Tumgik
#osamu sakine
justanie · 1 year
Text
I'm going to contrast what I did last month, so I'll show the Father's Day drawings tomorrow while today I introduce the rest of my Vocaparents!:
Tumblr media
As it will happen, I will only introduce their names, ages and who they are parents from the Eights, the info will still be waiting :") :
Ronin Kamui - 50 years old - Gakupo's Father.
Osamu Sakine - 51 years old - Meiko's Father.
Masahiko Megurine - 50 years old - Luka's Father.
Shigeru Nakajima - 49 years old - Gumi's (and Ryuuto) Father.
Keiichi Hatsune - 42 years old - Miku's Father.
Naoto Fuuga - 58 years old - Kaito's Father.
Ringo Kagamine - 40 years old - Len's Father.
Naoto needs no introduction, we all love Naoto. And I didn't go so far as to include Rin's father because I don't have a set design for him yet...(note: he's dead too x'c)
35 notes · View notes
Text
Meiko's Past (My Headcanon)
Tumblr media
Tumblr media
For as long as she can remember, Meiko was pressured by her own parents; Osamu Sakine and Hatsu Haigo. They wanted their daughter to be a "Perfect Girl" forcing her to wear clothes that made look like a doll, putting in thousands of different classes so that she is good at any physical, cultural and strategic activity, educating in the most constructive way possible and scolding her for doing acts that a lady shouldn't do. But all that...never made her happy, Meiko could not breathe easy due to the fact that her parents managed her life and they always opposed what she really like, the only thing she wanted was to be independent on her own, even if it was just one time. Fortunately, not everything was lost for Meiko with that unjustifiable life, she had her great-aunt; Meiko Haigo, nicknamed her "Aunt Mei".
Who unlike her parents, she let her be as she was when the two were together and like her niece, Mei also hates how Osamu and Hatsu controlled their daughter's life, because she was more of a free spirit and thanks to her, she ended up inspiring Meiko to follow the same life that her great-aunt had, which we will talk about later. When puberty arrived, there was a stage in Meiko that lasted from twelve to sixteen years old, for a moment feeling oppressed by the life that her parents gave her, it began to reveal itself once she entered high school, she cut her hair and she dyed it a reddish brown, leaving makeup and put black clothes giving her an air of pure rebellion and began a whole life of disobedience by being in school such as being late, misbehaving by committing mischief, fighting with bullies and being almost daily in detention.
Her parents were obviously disappointed by her daughter's rebellious stage that they had no choice but to take her punishment to the next level...but even knowing the cruel punishments...for Meiko, she would still be worth a little having them. When she turned seventeen, the waters calmed down and by the time she turned eighteen, Meiko had fully matured, leaving behind her life as a bad student to concentrate on being a responsible adult like every woman when she reaches that age, with the ideology of wanting for finally manage hee life as she finally wanted. But it was not like that, even as a young adult her parents continued to torture her with all those rules that prevented her from living in peace, including threatening her that she would continue to live under their roof, she had no choice to run away from home and start a new life.
˚ ₊ ‿ ︵ ‿ ♩ི ‿ ︵ ‿ ₊˚
Having as a last resort to be with her Aunt Mei, who sympathized with her and welcomed to stay in her home, remaining in her one custody, Meiko did everything possible to get a job to continue with her new lifestyle and at the same time be one on what she would like to do to stay there for a long time. Luckily, in addition to her aunt, she had her two friends by her side who have always been there for her: Kaito and Kiyoteru, she met them both when she started high school, being that she saved Kaito from being almost bullied on his first day of school, while Kiyoteru involved Meiko and Kaito feeling sorry for him that being an intern for the teachers was left absolutely alone. Returning with the present; when the two found out how Meiko lives now, they had to support her in whatever was necessary to move on.
As both Meikos already had more time to live together, Mei took the opportunity to tell her niece about the life she once had when she was young, because that was being a successful singer who worked alongside Kaito's father; Naoto Fuga, even before Meiko began to be attracted to the world of music and feeling motivated by the story of her great-aunt, considering playing the piano well at home inspired her more, she decided to follow the same steps as her and she did the impossible to enter the first musical company that would receive her with open arms. After almost four years of searching, which she took advantage of to further refine her singing and dancing skills, she ended up being part of Vocaloid, being the first Japanese singer they admitted, after the first three Engloids singers from abroad who began the existence of said company.
She had been more excited when she found out that Kaito entered after her, so that some time later, Kiyoteru would also be part of Vocaloid, unfortunately, not in the same company that Meiko and Kaito were assigned to (Crypton Future Media) but something is fine for them. Currently Meiko lives happily in full peace, despite not being the most recognized among her group as she wanted and for being one of the first to enter, they gave her more authority that was degraded due to the problems caused by the younger Vocaloids of other companies, still she had no complaints, the only thing she focused on was being one of the ones in charge of all of them (apart from the bosses/leaders of Vocaloid and their companies) and the one who takes care of her fellow Cryptonloids being seen as the mother of the entire group, and of course being happy to dedicate herself to singing and the stardom that was given to her.
Tumblr media
21 notes · View notes
nakahara-chuuya143 · 17 days
Text
“Burada yönetmen benim!”
Yürüyordu.
Ne olduğunu, ne kadar korktuğunu gizlemek istese de yürüyordu.
Kendini hazır hissediyordu, öyle olmalıydı da.
Herşeyi mükemmeldi. Lütfen, saçlarını özenle taramış, tamamen temizlenmiş, şık giyimli bir bey efendiyi kim geri çevirebilirdi ki? Ayrıca kendisi ödüllü bir yönetmendi. Saygıyı hak ediyordu.
Yaklaşmıştı.
Kalbi, onu görünce hiç olmadığı kadar atmaya başladı.
Ve sonunda o yakışıklı yazar ile karşı karşıyaydı.
Genç yazarın uzattığı elini nazikçe tuttu ve sıktı.
“Merhaba, Bay Nakahara. Sizin gibi ünlü bir yönetmen ile tanışmak ne büyük onur.”
“O onur bana ait, Bay Osamu. Sizin büyük bir hayranınızım. Hemen her kitabınızı okudum, çok haranım size.”
“Bende sizin büyük bir hayranınızım, tüm filmlerinizi izledim. O ödüllerden fazlasını yapıp vermeliler size, hahah..Oturmaz mısınız?”
“Çok teşekkür ederim."
Hemen karşısına geçti. Kendini fazla sıkıyordu. Ve bu o kadar belliydi ki, karşısındaki adamın elini tutması ile titrediğini yeni fark etmişti.
“Titriyorsunuz, Bay Nakahara. Bir sorun mu var?”
“Hayır hayır, gayet iyiyim. Yalnızca harflerine ölüp bittiğim bir yazar ile ortaklık yapacağım için biraz heyecanlıyım.”
“Ah, inanın bana ne kadar mutlu oldum. Zira bende aynı durumdayım. Sakin durduğuma bakmayın, oldukça heyecanlıyım. Yönetmenlik yaptığı her filmde ödül almayı başaran bir insanla çalışmak o kadar değerli ki. Sizin, kitaplarımı gerçeğe dönüştüreceğinizi düşündüğümde ağzım kulaklarımdaydı. Ne kadar sevindiysem artık, dostum Odasaku beni zor zapt etti.”
Bunlara yalnızca gülümsemekle yetinci genç yönetmen. Zira ne diyeceğini bile bilmiyordu. Bu sözler, yüreğine sessiz bir melodi gibi işleniyordu.
“Odasaku'yu tanırsınız. Benim en yakın dostum. Ve aynı zamanda—”
“Ünlü bir yazar, onunda birçok kitabını okudum. Yeteneklerini saymakla bitmez, sizin abiniz sayılır. Röportajlarda sürekli sizden bahseder. Birbirinize ithafen yazdığınız kitaplar harikaydı!”
Bir anda sözünü kestiğini hatırladı. Hemen ellerini birleştirip başını eğdi.
“Ahh, üzgünüm. Bağışlayın lütfen. Lafınızı böldüm.”
“Tez canlısınız, ve ben buna bayıldım! Sizinle çalışmak için sabırsızlanıyorum.”
Genç yönetmen bunu duyduğuna o kadar çok sevindi ki, garsonun geldiğini yeni fark etmişti.
“Hoşgeldiniz efendim, ne alırdınız?”
“Ben varsa bir çay alayım. Kahvaltı etmiş miydiniz, Bay Nakahara?”
“Evet, ettim. Ben Mocha alabilir miyim acaba? Bir de çikolatalı pasta.”
“Tabii, başka bir isteğiniz olursa seslenin lütfen.”
“Teşekkür ederiz... Çikolatalı pasta seviyor musunuz?”
“Genel olarak tatlıları severim.”
“Hmm, aklımda olsun. Bir gün size ısmarlayacağım.”
“Buna hiç gerek yok, Bay Osamu! Yapmış kadar oldunuz.”
“Olur mu öyle şey?”
“Olur efendim, teşekkür ederim.”
Yüzüne en güzel tebessümünü yerleştirdi. Siparişleri gelene kadar konuşmadılar. Genç yönetmen, bu sessizlikten oldukça rahatsız olmuştu.
“Buyrun, siparişleriniz.”
“Teşekkürler. Eh, isterseniz işimize başlayalım.”
“Önden buyrun lütfen.”
“Bay Nakahara, tam olarak hangi kitabımı çekebileceğinizi düşünüyorsunuz?”
“Siz hangisini çekmemi isterseniz.”
“Açıkçası size bu konuda bir teklifim olacaktı, sizi iş anında gözlemleyip karar versem daha iyi olur.”
“B-beni izlemek mi..?”
“Eğer bir sakıncası yoksa.”
“Hayır hayır, yalnızca biraz şaşırdım.”
“Yönetmenliğinize bizzat şahit olup hangi kitabımı daha iyi yapabileceğinize karar vermek istiyorum. Sizi ne zaman ziyaret edebilirim?”
“Yarın saat 15 gibi bir çekimim olacak, gelebilirsiniz o zaman. N... Köprüsünde."
“Pekâlâ, anlaştık. Orda olacağım.”
“Peki... Bana müsade Bay Osamu, artık gideyim.”
“Biraz daha kalsaydınız?”
“Evde yapmam gereken işler var, ayrıca değerli vaktinizi çalmak istemem.”
“Çalmak ne kelime? Çok keyif aldım!”
“İyi günler dilerim, Bay Osamu, vaktinizi ayrıldığınız için çok teşekkür ederim.”
“Asıl ben teşekkür ederim. Zahmet edip buraya kadar geldiniz, benimle konuştunuz... Çok sağ olun. Ancak son bir ricam olacak sizden.”
“Buyrun lütfen.”
“Sizi evinize kadar bırakmama izin verin lütfen.”
“Hiç gerek yok. Zaten uğramam gereken yeler var. Size daha fazla da zahmet vermek istemem.”
“Ne zahmeti olacaktı? Nasıl uygun görürseniz.”
“Görüşmek üzere, Bay Osamu, sizinle geçireceğim zaman çok değerli.”
“Benim için de öyle, Bay Nakahara. Hoşça kalın!”
Yakışıklı yazarın elini tuttu, hafifçe sıktıktan sonra evinin yolunu tuttu. Yolda kendi kendine konuşuyordu.
Ben cidden onunla mı konuştum?
Onunla?
Dazai Osamu'yla...
Hayran olduğum yazarla...
İhtimal vermiyordu buna. Ama gerçekti. Gitmiş, onunla konuşmuş, tanışmış, hatta övgü bile almıştı!
Çekim günü, Dazai.
Mutlulukla yürüyordu, ilk defa bir çekime gitmiyordu –Zira kendisi bile oynamıştı bir kısımda–, ama ilk defa beğendiği bir yönetmenin filmine gidiyordu. Aslında "beğenmek" gelimesi, bu durum için eksik kalıyordu. Olgunluğu ve zekasıyla bilinen Dazai Osamu, aslında genç yönetmene fazlasıyla hayranlık besliyor ve bunu her geçen gün büyütüyordu. Şimdilik buna "hayranlık" diyelim.
Ah, işte burası,
diye geçirdi içinden. Ve evet, Chuuya, mor bir hırka, beyaz gömlek, gözlük ve şapkası vardı. O günden daha rahat ve işine odaklanmış görünüyordu. Bir asistana kızıyordu. Yüzünü Dazai'nin tarafına çevirdi ve gözleriyle karşılaştı. Şaşırmıştı, işini bırakıp Dazai'ye doğru güler yüzle yaklaşıyordu.
“Bay Osamu! Kusura bakmayın, sizi görmedim. Hoşgeldiniz.”
“Hoşbuldum. Bir sorun mu var, Bay Nakahara?”
“Senaryoda ufak bir sıkıntı yaşıyorduk, herşey yolunda.”
“Bakmamda bir sakınca var mı?”
“Buyrun lütfen.”
Dazai, Chuuya'nın uzattığı senaryoyu eline aldı. Okumaya başlayınca ne tuhaflık olduğunu anlayamadan Chuuya'nın mavi gözlerine baktı.
“Affımı kabul buyurun, ama ben burda bir yanlışlık göremedim, Bay Nakahara.”
“Çokta önemli değil, merak etmeyin.”
“Peki, siz nasıl isterseniz. Lütfen devam edin işinize.”
“Buyrun şöyle oturun, son bir sahne çekimim var, sonrasında geleceğim yanınıza.”
“Burda dursam daha iyi. Teşekkürler. İyi çalışmalar dilerim.”
Chuuya başıyla teşekkür etti ve işine döndü. Komutlarını veriyordu. Ancak birden bire kesti herşeyi.
“Kestik! Arkadaşlar, size daha demin ne dedim ben? Burayı daha sert oynamalısınız. Senaryoda "sertçe çıkıştı." yazıyor. Lütfen biraz daha sert!”
Ve çekime tekrar başladılar.
Dürüst olması gerekirse Dazai, Chuuya'nın bu kadar mükemmelliyetçi olabileceğini düşünmüyordu.
Sahne çekimi bitmişti.
Herkes gitmeye hazırlanıyordu.
Chuuya ise Dazai'ye doğru yöneldi.
“İzin verirseniz sizi evinize bırakayım, Bay Osamu.”
“Yorulmasaydınız keşke.”
“Lütfen, ısrar ediyorum.”
“Sizi kırmak istemem, öyle olsun bu seferlik. Zaten almam gerekeni aldım.”
İkisi Chuuya'nın motoruna doğru adımladı, ancak Chuuya, Dazai'ye bunu sormamıştı.
“Aah, şey... Bay Osamu, motorum sizin için bir sorun olur mu?”
Elbette koskoca yönetmenin karşısında bunu red edecek değildi.
“Mm... sorun olmaz, sadece alışık değilim, saçma bir hareket yaparsam lütfen bana kızmayın.”
“Önemli değil. Bana sıkı tutunun yeter.”
Dikkatlice motora bindiler, Chuuya yedek kaskı Dazai'ye uzattı. Takmakta sorun yaşayınca yardım etti. Ve çalıştırdı. Dazai, motorun yanlarını tutmuş, gitmeyi bekliyordu.
“Bay Osamu, alışık değilseniz arka tarafa tutunmak sakıncalı olabilir. Bana tutunmanızı tavsiye ederim.”
“Eeh, peki, sanırım bunu red edemeyeceğim.”
Dazai başta omzunu tuttu, ama hareket etmeye başladıkları an kolları Chuuya'nın belini sardı. Çok korkuyordu.
“İyi misiniz, Bay Osamu? Yavaşlamamı ister misiniz?”
“Ben... Uh, siz devam edin, ben iyiyim böyle.”
“Nasıl isterseniz.”
Hızını arttırdı. Bilerek yapıyordu. Yazarın kolları belinde, elleri karın kaslarının üstündeydi. Dazai bir yandan bunu düşünüyordu.
Zayıf bir yapısı var, nasıl bu kadar kaslı olabiliyor?
“Ne taraftan Bay Osamu?”
“Gözlerimi açabilsem size en yakın sürede cevap vereceğim, Bay Nakahara.”
“Hahah! Tamam, yavaşladım, daha iyi mi?”
“Ahh, teşekkür ederim. Ş-şu taraftan, önce sağa döneceğiz, sonra ikinci soldan.”
“Tamamdır!”
Pembe motorunu genç yazarın tarif ettiği yere sürdü. Dazai, yavaşladıklarını anlayınca gözlerini tekrar açtı. Evinin önünde durdurdu.
“Çok teşekkür ederim, Bay Nakahara. Size bir yorgunluk kahvesi yapayım.”
“Ne? Hayır hayır, lütfen, hiç gerek yok.”
“Ne demek gerek yok? Hayatta bırakmam! Hemen gelin lütfen.”
“Haneye rahatsızlık vermeyelim, efendim. Çok teşekkür ederim.”
“Bunu teşekkürüm olarak görün.”
“Eh, öyle olsun. Ama bunu size karşılık almak için yapmadım, içimden geldi, Bay Osamu. Teşekkür etmeyin.”
“Bırakın buna ben karar vereyim. Ah, işte oldu. Fakirhaneme hoşgeldiniz, Bay Nakahara. Şereflendirdiniz evimi.”
“Hoşbulduk, Bay Osamu, şeref getirdiysek ne mutlu bize.”
“Lütfen şöyle geçin. Rahatınıza bakın.”
Chuuya, çantasını kenara bıraktı ve Dazai'nin gösterdiği oturma odasına doğru adımladı.
“Ah, Bay Nakahara!”
Diye Chuuya'nın kolunu tuttu. Chuuya kızarmasına engel olamıyordu, kalbi bir anda bir kelebek gibi çırpınmaya başladı. Neler olmuştu ona böyle?
“Lütfen resmiyeti, işi, ünvanları falan bir kenara bırakalım. Şuan iş dışındayız, ve siz benim misafirimsiniz.”
“Ah- Eee, şey tabii. Dikkat ederim.”
Günün geri kalanını Dazai'nin evinde geçirmişti. Elbette, kalbinin göğsünden çıkacak kadar atmasını engelleyemedi.
“Şey..ben artık gideyim. İyi geceler, Bay Osamu. Çok teşekkür ederim.”
“Asıl ben size teşekkür ederim. İyi akşamlar.”
Daha fazla kim kimi bırakacak muhabbetine gitmek istemeyen genç yönetmen, evden çıktı ve motoruna bindi. Ama birşey hissediyordu, sanki orda bulunması... bir planın parçası gibi...?
Yönetmenliğe kendimi fazla kaptırmasam iyi olur.
Diye geçirdi içinden.
Ertesi gün yine işe gitti, çekimleri yaptı, biraz bağırıp çağırıp geri döndü. Ve bu olay bir hafta kadar sürdü. Taa ki Dazai'den bir e-posta alana kadar.
KABUL ETMİŞ!!!
Genç yönetmen sevinçle havaya zıpladı, yumruğuna boşluğa attı. Evde sevinç çığlıkları atıyordu. Neyse ki müstakil eviydi, komşuları onu bu kadar ses ile duymazdı.
Bir dakika ya, teklif eden oydu zaten? Dazai neyi kabul etmişti? Ah, çekim onayı. Onun onayını almadan çekemezdi. Ama şuan bunların bir önemi yoktu zira almıştı. İki gün sonra başlamak istiyordu. Yapımcı Odasaku olacaktı.
Çekimler.
Herşey hazırdı, ilk çekimler şimdi yapılacaktı. Oyuncular oynamaya başladı. Dazai dikkatle izliyordu, tam olarak senaryoya uygundu herşey. Birinci gün, ikinci gün, üçüncü gün, dördüncü hafta... Arada Dazai ile tartıştığı oluyordu. Bugünde onlardan biriyidi.
“Bay Nakahara, bu sahnede böyle birşey yok!”
“Bu filmin izlenmesi için sahne eklemem lazım, herşeyi kitaba göre yapamam.”
“Pardon ama benim kitabımı benden iyi mi biliyorsunuz??”
“Burada yönetmen benim, Bay Osamu! Lütfen işime karışmayın!”
Buna sinirlenen Dazai, çantasını kaptığı gibi çekim alanını terk etti. Ve terk etmesi ile Chuuya'nın ona seslenmesi bir oldu ancak nafile. Herkese ara verdiklerini söyledi ve motoruna binip Dazai'nin arkasından gitti.
Dazai, her ne kadar Chuuya'nın odağını ve baskınlığını beğense de kırılmıştı. Bir süre yalnız kalmak istemişti. Ancak ayak adımları, Chuuya'nın motrundan hızlı değildi. Arkasından seslenildiğini duydu.
“Bay Osamu! Özür dilerim, ben..öyle demek istemedim, lütfen—”
“Beni yalnız bırakır mısınız?”
“Bay Osamu, lütfen!”
Hızla motorundan indi, Dazai'nin kolunu sıkıca tuttu. Mecburen kafasını çevirdi Dazai.
“Çok özür dilerim, Bay Osamu. Size kendimi nasıl affettirebilirim?”
Dazai'nin gün batımında parlayan gözü önce Chuuya'nın eline, sonra yüzüne bir sırıtış ile döndü.
“Çalışanlarınızla her zaman bu kadar yakın mısınız, Bay Nakahara?”
“N-ne?”
Dazai imalı gözlerle kolundaki eli gösterdi. Chuuya hemen elini çekip önünde eğildi.
“Özür dilerim, Bay Osamu. Ben—”
“Sizi affetmemi mi istiyorsunuz?”
“Evet, lütfen..”
Chuuya'nın eğik bedenini, çenesinden tutarak kaldırdı. Yüzleri hiç olmadığı kadar yakın, kalpleri hiç olmadığı kadar hızlı atıyordu. Chuuya'nın yüzünden kızarıklıklar anlaşılıyordu.
“Sizi affetmemi ister misiniz?”
“Ta-ta-tabii ki isterim..”
“Neden kekelediniz?”
“Şuan kişisel alanım işgal edildi de..”
“Ama hâlâ kalbimi kuruyorsunuz.”
“Özür dilerim. Ben- şuan sağlıklı düşünemiyorum!”
“Neden? Bunu engelleyen bir durum mu var?”
“Osamu...”
“Efendim?”
“Bay Osamu, lütfen beni bırakın..”
“Özrünüzü nasıl affedeceğimi söyleyeyim mi?”
“..evet, lütfen..”
“Yarın. Saat 17.50. H... lokantası. Umarım gelirsiniz.”
“N-ne? P-peki sizi nasıl bulacağım?”
“Kuşlar size söyleyecektir.”
Hiç birşey diyemedi Chuuya. Yalnızca birkaç santim ötesindeki adamın gözlerine baktı.
“Gelmeniz dileğiyle. İyi akşamlar, Sayın Nakahara Chuuya.”
Ve arkasında bir çift mavi göz ve muhtaç bir kalp bırakıp uzaklaştı Dazai.
Ertesi gün, saat 17.47.
Güzel bir kıyafet giyip mekana girmişti Chuuya. Kalbi küt küt atıyordu.
“Buyrun, rezervasyonunuz var mıydı?”
“Şeyy..”
“Ah, buyrun buyrun, sizin yeriniz hazır. Şöyle bahçe tarafına alayım sizi.”
Denizin kenarında bir balkonda...
Kahverengi saçları uçuşuyordu...
Dazai... Çok şık görünüyordu...
“Hoşgeldiniz.”
Özel davetlesinin elini tuttu, dudaklarına götürdü. Şimdilik minik bir öpücük kondurdu.
“Ho-Hoşbulduk...Şey, burası çok güzel..”
“Umarım size layık bir yerdir.”
“Bana mı? Benim için bir sokak arası bile fazla.”
Dedi gülerek. Ancak yazarın gözleri hiç olmadığı kadar ciddi ve yoğun bakıyordu.
“Beğendiniz mi?”
“Evet, çok teşekkür ederim. Çok hoş bir yer. Şey... Bu özrümü kabul ettiniz mi demek oluyor?”
“Özür? Haa, evet evet. Affettim bile.”
“Ah, çok sağolun. Çok memnun oldum.”
“Ve âşık.”
“..anlamadım efendim?”
“Âşık oldunuz diyorum. Yanlış mıyım?”
“B-ben a-anlamıyorum Bay Osamu—”
“Bana âşık olduğunuzu red mi ediyorsunuz yani?”
“B-Haddinizi bilin!”
“Elbette biliyorum. Tıpkı beni beğenmendiğinizi bilmem gibi.”
“Kesin sesinizi!”
“Ne o, gerçek yüzünüze vurunca üzüldünüz mü?”
“Susun artık!”
“Neden? Utanıyor musunuz?”
“Evet, utanıyorum. Hayran olduğum kişiden hoşlandığım için utanıyorum. Karşılık alamadığım için utanıyorum. Kendimden utanıyorum! Sizi sevdiğim için kendimden utanıyorum!”
Yaşlı gözlerini denize çevirdi. Bağırmak, ağlamak, haykırmak istiyordu.
“Anlıyorum... Ama karşılık almadığınızı size kim söyledi?”
İşte o an, Chuuya'nın kalbi durdu. Gözleri büyümüş, yüzü sanki daha fazla olabilirmişcesine kırmızılaştı.
“Ha-hayır, yalan söylüyorsunuz! Bunu sadece beni iyi hissettirmek istiyorsunuz!”
“Evet. Sonsuza kadar iyi hissettirmek istiyorum. Mutluluğunuzu görmek istiyorum, benim yanımda. Sizi rahatlatmak, yaranıza merhem olmak, neşenize neden olmak, ortak olmak istiyorum. Korkunuza ışık olmak, üzüntünüzü unutturmak istiyorum. Sizi istiyorum. Kalbinizi, bedeninizi, aklınızı, sevginizi istiyorum. Aşkınızı istiyorum. Aşkınıza karşılık vermek istiyorum. Benim olun istiyorum. Kendimi size bahşetmek istiyorum. Çok şey istediğimi biliyorum, ama bunlara engel olamıyorum. Aşkımın sizi istemesine engel olamıyorum...”
Chuuya yetenekli bir yönetmendi. İnsanların yalan söyleyip söylemediğini, oyun yapıp yapmadıklarını anlayabilirdi. Ve şuan... Dazai bütün kalbini açmıştı ona.
“...”
“Benimle evlenin istiyorum. Hayır, sadece istemiyorum! Benimle evlenir misiniz?”
Cevapsızdı Chuuya. En sonunda kendini iplere bırakmaya karar verdi.
“Evet.”
Yürüyordu.
Ne olduğunu, ne kadar korktuğunu gizlemek istese de yürüyordu.
Kendini hazır hissediyordu, öyle olmalıydı da.
Herşeyi mükemmeldi. Lütfen, saçlarını özenle taramış, tamamen temizlenmiş, şık giyimli bir bey efendiyi kim geri çevirebilirdi ki? Ayrıca kendisi önemli biriydi. Saygıyı hak ediyordu.
Yaklaşmıştı.
Kalbi, onu görünce hiç olmadığı kadar atmaya başladı.
Ve sonunda o yakışıklı yazar ile karşı karşıyaydı.
Genç yazarın uzattığı elini nazikçe tuttu ve sıktı.
“Hazır mısın?”
“Evet!”
“Sayın Nakahara Chuuya, Dazai Osamu'yu eş olarak kabul ediyor musunuz?”
“Ediyorum.”
“Sayın Dazai—”
“Uzatma işte evet.”
Ve salonda minik bir kahkaha duyuldu.
“...o hâlde bende sizi...eş(?) ilan ediyorum. Eee, onu öpebilirs—”
Rahibin sözüne kalmadan dudaklarını Chuuya ile buluşturdu Dazai. Elbette ki karşılığını alarak. Chuuya'nın güzel yüzüne baktı. Sonunda onundu, eşiydi, hayat boyu yol arkadaşıydı. Elini tekrar dudaklarına götürdü.
“Seni seviyorum, Chuuya.”
“Seni seviyorum, Dazai.”
Düğün sona ermişti. İkilimiz yeni evlerine gitti. Kalpleri ritimle çarpıyordu.
"Eee, gün batımım, sizce bir ödülü hak etmedik mi?”
“Ah, elbette. Bundan çok— Hey!?”
Kendini bir anda kucağa alınıp yatakta buldu. Ve üstünde henüz 1 saatlik kocasını.
“Burda yönetmen benim, Bay Nakahara. Kendinizi bana bırakın. Merak etmeyin...”
Kulağına doğru yaklaştı..
“...bu gece size karşı beslediğim bütün aşkı tadacaksınız.”
Merhaba! Hikaye tamamen bana aittir. İyi okumalar. Başka bir platformda benden izinsiz paylaşan olursa bunun icabına bakacağım.
3 notes · View notes
tetsvhoe · 3 years
Note
OHHH WAITTT LET ME JOIN UR MATCH UPP AHRNFJTJTUTJTH
okaYOKayhY SoE three things about meee is I lOvEeE to reply to people with sarcasm dami nag sabi sakin na I look mean DAGSHSHSHS I compete in those pageants things ANDD im actUallY quite most of the time perOo im still chaotic sabay den ako eheheheheheheh
sGe ALSO YEAHHH kakatapos lang last week nag end pero yung grades ko ngayon lang alsoOoo MAY THOTS AKO
okay so imagine u and kenma on a shared bed of urs his back laying on the head of the bed idk what u call that thing HSHSHSH his watching something on his phone and ur ranting something to him one of his hand holding the phone up to his face, the other one laying on ur thigh while u sat on his lap. his hand then suddenly went on ur ass and gave it light butt pats and gave u a forehead kiss and when u stopped talking he looked at u and asked "why did u stop talking? I like it when u tell me about ur day, carry on kitten". AHHHHHHEJDIDUTURHDJFJTJTJD
-anon na may condom sa bag
bAE I FINALLY GOT TO YOUR ASK AAAH
excuse me ANON⁉️⁉️⁉️ u coMPETE IN PAGEANTS OMG I AM SO I AM SOOO AH IM PANICKING IM INTIMIDATED BY UR PRESENCE i never would have guessed bc of how chaotic u r 😭
IS THIS IS THIS KENMA OR KUROO BC OF THE NICKNAME IM SO SORRY BUT THAT NICKNAME IS INGRAINED IN MY HEART ND SOUL FOR KUROO ONLY BUT KENMA ALSO WORKs i just wanted to clarify butt pats pls dats so cute butt pats until i fall asleep im demanding
i just had to pair you with miya osamu and the classic "sees you dolled up for the first time and finally realizes how whipped he is for you". imagine being friends with the miya twins, also always fighting and being chaotic. you can't help but lean towards osamu a smidge bit more and when you're alone with atsumu he teases you to no end. the other swears he sees you nothing more as a friend but his brother just goes "pfft yeah, right!" and you want the ground to swallow you whole when they unexpectedly see you post pageant, atsumu laughing his ass off because of how much you and osamu are blushing.
1 note · View note
ao3feed-odazai · 4 years
Link
by Oikawasanniceserve
"Omega ka?" "Oh ano naman? Magiiba tingin mo sakin kung omega ako?" "Hindi. Kahit ano ka pa, sasapakin pa din kita pag binadtrip mo ko"
Words: 482, Chapters: 1/5, Language: Filipino
Fandoms: 文豪ストレイドッグス | Bungou Stray Dogs
Rating: Not Rated
Warnings: Creator Chose Not To Use Archive Warnings
Categories: M/M
Characters: Oda Sakunosuke (Bungou Stray Dogs), Dazai Osamu (Bungou Stray Dogs), Nakahara Chuuya (Bungou Stray Dogs)
Relationships: Dazai Osamu/Nakahara Chuuya (Bungou Stray Dogs), Dazai Osamu & Nakahara Chuuya (Bungou Stray Dogs), Dazai Osamu/Oda Sakunosuke (Bungou Stray Dogs), Dazai Osamu & Oda Sakunosuke (Bungou Stray Dogs)
Additional Tags: Alternate Universe - College/University, College, Alpha/Beta/Omega Dynamics, Alpha/Omega, Alpha/Beta, Enemies to Lovers, Enemies to Friends to Lovers, Getting to Know Each Other, Getting Together, Alpha Chuuya, Omega Dazai, Alpha Oda
1 note · View note
ao3feed-skk · 4 years
Link
by Oikawasanniceserve
"Omega ka?" "Oh ano naman? Magiiba tingin mo sakin kung omega ako?" "Hindi. Kahit ano ka pa, sasapakin pa din kita pag binadtrip mo ko"
Words: 482, Chapters: 1/5, Language: Filipino
Fandoms: 文豪ストレイドッグス | Bungou Stray Dogs
Rating: Not Rated
Warnings: Creator Chose Not To Use Archive Warnings
Categories: M/M
Characters: Oda Sakunosuke (Bungou Stray Dogs), Dazai Osamu (Bungou Stray Dogs), Nakahara Chuuya (Bungou Stray Dogs)
Relationships: Dazai Osamu/Nakahara Chuuya (Bungou Stray Dogs), Dazai Osamu & Nakahara Chuuya (Bungou Stray Dogs), Dazai Osamu/Oda Sakunosuke (Bungou Stray Dogs), Dazai Osamu & Oda Sakunosuke (Bungou Stray Dogs)
Additional Tags: Alternate Universe - College/University, College, Alpha/Beta/Omega Dynamics, Alpha/Omega, Alpha/Beta, Enemies to Lovers, Enemies to Friends to Lovers, Getting to Know Each Other, Getting Together, Alpha Chuuya, Omega Dazai, Alpha Oda
0 notes