Tumgik
#ahmet tarık çiftçioğlu
GİRİŞ
Tumblr media
İstanbul 30. Ağır Ceza Mahkemesinde 2019/313 E numarasına kayıtlı davamıza bakmakla görevli hakimler Galip Mehmet Perk, Ahmet Tarık Çiftçioğlu ve Talip Ergen’den oluşan heyet, davanın ilk gününden bu yana deyim yerindeyse nefes almadan ve aldırmadan bir yargılama yürütmüşlerdir. Bu süreçte DAVANIN ESASINA DAİR HİÇBİR İŞ VEYA İŞLEM YAPMAYA GEREK GÖRMEYEN MAHKEME HEYETİ, müşteki tarafca yapılan talepleri istisnasız olarak değerlendirmiş ve kabule yönelik kararlar vermiş olmasına rağmen SANIKLAR VEYA MÜDAFİLERİNCE YAPILAN TALEPLERİN TAMAMINI GÖZARDI ETMİŞ VEYA REDDETMİŞTİR.
Aşağıda detaylarıyla izah edeceğimiz üzere;
- Mahkeme heyeti, yargılama boyunca tek bir delil araştırması yapmamış, sanıkların ara aşamalardaki taleplerini reddetmiş, taraflara kovuşturmanın genişletilmesi talepleri olup olmadığını sormamış, tüm tanık çağırma taleplerini de haksız gerekçelerle reddetmiştir.
- Mahkeme heyeti, dinlenmesini kendisinin resen talep ettiği tanık polis memurlarının dinlenmesinden ve birçok mağdur/müştekinin dinlenmesinden haksız gerekçelerle vazgeçmiştir.
- Mahkeme heyeti, tüm yargılama süreci boyunca sanıklara ve müdafilerine karşı çok sert ve agresif bir tutum sergilemiş, kimi zaman alaycı üsluplarla kimi zaman ise bağırarak, kızarak sözlerini kesmiş, konuşmalarına müsade etmemiş ve çeşitli el, kol hareketleri ve yüz mimikleri ile sanıklar üzerinde psikolojik baskılar kurmuştur.
- Mahkeme başkanı Galip Mehmet Perk, sanık müdafilerinin beyanları veya itirazları sırasında çoğu zaman mikrofonlarını kapatarak konuşmalarına izin vermemiş, sonrasında kendi istediği beyanlarını sesli olarak tutanağa geçirmiştir.
- Mahkeme heyeti CMK 201. maddesini kötüye kullanmış, ayrıca sanık müdafilerinin müşteki, tanık ve etkin pişman sanıklara yönelttikleri sorulara haksız gerekçelerle sürekli müdahale etmiş, birçok sorunun sorulmasına müsaade etmemiştir. Buna rağmen mahkeme heyeti cevaplanması elzem olan konular hakkında resen hiçbir soru yöneltmemiştir.
- Mahkeme heyeti tüm müşteki, mağdur, tanık ve etkin pişman sanıkların ifadelerini soyut ve afaki gerekçelerin arkasına sığınarak CMK m.200/1 uyarınca sanıkların yokluğunda almış ve sanıkların bu kişilere soru sorma haklarına mani olmuştur. Bu kişilerin ifadelerine ait çözüm tutanaklarını incelemeye vakit olmadan alalacele iddia makamından esas hakkında mütalaası istenmiş ve aynı hızla son savunmalar alınarak davanın esası hakkında karar verilmiştir.
- Mahkeme heyeti pandemi şartlarını göz ardı ederek -özellikle tutuklu sanıkların müdafii desteğinden yararlanamadıklarını bile bile- yargılamaya hızla devam etmiş ve sanıklar ve müdafilerine yeteri kadar süre vermeden cebren savunmalarını almıştır. Savunmalar sırasında sanıklar ve müdafilerine sık sık sert ve agresif müdahalelerde bulunmuş, birçok iddia hakkında savunma yapmalarına müsaade etmemiş, savunma süresini dakikalar müddetinde sınırlı tutmuş, birçok sanığın savunmasını yarıda keserek yerine oturtmuş, bazı sanık müdafilerini ise Jandarma marifetiyle salondan çıkartmıştır.
- 4100 sayfalık iddianame, 499 sayfalık esas hakkında mütalaa, yaklaşık 50 bin sayfalık müşteki ifadeleri, beyan, sorgu, dijital materyal vb gibi yeküne rağmen sanıkların son savunmalarını alırken “sadece esas hakkında mütalaaya cevap vermekle” sanıkları sınırlı tutmuş, sanıkların dosya kapsamında savunma yapma taleplerini hukuksuz olarak reddetmiş, savunma yapmaya devam etmek isteyen sanıkları “azarlayarak” yerine oturtmuş, daha da vahimi gerçekleri çarpıtarak tutanağa bu durumları geçirtmemiştir.
Tüm bu hukuksuzluklar ve daha fazlası duruşma tutanaklarının SEGBİS çözümleri okunduğunda ve video ortamında izlendiğinde çok daha net olarak anlaşılacaktır. Ancak mahkeme heyeti duruşmaların sesli ve görüntülü kayıtlarını henüz daha taraflara vermemiştir. Yargılamanın sonlanmış olmasına rağmen duruşmaların görüntülü kayıtlarının taraflardan saklanıyor olması da ayrı bir hukuksuzluk olup gerçeklerin gizlenmeye çalışıldığının bir göstergesidir.
Aşağıda yapacağımız izahların daha somut olarak anlaşılabilmesi bakımından öncelikle dava dosyası hakkında bazı tarihsel ve istatiksel bilgileri sunmamızın faydalı olacağı kanaatindeyiz. BU SAYEDE MAHKEME HEYETİNİN TABİRİ CAİZSE “FRENİ PATLAMIŞ BİR KAMYON GİBİ YOKUŞ AŞAĞI BÜYÜK BİR HIZLA VE SAVRULARAK” YARGILAMA YÜRÜTTÜĞÜNÜN ANLAŞILACAĞI KANAATİNDEYİZ.
1 note · View note
seslimeram · 4 years
Text
Kayda Geçsin
Tumblr media
Bir cinai şebeke hattının ortasında, her günü farklı bir fasit döngü içinde ‘hayat’ lime lime olunuyor. Erk, muktedir, iktidarın var ettiği her eylem ortaya serdiği her şablon bu kırılma halini biteviye kılıyor. Hayata yer bırakmayan, umudu çürüten bir ülke hakikat kılınıyor ve kılınacak. Cürüm hemhal hal içerisinde bir uzamın güncelliği arasız / fasılasız hakikat kılınıyor. Biçimlendirilen, güncellenen, daimi kılınan hayatın marazlara rehin olunması olduğu gözlerden kaçırılıyor. Bir yağma düzeni var ediliyor lime lime edilmesi kesintisiz kılınmış olan hayatın hiçbir türlü esamesi okunmasın diye her dönemeç / etapta bir kere daha sıradana karşıtlık bina ediliyor. Bariz bir cinai şebeke hattının üstünde, her günü tam anlamıyla zehirleyen bir yapı var ediliyor.
Çürümüşlüğü neresinden tutarsanız orasından elinizde kalakalan bir cerahat sarmalının ta kendisi yeni diye kakalanıyor. Yeni ülkenin yeniden ve yılmadan öne sürdüğü her vakada bir kez daha bu karanlık hal kesintisiz gerçek kılınıyor. Yönelimini insanın hak ve hukuğu kısmını lağvetmek olan bir düzlem bina olunur. Trollerden ak medya denilen rezilliklerin birinci elden savunucusu yayın organlarına, devletli erkanından baş amirin var ettiği her türden iğneleme ve hedef almalara bir ülkenin sinir uçlarıyla oynamak kesintisiz kılınan, sürekli devam olunandır. Gelişigüzel değil, basbayağı hesaplı kitaplı bir müfterilik halini memleket diye yutturmak devam olunandır. Demokrasi varmış gibi yapmalardan, sözünü eyleyenleri mahpus etmelere, hakkı da hukuku da ezip geçip, herkesi terörist ilan etmelere o son kalanların ne olacağının şüphesinden gün aşırı var edilen darbe paranoyalarına, tam tekmil komplo teorilerine inanma hallerine bir menzil çürümenin en pik noktalarını yaşar. Bu mudur yeni ülke!
Mezopotamya Ajansı’ndan aktaralım: “Kars'ta 13 Şubat tarihinde "örgüt üyesi olmak" iddiasıyla gözaltına alınan Kürt Siyasetçi ve yazar Mahmut Alınak'ın suç isnadı hakimlikte 302'nci maddeye çevrildi. Suç iddiası değişen Alınak, "Devletin topraklarının tamamını veya bir kısmını yabancı bir devletin egemenliği altına koymak, devletin birliğini bozmak, devletin egemenliği altında bulunan topraklardan bir kısmını devlet idaresinden ayırmak, devletin bağımsızlığını zayıflatmak" maddesine göre müebbet hapisle yargılanacak.
Hem savcılık hem de çıkarıldığı Sulh Ceza Hakimliği'nde tutuklanma talep eden Alınak'ın hakimlikte suçlandığı konular ve verdiği cevaplarda ortaya çıktı. Alınak, savunmasında "Polis ve savcılık sorgusundan da anlaşılacağı gibi PKK/KCK üyeliği suçlamasıyla soruşturma başlatıldı ancak savcılık ifadesinden sonra ne olduysa suçlama ülkenin birliğini ve bütünlüğünü bozma suçuna dönüştürüldü. Bana isnat edilen suçlar; birincisi, içler acısı feci bir hayat geçiren kağıt toplayıcıları ile birlikte çöplükten çekçeklerle kağıt toplama girişiminde bulunmak. İkincisi bir kavga meselesinde barış için aracılık yapmak isteyen iki kişi ile konuşmam. Üçüncüsü ise Emekçilerin Devrim Hareketi (EDH) Sözcüsü olarak iki kişinin bize katılmaları konusunda telefon görüşmesi yapmak. Dördüncü suç ise yasaklanan Mehmet Tunç ve Bêkes adlı kitabımın gelirinin Tunç ailesine bağışlanmasını konusunda Mehmet Tunç'un ailesiyle görüşmek" dedi.
Soruşturmanın saçma ve ucube olduğunu söyleyen Alınak, "Bu saçma delillerle bir polis ordusuyla evim basıldı, bilgisayar ve cep telefonuma el konuldu, bu yetmedi gözaltına alındın ve 5 gün boyunca soğuktan korunmak için 7 giysi giyip battaniyeye sarıldığım bir kafeste tutuldum. Devlet yöneticileri padişah sefası sürsün diye sarayda sefa yapıp yandaşlarının parasını oluk oluk akıtırken, insanları tıktığı kafeslere bir kalorifer peteği koymuyor. Belli ki yazdığım makaleler ve düşünceler AKP'yi ve onun halk ve özgürlüklere karşı bir giyotin baltası olarak kullandığı yargısını çok rahatsız etti. Bu askeri faşizmi teşhir ettiğim için benden intikam alınmak istenmektedir. Bu operasyonunun Ankara'daki mimarları beni korkutacaklarını düşünüyorlarsa bu boş bir hayaldir. Bu pespaye delillerle bir insanı suçlamak devletin aczini ve perişanlığını göstermektedir. Bu operasyon da bunu göstermektedir. Hitler faşizminden destek alan bir faşizm ile karşı karşıyayız." dedi.
Kendisini tarih ve insanlığa karşı sorumlu hissettiğini ifade eden Alınak son olarak şunları söyledi; "Tarihin yılmaz kalemi iyi ve kötüyü saniye saniye kaydediyor. Bütün bu olup  bitenler yıllar sonra okunacak ve kimin ne yaptığı tekrar tekrar gün yüzüne çıkacaktır. Ben kendimi tarih ve insanlığa karşı sorumlu hissediyorum. Ben tarihe ve tarihin vicdanına güveniyorum. Söyleyeceklerim şimdilik bu kadar."”
Bir cinai şebekenin var ettiği cerahatle hayatlar lime lime ediliyor. Hayat bu uzamda erkin tahayyülünde bir kurguya rehin ediliyor. Abecesi çalınan, el kitabı yakılan, standartların dahi yerle yeksan olunduğu bir uzam gerçeğin ta kendisi kılınıyor. Bir yıldırı iklimi lamı da cimi de olmadan demokrasi denilirken var ediliyor. Düz ovada siyaset pratiğine sahip çıkan Halkların Demokratik Partisi’ne yapılan neyse, Kürd özgürlük hareketine karşıtlık ile çıkagelen de odur. Bunca bariz ve afaki olanın, bir o kadar belirgin ve düpedüz kılınan bir cerahat halinin ta kendisidir. Mahmut Alınak alınan kaçıncı tutsaktır. Daha kaç defa bu hayat gasp olunacaktır her ne kadar, nereye kadar? Düpedüz bu memleketin bir tarafı, bir yönünde vuku bulan hakikat rehin alınınca örtbas edilebilecek midir?
Demokrasi meselinin her ne halde olduğu, adalet kavramının nasıl çarpık kılındığı birkaç gün önce var edilmiş olan Gezi Direnişi davasında ortaya serilen ucubelikten ortaya dökülür. Milyonlarca insanın ortaklaşma / müşterek bahsinin “darbe” olarak yaftalanması için çıkılan yolda, duvara çarpan muktediri bir kez daha bildirir, karar duruşması. Öncesi, sonrası ile tam anlamıyla muz cumhuriyeti kılınmış yeri bildirir o dava. Esra Yalçınalp’in BBC Türkçe’deki haberinden aktaralım: “Mayıs 2013'te İstanbul'da başlayan ve zamanla Türkiye'ye yayılan Gezi Parkı eylemleri nedeniyle biri tutuklu 16 sanığın yargılandığı davada karar açıklandı. Davanın tek tutuklu sanığı Osman Kavala'nın da aralarında olduğu dokuz kişi beraat etti.
İstanbul 30. Ağır Ceza Mahkemesi beraat gerekçesini, Osman Kavala, Ayşe Mücella Yapıcı, Yiğit Aksakoğlu, Can Atalay, Tayfun Kahraman, Ali Hakan Altınay, Yiğit Ali Ekmekçi, Çiğdem Mater Utku ve Mine Özerden hakkında "söz konusu suçlardan hukuka uygun somut ve kesin delil bulunmaması" olarak açıkladı.
Yedi sanık hakkında çıkarılan yakalama kararları ise kaldırıldı.
Sanıklar Ayşe Pınar Alabora, Can Dündar, Gökçe Tüylüoğlu, Handan Meltem Arıkan, Hanzade Hikmet Germiyanoğlu, İnanç Ekmekçi ve Mehmet Ali Alabora hakkında "ifadelerinin alınmasına yönelik" ayrı ayrı yakalama emri çıkarılmasına karar verildi. Bu kişiler hakkında yeni bir dosya açılarak yargılama devam edecek.”
xxx
Kavala'nın avukatı İlkan Koyuncu, "mahkemenin o aşamaya gelmediğini gördükleri için" bu celsede savunma yapmayacaklarını açıkladı.
Tumblr media
Gizli tanık olarak dinlenen Murat Pabuç'un isim değiştirip Murat Eren adını aldığı ve "kimlik tespiti bile yanlış yapılarak" "hukuka aykırı olarak savunma makamı olmaksızın dinlenen" bu tanığın beyanlarının geçerli olmadığından dolayı tekrar dinlenmesini talep etti.
Koyuncu, ayrıca Adalet Bakanlığı'nın "AİHM kararının kesinleşmedi" diye bir dilekçesi olmadığını tespit ettiğini ve Adalet Bakanlığı'na bunun sorulmasını talep etti.
Bir başka müdafi avukatı Aslı Kazan, 2013 yılında Nazmi Ardıç tarafından yazılan fezleke ile savcının mütalaasının aynısı olduğunu iddia etti.
Müdafi Avukat Tora Pekin, "şimdiye kadarki taleplerinin davayı uzatma sebebiyle yapıldığın suçlamasıyla karşı karşıya kaldıklarını fakat aslında delillerin yok sayılması marifetiyle mahkemede davayı kısaltma iradesinin mevcut olduğunu" söyledi.
Sanık Mücella Yapıcı, "Savunma yapmayacağını çünkü savunmasını zaten beraat ettiği mahkemede yaptığını" söyledi. "O günden bugüne hiçbir şey değişmediği" için o mahkemenin beraat kararını okudu.
Yapıcı sözlerini, "Gezi toplumun yüz akıdır. Gezi yargılanamaz. Canlarını kaybetmiş gençlerimizin ve gözlerinin nuru gitmiş dostlarımın önünde saygıyla eğiliyorum" diye bitirince izleyici bölümünden bir alkış koptu.
Bunun üzerine mahkeme başkanı izleyicileri tekrarı halinde dışarı çıkaracağı şeklinde uyardı. Sanık Mücella Yapıcı, "Gezi toplumun yüz akıdır, Gezi yargılanamaz, canlarını kaybetmiş gençlerimizin önünde saygıyla eğiliyorum" dedi.”
Bu kararın açıklandığı celseden sonra, akşam saatlerinde “Osman Kavala hakkında 15 Temmuz darbe girişimi soruşturması kapsamında gözaltı kararı verilir.” Hakimler ve Savcılar Kurulu (HSK), Gezi davasında ‘beraat’ kararı veren mahkeme heyeti ile ilgili harekete geçer. “HSK Birinci Dairesi, Mahkeme Başkanı Galip Mehmet Perk, üye Ahmet Tarık Çiftçioğlu ve Talip Ergen hakkında inceleme ve soruşturma izni verdi. 9 sanıkla ilgili beraat kararı veren İstanbul 30. Ağır Ceza Mahkemesi üyeleri hakkında inceleme başlatıldı.”
Baş Amir kıyıdan artık kabak tadından hallice olan adalet mekanizmasının nasıl kendisine uygun dönüştürüldüğünü ister istemez itiraf ettiği bir nutuk çeker. Vekil Sezgin Tanrıkulu şu tweeti yazar: “Erdoğan dün verilen Gezi Davası kararı için çok açık bir biçimde “içerde olan malum zat dün verilen kararla beraat ettirilmeye çalışıldı” diyerek Osman Kavala'nın neden tahliye edildikten sonra gözaltına alındığını ve kurum olarak yargının olmadığını bütün dünyaya açıklamış oldu.” Kalanı da aktaralım “Gezi Parkı’nda güya ağaç bahanesiyle başlayan olaylar kısa sürede büyüyerek devlete ve millete karşı sivil kalkışma halini almıştı. Gezi olayları, tıpkı askeri darbeler, muhtıralar, terör örgütlerinin saldırıları, FETÖ’nün 17-25 Aralık ve 15 Temmuz darbe girişimleri gibi devleti, milleti hedef alan alçak bir saldırıdır. Bay Kemal bunu zannediyorum dünkü konuşmasıydı aydınlık gençler diye vasıflandırıyor. Bunlar başta şahsı olmak üzere aldatılmış gençler. Bu aldatılmış gençlere orada çevreci sıfatı verilmek suretiyle bu ülkede milyonlarca ağaç diken iktidara ağaç sökme yaftası yapıştıranlara sadece lanet okurum. Bunlar masum bir ayaklanma hadisesi değildir ciddi manada perde arkasında Soros türü bazı ülkeleri ayaklandırmak suretiyle oraları karıştıran tipler vardır. Onun da Türkiye ayağı içerideydi bir manevrayla dün onu beraat ettirmeye kalktılar.”
Ahmet Şık’ın dava sonrasında, Twitter’dan bildirdiğidir: “İstanbul Çağlayan Adliyesi içinden edinilen bilgileri sıralayalım: Gezi davası ile ilgili beraat ve tahliye kararı bizzat Recep Tayyip Erdoğan tarafından verildi.
Hatta bu karar, kamuoyunun yakından tanıdığı bazı gazeteciler tarafından duruşmadan bir gün önce, pazartesi gecesi bazı sanık avukatlarına da “Beştepe’dem gelen müjde” olarak iletildi.
Pelikan Terör Örgütü (PETÖ) çatışma halinde oldukları Abdülhamit Gül’ün bu hükmün çıkmasında etkili olduğu düşüncesiyle kendilerine rağmen alınan bu kararın çıkacağını duymuş ve karşı hamle için bazı planlamalar yaptılar.
30.ACM kalemi memurlarına, başsavcılık tarafından kararla ilgili dlekçe gönderileceği ve işleme sokulmasınınstendiği ve bu nedenle mesai saati bittikten sonra gece yarısına dek kimsenin görev yerinden ayrılmaması talimatı iletildi.
Aldıkları talimatın gereğini yerine getirmelerine rağmen şimdi haklarında “kripto FETÖ” suçlaması yöneltilen heyetin kararını açıklamasından sonra herkes Osman Kavala’nın serbest bırakılmasını beklerken başsavcılık süre turum dilekçesi vererek istinafa itiraz hakkını korudu.
Silivri hapishanesine tahliyeyi geciktirme talimatı verildikten sonra da Osman Kavala’nın yeniden tutuklu kalması için ne yapılacağı tartışıldı. Tahliye edildiği, darbecilik suçlaması yöneltilen 309. madde ile ilgili dosyadan yeniden tutuklama kararı verilmesine karar verildi.
İlk günden bu yana Gezi direnişini “darbe” diye niteleyen ve tüm siyasi diskurunu bunun üzerine kuran AKP kadroları ve PETÖ, beraat kararından sonra sosyal medyada ortaya çıkan zafer havasının yarattığı olumsuz etkinin Erdoğan’ın yenilgisi anlamına geldiğini iknaya çalıştı.
Gezi davasının Batı’yla ilişkilerdeki yükselen maliyeti nedeniyle bazı pazarlıklar sonucu beraat kararı aldırtan ancak kitlesi nezdinde zayıflamış görüntüsü ortaya çıkan Erdoğan çark ederek bu kez tutuklama kararı alınması için yolu açtı.”
Ahmet Şık’ın gazetecilik refleksleriyle birlikte duyurduğu yeterince açıktır. Böylesi bir düzlemin bina edildiği yerde hayat bunca pervasızca yıkıma terk edilirken olmakta olan çürümedir. Gezi Başkaldırısını yargılama tahayyülündeki cüretle, oradan tahliye edilen bir insanın düşürülmüş On Beş Temmuz darbesindeki rolü diye bir suç icat ederek onu o potaya dahil etme gayretinin perde arkası da mı yeterince açık çürümeyi bildirmez. Bu kadar pervasız bir mafya / çete devletinde adaletin gölgesi dahi yok edilendir. İlk kez değil lakin en feci tahayyüllerle Thales’in terazisi yeniden yerle yeksan edilendir.
Cerahatin ortasında bir menzil yükseltiliyor. Çukurun bir bataklığa dönüşümü güncel kılınıyor. Tek eksiği cüppe giymesi olanın kendini hakim / savcı olarak atamasının var ettiği her edim / eylem bu bataklığın sahasını güncelliyor. Bir menzilde tek söz sahibi o muktedir kılınıyor. Tek adam denilirken bir insanın tahayyülünün nasıl bir facia dizisini var edeceği ima edilirken burun kıvrılan bir sahada yaşamak bir biçimde imkansızın kıyısına taşınıyor. Her gününe bir cerahat sıkıştırılıyor. Her gün birileri öteki ilan edilip bizatihi o erk eliyle linç olunuyor. Her gün kalemler kırılıp, yepyeni yıkımların rotasında ufak ufak ilerleniyor. Her gün birkaç görevlisi katledilirken savaş naraları atmaktan hiç geri kalınmıyor. Her gün bir elin parmağı kadar insanın intihar haberi dolaşıma girerken ekonomi mükemmel oyununa devam ediliyor. Burasına dikkat bahisleri gırla giderken yok edilen, ezilip geçilen şey insanın benliği / onuru olduğu unutturuluyor. Cehennem zaten tam da bu değil miydi? Cehennem tam da bu körlemesine yıkımın ta kendisi değil miydi... Süregiden çürümenin, behemehal devreye konulan yıkımın birlikteliğinde bir yer bir hayat bir cennet tahayyülü artık söz konusu değildir, kayda geçsin...
Misak TUNÇBOYACI – İstan’2020
Görseller: Uğur ŞAHİN – Behance
0 notes
haberlernews · 4 years
Photo
Tumblr media
Son dakika… Gezi Parkı davasında beraat kararı veren hakimler hakkında flaş gelişme Son dakika haberine göre,HSK Birinci Dairesi, Mahkeme Başkanı Galip Mehmet Perk, üye Ahmet Tarık Çiftçioğlu ve Talip Ergen hakkında inceleme ve soruşturma izni verdi. (Sabah)
0 notes
nationalturk · 4 years
Text
0 notes