır ne dese yeridir çok da şey yapmaya gerek yok😴Kasımpaşa deyip geçin😈
instagram
0 notes