Tumgik
#istanbul fay hattı
dutlukdergi · 1 year
Text
İstanbul deprem erken uyarı sistemi nasıl çalışıyor?
Kahramanmaraş merkezli depremlerin ardından bir kez daha depremleri önceden tespit edebilmenin önemi gözler önüne serildi. Depreme uykuda yakalanan vatandaşlar deprem olduğunu bile anlayamadan hayatını kaybetti. Eğer o depremin sadece birkaç dakika hatta saniyeler önce bilebilseydik durum farklı olabilir miydi diye düşünmeden edemiyor insan. Şimdi de İstanbul depreminin olma olasılığı…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
algeyapi · 2 years
Text
"İstanbul depremi bilgi kartları basına sızdı..."
“İstanbul depremi bilgi kartları basına sızdı…”
Aktüel dergisi, İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin hazırladığı “Deprem Bilgi Kartları”na ulaştı. İşte ilk kez Aktüel dergisinde yayınlanan İstanbul Depremi ile ilgili hiçbir yerde yayınlanmamış bilgiler… (more…)
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
1blogibi · 1 year
Text
açıklanamayan fay hattı 15 dakika geç gelen deprem verileri... büyük geçmiş olsun istanbul
22 notes · View notes
se-a-ser · 1 year
Text
Tumblr media
“deprem öldürmez bina öldürür” büyük ölçüde doğru ve çarpıcı bir söz ama hepten de değil. şurada sağlam bina olsa ne, tek katlı olsa ne!
“ovalara değil dağlara yerleşin” diyorlar... bu da büyük ölçüde doğru ama deprem esnasında muz kabuğu gibi soyulan dağlara ne demeli
her şeye rağmen insanımız bu felaketde güzel kenetlendi. normal zamanda bile bedava bir şey dağıtıldığında izdiham olurdu, millet birbirini ezerdi. o tip görüntüler olmaması sevindirici
bir çayı 50TL’ye satan fırsatçıların karşısında yol üstündeki arabalara çay, yemek, ilaç ikramı yapanlar var
yağma yapan karaktersizlerin karşısında “bizde ekmek var, gerek yok” diyen çocuk var
HAARB gibi uydurma senaryolarla ABD düşmanlığı yapayım derken aslında bilmediğimiz müthiş teknolojileri varmış gibi göstererek ABD’yi kutsayan malların karşısında din, dil, ırk ayırmadan yardıma koşanlar var
AFAD ile AHBAP taraftarları arasındaki karalama kampanyası yapanların karşısında ikisine de verdikleri destekle hayırda yarışanlar var. kirayı arttıranlara nispet evini binasını bedava verenler, misafir edenler vs
güzel vatanımızın bir çok yerinden fay hattı geçiyor. tabi fay hattından ziyade koca bir levha sallandığı için aslında çok daha fazla ilimiz deprem bölgesinde... yine de deprem bölgesinden kaçanların ilk tercihinin İstanbul olması trajikomik
8 notes · View notes
bikdim · 1 year
Text
çığlık çığlığa
artık dünyanın sonunun yavaş yavaş geldiğini kanıksarcasına, ruhumun bu yaşamdan bir beklentisi olmadığını anlayabiliyorum. 
bir deprem coğrafyasının göbeğinde yer alan türkiye cumhuriyeti aşağı yukarı beş yüz yılda bir olan bir deprem ile sarsıldı. 
her gece mutlaka yatağa yattığımda acaba o gece bu gece mi dediğim istanbul’a biçilmiş depremin kâbusu ile bir ömür geçirmeye çalışırken, beş yüz yılda bir olan bir deprem güneydoğu hattını vurdu ve ona yakın şehri yerle bir etti. 
muhtemelen on binlerce ölü var ama bu rakam hiçbir zaman resmiyete dökülmeyecek. 
kara bir kar kış gününde, insanlar göçüklerin altında çığlık çığlığa, çürük bir sistem, kokuşmuş bir güç sevdası bu vatanı bir düşmanın mahvedebileceğinden belki de milyon kat daha beter etti, etmeye de devam ediyor. 
ekonomik kriz, parasızlık, işsizlik, mutsuzluk, ümitsizlik, biçarelik, halkı derbeder etmişken, bir de beş yüz yılda bir olan depremin seçim öncesi on şehri birden vurması. 
komplocu, ya da komplo teorici, ya da komploya dair herhangi bir sempati beslediğim hiçbir dönemim olmadı, fakat...diğer yandan tesadüflere de asla inanmadım. 
rastlantı olan nedir? 
tesadüf olan nedir? 
amerikan savaş gemisi boğaz’a dev bir bayrakla giriyor. 
yabancı ülkelerin konsoloslukları ve okulları “aman ha!” mesajları çekip dükkanı kapatıyor, olası bir terör saldırısı ihtimali için uyarı kuyruğuna giriyorlar. 
bunların hepsi yıllardır beklenen seçim tarihi açıklandıktan sonra oluyor, seçim tarihi yaklaşırken herkeste bir korku, bir stres, bir bilinmezlik... ve tüm bunlara ilaveten beş yüz yılda bir yaşanan bir deprem. 
evet, bilimsel olarak elbette ki her şey yerli yerine oturuyor izah edildiğinde, depremin hiçbir komplo teorisi ile bağdaşamayacağının üstü kazılarak çiziliyor. 
bu fay hattı çok uzun zamandan beri kırılmamış, prof’lar uyarılar geçiyor yıllarca bakın burada bir tehlike var dikkat diye, ama herkesin deprem beklentisi İstanbul, ve kentsel dönüşüm adı altında rantsal dönüşüm salgını mevcut. 
hiç kimse, hiçbir şeye hazır değil. 
bu ülkede, kimse öngörülen hiçbir teknik ve bilimsel bilgiye karşı yetkin bir hazırlık içine girmiyor, buna karşın felaket olduğu an toplumsal, sivil bir seferberlik ilan ediliyor, bunu da halk kendi imkânlarıyla, sivil toplum örgütleri, yardım kuruluşları, ya da bireysel olarak herkes elinden geldiğince bir şeyler yapmaya çalışıyor. 
bu hep böyleydi. 
diğer yandan ne depreme hazırlık, ne deprem ile mücadele, ne deprem vergilerinin yerinde kullanımı, ne yeni yapılmış evler, ne afet anında uygulanması gereken acil durum bilgi ve tatbikatları, ne yeterli malzeme, ne de yeterli teknoloji, ne de yeterli insan gücü, ya da ahlaki kuvvet... bunların hepsi depremle birlikte sarsılıyor ve yıkılıyor. 
yeni inşa edilmiş trilyonluk evler, hepsi toz duman bir halde yıkılıyor, hükümet chp’li belediye başkanlarının isimlerini ağzına almamak için yarışa girişiyor. 
sosyal medyada bilgi kirliliği, ahlaki sapkınlıklarını böyle bir ana oyuncak edenler, şeytanın her türlüsü bu anda beliriyor. 
elbette ki iyiler bu savaşta yine var gücüyle mücadele etmeye devam ediyor, edecek de. ama iyilik ne denli azaldı, ahlaki değerler ne denli yok oldu bunu göremiyor muyuz? görmek mi istemiyoruz? oysa ki üç maymunu oynayanlar bile her şeyi görüyor ve biliyor. 
eksi derecelerde göçük altında çığlık çığlığa kurtarılmayı bekleyenler, yakınlarını, bebeklerini, annesini, babasını, eşini, hayvanlarını, göçük altından çıkarabilmek için yüreğini ateşe verenler... o insanlara yardım etmek için allah’a yalvarmaktan başka çaresi olmadığını bilerek saatlerce ekran başında, internet başında ağlayanlar, gücü yetip de maddi ya da fiziksel olarak yardıma koşabilenler...
umudumuz iyiliğin kazanması, ama umudumuz asla kötülüğün gözden gelinmesi değil, bilakis en ağır şekilde cezalandırılması.
on binlerce kişinin hayatına mal olan bu insanlar elini kolunu sallayarak aramızda mı dolaşacak? suyunu içecek, yemeğini yiyecek öyle mi? on binlerce canın hakkına giren bu şeytanlar cezalandırılmadan bu diyardan göçecek öyle mi? ilahi adalete mi emanet ettiğinizi düşünüyorsunuz, nasıl olsa allah’a hesap verecekler mi diyorsunuz? aramızda dolaşsın, yesin içsin, uyusun mu diyorsunuz? 
bu milletin başına çöreklenenler, bu milleti şeytanlara satanlar, şeytanlaşanlar, bu milleti, bu vatanı helaka sürükleyenler, sadece elinde gücü olanlar değil, halkın içinde de bu şeytanlığı onaylayanlar ve bu şeytanlara kol kanat gerenler... cezalarını çekmeden buradan gidecekler öyle mi? 
beklenen İstanbul depremi vuku bulduğu zaman, hele ki o zamana kadar şu an olduğu gibi hâlâ hiçbir önlem alınmamaya devam edilecekse, işte o gün cehennemin yeryüzündeki gerçek oryantasyonu olacağı da bilinmelidir. 
iblisler, ve tüm zebaniler İstanbul’un ve bu ülkenin yıkımına neden olacaklar, eğer ki hâlâ bir önlem alınmamaya devam edilecekse. 
bunu yıllardır, 99 depreminden bu yana söyleyen bilim adamları var, haykırıyorlar ama duyulmuyorlar ya da geçiştiriliyorlar. 
bu vatan, bu millet birkaç zebaninin oyuncağı olmamalı. 
bu vatan, bu kıymetli topraklar bu zebanileri savunanlar yüzünden helak edilmemeli. 
bu felaketi yaşayanlar, şu an eksi derecelerde, kışın en keskin vurduğu bir coğrafyada, göçük altında hayatlarını sorguluyor, gözlerinin önünden yaşamları geçiyor, çığlık çığlığa haykırıyor ve yardım bekliyorlar.
bu ülkenin zebanilerden arınması belki de yüzde yüz mümkün olmayacak, bu zebaniler, bu ülkeye bunu yaşatanlar tamamen buradan silinip gitmeyecekler ama bilmeliler ki burası zebanilerin tek bir tanesinin bile kalmayacağı güne kadar iyilik uğruna savaşmaya devam edecek. 
tüm bu çöken evleri inşa edenler, müteahhitler, buna izin verenler, bunu onayanlar, ahlaksızlar, vatanı satanlar, rant peşinde olanlar, paranın uğruna satamayacağı şeyi olmayanlar, ruhsuzlar, şeytanın azgın çocukları, ve bunları savunanlar, bunlara kol gerenler, bunlara akıl erdirenler, bunlarla bu yola baş koyanlar er ya da geç en hakiki cezalarını bulacaklar, helak olacak birileri varsa ilk başta onlar olacaklar. 
kolay olmayacak belki, ama gözüne perde inmişlerin de gözleri açılacak. 
her oyunun bilinmeyen bir bug’ı vardır. 
kurduğunuz oyunların bug’ına yenik düşeceksiniz ve aklınızın alamayacağı şekilde mağlup olacaksınız. 
allah’ın, ahlakın, iyiliğin, vicdanın, etiğin yolu birdir ve de şaşmaz. 
iyilik kazanacak, allahım sen yardımcımız ol. 
2 notes · View notes
korkutkalkan · 22 days
Link
İstanbul Üniversitesi-Cerrahpaşa Jeoloji Mühendisliği Bölümünden araştırmacılar Şemdinli-Yüksekova fay hattını inceledi. İstanbul Üniversitesi-Cerrahpaşa Jeoloji Mühendisliği Bölümü Başkanı Prof. Dr. Hüseyin Öztürk, Prof. Dr. Nurullah Hanilçi ve ekibi fay hattının geçtiği yerleşim yerlerine gitti.  Ekip, araştırmaya 20 Nisan tarihinde başladı. Araştırmaya göre, bu fay hattı uzun bir süredir sessiz kalmış durumda ve geçmişte kaydedilmiş bir deprem verisi bulunmuyor.  Yapılan çalışmalarla fay hattının yaşını belirlemeye yönelik örneklemeler gerçekleştirdi. Fayın geçtiği alanın yerleşim yerlerini de kapsayan bu çalışma, bölgedeki potansiyel riskleri anlamak adına önemli bir adım olarak nitelendiriliyor. Bu araştırmanın sonuçları ise 2 ay sonra netlik kazanacak. Prof. Dr. Hüseyin Öztürk, yaptıkları araştırmalarla bölgedeki aktif fay hattını tespit ettiklerini açıkladı. Öztürk'e göre, sismik aktivite ve yüzeydeki mineralli suların çıkışlarıyla belirlenen bu fay hattı, bölgedeki deprem riskinin boyutunu belirlemede önemli bir rol oynuyor. Bölgedeki fay hattının yaşını belirlemek için yapılan örneklemeler, olası bir deprem risk analizi için de veri sağlayacak. "FAY YERLEŞİM YERLERİNDEN GEÇİYOR" Prof. Dr. Öztürk, fay hattının aktif olduğunu belirterek, şöyle konuştu: -Şemdinli, Türkiye'nin en güneydoğu köşesinde yer alıyor. Şimdi oradan Yüksekova-Şemdinli fayı geçiyor. -Bu fay aktif bir fay. Epey zamandır suskun depremselliğini aletsel ve dönemlerde bilmiyoruz. Yani kaydedilmiş bir aletin kaydettiği bir deprem yok burada. Tarihsel veri de yok. Yani tarihin de yazdığı bir 'şu tarihte deprem oldu' diye bir bilgi de yok burada. -Ama oradan aktif fay geçtiğini biliyoruz. Nereden biliyoruz? Sismik aktiviteden biliyoruz. Hem de o yüzeydeki sıcak sulardan, mineralli suların çıkışlarından biliyoruz bunu. Bizim bu bölgede uzun süredir yürüyen projemiz var. -Şimdi biz bu çalışmamız için üniversiteden teknik kadromuzla beraber, akademisyenlerle beraber hafta sonu bu bölgede bir çalışma yaptık. Bu fayın yaşını bulmak üzere bir fay hattı üzerinde örneklemeler yaptık. -Yani bu fay ne zamandan beri çalışıyor? Yaşı ne kadar? Onu bulmak üzere örneklemeler yaptık. Bunun için bölgede tam fay hattına gittik. Fayın nereden geçtiğine baktık. Fay ne yazık ki kısmen yerleşim yerinden geçiyor. Üzerinde yapılar var. "RİSKİN YOĞUNLAŞTIĞINI, ENERJİNİN BİRİKTİĞİNİ BU ALANDA SÖYLEYEBİLİRİZ" Prof. Dr. Öztürk, fay hattından çıkan sudan örnekler aldıklarını belirterek, şöyle konuştu: -Şimdi biz bu çalışmamızda, yerel halkla da burada konuşma şansı bulduk. Eski fay hattından çıkan suyun ve bıraktığı çökeleklerin, -traverten diyoruz buna-, bu çökeleklerin olduğu noktalardan örnek aldık. -Özetle bu fayın yaşını bulacağız. Bu bize sağ yanal yönlü fay sisteminin ne zamandan beri çalıştığını ve diğer segmentlerle beraber yaş ilişkisini ortaya koymamıza yarayacak. Burası uzun süre suskun bir nokta. -Söylediğim gibi aletsel ve tarihsel deprem datası yok elimizde. Yani 500 yıl önce kırıldığını bilmiyoruz. -1000 yıl önce kırıldığını bilmiyoruz. Yaşlılarla da konuştuğumuzda burada bir depremden bahsedemiyoruz ama fayımız var. O halde uzun süredir burada deprem olmamış ve bir riskin yoğunlaştığını, enerjinin biriktiğini bu alanda söyleyebiliriz. ŞEMDİNLİ'DEKİ SU KAYNAĞI VE HİDROJEN SÜLFÜR GAZI RAPORLANACAK Prof. Dr. Öztürk, fay hattının su çıkışlarında zehirli hidrojen sülfür gazı çıktığını ifade ederek, şöyle konuştu: -Şimdi biz orada tabii su çıkışlarına baktık ve o su çıkışları gerçekten de cilt hastalığı için herkesin geldiği bir su. -Bu suyun olduğu yeri de kapalı almışlar ve gazla çıkıyor. Kapalı alan bu gazın orada konsantre olmasına da sebep oluyor. Kaymakamlığa da bu çerçevede bir yazı yazacağız. Buranın havalandırılması şeklinde halkın kullanımına sunulması için. -Çünkü hidrojen sülfür gazı zehirli bir gaz. Böyle bir gaz çıkışının olduğu bir nokta burası. Yani 1-2 ay içinde yaşlarını alırız, gözlemlerimizi değerlendireceğiz, makaleye dönüştüreceğiz. "BÜYÜK KIRILDIĞI ZAMAN 7'LİK DEPREM ÜRETME POTANSİYELİ OLAN BİR FAY" Prof. Dr. Öztürk, Şemdinli-Yüksekova fayının deprem üretme riskini de açıklayarak, "Şemdinli-Yüksekova fayı burada. Yüksekova düzlüğünü görüyorsunuz, burada güneyini sınırlıyor, Şemdinli'den devam ediyor, Irak'a doğru uzanan bir fay. Yaklaşık 100 kilometre boyunda bir fay. Büyük kırıldığı zaman 7'lik deprem üretme potansiyeli olan bir fay. Yalnız Şemdinli'de zemin yapısı daha iyiydi. Şemdinli sağlam zemine kurulmuş ama Yüksekova'da zemini daha sıvı. Olası bir depremde Yüksekova'nın Şemdinli'den daha fazla etkilenmesi yüksek olacak" diye konuştu.
0 notes
elazigsurmanset · 3 months
Text
İstanbul, Kuzey Anadolu Fay Hattı’nın etkisi altında yer alan bir şehir olarak, büyük bir deprem riski taşımaktadır
Tumblr media
İstanbul, Kuzey Anadolu Fay Hattı’nın etkisi altında yer alan bir şehir olarak, büyük bir deprem riski taşımaktadır. Bilim insanları, bu fay hattı boyunca önemli bir sismik aktivite beklendiğini ve İstanbul’un bu tehlike altında olduğunu uzun süredir belirtiyor.  Bilim insanları, İstanbul’da büyük bir depremin kaçınılmaz olduğunu ve bu depremin şiddetinin 7,0 ile 7,5 arasında olabileceğini tahmin ediyorlar. Deprem konusunda yapılan çalışmalar, şehrin bazı bölgelerinin diğerlerine göre daha fazla risk taşıdığını göstermektedir. İstanbul’da beklenen büyük depreme karşı hazırlıklı olmak için bir dizi önlem alınması gerekmektedir. Bunlar arasında: Yapıların güçlendirilmesi: Depreme dayanıklı binalar inşa etmek ve mevcut yapıları güçlendirmek. Acil durum eğitimleri: Vatandaşlara deprem anında ne yapmaları gerektiği konusunda eğitimler verilmesi. Erken uyarı sistemleri: Deprem öncesinde halkı uyarmak için erken uyarı sistemlerinin geliştirilmesi. Önlemler alındıkça, İstanbul’un depreme karşı daha güvende olması mümkündür. Ancak, bu konuda toplumun ve hükümetin iş birliği içinde olması büyük önem taşımaktadır. Güvenli Bir Yarın İçin Bugünden Hazırlık İstanbul, büyük bir depremin olası merkez üssü olarak bilinmektedir. Kuzey Anadolu Fay Hattı üzerinde yer alan şehir, geçmişte birçok kez sarsıntılar yaşamıştır. Ancak, doğru önlemler alındığında, depremin vereceği zararlar en aza indirgenebilir. İşte güvenli bir yarın için yapılması gerekenler: Deprem Çantası Hazırlayın: Deprem anında ihtiyaç duyabileceğiniz temel malzemeleri içeren bir çanta hazırlayın. Su, gıda, ilk yardım malzemeleri, düdük, el feneri gibi hayati öneme sahip eşyaları içermelidir. Bina Güvenliğini Kontrol Edin: Yaşadığınız veya çalıştığınız binanın depreme dayanıklı olup olmadığını kontrol ettirin. Gerekirse güçlendirme çalışmaları yapın. Deprem Sigortası Yaptırın: Mülkünüz için deprem sigortası yaptırarak, olası bir deprem sonrası maddi kayıplarınızı minimize edin. Acil Durum Planı Oluşturun: Aileniz veya iş yeriniz için bir acil durum planı oluşturun. Deprem anında ne yapılması gerektiğini herkes bilmelidir. Bilgi Edinin ve Eğitim Alın: Depremle ilgili doğru bilgilere ulaşın ve deprem eğitim programlarına katılın. Bu, panik yapmadan doğru adımları atmanızı sağlar. Unutmayın, önlem almak, depremin vereceği zararları azaltmanın en etkili yoludur. İstanbul’da yaşayan her birey, güvenli bir yarın için bugünden hazırlıklı olmalıdır.
Deprem Anında Hayat Kurtaran Bilgiler
Deprem, doğal afetler arasında en öngörülemez olanlarından biridir. İstanbul gibi büyük bir metropolde yaşayanlar için deprem hazırlığı, hayati öneme sahiptir. İşte deprem anında hayat kurtarabilecek bazı bilgiler: Çök-Kapan-Tutun: Deprem sırasında, sağlam bir mobilyanın altına çökün, kapanın ve sıkıca tutunun. Bu, başınıza düşebilecek cisimlerden korunmanızı sağlar. Sabitlenmemiş Eşyalar: Raflar, dolaplar ve ağır mobilyalar gibi sabitlenmemiş eşyalar yaralanmalara neden olabilir. Deprem öncesinde bu tür eşyaları sabitleyin. Camdan Uzak Durun: Pencereler, aynalar ve diğer cam malzemeler kırılabilir. Deprem anında bu türden cam eşyaların yakınında bulunmaktan kaçının. Kapı Çerçevelerinden Uzak Durun: Eskiden kapı çerçevelerinin güvenli olduğuna dair bir inanış vardı; ancak, modern yapılar için bu geçerli değildir. Güvenli bir alan bulana kadar çök-kapan-tutun yöntemini uygulayın. Acil Çıkış Planı: Aileniz veya ev arkadaşlarınızla birlikte acil durumda kullanılacak bir çıkış planı yapın. Herkesin planı bilmeleri önemlidir. Deprem sonrasında, hasar görmüş binalardan uzak durun ve acil durum ekiplerinin talimatlarına uyun. İstanbul gibi yüksek riskli bölgelerde yaşayanların, deprem çantalarını her zaman hazır tutmaları ve düzenli olarak deprem tatbikatları yapmaları önerilir.
Evlerimiz Ne Kadar Güvende? Yapı Güvenliği Kontrolü
İstanbul, büyük bir deprem riski altında bulunan şehirlerden biridir. Pek çok kişi, evlerinin bu olası depreme karşı ne kadar dayanıklı olduğunu merak etmektedir. Yapı güvenliği, özellikle deprem bölgesinde yer alan İstanbul için hayati öneme sahiptir. Yapı Güvenliği Nasıl Anlaşılır? Yapı güvenliğini anlamak için, öncelikle binanın deprem yönetmeliğine uygun olarak inşa edilip edilmediğini kontrol etmek gerekir. Bu, binanın temelinden çatısına kadar her aşamasının, depreme dayanıklı malzemeler kullanılarak ve deprem standartlarına uygun olarak yapıldığı anlamına gelir. Yapı güvenliği kontrolleri genellikle şunları içerir: Binanın temel yapısının incelenmesi Deprem yönetmeliğine uygun malzeme kullanımının kontrol edilmesi Binanın sismik izolasyon sistemlerinin varlığının ve durumunun kontrol edilmesi Ev sahipleri ve kiralık evde yaşayanlar, yaşadıkları binaların güvenliğini artırmak için profesyonel bir yapı denetim firması ile çalışabilirler. Bu firmalar, binaların güvenliğini detaylı bir şekilde inceleyerek, gerekli önlemlerin alınmasına yardımcı olur. (BSHA – Bilim ve Sağlık Haber Ajansı)  Read the full article
0 notes
karaca2508-blog · 3 months
Text
Göz göre göre gelen facia: Sabıkalı Anagold Madencilik'te toprak kaymasında 9 işçi göçük altında
Tumblr media
Anagold Madencilik tarafından işletilen Erzincan İliç’teki Çöpler Altın Madeni’nde toprakların istiflendiği bölgede toprak kayması meydana geldi. Faciada 9 işçi toprak altında kaldı. Yüzde 80’i Kanadalı altın maden şirketi Alacer Gold’a (SSR Mining), yüzde 20’si ise Çalık Grubu bünyesinde bulunan Lidya Madencilik’e ait olan Anagold Madencilik Sanayi ve Ticaret AŞ’nin 2008’den beri işlettiği madende siyanürlü solüsyonun çevreye yayıldığı belirtildi. İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya, “667 çalışandan 9 kişiye ulaşılamıyor, 400 kişiyle arama yapılıyor” açıklamasını yaptı. Olayla ilgili dört cumhuriyet savcısı ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’ndan dört müfettiş görevlendirildi.
Sabıkalı madendeki toprak kaymasında 9 işçi göçük altında
Çöpler Altın Madeni, sık sık kapasite artışlarıyla gündeme geldi. Geçen yıl da madende kapasite artışına gidildiği ve buna onayın AKP İstanbul Büyükşehir Belediye başkan adayı Murat Kurum’un çevre ve şehircilik bakanı olduğu dönemde verildiği öğrenildi. VERGİ BORCU SİLİNDİ Açılan davalara karşın proje iptal edilmedi. Aktif fay hattı üzerinde bulunan madende Haziran 2022’de içerisinde siyanür de bulunan karışımı taşıyan bir boruda kırık oluşmuş, 2 saat 15 dakika boyunca Fırat Nehri’ne 20 metreküp karışım akmıştı. Uzmanlar uzun süredir göçük tehlikesine karşı uyarı yapıyordu. Anagold Madencilik’in 7.2 milyon dolar vergi borcunun silindiği SSR Mining’in bilançosunda ortaya çıkmıştı. Daha önce madene karşı birçok kez dava açan ve Anayasa Mahkemesi’nce de haklı bulunan bölge sakinlerinden Eşref Demir Cumhuriyet’e konuştu. Demir, “Burada yaşanacak felaketi defalarca kez dile getirdik. Mahkemeye taşıdık. Yaşananlar tesadüf değil. Cevher döküm sahasının üçte ikisi kaydı. Siyanürlü toprak etrafa yayıldı” dedi. ‘KÂR HIRSI YÜZÜNDEN’ Dava açan yurttaşların avukatlarından Arif Ali Cangı ise şöyle konuştu: “Siyanürlenen altın rezerv alanı çöktü. Göçük altında kalan işçilerin yaşadığı felaketin yanı sıra bu siyanürün doğaya karışması, altın ayrıştırma için dökülen rezervin ağır metallerinin yayılması demek. Felaket ‘geliyorum’ demişti. 2022’de toprağa siyanür akmıştı. Bunun üzerine şirketin faaliyeti iki ay durduruldu. Daha sonra hiçbir şey yaşanmamış gibi faaliyete devam ettiler. Erzincan İliç Cumhuriyet Savcılığı takipsizlik kararı verdi. Sembolik para cezasıyla üstü kapatıldı. Birileri kâr etsin diye memleketin her yerinde felaket meydana geliyor.” Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB) ise İliç’te açtıkları iki ayrı davanın bilirkişi keşfini yaptıklarını belirterek, “İliç Çöpler Altın Madeni işletmesi kapatılmalıdır ve rehabilite çalışmalarına başlanmalıdır dedik. Facia geliyor dedik... Facia geldi...” açıklaması yaptı. Türk Tabipleri Birliği (TTB) açıklamasında da “Madenin ruhsatı iptal edilmediği gibi kâr hırsıyla kapasitesinin artırılması, hukuk mücadelelerine karşın şirkete yargı koruması sağlanması; yaşanan faciaya açıkça davetiye çıkarmıştır” dendi. Facianın ardından NASDAQ borsasında işlem gören SSR Mining hisseleri yüzde 50’ye yakın değer kaybetti. ‘FIRAT NEHRİ İÇİN ÖNLEM ALINDI’ Çevre ve İklim Değişikliği Bakanlığı’ndan toprak kaymasına ilişkin açıklama yapıldı. Açıklamada “Toprak kaymasının hemen ardından bakanlığımız merkez ve İl müdürlüğümüz Denetim Ekiplerini bölgeye ivedilikle sevk ettik. Toprak kayması sırasında akan malzemenin Fırat Nehri’ne ulaşmasının engellenmesi amacıyla Sabırlı Deresi’nin Fırat Nehri’ne ulaştığı menfezin kapaklarını kapattırdık” ifadeleri kullanıldı. Erzincan'ın İliç ilçesinde Anagold şirketine ait Çöpler Altın Madeni'nde, 13 Şubat'ta saat 13.00 civarında geniş bir alanda toprak kayması yaşandı. Fırat Nehri'ne doğru, madene kuş uçuşu 300 metre mesafede kayan devasa toprak yığını, siyanür ve sülfürik asit ile işlem görmüş malzemeleri içerdiğine dair açıklamalar ortaya çıktı. Uzmanlar, bu yığınların nehire ulaşması halinde insanların ve hayvanların zehirleme riski ortaya çıkacağı için önlem alınması konusunda uyarılarda bulundu. Yer Bilimci Prof. Dr. Süleyman Pampal, Habertürk'te verdiği demeçte, Çöpler Altın Madeni'nde meydana gelen toprak kaymasının, altın çıkarımı sırasında kullanılan zehirli siyanür ve diğer kimyasallarla işlem görmüş topraktan oluştuğunu belirtti. İşlem görmüş toprağın, dağ gibi üst üste yığıldığını ve bu yığının Fırat Nehri'ne 700-800 metre gibi çok yakın bir mesafede olduğunu ifade etti. Prof. Dr. Pampal, "Fırat'a karışması, bölgedeki tüm yaşamın sona ermesi anlamına gelir. Fırat'a ulaşmasının acilen önlenmesi gerekiyor; o vadinin önü kapatılmalıdır" diyerek durumun ciddiyetini vurguladı. Halk TV'ye konuşan Metalürji Mühendisi Cemalettin Küçük ise, toplumu yanıltıcı bilgilendirmelere karşı çıkarak, mevcut durumun ciddiyetini vurguladı: "Artık halka yalan söylenmemesi gerektiğini belirtmek zorundayız. "Tedbirler alındı, hiçbir kimyasal tehlike yok" gibi yanıltıcı açıklamalar yapılmamalı. Şu an bir risk oluştuğunu kabul etmeliyiz. Bu risk nedir? Siyanürün buharlaşması ve rüzgarın yönüne bağlı olarak insanlar ile hayvanlar için zehirlenme tehlikesi bulunmaktadır. Halkı daha fazla yanıltmayın. Şu ana kadar yapılanlar yeter; kandırma ve para kazanma çabalarına son verin. Artık yalan konuşmayı bırakın, bu ve benzeri faaliyetleri durdurun ve Türkiye'de bu işe bir son verin." Göz Göre Göre Gelen Facia DEVA Partili Mustafa Yeneroğlu ise İliç'te göz göre göre gelen felaketi yıl yıl, aşama aşama aktardı. Daha önce "siyanür sızıntısı"nı TBMM’ye taşıyan DEVA Partisi, Erzincan İliç’te siyanürlü boruların patlamasını dönemin bakanı Murat Kurum’a sormuştu. Yeneroğlu, 2018 yılındaki "ÇED olumlu" kararından Danıştay kararına, Anayasa Mahkemesi kararından Meclis'e taşınmasına kadar 6 yılda neler yaşandığını, felaketin nasıl göz göre göre geldiğini şöyle aktardı: Son 6 yılda yaşananlar "İliç felaketi bağıra bağıra geldi. Nasıl mı? Yıl 2018: Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Erzincan İliç’te maden işletmesi revizyon ve kapasite artırımı projesine ÇED olumlu kararı veriyor. Yıl 2019: Bölgede yaşayan vatandaşlarımızdan Eşref Demir’in, ÇED olumlu kararının iptali ve yürütmenin durdurulması talebiyle Erzincan İdare Mahkemesinde açtığı dava, bilirkişi raporundaki eksiklere rağmen reddediliyor. Yıl 2020: Danıştay kararda bir hata olmadığı gerekçesiyle temyiz başvurusunu reddediyor. Yıl 2023: Anayasa Mahkemesi, yargılama sırasında alınan bilirkişi raporundaki eksikliklere dikkat çekerek başvurucunun özel hayata saygı hakkının ihlal edildiğine hükmediyor. Ne yazık ki kararın Resmi Gazete’de yayımlanmasının üzerinden bir ay geçmeden, bugün son zamanların en büyük çevresel felaketlerinden biri yaşandı… Anayasa Mahkemesinin haklı tespitleri ve daha fazlası çevre dernekleri, meslek kuruluşları, siyasetçiler ve gazeteciler tarafından ısrarla dile getirilmişti. Ben de geçmişte bu konuda Evrim Rızvanoğlu’nun hazırladığı soru önergesini Meclis gündemine taşımıştım. Bölge halkının 5 yıl önce başlattığı mücadele ve devamında gelen tepkiler dikkate alınsaydı bugün koskoca dağın çökmesine şahitlik etmez; acılı şekilde kaç canımızın göçük altında kaldığını merak etmezdik. Bağıra bağıra gelen bu felaketin sorumlularının hesap vermesi hukuk devletinin gereğidir ancak maalesef normali kaybedeli çok oluyor. Zaten iktidarın yok etmeye çalıştığı hukuk devleti işleseydi, bu felaketi yaşamayacaktır. Fakat artık ülkemizin normali, Anayasa Mahkemesi'nin maruz olduğu gibi bu hak ihlallerini tespit edenleri terörize etmek ve devlet mekanizmasında denge denetimi yok etmek." Erzincan İliç'teki Çöpler Altın Madeni’nde toprak kayması | "Siyanürlü yığın kaydı" Erzincan'ın İliç ilçesinde Anagold şirketine ait Çöpler Altın Madeni'nin bulunduğu geniş bir alanda, 13 Şubat saat 14.28'te toprak kayması meydana geldi. Madene kuş uçuşu 300 metre mesafede olan Fırat Nehri’ne doğru kayan devasa toprak yığınının, siyanür ve sülfürik asit ile yıkanmış malzemelerden oluştuğuna yönelik açıklamalar yapıldı. Söz konusu madene 2022 yılında siyanür sızıntısı nedeniyle en üst sınırdan çevreyi kirletme cezası kesilmişti. Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, olayla ilgili 4 cumhuriyet savcısının görevlendirildiğini açıkladı. İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya, göçük altında 9 işçi olduğunu söyledi. Anagold Maden'de (İliç'te) çalışan bir işçi, her vardiyada 400 işçi çalıştığını belirterek, "Gördüğünüz topraklar siyanürlü" dedi. Şirketin, tüm itirazlara rağmen Murat Kurum’un Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı olduğu dönemde kapasite artırımına gittiği ve maden hakkında “ÇED raporuna gerek yok” kararı verildiği ortaya çıktı.  Eski CHP Milletvekili ve avukat İlhan Cihaner ise "toprak kaymasının" neden olduğuna ilişkin olarak şu açıklamayı yaptı: "Toprak kayması derken sanki normal toprak kayması gibi anlaşılabilir. Orada liç yöntemiyle altın çıkarıldığı için siyanürlü yığın kaymış."   Read the full article
0 notes
elazighaber23 · 8 months
Text
Prof.Dr. Naci Görür, Dünyanın En Tehlikeli Fay Hattı Elazığ'ın Etrafında Bulunuyor
0 notes
mansetmalatya · 1 year
Text
Prof. Dr. Kınacı'ya Göre “Malatya, İstanbul’dan Daha Güvenli”
Tumblr media
Malatya Büyükşehir Belediyesi Su ve Kanalizasyon İdaresi (MASKİ) Genel Müdürü Mehmet Mert’i ziyareti sırasında önemli açıklamalarda bulunan İstanbul Teknik Üniversitesi KKTC Üniversitesi Rektörü ve İTÜ İnşaat Fakültesi Çevre Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi, Malatyalı Bilim Adamı Prof. Dr. Cumali Kınacı, Malatya’da kendisinin orta hasarlı bir binada bile kalabileceğini söyleyerek, “Malatya’nın bundan sonra riskli olacak acil bir fay hattı yok” dedi. Memleketi Malatya’ya inceleme ve geçmiş olsun ziyaretlerinde bulunmak üzere gelen ve çeşitli incelemelerde bulunan İstanbul Teknik Üniversitesi KKTC Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Cumali Kınacı, Malatya Büyükşehir Belediyesi Su ve Kanalizasyon İdaresi (MASKİ) Genel Müdürü Mehmet Mert’i ziyaret etti.
Tumblr media
“GÖREVİM OLMAZSA BEN MALATYA’YA DÖNERİM. MALATYA, İSTANBUL'DAN DAHA GÜVENLİ” Ziyarette geçmiş olsun dileklerinde bulunarak genel bir değerlendirme yapan İstanbul Teknik Üniversitesi KKTC Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Cumali Kınacı, “Görevim olmazsa ben Malatya’ya dönerim. Malatya, İstanbul'dan daha güvenli. İstanbul’dan veya Kıbrıs’tan daha güvenli. Çünkü Malatya depremi yaşadı. Malatya’nın bundan sonra riskli olacak acil bir fay hattı yok. Ama olabilir mi 2700 yıl önce oynamış bir fay hattı var. Akçadağ’ın doğusundan başlayıp Tunceli-Ovacık’a kadar giden. Ama bu ölü bir fay olduğu için burada önemli bir şey beklenmiyor. Tarihte 2700 Milattan Önce olan bir kayma. Bir de Pütürge-Çelikhan diyorlar, zaten kırıldı. Bunu söyleyen kim? Amerika’da uzaktan yapılan bir inceleme sonucu söylemişler. Hâlbuki orası Çelikhan’a kadar 2020 yılında kırıldı. Bunu zaten bizim İstanbul Teknik Üniversitesi’nin jeologları söylüyorlar, küçük sarsıntılar olabilir. Ama bundan sonra böyle büyük bir risk yok.” dedi. “MALATYA’NIN DIŞINDA OLAN HERKESİN MEMLEKETİNE DÖNMESİNDE FAYDA VAR” Prof. Dr. Cumali Kınacı şunları söyledi, “Ben şahsen orta hasarlı bir bina da bile kalabilirim. 2 gündür Malatya’da bulunuyorum. Yine ilk fırsatta gelip kalacağım. Bence Malatya’nın dışında olan herkesin bir an önce memleketine dönmesinde fayda var. Burayı canlandırmak lazım. Hatta Malatya’yı terk etmeyi düşünenler, çok büyük hata yaparlar. Gelecekte bunun acısını da çekerler, onu da söyleyeyim. Çünkü burada meydana gelecek bir boşluk başkaları tarafından doldurulur.” Read the full article
0 notes
isvicreninsesi · 1 year
Text
Zürih'te 'Helalleşmeyeceğiz, hesap soracağız' eylemi
Tumblr media
ZÜRİH- Demokratik kitle örgütlerinin çağrısıyla Türkiye’deki rejimin halkı ölüme terk eden politikalarını protesto eden kitle, “Ne bu zorbalarla ne de yaşananları unutalım diyenlerle helalleşmeyecek, bizden çaldıkları her şey için onlardan hesap soracağız" denildi. Türkiye, Kurdistan ve Suriye kentlerinde 6 Şubat'ta gerçekleşen deprem sonrası rejimin ölüme terk eden politikaları, demokratik kitle örgütleri tarafından İsviçre'nin Zürih kentinde protesto edildi. İsveç Demokratik Kürt Konseyi-CDK-S, Avrupa Türkiyeli İşçiler Konfederasyonu-ATİK, İsviçre Demokratik Haklar Federasyonu-İDHF, İsviçre Göçmen İşçiler Federasyonu-İGİF, İsviçre Alevi Birlikleri Konfederasyonu-İABF, Toplumsal Özgürlük Partisi-TÖP, Avrupa Süryaniler Birliği-ESU, Demokratik Birlik Partisi-PYD, Sosyalist Yeniden Kuruluş Partisi-SYKP, Maraş Demokratik Dernekler Federasyonu-MARDEF, Demokratik İslam Kongresi -DİK, XETA SOR, Demokratik Alevi Federasyonu-FEDA, Avrupa Devrimci Komün Meclisleri-ADKM, Devrimci Cephe, ve Türkiye İşçi Partisi-TİP'in çağrısıyla Zürih ulusal müzesinin bulunduğu Museumstrasse alanında bir araya gelen kitle, 'Helalleşmeyeceğiz, hesap soracağız' sloganıyla Türk Konsolosluğu’na doğru bir yürüyüş düzenledi.
Tumblr media
Depremlerde yaşamını yitiren on binler şahsında bir dakikalık saygı duruşunda bulunulurken, TİP İstanbul İl Binası önünde Kızılay'ın çadır satmasını protesto için toplanan göstericilerin işkenceyle gözaltına alınmasına karşı basın açıklaması okundu. TİP-İsviçre örgütü adına Deniz Ay’ın yaptığı açıklamada, “6 Şubat'tan yaşanan depremden 3 gün sonra depremzedeler sıfırın altında soğuk havada mücadele ederek yardım beklerken Kızılay, çadırları satışa çıkarmıştır. Yaşanan bu olayı protesto etmek isteyen üyelerimiz saldırıya uğramış ve afet koordinasyon merkezi görevi gören Parti binamız ablukaya alınmıştır. Helalleşmeyeceğiz, hesaplaşacağız” dedi. DOĞAL AFET OLMAKTAN ÇIKTI, DEVLET KATLİAMINA DÖNÜŞTÜ Demokratik kitle örgütleri adına ortak açıklamayı ise Gamze Özkök okudu. Özkök, şunları kaydetti: “6 Şubat’ta Maraş’ta art arda meydana gelen ve 11 ili etkileyen iki büyük depremin üzerinden neredeyse 1 aya yakın bir zaman geçti. Hayati önemde olan ilk 48 saatte depremzedeleri kurtarmak için en ufak bir çalışmaya girişmeyen AKP/MHP hükümetinin beceriksizliği ve halk düşmanı karakteri, ilerleyen günlerde de on binlerce insanın soğuktan ve kurtarma ekiplerinin yetersizliğinden hayatını kaybetmesinin doğrudan sebebi oldu. İktidar tarafından bir kalkınma modeli olarak pazarlanan ama aslında inşaat baronlarının servetini daha büyütmesi için fay hattı üzerinde ve her türlü yapı denetiminden uzak çürük yapılar inşa edilmesi, depremi bir doğal afet olmaktan çıkarıp devlet katliamına dönüştürdü. Yaşanan bu yıkım sonrasından iktidarın ilk icraatı depremzedelere yardım etmek yerine üniversiteleri kapatmak, interneti yavaşlatmak ve halkı tehdit etmek oldu. Tek bir kamu görevlisi dahi istifa etmezken halka dönük tehditler mafya artıkları üzerinden bugün dahi devam ettiriliyor. Ailelerini kaybeden binlerce çocuk, tarikatlara adeta hediye edildi. Biricik görevi afetlerde insanlara yardım etmek olan Kızılay’ın deprem çadırlarını para ile sattığı ortaya çıktı. Aradan geçen bunca zamana rağmen depremzedeler hala içecek su bile bulamıyor. Bu iktidar ve sistem tüm kurumları ile çürümüştür ve bizler çok iyi biliyoruz ki bozuk düzende sağlam çark olmaz. BU SİSTEME MAHKUM DEĞİLİZ İtibardan tasarruf olmaz diyerek soygun düzenine kılıf uyduran bu iktidar, büyük şehirlerdeki deprem toplanma alanlarını parsel parsel satmış ve deprem için 20 yıldır toplanan vergilerle hiçbir önlem almadığı gibi buhar olan paraların akıbetini bile açıklama gereği duymamaktadır. Resmî rakamlara göre 45 bin 089 olan can kaybı sayısı gerçekte yüzbinleri buluyor. İktidar, böylesi büyük bir yıkımda dahi utanmaz bir şekilde bölgenin demografik yapısını değiştirmek için, cihatçı çetelerini bölge halkının içine serpiştirme ve depremi zorunlu göç siyasetini yaşama geçirmenin fırsatçılığıyla hareket edebilmektedir. Bu sistem, işçileri, emekçileri, Alevileri, Kürtleri, Süryanileri, Ermenileri, Rumları ve devrimcileri katletmek üzere tekçi ve Türk-İslam sentezci bir anlayışta örgütlenmiştir. Bundan dolayı halk düşmanıdır ve hiçbir koşulda bizlere bir faydası olmamış/olmayacaktır. Tek görevi zenginlerin servetini korumak, halk içinde cehaleti derinleştirmek ve örgütlemek olan bu sisteme mahkûm değiliz. Acımızı ve yasımızı öfkeye dönüştürelim, üzerimize kâbus gibi çöken bu karanlığa karşı tüm ezilenler olarak demokratik ve özgür bir ülke inşa etmek için birleşelim. Zor zamanda varlığını hissetmediğimiz ama hak aramak için her ağzımızı açtığımızda tüm gücüyle üzerimize çöken kibir abidesi, ceberut ve katliamcı bu sistemin yıkılması, halklar için kayıp değil kazanımdır. Ne bu zorbalarla ne de yaşananları unutalım diyenlerle helalleşmeyecek ve bizden çaldıkları her şey için onlardan hesap soracağız!” Kitle açıklamalar ardından ise Türk devleti aleyhine sloganlar atarak Türk Konsolosluğuna yürüdü. Burada Almanca basın metninin okunmasıyla eylem sonlandırıldı. Read the full article
0 notes
merzifontarihi · 1 year
Text
listesi Türkiye diri fay hattı haritası güncellendi! İl ve ilçelerin MTA diri fay hattı haritası İSTANBUL VE ANKARA'DA DİRİ FAY BULUNMUYOR! MTA diri fay hatları haritasına göre en uzun diri fay Kuzey Anadolu hattında bulunuyor. İstanbul ve Ankara'da diri fay bulunmazken yakınlarında bulunan diri fay hatları bu illerde de risk teşkil ediyor. MTA DİRİ FAY HARİTASINA GÖRE BİRİNCİ DERECE RİSKLİ BÖLGELER İzmir, Balıkesir, Manisa, Muğla, Aydın, Denizli, Isparta, Uşak, Bursa, Bilecik, Yalova, Sakarya, Düzce, Kocaeli, Kırşehir, Bolu, Karabük, Hatay, Bartın, Çankırı, Tokat, Amasya, Çanakkale, Erzincan, Tunceli, Bingöl, Muş, Hakkari, Osmaniye, Kırıkkale, Siirt. YENİLENMİŞ DİRİ FAY HARİTASINA GÖRE İKİNCİ DERECE RİSKLİ BÖLGELER Tekirdağ, İstanbul, Bitlis, Kahramanmaraş, Van, Adıyaman, Şırnak, Zonguldak, Afyon, Samsun, Antalya, Erzurum, Kars, Ardahan, Batman, Iğdır, Elazığ, Diyarbakır, Adana, Eskişehir, Malatya, Kütahya, Çankırı, Uşak, Ağrı, Çorum.
listesi Türkiye diri fay hattı haritası güncellendi! İl ve ilçelerin MTA diri fay hattı haritası İSTANBUL VE ANKARA’DA DİRİ FAY BULUNMUYOR! MTA diri fay hatları haritasına göre en uzun diri fay Kuzey Anadolu hattında bulunuyor. İstanbul ve Ankara’da diri fay bulunmazken yakınlarında bulunan diri fay hatları bu illerde de risk teşkil ediyor. MTA DİRİ FAY HARİTASINA GÖRE BİRİNCİ DERECE RİSKLİ…
View On WordPress
1 note · View note
eciftcomtr · 1 year
Link
0 notes
terasmagazin · 1 year
Text
Evinizin altında olabilir! AFAD FAY HATTI SORGULAMA EKRANI
Evinizin altında olabilir! AFAD FAY HATTI SORGULAMA EKRANI
Düzce 5.9 büyüklüğündeki depremle sarsıldı, çevre illerde de hissedildi. Depremde yaralananlar vatandaşların yanı sıra maddi hasar meydana geldi. İstanbul başta olmak üzere Kocaeli, Sakarya, Bolu ve çevresinde de deprem korkusu yaşandı. Arama motorları üzerinden “Evimin altından fay hattı geçiyor mu” araştırması hızlandı. Vatandaşlar, Türkiye’deki fay hattının nerelerden geçtiğini öğrenmeye…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
aklingolgesi · 3 years
Text
Büyük İstanbul Depremi Olursa Ne Olur?
Büyük İstanbul Depremi Olursa Ne Olur? #istanbuldepremi #deprem #marmaradepremi #depremanı #depremoldu
Büyük İstanbul Depremi Büyük İstanbul depremi olursa ne olur? Deprem sonrasında yaşanacaklar, İstanbul depremi neleri ve nereleri hangi ilçeleri etkileyecek? “İstanbul’da deprem olacak mı” ve “deprem ne zaman olacak” sorusu aklımızda iken deprem olduktan sonra ki kayıplar ve hasarlar asla göz ardı edilmemeli. Bu video sonrasında deprem hazırlığı için bir çok sebebiniz olacak. Bu farkındalığın…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
korkutkalkan · 27 days
Link
Yüksek inşaat mühendisi, mimar ve deprem uzmanı Yoshinori Moriwaki, Türkiye'de deprem farkındalığının artırılması, zemin ve bina tercihleri ile kaliteli işçiliğin önemini anlatarak uyarılarda bulundu. Moriwaki, bina inşaatı ve mimarlık alanlarında Türkiye dahil bazı ülkelerde uzun yıllardır çalıştığını kaydetti. Moriwaki, Türkiye'de, nüfusunun yoğunlaştığı İstanbul, Ankara ve İzmir'de çoğunlukla tercih edilen dikey yerine yatay mimariye geçilmesi gerektiğini belirtti. Japon deprem uzmanı, "Yatay yapı yapmak lazım. Türkiye, Japonya'dan iki kat büyük. Japonya hem ada ülkesi hem de yanardağ çok var. Buna rağmen insanlar küçük evlerde yaşamaya çalışıyor" ifadelerini kullandı. Doğal afetle mücadele etmek yerine, farkındalık ve hazırlığın önemine işaret eden Moriwaki, "Japonya'da da fay haritası kırmızı, deprem ihtimali hep var. Japonya'ya gelen kişi de depremi bilerek geliyor" dedi. "Tuzla yumuşak zemin ve iyi değil" Yaşadığı İstanbul'da oturduğu sitedeki 2 katlı binanın, yumuşak zeminde konumlandığını ancak kendisinin genel kontrolleri yaptırdığını anlatan Moriwaki, "İstanbul'da kalmayı düşünüyorum. Tuzla yumuşak zemin ve iyi değil ancak genel olarak bakınca evim sadece iki katlı. Kendim kontrollerini yaptım. İstanbul'da özellikle kentsel dönüşümü çalışmak lazım. Marmara'da deprem olacak diye kaçan jeologlar var, binayı bilmedikleri için. İnşaat mühendisi olarak 'burası tehlikeli' diye kaçacak mıyız? Ben kaçmayacağım ve İstanbul'da yaşayacağım, bir çocuk daha kurtarabilirsem diye." Kaya ve dağ zemin ile sismik izolatör vurgusu Moriwaki Yoşinori, depreme dayanıklılıkta, binaların taşıyıcı sistemi üzerindeki yükü azaltan sismik izolatörlerin önemine işaret ederek depremin verdiği hasar katsayısının düşürülebileceğini bildirerek izolatör maliyetlerin düşürülmesi için henüz inşaat halindeyken binalara monte edilmesini tavsiye etti. İzmir uyarısı: 'Asıl fay daha kırılmadı' Olası İstanbul depremine karşı kentten ayrılmayı planlayanlara seslenen Moriwaki, "Öncelikle Ege'ye gidiyorlar. Orada da fay hattı var. İzmir depreminde asıl fay daha kırılmadı. Türkiye'nin fay hattı haritası kıpkırmızı. Nereye gidiyorsa tehlikeli" değerlendirmesini yaptı. "Hasar yüzde 70 azaltılabilir" Moriwaki, deprem sıklığının 2019'dan sonra Türkiye'de arttığını söyleyerek ülke geneli bilinçlendirme faaliyetlerine hız verilmesi gerektiğini belirterek "Kabul etmek lazım 'Allah korusun tekrar gelmesin' değil, 'Allah korusun tekrarı kötü olmasın' demeli yani deprem gelebilir, hazır olmak lazım" dedi. Ülkesi Japonya'da benzer şekilde hazırlık yapıldığını belirten Moriwaki, "Devlette, okulda, ailede tek tek herkes bunun için hazır oluyorsa hasar hesabı yapabilir, bu hasar yüzde 70 azaltılabilir ve yüzde 70 çok büyük bir rakam" diye konuştu.
0 notes