Cemal Süreya o meşhur şiirinde ne demişti? Bir kadın susarak gider miydi? Sahi nasıldı o şiirin sözleri? Kadınlar susarak giderler, Çok uzun emekler verir ilişkisini yürütmek için. Birinin kadını olmayı yüreği, beyni, ruhu o kadar zor kabul etmiştir ki, başka bir adama ait olmayı istemez. Erkek gibi, çorbanın tuzu eksik diye kavga çıkarmaz mesela, tam tersi, konuşmamız lazım der. Erkekler de en çok bu cümleye sinir olurlar. Ertelenir o konuşmalar, maç bitimine, yemek sonrasına ve daha birçok lüzumsuz şeyin ardına ötelenir. Kadınlar inatçıdır, hayata tutundukları gibi, aşklarına da sahip çıkarlar. Bu yüzdendir, konuşup derdini anlatma isteği, karşı tarafı ikna edene kadar uğraşırlar. Sonunda pes eder adam, bir ışık görür kadın, tüm derdini paylaşır. Genellikle ne cevap alır? Abuk sabuk konuşma!

Gereksiz ve saçma gelmiştir adama anlatılanlar, hiç de üstünde durmamıştır. Yine bir sıkıntı, tatmin edilemeden geçiştirilir ve adam gün gelip bunların kendisine ok gibi döneceğini bilemez. Bir kadın şikayet ediyorsa, ya da erkeklerin deyimi ile vıdı vıdı ediyorsa; erkek bilmelidir ki, o ilişkiden hala ümidi vardır kadının. Yürütmek, birlikte yaşamak, sorunları çözerek mutlu olmak istiyordur. Daha önemlisi, o adamı hala seviyordur. Kadın susarak gider! En önemli detaydır, erkeklerin hiç anlayamadığı durum işte bu kadar basittir. O gün gelene kadar konuşan, kavga eden, tartışan kadın, kendini sessizliğe vermiştir. Ne zaman ümidini o ilişkiden kestiyse, o zaman sevgisi de yara almış demektir. Yüreğindeki bavulları toplamıştır, kafasındaki biletleri almış ve aslında bedeni orada durarak, ilişkiden çıkıp gitmiştir. Kadın, gerçekten gitmişse, çok sessiz olmuştur ayrılışı, kimse hissetmeden, kapıları vurup kırmadan gitmiştir. Her akşam eve geldiğinde, kapının açıldığını gören adam anlamaz ama bir kadın sessizce gider. Ne mutfağında yemek pişiren, ne yan koltukta televizyon izleyen, ne gece ruhunu kenara koyarak yatakta sevişmeye çalışan kadın, artık o kadındır. Bir kadının çığlıklarından, kavgalarından korkmamak gerekir, çünkü kadının gidişi sessiz ve asildir. CEMAL SÜREYA

Yaralasar- Sedef Yankı Sarmaşık

Türk hemşire ifşasi teşegramda

Yoldan çıkan kaburga kemiği*

Çok etkilenmiştim bu kısa ama dev yazıyı gördüğümde. Yazan kadını instada aratıp buldum takip ederim yıllardır. Kadınlık, ilk gençlikte konuşulmayan ve utanılan şeylerdi... Yirmilerin başlarında keşfetmeye çalıştığın şey... Bazen sıkışmışlık, bazen başkaldırı, aynı anda itaat ve isyan. Nitekim sonunda yoldan çıkmak, kendi yolunu yapmak...

Varlığıyla "Değişiyorum, dönüşüyorum" diyen pek çok kadın yargılanır. "Eğitilmezsin" denir "Dik burunlu seni" denir "Itaat etmezsen varlığını yok sayıyorum" denir. Estes "yok ediciler" der bunlara. Kaburga kemiği için yoldan çıkmak en ürkütücü ama en cesur adımdır. Bir kez o yoldan çıkan kadın hayatta hiçkimseye itaat etmemesi gerektiğini, kabul görmek için rol yapmaması gerektiğini, öğrenir. Kendi'lik, kendin olabilme cesareti beni en güçlü yapan şey.

Yaşayan, değişen, gelişen, dönüşen bir varlık olarak yok sayıldığımız, yaftalandığımız her yerden koşarak uzaklaşalım kızlar. Kendi yolumuzu inşa edip bizi duyan gören ve anlayanları o yola aldığımızda yaşam çok daha katlanılır hatta güzel.

Poğaça 🥯Ellerime Sağlık.🙏😌

Çok seveni sevmiyor insanlar. Kolay lokma görüyorlar insanlar.Nerede kalbini yıkan,kıran ve paramparça eden varsa onları seviyor insanlar. Kalbinde nakış nakış işleyerek sevenler sevilmiyor artık. Nerede üzenler varsa,kalbini değersiz gören varsa onlara aşık bazı insanlar. Anlıyorsunuz ki aşk artık bitmiş diyorsunuz ve kadınlar aşkı değil,laylaylom ile kendini gel geç sevenleri değerli görüyormuş, yaşayınca anlıyorum

Bazı kadınlar vardır, tabiri caiz ise; üzerinden kırk katırla da geçsen, kırk satırla da kessen, sevmekten yana. İflah olmazlar. Sevilmedikçe daha da sevmiştir o kadınlar. Küçükken bir kez saçları okşanmamıştır fakat gözlerinizin içine inatla, bakarlar. Aşkla, bakarlar. Bir kez ne istediği sorulmamıştır yine de, en çok sizin ne istediğinizle alakadar olurlar. Küçükken tanışmıştır çoğu kendi karanlığıyla. Ama size, her düştüğünüz kuyuda ışık olurlar. Sesleri gür çıkar alabildiğince. Çünkü susmaktan, susturulmaktan hoşlanmazlar. Ve o kadınlar bir gün susarsa hayatınız kararır. Bazı kadınlar vardır hiç 18 yaşında olmamış. Hep otuzunda sırtında türlü türlü yükler, gamzelerinin çukurlarında hayaller. Ah bir görseniz. Ah bir güldürseniz. Kaç numara ayakkabı, kaç beden elbise giydiğini bilmeyen kadınlar vardır. Çünkü birilerinin eskileri, onların yenilerini hep satın almıştır. Bazı kadınlar vardır yarımdır. Tepeden tırnağa yaralıdır.

+ Gitmedin, bir adamı vurdun!

- Bana tecavüz edene çiçek mi uzatsaydım?

Biz kadınlar sokakta özgürce yürümek, öldürülmekten, taciz ve tecacüze uğramaktan, şiddet görmekten korkmamak istiyoruz. Biz kadınlara bu korkuyu yaşatmaya kimsenin hakkı yok. Gece 12'de bile olsa her kadın ölmekten korkmadan dışarıda yürüyebilmeli. Kadınları öldüren o vicdansız katiller "Bir anlık hataydı." "Sarhoştum." "O saatte dışarıda ne işi vardı?" "İstemiyorsa neden o kadar açık giyindi?" Bahanelerinin arkasına sığınıp cezalarından kurtulmamalılar. Biz kadınlar özgürlüğümüzü geri istiyoruz. Biz en doğal hakkımız elimizden alındığı için korkuyoruz. Ve bu hiç adil değil, tıplı o katillerin hâlâ aramızda dolaşması gibi.

Kadın hakları üzerinden prim yapıp sonra fikirleri yüzünden kadına küfür eden yobazlar hariç hepinize iyi gecelerr 💋

O beyaz atlı prens gelmeyecek!

O beyaz atlı prens gelmeyecek!

En aklı başında, en güçlü kızlar bile içten içe beyaz atlı prenslerini bekliyorlar. Bir kahraman gelecek ve hayatlarını değiştirecekler. Bir çoğu buna inanmış durumda. Kendileri için hiçbir şey yapmadan öylece bekliyorlar. Hayatlarını başkasına teslim etmeye hazır halde bekliyorlar. Hayatlarının gidişatını ellerine almak, güzel bir hayat için çaba sarfetmek zor geliyor. Bunu onlar için bir…

View On WordPress

Bakire kadınlar istiyorsunuz çünkü cinsel

performansınızın kıyaslanmasını istemiyorsunuz.

Edilgen ve tecrübesiz kadınlardan eş istiyorsunuz, çünkü hizmetinizi yaparken sözünüz geçsin istiyorsunuz.

Her kadın bedenine hakkınız var gibi bakıyorsunuz, sahip olduğunuz kadınlara da başka erkekler aynı şekilde bakacak diye kadınlara hayatı zehir ediyorsunuz.

Ben sana güveniyorum da çevreye güvenmiyorum diyenleriniz az değildir.

Aşağılık kompleksinin adı oluverir kıskançlık, kıskançlığı sevgi yapan geri zekalılık.

Özgür düşünen, güçlü, kişilikli kadınlardan korkuyorsunuz, çünkü ne kadar aciz olduğunuzla yüzleşmekten kaçıyorsunuz.

Bir erkek her haltı yediğinde görmezden geliyorsunuz, ama bir kadın ‘’bedenim benimdir sana ne dese’’ adını çıkartmaktan hiç gocunmuyorsunuz.

Ahlakı kişilikte kaybettiniz, kadının apış arasında arıyorsunuz.

Namusunuzu kadın kazandırır, nasıl bir erkek olduğunuz kadına göre ölçülür.

Utanmanız ancak karınız “namussuzluk” yaparsa olur.

Ödünüz kopar o yüzden tam bir tahakkümcüdür ruhunuz.

Faşizm sizden başlıyor, zihniyetsizliğinizden farkedin.

Sahi yaa siz erkek kalanlar, hala insan olamayanlar, cinsel organından yukarı çıkamayan kafalar, siz bu dünyada niye varsınız?

Cahillikle övünen tek canlı olmak, kendinize nasıl bir hakarettir farkında mısınız???

Kadınlar koşullu olarak sever, ama erkekler de öyle olmalıdır.

Bunu bir kez başardığınızda, kadınlarla olan mücadeleniz ortadan kalkacaktır.

“… Bu mu bir yuva? Evlilik mi bir evin yuva olmasını sağlayan şey? Dört duvar arasına tıkılmış, birbirine yabancılaşmış, konuşulacak konusu kalmamış iki insanın birlikteliği mi yuva? Burası bir yuva değil, pansiyon. Hem benim nereye gideceğim seni hiç ilgilendirmez. Seninle var olmadım ben, seninle de var olmayacağım…”

(Duygu Asena - Kadının Adı Yok)

Ve Gökçe son olmadı :,)