Tumgik
#anne aşık oldum…
thasorns · 23 days
Text
Tumblr media
108 notes · View notes
obsesifpol · 4 months
Text
Çok yoruldum her gün ekrana saatlerce bakmaktan yaşıtlarmın dışarda baba parası yerken benim hala para kovalamaktan yoruldum.
O kız bizi sever mi? O kız buraya gelir mi? Yoksa gelmezmi? Hepsi bir hayalden ibaret mi Yoksa değil mi? Uzaktan olur mu? Bize güler mi? Gülmez mi?
Ona sevdiğim şiirleri okusam güler mi? Veya ona aşık olduğum şiirleri versem?
Onu çok güzel seveceğimi söylesem? Annesinin, babasının ,kardeşinin ,arkadaşının sevgisinden daha çok vereceğimi söylesem? Belki istemez!
Yok dese uzaktan sever miyim ki? Neden sevmiyim ki? Uzaktan sevmek ibadet değil mi sevgilim?
Nefessiz kalınca pencere mi açılır? Hayır fotoğrafı açılırdı oysaki, sadece o bunları bilemezdi, çünkü utanırdım
Uzun uzun yazılar mı yazmam gerekirdi? Yazınca duygu hissedermiydi? Sanmam yanlış zamanda ne kadar doğru olursa olsun yanlıştır!
Bunu küçükken gitmeden annem öğretti önce saygı sonra sevgi ver çünkü sevgi biter saygı bitmezdi. Her haliyle sev derdi, ben aşık olmadım olamadım siz aşık olun ve gelin bana anlatın derdi, bende ‘anne merak etme ilk aşık olursam yanına geleceğim’ derdim gülerdi..
Şimdi yanına gitmeden nerden konuşsam biliyorum ki duyacak ve görecek veya kesin gülecek!
PALYAÇO-
Geçen gün yüzüme rastladım bir ilan panosunda
Korktum birden,kusacak gibi oldum
‘Olur öyle’ dedi palyaço, ‘herkes alçaktır biraz’
‘Otur lan’ dedim bağırdım ona ben bazen bağırırım biraz.
‘Rakı doldur’ dedim ‘eksilmesin’
Ben bazen eksilirim biraz, aslında hepimiz eksilirmişiz biraz bunu sonradan öğrendim, ben aslında herşeyi sonradan öğrendim!
Herkes herkesi sonradam öğrenirmiş bunu da sonradan öğrendim!
8 notes · View notes
kahveyoksabendeyokm · 4 months
Text
Tumblr media Tumblr media
Anne ben aşık oldum
9 notes · View notes
ozgidkt · 1 year
Text
Evlilik o kadar farklı bir boyut ki ay aşık oldum ay sevdiğim adam diye düşünüp evlenmeyin sadece büyük bir sorumluluk,kendine bakamayan,annesine babasına bile sabrı gelmeyen evlenmesin cidden. Ardından çocuk için hevesleniyorsun,bi bebegim olsun baska bir sey olmasin diyorsun o bebegin de ayrı sorumluluklari var yok 1 yas sendromu yok diş çıkarma yok okula gitti ay yazarken yoruldum. Ailenin en küçüğü ve her şeyi görüp geçirmiş olaraktan yazıyorum evet olumlu tarafı da çok ama kendine güvenmeyen anne baba olamayacak olanlar yapmasın
42 notes · View notes
piksel · 7 months
Text
bu arada gerçekten siz hiç düşündünüz mü? annenizin/babanızın nasıl bir sevgili olduğunu, nasıl bir çocuk olduğunu, nasıl bir ergen olduğunu? onları sadece anne ve baba olarak görüyoruz ötesini bilmiyoruz. aslında onlara bunları hatırlatma borcumuz var, doğduğumuz andan itibaren sadece bize bakım vermek için yıllarını verdiler. ayrışmak da işte burada zorlaşıyor. onlar da kim olduklarını unuttu.
ben geçen gün bütün albümleri döktüm. ama hani hayatımda ilk defa gördüğüm fotoğraflar vardı aralarında. şok oldum. babam anneme akrostişler yazmış, zenit’ten bir sürü fotoğrafını çekmiş, yan yana çok güzel fotoğrafları var. annem ve babamı sevgiliyken ilk defa gördüm. annem o kadar utandı ki size anlatamam. nazif’i anlattığımda yüzüm nasıl kızarıyosa annemin de yüzü öyle kızardı. hem de 51 yaşında.
zor evet ama onlara gerçekten borçlu olduğumuz bazı şeyler var. inanın kendi şekillerinde bizi seviyorlar, sadece sevgi dillerini öğrenmek zor olabiliyor ama seviyorlar. ve zamanında onlar da birbirlerine aşık evlendi.
18 notes · View notes
yoruldumbensizgidin · 2 years
Text
Ben mükemmel değilim. Benim de hüzünlerim, herkesten sakladığım veya saklamadığım acılarım var. Bir şey başardıktan sonra değer vermeye başlayıp süs oyuncak gibi yanınızda dolaştırıp övüneceğiniz bir şey de değilim. "O zaten uslu, kendini idare ediyor, bırakın kendi halinde oynasın, kendi kendine büyüsün" denilecek bir 'çocuk' hiç değilim. Benimle de ilgilenin, yeri geldiğinde bana da kızın, bana ders verici öğütler verin, uymam gereken kuralları, yerine getirmem gereken sorumlulukları anlatın. Benim de saçımı okşayın, gece üstümü örtün, benim için de endişelenin, madem seviyorsunuz sevginizi bana da hissettirin. Gözümün sulandığını fark edin, kabustan uyandığımı veya uyanamadığımı görün, kederlendiğimde anlayın, geçmeyecek bile olsa geçecek deyin.
Benim istemediğim kadar arkadaşım var zaten. Bana arkadaş değil, aile olun. Beni kalabalıklar içinde yalnız hissettirmeyin, eve döndüğüme pişman etmeyin. Çünkü benim bundan başka evim diyebileceğim bir yerim yok. Zaten içime işlemiş olan bu yalnızlıktan bıktım usandım. Ben sizin arkadaşınız değilim, kızınızım. Ne kadar büyümüş gibi gözüksem de, çocukken olduğu gibi hâlâ yatağıma kapanıp uyumuş gibi yapıp ağlıyorum sürekli. Ve bu gözyaşlarımı hâlâ kimsenin fark etmemesi o kadar canımı yakıyor ki. Siz yanımdaymış gibi gözükürken yanımda sizi hissedememenin acısı çok büyük, hele ki sizin iyi niyetle bir şeyleri doğru yaptığınızı düşündüğünüzü görmek, kendime kızgınlığımla karışarak daha da büyütüyor bu acıyı.
Beni, 'sen oldun' deyip dışlamayın. Benim de elimden tutun, beni orda öylece acılarımla bırakıp sonra da unutmayın. Çünkü bunu fark ettiğim her seferinde içimden çok büyük bir parça kopuyor.
Bir kere de benim için ağlayın, çünkü ben hep birileri için ağladığım halde hiç ağlamayan kişi sanılmaktan yoruldum. Yaşamaktan çok; herkesin gözünde cesur, güçlü, hayata hazır gözükmek yakıyor canımı. Çünkü kendimi bildim bileli hayata karşı cesur olmak, ta çocukken kendini avutmayı öğrenmek zorunda kalmak, her zaman kendi sesini dinlemek, hep yetişkin gibi davranmak kuytu köşede saklanan içimdeki kırgın çocuğun büyümesini engelledi, o hâlâ çocuk.
Çocukken cesur davrandığım her anda aslında ne kadar korktuğumu asla bilemediniz. Aynı yaştaki kuzenlerimin arabada uyuya kalınca kucakta taşınıp yataklarına yatırıldıklarını gördükten sonra benim uyandırılıp yatağıma kendi kendime yürümek zorunda kalmamın acısının yerini hiçbir zaman hiçbir oyuncak doldurmadı, bu satırları yazarken bile ağlatıyor.
Babamın başkalarının çocuklarıyla benle oynadığından çok oynaması, daha çok ilgilenmesi; annemin çoğu zaman kendi problemleriyle ilgilenip bana yansıtması; şimdi hatırlamıyorumdur tutunacak güzel bir anım olsun diye düşünerek anne ve babama kendi çocukluğumla ilgili anı sorduğumda ikisinin de benim hatırladıklarımdan başka bir şey hatırlamaması...
Çok hasta olmadım diye mi çok ilgilenmediniz benle? Ya da kaybolup bi kaza geçirmedim diye mi endişelenmediniz? Neden bu kadar iyi bi çocuk oldum ki... keşke yaramaz ve şımarık olsaydım. Derslerim iyi diye mi ödevlerime yardım etmediniz?
Geçmiyor kırgınlıklarım, geçmiyor. Bunun şifası aşk mı olur? Gerçi şimdiye kadar bana doğru düzgün aşık olup peşimde koşan da olmadı. Ne yapayım? Kariyer yapıyorum, ne işim var benim kocayla çocukla mı diyeyim? Benim de başımı yaslayacak bir omza ihtiyacım var ya.
Neyse, bunu günlüğüme değil de buraya yazmamın sebebi birilerinin okuyup yazımda kendini bulup yalnız olmadığını anlamasını sağlayabilmekti, onları görünce ben de rahatlarım belki bi nebze.
Çocukluk yaraları iyileşmiyor. Keşke bir zaman makinesi olsa ve çocukluğumun yanına gidip ona sımsıkı sarılsam. Çünkü sarılmaya çok ihtiyacı var, tıpkı benim gibi.
100 notes · View notes
seyymasensei · 7 months
Text
"gülünce kısılan gözlerin çok güzel biliyor musun?" "ohh mis kokmuş kızımm" "nasıl gülüyo essek" "hoşuna gitti sanırım?" "şımarıyorsun bak." "sen bi gelsene" "ya... halla halllaa...." "anlıyorum artık, gözlerinden ne demek istediğini ne yapmak istediğini anlıyorum. Kaç yılımı aldı bu gözleri anlamak?" "senle sonra konusucaz" "olacak senden olacak" "bana yaz tatilinden döndükten sonra. 51 gün konuşmadık demiştin. Ben bilmiyordum ne kadar konuşmadığımızı. Ama onu hiç unutmadım mesela." "essek ne güzel yazmissin sen öyle tek tek" "annem seni çok sever tanısa gerçekten çok sever" "bi okey dörtlü yaparız herhalde yaa" "bana tarih anlatsana hep sen" "....aman hocam... çok.. tehlikeli..." "günaydın güzelim" "bana beni ilk sevdiğini söylediğin günü de hiç unutmadım." "gözlerin çok güzel" "gözlerim doldu serefsizim baaak" "sen bi raatta kal. plana sadık kal" "GÜZEL OLDUĞUNU ARTIK KABUL EDECEK MİSİN!" "sadece seni istiyorum ben" "bana güvensene." "taner hocanın ilk dersi gibiydi. Çok heyecanlandım az önce sen öyle yapınca" "sen evde de bunları giy giy" "BAK sen yön konusunda bana güvenmiyorsun ben bunu farkettim. kalbimi kırdın yani." "eee ne zaman seni FİFA oynamaya götürüyorum?" "ammmmman diyim hocammm" "bazen sana bakıyorum öyle. ne kadar şanslı olduğumu görüyorum sadece o kadar." "tadı güzelmiş..." "sen hepsine bin basarsın hatun." "sen benim motivasyon kaynağımsın." "ama hakettin derim. döversen sen haklısın zaten" "seni ve senin savunduğun şeyleri savunurum ben" "hanımcıyım lan var mı" "fırat gibi. hanım mutlu mu. bende mutluyum" "... rahat mısın" "çözemediğin soruları bana getir çözeriz" "ben senden sonra aşık olmamışım" "çok iyi bi anne olacaksın sen. Mükemmel bi anne olacaksın ya." "beni bırakma olur mu. bırakma beni." "sıçtırtmasın ağzına. rahat bıraksın seni." "KARIIIIMMMMMMMMMM" "sen bi yan dönsene..." "kulakların... kulakların kızarmış?" "bana da vereceksin demi yemekten..." "bırak lan karımı" "seni uyutmamı ister misin?" "bugün ne yiyoz hatun." "neyse sonraki tenneffüs öcümü alırım artık." "OLMAAAAAAZ O BANA ANCA 2 GÜN YETER." ".... tamam anne..." "ya ben neden böyle oldum ya, biz ne ara böyle olduk ya" "seviyorum seni."
2 notes · View notes
bugunbirazleylayim · 8 months
Text
Kızın bugün altın bir yüzüğe vuruldu anne, aşık oldum net 🥲
6 notes · View notes
geceminicinegel · 9 months
Text
sevmek ve sevilmek… gerçekten büyülü ve birbirine bağlı iki kelime. hayatım boyunca senin olan seni bulur cümleme sadıktım. seçilen yanlış kişilerin, doyumsuzluğun veya duygularını bastırmak için birileriyle birlikte olmanın getirisi senin olanı senden uzaklaştırır diye düşündüm. bu benim hayatımın orta yerinde duran bir kuraldı. Hep benim olana sadık bir şekilde beklemezsem onun beni bulamayacağını düşünüyordum bir nevi yanlış şeyler yaparsam allahın onu bana nasip etmeyeceğini… aslında doğruyu söylemek gerekirse asla benim olanın bana gelmeyeceğini düşünüyordum. yine de ona sadık kalmanın bana hissettirdiği ayrı bir büyü vardı. sonrasında bir gün, bu tezim gerçekliğini kanıtladı. sadıklığım ödülünü aldı, benim olan beni buldu. çekilen her zorluğun arkasından rabbim bir kolaylık veriyor buna içten inanıyorum. Birilerinin bunu size söylemesine ihtiyaç yok ama eğer varsa beni hatırlayın. 19 yaşındayım neredeyse 20 yaşına gireceğim. İlkokulda anneme çekik gözlerini anlattığım, aşk kelimesini bilmezken anneme ona aşık oldum anne dediğim (annem çocuk aklımla kurduğum bu cümleme 10 gün dalga geçmişti) beklediğim çekik gözlü japon balığıma kavuşalı bir yıl oldu olacak. Ondan önceki hayatımı düşünüyorum çoğu zaman. Sigarayla yapılan kahvaltılarım, asosyal ve depresif halim, hiç mutlu olamayışlarım ve nefret dolu zihnim… şimdi ise tek derdim onu her geçen gün daha güzel sarmalayabilmek. :) Mutluluk imkansız diye düşünüyorsanız aklınıza gelsin*
2 notes · View notes
light-in-the-mirror · 11 months
Text
Anaaa ben aşık oldum be yaa
-a kız kime
Çılgın gabriele
Al onu anne al onu bana
2 notes · View notes
bulutlar-diyari · 1 year
Text
Artık uzun uzun yazamıyorum buraya. Çok şey var içimde. Ama içimde işte, dışa vuramıyorum. Neşeli olmaya çalışıyorum. Lakin olmuyor sanırım. Bir gülsem, beş ağlıyorum sonrasında. Kelimeleri yazmaya çalışıyorum ama parmaklarım basmaya çekiniyor klavyedeki harflere. Bende bırakıyorum. Ama son günlerde çok canım yandı. Sana veda edemeden bu şehirden gitmek canımı yakıyor. Ama, arkadaşlarıma veda etmekte acı veriyor. Her şekilde canım yanıyor işte. Bugün belkide son kez sarıldım onlara. Çok zordu. Okuluma son kez baktım. Yine çok zordu. Dolu gözlerimi azarladım kendi kendime. "Hayır." dedim. "Hayır, gözyaşı dökmeyeceksiniz." Gitmek istemiyorum bu şehirden. Anıları unutmak istemiyorum. Bugün tekrar baktım yıllarımın geçtiği bu şehre. Ne kadar çok alışmışım... Eski fotoğraflarıma baktıkm burada çekilmiş olan. Küçükmüşüm. İlk geldiğim zamanlarda sürekli ağlardım. "Gidelim burdan, burayı istemiyorum." derdim anne-babama. Fakat şimdi gitmek istemiyorum. Neler beni değiştirdi? Bilmiyorum. Ama her şeyim oldu bu şehir benim. İlk kez burada aşık oldum, ilk kez burada aşk acısını tattım, dostluğun farkına burada vardım... Ve daha bir çok şeyi ilk kez bu şehir gösterdi bana. Buradaki dostluklarım çok değerli benim için. Bana önemsendiğimi hissettirdi onlar. Kendimi bulmamı sağladı bu koca şehir. Belki, her kaldırım taşında anılarım var. Ve yalnızca bir ay sonra gideceğim buradan. Anıları ardımda bırakıp, taşınacağım. Sessizce veda edeceğim anılarıma. Belki gözyaşı dökeceğim, belki de sadece camdan dışarıyı izleyeceğim arabada. Söz veriyorum kendime. Unutmayacağım bu şehri, buradaki insanları ve hatıralarımı. Sessiz vedam bu yazı şehrime. Aslında karşınızdayım şuan. Ağlıyorum. Ve son kez sarılıyorum size. Daha sonra hatıralarıma veda edip, beni bu şehirden götürecek olan arabaya biniyorum. El sallıyorum size. Araba çalışıyor ve ardımda kalıyorsunuz. Gidiyorum... Bu şehri ve anıları geride bırakıp gidiyorum...
6 notes · View notes
aanngeel · 1 year
Text
Tumblr media
anne bi arabaya aşık oldum ben..
2 notes · View notes
Text
Yeniden
2023, Mart.
neler oldu biliyor musun. Harika şeyler. Bu blog sayfası benim hayatımda neredeydi diye sorsan, beynimin bi pdası. Ama uzun zamandır kapısını da açmadıgım bi oda. Şimdi 29 yaşındayım. Anne oldum, bir oğlum var kara gözlü kara kafalı hayalimdekinden bile bomba bir çocuk. 1 yaşında. Aşık olduğum adamla evlendim. Neler neler yaşadım. Öğretmen oldum bu arada. Giriş bölümünü geçtik heralde hayat kompozisyonunda. Gelişme bölümüne girmek çok keyifli. Her şey çok güzel. Tatlı patates gibi, soslu bi kanat gibi, harika bi suahi gibi ya da kızerek gibi. Asil’in gözleri gibi…
3 notes · View notes
Text
BEN MÜKEMMEL DEĞİLİM...
Ben mükemmel değilim. Benim de hüzünlerim, herkesten sakladığım veya saklamadığım acılarım var. Bir şey başardıktan sonra değer vermeye başlayıp süs oyuncak gibi yanınızda dolaştırıp övüneceğiniz bir şey de değilim. "O zaten uslu, kendini idare ediyor, bırakın kendi halinde oynasın, kendi kendine büyüsün" denilecek bir 'çocuk' hiç değilim. Benimle de ilgilenin, yeri geldiğinde bana da kızın, bana ders verici öğütler verin, uymam gereken kuralları, yerine getirmem gereken sorumlulukları anlatın. Benim de saçımı okşayın, gece üstümü örtün, benim için de endişelenin, madem seviyorsunuz sevginizi bana da hissettirin. Gözümün sulandığını fark edin, kabustan uyandığımı veya uyanamadığımı görün, kederlendiğimde anlayın, geçmeyecek bile olsa geçecek deyin.
Benim istemediğim kadar arkadaşım var zaten. Bana arkadaş değil, aile olun. Beni kalabalıklar içinde yalnız hissettirmeyin, eve döndüğüme pişman etmeyin. Çünkü benim bundan başka evim diyebileceğim bir yerim yok. Zaten içime işlemiş olan bu yalnızlıktan bıktım usandım. Ben sizin arkadaşınız değilim, kızınızım. Ne kadar büyümüş gibi gözüksem de, çocukken olduğu gibi hâlâ yatağıma kapanıp uyumuş gibi yapıp ağlıyorum sürekli. Ve bu gözyaşlarımı hâlâ kimsenin fark etmemesi o kadar canımı yakıyor ki. Siz yanımdaymış gibi gözükürken yanımda sizi hissedememenin acısı çok büyük, hele ki sizin iyi niyetle bir şeyleri doğru yaptığınızı düşündüğünüzü görmek, kendime kızgınlığımla karışarak daha da büyütüyor bu acıyı.
Beni, 'sen oldun' deyip dışlamayın. Benim de elimden tutun, beni orda öylece acılarımla bırakıp sonra da unutmayın. Çünkü bunu fark ettiğim her seferinde içimden çok büyük bir parça kopuyor.
Bir kere de benim için ağlayın, çünkü ben hep birileri için ağladığım halde hiç ağlamayan kişi sanılmaktan yoruldum. Yaşamaktan çok; herkesin gözünde cesur, güçlü, hayata hazır gözükmek yakıyor canımı. Çünkü kendimi bildim bileli hayata karşı cesur olmak, ta çocukken kendini avutmayı öğrenmek zorunda kalmak, her zaman kendi sesini dinlemek, hep yetişkin gibi davranmak kuytu köşede saklanan içimdeki kırgın çocuğun büyümesini engelledi, o hâlâ çocuk.
Çocukken cesur davrandığım her anda aslında ne kadar korktuğumu asla bilemediniz. Aynı yaştaki kuzenlerimin arabada uyuya kalınca kucakta taşınıp yataklarına yatırıldıklarını gördükten sonra benim uyandırılıp yatağıma kendi kendime yürümek zorunda kalmamın acısının yerini hiçbir zaman hiçbir oyuncak doldurmadı, bu satırları yazarken bile ağlatıyor.
Babamın başkalarının çocuklarıyla benle oynadığından çok oynaması, daha çok ilgilenmesi; annemin çoğu zaman kendi problemleriyle ilgilenip bana yansıtması; şimdi hatırlamıyorumdur tutunacak güzel bir anım olsun diye düşünerek anne ve babama kendi çocukluğumla ilgili anı sorduğumda ikisinin de benim hatırladıklarımdan başka bir şey hatırlamaması…
Çok hasta olmadım diye mi çok ilgilenmediniz benle? Ya da kaybolup bi kaza geçirmedim diye mi endişelenmediniz? Neden bu kadar iyi bi çocuk oldum ki… keşke yaramaz ve şımarık olsaydım. Derslerim iyi diye mi ödevlerime yardım etmediniz?
Geçmiyor kırgınlıklarım, geçmiyor. Bunun şifası aşk mı olur? Gerçi şimdiye kadar bana doğru düzgün aşık olup peşimde koşan da olmadı. Ne yapayım? Kariyer yapıyorum, ne işim var benim kocayla çocukla mı diyeyim? Benim de başımı yaslayacak bir omza ihtiyacım var ya.
Neyse, bunu günlüğüme değil de buraya yazmamın sebebi birilerinin okuyup yazımda kendini bulup yalnız olmadığını anlamasını sağlayabilmekti, onları görünce ben de rahatlarım belki bi nebze.
Çocukluk yaraları iyileşmiyor. Keşke bir zaman makinesi olsa ve çocukluğumun yanına gidip ona sımsıkı sarılsam. Çünkü sarılmaya çok ihtiyacı var, tıpkı benim gibi.
3 notes · View notes
history-art-fashion · 2 years
Text
Bu bloğu ilk açtığımda liseye daha yeni başlamıştım. O zamanlar bu mecra o kadar az biliniyordu ki… içimi döktüğüm bir günlük gibiydi… Burası yavaş yavaş büyümeme şahit oldu. Yavaş yavaş hayatı anlamama. -Ki hala anlamaya çalışıyorum… bu sebeplerdendir ki bu mecra benim için çok kıymetli. Asla vazgeçemeyeceğim bir yer. Kendime ayırdığım alan burası. Kişisel yazı tarlası da diyebiliriz. Şimdi kısaca anlatmak gerekirse;
Bu geçtiğimiz 4 yılda çok fazla şey oldu. Harika bir adamla evlendim. Aşık oldum. Yaptığım işlerde uzmanlaştım. Yemek yapmayı öğrendim. Yeni bir çok yer gezdim. Bir çok kişiyi kaybettim. Bazıları toprak oldu, bazıları ise hiç tanımadığım birileri. Çok insan da kattım aynı zamanda hayatıma. Yenilendim, şükrettim, Umut ettim, üzüldüm, en sesli kahkalarımı attım. Artık tamamlandım derken tam 15 ay önce anne oldum. Şimdi etimle kemiğimle tastamam oldum. (Bu annelik konusunu uzun uzun yazacağım çünkü bu hayatımın en deli, en çılgın, en tutkulu olayı) Harika bir bebeğin büyüme yolculuğuna eşlik ediyorum. Her gün nasıl büyüdüğünü gördükçe heyecandan aklımı yitirecek gibi oluyorum. Bir canlının bir canlıyı böylesine bir tutkuyla sevebilmesine hayranlık duyuyorum her ona bakışımda… Bu sebeple uzun bir aradan sonra paylaştığım ilk şey oğluma neredeyse her gece okuduğum şiirdi. Çünkü gerçekten onun aldığı nefesi alıyorum…
Tüm bu çılgınlıkların içinde burada olmaya fırsat bulamadım. Belki de bulmak istemedim. Kim bilir?
-Ama artık buradayım. Eskisi gibi, içimden geldiği gibi…
9 notes · View notes
Text
Son birkaç yıldır iyice idrak ettiğim ve hep de dile getirdiğim bir şey var: Hayatta ne olacağı belli olmaz.
Ne evlilikler gördüm 25 yıl sonra biten.
Aldatmalar, iftiralar...
Hiç ummayacağın, ailecek görüştüğün insanlar...
O yüzden diyorum ki birinin doğru kişi/hayatının aşkı/the one olduğunu ancak ve ancak ölüm döşeğinde anlayabilirsin.
Çünkü 60 yaşında insanlar yaşıyor bahsettiğim olayları.
Bir ömür beraber geçmiş, çocuk sahibi olmuşsun, arada hastalıklar, kazalar, iflaslar vs atlatılmış.
Çocukların büyümüş, anne baban vefat etmiş.
Ve bitiyor yani, bir şey oluyor ve bitiyor.
Bana inanılmaz geliyor bu noktada hayatına yeni baştan devam edebilmeyi başaran insanlar.
Ama yapan yapıyor.
Kaldı ki evlendiğin veya ömrünün en uzun ilişkisini yaşadığın insan her zaman "doğru kişi" olmayabilir.
Belki evet bir şekilde alışkanlıktan vesaire, geçinip gidebiliriz. (allah korusun ya lütfen böyle birisi olmayayım :( )
Ama atıyorum 20 sene önceki 2 yıllık ilişkimde yaşadığım mutlulukları yaşamayacağım belki hiç bu kişiyle, 30 yıl boyunca.
Hangisi "doğru kişi"?
Hangisi "hayatımın aşkı"?
Bunu ancak ve ancak artık hayatının son anlarına yaklaşırken bilebilirsin.
İnsan sürekli değişim halinde, sürekli.
87 yaşındaki dedemin bile 5 yıl öncesine göre bazı fikirleri farklı artık.
Dolayısıyla aslında ilişki de sürekli değişim halinde, aradaki aşk da, duygular da değişim halinde.
İlişkilerin de mevsimleri var, uzaklaştığın dönemler var, yakınlaştığın dönemler var.
Kimi zaman koptuğun ve sonra bir araya geldiğin dönemler var, sürekli bir devinim.
O yüzden aslında her yeni bir gün uyandığında karar veriyorsun bu kişiyi hâlâ seviyor muyum diye.
O yüzden "doğru kişiyi buldum, tamammm o zamann" diye kenara çekilmek diye bir şey yok :d
Sürekli karşılıklı uğraşmak gerekiyor "doğru kişi" olmaya devam edebilmek için.
25-35 yaşında insanların "hayatımın aşkı" kararını vermeleri hiç gerçekçi değil.
40 yaşında insanlar başkalarına aşık olup ülke değiştiriyor.
Ben 33 yaşındayım, neler neler gördüm.
Ne büyük aşklar bitti, ne "asla yürümez" denilen ilişkiler yürüyor...
Bir kısmını kendim yaşadım, büyük kısmına şahit oldum.
Benim lise sevgilim örneğin, hakikaten dillere destan bir oyunculuk performansı sergilediği için bütün okulun falan bildiği herkesin konuştuğu güya "yüzyılın aşkı" vardı aramızda.
2 yıl boyunca şiirler, ancak filmlerde olabilecek romantik jestler, 5 dakika pencereden göreyim diye evimin önünde beklemeler vs...
Herkesin "kesin evlenirler" dediği bir çifttik.
Sonrasında ne oldu?
Herkesin "ohaa inanmıyorum abc ve xyz ayrılmışşş" dediği çift olduk:d
15 yıldır konuşmuyoruz bile, belki görsem tanımam.
"Bir daha asla kimseyi sevemem" dedim, aşkından ölüp bittim, yataklara düştüm gerçek anlamda.
Ne oldu?
Bir daha aşık oldum, bir daha sevdim.
Ve hatta "oha öbürü aşk değilmiş" bile dedim.
Sonra ne oldu?
Onla da yürümedi, onla da rezalet bir ayrılık oldu.
Bu defa bir daha asla demedim.
Ama "şöyle kriterlerim var, böyle olmalı, şöyle olmalı, iyice tanımak lazım" vs dedim.
Gittim sadece her gün gördüğüm birine resmen aşık oldum hiç tanımadan, 30 yaşımda.
30 yaşıma kadar "ilk görüşte aşk diye bir saçmalık olamaz" diye gezmiştim, demek ki oluyormuş.
O yüzden büyük konuşmamak lazım.
Hele kesin hiç konuşmamak lazım ki genelde ben karşı tarafa büyük sözler vermem zaten.
Seni seviyorum demem bile aylar alır.
Genelde büyük sözler verilen ve "sensiz asla yaşayamammm:(" denilen taraf ben oluyorum.
Kimseye sensiz yaşayamam demedim.
Yaşayamaz gibi hissettiğim oldu, her aşık olduğumda öyle hissederim zaten.
Herhalde artık onsuz yaşayamam derim.
Ayrılıklarda o kadar acı çekiyorum ki galiba ölüyorum diyorum. onsuz yaşayamam değil, "onsuz yaşayamıyorum:(" diyorum.
Şimdiye kadar yaşadım:d
Genelde bunları da söylerim hep.
Şimdi böyle hissediyorum ama belki sonra çok farklı hissedebilirim derim.
Hatta bu yüzden hep sadakatim ve sevgim sorgulandı.
Çünkü karşıdaki "şöyle hayatımın kadınısın, böyle yüzyılın aşkıyız!" diye coşarken senden de aynı şeyleri duymak istiyor.
Bense "ben de öyle gibi hissediyorum ama her aşık olduğumda öyle hissederim" dedim hep.
Ama sonuç olarak köpek gibi severken acayip çirkin şekilllerde terk edilen bendim, her zaman dürüst olan ama kendisine dürüst davranılmamış olan da bendim :)
Çünkü benim sevgim, sevdiğim insana bir gün duygularımın bitebileceği ihtimalini göz ardı edemeyeceğim kadar derindi hep.
Duygularım o kadar da yoğun olmadığından falan değil, eminim ki karşı taraftan çok daha yoğundu benim hissettiğim aşk, tutku, sevgi her ne ise.
Ama sevdiğim insana bir söz verirsem tutarım.
Tutamayacağım sözler vererek kıymam sevdiğim insana.
O yüzden de genelde söz vermiyorum.
Çünkü tutup tutamayacağımı bilmiyorum.
Tutmuş muyum, tutabilmiş miyim? 40 yıl sonra görürüz.
Ne desek boş.
Cümlelerin bir anlamı olmadığı gibi davranışların da pek anlamı yok aslında.
Yani insan ömrü olan 80-90 yılın tamamına baktığın zaman pek geçerliliği yok.
Bir sonraki sevgili bana "hayatımın kadını sensin!" dese açıkçası inanmam.
Çok hoşuma gider böyle hissetmesi ama bunu bir fact olarak almam.
İnsanlar çok şeyler söyleyebilirler, aynı şeyleri 20 yıl boyunca bile söylebilirler hatta.
Çok acayip uçuk kaçık jestler, çok büyük fedakarlıklar yapabilirler.
Şehir değiştirebilir, borca girebilir, hayatındaki herkesi silebilir, anne babasını kardeşini, sevgilisi için silebilirler örneğin.
Bunu yapan bir akrabam şu an boşanmayı düşünüyor mesela, 10 yıllık evlilikten sonra.
Bunların hepsi aynı deniz kenarına yaptığımız kumdan kaleler gibi, istersen bütün bir gün uğraşmış ol.
Tek bir dalgaya bakar hepsinin dümdüz olması.
Yahu insanlar birbirine organ bağışı yapıp boşanıyor.
Kim kimin kalıcılığından emin olabilir?
Kim kime, neye dayanarak "doğru kişi" diyebilir?
Al işte ben, önce birine dedim, sonra diğerine, sonra ikisine de duygularım sönünce bu defa objektif olarak bakınca dedim ki "ilk ilişkide daha mutluymuşum"
İkincide "ay hayatımda hiç böyle aşık olmadım!" dedim.
Ondan ayrılınca "galiba aşık bile olmamışım aslında" dedim.
En son aşık olduğuma "hepsi yalanmış böyle bir duygu yaşamadım!" dedim.
Şıpsevdi de değilim ha, sadece hoşlandığımı bile en az 3 ayda unutuyorum.
Sevgilileri atlatmam 2 yıl sürdü her defasında.
Ama işte aşk dediğimiz de bu değil mi biraz, kime aşıksan direkt "diğer her şey yalanmışşş" moduna geçiyorsun.
En azından ben öyle oluyorum.
Yani zaten böyle hissedilmeyen bir şeye bence aşk denilmez.
Umuyorum ki hayat beni bir gün böyle yoğun, böyle şiddetli hissetmediğim bir şeye "aşk" diyeceğim bir zavallılık haline getirmesin.
Getire de bilir. İnşallah getirmez :d
O yüzden sevgilinin doğru kişi olduğunu muhtemelen onun veya benim ömrümüzün sonlarına doğru anlarım.
Ancak o zaman geri dönüp *tüm* hayatıma bakarım ve derim ki "sen hayatımın aşkısın".
0 notes