Tumgik
#tumblrturkiye
ruhhastasimisin · 2 years
Text
"Onun bana sarılması herşeyin hallolmasıydı.✨🖤"(No.26)
4 notes · View notes
melikeninblogu · 3 years
Text
Perişanım şimdi mutlu oldun mu ? başını yastığa rahat koydun mu?...
-sezen aksu :)
7 notes · View notes
yikikbirbey07 · 3 years
Photo
Tumblr media
#tumblrsöz #tumblrpost #tumblrturkey #tumblrboy #tumblrlove #tumblrsozler #tumblrtürkey #tumblrphoto #tumblrmemes #tumblrmemes #tumblrsözleri #tumblrturkiye #tumblrsözler #tumblrturk #tumblrsozleri #tumblr #yikiksozler #yıkıksözleri #tumblrpost #yikik #yıkıklar #yıkıksözler #yıkıksın #yikikbirbey07 #yıkıkhayaller #hüzünlü #hüzünlübirponçik #hüzünlüsözler #hüzünlüsevdam #huzunlu #huzunlu #sevgi #ayriliksozleri https://www.instagram.com/p/CLRV1LKjkVm/?igshid=lf3xyskb7dqs
1 note · View note
lahmacunawk · 5 years
Text
Evet arkadaşlar artık pavyona gitmiyoruz açıyoruz tumblr'ı kapatıyoruz ışıkları alın ev yapımı pavyon
297 notes · View notes
cliffened-blog · 6 years
Text
Hayatta sürekli, her yerde, her şeyde gülen insanların aslında çok büyük problemleri olduğunu ama sevdiklerini üzmemek için tek kelime bile etmediğini neredeyse hiçbir insan bilmez.
1 note · View note
blacksmokez · 6 years
Text
"Mutluluk kendi kendine yetenlerindir."
Aristoteles
12 notes · View notes
demhanem · 7 years
Photo
Tumblr media
Tavanın gökyüzü olması ferahlatıcı
It is refreshing that the ceiling is sky
@hasantasdeln
103 notes · View notes
melikeninblogu · 3 years
Text
Arkadaşlarınıza atmalık ^^
4 notes · View notes
1yazar1yazin · 7 years
Text
Düşünürken Part I
Değişen bedenler olurdu bu zamana kadar. Büyürdük. Erilirdik. Erginleşirdik. Her yıl bizi kızına alacak olan teyzelerimizin sayısı artarak ilerler, biz hepsine gülüp geçerdik. Sonra bedenler önemini yitirdi. Nasıl olduğunu anlamadım. Beden yalnızca ‘beden’ oldu. Olgunlaşırdık, dinginleşirdik belki ama bu bedenden ayrı tutulurdu. İnsanlar değişimimizi sadece sevmedikleri eylemlerimizi yargılamak için kullanmaya başladılar. ’ Sen çok değiştin’ veya ’ Eskisi gibi değilsin’. En sonda da ruh değişmeye başladı. Acı 'acı’ oldu. Kaderin 'keder’ ile olan yakın telaffuzunun sadece tellafuzda kalmadığı anlaşıldı. 'Mutluluk’ varken bile endişe ve korkuyu beraberinde taşıdı. Cehennem yaşadığımız dünya ve ruh, insanın şeytanıydı. İnsanın, ruhla dövüldüğü; ruhun, başka bir insanla kırıldığı dönemin çocukları olduk. Bulunduğumuz asrın felaketi, sadece bu asrın felaketi miydi? ​​
​Çocukluğumun geçtiği ev çok büyük değildi fakat sık sık insanla karşılaşmadığım zamanlar oluyordu. Dört kişilik ailem karanlık çöktüğünde evin dört farklı kutbuna çekilirdi. Dört kutupluk bir evdi bizimkisi. Tam anlamıyla bizim için tasarlanmıştı. Annemle babam hayatlarını bir kağıt parçası ile mühürleyip, bu mührü bir kaç meyve ile kurutalım dediklerinde tanrı kesinlikle ’ İleride sizi dört kutuplu bir dört duvar arasına koyucam sadece iki meyveniz olabilir’ demiştir. En azından ben böyle düşünüyorum. Çocukluğumun ilk gözyaşı olmasa bile ilk gerçek gözyaşı böyle kutuplu bir geceye dayanıyordu. Gözyaşının bir tadı olduğunu bu gece deneyimlemiştim.
Kardeşimin ortalıklarda olmadığı bir gece yarısıydı. Geç saatlere kadar mahallemizin dar sokaklarında oyunlar oynamaya dalan kardeşim -bu konuda onu hep kıskanmışımdır- o gece de bir oyun gecesi tutturmuştu. Annem onu görmek için bir kaç oda değiştirmem ve bir salondan geçmem uzaklığındaydı. Babamın nerde olduğunu şuan hatırlayamasamda, varlığı veya yokluğu o zamanda dikkatimi çekmemişti. Küçük yuvamızda en nadir karşılaştığım insan zaten babamdı. Karşılaşınca da ne diyeceğimi bilemez heyecanla bir yerlere koşturmaya başlardım. Sonuç olarak bir ilkokul beşinci sınıf öğrencisiydim ve hayatım sorumluluklarla doluydu yani babama zaman ayıramazdım(!). Bir çocuk için saatin 10.00 sularında olması 'geç’ diye değerlendirilebilirdi. Şimdilerde yeni yeni değişmiş olan oda düzenim o zamanlar daha farklıydı. Evin en küçük odası kardeşim ve beni avutmak için bir çocuk odası ön ekini almıştı. Gerçi biz ona hep 'küçük oda’ derdik. Oda da bulunan üçlü çekyat amacı gereği çekyat pozisyonuna getirildiğinde adım atmak iyice zorlaşıyordu. O zamanlar bir bilgisayarım yoktu. Alınması için daha senelerce yalvaracaktım. Yalvarmama sebep olan o kadına -ilkokul öğretmenin olan Güzin Oral- değinmeden edemeyeceğim. Uyumak için evdeki tüm aydınlatma kapatılmış ve ev, gecenin karanlığı ile bütünleşmeye başlamıştı. Yatmak ile uyumak arasında bu yüzden hep fark olduğunu düşünmüşümdür. Çocukluğumda belirlediğim bir tanımla 'gece yarısından önce uyumak için eve giren karanlığın sonucunda uyumamak benim için yatmak demekti. Yatmak zorlu bir süreçti. Uyumak, rüya veya kabus gibi basit eylemlerle sonuçlanmıyordu. Yatmak bir nevi bir düşünme haliydi. Hamuda kalkarak düşünme gibi… Hamuda kalkarak düşünmeye bayılırım. Bu arada hamuda kalkmayı bilmiyorum.
Karanlık odanın içerisinde, sıcak yatağımın üzerindeydim. Üzerimde kendi bedenimin ağırlığı kadar ağır bir yorgan olduğunu hatırlıyorum ki bu da soğuk bir kış gecesinde olduğumuzu -soğuğu hatırlamıyor olsamda- hatıralarımda mevsimi belirlememe yardımcı oluyordu. Evet. Soğuk bir kış gecesindeydik. Daha da ileri gidip bu gecenin tertemiz kar tanelerinin sokak kaldırımdalarını, odamın hemen köşesinde camdan kafamı uzattığımda gördüğüm sokaktaki parke taşlarını, apartmanımızdan kat ve kat küçük olan müstakil evin kırmızı kiremitli çatısını süslediğini düşünürüm. Yağan kocaman kar tanelerinin büyüklüğünü yine pencereden gördüğüm odanın baktığı sokağın hemen üstündeki elektrik direğine bağlı lambanın ışığında belirliyordum. Bulunduğum evi ve odayı, içerisinde bulunduğumuz mevsimi, yaklaşık olarak saati bazı ipuçları ile belirleyip hatıralarıma eklesemde içerisinde bulunduğum yataktan çıkıp sırtımı aynı yatağa neden dayadığımı ve ağlamaya başladığımı bir türlü anlamlandıramıyorum. Gözyaşlarımı özellikle dikkat edip yerde bulunan halıya değilde halının boyutunun kapatamadığı zemine düşürüyordum. Düşen her damlayı görüyor ve sayıyordum. İlk kez gerçek bir acıya ağlıyordum ve ilk gerçek acımı kutluyordum. Aklımda beliren ve gözyaşı dökmeme sebep olan soruyu daha da ileri gidip dudaklarımın arasından çıkardım ve aynı bedeni paylaşan kulaklarıma yönelttim. 'Benim neden hiç gerçek arkadaşım yok?’.
Elleri, yetişkin bir insanın avuçları arasında kaybolacak kadar küçük bir çocuğun bu yaşta bu soruyu kendine sorması oldukça acı vericiydi. Ellerimin hızlıca bir yetişkin ellerine dönüştüğü bu zamanlarda bu hatıra üzerine hala sıkça düşünürüm. Aynı soruyu hala kendime sorarken böyle bir sorunun içerisinde bulunan iki kelime yüzünden o çocuğa hem üzülür hem de saygı duyarım. O yaşta gerçeklik kavramına erişmek ve üzerine 'gerçeklik’ ve 'arkadaşlığı’ birleştirmek düşüncesi o çocukla hala aynı bedeni paylaşıyor olma düşüncesi ile çelişiyor. Şimdi kim çocuk ve kim arkadaş? Şimdilerde gerçek ne?
O çocukla aynı bedeni paylaşıyor olmam garip gelsede o çocuğun o gece döktüğü gözyaşı hayatımın bütün paydaşlıklarında iz bırakıyor artık. O günden bugüne hiç bir ilişkiye tam anlamıyla güven duymuyorum. Beni sevdiğini her bir hareketi ile gösteren hatta beni sevdiğini her bir hareketinde görebildiğim insanlar bile bugün düşüncelerimde ebediyete erişmez. Yürek içerisinde özel bir yerlere koyduğumu bildiklerim, yanlarında bulunmaktan her daim mutlu olduklarım bile bende şüphe uyandırır. Bu şüphenin en yakınlarımı usandırdığı zamanları alfabetik sıra ile mi yoksa kronolojik sıra ile mi vermeliyim bilmiyorum ama beni bile usandırdığı zamanlar oluyor. Lisedeki arkadaşlıkların asla bitmeyeceğini söyleyenlere hiç inanmamışımdır. Özellikle gerçek dostluğu üniversite zamanlarımda bulduğumu düşünürsek. Bir elin parmaklarını geçemeyecek dostlarımdan gelen bir itiraf ile güven problemlerimin farkına varmıştım.
1 note · View note
Photo
Tumblr media
6 notes · View notes
mr-anonim · 7 years
Quote
Hakan Günday ne güzel anlatıyor: "Çok az insan hayal ettiğini yaşar. Çok azı söylediklerini yapar. Yazar, yazdığı kahraman değildir. Balzac olmayan her şey Balzac’ın kitaplarındadır." Hayat dediğin olduğu kadar sevgili okur. Yine de hayallerden vazgeçmemeli.
20 notes · View notes
merdumgiriz-kiz · 4 years
Text
Rengarenk bir bataklığın içinde batışını izlerken hayatımın gecenin sessizliğine direniyorum içimdeki yalnızlığın gürültüsüyle 💫
Karantina
#aşk #ayrılık #özlem #sevgi #ihanet #aci #ağlamak #ölüm #keder #kitaponerileri #kitap #tumblrturkiye #kizlar #kar #kis #gece #hayat #sessizlik #sevgili #tugkan #beyzaalkoc
1 note · View note
iamcenibuturkhis · 4 years
Text
bisi dicem ülkece mutsusuz ya aw
0 notes
biiraztmblr-blog · 5 years
Text
Tumblr media
↪ Kesin Yaşanmıştır
#tumblr #tumblrgirl
#tumblrturkey #tumblrturkiye #reynmen #youtubetürkiye #instagram #fallow #tiktok #tumblrboy
1 note · View note
sadecebiriistee · 4 years
Text
🎵| Charlotte Lawrencr - Why Do You Love Me
~
🏷️| #remix #songs #90s #audios #aestheticedits #audios #lyricsedit #lyrics #movie #tumblrgirl #girlpower #türkçeçeviri #babe #türkçeşarkı #tumblrturkiye #ingilizceçeviri #charlottelawrence #whydoyouloveme
0 notes
dislanmisejderha · 7 years
Text
Tumblr'a giripte bir daha çıkamamakta var tabii
1 note · View note