Tumgik
#Mehmet Tuna
sakaryamilat · 1 year
Text
Sakaryalı yazarlar öğrencilerle buluştu
Sakaryalı yazarlar öğrencilerle buluştu
Sakarya Büyükşehir Belediyesi tarafından düzenlenen kültür sanat etkinlikleri, “Sakaryalı Yazar-Öğrenci Buluşmaları” konulu söyleşi programı ile devam etti. Öğrencilerin ilgiyle dinlediği programlarda, yazarlar tarafından kitap okumanın önemine vurgu yapıldı. Sakarya Büyükşehir Belediyesi tarafından düzenlenen Kasım kültür sanat etkinlikleri, yoğun bir şekilde devam ediyor. Birbirinden farklı…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
proofhead · 3 months
Text
Black Tooth & Pentagram Konseri - 23 Şubat 2024 Milyon Eskişehir
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
altinovaguncel · 1 year
Text
İpekyolu Belediyeler Birliği İnönü'de toplandı
İpekyolu Belediyeleri Turizm ve Kalkınma Birliği Meclisi, İnönü Belediye Başkanı ve İpekyolu Belediyeler Birliği Başkanı Kadir Bozkurt Başkanlığında İnönü’de toplandı. İpekyolu Belediyeleri Turizm ve Kalkınma Birliği Meclisi, İnönü Belediye Başkanı ve İpekyolu Belediyeler Birliği Başkanı Kadir Bozkurt Başkanlığında İnönü’de toplandı. Altınova’yı Cineviz temsil etti 24 üye ve 600 bin vatandaşın…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
theginkosakata · 2 years
Text
Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media
1 note · View note
faintingheroine · 1 year
Note
Question for a native Turkish person: Are Turkish people really as beautiful as Magnificent Century shows? Is it possible for a family to have a matriarch who looks like Nebahet Cehre, with a son who looks like Halit Ergenc. Her son's wife looks like Meryem Uzerli, his exes look like Nur Fettahoglu, Merve Oflaz and the women he cheats his wife on look like Melike Ipek Yalova, Saadet Aksoy, Cansu Dere, Almeda Abazi. His children look like (among other) 1. Gurbey Ileri 2. Engin Ozturk whose wife looks like Merve Bolugur and son looks like Prince Charming (Serhan Onat) and his wife looks like Gözde Türker and later grows up to look like Hulya Avsar, and 3. Mehmet Gunsur, whose wife looks like Berrak Tüzünatac. 4. Pelin Karahan. Two of his sisters look like Selma Ergec whose daughter looks like Burcu Ozberk and Deniz Cakir whose daughter looks like Ecem Celik. Some other people associated with this family look like Burak Özçivit, Filiz Ahmet, Burcu Tuna, Ezgi Eyuboglu, Mujde Uzman, among others.
Of course not. This is a soap opera. And these are actors. And famous ones at that.
Let’s be real, even in the show itself background cariyes aren’t as beautiful as the main roles.
So no, average Turkish people are of course not as beautiful as the people in this show. Just like the average American doesn’t look like a Hollywood star.
11 notes · View notes
moononastring · 2 years
Note
Hot or Not: Mehmet Akif Alakurt, Onur Tuna, Xiao Zhan, Haluk Piyes, Choi Seungcheol, Jeon Wonwoo, and... ... ... um... ... ... Can Yaman
Mehmet Akif Alakurt: HOT
Onur Tuna: HOT with the beard though. he looks so weird with just the mustache lmao
Xiao Zhan: Not because I think he is more pretty than hot lolol
Haluk Piyes: Not because I think he's more on the handsome side than HOT lol
Choi Seungcheol: Not. He's a little cutie patootie.
Jeon Wonwoo: Also Not because he's more on the handsome/cutie side
Can Yaman: VERY HOT.
Can you tell I have a thing for Turkish men hahahaha
sleepover saturday
2 notes · View notes
pazaryerigundem · 6 days
Text
Muğla’da Belediyeler Birliği üyeleri seçildi
https://pazaryerigundem.com/haber/172819/muglada-belediyeler-birligi-uyeleri-secildi/
Muğla’da Belediyeler Birliği üyeleri seçildi
Tumblr media
Yerel seçimlerin ardından yeni dönemde Muğla adına Türkiye Belediyeler Birliğinde görev alacak isimler belli oldu. Yapılan seçimde 12 asil 4 yedek üye seçildi.
MUĞLA (İGFA) – 31 Mart yerel seçimlerinin arından Türkiye Belediyeler Birliği Meclisinde Muğla’yı temsil edecek isimler belli oldu. Muğla Büyükşehir Belediyesi Türkan Saylan Çağdaş Yaşam Merkezi çok amaçlı salonda gerçekleştirilen seçimde 12 asil 4 yedek üye seçildi.
Asil üyelerin tamamı Cumhuriyet Halk partisi Belediye Başkanları ve Meclis üyelerinden oluştu.
Doğal üyeler;
Muğla Büyükşehir Belediye Başkanı Ahmet Aras,  Bodrum Belediye Başkanı Tamer Mandalinci, Fethiye Belediye Başkanı Alim Karaca, Milas Belediye Başkanı Fevzi Topuz, Menteşe Belediye Başkanı Gonca Köksal,
Seçilen asil üyeler;
 Marmaris Belediye Başkanı Acar Ünlü, Ortaca Belediye Başkanı Evren Tezcan, Dalaman Belediye Başkanı Sezer Durmuş, Yatağan Belediye Başkanı Mesut Günay, Köyceğiz Belediye Başkanı Ali Erdoğan, Ula Belediye Başkanı Mehmet Caner, Datça Belediyesi meclis üyesi Mutlu Gündoğan,
Yedek üyeler;
Datça Belediye Başkanı Aytaç Kurt, Seydikemer Belediye Başkanı Bayram Önder Akdenizli, Kavaklıdere Belediye Başkanı Mehmet Demir, Datça Meclis Üyesi Tuna Özalp.
Tumblr media
BU Haber İGF HABER AJANSI tarafından servis edilmiştir.
0 notes
gundemarsivi · 15 days
Text
Tumblr media
İktidarın Travma Sonrası Stresinde İnkar Ve Öfke Aşaması
✍🏻 Sinan Kemal
https://www.gundemarsivi.com/iktidarin-travma-sonrasi-stresinde-inkar-ve-ofke-asamasi/
Travma Sonrası Stres bozukluğu yada Posttravmatik Stres bozukluğu, insan dahil tüm canlıların, büyük felaketler sonrasında (gerçi her felaket büyüktür) yaşadığı psikoloji durumudur. Bu durumun aşamaları, inkar, öfke, pazarlık, depresyon ve kabul olarak sıralanır. Bunun geri kalanını psikologlara sorarsınız. Ben inkar ve öfke aşamasından bahsedeceğim, o da siyasi olarak.
Birebir diyemeyeceğim ama kitleler, partiler, devletler ve benzeri toplumsal oluşumlarda şoklara benzer tepkiler veriyor. Önce inkar ve öfke aşamasında oluyorlar ve cahil bir topluluksalar, uzun süre o aşamada kalıyorlar. Sürekli bir inkar, sürekli bir kendini büyük görme çabasında oluyorlar. Yer yer depresyon da uzun sürüyor. Biz adam olmayız, böyle gelmiş, böyle gider söylemleri sürüp, gidiyor.
Osmanlı tarihini ele alalım. İlk büyük yenilgisi olan 1571, İnebahtı(Avrupalılar Lepanto)’dan sonra, dönemin kudretli sadrazamı Sokullu Mehmet Paşa, gerçek bir devlet adamı tepkisiyle, yakılan donanmanın yenisini yaptırmış, bunun içinde hem devlet hazinesini, hem de devlet kademesini seferber etmiştir. Tüm şehzadeler, hanedan üyeleri, şehzadeler, vezirler, valiler, kısaca tüm has ve zeamet denen büyük tımar sahipleri, büyük servet sahiplerini, devlete en az birer gemi vermesini istemiştir. Sonrasında o meşhur sözünü söylemiştir.
Biz onların kolunu (Kıbrıs’ın fethini kastediyor) kestik, onlar bizim sakalımızı tıraş etti. Kesilen sakalın yerine, yenisi daha gür çıkar ama kesilen kolun yenisi çıkmaz.
Oysa asıl kolu kesilen, Osmanlı’ydı. Osmanlı, ölü ve esir olarak kaybettiği on binlerce denizcinin yerine yenisini yetiştiremedi. Ticaret rotalarının değişmesi, mini buzul çağının ürettiği kuraklık ve seller, Celali isyanları ve benzeri olaylar yüzünden ekonomi krizde olan Osmanlı; Hint okyanusu donanması ve Tuna- İdil gibi nehirlerde savaşacak ince donanmasına önem veremedi. Yani aslında kolu kesilen Osmanlı oldu. https://onbinkitap.blogspot.com/2020/04/inebahtida-kesilen-kolumuz.html
Oysa bu zafer, Haçlı ittifakı açısından da pahalı olmuş, hatta bir ara Osmanlı kazanıyor gibi olmuştu. Osmanlı, Uluç Ali Reis önderliğinde donanmasının bir kısmını kurtarmıştı. Fakat Osmanlı, denizci bir millet olamamıştı. Tüccar bir millet de değildi Osmanlı. Ticaret büyük ölçüde gayrı Müslümlerin, çoğu kez de Yunan ve Yahudilerin işiydi. Osmanlı, dini hukuk gereği Müslüman olmayanlardan daha fazla vergi alıyor, Hristiyanların da (devşirilmesi elzem olan kalifiye kişiler dışında) Müslüman olmasını engelliyordu. Kanuni, sırf bu yüzden Balkanlarda, Millet sistemi denen düzeni kurmuştu. Sokullu Mehmet Paşa ise, istersek direklerini altından, iplerini sırımdan, yelkenlerini atlastan yaparız bu gemilerin diyerek, inkar tepkisi göstermiştir.
Oysa İnebahtı yüzünden Osmanlı, Hint filosuna önem verememiş, Endonezya’daki Açe sultanlığına gerekli yardımı gönderememiştir. İleride Rus imparatorluğu olacak Moskova knezliği ile mücadele eden Kazan ve Astargan hanlıklarına ince donanmayla (nehir donanması) yardım da gönderemedi. Yani bu yenilgi, Moskova’dan, Jakarta’ya, geniş bir dünyayı doğrudan etkiledi.
Osmanlı, bu inkar ve öfke durumunu hep sürdürdü. Uzun duraklama yılları boyunca, okul tarih kitaplarında anlatılmayan veya pek az anlatılan yenilgiler yaşadı. Girit adasının fethi ise 24 yıl sürdü. Yayla İmamı tarihi tarihi diye döneminde yazılmış bir kitap vardır. Birkaç yerde bu savaşa da değinir. Savaşa, Kalenderoğlu başta olmak üzere pek çok Celali elebaşı asker olarak gönderilir. Onlar da savaştan kaçarlar, askersiz kalan gemiler, kolayca Venediklilerin eline geçer. Böyle nice olaylar olur. Savaş daha ziyade adanı merkezindeki Kandiye şehrinin kalesinin kuşatması merkezli de olsa, Adriyatit ve Ege kıyıları da çatışma alanı olmuştur. 1939-40, Fin Sovyet savaşından sonra, rivayet odur ki Fin delegesinden bir kişi Rus delegesine, Umarım aldığınız topraklar, ölülerinizi gömmeye yeter demiştir. (Rus kayıplarını internetten siz araştırın) Aynısını Venedikliler, Osmanlı için de söyleyebilirdi. Karlofça antlaşmasına bir günde gelinmedi. Osmanlı, duraklama dönemi streslerinde (özellikle zafer gibi görünen bir yenilgi olan Haçova savaşına) inkar ve öfkeden öteye gidemedi. Sonuçta Karolfça antlaşması gümbür gümbür geldi.
Karlofça’dan sonra da Lale devri ile inkar dönemi başladı. Bu dönemim boş vermişliği ve yaşanan lüks de inkarın başka bir türüydü. Sonra bir öfke eylemi olan Patrona Halil isyanı ile sona erdi. Bu inkar dönemi, Rusların, Kafkasya’ya girmesi ve bugün adı Azerbaycan olan, İran’ın Kuzey Hazar kıyılarını ele geçirmesine sebep oldu.
İşin doğrusu Lale devrimde kabullenme de vardır. İlk defa müziğin notalara alınması, batı tarzı kesimde elbiselerin yavaş yavaş yaygınlaşması, Türk rokokosu ile mimaride batılılaşma gibi inceden pazarlık ve kabullenme başlamıştı. Ancak bu kabulleniş çok yavaş oldu. Sadece devlette değil, aydınlarda da vardı bu inkar ve öfke. Şinasi’nin tüm eserlerini içeren bir kitap elime geçti.
Şinasi, ülkemizde bugün herkesin bildiği bir isimdir çünkü ülkemizdeki ilk Türkçe tiyatro oyununu yazmış, Tazminat döneminin ilk ciddi sözlük yapıcısıdır. Bu kişinin şiirlerinde aydınlanma bekleriz. Oysa kendisi bir Skolastik ve Tasavvuf meraklısı. Şiirlerinde Newton, Farabi, Eflatın (Platon) ve El Kındi’ye laf atıyor, bunlar sırra eremez diye. Belki de Newton’dan bahseden ilk Türk ve Osmanlıdır zira daha öncesine rastlamadım. O da Newton’u hor görüyor. Birincisi o övdüğü sufilerin hepsini topla, dünyaya bu üç kişi,den herhangi birinin tırnağı kadar faydaları yoktur. Newton’u bilmem anlatmama gerek var mı? Mühendislik eğitiminde halen Newton fiziği okutulur. Akışkanlar mekaniği, statik, mekanik, aerodinamik gibi fizik alt dallarında halen Einstein fiziği yada kuantum fiziğinden çok, Newton fiziği geçerlidir (hesaplaması daha pratik diye.) Newton ayrıca son genelgeye müfredattan kaldrıılan integral dahil, pek çok matematiksel buluşun da sahibidir. Farabi, mantık ve kelamda o kadar önemli bir isimdir ki, Gazali gibi onu tekfir edenler (din dışı ilan edenler) bile, kelam ve mantıkta onun izinden gitmiştir. Mantık bilimine katkılarınan dolayı Muallim-i Sani (ikinci öğretmen, Muallim-i Evvel, yani birinci öğretmen, mantık biliminin kurucusu Aristo’dur) ünvanını almıştır. Descartes’e kadar mantık, onun izinden gitmiştir. Türk halkının adını pek bilmediği El Kındi ise, meşhur Beyt-ül Hikme’nin kucularından, ilk Arap ve İlk Müslüman filozoftur. Meşailik diye bilinen İslam Aristoculuğunun kurucularındandır. İbni Sina ve Farabi dahil tüm Meşailerin hocası sayılır ve İslam orta çağındaki önemli fizik-kimya-tıb ve matematik alanındaki tüm önemli buluş ve icatlar, meşailerin eseridir. Tasavvufçuların pozitif bilmlere katkıları sıfırdı. El kındi, tıpta İbni Sina, kelamda Farabi, matematikte Harezmi kadar önemli bir kişidir. https://onbinkitap.blogspot.com/2023/07/farabi-tipi-baskanlik-sistemine-gazali.html
https://onbinkitap.blogspot.com/2023/06/ibni-sinanin-muslumandir.html
O sırra eren sufiler, tasavvufçular ne yapmıştır? Medrese müfredatından mantık dahil müfredattan kaldırmıştır. (oysa Gazali, mantık olmadan hiç bir şey olmaz demiştir. Tasavvufçu medreselerin Gazali’yi okuduklarından da şüpheliyim. https://onbinkitap.blogspot.com/2020/08/gazalinin-omuzundan-atilan-tufekler.html
Gerçi bence Gazali, filozoftan çok, Şia kültürüne saldıran ve insanlara devlete itaati emreden bir propagandacıdır. https://onbinkitap.blogspot.com/2018/12/dini-inanclarimi-kaybetmem-3-imam-gazali.html
Osmanlı, meleklerin eteklerinin atlından delikli borularla bakılıyor gerekçesiyle rasathaneyi top atışlarıyla yıkmıştır. Humbaracı (havan topu) Ahmet Paşa bile bu cahilliğe hayret etmiştir. (Aslında kendisi bir Fransız soylusuydu. Müslüman olup, Osmanlı hizmetine girmişti) Medrese müderrislerine, bir üçgenin iç açılarının toplamını sormuş, üçgenine göre değişir cevabı almıştır. Bu ve benzeri cahillikler, tasavvuf sayesinde ülkede kökleşmiştir.
Şinasi’nin tek tiyatro eseri de böyle bir softalığın, toplumdaki sonuçlarını anlatır. Oyunun tam adı, Kuyruklu Yıldız Altında, Bir Şair Evlenmesi‘dir. Oyunda hem yetmiş altı yılda bir dünyamızın yakınından geçen Halley kuyruklu yıldızı üzerinden dönen kıyamet iddaları ve dedikoduları, hem de vekil ile nikah kıyma hicvedilir. Bu vekil ile nikah kıymayı bilmiyor olabilirsiniz, neyse ki untulumuş bir Osmanlı adeti. Nikahta çiftler değil de, çiftleri temsilen başka birileri ile nikah kıyılıyor, üstelik de gelinin yüzü duvakla tamamen kapalıyken. Bu numara ile kim bilir kaç çift, başka başka kişilerle evlendirildi. Oyunda da şairimiz, kızın ablası ile evlendiriliyor. Bu geleneği ilk yıkan kişi Atatürk’tür. Latife hanımla meşhur evliliğinde vekil kullanmamış, ondan cesaretle bu adet kalkmıştır. Muhtemelen artık tamamen unutulan bu adet ve oyundaki diğer cahilce alışkanlıklar, o şiirleri ile övdüğü sufilerin işiydi.
Osmanlı aydını, batı karşısındaki yenilgi travmasını yavaş yavaş kabullenmiştir. Şinasi’ye hitaben, Ben Felatun’u beğenmez ne salaklar gördüm denmiştir. Atatürk, Türklerin travmasını tam olarak kabul edip, gerçek bir çağdaşlaşma ve devrimler yapma işine girmiştir. İzmir’in kurtarılmasından sonra önceliği Türkiye’yi güçlendirmeye ayırdı.
Yenilgi, en büyük travmadır. Bu yüzden yenilginin sebeplerini tahlil etmek zordur. İngilizleri, o devasa imparatorluklarını kurmalarının değil, yıkmalarının hayranı olmuşumdur. Dünya yüz ölçümünün üçte biri ve hatta daha fazlası olan o devasa imparatorluklarını, 1945’den itibaren sürdüremeyeceklerini anlayıp, 1980’e kadar adım adım tahliye etmişlerdir. İmparatorluklarını kurarken de, deniz savaşları hariç, çok fazla kan dökmemişlerdir. Napolyon savaşları ile, birinci dünya savaşı arasında, İngilizlerin en çok ölü verdiği savaş, Güney Afrika’daki Hollanda kökenli bezaların isyanı olan Boer savaşıdır. İngilizler koca Hindistan’ı (ki o zamanların Hindistan’ına, Pakistan, Bangladeş, Nepal, Maldiv adaları, hatta Myanmar bile dahildir), ki nüfusu 20. yüzyıl başında bile yüz milyon kadardır, İngilizler bu devasa ülkeyi, daha doğrusu kıtayı, yüz bin kadar subayla yönetir, birbirine düşman kabileleri kendisine asker yapar. Ancak ikinci dünya savaşı itibarıyla, küçük ada devletlerinin bu imparatorluğu taşıyamayacağını anlamışlardır.
İngilizlerin, Türkler yada diğer düşmanları ile ilgili anlatılara bakıldığında öyle kör bir nefret yoktur. Hatta bir parça sempati duyduklarını fark edersiniz. Gerçek düşmanlık, kör bir öfke ve nefretten ibaret değildir. Düşmanı gerçekten tanımak için, ona az da olsa sempati duymalısınız. Rakibini tartan sporcu gibi, düşmanı gerçek anlamda tanımalısınız. Meşhur İngiliz soğuk kanlılığı da buradan geliyor.
CHP’nin de, genel seçim yenilgisinden on ay sonra gelen yerel seçim zaferinin ardında yenilgiyi kabullenmesi ve travmayı atlatması yatıyor. İktidar partimiz ise halen biz bitti bitmeden, bitmez, yeni anayasa, yeni müfredat derdinde. İktidarların asıl muhalefeti, yaptıkları icraatlardan oluşan hoşnutsuzluktur. İktidarın mücadele etmesi gereken muhalefet partileri değil, halkın muhalefete yönelmesine sebep olan kendi kötü icraatlarıdır. Yapması gereken icraatlarını düzeltmek yada iktidarını kime devredeceklerini tespit etmektir.
Sinan Kemal
#birşairinevlenmesi, #chp, #akp, #iktidarneyapacak, #ingilizler, #Karolfçaantlaşması, #laledevri, #osmanlınınyenilgileri, #psikoloji, #Şinasi, #siyaset, #tarih, #travma, #öfke, #felsefe
0 notes
onlyalperend · 4 months
Text
Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media
Ashes Review: Captivating Blend of Romance and Mystery That Will Keep You Entertained Throughout
Shabnam Jahan
FEBRUARY 9, 2024
Alperen Duymaz shines as Metin Ali, the mysterious figure at the heart of the manuscript, infusing the character with an irresistible charm and magnetism that captivates both Gökçe and the audience alike.
Ashes Review: Directed by Erdem Tepegöz and written by Erdi Işık, the Turkish romance drama series stars Funda Eryiğit as Gökçe, Alperen Duymaz as Metin Ali, Mehmet Günsür as Kenan, Gökçe Eyüboğlu as Lale, Ulaş Tuna Astepe as Dövmeli Adam, and others. The Netflix movie also known as Kül has a runtime of 100 minutes.
Ashes Plot
Gökçe’s life takes an unexpected turn when she stumbles upon Ashes, one of the manuscripts submitted to her husband Kenan’s publishing firm. Within the pages of this captivating tale lies a world of intrigue and mystery that reignites a long-lost spark within her. As she delves deeper into the enigmatic narrative, Gökçe finds herself caught in a whirlwind of emotions, rediscovering passions she had buried beneath the facade of her seemingly idyllic life with Kenan. However, with each revelation from Ashes, the cracks in their once picture-perfect family begin to surface, challenging everything she thought she knew about herself and her marriage.
Ashes Review
Delving into the whimsical realm of literary characters is a common pastime for avid readers. In their minds, they envision a world where these characters transcend the pages, becoming tangible entities with lives of their own. This movie explores the intriguing notion of what might unfold if these fictional personas were to materialise into reality. It delves into the potential consequences and possibilities that arise when the boundary between fiction and reality is blurred, offering a captivating glimpse into the transformative power it holds in destroying.
The film opens with Gökçe, a prosperous and married woman juggling her roles as a boutique owner and a supportive partner in her husband’s publishing endeavours. However, her mundane existence takes a thrilling turn when she chances upon a manuscript entitled Kül, which translates to Ashes. Intrigued by the narrative’s uncanny realism and convinced that its protagonist is based on a real person, Gökçe becomes consumed by the desire to uncover the truth behind the mysterious figure. Her quest for answers leads her down a captivating path of discovery, as she unravels the enigma surrounding the man who inspired the story of Kül.
As Gökçe delves deeper into the manuscript’s secrets, she finds herself irresistibly drawn to its central character, blurring the lines between fiction and reality. With each revelation, her fascination transforms into a forbidden attraction, plunging her into a whirlwind of emotional turmoil and personal conflict. Caught between her obligations and her newfound desires, Gökçe grapples with the consequences of her infatuation, risking everything she holds dear in a tumultuous journey of self-discovery and forbidden love. Through the exploration of themes such as passion, identity, and the power of storytelling, the film offers a thought-provoking examination of the intricate complexities of human relationships and the blurred boundaries between fantasy and reality.
The cinematography of the movie serves as a visual symphony, weaving together lush landscapes and intimate moments with exquisite precision. Each frame is meticulously crafted to evoke a sense of intimacy and introspection, inviting audiences to immerse themselves in Gökçe’s world of forbidden desires and clandestine passions. From sweeping vistas to intimate close-ups, every shot is imbued with a sense of purpose, enhancing the narrative’s emotional depth and thematic resonance.
The performances in Ashes are nothing short of exceptional, with each actor breathing life into their respective characters. Funda Eryiğit delivers a captivating portrayal of Gökçe, navigating the tumultuous journey of self-discovery and forbidden love with grace and vulnerability. Alperen Duymaz shines as Metin Ali, the mysterious figure at the heart of the manuscript, infusing the character with an irresistible charm and magnetism that captivates both Gökçe and the audience alike. Mehmet Günsür brings depth to the role of Kenan, Gökçe’s husband, portraying a complex character grappling with his own demons amidst the unravelling of their marriage.
Tumblr media
Ashes Review: Final Thoughts
This film transcends the typical romantic genre, swiftly immersing viewers in its intense narrative. The portrayal of its characters resonates with authenticity, evoking a sense of relatability akin to the longing we often feel when engrossed in fiction, yearning for its reality. Seamlessly navigating the fine line between love and longing, truth and perception, the movie captivates audiences with its compelling storyline, exceptional performances, and expert direction. It leaves an enduring impression on viewers, prompting contemplation on the complexities of the human heart and the profound impact of storytelling.
Turkish movie Ashes is now streaming on Netflix.
0 notes
iahaber · 4 months
Text
0 notes
elazigsurmanset · 5 months
Text
AK Parti Elazığ İl Başkanı Şerafettin Yıldırım, İl Teşkilatının Yeni Yönetim Kurulunu açıkladı.
Tumblr media
31 Mart seçimlerine yenilenen ve tazelenen yönetimle gireceklerini anımsatan Başkan Yıldırım, "Adaylarımızla, teşkilatlarımızla ve üyelerimizle gece gündüz sahada olacağız." dedi. Yıldırım'ın açıklamasında öne çıkan noktalar şunlar: AK Parti Genel Merkezi tarafından yeni yönetim kurulu oluşturmak için yetki belgesi verildi. Bu kapsamda partiye, davaya ve şehre fayda sağlayacağını düşündüğü kişilerden oluşan yeni yönetim belirlendi. Kadrolarda yenilenme ve tazelenme ciddi bir sinerji oluşturdu. AK Parti çatısı altında siyaset yapan her bir parti mensubunun seçim sürecine girildiği andan itibaren partisinin başarısı için koşturmayı, ter dökmeyi ve tüm samimiyetiyle mücadele etmeyi kendine görev olarak görür. AK Parti Elazığ İl Teşkilatı Yeni İl Yönetim Kurulu Üyeleri şu isimlerden oluşuyor: Şerafettin Yıldırım Ahmet Dağoğlu Ahmet Karataş Ahmet Fethi Yılmaz Aydın Karadağ Aydın Torgut Bahadır Kubilay Ertuğrul Erdem Esengül Erdem Fatih Orman Fehmi Karabulut Hamit Uğur Hasan Özkan Uygur Hatun Nisa Ateş İ. Sencer Selmanoğlu İbrahim Gül İsmail Bulak Kazım Sanaç Kemal Tan M. Naim Mermutlu Mehmet Albayrak Mesut Çetinkaya Mevlüt Or Nida Polat Nurullah Çelik Oktay Kapan Orhan Şahin Samet Canpolat Selahattin Çobanoğlu Semih Tekmen Seyfettin Bahçeci Seyfullah Yıldız Sonay Demirel Şengül Karabulut Tahir Göçer Tuna Fırat Vedat Demir Veli Aksu Yavuz Akın Zülfü Topçuoğlu AK Parti Elazığ İl Teşkilatı Yeni Yedek İl Yönetim Kurulu Üyeleri ise şu isimlerden oluşuyor: Ahmet Fethi Yaman Hüseyin Karasu Kasım Sönmez Fethi Ahmet Kisak Ahmet Çetinoǧlu Abbas Yıldız Fethi Yılmaz Zülfük Keskin Ahmet Koçdemir Hasan Üstündağ Muhammed Aslanoǧlu Veysel Doğan Serkan Şan Fehime Dilek Necmioğlu Arzu Düzenli Anıl Beyzat Vural Zülfü Özdemir Hıdır Boztaş Nizamettin Aydemir Yücel Yücedağ Yıldırım, açıklamasında 31 Mart seçimlerinde de vatandaşlara gerçek belediyecilik sözümüzü yerine getirecek adaylarla çıkarak, AK Belediyeciliği şehrin her noktasına ulaştıracaklarını söyledi. Read the full article
0 notes
sakaryamilat · 2 years
Text
Sakaryalı yazarlar öğrencilerle buluşacak
Sakaryalı yazarlar öğrencilerle buluşacak
Sakarya Büyükşehir Belediyesi kültür sanat etkinlikleri Türkiye Yazarlar Birliği Sakarya Şubesi iş birliğiyle düzenlenecek yazar-öğrenci buluşmalarıyla devam edecek. Sakarya’nın yetiştirdiği yazarlar Serdivan’da 4 farklı okulda öğrencilerle buluşacak. Sakarya Büyükşehir Belediyesi Kasım kültür sanat etkinlikleri söyleşi ve imza günü buluşmalarıyla devam edecek. 28 Kasım Pazartesi günü saat…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
haytaogluyunus · 5 months
Text
Tumblr media Tumblr media Tumblr media
ANMA:
BUGÜN 06 OCAK (1693)
OSMANLI TÜRK DEVLETİNİN
HAKANI/HÜKÜMDARI
IV. MEHMET (AVCI MEHMET) ‘İN
 ÖLÜM YIL DÖNÜMÜ.
RAHMETLE ANIYORUM.
Mehmed /Avcı Mehmed (2 Ocak 1642, İstanbul - 6 Ocak 1693, Edirne), 19. Osmanlı padişahı ve 98. İslam halifesidir. Sultan İbrahim'in Hatice Turhan Sultan'dan olan oğludur. Babasının tahttan indirilmesinin ardından 1648'de 6 yaşında tahta çıkan en genç padişah oldu. Ava düşkünlüğünden dolayı "avcı" lakabıyla anılmıştır. 39 yıllık saltanatıyla Kanuni Sultan Süleyman'dan sonra en uzun süre hükümdarlık yapan Osmanlı padişahıdır. Saltanatında Batı'da en geniş sınırlara ulaşılmıştır.
Döneminde mimari alanda birçok faaliyet gerçekleştirildi. İnşaatı 60 yılda bitirilemeyen Yeni Cami ve Külliyesi tamamlandı. 1658-1680 yılları arasında Rumeli ve Anadolu hisarları tamir edildi. Mısır Çarşısı, Hünkar Kasrı, Köprülü Külliyesi, Safranbolu Köprülü Mehmed Paşa Camii, Vezirköprü Fazıl Ahmed Paşa Külliyesi, İncesu Merzifonlu Kara Mustafa Paşa Camii ve Kervansarayı inşa edildi.
Yönetimi
1652 yılında malî durumu düzeltmesi için Tarhuncu Ahmet Paşa'yı sadrazam yaptı. Gereksiz giderleri azaltan ve tüm görevlilere vergi koyan sadrazam devletin gelirini artırdı. Ancak rakipleri tarafından padişahın gözünden düşürüldü ve öldürtüldü. Ardından gelen sadrazamlar devlet işlerinin daha da bozulmasına neden oldular. Askerin bir bölümüne ayarı bozuk para verilmesinden ve bir bölümüne ise hiç aylık verilmemesinden ötürü İstanbul'da ayaklanma çıktı. Ayaklananların padişaha verdikleri bir listedeki 30 devlet adamı ve saray ağası öldürtüldü ve cesetleri Sultanahmet Meydanı'nda bir çınar ağacına asıldı. Bu olaya Vaka-i Vakvakiye (Çınar olayı) denir.
1656 yılında Çanakkale boğazı önlerinde Venedik donanmasıyla yapılan savaşta Osmanlı donanması ağır bir yenilgi aldı ve Bozcaada ile Limni Venediklilerin eline geçti, ayrıca Çanakkale Boğazı kontrol altına alındı. Bu durum İstanbul'da büyük paniğe yol açtı. Aynı yıl iç ve dış sorunlara çözüm bulmak üzere Turhan Sultan tarafından sadrazamlığa Köprülü Mehmet Paşa getirildi.
Köprülüler dönemi
Bucaş Antlaşması sonucu Osmanlı sınırları
IV. Mehmed ve Hatice Turhan Sultan'dan tam yetki alan Köprülü, İstanbul ve Anadolu'da güvenliği sağladı. Venediklileri yenilgiye uğratarak Bozcaada ve Limni'yi geri aldı. Ölümünden sonra yerine Fazıl Ahmet Paşa geldi. Fazıl Ahmet Paşa Avusturya'dan Uyvar Kalesini alıp Vasvar Antlaşması'nı imzaladı. Venediklilerden de Girit'teki Kandiye kalesini aldı ve 24 yıl süren Girit savaşına son verdi. IV. Mehmed sadrazam ile birlikte ‎Lehistan seferine çıktı ve 1672 yılında Bucaş Antlaşması'nı imzaladıktan sonra Edirne'ye döndü. Lehistan'ın antlaşma şartlarına uymaması yüzünden ertesi yıl yeniden sefere çıkıldı ve savaş 1676 yılında son buldu. Aynı yıl Fazıl Ahmet Paşa ölünce IV. Mehmed sadrazamlığa Köprülü ailesinin yetiştirdiği Merzifonlu Kara Mustafa Paşa'yı getirdi. IV. Mehmed sadrazamla birlikte Rusya'nın ele geçirdiği Çehrin kalesini geri almak için sefere çıktı. Kalenin alınmasının ardından 1678'de Edirne'ye döndü. 1681 yılında Ruslarla yirmi yıl süreli bir barış antlaşması yapıldı.
Yine bu dönemde Eylül 1675'te İngiltere ile imzalanan bir antlaşmayla, I. Elizabeth döneminden beri bu ülkeye tanınmış olan imtiyazlar sistemli bir şekilde özetlendi ve söz konusu imtiyazlar ve kapitülasyonların yürürlükte olduğu belirtildi.
İkinci Viyana kuşatması
Ana madde: İkinci Viyana Kuşatması
İkinci Viyana Kuşatması öncesi Osmanlı sınırları
IV. Mehmed döneminin en önemli olayıdır. IV. Mehmed'in sadrazamı Merzifonlu Kara Mustafa Paşa ordu ile birlikte Viyana'ya kadar gitmiştir, kuşatma esnasında Belgrad'ta bulunan padişah kuşatmanın başarısızlıkla sonuçlanmasından sonra İstanbul'a dönmüştür. 1683 yılında gerçekleşen kuşatma iki ay sürmüş, Tuna Nehri'nin kuzeyinden gelen düşman kuvvetleri yüzünden Osmanlı Ordusu iki ateş arasında kalıp, ağır kayıplar vererek Belgrad'a çekilmiştir. Yenilginin sorumlusu olarak görülen Merzifonlu Kara Mustafa Paşa'nın Belgrad'ta idam edilmesi sonrasında Sadrazamlığa Kara İbrahim Paşa getirilmiştir.
Kuşatma sonrası
Ana madde: Osmanlı-Kutsal İttifak Savaşları
Kuşatmanın ardından Avusturya, Lehistan ve Venedikliler birleşerek karşı saldırıya geçtiler. Bu dönemde Estergon, Peşte ve Budin kaybedildi. Venedikliler Ayamavra, Preveze, Mora ve Atina'yı ele geçirdiler. Ordu Mohaç Savaşı'nda ağır bir yenilgiye uğradı. Tüm bu gelişmeler IV. Mehmed'e karşı bir güvensizlik yarattı. Ordu ayaklanarak padişahın tahttan indirilmesini ve yerine kardeşi Şehzade Süleyman'ın geçmesini talep etti. Bu talep kabul gördü ve IV. Mehmed 1687'de tahttan inmek zorunda kaldı.
IV. Mehmed tahttan indirildikten sonra iki oğluyla birlikte Edirne Sarayı'na kapatıldı ve 10 Ocak 1693'de orada hayatını kaybetti. Cenazesi İstanbul'a getirilerek Eminönü'nde Yeni Cami Turhan Valide Türbesi'nde annesi Turhan Validenin yanına defnedildi.
1 note · View note
altinovaguncel · 1 year
Text
İpekyolu Belediyeler Birliği İnönü’de toplandı
İpekyolu Belediyeleri Turizm ve Kalkınma Birliği Meclisi, İnönü Belediye Başkanı ve İpekyolu Belediyeler Birliği Başkanı Kadir Bozkurt Başkanlığında İnönü’de toplandı. 24 üye ve 600 bin vatandaşın nüfusa kayıtlı olduğu ilçe belediyelerinden oluşan İpekyolu Belediyeleri Turizm ve Kalkınma Birliği Meclis Toplantısı İnönü Belediye Binası Toplantı Salonunda gerçekleştirildi. İnönü Belediyesi ev…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
fisiltihaberleri · 5 months
Text
Tumblr media
Tyb Sakarya'dan Cumhuriyet 100 Yaşında Programı ve Belgeseli
Türkiye Yazarlar Birliği Sakarya Şubesi üyesi 32 şair ve yazar, birer eseriyle '32 Kısım Tekmili Birden / Cumhuriyetimiz 100 Yaşında' kitabı yayımladı. Soz konusu kitapla ilgili bir program düzelteyip belgesel de izlettirildi.
Program, 63 yaş ve üstü üye şair ve yazarlar Âşık Çepni, Ömer Emecan, Osman Suroğlu, Osman Karagüzel, Mustafa Turan, Ibrahim Açılan, Tacettin Ozkaraman, Fahri Tuna, Hasan Sağlam ve Mehmet Özdemir’e 'Türkçemize 40 Yıllık Hizmet Ödülü' belgelerinin takdimiyle sona erdi. https://www.fisiltihaberleri.com/haber/tyb-sakaryadan-cumhuriyet-100-yasinda-programi-ve-belgeseli-10112.html
#yazar #şiir #edebiyat #kitap #aşk #şiirsokakta #istanbul #şair #söz #şiirheryerde #siirsokakta #siir #izmir #kitapkurdu #sevgi #tbt #iyigeceler #güzelsözler #sözler #türkiye #love #huzur #ankara #cemalsüreya #ask #instagram #turkey #günaydın #mutluluk #sair
0 notes
gundembuca · 6 months
Text
Buca IMSEF’te ödül töreni heyecanı
Tumblr media
DÜNYANIN dört bir yanındaki gençleri Buca'da buluşturan Buca IMSEF (International Music, Science, Energy, Engineering Fair) Bilim ve Sanat Fuarı’nda ödüller sahiplerini buldu. Bilimsel araştırma ve sanat ruhunu dünyaya yaymak amacıyla Buca Belediyesi’nin bilim üssü Buca Bilim ve Sanat Merkezi tarafından bu yıl dördüncüsü düzenlenen Buca IMSEF Bilim ve Sanat Fuarı sona erdi. Fuarın ödül töreni, Buca Belediyesi Yarı Olimpik Yüzme Havuzu Konferans Salonu'nda gerçekleştirildi. Törene, Buca Belediye Başkan Vekili Filiz Meraklı, Buca Bilim ve Sanat Merkezi Sorumlusu ve Buca IMSEF Başkanı Ümit Karademir, 12 farklı ülkeden 325 öğrenci, proje danışmanları ve eğitimciler katıldı. BAŞKAN KILIÇ'TAN TEBRİK MESAJI Buca Belediye Başkanı Erhan Kılıç adına organizasyonda emeği geçen öğretmen ve öğrencilere teşekkür eden Başkan Vekili Filiz Meraklı, “Başkanımız rahatsızlığı nedeniyle fiziken yanımızda olamasa da organizasyonu çok yakından takip etti. Dereceye giren öğrencilere de başarılar diledi” diye konuştu. 60 ORGANİZASYONUN TÜRKİYE TEMSİLCİSİ Buca IMSEF’in dünya çapında düzenlenen 60 organizasyonun Türkiye temsilcisi olduğunu belirten Buca Bilim ve Sanat Merkezi Sorumlusu Ümit Karademir ise “Amacımız Buca IMSEF'i daha geniş kitlelere yaymak ve uluslararası genç bilim insanlarının birbirleriyle iletişimini artırmaktır" dedi. Etkinlikte, Özgür Sesler isimli bendir grubunun müzik dinletisi katılımcılardan büyük alkış aldı. ÖDÜLLER SAHİPLERİNİ BULDU Buca IMSEF’te bu yıl biyoloji, fizik, kimya, matematik- bilgisayar, mühendislik-enerji ve müzik-piyano olmak üzere 6 farklı kategoride 96 proje yarıştı.   Fizik kategorisinde birincilik ödülünü Eskişehir’den Umut Şahan- Ali Kayra Kocatürk, Eskişehir’den Kıvanç Yılmaz - Mira Küçük, Zekiye Ak, Bursa’dan Aknil Özdemir, Tayvan’dan Tzu Chien - Wu Hsia Jui - Chang kazandı. Kimya kategorisinde birincilik ödülünü Giresun’dan Naz Alan Giresun ile Tayvan’dan Hao Hsun Lee paylaştı. Biyoloji kategorisinde birincilik ödülünü alan isimler, Ordu ve Giresun’dan İrem Dilara Koylu, Yağmur Angelina Taliç, Ekin Ece Tokmak, Bursa’dan Elif Meryem Çolak, Mert Tuna Sevim, Eymen Onan, İzmir’den Gür Ateş Özmen, Mehmet Onur Pandar, Eskişehir’den Zehra Duymaz, Arda Çelik, Zehra Alsaran, Tayvan’dan Yu You Wen, Yu Yu Kuo ve Meksika’dan Mariana Rodriguez Rojo, Brianna Itzayana Valenzuela Grajeda oldu. https://www.youtube.com/watch?v=jY2OVLfwLxQ Mühendislik ve enerji kategorisinde birincilik ödülünü, Bursa’dan Efe Ceylan, Toprak Efe Pehlivan, Berk Köprücüoğlu, Çorum’dan Egemen Şansal, Tuna Yamaç Bursa, Yusuf Baki Cam, Ömer Sadi Kandemir, Meksika’dan Luis Roberto Waybell Campos, Juan Manuel Gonzales Duron ve Meksika’dan Karla Vianney Montiel Moreno, Michelle Reyes Hernandez, Cristina Cervantes paylaştı. Matematik ve bilgisayar kategorisinde ise birincilik ödülü Endonezya’dan Muhammad Rasya Samrid Pratama, Muhammad Razin Syarifuddin, Muhammad Akmal Baihaqli, Aydın’dan Ahsen Zehra Yerlikaya, Salih Burak Aydoğdu’na gitti. Piyano kategorisinde de birinciliği İzmir’den Ela Talay ve İstanbul’dan İsminaz Çelik kazandı. https://www.youtube.com/watch?v=jY2OVLfwLxQ Read the full article
0 notes