Ben de söylemekten bıkmayacağım. Onu anladıysan, okursun, yazarsın, üretirsin, geliştirsin, kendine, diğerine, dünyaya, doğaya, demokrasiye faydan olur, bilime, sanata, kültüre dokunursun. Diğer türlüysen biçare bir nafilesin ve görse onu #paramparca edecek olan şey sensin.
Ben değilim söyleyen kendisi, söylediği bir söz onu en çok ifade eden sözdür, manevi kızı Afet İnan'ın hatıralarından alıntı, gerçek onun sözlerindendir:
"Beni övme sözlerini, bunun yarışını bırakınız. Gelecek için neler yapacağız, onlardan bahsediniz."
Paşam unutursak gök girsin, kızıl çıksın! Kutlu tinin şad olsun. Otağın uçmağ olsun.Tanrı Dağları ışığına gark olsun. Rahmet fikirlerini aydınlatsın inşallah... ♥️
Bir gün ben arkadaşlarımla birlikte oyun oynuyorduk bizim okulunda kocamn bı bahçesi vardı oranın yanındada ağaçlar vardı biz arkadaşlarımızla oraya gimiştik o sırada 1. Sınıftım lavabo açıcı bulduk biz orda aklımız ermiyo tabi o üstümüze döküldü bir kaç dakka sonra çok kaşınmaya başladık ama nasıl kaşınıyoruz hemen annem beni eve götürdü duş aldırdı o zamandan beri bir daha bilmediğim şeylere dokunmadım
Kültür ve sanatı, turizmin alt dalı olmaktan koparıp daha özel politikalar üretmesi amaçlanacak bir bakanlık haline getirmek en doğrusu olacaktır.
En önemlisi de emperyalizmin kültürel saldırganlığını, çürümeyi toplumumuza dayatmasına karşı bir millî kültür-sanat politikasının programatik hale getirilmesi gerekiyor.
Kucuk bir ofisti burası. Ankara g.o.p.da bir apartman dairesinin en üst katındaydi. Fatih oztas bu isyerinin sahibiydi ve eski medikal firmasından ayrılıp kendine firma kurmuştu. Ayrılırken elbette çuvalla para ve bir de araba hediye edilmişti. Tenay elektronik medikal ltd.sti. Roche markanın bayi olan bu sirket şeker ölçüm aletleri ve stiriplerini aynı zamanda hastanelerde kullanılan cihazların kitlerini satıyorlardi. Ben de oraya başvurmuştum. Oficeboy arıyorlardı. Ve isyerinin kapisindaydim, kapıyı çaldım. Kapıyı bir uzun ve basiortulu bir kız açtı:
- Merhaba, ben Gokhan, iş başvurusu için gelmiştim.
Kiz:
-merhaba, ben hicran, buyrun içeri bizde sizi bekliyorduk dedi.
Henüz ben daha 19 yaşındaydım. İçerde masada kel ve kısa boylu hızlı konuşan bir adam vardi.
Fatih oztasti bu. Gözlüklerinin üstünden bana bakarak:
-Yalnız sana baştan soyleyim ben oficeboy arıyorum yani getir götür işleri yapacak birini. Yapabilecek misin böyle bir işi ?
Ben:
-Elbette!
Fatih Oztas:
-O zaman hayırlı olsun. dedi ve odadan çıktım sonra Hicrani gördüm. Küçük bir odada gelen telefonları cevaplıyordu. Belli ki daha yeni biryerdi burasi.
benim önceden kalbim güzeldi, bedenim çirkindi. sana rastladığımda kusurluydum anlayacağın. çok çirkindim ama temizdim. güzel bakınca güzel görenlerdendim. herkese güzel bakardım ama sana gelince iş farklı bir boyuta ulaşıyordu. sen herkesten yüce, herkesten çok başka. sen bambaşka. o zamanlar aynalarla haşır neşirdim. saçımı sağ omzuma mı alsam daha güzel dururdu yoksa sol omzuma mı? böyle kocaman mı gülmeliydim yoksa hafif bir tebessümle mi kalbinde yer edinirdim? çok denedim. kendimi o halden bu hale soktum ama bir türlü karşına çıkıp bak bana diyecek kadar güzel hissetmedim. çirkindim basbaya. zaten senin etrafında güzel mi güzeller vardı. birinin saçları kıvırcık, diğerinin gözleri masmavi, biri bembeyaz tenli, ötekinin gülüşü güzel. gözünün değdiği her zerrede bir güzellik varken ben çok çirkindim ve bu kahrediciydi. aklım sadece nasıl gözüktüğümdeydi. kalbim güzelmiş çirkinmiş pek kavrayacak yaşta değildim. oysa anlasaydım karşına herkesten çok çıkmaya hakkımın olduğunu bilirdim. başım dik gelirdim yamacına. derdim ki bak kalbim çok güzel. bence kalbimi avuçlarına bıraksaydım çirkinliğimi görmezden gelebilirdin. eşi benzeri yoktu çünkü. yalan dolan bilmezdim ben. kötülük nedir, nasıl yapılır, neden yapılır hiç anlamazdım. kendimi yücelttiğimi falan sanma sakın. geç kalınmış hakkımı veriyorum yalnızca. geç kalındı çünkü ben büyüdüm. bedenimdeki kusurlar gün geçtikçe azalıyor. annem bile güzelleştiğimi söylüyor. kim söylese inanmam güler geçerim ama annem diyorsa doğrudur. çünkü o, kimse bana çirkin olduğumu söylemezken karşıma geçip bak kızım sen çirkinsin demişti. gözlerimi açan annem anlayacağın. o yüzden güzelleştiğime inanıyorum. bedenen güzelleşiyorum evet ama kalbim için durum tam tersi. bazen geceleri uykumdan uyanıp sessiz sessiz ağlıyorum. allah'ım ben hep mi çirkin kalıcam diye. tam olarak güzel olamayacak mıyım, senin karşına geçip bak bana ben çok güzelim diyemeyecek miyim? hep böyle başımı eğip beni fark etme diye yanından hızla uzaklaşacak mıyım söylesene. insanlar akla karayı seçme aşamasını çoktan geçmiş. aklar içinden en akını seçiyorlar. ben hâlâ çok karayım. üstelik sen de karalar içinden en karasını seçecek kadar aptal bir adam değilsin. bunun için üzülmüyorum, sakın yanlış düşüncelere kapılma. sen her şeyin en güzelini hak ediyorsun. ben yalnızca sana layık olamamanın ızdırabını çekiyorum, o kadar. aslında o kadar demekle geçiştirilecek bir mevzu değil ama başını çok şişirmek de istemiyorum. okumazsın ama ya birgün okursan? karşına tam çıkamamışken bir de böylesine yaralı gözükmek istemem. çocuk aklıyla aynalara küseceğime keşke sana seni sevdiğimi söyleseydim. şimdi bütün aynalar bana güzel olduğumu fısıldasa ne yazar, ben seni bir sır gibi sakladığım kalbimi kirlettikten sonra. o kadar çirkin o kadar kötü hissediyorum ki bununla daha fazla nasıl baş edebilirim inan bilmiyorum. keşke bir yolunu bulup şu kalbimi temizlesem ve geç kalınmış bir itirafı avuçlarına bırakabilsem. özür dilerim. hak ettiğin sevgiyi korkaklığımla harcadığım için. beni affet. bilmiyorsun ama olsun sen yine de affet işte. belki bir an savunmasız kalmışsındır, dara düşmüşsündür, ne bileyim belki sen de benim gibi kafanı duvarlara vurmuşsundur çok kez. yanında olamadığım her an için özür dilerim. benim korkaklığım biz'e mâl oldu. benim korkaklığım sensizliğe neden oldu. benim korkaklığım yalnızlığa neden oldu. özür dilerim. ben çok korkak bir kız çocuğuydum. büyüdüm, hâlâ çok korkuyorum. cesaret gömleğini iliklemeyi beceremedim. yanlışı ilk nerede yaptım bilmiyorum. sadece korktuğumu ve sensiz olduğumu biliyorum. özür dilerim. affet.
Okumaktan asssla bıkmadığım ve bıkmayacağım tek kitap denemeler.. çok aşırı seviyorum çoğu kişiye göre aman amanlık bir şey değil ama ben ölünce beni onunla birlikte gömün anlıyor musunuz
İstanbulda o kadar alışmışım ki bir yere giderken 3 saat yolculuk yapmaya bursada yarın iki randevu arasında 1 saat var yetişebilcek miyim diye düşünüyorum canım şehrim taşına toprağına kurban bütün kötü şehirler sana gurban olsun toprağı 5 guruş etmeyen bütün şehirler sana gurban olsun