Tumgik
#homeopatik ilaçlar
depresif-baykus · 3 months
Text
Homeopati nedir? İlkel şifacılık, folklor ve mistisizm
İnsan hastalığında sağlığı arzular. Ve sağlığı belirli yollarla ararız: Günümüzde bilimsel tıp en geçerli yol olsa da homeopati, yabani çiçeği terapisi, evliyalık, cinci hoca… gibi farklı hikaye ve teknikler de hala mevcut. Bu yazıda homeopati nedir sorusunu soracağım. Önce homeopatiyi ortaya koyup bilimsel eleştirisine bakacağım. Ama bunu yaparken, homoepatinin içerdiği motif ve tekniklerin…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
Text
Homeopati Nedir?
Homeopati Nedir?
Tumblr media
#EvdeHomeopati, #HomeopatiDoktoru, #HomeopatiEğitimi, #HomeopatiFaydaları, #HomeopatiKitapları, #HomeopatiNedir, #HomeopatiTedavisi, #HomeopatiYanEtkileri, #HomeopatiYöntemleri, #HomeopatikIlaçlar, #SamuelHahnemann, #SimiliaSimilibusCurentur https://is.gd/CjwgyW https://www.tibbivearomatikbitkiler.com/makaleler/homeopati-nedir/
Homeopati nedir sorusu bu günlerde çok soruluyor. Homeopati, vücudun kendi kendini iyileştirme gücünü uyarmak için doğal maddeler kullanarak yapılan bir alternatif tıp tedavi yöntemidir. Homeopatinin temeli, “benzer benzeri iyileştirir” ilkesine dayanır. Bu ilkeye göre, bir madde belirli bir semptomları oluşturuyorsa, aynı madde çok düşük dozlarda alındığında, vücudun bu semptomları tedavi etmek için kendi kendini iyileştirme gücünü harekete geçireceği varsayılır.
Homeopatik ilaçlar, doğal kaynaklardan elde edilen bitki, mineral, hayvan veya diğer maddelerden hazırlanır. Bu maddeler belirli bir seyreltme ve potansiyelle hazırlanır. Homeopatik ilaçlar, düşük dozlarda verilir ve bazen ilaç maddesi çok düşük veya neredeyse yok denecek kadar az miktarda kalabilir.
Homeopati, bir hastanın tüm semptomlarını, fiziksel, zihinsel ve duygusal olarak değerlendirir ve bireysel bir tedavi planı oluşturur. Bu nedenle, homeopati, her hastanın bireysel sağlık durumuna uygun bir tedavi planı sunar.
“Remedi”, homeopatik ilaçların ana bileşenidir ve homeopatik tedavinin temel taşıdır. Remedi, bir hastalığın tedavisinde kullanılan homeopatik ilacın bir diğer adıdır.
Homeopatik ilaçlar, doğal kaynaklardan elde edilen bitki, mineral, hayvan veya diğer maddelerden hazırlanır. Bu maddeler homeopatik ilaçların ana bileşenleridir ve belirli bir seyreltme ve potansiyelle hazırlanırlar.
Remediler, belirli bir hastalık veya semptomların tedavisinde kullanılan homeopatik ilaçların adıdır. Homeopatik tedavide, bir hastanın semptomlarına göre seçilen ve belirli bir seyreltme ve potansiyelle hazırlanan bir remedi verilir. Homeopatik ilaçların seçimi, semptomların yanı sıra hastanın genel sağlık durumu, yaşam tarzı, stres faktörleri ve diğer faktörlere dayanır.
İlginizi çekebilir: Agrohomeopati – Doğal ve Sürdürülebilir Tarımın Geleceği
Homeopatik ilaçlar düşük dozlarda verilir ve belirli bir seyreltme ve potansiyelle hazırlandıklarından, bazen ilaç maddesi çok düşük veya neredeyse yok denecek kadar az miktarda kalabilir. Homeopatiye göre, bu ilaçların düşük dozları, vücudun kendi kendini iyileştirme gücünü uyarır ve semptomların ortadan kalkmasına yardımcı olur.
Homeopatide kullanılan remedi örneklerine birkaç örnek vermek gerekirse:
Arsenicum album: Sindirim sorunları, mide ağrısı, ishal, grip ve soğuk algınlığı semptomlarının tedavisi için kullanılan bir remedi.
Ignatia: Stres, kaygı, üzüntü ve depresyon semptomlarının tedavisi için kullanılan bir remedi.
Belladonna: Baş ağrısı, ateş, kızarıklık ve iltihaplanma semptomlarının tedavisi için kullanılan bir remedi.
Nux vomica: Mide bulantısı, hazımsızlık, baş ağrısı, sinirlilik ve uyku bozuklukları semptomlarının tedavisi için kullanılan bir remedi.
Arnica: Kas ağrısı, yaralanmalar, morluklar ve şişlik semptomlarının tedavisi için kullanılan bir remedi.
Bu remedi örnekleri, homeopatide kullanılan popüler ve sık kullanılan ilaçlar arasındadır. Ancak, homeopatik tedavinin amacı, semptomların bireysel duruma ve hastaya özgü olarak seçilen ilaçlarla tedavi edilmesidir. Bu nedenle, her hastanın semptomlarına ve sağlık durumuna özel bir remedi seçilir.
Homeopati, bazı hastalıkların tedavisi için bir seçenek olabilir ancak gerekli olup olmadığı, hastalığın türüne ve şiddetine, kişinin genel sağlık durumuna ve diğer faktörlere bağlıdır. Homeopati, alternatif tıp olarak kabul edilir ve tıbbi uzmanlar arasında farklı görüşler bulunmaktadır. Bazı uzmanlar homeopatinin etkili olduğuna inanırken, diğerleri etkinliğinin bilimsel olarak kanıtlanmadığına inanır.
Homeopati tedavisi, bazı hastalıkların tedavisinde etkili olabilir ancak tıbbi bir tedavi yöntemi olarak kabul edilmez. Birçok hastalık için geleneksel tıbbi tedavi yöntemleri daha etkili olabilir ve homeopatinin kullanımı, doktorun tavsiyesi ve izni olmadan uygulanmamalıdır. Bu nedenle, bir hastalığın tedavisi için homeopatiye başvurmadan önce mutlaka bir doktora başvurulması önerilir.
Homeopati uzmanı olmak için genellikle aşağıdaki adımlar izlenir:
1- Lisanslı bir üniversiteden tıp veya sağlık bilimleri lisans derecesi alın. Homeopati, alternatif tıp bir yöntem olsa da, birçok ülkede homeopat olarak çalışmak için lisanslı bir tıp doktoru olmanız gereklidir.
2- Homeopatik tıp alanında eğitim alın. Birçok üniversite ve kolej, homeopati eğitimi sunmaktadır. Homeopati eğitimi, tıp, farmakoloji, bitki bilimi, anatomi ve fizyoloji gibi çeşitli konuları kapsar. Homeopati eğitimi, sertifika veya lisans programlarında sunulabilir.
3- Homeopatik uygulama için lisans alın. Homeopatik uygulama yasal olarak birçok ülkede düzenlenir ve homeopatik uygulama yapmak için belirli bir lisans veya sertifika gerekebilir. Homeopatik lisans alma gereksinimleri ülkeden ülkeye değişebilir.
4- Uygulamalı homeopatik eğitimler alın. Homeopatik eğitim, teori ve pratik arasında bir denge sağlar. Uygulamalı homeopatik eğitimler, homeopati klinikleri veya hastanelerinde staj yapmak gibi pratik deneyim sağlayabilir.
5- Homeopati sertifikası alın. Birçok ülke homeopati sertifikasyon programları sunar. Homeopati sertifikasyonu, homeopati eğitimi ve pratik deneyim gerektirir ve belirli bir standardı karşılamak için sınavları geçmeniz gerekir.
Homeopati, tıbbi bir uzmanlık alanıdır ve birçok ülkede düzenlenir. Homeopat olmak için, homeopati eğitimi almanız, homeopatik uygulama için lisans veya sertifika almanız ve uygulamalı homeopatik eğitimler almanız gerekir.
Homeopati, birçok farklı sağlık sorunu için kullanılabilir, ancak özellikle alerji, astım, migren, cilt rahatsızlıkları, sindirim problemleri, uyku bozuklukları ve stres gibi yaygın rahatsızlıkların tedavisinde kullanılır. Homeopatinin kullanımı ve etkililiği hakkında bazı çalışmalar olsa da, bilimsel verilerin yetersizliği nedeniyle, homeopati hakkında farklı görüşler bulunmaktadır.
0 notes
sagliklicomtr · 1 year
Text
Kulak ağrısına ne iyi gelir ve neden olur?  Kulak ağrısı, kulak içinde veya kulak dışında meydana gelen bir ağrı durumudur. Bu ağrı, kulak kanalında, kulak zarında veya kulak çınlamasından kaynaklanabilir. Kulak ağrısı, genellikle bir enfeksiyon, bir tıkanıklık veya bir hasar nedeniyle ortaya çıkar. Ayrıca, kulak ağrısı, sinüslerin tıkanması, diş ağrısı veya boyun ağrısı gibi diğer sağlık sorunlarının belirtisi olabilir. [caption id="attachment_470" align="alignnone" width="749"] kulak ağrısına ne iyi gelir[/caption] Kulak ağrısının belirtileri, kişiden kişiye değişebilir. Bazı insanlar sadece hafif bir ağrı hissedebilirken, diğerleri daha şiddetli bir ağrıya sahip olabilir. Ayrıca, kulak ağrısı, sadece kulakta değil, aynı zamanda baş ve boyun bölgesinde de hissedilebilir. Kulak ağrısının çözümünü potansiyel olarak kulak ağrısına ne iyi gelir adlı başlığımızda inceleyeceğiz.  Eğer kulak ağrısınınız devam ederse veya şiddetlenirse, bir doktora görünmeniz önerilir. Doktor, kulak ağrısınızın nedenini tespit etmek ve doğru tedavi seçeneklerini önerebilir. Kulak Ağrısına Ne İyi Gelir Kulak ağrısına ne iyi gelir ya da neyin iyi geleceği ağrının nedenine göre değişebilir. Eğer kulak ağrınız bir enfeksiyon nedeniyle ortaya çıkmışsa, doktorunuz tarafından verilen antibiyotikler ağrıyı azaltabilir. Ayrıca, ağrıyı azaltmak için aşağıdaki yöntemleri deneyebilirsiniz: [caption id="attachment_472" align="alignnone" width="701"] kulak ağrısı nasıl geçer[/caption] Ağrı kesici ilaçlar: Aspirin, ibuprofen veya acetaminophen gibi ağrı kesici ilaçlar, kulak ağrısını azaltmada etkili olabilir. Bu ilaçlar, eczanelerde veya marketlerde satılır ve reçete olmadan alınabilir. Ancak, ağrı kesici ilaçların yan etkileri olabilir ve aşırı doz alımı ciddi sağlık sorunlarına neden olabilir. Bu nedenle, doktorunuzdan veya eczacınızdan danışmadan bu ilaçları kullanmayınız. Isıtma padı: Isıtma padı kulak ağrısını azaltmada etkili olabilir. Isıtma padı, kulak ağrısının olduğu bölgeye yerleştirilerek kullanılır. Ancak, kulak zarının zedelenmiş olma olasılığı varsa, bu yöntem kullanılmamalıdır. Buz: Buz, kulak ağrısını azaltmada yardımcı olabilir. Buz, kulak ağrısının olduğu bölgeye bir buz torbası veya bir buz kalıbı uygulayarak uygulanabilir. Ancak, buz uygulamasının süresini fazla uzatmayınız, çünkü buzun ciltte soğuk algınlığına neden olabileceği unutulmamalıdır. Kulak yağı: Bazı insanlar, kulak ağrısını azaltmak için kulak yağı kullanır. Bu yağ, kulak ağrısının olduğu bölgeye birkaç damla uygulanır. Kulak yağı, eczanelerde veya marketlerde satılır. Boğaz spreyi: Boğaz spreyleri, kulak ağrısını azaltmada yardımcı olabilir. Bu spreyler, eczanelerde veya marketlerde satılır ve reçete olmadan alınabilir. Ancak, boğaz spreylerinin yan etkileri olabilir ve aşırı doz alımı ciddi sağlık sorunlarına neden olabilir. Bu nedenle, doktorunuzdan veya eczacınızdan danışmadan bu spreyleri kullanmayınız. Kompres: Sıcak bir kompres, kulak ağrısını azaltmada yardımcı olabilir. Kompres, kulak ağrısının olduğu bölgeye sıcak su veya ılık su ile ıslatılmış bir havlu uygulanarak yapılır. Öksürük sirkesi: Öksürük sirkesi, kulak ağrısını azaltmada yardımcı olabilir. Öksürük sirkesi, kulak ağrısının olduğu bölgeye birkaç damla uygulanır. Ancak, öksürük sirkesi, ciltte tahrişe neden olabileceği için dikkatli kullanılmalıdır. Homeopatik ilaçlar: Homeopatik ilaçlar, kulak ağrısını azaltmada yardımcı olabilir. Bu ilaçlar, eczanelerde veya homeopatik mağazalarda satılır ve reçete olmadan alınabilir. Ancak, homeopatik ilaçların etkinliği ve yan etkileri hakkında yeterli bilgi bulunmamaktadır. Bu nedenle, homeopatik ilaçları kullanmadan önce doktorunuzdan veya eczacınızdan danışmanız önerilir. Kısaca kulak ağrısına ne iyi gelir diye sizlere birkaç madde ile anlattık fakat yine de kulak ağrınız için en kısa sürede, bir doktora görünmeniz önerilir. Doktor, kulak ağrınızın nedenini tespit etmek ve doğru tedavi seçeneklerini önerebilir. Daha önce sizler için hazırladığımız Burun Kuruluğu Nedir? Neden Olur? makalemize göz atmanızı tavsiye ederiz.
Kulak Ağrısı Neden Olur? Önceki başlığımızda incelediğimiz kulak ağrısına ne iyi gelir konusundan sonra şimdi ise kulak ağrısının sebeplerin gelin bir göz atalım. Kulak ağrısı, kulak içinde veya kulak dışında meydana gelen bir ağrı durumudur. Bu ağrı, kulak kanalında, kulak zarında veya kulak çınlamasından kaynaklanabilir. Kulak ağrısı, genellikle bir enfeksiyon, bir tıkanıklık veya bir hasar nedeniyle ortaya çıkar. Ayrıca, kulak ağrısı, sinüslerin tıkanması, diş ağrısı veya boyun ağrısı gibi diğer sağlık sorunlarının belirtisi olabilir. [caption id="attachment_471" align="alignnone" width="734"] Kulak Ağrısı neden olur[/caption] Kulak ağrısına neden olan en yaygın nedenler şunlardır: Enfeksiyonlar: Kulak enfeksiyonları, genellikle kulak kanalında veya kulak zarında meydana gelir. Bu enfeksiyonlar, bakteriler veya virüsler nedeniyle oluşabilir. Tıkanıklık: Kulak tıkanıklığı, kulak kanalında bir tıkanıklık nedeniyle ortaya çıkar. Bu tıkanıklık, kulak zarındaki bir şişkinlik veya kulak kanalındaki bir madde nedeniyle oluşabilir. Örneğin, kulak kanalında yağlanma, kulak zarındaki bir şişkinlik veya kulak kanalında yabancı bir madde nedeniyle tıkanıklık oluşabilir. Hasar: Kulak ağrısı, kulak zarındaki bir hasar nedeniyle de ortaya çıkabilir. Örneğin, kulak zarında bir yaralanma veya kaşıntı nedeniyle ortaya çıkabilir. Diğer sağlık sorunları: Kulak ağrısı, sinüslerin tıkanması, diş ağrısı veya boyun ağrısı gibi diğer sağlık sorunlarının belirtisi olabilir. Bu nedenlerden dolayı, kulak ağrısının nedenini tespit etmek için bir doktora görünmeniz önerilir. Eğer kulak ağrınız devam ederse, yukarıda bahsettiğimiz kulak ağrısına ne iyi gelir başlığındakileri deneyebilirsiniz fakat yine de ilk fırsatta ve ağrınız şiddetlenirse, bir doktora görünmeniz önerilir. Doktor, kulak ağrınızın nedenini tespit etmek ve doğru tedavi seçeneklerini önerebilir. Kulak Ağrısına Bitkisel Çözümler Nelerdir Bitkisel çözümler, kulak ağrısını azaltmada yardımcı olabilir. Ancak, bitkisel çözümlerin etkinliği ve yan etkileri hakkında yeterli bilgi bulunmamaktadır. Bu nedenle, bitkisel çözümleri kullanmadan önce doktorunuzdan veya eczacınızdan danışmanız önerilir. Aşağıda, kulak ağrısına bitkisel çözümler olarak kullanılabilecek bazı seçenekler verilmiştir: Nişasta: Nişasta, kulak ağrısını azaltmada yardımcı olabilir. Nişasta, bir kaşık nişasta ile bir su bardağı su karıştırılarak hazırlanır. Bu karışım, kulak ağrısının olduğu bölgeye birkaç damla uygulanır. Propolis: Propolis, kulak ağrısını azaltmada yardımcı olabilir. Propolis, kulak ağrısının olduğu bölgeye birkaç damla uygulanır. C vitamini: C vitamini, kulak ağrısını azaltmada yardımcı olabilir. C vitamini, kulak ağrısının olduğu bölgeye birkaç damla uygulanır. İki yumurta beyazı: İki yumurta beyazı, kulak ağrısını azaltmada yardımcı olabilir. İki yumurta beyazı, kulak ağrısının olduğu bölgeye birkaç damla uygulanır. Öksürük sirkesi: Öksürük sirkesi, kulak ağrısını azaltmada yardımcı olabilir. Öksürük sirkesi, kulak ağrısının olduğu bölgeye birkaç damla uygulanır. Ancak, öksürük sirkesi, ciltte tahrişe neden olabileceği için dikkatli kullanılmalıdır. Bitkisel çözümler, kulak ağrısını azaltmada yardımcı olabilir. Ancak, bitkisel çözümlerin etkinliği ve yan etkileri hakkında yeterli bilgi bulunmamaktadır. Bu nedenle, bitkisel çözümleri kullanmadan önce doktorunuzdan veya eczacınızdan danışmanız önerilir. Ayrıca, bitkisel çözümlerin etkinliği insanlarda değişebilir ve bu nedenle, bir çözüm başka bir kişi için işe yararken, başka bir kişi için işe yaramayabilir. Bu nedenle, bitkisel çözümleri deneyebilir, ancak eğer ağrınız devam ederse veya şiddetlenirse, bir doktora görünmeniz önerilir. Eğer kulak ağrınız devam ederse veya şiddetlenirse, bir doktora görünmeniz önerilir. Doktor, kulak ağrınızın nedenini tespit etmek ve doğru tedavi seçeneklerini önerebilir. Eğer kulak ağrınızın nedeni bir enfeksiyon ise, doktorunuz tarafından verilecek antibiyotikler ağrıyı azaltacaktır.
Ancak, eğer kulak ağrınızın nedeni tıkanıklık veya hasar ise, diğer tedavi yöntemleri kullanılabilir. Örneğin, tıkanıklık nedeniyle oluşan kulak ağrısı için, doktorunuz tarafından verilecek özel bir çözüm uygulanabilir. Eğer kulak ağrınızın nedeni bir yaralanma ise, doktorunuz tarafından verilecek ilaçlar veya diğer tedavi yöntemleri ağrıyı azaltabilir.
0 notes
yagmurweb · 3 years
Text
Homeopatide İlk Yardım
Homeopati, özellikle akut hastalıklar için uygun olan bütünsel bir şifa yöntemidir. Dünya Sağlık Örgütü, eldeki tüm kaynakların sağlık için kullanılması gerektiği görüşündedir. Benim için bu, “en ufak rahatsızlık” duyulduğunda hemen bir doktora koşmamak demektir, sağlıklı bir yaşam için sorumluluğumuzu elimize almamız demektir. Homeopati, tüm dünyada tanınır, epey uzun bir süredir Türkiye’de de…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
panoptik · 4 years
Text
Yeni  Kelimeler-2
Sahih: (sıfat) aslına uygun, doğru, gerçek.
Şedit: (sıfat) yeğin, şiddetli.
Galebe: 1. yengi, 2. üstünlük, çokluk
Fasık: günahkar
Tağut: 1. haddi aşan, 2. şeytan,nefi
Münezzeh: 1. Arı, duru, temiz; 2. uzak tutulan, uzak
Malumatfuruşluk: (isim) bilgiçlik taslama
Müstehzi: alay eden, alaycı.
Ebleh: alık, aptal, budala, akılsız, ahmak.
Ufunet: çürümeden doğan kötü koku.
Homeopati: Homeopati Alman Dr. Samuel Hahnemann tarafından geliştirilmiş, günümüzde de alternatif bir tıp yöntemi olarak kullanılan tedaviler bütünüdür. Yunanca bir kelime olan “homeopati” benzerin benzerle tedavisi anlamına gelmektedir. Benzerin benzerle tedavi edilmesi olayı ise sağlıklı bir bireye verildiğinde hastalık belirtisinin aynısını gösteren maddelerin tedavi sürecinde kullanılmasıyla gerçekleştirilmektedir. Örneğin, soğan göz yaşartma özelliğiyle bilinmektedir. Yani sağlıklı hastaya verildiğinde bu belirtileri gösterir. Dolayısıyla, soğanla hazırlanan homeopatik ilaçlar göz yaşarması hastalığını tedavi edebilir.
Dijestif: hazmı kolay, Latince kökenli Fransızca digestif "hazmettirici, yemekten sonra içilen likör" sözcüğünden alıntıdır.
Tumturaklı: (söz ve anlatım için) anlama bir şey katmayan ama kulağa hoş gelen, gösterişli.
Liken: ortakyaşar bir suyosunuyla tel yapıda bir mantarın ortakyaşaması biçiminde ortaya çıkan bitkilerin genel adı, liken bitkilerine benzer bir cilt hastalığını tanımlayan hekim kavramı.
Prolog: öndeyiş, açılış konuşması
8 notes · View notes
kabakfaydalari · 6 years
Text
Kabak Çekirdeği Yağı
Bu yazımızda “süper kahraman bileşen” olarak övülen Kabak Çekirdeği Yağının faydalarından bahsedeceğiz. Bilimsel çalışmalarla kanıtlanmış yararlarını anlatacağız.  Kansere karşı koruma özelliğini, yaşa bağlı prostat büyümesine karşı direnci artırıcı, diyabet tedavisinde kullanımı ve mesane rahatlatıcı özelliğini yazacağız.
Tumblr media
Kabak Çekirdeği Yağı
Kabak çekirdeği, yüzyıllar boyunca popülerliğini korumuştur. Yerli Amerikalılar, Aztec kültürleri ile başlayan ve Yerli Amerika'nın geri kalanına yayılan hem diyet hem de tıbbi yararlar için kabak çekirdeği yağını kullanırken, Avrupa'ya yayıldıktan sonra, bu tohumlar Doğu Avrupa ve Akdeniz'de (özellikle Yunanistan) birçok alan için diyetin ayrılmaz bir parçası haline gelmiştir. Son olarakta, kabak çekirdeği Hindistan ve Asya'nın diğer bölgelerinde geleneksel gıda ve ilaç uygulamalarına girmiştir .
Kabak Çekirdeği Yağı Faydaları
Tumblr media
Kabak çekirdeği yağı, cilt bakımında, içerdiği önemli yağ asitleri, vitaminler ve mineraller nedeniyle sıklıkla “süper kahraman bileşen” olarak övülür. Cilt ve homeopatik güzellik rutinleri için kabak çekirdeği yağı kullanımı, akne tedavisi, serbest radikal hasarı mücadele, nemlendirme ve çok daha fazlası için hizmet edebilir.
1. Enflamasyonu azaltır
Doymuş yağları sağlıklı, doymamış yağlarla değiştirmek, vücudunuzdaki iltihap miktarını derinden etkiler.
2. Kanser Hastaları için Beslenme Yardımı
Tumblr media
Kanser için “tedavi” olmadığı halde, kanser hastalarının sağlığını desteklemek ve / veya kanser riskini azaltmak için çeşitli çalışmalarda kabak çekirdeği yağı kanıtlanmıştır. Kabak çekirdeği yağı, özellikle, belirli karsinojenlerin etkilerini azaltarak, birçok farklı kanser türü için faydalı bir doğal kanser tedavisi haline getirebilir.
Antioksidan özellikleri radyasyon için bir filtre oluşturur. Birkaç tip kanser ve aynı zamanda romatoid artrit için bir tedavi olan metotreksattan kaynaklanan ince bağırsak hasarına karşı koruma sağlar.
Kabak çekirdeği, menopoz sonrası kadınlarda meme kanseri riskini azaltmak için kanıtlanmış bir sebze tohumudır.
3. Prostat Sağlığı
Belki de, kabak çekirdeği yağının sağlık açısından en iyi belgelenmiş olanı, sağlıklı bir prostatın muhafaza edilmesindeki geniş etkisidir. Prostat kanserine karşı koruma sağladığı bilinmektedir, ancak genel olarak prostat sağlığı için de harikadır.
Uzun süre prostat sağlığı için halk ilaçları olarak kullanılan kabak çekirdeği yağı, özellikle iyi huylu prostat hiperplazisi (yaşa bağlı prostat büyümesi) örneğinde genişlemiş bir prostatın boyutunu azaltır. Bu yüzden kabak çekirdeği yağı kullanımı prostat sağlığını geliştirmek için üç adımdan biridir.
4.Diyabet Tedavisi
Diyabetin bir çok nedeni vardır, bunlardan biri zayıf diyettir. Hem tip 1 hem de tip 2 diyabet, iyi diyet stratejileri ve takviyeleri ile yönetilebilir ve hatta tedavi edilebilir. Muhtemelen düşük glisemik yüküne bağlı olarak (diğer faktörlerle birlikte), kabak çekirdeği yağının önemli bir antihiperglisemik veya doğal diyabet tedavisi olduğu bilimsel olarak kanıtlanmıştır.
5. Mesaneyi rahatlatır
Geleneksel ve Tamamlayıcı Tıp Dergisi'nde yayınlanan 2014 araştırması, kabak çekirdeği yağı özlerinin (hem Cucurbita pepo hem de Cucurbita maxima çeşitlerinden) idrar bozukluklarını, özellikle aşırı aktif mesaneyi etkin bir şekilde tedavi ettiği düşündürmektedir. Bu, tüketen kabak çekirdeği yağının sağlıklı bir boşaltım sisteminin sürdürülmesinin önemli bir parçası olduğunu gösterir.
Kabak Çekirdeği Yağı Kullanımı
Tumblr media
Kavrulmuş kabak çekirdeğinden elde edilen kabak çekirdeği yağı, en iyi sağlık özelliklerinin birçoğunu yok ettiği ve acı bir tat oluşturduğu için “pişirilmemelidir”. Kabak çekirdeği yağının sağlık için en yaygın alımı, sağlık açısından bilinçli bir yaşam tarzının tamamlayıcısı olarak kapsül veya sıvı formdadır.
Kabak çekirdeği yağını Doğu Avrupa'da yaygın olarak tüketen en lezzetli yöntemlerden biri, kendi başına ya da diğer sağlıklı yağlarla birlikte salata sosudur.
Kabak çekirdeği yağını taze tutmak için depolama önemlidir. Sıcaklık ve ışık, kabak çekirdeği yağında çoklu doymamış yağları kolayca okside eder ve bu da sivri olmasına neden olur. Bu nedenle, şişelenmeli, mühürlenmeli ve serin ve karanlık bir yerde saklanmalıdır. İlk açıldıktan sonra yağın taze, özlü tada sahip olmasının, 12 ay, bazen daha uzun süre iyi kalmasına rağmen, kaybolacağını hatırlamak önemlidir.
Olası Kabak Çekirdeği Yağı Yan Etkileri
Tumblr media
Bilinen kabak çekirdeği yağı yan etkileri yoktur ve diğer gıdalar veya ilaçlar ile herhangi bir olumsuz etkileşime sahip olmadığı düşünülmektedir. Bununla birlikte, bu yağın antioksidan özellikleri kan basıncını düşürmeye yardımcı olabileceğinden, riskleri ve potansiyel komplikasyonları tartışmak için hipertansiyon ilacı ile birlikte kullanmadan önce sağlık uzmanınıza danışmalısınız.
Yazımızda kabak çekirdeğinin bilimsel araştırmalar sonrasında elde edilen faydalarını yazdık. Amerika ve Avrupa kültüründe halk sağlığındaki kullanımlarından bahsettik. Kabak Çekirdeği Yağının kullanım, saklama yöntemleri ve yan etkilerini yazdık.
0 notes
dustylipscom · 6 years
Text
Sepsis Nedir? Sepsis Belirtileri ve Doğal Çözümleri!
Sepsis, özellikle zayıflamış bir bağışıklık sistemi veya kronik bir hastalığı olan herkesin hayatı için tehdit edici olabilir. Kan yoluyla yayılan şiddetli sistemik bir enfeksiyondur. Enfeksiyon semptomları ateş, kalp atışları ve nefes hızlanması ve diyabetik olmayanlarda yüksek kan şekeri seviyesidir. Şartlar gelişmek için uygunsa herhangi bir enfeksiyon sepsise yol açabilir. İyi haber şu ki, sepsisi önlemenin birçok kolay ve doğal yolu var. Doğal gıdalar ve takviyeler de bağışıklık sisteminizi güçlendirmeye yardımcı olabilir. Bu bağışıklık güçlendiriciler sepsisi önlemeye veya daha hızlı savaşmaya yardımcı olur.
Sepsis Nedir
Yıllardır sepsisin doğru tanımı ve kriterleri üzerinde tıbbi tartışmalar olmuştur. Sepsis Birliğine göre “sepsis tanımı ya kan ve dokulardaki patojenik organizmaların ya da onların toksinlerinin varlığıdır” veya “septisemide olduğu gibi patojenlerin veya bunların toksinlerinin varlığından kaynaklanan zehirli durumdur”. Sepsis bulaşıcı mıdır? Hayır, sepsisin kendisi bulaşıcı değildir. Ancak, buna neden olan mikroplar genellikle bulaşıcıdır ve doğrudan veya dolaylı olarak kişiden kişiye geçebilir. Sepsis oluşturan patojenler, septik bir hasta öldükten sonra bir süre hayatta kalabilirler. Bu, hastanelerin sepsis idamesi için ortak bir yer olmasının nedenlerinden biridir. Hastane çalışanları temel el yıkaması yapmıyorsa, hastane daha da tehlikeli olabilir. Septisemi nedir? Septisemi, sepsis enfeksiyonu için başka bir terimdir. Ciddiyet ve semptomlar seviyeye bağlı olarak değişebilir: sepsis, şiddetli sepsis veya septik şok. Enfeksiyon kan dolaşımına ulaştığında, kan zehirlenmesine ve vücutta iltihaba neden olduğunda, sepsis oluşur. Şiddetli sepsis, sepsis enfeksiyonunun daha da kötüleşmesidir. Bu noktada, kandaki enfeksiyon, beyin, kalp ve böbrekler gibi organ işlevini etkileyebilir. Septik şok nedir? Bu en şiddetli sepsis seviyesidir; kan basıncı o kadar düşüktür ki, solunum, kalp veya diğer organ yetmezliği, inme ve hatta ölüme neden olabilir.
Sepsis Yaygın Belirtileri
Sepsis semptomları direkt olarak mikroplardan kaynaklanmaz. Enfeksiyona tepki olarak vücudun saldığı kimyasal maddelerden kaynaklanır. Genel belirtiler ve semptomlar şunlardır:
• Diyabetten kaynaklanmayan yüksek kan şekeri • Ateş • Hipotermi • Kalp atışı hızı dakikada 90 vuruştan daha fazla • Hızlı solunum • Değişen zihinsel durum; karışıklık, koma • Ödem
Bunlar 1. seviye sepsis semptomlarıdır. Sepsisin teknik olarak üç aşaması vardır; sepsis, şiddetli sepsis ve septik şok. Sepsisin kötüye giderek birçok olası tıbbi semptomu var. Bunlar arasında yüksek beyaz kan hücresi miktarı, yüksek plazma C-reaktif protein, düşük oksijen seviyesi, düşük idrar çıkışı, kanda yüksek laktat seviyesi ve çok düşük tansiyon sayılabilir. Sepsisin erken belirtilerini fark etmek vücudun septik şoka girmesini önleyebilir ve bu da hayat kurtarıcı olabilir.
• Titreme, ateş veya çok soğuk • Sıklıkla “en kötüsü” olarak tanımlanan aşırı ağrı veya rahatsızlık • Soluk veya rengi bozulmuş cilt • Uykulu, karışık hissetmek • Nefes darlığı
Sepsis Nedenleri ve Risk Faktörleri
Herhangi bir enfeksiyon sepsise yol açabilir, ancak bazı enfeksiyonların ve mikroplarının buna neden olması daha olasıdır. Sepsis daha çok deri, bağırsak, akciğerler (pnömoni gibi) ve idrar yolu enfeksiyonları (böbrek enfeksiyonu gibi) ile ilişkilidir. Urosepsis idrar yolu enfeksiyonunu komplike eder. Sıklıkla sepsise neden olan bazı mikroplar, Staphylococcus aureus, Escherichia coli (E.coli) ve bazı Streptococcus türleridir. Sıtma gibi mantarlar veya protozoa da buna neden olabilir. Sepsis kan enfeksiyonu için daha büyük risk altında olan kişiler şunlardır:
• HIV, AIDS veya kanser gibi hastalıklara bağlı olarak bağışıklık sistemi zayıf olan kişiler • Steroidler gibi bağışıklık sistemini baskılayan ilaçları alan insanlar ve nakledilen organların reddedilmesini önlemek için kullanılan ilaçlar • Yaşlılar, özellikle başka sağlık problemleri varsa • Çok küçük çocuklar ve bebekler, özellikle 2 yaş veya daha küçük • Yakın zamanda hastaneye yatırılmış ve / veya invazif tıbbi prosedürleri olan kişiler; Yakın zamanda ameliyat geçiren, uzun süre hastanede kalan ve idrar sondası takılan hastane hastalarında ortaya çıkma olasılığı daha yüksektir. • Diyabetliler
Geleneksel Teşhis ve Tedavi
Maalesef şu anda sepsis testi yoktur. Sepsis teşhisi için doktor tipik olarak kan ve idrar testlerini gerçekleştirir. Ayrıca boğazınızdan veya güncel bir yaranızdan bir sürüntüsünü alabilir. Bu testlerden herhangi biri bir enfeksiyon ortaya çıkarırsa ve ayrıca sepsis belirtileri de varsa, sepsis tanısı konulur. Bazen örnekler, mevcut olan bir enfeksiyonu ortaya çıkarmaz. Ultrason gibi ek testler gerekebilir. Bu ek test ile doktorlar bağırsak iltihabı gibi anormal içsel durumları ararlar. Herhangi bir septik enfeksiyon için, doktor büyük olasılıkla hastaneye, genellikle yoğun bakım ünitesine başvurmanızı ister. Ardından vücudunuza antibiyotikler intravenöz olarak uygulanacaktır. Bu en tipik geleneksel tedavidir. Büyük ihtimalle, intravenöz olarak çok miktarda sıvı alacaksınız. Kan basıncınız çok düşükse, arttırmak için ilaç verilecektir. Oksijen de verilebilir veya akciğer yetmezliği söz konusuysa, bir solunum makinesi kullanılacaktır. Böbrek yetmezliği varsa, diyaliz geleneksel bir tedavidir. Sepsisin prognozu yaş, önceki sağlık öyküsü, genel sağlık durumu, tanının ne kadar hızlı yapıldığı ve sepsise neden olan organizmanın tipine bağlıdır. Daha önce hasta olmayan sağlıklı kişiler için ölüm oranının yüzde 5 kadar düşük olduğu söylenir. Bununla birlikte, zayıf işleyen bağışıklık sistemleri ve / veya birçok hastalığa sahip yaşlı hastalar için ölüm olasılığı ne yazık ki çok daha yüksektir. Gelişmiş bir sepsis vakası olan hasta için ölüm oranı yüzde 80’e kadar çıkabilir.
Sepsisi Önlemek için Doğal İpuçları
Bilim adamları gerçek bir tedavi bulana kadar, sepsisin erken teşhisi hayatta kalmanın iyi yoludur. Her zaman sepsisi tıbbi bir acil durum olarak görün ve eğer sizde olduğundan şüpheleniyorsanız tıbbi yardım isteyin. Tıbbi yardım almaya ek olarak, aşağıda sepsis enfeksiyonunu önleme ve mücadele etmenin en iyi doğal yollarından bazılarıdır.
Antibiyotikleri Gerektiğinde Kullanın
Antibiyotikleri suistimal etmemek, sepsis oranını toplum olarak azaltmanın en iyi yollarından biridir. Antibiyotikler, zaman zaman ciddi bakteriyel enfeksiyonları ve yaşamı tehdit eden bazı hastalıkları tedavi etmek için gereklidir. Ancak, bunlar yaygın viral enfeksiyonlar, yaygın soğuk algınlığı, en çok boğaz ağrısı ve grip gibi şeyler için uygun veya tek tedavi yöntemi değildir. Soğuk algınlığı gibi yaygın rahatsızlıklar için antibiyotik almamanızı şiddetle tavsiye ederim. İhtiyaç olmadığında ve etkili olmadığında antibiyotik kullanmak vücudunuza ilaca dirençli bakteriler oluşturmanıza yardımcı olur. Bu bir sepsis enfeksiyonu daha olası ve meydana gelirse daha tehlikeli hale getirecektir.
Ellerinizi Temizleyin
Temiz eller mikrop taşımaz. Bu çok basit gelebilir, ama kendi ellerinizi temiz tutmak ve doktorunuzun veya bakıcıların ellerini yıkadığından emin olmak çok önemlidir. Uygun el hijyeni, genellikle antibiyotiğe dirençli organizmaların ve genel olarak enfeksiyonların bulaşmasını önlemek için en önemli prosedür olarak gösterilmektedir. Ellerinizi düzenli olarak yıkamanız gerekir. Özellikle tuvaletleri kullandıktan ve hastanelerdeki ve diğer halka açık yerlerde yüzeylere dokunduktan sonra önemlidir.
Küçük Enfeksiyonları Önlemek
Bağışıklık sistemimiz sepsise karşı en iyi doğal savunmadır. Ortaya çıkmasını engellemenin en iyi yollarından biri, küçük enfeksiyonları önlemek için bağışıklık sistemimizi güçlendirmektir.
Uygun Yara Bakımı
Küçük bir kesim bile sepsise dönüşebileceğinden, ufak bir çizgiye ve yaralara karşı düzgün temizlik ve bakım yapılması çok önemlidir. Hastane bakımındaysanız, IV çizgilerinin ve idrar sondalarının artık gerekli olmadığında hemen çıkarılması, sepsise yol açabilecek enfeksiyonların önlenmesine yardımcı olabilir.
Probiyotikler
Düzenli olarak yeterince probiyotik almak, sepsis enfeksiyonunu önlemeye ve tedavi etmeye yardımcı olabilir. İyi bakteriler geliştiğinde, istila eden bakterilerle savaşabilir. Probiyotikler, sindirim sisteminize giden ve vücudunuzun besin maddelerini emme ve enfeksiyonla mücadele etme yeteneğini destekleyen bakterilerdir. Tüm bağışıklık sisteminizin yüzde 80’i sindirim sisteminizde olduğundan, probiyotikler bağışıklık sağlığınız için çok önemlidir. Birden fazla çalışma, probiyotiklerin sepsisi savuşturmak için uzun bir yol kat edebileceğini göstermektedir. Bu özellikle sepsis geliştirme riski taşıyan bebekler için geçerlidir. Pediatri ve Neonatolojide yayınlanan bir çalışma, probiyotik takviyelerin kandida kolonizasyonu riskini azaltabildiğini ve erken doğmuş yenidoğanlarda invazif fungal sepsisi önlemeye yardımcı olduğunu göstermiştir.
Homeopati
Bilimsel çalışmalar homeopatinin sepsise karşı mücadelede yardımcı olabileceğini göstermiştir. 2005 yılında yayınlanan bir çalışmada, homeopati’nin ağır sepsis hastası olan kritik hastaların uzun dönem sonuçları üzerinde bir etkisi olup olmadığı araştırılmıştır. Araştırmacılar 70 şiddetli sepsis hastasının yoğun bakımda kaldıkları süre boyunca her on iki saatte bir homeopatik tedavi veya plasebo aldılar. Her seferinde verilen homeopatik tedavi, 200c gücünde beş globül idi. Araştırmacılar 30 ve 180 gün sonra sağkalımı değerlendirdi. 30 gün sonra homeopati lehine istatistiksel olarak anlamlı bir sağkalım gidişatı vardı. 180 gün sonra, yan etki olmaksızın homeopati hastalarında sağkalım istatistiksel olarak anlamlı derecede daha yüksekti. Araştırmacılar, homeopati özellikle şiddetli septik hastalar için yararlı bir ek tedavi olabileceği sonucuna varmışlardır.
Propolis
“Arı tutkalı” olarak da bilinen Propolis, bal arılarının ürettiği ve kovanlarındaki boşlukları doldurmak için kullanılan reçine benzeri bir karışımdır. Bir hayvan çalışmasında, propolis türevlerinin septik şokun önlenmesi ve tedavisinde yardımcı olabilecek ümit vaat eden bir doğal madde olduğu bulunmuştur. Propolis doğal bir takviye olarak mevcuttur.
Çinko ve Selenyum
Bağışıklık fonksiyonuna gelince, çinko ve selenyum kesinlikle gereklidir. Bu yaşamsal besin maddelerinin birinde veya her ikisinde de düşük olmak bağışıklığı tehlikeye atabilir. O zaman enfeksiyon için daha çok risk altındasınız. Bugüne kadar yapılan çalışmalar, sepsisin önlenmesinde ve tedavi edilmesinde terapötik bir rol oynayan çinko ve selenyum takviyesine işaret etmektedir. Çinko açısından zengin gıdalar ve selenyum açısından zengin yiyecekleri günlük olarak almak bağışıklık sisteminizi güçlü tutmanıza yardımcı olabilir.
Önlemler
Sepsisin tıbbi bir acil durum olduğunu hatırlamak çok önemlidir. Özellikle enfeksiyon hızla yayılabildiğinden dolayı her saniye çok önemlidir. Sepsisin tek bir semptomu yoktur, ancak semptomların bir kombinasyonu vardır. Özellikle de başka bir enfeksiyonunuz varsa, eğer sizde sepsis olduğundan şüpheleniyorsanız hemen tıbbi yardım alın. Herhangi bir doğal tedaviye başlamadan veya geleneksel tedavileri doğal tedavilerle birleştirmeden önce mutlaka doktorunuza danışmalısınız.
Facebook | Twitter | Instagram | Pinterest | Youtube
The post Sepsis Nedir? Sepsis Belirtileri ve Doğal Çözümleri! appeared first on DustyLips.com.
Kaynak: https://ift.tt/2MAFMu4
0 notes
Text
Ev İlaçları
Ev İlaçları Bu kitap, uluslararası konu literatüründen özenle yararlanılarak yazıldı. Yazar bu son kitabında, hastalıkları herkesin anlayabileceği bir dille tanıtıp, pratik tedavi yöntemlerini ve de sağlıklı bir yaşam için alınması gereken önemleri açıklıyor.
Önerilen şifalı bitkiler, sebzeler ve meyveler, homeopatik ilaçlar, nokta masajları, beden hareketleri ve hafif sporlar sayesinde rahatsızlıklarınızdan nasıl kurtulabileceğinizi kolayca öğrenebileceksiniz. Mutfağınızda ne kadar çok ev ilacı elinizin altında olduğu halde, basit rahatsızlıklarda bile nasıl olup da eczacılık ilaçları kullanabildiğinize hayret etmekten kendinizi alamayacaksınız.
Bu kitap size ayrıca, bedeninizin kusursuz işleyişini doğal yöntemlerle nasıl destekleyebileceğinizi öğretecek ve bu mükemmel işleyişin farkına varmanıza yardımcı olacaktır.
Doğayı yeniden keşfedecek ve onun size sunduğu sağlıklı yaşam sayesinde mutluluğun tadına tam anlamıyla varabileceksiniz.
Ev İlaçları
0 notes
Text
Ağrı ve inflamasyon ve ilişkili semptomlar için en iyi Homeopatik Telafiler
Uzmanlar, ağrı ve inflamasyon için en iyi Homeopatik ilaçlar arasında olarak Rhus toksin rütbesi ve böylece bu ilk tartışmak. Bu ilacın kullanımı için endikasyonlar eklem ağrıları daha kötüye sonra dinlenmek ve onlar kademeli olarak yürüyüş veya hareket aşağıdaki kurtarabilirsiniz. Eklem ağrıları için birkaç Homeopatik ilaçlar rağmen bu semptomları kapsayan bu Rhus Toksikoloji ile karşılaştırıldığında daha iyi bir başka ilaç yoktur.
        Bryonia aslan
Uzmanlar bu toksin Rhus sonra ikinci eklem ağrıları için homeopatik bir çözüm olarak rütbe. Bu ilaç daha fazla zaman ağrıları hareket tarafından yükseltilmiş olsun ve bir dinlenme sahip tarafından rahatladım olsun belirlenir. Bu eklemlerin eklem yüzeyleri yıpranmış ve şişmiş var ostearthritis ilişkili ağrıları oldukça ayırt edicidir. Bryonia aynı zamanda eklemlerin kırmızımsı sıcak şişme sonuçlanan hakkında şişme 's kullanımı yapılır.
Ağrı ve inflamasyon için diğer üst Homeopatik ilaçlar
Sonraki rütbe eklem ağrıları için diğer büyük Homeopatik Telafiler
Ledum PAL, Causticum, Actea spicata, Chinum Sulph, Pulsatilla, Phytolacca ve Colchicum.
Ledum PAL öncelikle gut olarak belirtilir ve aynı zamanda şiş ve sıcak olan dakika eklemlerde hassasiyet için daha fazla kullanım yapılır.
Causticum sıcaklık tarafından rahatlatan ekstremitelerde akut yırtılma hassasiyeti her zaman belirtilir.
Her eklem acı ile vücut boyunca akut ağrı için belirtilen.
Actea spicata biri bilek eklem karıştığında çok işlevseldir. Bu ilacın kullanımı için anahtar endikasyonları bir el ve bilek minyatür eklemlerde Romatizmal ağrı vardır.
Chinum Sulph, şiddetli eklem romatizmasının ani bir başlaması için belirtilir
Pulsatilla ağırlıklı olarak ağrı kayması eklemlerin ağrı için birinci sınıf bir homeopatik çözümdür.
Phytolacca eklem yarası değiştirme için başka bir birinci sınıf ilaçtır.
Colchicum romatoid artrit akut ağrıları için büyük bir homeopatik çözümdür.
Ağrı ve inflamasyon ve ilişkili semptomlar için en iyi Homeopatik Telafiler
0 notes
Text
Agrohomeopati - Doğal ve Sürdürülebilir Tarımın Geleceği
Agrohomeopati - Doğal ve Sürdürülebilir Tarımın Geleceği
Tumblr media
#AgrohomeopatiDanışmanlık, #AgrohomeopatiDeneyimleri, #AgrohomeopatiEğitimi, #AgrohomeopatiIlaçları, #AgrohomeopatiKullanımı, #AgrohomeopatiNedir, #AgrohomeopatiPratikleri, #AgrohomeopatiUygulamaları, #AgrohomeopatiYöntemi, #BitkiBüyümesiniTeşvikEtmekIçinAgrohomeopati, #BitkiHastalıklarıVeAgrohomeopati, #Remedy, #ToprakSağlığıVeAgrohomeopati https://is.gd/gT7wrZ https://www.tibbivearomatikbitkiler.com/blog/agrohomeopati-dogal-ve-surdurulebilir-tarimin-gelecegi/
Agrohomeopati, homeopati prensiplerinin tarım ve bitki yetiştirme uygulamalarına uygulanmasıdır. Homeopati, benzerin benzerle tedavi prensibine dayanan bir alternatif tıp yöntemidir. Agrohomeopati ise bitki hastalıklarının ve zararlıların kontrol edilmesi, bitki büyümesinin teşvik edilmesi ve toprak verimliliğinin artırılması gibi tarımsal konularda homeopati prensiplerinin kullanılmasını içerir. Bitkileri güçlendirmek ve doğal dirençlerini artırmak için bitkisel preparatlar kullanır. Bu preparatlar, homeopatik ilaçlar olarak adlandırılan düşük konsantrasyonlarda bitki materyalleri, mineraller ve diğer maddeler içerir. Bu ilaçlar bitkilerin büyüme döngüsüne, hastalık ve zararlılara karşı direncine, besin alımına ve toprak sağlığına etki edebilir.
Kimyasal ilaçların kullanımını azaltmayı hedefleyen organik tarım uygulamalarının bir parçası olarak ortaya çıkmıştır. Bitkilerin doğal savunma sistemini güçlendirmek, zararlıları engellemek veya kontrol etmek için bitkilerle uyumlu ve çevre dostu yöntemler sunmayı amaçlar.
Ancak agrohomeopatinin etkinliği ve bilimsel temeli hala tartışmalıdır. Bazı araştırmalar olumlu sonuçlar gösterirken, diğerleri etkinliği konusunda çelişkili sonuçlar elde etmiştir. Bu nedenle, agrohomeopatiyi uygulamadan önce, yerel yetkililerin yönergelerini takip etmek ve tarım uzmanlarından danışmanlık almak önemlidir.
Agrohomeopati Keşfi
Agrohomeopati, Dr. Vaikunthanath Das Kaviraj tarafından keşfedilmiştir. Dr. Kaviraj, Hintli bir veteriner hekim ve homeopatisttir. Agrohomeopati yöntemini, homeopatinin prensiplerini bitkiler ve tarım üzerinde uygulayarak bitki hastalıklarının tedavisinde ve bitki büyümesinin teşvikinde etkili bir yaklaşım geliştirmiştir. Dr. Kaviraj’ın çalışmaları, agrohomeopatinin tarım uygulamalarında alternatif bir yöntem olarak benimsenmesine ve dünya genelinde ilgi görmesine katkıda bulunmuştur.
Agrohomeopati uygulamasında, bitki hastalıklarının tedavi edilmesi ve bitki büyümesinin teşvik edilmesi için çeşitli homeopatik remedyler kullanılır. Bu remedyler bitki hastalıklarına, zararlılara veya diğer stres faktörlerine karşı koruma sağlamak ve bitki büyümesini teşvik etmek amacıyla kullanılır.
İşte bazı örnekler:
Calendula officinalis (Aynısefa): Mantar hastalıklarına karşı koruma sağlar.
Arnica montana (Dağ arnikası): Bitkilerin travma ve yaralanmalardan kaynaklanan stresle başa çıkmasına yardımcı olur.
Bellis perennis (Çimenpapatya): Bitkilerin kök gelişimini teşvik eder.
Hypericum perforatum (Sarı kantaron): Zararlı böceklerin ve bitkilerin stres kaynaklı zararlarının tedavisine yardımcı olur.
Silicea terra (Silika): Bitkilerin dayanıklılığını artırır ve toprak yapısını iyileştirir.
Phosphorus (Fosfor): Bitkilerin kök gelişimini teşvik eder ve bitki büyümesini uyarır.
Sulphur (Sülfür): Toprağın pH dengesini düzenler ve bitkilerin besin emilimini iyileştirir.
  Bu örnekler, yaygın olarak kullanılan remediye örneklerdir. Uygulanacak remedyler, bitkinin spesifik ihtiyaçlarına ve hastalık veya zararlı durumuna bağlı olarak belirlenir.
Agrohomeopati Uzmanı Nasıl Olunur ?
Homeopati Eğitimi: Agrohomeopati uzmanı olmak için öncelikle homeopati eğitimi almanız gerekmektedir. Homeopati alanında geçerli bir eğitim programına katılmanız ve homeopati prensipleri, ilaçların kullanımı ve hastalık tedavisi gibi konularda temel bilgi edinmeniz önemlidir.
Agrohomeopati Eğitimi: Homeopati eğitimini tamamladıktan sonra agrohomeopatiye özgü bir eğitim programı almanız gerekmektedir.  Uygulamaları, bitki hastalıklarıyla başa çıkmak, bitki büyümesini teşvik etmek ve toprak sağlığını iyileştirmek gibi konuları içermektedir. Bu alanda uzmanlaşmak için eğitimini tamamlamanız önemlidir.
Deneyim Kazanma: Agrohomeopati uzmanı olmak için pratik deneyim kazanmanız da önemlidir. Eğitim sürecinde pratik uygulamalar yaparak, bitki hastalıklarının tedavisi, bitki büyümesinin teşviki ve toprak sağlığının iyileştirilmesi konularında deneyim edinmelisiniz. Bu, gerçek dünya uygulamaları ve saha çalışmaları yoluyla elde edilebilir.
Sürekli Eğitim: Agrohomeopati alanındaki gelişmeleri takip etmek ve bilginizi güncel tutmak için sürekli eğitime devam etmeniz önemlidir. Yeni araştırmaları, yenilikleri ve en iyi uygulama yöntemlerini takip etmek, uzmanlığınızı geliştirmenize yardımcı olacaktır.
Uygulama ve Danışmanlık: Agrohomeopati uzmanı olarak, bitki hastalıklarının tedavisi, bitki büyümesinin teşviki ve toprak sağlığının iyileştirilmesi konularında danışmanlık yapabilirsiniz. Bu alanla ilgilenen çiftçilere, bahçe sahiplerine veya tarım sektöründe çalışanlara rehberlik edebilir ve uygulamalarını gerçekleştirebilirsiniz.
  Agrohomeopati uzmanı olmak için homeopati eğitimi almak, agrohomeopati eğitimi tamamlamak, deneyim kazanmak ve sürekli eğitimi sürdürmek önemlidir. Bu şekilde agrohomeopati alanında uzmanlaşabilir ve uygulama yapabilirsiniz.
0 notes
varligadogmak · 6 years
Text
HOMEOPATİ NEDİR? Homeopati özünde bir enerji çalışmasıdır. 250 yıl kadar önce Hahnemann adlı bir Alman doktor tarafından geliştirilmiş ve ilkeleri belirlenmiştir. Hahnemann, alışılagelmiş tıbbi tedavilerin aksine bir şifa yönteminin hastaya hiçbir zarar vermeden uygulanması ve yan etkilerinin olmaması gerektiğini, tedavinin mümkün olduğunca kısa ve etkili olmasını savunmuştur. Homeopati, yalnızca fiziksel sağlığa değil, duygusal, zihinsel ve ruhsal şifa alanlarına da etkili olduğu için bu özellikleri yerine getirir. Bütün düzeylerde optimal denge sağlar. Homeopati, herkesin biricik kendine özgü bir sağlık durumu olduğuna inanır ve doğadaki benzer prensipleri, özel biçimlendirilmiş remediler yoluyla kullanarak en eski  yöntemler yardımıyla bedende uyumu ve dengeyi tekrar kurar. Homeopati Belirtileri Bastıran Değil Kaynağa inen Bir Yöntemdir Homeopati, homeos (benzer) ve pathos (hastalık) kelimelerinin birleşmesinden oluşmaktadır. Remediler (tedavi için kullanılan karışımlar) sağlam kişilerde oluşturdukları semptom tablosu için hastalıklarda şifa aracı olurlar. Hastalık belirtisi olarak gördüğümüz şeyler aslında hastalıkla savaşan bedenin yarattığı değişikliklerdir. Geleneksel tıp bir hastalık tablosundaki bu belirtilerin tümüne bir hastalık adı koyarken (teşhisten tedaviye giderken) homeopati bu belirtileri olduğu gibi alır, herkesin kendine özgü bedeninin savunma belirtileri olarak.. Hastalığın başka bir düzlemde olduğunu savunur, çünkü klasik tıpta da belirtileri tedavi etmekle hastalığı tedavi edemediğimizi görüyoruz, Şeker hastalığında, yüksek tansiyonda olduğu gibi.. Bu hastalar ömür boyu tansiyonlarını ve şekerlerini düşüren ilaçlar kullansalar ve tansiyonları ve şekerleri hep normal olsa bile sonunda bu hastalıkların komplikasyonları sayılabilecek şeylerden ölmektedirler-böbrek yetmezliği, kalp enfarktüsü, beyin kanaması gibi. Bu ve benzeri durumlar belirtilerin ortadan kaldırılmasının hastalığın tedavi edilmesiyle aynı anlama gelmediğini hatta belirtilerin bastırılmasının başka düzlemlerde daha fazla komplikasyonun ortaya çıkmasına yol açtığını göstermektedir. Homeopati, maddelerin enerji verici özelliklerinden faydalanarak vücudun iyileşme ve savunma sistemlerini güçlendirir. Homeopatik remediler, tümüyle doğal maddeleri esas alarak hazırlanır (bitkiler, mineraller, organik ürünler, doku ekstreleri) ve bu maddelerin etkisi enerji ile çoğaltılır. Her madde o bireye özgü bir ��belirtiler” bütününe etki eder.
Dr.Mohammed Shafi
0 notes
yagmurweb · 3 years
Text
Yaşam Gücü - Dynamis
Yaşam Gücü – Dynamis
Homeopatiyi eşsiz yapan, anlamlı kılan en önemli özellik “Yaşam Gücüdür.” Yaşam gücü (dynamis olarak da adlandırılır), organizmadaki düzenleyici süreçleri, yani hem maddi hem de süptil seviyeyi içeren, Hahnemann tarafından tasarlanan bütünsel, dinamik bir modeldir. Hahnemann buna daha önce de belirtildiği gibi “yaşam gücü” adını verir ve tanımlar. Dinamik, enerjik ve ruh benzeri bir güç…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
soruccom-blog · 7 years
Text
Homeopathic-homeopatik nedir?
Homeopatik tıp, büyük miktarlarda sağlıklı insanlarda hastalığa neden olabilecek güçlendirilmiş maddelerin kullanılmasının vücudun kendisini iyileştirmesine izin vermesine ya da canlandırmasına teorisine dayanan bir alternatif tıp sistemidir. Homeopatik ilaçlar genellikle bitkilerden ve minerallerden yapılır ve çok çeşitli hastalıkları tedavi etmek için kullanılırlar.
Gıda ve İlaç İdaresi,…
View On WordPress
0 notes
alternatif-tip · 7 years
Link
Himalaya Tuzu ve Sofra Tuzu (Rafine Tuz) arasında ki fark Son 30-40 yıldır, üç büyük beyaz tehlike diye tuz, şeker ve beyaz un’dan bahsedilmektedir.Bunlardan beyaz şeker ve beyaz un hakkında söylenenler doğrudur, çünkü her ikisinin de doğal özelikleri bozulmuştur ve artık doğal değillerdir. Peygamberimiz “Ya Ali yemekten önce ve yemekten sonra bir miktar tuz seni 70 tür Hastalığa karşı korur” buyurmuştur Peygamber Efendimiz beyaz un mamullerini kullanmamış ve kullanımını yasaklamış.. Osmanlının son dönemine kadarda Müslümanlar beyaz un mamulleri kullanmamışlardır. Beyaz unda vitamin ve minerallerin bazıları ya tamamen yoktur veya oldukça azdır, çünkü kepekle birlikte en önem lifli kısmı hayvan yemi olarak kullanılır. Beyaz un: Kepekli un sağlıklıdır, çünkü buğdaydaki mineral, vitamin, enzim ve amino asitler kabuğundadır. Kepeğin atılması ile birlikte bütün vitamin, mineral, enzim ve aminoasitler de yok olur ve bu nedenle beyaz un besleyici değildir. (geniş bilgi için buğdaya bak.!) Beyaz un’la beslenen insanlarda sindirim rahatsızlıklar, deri hastalıkları, immün zafiyeti, cinsel güçsüzlük gibi birçok hastalık ortaya çıkar. Çünkü vücutta vitamin, mineral, aminoasit ve enzim yetersizliği ortaya çıkar. Bu vitamin, mineral, enzim ve amino asit yetersizliği haplarla kısa bir süre alınarak karşılanabilir, fakat uzun süre kullanılırsa bağırsaklar tembelleşir. Bilindiği gibi bağırsaklardaki faydalı bakteriler K ve B12-Vitaminleri gibi karmaşık vitaminler üretirler ki bilindiği gibi bunları lifli besinlerden üretirler. faydalı bakteriler kendileri için ürettikleri bu vitaminlerin çok azını kendileri kullanırlar ve geri kalanı vücut tarafından değerlendirilir. Arılarda bal kendileri için üretirler ama çok azını kendileri tüketirken asil ana kısmını insanlar tüketir. Beyaz şeker: Şekerin kullanılması ise çok yenidir. Şekerin doğal, yani birleşiminde vitamin mineral ve enzim içerdiğinden zararı pek yoktur. örneğin eskiden kullanılan Turhal şekeri veya esmer şeker normaldir. Eskiden tatlandırıcı olarak bal ve pekmez kullanılırdı. Şeker pancarından elde edilen şeker İlk zamanlar doğalken sürekli yeni metotların geliştirilmesi ile şimdi beyaz şeker hiç vitamin mineral, enzim ve amino asit içermez ve en önemli kısmı hayvan yemi yapımında kullanılır. Buda kandaki şekerin aniden yükselmesine sebep olur, çünkü vitamin, mineral, enzim, ve amino asit içermediğinden hızlı geçim olur. şeker kanda yükselirken bu şekeri hücreye taşıyacak olan insulini yeterince salgılanması nedeniyle zamanla şeker hastalığı ortaya çıkabilir. Bu nedenle doğal şeker kullanılmalıdır. Tuz nedir? Peygamber efendimizin tavsiye ettiği tuz doğal tuzdur, günümüzde içerizine bir çok kimyasal katkı maddesi katılan toksik madde gibi etki yapan rafie Tuz (Sofra tuzu) kastedilmemektedir.Tuz sodyum ve klor elementlerinden oluşur ve 1 gram tuzun suda çözülmesi ile 0,6 gramı klor iyonu ve 0,4 gram sodyum iyonu ortaya çıkar. Yetişkin bir insanın vücudunda 100 gram sodyum ve 77 gram klor bulunur.Normal olrak bu şekilde olması gereken Rafine tuza alimünyum ve titan gibi vücudumuz için zehirli yabancı maddeler katılmakta ve bu yabancı maddeler tuza beyaz bir renk ve kayganlık vermektedir. sodyum iyonu vücudun ozmotik (gelişen) yapısında çok önemli rol oynar. Yani hücrelere besleyici maddenin (vitamin, mineral, enzim, amino asit ve glikoz gibi) girişi ve hücrelerdeki artık maddelerin dışarı çıkarılmasında, kısaca taşınmasında rol oynar. Ayrıca sinir ve kaslarda uyarıları iletmede rol oynar. Sodyum-potasyumla birlikte hücrelere giriş ve çıkışları kontrol ederler.Fakat Tuz doğal olarak 84 çeşit diğer elementlerle birlikte değilde sadece rafine olarak alınırsa bunu vücudumuz toksik madde olarak algılar ve atmaya çalışır. Klor iyonunun yetersizliği kanın pH-Değerinin asitleşmesine buda asi doza sebep olur, asi dozsa çok tehlikeli bir durumdur. Asidiz böbrek zafiyeti, akciğer iltihaplanması, aşırı kusma ve ishale sebep olur. Klor bilindiği gibi şehirlerin su şebekesine katılır, (çünkü klor mikroplan öldürür. Klor aynı şekilde bağırsaklardaki zararlı bakterilere ve bunların ürettiği zehirli gaz ve zehirli alkolleri zararsız hale getirir. Rafine Tuz tansiyonu yükseltir, şayet kişi daha önce böbrek iltihaplanması geçirmiş ve bu iltihaplanma kronikleşmişse, bu ağrı vermez. Kişi kronik böbrek ağrılarını unutur, fakat böbrekler kronik iltihaplı olması nedeniyle sodyumlu birleşikleri süzemez.Böylece kanda sıvı oranı artar ve buda yüksek tansiyona sebep olur. Örneğin sodyum (Na+) ve karbonik asit (HCO3-) birleşerek sodyum hidrojen karbonat (NaHCOS) oluşur ve bu dışarı atılamaz ve yüksek tansiyon problemi çıkar.Himalaya Tuzunda böyle bir durum olmaz. Arteryo skleroz: Yüksek tansiyona genellikle arteriyo skleroz (damarların yağlanması, daralması ve sertleşmesi) nedeniyle ortaya çıkar. Buda genellikle aşırı et, peynir, yumurta ve mamullerini yeme, alkol ve sigara içme nedeniyle olur.Sofra Tuzu damarların sertleşmesine seebp olur himalaya tuzu bunu önler. Az tuz alındığında mineral yetersizliği nedeniyle aritmi (kalp ritim bozukluğu), yorgunluk, baş ağrısı ve bayılma gibi rahatsızlıklar ortaya çıkar. Yüksek tansiyona karşı alınan ilaçlar (antihipertensif) üreyi artırır, trigliserid, kolesterol ve şeker metabolizmasını bozar, kan akışını yavaşlatır ve buda yüksek tansiyona sebep olur. Diyet tuzu: Diyet tuzu adı ile üretilen sodyumsuz yeni tuz: potasyum, magnezyum, kalsiyum ve bir düzine organik asit içermektedir. Potasyum, sodyumundan daha zararlıdır ve ayrıca acı bir tadı vardır. Potasyum besinlerde yeterince mevcut olup ayrıca ekstra almaya gerekte yoktur. Ayrıca ekstra potasyum alındığında sodyumun karşıtı (antigonistik) olduğundan hücrelerdeki transport işlemi de negatif etkilenir. Hücrelere besleyici maddeler girer ve artık maddeler dışarı çıkar ve bu sodyum-potasyum dengesi ile olur. Sodyum-Potasyum dengesi: Denge bozulursa hücrelerdeki artık madde dışarı atılmazsa hücreler çöp hücreye dönüşür. Bilindiği gibi psikolojisi bozuk bazı insanlar evdeki çöpü dışarı atmadığı gibi dışarıdaki çöpü evlerine çekerler ve bu çöp yığını bütün çevreye hastalık yayan mikrop yuvasına dönüşür. iste hücrelerde böyle olabilir ve o zaman kişi hemen kolay hastalanır ve hastalıklardan da kolay kolay kurtulamaz. Araştırmalar: 1-) New York’tan Prof. Dr. Michael A. Aldermann Amsterdam’da yaptığı konferansta 1400 kişi üzerinde yaptığı araştırmada az tuz alanların, çok tuz alanlara göre% 20 oranında daha çok kalp krizine yakalandıklarını tespit etmişti. (Nhp. 7.2001.1072) 2-) Dünyada en çok tuz kullanan millet olarak bilinen Japonların diğer milletlere göre daha sağlıklı ve uzun ömürlü oldukları bilinmektedir. 3-) Prof. Dr. K. Stupe (Kassenarzt 4.1997) az tuz alan yaşlılar üzeride araştırmalar yapmıştır. Bu araştırmalar sonucu yaşlılarda konsantrasyon zafiyeti, algılama zafiyeti, hafıza zafiyeti görüldüğünü tespit etmişlerdir. Hatta yaz aylarında yeterince tuz ve su almayanlarda colapsüs (kan dolaşımının durması) sebep olduğunu tespit etmiştir. (Nhp. 7.2001.1072) 4-) Gelişme çağındaki çocukların az tuz alması halinde gelişme anormallikleri, yorgunluk, baş ağrısı, okulda anlamama, zorlanmalarda nefes darlığı, deri hastalıkları ve erken yaşlarda yüksek tansiyon gibi rahatsızlıklara, sebep olur. (Nhp. 7.2001.1072) 5-) Remscheid’dan Prof. Dr. H. Kaulhausen Bayreuth’e eğitim seminerinde hamile bayanların tuz ve su alımını azaltmaları halinde hamilelikleri üzerinde kötü etkilere sebep olabileceğini beyan etmiştir. (NM.10.95.44) 6-) New York’tan Prof. Dr. A. Aldermann ve ekibi 1900 erkek ve 1000 bayan üzerinde 4 yıl süren bir araştırma yapmıştır. Bu araştırmalarda az tuz alanların çok tuz alanlara göre daha fazla kalp krizi görüldüğünü tespit etmiştir. (GM.7-8.1996.37) Tecrübelerim: Larenjit (gırtlak iltihaplanması): Örneğin oğlum Muhammed Şamil 3 yaşında pseudokrup’a (larenjit, gırtlak İLTİHAPLANMASI) yakalandı ve Frankfurt Üniversitesi çocuk kliniğinde Hastalığa virüsler neden oluyor bakteriler değil, bu nedenle antibiyotikler etki yapmaz sadece tuzlu su ile Enhelesyon yapabiliriz dediler. Bende evde tuzda suda yeterince var o halde çocuğu eve götürebilirim dedim ve çocuğa tuzlu su ile Enhelesyon biraz yardımcı oluyor ve birkaç saat sonra rahatsızlıkları yeniden azıyordu onu özel bir homeopatik ilaçla tedavi ettim. Norodermatoz: Ahmet beyde besin alerjisi nedeniyle iki dirsek boynunda da kaşıntılı, kabarcıklı, alerjik ekzem (Nörodermatoz) oluşmuş.Himalaya Tuz’nun faydaları ona analatım ve kullanmasını tavsiye ettim. Yemekten önce içeceği her bardak suya bir tatlı kaşığı içebilirse bir yemek kaşığı sole (250 gr.himalaya tuzu 750 ml suda çözülerek sole hazırlanır) katmasını söyledim.Ahmet beyin atopik ekzemi (Nörodermatoz) bir hafta içinde azaldı ve 4 hatta içinde iyileşti. (15.10.10) İbrahim Gökçek Himalaya Tuzu: Tuz’un zararlarından bahsedilirken faydasından bahsetmek kimsenin aklına gelmez. Tuz aslında çok faydalıdır. Sofra tuzu doğada, denizlerde çözünmüş halde, kaya tuzu şeklinde ve kurumuş iç denizlerin yataklarında bulunur. Ve bu ilk saf haliyle içeriğinde pek çok mineral ve faydalı elementler barındırır. Tuz, tarih boyunca tatlandırıcı ve koruyucu olarak kullanılsa da onun asıl önemi, insan bedeninin içerisindeki sıvıları dengeleyici özelliğinden kaynaklanıyor. Su vücuttaki sıvı dengesini, pH kontrolünü sağlar, sinir sistemi üzerindeki iletişimi sağlar. Gerekli miktarda su aldığımız durumlarda bile, tuz eksikliğinden dolayı vücudumuzdaki su miktarı tehlikeli bir şekilde normalin altına inebilir.Günümüzün tuzları yalnızca sodyum ve klor Tuzu zararlı hale getiren sofraya gelişine kadarki işlenme sürecidir. Tuzun formunun ne olduğu çok önemlidir. Günümüzde kullanılan sofra tuzu rafine edilerek içindeki birçok mineralden arındırılmıştır. Yani yemek tuzu, kimyada sodyum klorür (NaCl) ismiyle bilinen beyaz kristal yapılı bir bileşiktir. Bu iki mineral de tek başlarına yoğun olarak alındığında tansiyonu yükseltir ve dehidrasyon olabilir. Rafine sofra tuzlarının çok fazla işlemden geçirilmiş ve ısıyla kurutulmuş olması pek çok sağlık sorununa neden olabilir. ‘Tuz’un en iyileri Tuz için kullanılabilecek en iyi alternatifler işlenmemiş deniz ve kaya tuzlarıdır. Bunların arasında kirlenmeye uğramamış olanlar ise Himalaya tuzu ve Kelt deniz tuzudur. Bunlar denizlerin mineral kombinasyonunu taşırlar ve bu kombinasyon bedenin mineral kombinasyonuna çok yakındır. En iyi tuz alımı besinler aracılığı ile gerçekleşir.Deniz yosunu son derece iyi bir tuz kaynağıdır, içindeki birçok mineral bedenimiz tarafından kolaylıkla alınabilir. Ne kadar tuza ihtiyaç var? Erişkin bir insanın günlük tuz ihtiyacı 6-8 gram kadardır. Ancak sıcak havalarda ya da ağır fiziksel çalışma şartlarında bu miktar 10 grama kadar çıkabilir. İhtiyaç duyduğumuz tuz, günlük besinlerimizde zaten mevcuttur. Oysa yapılan araştırmalara göre bir insan günde 15 gramdan fazla tuz tüketiyor. Tuz tüketiminin düzenli olarak artması, nefrit (böbrek iltihabı), yüksek tansiyon ve damar sertliği gibi hastalıkları da beraberinde getiriyor. Himalaya deniz tuzunun faydaları Himalaya tuzu doğadaki en saf tuz olarak bilinir. 250 milyon yıl önceki denizlerin güneşttu kurumasıyla oluşmuş tuz havzalarından alınan bu tuz bedenimizde bulunan tüm elementleri içermesinin yanı sıra yeryüzünde bulunan elementlerden 84 ayrı minerali de bünyesinde barındırır. Vücut hücrelerinim iç sıvı dengesinin ve sinir sisteminin elektriksel faaliyetini destekler. Himalaya tuzunun fiyatına gelince piyasada 250-500 gr. paketlerde satılır 15 tl den başlar 40-50 tl ye kadar fiyatlara bulabilirsiniz. SÜREKLİ  İÇİLEN  KRİSTAL  TUZLU   SU  KÜRÜNÜN,  ŞU FAYDALARI GÖRÜLMÜŞTÜR **  Vücudun  asit  baz  dengesini  olumlu  etkiler. **  Dolaşım  sistemi  ve   organları olumlu  etkiler. **  Kan basıncının  dengelenmesine  yardımcı olur. **  Vücutta  biriken  toksinlerin  ve  ağır  metallerin  dışarı  atılmasına  yardımcı  olur. İNSAN   NORMAL  KOŞULLARDA    SAĞLIKLI    DOĞAR..   SAĞLIĞINI   KORUMAK  İÇİN   GÜNDE    2.5 lt    A  KRİSTAL  TUZLU  SU    İÇMELİDİR DÜZENLİ KULLANIMLA ŞU  RAHATSIZLIKLARIN  TEDAVİSİNDE YARDIMCI  OLUR ** YÜKSEK  TANSİYON (beyin  kanaması,kalp  krizi ,felç, v.s. rahatsızlıklara  sebep olur.) ** KİLO kontrolü ** DEPRESYON  (Lityum'la) ** STRES (Seretonin salgısını sağlamaya  yardımcı olur.) ** BÖBREK TAŞLARININ ve KUMLARININ. ERİMESİNE ** KALP RİTMİNİ DÜZENLEME ve  KALP  DAMAR  HASTALIKLARI ** MİGREN, ** KEMİK ERİMESİ (Osteoporoz) ** GUT hastalığına ** KİREÇLENME  ve  ROMATİZMAYA ** KANSERLİ  HÜCRELERİN  OLUŞUMUNU   ÖNLEMEYE  ve  TEDAVİSİNE yardımcı olur. ** UYKU düzeni sağlar. ** DİABET (ŞEKER) hastalığına ** ALZHEİMER(Rafineri tuza konan Aliminyumlu katkı maddeler ALZHEİMER hastalığa yol açar.) ** ASTIM ve ALERJİYE (1 litre suya 2 çay kaşığı SOLE katılıp her gün 10 dakika buharında durularak  tedaviye  yardımcı olur. ) ** KASLARDAKİ  güç  kaybına ** YAŞLANMAYI   GECİKTİRİR. ** MAKSİMUM  ENERJİ kaynağı olduğundan YORGUNLUĞA  karşı, KRAMP ve ADELE   ağrılarının  giderilmesine   yardımcı olur. ** HAFIZA, UNUTKANLIK  İLE  İLGİLİ  SORUNLARDA ** SEDEF, EGZAMA, SİĞİL gibi cilt rahatsızlıklarına, ** AKNE ve UÇUKTA (Sole %26 lık  tuzlu sudan siğil, uçuk ve akneye sürülür ve zamanla iyileşmeye   yardımcı  olur.) ** CİLT LEKELERİ ve ÇİLLERE tuzlu sudan ( SOLE ) akşam yatmadan sürüp üstüne kreminizi sürdüğünüzde zamanla pürüzsüz ve parlak bir cilt oluşumuna yardımcı  olur.. 84 MİNERALLİ  A  KRİSTAL   TUZUN    KULLANILMASI Kristal tuz cam bir kavanoza konur, üzerini kapatacak kadar su eklenir ve bu karışım   erimeyecek  seviyeye   geldiğinde   %26 lık doymuşluğa ulaşır. Bu kristal tuzlu eriyik su=SOLE dir  ve  artık  kullanıma  hazırdır.. A  KRİSTAL tuz + Su = SOLE = SIVI GÜNEŞ  olarak adlanılır. ÇÜNKÜ  256  MİLYON  YIL  önceki temiz denizler  o  dönemin  ekolojik koşullarının etkisi  ile  aşırı Güneş  ışınlarıyla  kurumuş  ve  bu güneş  enerjisini    içinde  hapsetmiştir. SOLE Yİ,  TUZ   KULLANMANIZ   GEREKEN  TÜM   GIDALARDA  kullanabilirsiniz. Ayrıca tuzlukta öğüterek yemeklerinizde de gönül rahatlığı ile  kullanabilirsiniz. YÜKSEK  TANSİYON  HASTALARININ   KULLANIM  ŞEKLİ Günlük tüketmemiz gereken ortalama 2,5lt. (bünyeye göre artabilir) suya ilk hafta        1 çay  kaşığı SOLE =  A  KRİSTAL  TUZ + SU eriyik   katarak  içilecek.  İkinci  hafta     2.5 lt. içeceğiniz suya 2 çay kaşığı SOLE katılır ve düzenli içilmelidir. Vücudumuzun ihtiyacı olan  SU   ve   MİNERALLER  hücreler  tarafından  yeterince  alındığından hücrelerin  kuraklığı giderilecek ve zamanla yüksek tansiyonun  tedavisine yardımcı olur. A Kristal tuzsuz su içildiğinde vücudun doğal minerallerini  eksilterek,  vücut  hücrelerine   girmeden  süzgeçten  geçer  gibi  vücuttan  çıkıp  gider. Bu  nedenle  kristal  tuzlu su içmeliyiz. DİĞER  SAĞLIK  PROBLEMLERİNDE  ve  SAĞLIKLI  İNSANLARDA  KULLANIM  ŞEKLİ : Günlük  içmemiz  gereken  2.5 lt.  SUYA  1  ÇORBA  KAŞIĞI  SOLE katılmalıdır. Bu    ENERJİ  ve  YAŞAM  KAYNAĞI  suyu  sabah aç karına, yemeklerden  yarım saat önce ve 1 saat sonra, 1'er bardak  içmelidir. Yemeklerde kesinlikle su içmemeliyiz .Oysa 84 elementli A KRİSTAL  TUZLU  SU  KÜRÜ  insan  fizyolojisinin birkaç ay gibi kısa sürede kendini toparlamasına, hücrelerin yenilenmesi, onarılması tedavisine   maksimum   seviyede  yardımcı   olur. A KRİSTALLİ SU KÜRÜNÜ sürekli yapmamız gerekir. Çünkü 84 mineralli  A Kristali  vücudumuz  için gerekli olan mineralleri içerir. CİLT  GÜZELLİĞİNE  YARDIM  İÇİN  SÜRÜLEREK  KULLANIM  ŞEKLİ: Cilde sürülerek faydalı olmaya çalışırken İÇME KÜRÜNÜ sürekli uygulamak     lazımdır.AKNE (sivilce) lerin üzerine %26lık eriyikten(SOLEDEN) karışımından sürün ve kuruduktan sonra günlük kreminizi uygulayın. SEDEF  VE  EGZAMALARDA  YARDIMCI OLUR Her gün  hasta  bölgeye  dayanabileceğiniz oranda bu   A  Kristal Tuzlu  % 26 lik eriyikten(SOLEDEN) sürün. Önce  haftada  2 gün  küvet suyuna 0,5 - 1 kg.    A  Kristal Tuzu  katılarak  20  dakika beklenir. İlk önce kızarıklık ve yanma olabilir. Küre devam edildikçe zamanla iyileştiği ve tamamen yok olduğu görülecektir. İyileşmeye  başladıkça banyo kürü haftada  1 e  indirilmelidir. Bu esnada   A  Kristal Tuzlu su kürünü içmeye kesinlikle devam etmelisiniz. SİĞİLLERDE   TEDAVİYE  YARDIMCI  OLUR Su kürünü içmeye  devam  etmelisiniz. Aynı zamanda    A  Kristal Tuzlu eriyikten(SOLEDEN) her gün  2 kez  sorunlu  bölgeye  sürülmelidir. CİLT  LEKELERİ,  ÇİLLER  İÇİN  TEDAVİYE  YARDIMCI OLUR İçerek tedavi yanında  %26 lık  eriyikten( SOLEDEN ) çilli   bölgeye   günde  2  kez  sabah akşam komple sürülür ve kuruduğunda günlük kullandığınız nemlendiriciden sürülür. Bu esnada güneşli günlerde yüksek faktörlü güneş kreminizi  muhakkak  sürmelisiniz. Birkaç  ay  sonra  sonuca  inanamayacaksınız. DOKTORLAR   VE   BİLİM   ADAMLARININ   GÖRÜŞLERİ Günün birinde bugün kapalı alanlardaki sıcaklık ve nemliliği düzenlediğimiz gibi iyon seviyesini de düzenleme ihtiyacında olacağız. (Dr.Krueger) *Eksi iyonlar havanın vitaminleridir. (Dr.E.R.Holiday) *Eksi iyonlar çok acı çeken hastaları sakinleştirdi. (Dr.Komblueh) *Eksi iyonlar yanıkları daha çabuk kurutup daha az yara iziyle daha çabuk iyileştirir. (Dr.Robert McGowan) *Eksi iyonlar hacmi daha fazla daha geniş hücre çekirdeği yaparlar ve oksijeni çekmek ve kullanmak için kapasitemizi geliştirirler. (D.R. Gualaterotti... Milan Üniversitesi) *Iyonlaştırma havada yoluyla taşınan alerjilere duyarlı olanları olumlu yönde etkiler. (Dr. Albert. P. Krueger & Dr. Richard F. Smith (Kaliforniya Üniversitesi ) Himalaya Kristal Tuzu ile Ağız ve Diş Temizliği Tuz, ağız ve diş temizliği için son derece uygun bir maddedir. Diş taşı oluşumunu ve diş çürümesini önler. Diş problemlerinin çoğu ağız ve gırtlak kısmındaki fazla asitleşmeden meydana gelmektedir. Eğer diş taşı problemiyle karşı karşıya iseniz bunu SOLE ile çözümleyebilirsiniz. Tuz ile nötr bir ağız florası yapılandırılır. Ağız florasının nötrleşmesiyle birlikte mevcut hastalıklar iyileşip, ağız ve gırtlak florası da oluşabilecek hastalıklara karşı korunur ve diş minesi de tazelenir. 1098 – 1179 tarihleri arasında yaşamış Alman düşünür, yazar, besteci, doktor, başrahibe Hildegard von Bingen de o dönemlerde tuzu ağız ve diş sağlığında kullanıyordu ve tavsiye ediyordu.Tuzun ağız ve dişler için kullanımı: Her sabah dişlerinizi konsantre SOLE ile fırçalayınız. Ağza alınan SOLE dilimizin yardımıyla dişlerin arasından geçirilerek çalkalanır. Daha sonra ise gargara yapılarak tükürülür. Bu işlem yaklaşık 3 dakika kadar sürmektedir. Doğal deodorant Tuz doğal bir deodoranttır. Dezenfekte edici ve nötrleştirici özelliğiyle istenmeyen kokuları oluşturan mikrop ve bakterilerin üremesini önler. Bir tuz kristalini alıp biraz su ile ıslatın ve bedeninizin gerekli bölgelerine sürün. Ağır metal yüklenmeleri Birçok insan farkına varmadan Kurşun, Kadmiyum, Arsenik, Paladyum veya Amalgam gibi ağır metal yüklenmesi ile karşı karşıya kalmaktadır. Yalnız yeryüzü ile hava bu metallerle kirli değil.Yıllarca, örneğin diş tedavisinde, Amalgam gibi toksik maddeler veya Paladyum ihtiva eden karışımlar tatbik edilmiştir.Bu zehirler organizmamızı zorlamaktadır, çünkü bunlar vücudumuz tarafından dışarı atılamamaktadır. Burada spesifik olmayan semptomlar, baş ağrısı veya çabuk yorulma, depresyon, canlılık kaybı vb. durumlar meydana gelmektedir.Himalaya Tuz Kristali (Doğal Tuz) bütün bu zehirli maddeleri vücudumuzdan atmaya yardımcı olabilir. Ağır metal yüklenmelerinde Tuz kullanımı Her sabah bir tatlı kaşığı SOLE (Sol) ü bir bardak iyi içme suyu (kaynak suyu) ile karıştırarak içiniz.Burada en önemlisi, gün boyunca bol bol iyi ve az mineralli içme suyu (kaynak suyu) içmenizdir ki vücudunuz iyonize olmuş ağır metalleri dışarı atabilsin.Yoksa içimizde olan bu ağır metaller sürekli hareket halinde olup, şikâyetlerin artmasına sebep olabilirler. Sindirim şikâyetleri ve metabolizma bozukluğu Sindirim şikâyetleri, romatizmal hastalıkların yanı sıra batı dünyasında en çok rastlanan şikâyetlerdir.Nedenleri ise çoğunlukla aynıdır: Hareket azlığı, sağlıksız yaşam ritmi, yetersiz beslenme ve su eksikliğidir. Buna bağlı olarak, mide bozuklukları, ishal, kabızlık, karaciğer ve safrakesesi rahatsızlıkları, yüksek kan yağları ve ürik asit veya diyabet (şeker hastalığı) ve çürümeler meydana gelir.Elbette esas olan, tüm bu hastalık tabloları için, sağlıklı ve dengeli beslenmenin gerekli olduğudur. Sağlıklı olmak veya sağlığını kazanmak her insan için temeldir. Esas itibariyle yiyeceklerimizin doğal ve besleyici olması gerekmektedir. Yiyeceklerin taze ve diri olmasına dikkat edilmelidir. Doğallığı bozulmuş beyaz un, tatlı ve konserve yiyeceklerden sakınılmalıdır. Bazik (alkalik) bir beslenme tercih edilmelidir.İnsanların çoğunluğu, birçok hastalığın çıkış noktası olan durumu ekşi bir metabolizma ile yaşamaktadır. Bazik (alkalik) yiyecekler arasında, meyve (yaş), sebze, salata ve kızıl buğday sayılır. Ekşilik (asit) sağlayıcılar ise, tatlıların tümü, et, salam/sosis, yumurta ve süt ürünleridir. Ceviz/Fındık ve bitkisel yağlar ise nötrdür. Yemeğinizi hazırlarken özellikle yüksek değerli soğuk pres edilmiş bitkisel yağlar tercih edilmelidir. Böylece kolesterin düzeyi dahi indirilebilir.Dengeli bir beslenme, 2/3 bazik (alkalik) yiyecekler ile 1/3’ü ekşilik (asit) sağlayıcılarından oluşur. Bu arada su içmeyi de unutmayınız. Vücudunuzun beher kilogramı için her gün 30 mililitre iyi, taze ve düşük mineralli kaynak suyu içiniz.SOLE (soley) ile uygulayacağınız bir içme kürü ile kısa zamanda, sindirim şikâyetleriniz tarih olacaktır. Bu SOLE (soley) sindirim organlarımızın Peristaltik‘ini uyarır, mide asidini dengeler, karaciğer ve pankreasın sindirim özsularını üretmelerine destek olup, büyük aptesti ve metabolizmayı düzenler ve asidik bazları uyumlu kılar. Kadın rahatsızlıkları (hastalıkları) Kadın olmak bugünlerde birçok rolü üstlenmeyi gerektirmektedir. Klasik sorumluluklarının, ev kadını, annelik ve sevgili olmanın yanı sıra evini geçindirmek ve yaşamını sürdürebilmek için mesleki hayata atılması da yükünü arttırmaktadır. Bu yükümlülüklerin yerine getirilmesi ise enerjiye mal olup, kronik yorgunluk / bitkinlik durumlarına sebep olur. Buna ilaveten, kadın bünyesinin kendine özgü tipik kadın hastalıkları eklenmektedir. Bunlar arasında adet günleri rahatsızlıkları, premenstrüel sendrom, batın ağrıları, kaşındırıcı veya yakıcı akıntılar, vajinal kuruluk, virütik, mantar veya bakteriyel enfeksiyonlar ve menopoz sayılabilir.Himalaya Kristal Tuzu ile bakteriler, mantarlar ve virüsler yok edilir, gelişmeleri önlenir.Mukoza tekrar doğal nemine kavuşup yenilenir ve kendini yeni enfeksiyonlardan daha iyi korur. Kadın rahatsızlıklarında (hastalıkları) Himalaya Tuz Kristali kullanımı Her sabah bir tatlı kaşığı SOLE (Sol) ü bir bardak iyi içme suyu (kaynak suyu) ile karıştırarak içiniz.Lokal rahatsızlıklarda, akıntı, kuru mukoza veya enfeksiyonlarda SOLE oturma banyosu tatbik edilebilir. Burada SOLE ün konsantrasyonu % 3 ila %8 olup 37 santigrat derece ısıda olmalıdır.Başlangıçta tüm vücut SOLE banyosu ise en fazla % 2 konsantrasyona sahip olmalıdır (l00 litre suya en fazla 2 Kg Tuz ilave edilir) . Burada yine suyun ısısının 37 santigrat dereceden fazla olmamasına dikkat edilmelidir.Kendinizi yenilemek ve enerji kazanmak için Himalaya Kristal Tuzlarıyla yapacağınız bir banyoya zaman ayırın. Kanser Kanser denilince ilk akla gelen, kontrolsüz, yok edici, bozulmuş (yozlaşmış) hücrelerin gelişerek büyümesidir.Bu teşhis bile kendi başına bir ölüm fermanı gibi kabul görmektedir.Kanserin manası, enerji eksikliğinden doğan vücudumuzdaki düzensizlik, kaos ‘dur. Bu eksikliğin sebepleri çok yönlü olabilir. Örneğin genetik yaradılış, yanlış beslenme ve bulunulan çevre koşulları.En önemlileri arasında psikolojik faktörler, negatif düşünce ve duygular, eşlerin birbirleri ve kendilerine karşı sevgisizlikleri, yaşam korkuları, sürekli stres veya agresif/saldırgan çevre (muhit) sayılabilir. Bütün bu sayılan durumlardan dolayı vücudumuzun frekans yapısı yok edilmektedir.Biz burada kanserin tuz ile tedavi edilebileceğini ileri sürerek hak iddia etmek istemiyoruz.Buna rağmen Himalaya Kristal Tuz terapisi ile vücudunuzun eksik olan yapısını elde edebilmesi için enerjinizi hissedilir şekilde güçlendirebilir ve tümleşik bir terapi programı içerisinde vücudunuzun kendi kendini iyileştirme güçlerini aktive edebilir ve böylece iyileşme sürecini olumlu yönde etkileyebilirsiniz.Bütün bunlarla birlikte sizin de çaba göstermeniz gerekecektir. Radikal bir şekilde düşüncelerinizi değiştirin – pozitif düşünüp, hareket edin. Sevdiğiniz ve etrafınızda olmalarından haz duyacağınız insanlar ile birlikte olun. Negatif stresten kaçının. Sağlıklı beslenin, bol taze kaynak suyu için ve vücudunuza bu tuz ile gerekli olan frekans yapısını verin ki enerjinizi ve vücudun tekrar yapılanmasını sağlayın. Himalaya Kristal Tuzu’nun kanserde uygulanışı Her sabah bir tatlı kaşığı SOLE (Sol) ü bir bardak iyi içme suyu (kaynak suyu) ile karıştırarak içiniz.Gün içerisinde en az 2 – 3 litre kadar taze, düşük mineralli, karbondioksitsiz kaynak suyu içiniz.Sağlık durumunuz el verdiği takdirde arada bir SOLE banyosu yapın. Bunun için % 1’lik konsantrasyon yeterli olup SOLE ün sıcaklığı 37 santigrat derecede olmalıdır. Kaynak: WASSER&SALZ Urquell des Lebens Dr. Med. Barbara Hendel / Peter Ferreira Yasal Uyarı: Bu sitede tanıtılan ürünlerle ilgili olarak verilen bilgiler tanıtım amaçlıdır; hastalıkların teşhis veya tedavi edilmesi, hastalıklardan korunma amacıyla kullanılmamalıdır.Bu sitede verilen bilgiler profesyonel tıbbi yardım veya yetkili sağlık personelinin sağlayacağı destek yerine geçmez. Sağlık durumunuzla ilgili sorularınız için ve her zaman yeni bir tedavi programına başlamadan önce doktorunuza danışınız. Bu sitede yer alan belgelerin ve bilgilerin doğrudan veya dolaylı kullanımı veya yorumu (veya hatalı kullanımı/yorumu) sonucu ortaya çıkabilecek sorunlarla ilgili olarak firmamız sorumlu tutulamaz. Alternatif Tıp ve Alternatif Tedavi, bitkisel ürünler, sifamarket
0 notes
yagmurweb · 2 years
Text
Akut durumlarda homeopati ile kendini iyileştirebilmek
Homeopatik ilaçlar, akut vakalarda bize hızlı yardım sağlayan dostlarımızdır. Soğuk algınlığı, yaralanmalar, böcek ısırıkları gibi durumlarda bize yardım eder, onun dışında iltihabı azaltabilir veya mideyi sakinleştirebilir vs. Aşk acısı, sınav heyecanı, hayal kırıklığı vb. travmatik olaylar söz konusu olduğunda bile, zihinsel veya fiziksel semptomları hafifletmek, hatta yok etmek için ilk…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
yagmurweb · 2 years
Text
Homeopati ve Ho´oponopono
Eğer uygulama kurallarına bağlı kalırsak, homeopati ve Ho`oponopono da kolaylıkla, başarılı oluruz. Homeopatik formülde 4 kural vardır; 1. Benzerlik kanununa uymak 2. Materia Medika ( Homeopatik İlaçlar Öğretimi ) 3. Sadece tek ilaç 4. Minimum doz Ho’oponopono formülü ile 4 şifalı cümle vardır: Özür dilerim,Beni Affet lütfen,Teşekkür ederim,Seni seviyorum. Ho´oponopono ile hayatınızda olan…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes