Tumgik
#kutlu direniş
etaali · 6 months
Text
Tumblr media
Kudüs Tugayları Sözcüsü Ebu Hamza:
📍Lübnan, Irak ve Yemen'deki İslami direniş kardeşlerimize selamlarımızı gönderiyoruz. Zaferiniz kutlu olsun. Sizlere dua ediyoruz. Allah'ın bereketiyle devam edin.
📍48 gün boyunca Kudüs Tugayları ve Filistin Direnişi işgale karşı direniyor. İşgalciler ise hastanelerle, mezarlıklarla ve sivil halkımızla ilgileniyor.
📍Halkımız, dünyanın en adaletsiz ordularıyla karşı karşıya geliyor. Ve bunun sonucunda binlerce şehidimiz oldu.
📍Biz yürürlükte olan geçici ateşke uyacağımız taahhüt ettik. Ancak herhangi bir ihlale misliyle karşılık verilecektir.
📍Serbest bırakılacak olan kadın ve erkek esirlerimizi tebrik ediyor, sizin ve halkımızın daha fazlasını hak ettiğinizi söylüyoruz. Esirlerimizi gaspçıların eline bırakmayacak ve tüm hedeflerimize ulaşana kadar mücadelemizden vazgeçmeyeceğiz.
📍İşgalciler sözümüze kulak verse iyi olur: Her cadde, her sokak, her kavşakta sizi izliyoruz.
7 notes · View notes
selcensuyadal · 2 months
Text
Tumblr media
14 Mart TIP BAYRAMI yani kıvılcımın aleve dönüştüğü gün 14 Mart 1919 yılında işgal altındaki İstanbul’da, tıbbiye öğrencilerinin İngilizlere karşı direniş meşalesini yaktıkları gün.. "Ya istiklal, ya ölüm!" parolasının ilk kez söylendiği gün.. Kutlu olsun♡ 🩺⚕️🇹🇷
#14MartTıpBayramı
3 notes · View notes
saidaslan1 · 10 months
Text
15 Temmuz.. kutlu, şerefli ve onurlu direniş.
Dökülen her kanın çiçek açtığı bir direniş.
Kanın en makbulü, vatanın en güzeli uğruna aktığı, yerde ve gökte Allah’ın ordularının olduğu gece.
Rabbim şehidlerimizin şehadetini ve gazilerimizin ecirlerini kabul eylesin.
Tumblr media
9 notes · View notes
oakinci70tr · 6 months
Text
Osmanlı Akıncı Bülent Ergincanlı
-(OAKINCI70TR)-
-(GÖNÜLDOSTLARI)-
👉🌹❤🌹🕋🌹❤🌹🇹🇷🇪🇭🌹❤🌹🕋🌹❤🌹
🇹🇷🇪🇭⭐🌙❤🕋❤🌙🌙🌙❤🕋❤⭐🌙🇪🇭🇹🇷
💡🌍💡👉"(Recep Tayyip Erdoğan)"👈💡🌎💡
🇹🇷🇪🇭⭐🌙🌹🕋🌹🌙🌙🌙🌹🕋🌹⭐🌙🇪🇭🇹🇷
🌹❤🌹🕋🌹❤🌹🇹🇷🇪🇭🌹❤🌹🕋🌹❤🌹👈
Kudüs meselesi bizim için sıradan bir jeopolitik bir sorun değildir.
1. Dünya Savaşı'nda gözyaşları ile terk etmek zorunda kaldığımız bu şehirde hala Osmanlı'nın direniş izleri vardır. Kudüs bizden bir şehirdir.
Binlerce yıldır olduğu gibi bugün de dünya barışının anahtarı Kudüs'tür. Barış çınarı Kudüs de yıkılırsa bunun altında tüm dünya kalır.
Kudüs davası, yalnızca Filistin'deki bir avuç Müslüman'ın davası değildir. Kudüs, 1,7 milyarlık İslam aleminin onuru, namusu, harim-i ismetidir. Bu dava, hepimizin ortak davası, hepimizin ortak meselesidir. Kudüs bize Hazreti Davud'un, Hazreti Süleyman'ın, Hazreti Zekeriya'nın, Hazreti Yahya'nın hediyesidir. Kudüs, insanlığa Hazreti Meryem'in Hazreti İsa Efendimizin armağanıdır. Kudüs, peygamberler sultanı Hazreti Nebi'nin 'şayet oraya gidemez ve orada namaz kılmazsanız bari oranın kandillerini aydınlatacak yağ gönderin.' diyerek emanet ettiği kutlu beldedir. Bu şehrin her bir taşında, her bir sokağında, yüzyıllardır ayakta duran her bir ibadethanesinde Selahaddin Eyyubi gibi Müslüman idarecilerin emeği, alın teri vardır. Haçlı seferleriyle yakılan bu şehri tekrar ayağa kaldıran, 400 yıl boyunca tüm inanç mensupları için tekrar bir barış yurdu haline getiren ecdadımızdır. Bizim için Kudüs, arzın üstünde bir sancak, görkemli bir çınardır. Yüreğimizin yarısı Mekke, geri kalanı da Medine'dir. Bunların üstünde bir tül gibi Kudüs vardır. Allah Resulü'nün Miraç'a yükseldiği bu kutlu şehri, İstanbul'dan, Kahire'den, Bağdat'tan, Mekke ve Medine'den ayırt etmeden seviyoruz. İşte bunun için biz, 'Kudüs kırmızı çizgimizdir' diyoruz."Kudüs-ü Şerif'in kardeşi İstanbul'dan çıplak elleriyle işgalcilere kök söktüren Filistin'in yiğit evlatlarına, ablukaya, baskıya ve yıkıma rağmen hayata tutunan Gazzeli mazlumlara, 70 senedir vatanlarından kopartılmış olmanın acısıyla gözyaşı döken Filistinli mültecilere, dini, dili, ülkesi ne olursa olsun Filistin davasına sahip çıkan barış erlerine, Kudüs'ün tekrar tüm insanlık için bir darüsselam olması, bir barış ve esenlik yurdu olması için gayret gösteren Kudüs dostlarına, Arakan'dan Somali'ye, Libya'dan Suriye'ye kadar gönül coğrafyamızın dört bir köşesinde barış ve huzura hasret Müslümanlara, mazlumlara, Yemen'de açlığın bir deri bir kemik haline getirdiği masum yavrulara, sizlerin aracılığıyla en kalbi selam muhabbetlerimi gönderiyorum
Kudüs satılık değildir. Kimse 'birşeyler verelim de siz burayı bize bırakın' edepsizliğine de girmesinler."Erdoğan: "Türk Milleti olarak Filistin'e bakışımız, cennetmekan Sultan Abdülhamit Han'ın neyse, bizim de bugün bakışımız odur."
🇹🇷🇪🇭🇹🇷🇪🇭🇹🇷🇪🇭🇹🇷🇪🇭🇹🇷🇪🇭🇹🇷🇪🇭🇹🇷🇪🇭🇹🇷🇪🇭🇹🇷
Osmanlı Akıncı Bülent Ergincanlı Der'ki : Lütfen Dikkat....! Ey Yolcu Dur....! Önce Gönüldostlarını Tanı Ve Öyle Geç....!
Êlhâmdûlîl'Allah Şükürler Olsun Ne Mutlu Müslüman Filistin'liyim Ve Müslümanım Ve Müslüman Türk'üm Diyene....!
🇹🇷🇪🇭🇹🇷🇪🇭🇹🇷🇪🇭🇹🇷🇪🇭🇹🇷🇪🇭🇹🇷🇪🇭🇹🇷🇪🇭🇹🇷🇪🇭🇹🇷
Osmanlı Akıncı Bülent Ergincanlı
-(OAKINCI70TR)-
-(GÖNÜLDOSTLARI)-
Tumblr media
6 notes · View notes
barkoturktv · 2 months
Link
0 notes
yavuzbay-fan · 6 months
Text
ANLAYANA  (1/3)
ATATÜRK: "SIR.?"
BAŞKENT KÂDİM DEVLET:
13 EKİM
Şeriat ve Hakikati;
Gönüllerde buluşturan,
Pîr-i Türkistan,
Hoca Ahmet YESEVÎ Hazretlerinin..
Ulviyetli KABRİ.
Lillah-il FATİHA..
DÜŞÜNMENİN GERÇEĞİNDE;
Türkiye Devlet’i Cumhuriyeti’nin..
Başkenti neden Ankara olduğunu?
Bir düşünüp araştırdığımızda ise..!
“Kadim” OLAN,
DEVLET’İN,
Kudsi temellerini kurduran..
BİR,
“Milli Güç”-“Milli Şuur”-"Milli Merkez"
Olma-Olması-Olabilmesi-Olduğu;
Mutlak, Elbet ve Gerçektir.   
OSMANLI DA..
ANGARA (ENGÜRİYE)
'Kadim Devlet, Kadim Başkent'
1354’te Gazi Süleyman Paşa'nın..
(Rumeli Fatihi olan Veliaht Şehzade)
Ankara’yı feth ederek..
Osmanlı Devleti’ne bağlanmıştır.
Ehli Müslüm’in;
Cihat-o Ekber yolunun devamında..
Süleyman Paşa’nın Kardeşi;
1. Sultan Murad HAN,
TARAFINDAN,
ANKARA YI..
Bu sefer kesin şekilde almıştır.
NASIL? BİR KADİM;
Türk-İslâm mevcudiyeti,
Devlet-i Âliye'NİN..
Bakiyesine sahipliğine olduğumuz,
İspat-i Şayandır.
Beka Mevcudiyetimizin şahlanacak,
Asli Kudsiyet kapıları DA..
BU İlahi-yat kapılarıdır.
Ve O Kapıların Ardındaki;
“SIR”lı MÜBAREK TÜRKİYE;
Kadim, Kudret, Vakur'dur.  
TÜRKLÜĞÜN;
>Âbideler DE..
“Türk milleti işitin”
Denirken,
>Hitab DA..
“Ey Türk gençliği”
DİYE,
Söze başlanmaktadır.
Bütünleşmenin sağlandığı,
En kapsamlı müessese İSE,
DEVLET'TİR.
İhyâ edilmesi gereken İSE,
SİSTEM'DİR.      
İBRETLİKTİR Kİ!
Yaklaşık 1300 yıl öncesinden,
Bu güne seslenen..
Bilge Kağan ve Kül Tigin’in;
Mesajları İLE..
ATATÜRK’ÜN;
Gençliğe Hitabesin DE..
Asırlara damgasını buran,
BÜYÜK TÜRK MİLLETİ'NİN,
Muktedir; Şanlı; Kadim;
Varlıkta Şekillenen..
KUTLU Mesajlar Arasında..
Önemli paralellikler vardır.
Geçmişten Alınanlardan..
"MİLLÎ"
Gelecekten İstenenlerde..
"BEKA"
ÖZ/ÖZDEN birbirinin aynıdır.
Her iki yerde DE..
Sosyal bütünleşme ve dayanışmanın,
Hayatî önemine işaret edilmekte,
'VAR'
Olmanın temel şartın DA..
"MİLLİ RUH"
Olarak sayılmaktadır.
Bütünleşme ve dayanışmanın,
Merkezine İSE..
'Milliyetçilik ve Türkçülük'
Şuuru yerleştirilmiştir.
İŞTE!
BU GERÇEKLERİN TECELLİSİN DE..
Ankara Merkez Toprakların DA..
Bulunma, Konaklama, İkamet.
İdari, Merkezi Konum Üzerinde..
MİLLÎ DEVLET;
Mevcudiyetinin Temelleri;
Oğuz. Bozok. Üçok.
Kayı. Yörük. Türkmenlerin..
Fikri, Zikri ve İdeali merkezidir.
KÂDİM TARİH;
Sadece,
Geçmişte NE olduğunu değil,
Aynı zamanda..
Gelecekte Ne olacağını anlatır.
BU TOPRAKLARIN;
Asıl ve Asil sahipliliğinde..
MİLLÎ MİSÂK-I TOPRAKLARI DA..
TÜRKLERİN;
"İkinci yurdu" Değildir.
BU KUDSİYETLİ TOPRAKLAR;
"Türklerin Anayurdu"dur.
ANADOLU DA..
Bundan 8 bin yıl önce DE..
TÜRK Devletlerinin var olduğu,
TÜRK TARİHİ;
Belgelerle kendini İspatlamıştır.
ANAYURT DA..
Yaşayan 8 bin yıllık dev bir,
Türk Sahipliliği tarihi çıkmaktadır!
SONRASINDA,
Aka’ların, Sümerler'in ve Eti’lerin,
TÜRK olduklarının mirasçısıyız.
İŞTE!
BU MİLLÎ RUH DA..
DEMEK OLAN,
“Kuva-i Milliye Ruhu”
Temsil eden bir Meclistir.
Batı emperyalizmi ve sömürgeciliğinin,
TÜRK MİLLETİ'Nİ,
 Esir etmek istemesi İLE..
Vatanın değişik yerlerinde..
“Müdafaa-i Hukuk” Adı altında..
MİLLÎ dernekler kurulmuş.
MİLLİ direniş odaklarının,
Dağınık, Güçsüz olduğu bir dönemde..
Gazi Mustafa Kemal PAŞA,
Samsun’a çıktı.
MİLLÎ irade hedefin DE..
“Kuva-i Milliye’yi amil, irade-i milliyeyi"
Hakim kılmak’tı.   
UNUTMAYALIM!
TEK ve Hâkim OLAN,
C.C. ALLAH Yüceliğinde..
'Devlet-i Aliyye'
Yeniden Bir Türk Devleti
CİHAD uğruna yol alanları,
Özellikle ve Öncelikle..
İSTİKLAL VE İSTİKBALİN;
"BAŞ"-"ŞEHİR" Olması,
Mevcudiyetinde..
GAZİ PAŞA'YI..
ANKARA’YA göndermiştir?     1/4..
STRATEJİTÜRK
0 notes
esmhaber · 6 months
Text
Kudüs Tugayları Sözcüsü Ebu Hamza Konuştu
🔴 48 gün boyunca Kudüs Tugayları ve Filistin Direnişi işgale karşı direniyor. İşgalciler ise hastanelerle, mezarlıklarla ve sivil halkımızla ilgileniyor.
🔴 Halkımız, dünyanın en adaletsiz ordularıyla karşı karşıya geliyor. Ve bunun sonucunda binlerce şehidimiz oldu.
🔴 Lübnan, Irak ve Yemen'deki İslami direniş kardeşlerimize selamlarımızı gönderiyoruz. Zaferiniz kutlu olsun. Sizlere dua ediyoruz. Allah'ın bereketiyle devam edin.
🔴 Biz yürürlükte olan geçici ateşke uyacağımız taahhüt ettik. Ancak herhangi bir ihlale misliyle karşılık verilecektir.
🔴 Serbest bırakılacak olan kadın ve erkek esirlerimizi tebrik ediyor, sizin ve halkımızın daha fazlasını hak ettiğinizi söylüyoruz. Esirlerimizi gaspçıların eline bırakmayacak ve tüm hedeflerimize ulaşana kadar mücadelemizden vazgeçmeyeceğiz.
🔴 İşgalciler sözümüze kulak verse iyi olur: Her cadde, her sokak, her kavşakta sizi izliyoruz.
0 notes
altinovaguncel · 10 months
Text
Oral: Kurtuluş günü kutlu olsun
Altınova Belediye Başkanı Dr. Metin Oral, Yalova’nın düşman işgalinden kurtuluşunun 102. yıl dönümünü kutladı. “Şanlı bir direniş “ Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün, ‘Kurtuluşa öncü’ ve ‘Benim Kentim’ olarak bahsettiği Yalova’nın 19 Temmuz 1921’de düşman işgalinden kurtuluşunun kutlayan Altınova Belediye Başkanı Dr. Metin Oral, “Kurtuluş Savaşı’nda tarihinin en zor dönemlerinden birini yaşayan…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
haber71net · 10 months
Link
Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun, 15 Temmuz Demokrasi ve Milli Birlik Günü dolayısıyla sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada, 15 Temmuz'un kutlu bir direniş ve çelikleşmiş millet... ---------------------------- Haberin devamı haber71.net'te.
0 notes
isvicreninsesi · 1 year
Text
İsviçre’de Newroz resepsiyonları
Tumblr media
BASEL/VAUD- İsviçre'nin Basel ve Lozan kentlerinde Newroz resepsiyonları düzenlendi.
Tumblr media
İsviçre’de Newroz etkinlikleri hız kesmeden devam ediyor. Günlerdir alanlarda Newroz etkinlikleri sürerken, dün gece de İsviçre'nin Basel ve Lozan kentlerinde İsviçre Demokratik Kürt Konseyi'nin (CDK-S) öncülüğünde Newroz resepsiyonları yapıldı. Resepsiyonlara İsviçreli Federal meclis üyeleri, kanton milletvekilleri ve siyasi parti temsilcileri katıldı. LOZAN İsviçre'nin Lozan kentinde İsviçreli siyasi partiler ve Kürt Toplum Merkezi (CDK) tarafından bir resepsiyon düzenlendi. Aralarında İsviçreli  Federal meclis üyeleri ve Kurdistanlı siyasetçiler, CDK-S Eşbaşkanı Selma Sürer, POP (İşçi Partisi), SP (Sosyalist Parti), Yeşiller ve Ensemble à Gauche (Birlikte Sol Hareketi), partisinden siyasetçiler ve Lozan ile Renens Belediye yönetiminden çok sayıda kişi resepsiyona katıldı. Resepsiyon öncesi gerçekleştirilen oturumda Newroz'un tarihsel sürecine ve Türkiye'de AKP-MHP iktidarına karşı mücadele yöntemleri tartışıldı. Lozan Demokratik Kürt Toplum Merkezi adına katılımcıların Newroz'unu kutlayan Sevgi Koyuncu'nun sunumunun ardından Yüksel Koç, POP (İşçi Partisi) İsviçre Federal Parlementerleri Denis de la Reussille, Yeşiller Partisi Federal Parlemento üyesi Raphaël Mahaim, Ensemble à Gauche (Birlikte Sol Hareketi) Federal Milletvekili Stéfanie Prezioso Batou tarafından burada birer konuşma yapıldı. İsviçre Federal Meclis üyesi Stéfanie Prezioso Batou, Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan rejiminin Kürt üzerindeki baskı ve işkenceyi arttırdığına dikkat çekti. Bu baskılara karşı Kürtlerin direniş gösterdiğini söyledi. Daha sonra söz alan Denis de la Reussille ise 6 Şubat'ta Maraş merkezli Kurdistan, Suriye ve Türkiye'de ağır bir yıkıma neden olan depremde yaraların sarılması gerekirken Suriye ve Irak'ta operasyon düzenlediğini söyledi. Raphaël Mahaim ise yaptığı konuşmada, “Kürt halkının özgürlüğü için demokratik koşullarının yaratılarak parlamenter sistem içerisinde bir çalışma yürütülmesi gerekiyor. Avrupa Konseyinin bu halkın özgürlüğü için rol alması gerekiyor” dedi. BASEL İsviçre'deki bir başka etkinlik ise Basel kentinde, Basel Demokratik Kürt Toplum Merkezince (CDK) düzenlenen resepsiyon oldu. Resepsiyonun açılış konuşmasını bu yıl Basel Kanton başkanlığını yürüten Orta Anadolu Kürtlerinden Bülent Pekerman yaptı. Resepsiyona Basel Kanton yönetimi, Federal Parlamento üyeleri Mustafa Atıcı, Sarah Wyss, Katja Christ, BastA, GLP, Die Mitte, EVP, Yeşiller, LDP, SP başkanları ile İsviçre Demokratik Kürt Konseyi (CDK-S) Eşbaşkanı İsmail Kardaş, FEDA Eşbaşkanı Demir Çelik ile çok sayıda kişi katıldı. Newroz resepsiyonu Basel Kanton Başkanı Bülent Pekerman’ın açılış konuşmasıyla başladı. Bülent Pekerman, etkinliği düzenleyen Basel CDK yönetimine teşekkür ederek katılanların Newroz’unu kutladı. Pekerman, “Newroz, Kürtler açısından tarih bir öneme sahiptir. Tarih boyunca milyonlarca insan bunu yeni bir doğuş olarak görüyor. Newroz, Mezopotamya ve Ortadoğu’nun en eski tarihe sahip bir bayramıdır. Aynı zamanda özgürlük için mücadele etme günüdür de. Buraya gelen bütün konukların Newroz bayramı kutlu olsun” dedi. Daha sonra FEDA Eşbaşkanı Demir Çelik bir konuşma yaptı. Çelik, katılımcıların Newroz’unu kutlayarak başladığı konuşmasına Maraş depreminde yaşamını yitiren binlerce insan olduğu için bu yıl Newroz’u buruk karşıladıklarını dile getirdi. Çelik, “Newroz bir direniş günü, bir başkaldırış günüdür. Yeni bir doğuşu ifade ediyor. Bu yıl Newroz’u buruk kutluyoruz. Binlerce canımız depremde yaşamını yitirdi. Maalesef devlet depremde halkımızın imdadına gitmedi, yardım etmedi. Binlerce insan soğuktan donarak öldü. Günler geçmesine rağmen binlerce depremzedenin sorunları çözülmüş değil. O canlarımıza destek olmak bizim temel görevimizdir” dedi. Konuşmalardan sonra Kürt sanatçılar Azad ve Eser sahneye çıkarak Newroz ezgileri çaldı. Read the full article
0 notes
etaali · 1 year
Text
Fatıma(sa) olan Fatıma(sa)'nın Doğumu kutlu olsun...
Direniş Coğrafyasında kültür bilinci, Hz Fatıma(sa)'ya çok özel yaklaşır.
Onun yaşama dair tanımı ve hayatını çevreleyen insanlarla ilişki biçimi örnek alındığı taktirde, ortaya kıymet arzeden bir durum çıkıyor.
Fatıma(sa), Sosyal bilinci yüksek biri. Etrafta gelişen olaylara karşı ilgili. Ve hatta müdahil olduğunda o olaylara yön vericiliği olan bir aklın sahibi. Aklını verimli kullanmaya azimli.
Fatıma(sa), bunları yaparken aile mefhumunu asla küçümsemeyen, onu ihmal etmeyen, onun kutsiyetine zarar vermeyen bir ev direği... Babasına evlat,
Kocasına eş,
Çocuklarına anne olmanın sorumluluğunun dikkatinde...
Sosyal Hayata dair ilgisi ile ev halkına dair sorumluluğu asla birbirini perdelemeyen...
Bu denge, Fatıma(sa)'yı, rol model eden en kıymetli özelliği. Fatıma(sa) ailenin içinde kalarak sosyal hayatın içinde. Biri diğerine feda edilmeden bu...
Direniş, son yıllarda kucağında çocuk varken toplumsal aktivitede olan kadın fotoğrafı kullanırken, aslında buna çağırıyor.
Evde olanların dışarıyı, dışarıda olanların aileyi sorumlulukla ele almasına yönelik bir farkındalık oluşturmak istiyor.
"Kadının yeri evidir" bir büyük doğrudur. Bunu doğru eden, kadının sosyal hayatın içinden kopmamasıdır. Dışarıya, evine dönmek için çıkmalıdır. Denge budur.
Kadın Erkek'le eşit değildir. Yerleri ayrıdır, misyonları, fonksiyonları, işleri ayrıdır. Üstünlük alanları değişkendir. Bir yerde biri üstünken, diğeri başka bir yerde... Tamamlayıcıdırlar, birbirlerini. Bazen söz sahibi biri, bazen diğeri. Sözün kimde olacağını belirleyen ise o sözün yeri. Yerini bilen üstündür. İster kadın, ister erkek...
Batı, Aile'yi kaybetti. Oralarda Dayı, Amca, Teyze, Hala diye bir tanım kalmadı neredeyse.
Toplumbilimcileri, kaybedilen değerlerin doğurduğu fakirliği, Doğu'nun bu konuda elindeki kıymeti bilmesi gerektiğini bas bas bağırırken, bizim toplumların bunu bozuk para etmesi, bir büyük felaket! Yazıktır bu!
Fatıma(sa)'da bir büyük örneklik var.
Özellikle Müslümanların alacağı...
5 notes · View notes
hakan-erdogan · 2 years
Photo
Tumblr media
30 Ağustos Zafer Bayramımız Kutlu Olsun
Ne yazık ki 30 Ekim 1918 Mondros Mütarekesi'nden sonra üzerimize gelen düşman kuvvetlerinin o dönemdeki gaflet ve hıyanet içindeki yöneticileri, haricî bedhahlar ile müstevlilerin siyasi emellerini kendi menfaatleriyle birleştirerek vatanımıza saldırmışlardır. Bunun olacağını bekleyenler, yurdun çeşitli yerlerinde milli mücadelenin çekirdeğini oluşturan sivil örgütleri Millî Müdafaa-i Hukuk Cemiyetlerini kurmuşlardır. Bu cemiyetlerin ayrı ayrı olması yerine toplu hareket etmesi kurtuluş mücadelesinde daha yararlı olacağından Mustafa Kemal Paşanın önderliğinde 7 Eylül 1919 tarihinde toplanan Sivas Kongresi'nde Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti adıyla birleştirilmiştir.
Bunun sağlanmasıyla birçok yerde halkın can mal ve namus güvenliğini sağlayacak biçimde kurulan Kuva-yı Milliye silahlı direniş kuvvetleri temelinde düzenli ordunun oluşması hız kazanmıştır. Çoğu yerde işgale karşı direnişte bulunan Kuva-yı Milliye kuvvetlerinin 16 Mayıs 1920 tarihinde Büyük Millet Meclisi Hükûmeti aldığı kararla Müdafaa-i Milliye teşkilatına bağlıyor, ihtiyaçlarının hükümetçe karşılanacağını kabul ediyordu. Böylelikle işgale düzenli ordu ile karşı koyulmaya başlanmıştır. Kurtuluş yolunda bilgi için: https://www.akademiktarihtr.com/kongrelerdonemi/
Bağımsızlık savaşı kazanıldıktan sonra halklarını kandıranlar kaybetmişler ve ülkelerinde büyük değişimler olmuştur. Atatürk barış için devletler arası iş birliğine eskiyi kapatarak başlamaya kararlı olduğundan iki ülkenin kabulü ile Yunan Başvekili Elefteros K. Venizelos’a dostluk davetinde bulunarak 27 Ekim – 1 Kasım 1930 tarihleri arasında Ankara’da ağırladı. İyi ilişkilerin geliştirilmesinde önemli kararlara ulaşılan bu ziyaretle yeni bir dönem başlamış oldu.
Kazanmak yetmez, inşa etmek de gerekir.
Bağımsızlık savaşımızda canıyla başıyla emeği geçen herkesin ruhu şad olsun!
0 notes
acz1kul · 3 years
Text
El kassam tugayları kimdir diye soran olursa ; Ölümden korkmayan, Allah için gözünü kırpmayan mücahitler dersiniz !!!
34 notes · View notes
kalbi-duam · 3 years
Text
Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media
Bağımsızlık ve Kurtuluş mücadelemizin zaferle taçlandığı, cumhuriyetimizin temellerinin inşa edildiği, tarihten silinmek istenen bir milletin direniş ve dirilişinin yükseldiği
30 Ağustos
Zafer Bayramımız kutlu olsun 🇹🇷🇹🇷
Tumblr media
273 notes · View notes
ayten-ali · 2 years
Text
Tumblr media
🕋🤲🌠 HAYIRLI GECELER 🕋🌹🤲
BEREKETLİ SAHURLAR 🕋🤲
oruç; Gökte Hilali, Yerde
Helali Gözetme Şuuru.🤲🌹🌠
🤲🕋Oruç; Sayılı Günlerin Sayısız Güzelliklerin İbadeti.
🕋🌹🤲Oruç; Gafletten Kutlu Diriliş, Nefse Karşı Soylu Direniş.
ALLAH Tuttuğunuz Ve Tutacağınız Oruçlarınızı Kabul Eylesin.
17 notes · View notes
Text
Tumblr media
İstanbul Sözleşmesi yeter mi?
Evet, 2011 yılında yandaşların yazdığına göre AB’ye üyelik için verilmiş olan bir taviz İstanbul Sözleşmesi’ne atılan imza… Yine yandaşlara göre artık AB üyeliği söz konusu olmadığına göre aile değerlerine, örf ve adetlere ters olan bu sözleşmeden Türkiye’nin imzası çekilmeli.
Gerici iktidarlara sahip Macaristan ve Polonya gibi ülkelerde de durum benzer gerekçelerle aynı… 1990’larla birlikte dünyada ilerici değerlerin hızla terk edildiği bir tarihsellikte, kadına yönelik şiddet ve kadın katliamları hızla artarken, Avrupa Konseyi’nin “Kadına yönelik şiddet ve aile içi şiddetin önlenmesi ve bunlarla mücadeleye dair” biz sözleşmeyi gündeme getirmesi tesadüf değil elbette…
En kaba ifadeyle kadına yönelik ve aile içi şiddetin, kadın cinayetlerinin engellenmesi için önemli bir sözleşmeden bahsediyoruz. Peki, İstanbul Sözleşmesi’nin imzalandığı tarihe kadar ve o tarihten bugüne kadar ülkemizde neler oldu?
Öncelikle, Türkiye’de 1923 Cumhuriyeti’nin ilerici kazanımları, başta laiklik olmak üzere, tasfiye edildi. Laiklik birçoğunun bugüne kadar tartıştığı gibi ceberut devletin halkın değerleri üzerindeki baskı aygıtı mıydı? Yoksa toplumsal yaşamın özellikle kadınlar açısından bir güvencesi miydi? Elbette ikincisi.
Cumhuriyet’in ilerici değerlerine dönük saldırıda laikliğin tasfiyesi önemli bir dönemeçti. Böylece, etnik kimlikler, dini aidiyetler birer mücadele alanı, dini cemaatler, tarikatlar, onların uzantıları olan dernek ve vakıflar sivil toplum örgütleri olarak toplumsal yaşama ve siyasete nüfuz ederek toplumun yeni rejime uygun hale getirilmesinde önemli roller alacaktı. Kadınların toplumsal yaşamdan ve siyasetten uzaklaştırılarak, siyasetin içi de bir anlamda boşaltılmış olacak, emekçi kitleler böylece siyasetin dışına itilecekti.
Öyle de oldu. Türbana özgürlük eylemleri kimi solcu ve devrimci örgütlenmeler tarafından da “özgürlüklere sahip çıkmak” adına sahiplenildi. Kadını ikincilleştiren bir siyasi simge “özgürlüktü” artık. Laikliği, özgürlükçü laiklik, inançlara özgürlük, demokratik laiklik gibi sahte kavramsallaştırmalarla bir güzel sulandırıp ardından, dönemin TBMM Başkanı’nın “Anayasa’da laiklik olmaz” deme cüretini göstermesini sağlayacak noktaya getirerek tasfiye ettiler elbirliği ile.
İktidar, kadın erkek eşitliğinin fıtrata ters olduğunu vaaz ederken, kadınlar her gün katledilirken, çocuk istismarları “9 yaşında kız çocuğu evlendirilebilir” fetvalarıyla devam ederken, din siyasetin ve toplumun yeniden yapılandırılmasında önemli bir araç işlevi görürken, “muhalifler” Türkiye’de bir laiklik sorunu olmadığını söylemeye, kara çarşafa rozetler takmaya, Kutlu Doğum Haftası etkinliklerine katılmaya, mitinglerini dualar ve namazlarla açmaya, Şeyh Sait gibi işbirlikçi bir yobazın adını meydanlara vermeye ve anmalar düzenlemeye devam ettiler…
İktidar yeni rejimi kurarken, “muhalefet” de bu yeni rejimdeki yerini alıyordu.
Müfredatta fen ve matematik dersleri azaltılarak, din içerikli dersler arttırılırken, eğitim dini değerlere göre yeniden yapılandırıldı, okullarda ENSAR Vakfı gibi çocuk istismarına adı karışmış dini örgütlenmelerle değerler eğitimi için protokoller imzalandı, türban kreşlere kadar girerken, okullarda haremlik selamlık uygulamalar hayata geçirildi. Laik eğitim kurumlarının yerini hızla medreseler ve imam hatipler aldı. Müftüler nikâh yetkisi, imamlar okullarda, boşanma davalarında, yurtlarda arabuluculuk, danışmanlık yetki ve görevleri ile donatıldı.
Kadın artık sadece aile içerisinde, tamamlayıcı bir varlıktı ve işgücüne katılımı sermayenin ihtiyacına binaen yedekte tutuluyor, en güvencesiz koşullarda ve sefalet ücretiyle piyasaya dâhil olabiliyordu. Evde çocuğuna bakarken ve ailevi sorumluluklarını yerine getirirken çalışabilecekti artık!
Eh bu koşullarda İstanbul Sözleşmesi elbette aile değerlerine, örf ve adetlere tersti. AB’ye üyelik söz konusu değilse, buna da ihtiyaç yoktu. Ne de olsa laiklik tasfiye edilmişti. Herkes özgürdü! Bize de yürürlüğe girdiği tarihten bu yana hiçbir koşulu yerine getirilmeyen İstanbul Sözleşmesi’nin yürürlükten kaldırılmaması için mücadele etmek düşüyordu. Hem de bütün bu gerici kuşatmaya ortak olan bir takım “kadın örgütleri” ile birlikte…
Pekiyi, laikliğin olmadığı yerde İstanbul Sözleşmesi’nin uygulanmasını beklemek ne kadar gerçekçi? İstanbul Sözleşmesi’nin uygulanmasını istemek için önce laikliğe amasız fakatsız sahip çıkmak gerekiyor. İstanbul Sözleşmesi’nin uygulanmasını istemek için dinin toplumsal yaşamda ve siyasetteki yerini reddetmek gerekiyor. İstanbul Sözleşmesi’nin uygulanmasını istemek için imam hatiplerin, Diyanet’in, cemaat ve tarikatların, dinci gerici dernek ve vakıfların kapatılmasını istemek gerekiyor. İstanbul Sözleşmesi’nin uygulanmasını istemek için emekçileri teslim almak üzere her geçen gün artan gerici kuşatmayı parçalamak gerekiyor.
O yüzden İstanbul Sözleşmesi de 6284 sayılı Yasa da tek başına bir şey ifade etmiyor maalesef. Her ikisinin de uygulanmasının koşulu olan zemin ayaklarımızın altından çekilmişken tek başına, her şeyden yalıtılmış, karşımızdaki bütünlüklü saldırıyı gözden kaçıran bir direniş ne kadar değerli olsa da yeterli olmuyor…
Kadınların bugün sözleşmenin ve yasanın uygulanması için ayağa kalkması büyük önem taşıyor. Ancak, bu sözleşmenin ve 6284 sayılı yasanın uygulanabilmesinin koşullarını ortadan kaldıranlarla kol kola girildiği takdirde hiçbir kazanım elde edilemeyeceği gibi, bizi karanlıkla kuşatanların değirmenine su taşıyacağımızı bilelim. Safları netleştirmezsek, ellerinde kılıçla minbere de çıkarlar, hilafet isteyerek sokaklara da dökülürler, her gün onlarcamızı da katlederler, çocuklarımızın geleceğini istismarla, gerici ideolojilerle teslim almaya da devam ederler.
Gericiliğin özgürlüğü bugün yaşadığımız karanlıktan başka bir şey değildir. O yüzden gericiliğin özgürlüğü olmaz! O yüzden İstanbul Sözleşmesi önemlidir evet ama yetmez. O yüzden İstanbul Sözleşmesi’ne de, 6284 sayılı yasaya da sahip çıkarken, sıfatsız, amasız ve fakatsız laiklik için de ayağa kalkacağız. O yüzden laikliği tasfiye edecek kadar gericileşen sermayeye karşı ve onun temsil ettiği burjuva ahlakının çürük temellerini ortadan kaldırmak için mücadeleden geçer kadınların özgürlüğü…
Bizler, karanlığı örgütleyenlerle aynı safta olamayız. Bizleri daha fazla sömürmek ve teslim almak için bu karanlığı besleyenlerle aynı safta olamayız. Çocuklarımızın geleceğini yobaz zihniyete teslim etmek için örgütlenip bugün takiyye yapanlarla aynı safta olamayız! Bizler, ekmeği de, gülleri de isteyenleriz! İşte bu yüzden bu mücadelede saflar vardır, safımız da bellidir!
Yaptık, yine ve daha örgütlü, daha kararlı yaparız. Bütünlüğü gözden kaçırmadan, ölümden korkmadan ama sıtmaya da razı gelmeden, bataklığı kurutmak için karanlığı örgütleyenlerle yolumuzu ayıralım. Mücadelemizin bütünlüğünü görelim. Sivrisineklerden kurtulmak için bataklığı kurutmak üzere ayağa kalkalım yeniden. Sadece kendimiz için değil, ülkenin aydınlık geleceği için…
Umut Kuruç (Gazete Manifesto)
18 notes · View notes