Ah! Ömür
hangi birine yetişsin
daha kapanmadan ilkyazın yarası
telaşla kapısı yumruklanmakta / güzün
sevincin bağrında durmadan
güleç bir haydut gibi
bir figan yuvarlanmakta
ve kulaktaki ezan
ne tez yol vermekte selâya
8 notes
·
View notes
Aslında Herkes Kendi Olmak İster!
Evet sevgili okur, okuyacağımız bu kısır diyalog aslında hepimizin bildiği bir durum. Diyaloğun kısır olanı hiçte makbul değilmiş, yaşayarak gördük. Hem kısırdan sadece yemek olur diyalog falan olmaz.
Büyük Ağrı Dağı ile Küçük Ağrı Dağı arasında geçen bir diyalogtan kesittir. Madem iyi okumalar olsun.
Büyük: Eee kuzen naber, nasılsın?
Küçük: İyi haber be kuzen nolsun? Gölgende yaşamaya devam.
Büyük: Ah be kuzen en ufak fırsatta senin bu laf sokmaların! Sıkılmadın mı, yorulmadın mı?
Küçük: Adını isterken yorulur musun, sıkılır mısın hiç?
Büyük: Ya defalarca konuştuk. Bizim adımız var, Ağrı Dağı. Neyini dert ediyorsun?
Küçük: Sen Büyük Ağrı Dağı. Ben Küçük Ağrı Dağı. Tek istediğim bunu bil, bunu iste, bunu hisset.
Büyük: Kuzen yine girdaba sokuyorsun bizi. Aklım almıyor, neyimiz ayrı gayrı? Bana var olan sana yok mu? Yıldızlı bir gecede gökyüzünü bende izliyorum, sende izliyorsun? Doğa ana bana tropikal iklim sundu, sana karasalı mı? Bende her taraf börtü böcekken sende sadece kınalı taşlar mı var? Farket artık bana neyse sana da o! Benim faydalandığım senin faydalanamadığın ne?
Küçük: Söylediklerinin, sorduklarının hepsine tamamım. Ben sadece adımı istiyorum. Adım benim yumuşak karnım.
Büyük: Taktın bu ada. Var adımız işte Ağrı Dağı. Köklerimiz karışmış bizim, senden uçuşan polenler bana, benden çayırlar sana yürüyor. Sen neyin adından bahsediyorsun? Ağrı Dağı adı altında yaşayalım gitsin amcaoğlu. Durduk yere işler açıyorsun başımıza.
Küçük: İş açtığım falan yok amcaoğlu. Sen küçümsüyorsun benim bu isteğimi. Sana gel kavuşan köklerimizi birbirinden koparalım demiyorum, polenlerimizin çayırlarımızın önün keselim demiyorum. Sen ne kadar Ağrı’ya aitsen ben ben o kadar Ağrı’yım. Sadece adımı istiyorum. Sen Büyük Ağrı Dağı’sın, ben Küçük Ağrı Dağı’yım, bunu kabul et istiyorum.
Büyük: Valla iyi, nerde iki lav yürüyüp bir oluşum oluşturursa ad verelim, dağ diyelim.
Küçük: Verelim ne olacak? Renkler, farklılıklar... Bunlar güzel şeyler.
Büyük: Yani bana bir zararı yok tabi.
Küçük: Elbette yok kuzen zararı. Önceden tanımlanan şeyler değil bu farklıya kutbumuz. Ordan burdan dayatmalarla farklıyı itiyoruz. Zavallı öğrenilmişlikler uzaklaştırıyor farklıyı. Farklılık tekten çok büyüktür...
Diyaloğun bu aşamasında gizli dinleyici olan uzun bacaklı enflasyon ve diğer halk düşmanları, Büyük ile Küçük arasında tutturulan frekanstan rahatsızlık duyar ve öne atılırlar;
Halk Düşmanları: Hayırdır doğa oluşumları, neyin münakaşası bu?
Büyük: Ne münakaşası suni oluşumlar, bizim ki münaşaka.
Halk Düşmanları: Ahhahha. Soğuk soğuk kunuştun, donmamak adına münakaşelerimizi giyelim. O değil de siz neyi konuşup duruyorsunuz bu kadar? Lavlar karda yürüdü diye Küçük diye isim mi takacağız. Küçüksün küçüklüğünü bil. Yaşa gitsin Büyük’ün gölgesinde. Bedeninde böbrek taşı gibisin, yer yer ağrılı sancılar oluşturuyorsun, yamacında otur Büyük’ün!
Küçük: Defolun suni oluşumlar!
Halk Düşmanları: Şimdilik gidiyorum. Ama aslında hiç bir zaman gitmeyiz...
Büyük: Yaşayalım aynı çatı altında be kuzen, neden uzatıyorsun.
Küçük: Aynı çatı bana da ait kuzen. Birlikte yaşamaktan da çok memnunum. Çatıyı ayırma fikri bana değil halk düşmanlarına ait. Ben sadece adımı istiyorum. Adımı. Bak sana bir şey anlatacağım. Geçenlerde estetisyen arkadaşım Jack anlattı. İnsanlar artık şuna benzemek istiyorum, bunun burnundan, şunun gıdısından, öbürünün gamzesinden istiyorumla gelmiyorlarmış. Yapay zekaların yaptığı filtre uygulamalrından kendi görsellerini alıp şu halimi bu halimi istiyorum diyorlarmış. Düşünebiliyor musun Büyük? Herkes kendini istiyor aslında. Kusurlarından arınıp kendisi olabilmeyi istiyor. Ben sana benzemekten sen olmaktan yoruldum. Kendine benzetmekten vazgeçmelisin. Bir parçan ama sancılayan parçan olarak görmekten yorulduğunu görebiliyorum. Kusurlarımızı bir kenara bırakalım kendimiz olalım. Bak etrafına ne zaman farkedeceğiz ağaçlarımızın kuruduğunu? Kuruyor da! Yağacak yağmurlara, yeşertecek karlara odaklanalım. Birbirimize düşmekten, birbirimizi suçlamaktan, biz olmaktan çıktık. Kaybediyoruz. Farketmeliyim, farketmelisin!
...
Halk düşmanları denilen ejderhaya birleşilip her açıdan saldırılamadığı için olay çözülemez. Teoman Deneyim’e gider...
2 notes
·
View notes
İstanbul deprem erken uyarı sistemi nasıl çalışıyor?
Kahramanmaraş merkezli depremlerin ardından bir kez daha depremleri önceden tespit edebilmenin önemi gözler önüne serildi. Depreme uykuda yakalanan vatandaşlar deprem olduğunu bile anlayamadan hayatını kaybetti. Eğer o depremin sadece birkaç dakika hatta saniyeler önce bilebilseydik durum farklı olabilir miydi diye düşünmeden edemiyor insan.
Şimdi de İstanbul depreminin olma olasılığı…
View On WordPress
0 notes
Altınordu 10 kişi kalan Samsunspor'u 2 golle yıktı
Altınordu 10 kişi kalan Samsunspor’u 2 golle yıktı
Spor Toto 1. Lig’in 9. haftasında Altınordu ile Yılport Samsunspor karşı karşıya geldi. Bornova Aziz Kocaoğlu Stadyumu’nda oynanan mücadeleyi Altınordu, 2-1 kazandı.
Ev sahibi ekibe galibiyeti getiren golleri Kubilay ve penaltıdan Ahmet İlhan kaydetti. Yılport Samsunspor’un tek golü Ahmet Sagat’tan geldi.
Konuk takımda Douglas Tanque,10. dakikada VAR incelemesi sonrası kırmızı kartla oyundan…
View On WordPress
0 notes
Kitap Bankosu'nun Aracı Gazi Üniversitesi Yönetimi Tarafından Parçalandı #KitapBankosuBunuHayalEtmedi @kartalaf
Kitap Bankosu’nun Aracı Gazi Üniversitesi Yönetimi Tarafından Parçalandı #KitapBankosuBunuHayalEtmedi @kartalaf
2012 yılında Gazi Üniversitesi İstatistik Bölümü öğrencileri tarafından kitap okumanın yaygınlaştırılması için çalışan köy okullarına kitap dağıtan gönüllü organizasyon “Kitap Bankosu”nun ikonik otobüsü, çok yer kapladığı gerekçesiyle Gazi Üniversitesi görevlileri tarafından “çok yer kapladığı” gerekçesiyle parçalandı.
Kitap Bankosu gönüllüsü Serdar Yetkin o anların görüntülerini “Tebrikler…
View On WordPress
0 notes
Hunharca keyif yapanlar burada mı??
Durup dururken dans etme isteği geliyor mu size de?
Hava sanki her zamankinden daha güneşli...
İnsanlar daha mı güler yüzlü, bana mı öyle geliyor?
Çimler daha yeşil, öyle değil mi?
Kırmızı hiç bu kadar baştan çıkartıcı olmamıştı...
Kuşların cıvıltısı bile farklı. Cıvıltı değil bu, senfoni adeta...
Bir ses geliyor arkadan... Bir şiir kulağımda...
Ben Nazım Hikmet diyeyim, sen Cemal Süreya...
Tarık Akan ile Adile Naşit sarılmışlar birbirlerine, sevinç gözyaşı ikisindeki de... Barış Manço bir başka keyifle söylüyor Halil İbrahim Sofrası'nı...
Özkan Uğur değil mi o kahkaha atan??
Zeki Alasya takmış koluna Türkan Saylan'ı, önlerinde Berkin ile Ali İsmail... Gülümsüyorlar Boğaz'ın üstünde, gökyüzünde...
Münir Özkul'u duydunuz siz de, değil mi?
"Ben Yaşar Usta! Yıkamayacaksın, dağıtamayacaksın, mağlup edemeyeceksin bizi!" diye haykırıyor zalime...
Yaşar Nuri Öztürk, Fesli'nin kıçına basıyor tekmeyi! Fesini düşürüyor kaçarken fesli deli, tıpkı İzmir'de denize döktüğümüz o aşık olduğu Yunan gibi!
Uğur Mumcu ile Hrant arkalarına yaslanmış izliyorlar Adıyaman'ı, Bursa'yı, Balıkesir'i... "Oldu bu sefer" diyorlar...
Fatma Girik de sevinçten ağlıyor, Kız Kulesi'nin üzerinde. Sinem Başkan'ı alkışlıyor avuçları patlarcasına! "Ben Şisli'de başardım, sen de Üsküdar'da başaracaksın güzel kızım" diyor...
Ve şimdi susuyor hepsi...
Ayağa fırlıyorlar birden... Nasıl fırlamasınlar? Güneşten daha sarı saçları, Marmara Denizi kadar mavi gözleriyle, tam da Çamlıca Tepesi'nden izliyor Paşam eserini...
"Söylemiştim size..." diye fısıldıyor...
"Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar olacak..."
Gözümden akan yaşları siliyorum, tüylerim diken diken...
Tünelin sonundaki ışığa bakıyorum...
Gördüğüm o ışık trenin ışığı değilmiş, bildiğin gün ışığıymış!
Tünel bitti.
Karanlık bitti...
Fark ettiniz mi, yarınlar çok daha aydınlık şimdi!
herşey çok güzel olacak
Hissettiklerimi çok güzel yazmış.🇹🇷🇹🇷
Emre
Dolcel
18 notes
·
View notes
Adım Rim. Sesim enkaz tozu. Özür dilerim.
Dedem kalbimi sakla, sula direnç taşını.
Üşenmem. Üzülmem. Meleklerle beklerim:
Dedem! Ruhumun ruhu! Küpem avucunda mı?
Ali Emre
14 notes
·
View notes